İpek ibrişimlerden çözdüm saçın telini
Cennetinin bağından derdim gülün alını
Sevemem yarim sensiz ayva ile narını
Gelmesin istemem ben,sensiz ise yarını
Talan yağmalar gülsüz bağımı bağbanımı
Neresi sensizlik sevdiğim
Unutmak nasıl bir şeydir seni
Hangi memleket senden uzakta
Kalbimde sen oldukça
Hangi sabah seni düşünmeden uyanır gün
Hangi geceye
Sürgün ediyor beni gözlerindeki siyah gemiler matemlere
Aşkımıza kekremsi bir ölüm çiziyorsun kan sızan ellerinle
İçimde dönüşsüz göç hazırlığında bütün kuşlar ve ben
Senden,benden ve sevmekten vazgeçiyorum
Mehtabınla yıkanıyor sevda yanığı gönül,gecelerden cayıp
Dipsiz kuyularda kaybolmuşum
Kör kurşunlar vurmuş beni
Hain pusular kurmuş ölüm
Ben,sensizlikten ölmüşüm
Bir gözlerin çıkmamış aklımdan
Bir de o güzel gülüşün
Ateş rengi çiçeklerini düşürdün yine gözlerime ey akşam
Beyhude kaçmalarım,boşa çırpınmalar bilirim
Adını bile koyamadığım,karanlık çıkmazlardan
Ne kadar ruhsuz bana şimdi,yelkovan süslü zamanlar
Bilirsin ben yalnızlıklarımda nasıl kaybolmuşum
Son hançerdi gözlerin
Beni sırtımdan vuran
Bir mabedin en günahsız
En bedbin duvarında
Kanadı ellerim
Sana duaya açıldığında
Bir türkü söylerdin bana düşlerimde
Sesin,yanık ten kokusu gibiydi
Burukluğun kalırdı
ardından bakarken içimde
Yıldızları sayardım geceler boyu
sırf avutmak için kendimi
Sana geleceğim ey yar;
Belki, gecenin soğuk ayazı olacak gelişim,belki bir seher yeli olup çalacağım kapını.Kar taneleri olup konacağım saçlarına tel tel.Belki önünden geçtiğin bir bahçenin gül fidanı.Yağmur olup çiselerken ilk damlalar olarak düşeceğim güzel yüzüne ve ay ışığı huzmeleriyle ineceğim gecene..
Sana geleceğim ey yar;
Belki bir sokak kedisi olup sürüneceğim ayaklarına.Sen,görmesen de ben rüzgar olup dokunacağım dudaklarına.Yıldız yıldız gecene asılacağım.Yaslandığın ağaç olup dal dal dolanacağım beline.Ormanların nemli kuytularında içli içli ağlayıp,adını haykıracağım.
Sana geleceğim ey yar;
Belki de anason kokulu bir akşamın alaca karanlığında kedehine dolacağım süt beyazı.Kan kırmızı şafaklarda uyku olup gözlerinden akacağım.Nefes nefes sokulacağım ciğerlerine.Gün batımı şenliğinde ateşçiçekleri gülüşüm saklanacak dizelerine.Kızıllaşıp titreyecek denizin akşam saati yüzü, ürpereceksin ayazında,içinden ben geçeceğim gün ışığı tadında.
Bu sabah tüm geçmişimi çıkarıp atmak istedim hayatımdan
Kurşuna dizmek geldi içimden ayrılıkları
Yollara düşmek istedim tüm mesafelerimle
Şiirler yazmak yine hasret mürekkepli kalemimle
Denizin üzerinde taşlar kaydırmak çocuklar gibi
Midye kabukları toplamak,deniz minareleri
Hatırlıyorum da, ben küçük bir kızken arada ninem bize kalmaya gelirdi.Ninemle annemin evimizin ikinci katındaki bahçeye bakan pencere önünde oturarak kahve içmelerine ve bu arada süregelen sohbetlerine bayılırdım.Bahçemizde kocaman bir manolya ağacı vardı.Pencereye uzanan dallarında adını bilmediğim onlarca kuş ve çok sevdiğim serçeler ötüşürdü.Açık camlardan giren hafif yaz esintisi ile tüller danseder gibi dalgalanırdı.Ben onları gelinlik diye hayal ederdim hep,Leyla'nın gelinliği.
Ninem bir defasında şöyle demişti ''İnsan olmak öyle kolay değil.Herkesin yürümek için bacakları olabilir ama amacına aykırı düşmemeli.Kollar vermiş allah ama neye sarılacağını seçmeli.Kafanın içindeki beyni faydalı yerlere yatırım etmeli.Gözlerin, bakacağın güzelliğin taa can damarına değmeli.Dilini yalandan,kötü sözden esirgemeli.Kalp,ah o kalbi var ya sadece sevmeyi bilene vakfetmeli.Kolay değil insan olmak.Yoksa bu saydığım parçalara bölünür insan ve varlığı hiç bir işe yaramaz.''
Annem başını sallayarak onay verirdi ninemin o bilge konuşmalarına.
Öğretmen veya eski şekliyle muallime emeklisiydi ninem.Hoş sohbet sevimli bir kadındı.Kucağında oturduğum zamanlarda bana masallar anlatırdı ama ben hep Leyla ile Mecnun'u anlatsın isterdim.Her defasında da sona geldiğinde,küçük ellerimi buruşuk dudaklarına koyar''sus nineciğim.Ne olur ölmesinler''derdim.Gözlerimin dolduğunu gören ninem,bana kıyamaz hikayenin sonunu hatırım için değiştirirdi.Böylece sayemde Leyla ile Mecnun bizim öykümüze bakılırsa her anlatıldığında kavuşurdu.Gökten de üç elma düşerdi ya, başıma değmezdi ne hikmetse.
Arada hazır beni yakalamışken bir iki dua öğretmeye yeltenirdi.O zaman usulca kucağından sıyrılır anında evin bilinmezleri sandığım bir kuytuya sinerdim.İşte ninem o zaman baya öfkelenir ve anneme şöyle derdi:''Bak şuraya yazıyorum,bu kız babasının soyuna çekti resmen gavur olacak.Biraz büyüsün kliseye de gider vallahi.Demiştin dersin bana''Annem sabırla onu yatıştırırken her defasında benzer cümleler kurar''anneciğim o daha dua öğrenecek kadar büyümedi.Zamanı gelsin ben öğretirim.Üzülme sen.''diyerek konuyu kapatırdı.
Çocukluğumun en süslü öyküsü olan Leyla ile Mecnun'u bir de insan olmanın manasını hayatım boyunca unutmadım.Genç kız olma eşiğine geldiğimde arada odama kapanır tanrıya dua ederdim''ne olur allahım,yüreğime öyle bir aşk ver ben kendimi kaybedeyim ve öyle bir insan yarat ki benden güzel olan her şeye benden bir nefes vereyim.''
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!