Yaşamak diye oynanan bu dram,
Asla son bulmayacaktır.
Lâkin insanlar oyuncudur,
Çaresiz, kırılmış ve mahzun..
Geceler korkar mı karanlıklardan?
Korksalar karda-kışta dışarı çıkmazdılar,
Şimdi gece, bak ne mutlu yakamozlar
Ne yaşarsa bu saatten sonra yaşar aşıklar.
Geceler kızar mı uzun ayrılıklara?
Bu günün küçükleri ey cici yavrular,
Yarının büyükleri 'siz' dediklerinde,
Gökteki yıldızlara ev kurmak neyse,
O denli uzaktı bu sözler gerçeklerden bana,
Yemin ederim hiç gelmezdi aklıma,
Birgün kırkbeşime ergeç geleceğim de...
Okuyup adam olacaklardı
Çeltiksuyu yatılı bölge okulunda,
Bingöl’ün fakir çocukları da.
Ali Çakar Dede ve diğer tüm büyükleri,
Tuncay, Akif, Erkan, Suat ve Uğur ile
ATATÜRK GİDİYORDU
Milletimin mihenk- taşı tabutta.
Gidiyordu; ağlıyordu gaziler,
Gidiyordu; ağlıyordu vatan,
Gidiyordu; ağlıyordu tüm dünya..
Bir Dedem vardı benim en kıralı dedelerin;
En iyi yaptığı iş sigara içmekti Cabbar Dede'min,
Burma burma bıyıkları, sarım sarım sararmış,
Parmak uçları da tütünle bir güzel kınalanmış.
Günde belki seksen belki yüzlerce kere,
Önce balgamı söker genizini temizler,
Açtım bağrımı kardeşliğe,
Bir el bastı acımasız tetiğe.
Saplandı böğrüme kurşun,
Yüreğim vuruldu, yüreğim...
“Tüfeğe baktı güvercin,
Helâl ekmek kavgamızda
Gömleğimde kuruyan ter,
En sevdiği koku olmuştu
Sandık diplerinde saklanan.
Ve çoğu zaman günde beş kez
Koklayıp koklayıp içine çektiği,
Özgürlük evriminde
Karanlık bir durak;
'Bir avuç gökyüzü,
Bir avuç su, bir avuç toprak.'
İşte benim yaşamım;
Yar elinden bir bardak bade içtim,
Bir kez göz göze geldim, bir kez bakıştım,
Sarhoş ne kelime, ben körü geçtim.
Kör olan ruhum mu, aşkın gözü mü?
Şarap mı, rakı mı, sarhoş eden ne?
Yarim sana aşık olmuş, beni gördün mü?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!