Parçam… Yüreğimin en sızlayan yeri… Sen, bir gelincik gibi düşerken toprağa bende damlalar gibi eriyorum…
Oysa içim dondu, bak titriyor ellerim…
Parçam, hilal gibi parlarken gülüşün gelincikler gibi tutuyorsun bayrağımızı avuçlarından akarken yüreğin…
En sızlayan yerim, yüreğim donuyor…
Kifayetsiz kaldı yaşam yitirdi maviliğini gökyüzü kızıl… seni uğurluyorum nurlu, sonsuz bir yolculuğa… Mehmet’im…
Sana, bende var olan ve en ihtiyaç duyduğum yüreğim gibi sesleniyorum…
Bir yanım uyuyor derinlerde, üzgün…
Ve ben o yanımla yaşıyorum.
Kalbimde o kalbin izi var...
Gülümseyince gökyüzünün mavisiyle boyuyorum gözlerimi.
Gülümse hadi gözlerim maviye boyansın…
Nefesim bir martının kanadına takılıp öteler gibi çoğalarak uzaklaşıyor.
Sen benim şehrimsin, sana ait bütün sokaklarım.
Sana açılır kapıları evlerin.
Pencereden dışarı sızan mutluluk sensin.
Sokaklarda çınlayan çocuk kahkahaları, seni düşündüğünde kanat çırpan kalbime ait.
Ruhum, bir bütünün içinde yok olmak ve kendini tamamlamak isterken.
Sen kırmızı ben beyaz, kalbime sen karıştıkça ruhum aşk pembesi…
İşte siyah.
İşte beyaz.
Beyaz kanatlarıyla güneşe yükselen güvercin gibi.
Ayaklar coşkulu.
İşte Michael.
İşte aşk, işte şarkı.
Öyle sevki…
Sen bil o derinliğin verdiği tatlı sızıyı.
Gece selamlarken paylaş aşkınla sırlarını, aşkını, gözyaşlarını…
Kederden değil sevgiden kızarsın gözler.
Titresin dudaklar, yürek ve kirpikler.
Rabbi öyle selamla ki gece devrilsin kalksın perdeler…
Maddeci yapının demir, ruhsuz pençesi uzanıyor göklere.
Göklerde ateş ve toz bulutu…
İmkânı olsa dünyayı yıkmaya…
Demir, ateş, kan… İle döver dünyayı.
Üç maymunu oynayan dünya genetiğinde olmayan bir yapıyla maymunlaşıyor.
Uzanıyor içimizdeki ruh, dışımızdaki ışığın şefkatiyle diğer yaşlı gözlere.
Sevginin elleri her yerde.
… Işığında
Sevgi neredeyse o, oradadır.
Elleriyle donatır yüreklerimizi.
Onu aramak en büyük körlüktür, oysa o muhtaca uzanan bir eldedir.
Güller gibi solan her telin, o çocuksu yaşlarımda ızdırap kaynağımdı.
Bensiz bu dünyadan nasıl giderdin?
Seni tanımış, ilk seni sevmiştim.
Yokluğun soluksuz günlerimdi, ya sensizlik...
Neşeli her adımımda sen tutmuştun ellerimi.
Paylaştığın ise her şeyindi.
"Belki" dedi.
"Belki" dedim.
Zaman tüm duraklarını aldı yüreğimden gözlerine bakarken.
Ve yutkunurken acısını, bir ustura gibi yardı nefeslerimi.
Yürüdükçe dokundu ayaklarım, zeminin soğuk yüzeyine.
Yürüdükçe korkularım büyüdü…
Çabanın kazanma hazzı hızla düştü, tadını yitirdi.
Toprağın teni beni kendi karanlığına davet etmişti.
Kimsenin göremeyeceği kadar derindi kalbimin merkezinde açılan çukur.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!