Tarihte Şam'da yaşanmış ibretlik bir olayı anlatarak başlamak istiyorum.
İnsanlık tekrar ettiği halde tarihten ders almadığı gibi aynı yanlışları ille de yapacağım diye bir tutum içinde yaşam sürüyor.
Bir gün Ali'nin taraftarlarının yoğun yaşadığı Kufe'den bir Arap devesiyle Şam'a gider.
Şam sokaklarında dolaşırken biri ona yanaşarak;
Ver o dişi deveyi bana demiş. Haliyle tartışma büyümüş.
Devenin gerçek sahibi bu deve benimdir üstelik deve dişi değil erkektir diye itiraz etse de bir türlü anlaşamamışlar.
O günkü zulmün adı Muaviye'ye konu
yansımış.
Halkı meydanda toplayarak Muaviye kararını açıklamış.
Bu dişi deve Şam'lıya aittir diye!
Sonra topladığı insanlara dönmüş ve sormuş;
Bu dişi deve kimindir?
Halk hep bir ağızdan Şamlınındır! diye gür ve toplu bir sesle yalanı haykırmışlar.
Kufe'den gelen Arap neye uğradığını şaşırmış bir vaziyette devesinin arkasından bakarken;
Zalim Muaviye devenin gerçek sahibini yanına çağırmış ve demiş ki;
Ey Küfeli sen de ben de burada toplanan halkta biliyor ki bu deve senindir, deve dişi değil erkektir.
Küfe'ye döndüğünde Ali'ye de ki;
Muaviye'nin dişi deveyi erkekten ayırt edemeyen etse bile söyleyemeyen, o ne derse evet diyen on binlerce adamı var. Ayağını denk al.
Bu yaşanmış gerçek hikayenin bir benzeri bugün ülkemizde yaşanıyor.
Gücü ele geçiren veya geçirmek isteyen her zihniyet kendi yalanlarına inanan, o yalanı gerçek kılmak için gerekirse canını verecek kadar kendini kaybetmiş milyonlarca insan var.
Güç sahipleri birbirlerini buna güvenerek tehdit etmiyorlar mı?
Emevi zulmü, İngiliz zulmü ve Amerikan zulmü aynı yöntemleri uygulayarak toplumları birbirine bu yolla düşman etmediler mi?
Din o gün bugündür zulme hizmet eder hale gelmedi mi?
İngiliz İslam'ı ve Amerikan ılımlı İslam'ının ne anlama geldiğini bu anlamda yorumlamak gerekmez mi?
Atatürk ve Cumhuriyet'e düşmanlık yapanlar, Atatürk ile aldatarak Cumhuriyet düşmanlığı yapanlar kime güveniyor sanıyorsunuz?
Tarikat ve cemaat, siyasi partiler, holdingler sayesinde karnını doyurmak yoluyla kendilerine yalan orduları kuran bu güçler işte bu örgütlerine güveniyorlar.
Okulu, kitabı ve dünyası bu güçlerin elinde olan medya olan bir toplumun iflah olması mümkün mü?
Televizyonların karşısında, sosyal medya da, meydanlarda ve salon toplantılarında yalanı alkışa boğan kitleler kimi tehdit ediyor? Ya da kime hizmet ediyor? Hiç düşündünüz mü?
Bugün yaşananların Muaviye ve Ali zamanında yaşanandan farkı ne?
Önder Karaçay
Kayıt Tarihi : 7.4.2023 07:56:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
O gün bugündür "entrikanın, yalanın meşrulaşmasının adıdır o dizi..."
Yani gerçek oldu o dizi, maalesef!
Oysa İslam bu değildir!
Hükmetmek, kendi uydurduğu yalanları meşrulaştırmak için kendine tabi bir toplum yaratmak, inanca ve İslama yapılabilecek en büyük kötülüktür!
Yansımaları da gayet açıktır!
Boşuna değildir "deizmin" yükselişi!
Yalanın gerçeğin yerine geçmesi ahlaki zafiyeti de beraberinde getirmektedir.
Haram helale,
Kötülük iyiliğe,
Tembellik çalışmaya tercih ediliyorsa, daha ne olmalı!
Bütün dizilerde "şiddet", entrika, "zenginliğe özenti", bir şirket havası içinde malikanelerde yaşam, "mafyavari" hayatlar acaba neden revaçta?
Türk Toplumunun gerçek kültürü niye inkar edilir oldu?
"Yerli ve milli" bu mu şimdi?
Yazılacak o kadar "doğru" var ki!
Anlamamaya kurgulanmış bir toplumda bunun ne yararı var,
Ufacık çıkarlar için geleceği ipotek edilebiliyorsa bir ülkenin, daha ne olmalı!
"ELLE GELEN DÜĞÜN, BAYRAM!"
Tebrikler Önder Kardeşim...
TÜM YORUMLAR (1)