Sanki yaşamamışız geride kalanları,
İsmimi gecelere karalayan sen değil!
Hatırlamaz olmuşsun sessiz ağlayanları;
Mazimizi anılmaya değmeyecek bulansın,
Hor gördüğün bu yürek, seni neyinle ansın.
O kadar yıldız yoldum senin için semadan,
Senin için kararttım, sevda gecelerini.
Hamurunu sezememiş, zannetmişim ki nurdan;
İstedim ısıl ısıl ateşimle yanasın,
Oysa beni benimle tutuşturup yakansın.
Hani çakıl taşlarından bir bahçe çevirmiştik,
Kondurmuştuk üstüne, kibrit kutusundan ev.
El ele tutuşarak içeriye girmiştik;
Bu ortak yalanımız üstü açık mı kalsın?
Bizi aşık sananlar bunada mı inansın!
Bir kalemde silinen, sevda sevda olur mu?
İçtiğimiz su bile ayrı ayrı gitmezken.
Seven kalp nasıl bıkar, söyle hiç yorulur mu?
Bu kanayan yarayı bin yalanla saransın,
Beni yakan yüreğin, benden de beter yansın!
Su içtiğimiz pınarlar ayıplamaz mı seni,
Dolaştığımız yolları yine gezinir misin?
Dinlendiğimiz kulübe tanımaz mı gölgeni;
Yanın da bir başkası nasıl dolaşacaksın,
Beni soran kuşlara neler anlatacaksın?
Yok, yok senin ardından, artık koşmayacağım,
Bitirdim kırık dökük kalan aşk masalını.
Kurudu yakarırken, ağzım, dilim, dudağım;
Ben küçücük bir serçe, sen bir koca şahansın,
Dilerim tüneyecek dalın bile olmasın!
Lanetlesin tüm doğa, aşka ihanetini,
Ateş böcekleri de ışıltılarını yolsun.
Cehenneme çevirdin gönlümün cennetini;
Söyle yorgun yüreğim neden sana inansın?
Sen ki anılarımda, koskoca bir yalansın!
(Ödemiş, 2008)
Sevda YanarKayıt Tarihi : 1.3.2010 01:17:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!