Yansın bu dünya,
Göğü delercesine yükselsin ateş.
Zamandan soyunmuş bir ezgi gibi,
Tutuşsun her köşe, her sönmüş heves.
Bir yangın ki, suskun kalmasın gece,
Küllerle örtsün insanın sevdasını.
Ne Kerem kalsın ne Aslı’nın hikayesi,
Hepsi bu közde bulsun son durağını.
Ey ihanetle büyüyen zaman!
Hangi dostun hançerine yenildik?
Hangi aşkta unuttuk kendimizi?
Ve hangi yolda kaybettik yüreğimizi?
Leyla’nın adı düştü dudaklardan,
Mejnun’un çölü küle döndü çoktan.
Kimin duaları yankılanır göklerde?
Kim bir yıldızla vuslata varır zannederken?
Yansın bu dünya,
Çünkü her köşesi yalanla dolu.
Gözlerimizde sahte vaatlerin kiri,
Ve yüreklerimizde kahkahalarla gizlenmiş bir acı.
Bir meyhanede kaybolur Kerem’in sesi,
Kadeh kadeh içer ayrılığın yası.
Aslı, başka kollarda unutur kendini,
Ve dünya susar; hainlik kazanır sessizliği.
Kim bilir, belki de hak ettiğimiz budur.
Bir ateşle arınır belki ruhlarımız.
Çünkü ne sevdik dürüstçe, ne de yaşadık,
Her nefes bir yalan, her adım bir günah.
Yansın bu dünya!
Küllerinden doğar mı yeni bir umut?
Yoksa aynı döngüye mahkum mu her can?
Belki de yok oluş, kurtuluşun adıdır.
Ey yıldızlar, siz de sökün bir bir,
Gökyüzü kararsın; gece hükmünü sürsün.
Ve bu yangında,
İnsan kendi yaralarını görsün.
Son bir kıvılcım düşerken toprağa,
Bir dua yükselsin sessizce arşa:
“Ey aşk, ey hüzün, ey sonsuzluk!
Küllerden yarat bizi, yalanlardan uzak.
Kayıt Tarihi : 3.1.2025 18:56:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bir zamanlar insanlar, sevdayla, umutla ve inançla yaşardı. Ancak zamanla dünya, hırsın, yalanın ve ihanetin pençesine düşer. "Yansın Bu Dünya", bu dönüşümün acı bir farkındalığıdır. Şair, dünyadaki tüm bozulmuşluğu, yitik değerleri ve kaybolmuş aşkları haykırır. Kerem’in ve Aslı’nın aşkı, Mejnun’un Leyla’sı birer masal gibi kalmış, insanlık şimdi yalnızca yıkıntıları ve ihanetleri hatırlamaktadır. Şiir, sevdanın ve dostluğun aslında ne kadar kırılgan olduğunu gösterir. Kerem ve Aslı, aşklarıyla simgelenmiş olan masumiyet ve tutkular, sonunda yalnızca birer kül haline gelir. Leyla ve Mejnun, sevdayla deliren iki ruh olarak anılmaktadır, ancak sonunda hiçbir şey kalmaz. Her şey, zamanın unuttuğu birer hatıra olarak kaybolur. Yangın, sadece fiziksel bir felaketten çok daha fazlasıdır. Bu yangın, dünyadaki tüm değerlerin, her doğru şeyin yıkılması ve içsel bir arınma isteği olarak görülür. Küller, yalnızca birer yıkıntı değil, aynı zamanda bir yeniden doğuşun habercisidir. Ancak bu doğuş, öncesindeki acıyı ve terk edilmişliği kucaklar. Şair, "yansın bu dünya" diyerek, bir dönüşüm arayışına girer. Fakat bu dönüşüm, sadece acı ve kayıpla mümkündür. Dünya, bir yalanla sarılmıştır; insanlar birbirine ihanet eder, sevgiler bozulur, dostluklar satılır. İhanet, şiirin kalbinde güçlü bir şekilde yankı bulur. Burada şair, hem bireysel hem de toplumsal alanda güvenin ne kadar kırılgan olduğunu vurgular. Sonunda, bir yeniden doğuş umut edilir. Bu doğuş, acı ve kayıplardan sonra gelebilecek bir arınmayı ifade eder. "Küllerden yarat bizi" dizesi, insanın içsel bir yenilenmeye ulaşması için önce eski, kirli kimliklerinden ve yalanlarından arınması gerektiğini söyler. Ancak bu dönüşüm, acı verici bir süreçtir. Şiirin temelinde, insanın kendi içindeki kayıpları, yanlış seçimleri ve ihanetlere karşı duyduğu hüsran vardır. Aynı zamanda, kaybolan değerlerin, sevdanın ve doğru olanın yeniden bulunması için atılacak bir adımın umutlu fakat acı verici bir süreci vurgulanır.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!