Toprağından bunca canlı doğurdun
Aç koymadın karınları doyurdun
Yaprak giibi ortalığa savurdun
Sen de savrulursun yalancı dünya
Kral sendin emirleri buyurdun
Tüm aleme kuralları duyurdun
Hamur gibi insafsızca yoğurdun
Sen de yoğrulursun yalancı dünya
Boş durmadın toprağını evirdin
İnsanları halden hale çevirdin
Tahtlar yıktın, kralları devirdin
Sen de devrilirsin yalancı dünya
Sıra ile toprağına dizildik
Günü geldi kalem ile çizildik
Yine seni böğürüne kazıldık
Sen de kazılırsın yalancı dünya
Fırıldak gibisin dönersin dünya
Meçhülden meçhüle gidersin dünya
Işığın bitince sönersin dünya
Sen de söneceksin yalancı dünya
Seni yerden yere vurmak isterdim
Dağlarını devirip sermek isterdim
Savrulduğun günü görmek isterdim
Sen de biteceksin yalancı dünya
Büyüğe yedirdin küçük balığı
Boynuza dayanmaz yavru buzağı
Zalimin eline verdin kaşağı
Sen de kaşınırsın yalancı dünya
Bunca halkın derisini yüzdürdün
Zalimleri lüks içinde gezdirdin
Yığınları pestil gibi ezdirdin
Sen de ezilirsin yalancı dünya
Kimisi hastadır alamaz ilaç
Kiminin ışi yok, toprağı kıraç
Kimisi bir lokma ekmeğe muhtaç
Sen de çekeceksin yalancı dünya
Yat verdin, kat verdin olmadı dünya
Uçakla limüzin yetmedi dünya
İçimizde huzur kalmadı dünya
Sen de şaşırırsın yalancı dünya
Bağcıyı dövmeden yemeli üzüm
Hancıya değildi, yolcuya sözüm
Sen emir kuluydun, kızardı yüzüm
Özrümü kabul et yalancı dünya
Olaylar karışık sırra erilmez
Hepsinde bir ibret vardır bilinmez
Her şeyi gözleyen vardır görünmez
Hesabı sorulur yalancı dünya
Biz senin üstünde sınavdan geçtik
Doğru mu yanlış mı acaba seçtik?
Sonsuzluk şerbeti suyundan içtik
İmtihan yeriydin yalancı dünya
Geçici zevkleri tattırdın bize
Hakkın dostlarını sattırdın bize
Helale haramı kattırdın bize
Kandırdın sen bizi yalancı dünya
Geçmişin karanlık kimse bilmiyor
Gidenler bir daha geri gelmiyor
Gittiği yerden de haber vermiyor
Sırlarla dolusun yalancı dünya
Bittikçe yeniden başlanıyorsun
Güneş'ten kavrulup haşlanıyorsun
Sen de yavaş yavaş yaşlanıyorsun
Ecelin yakındır yalancı dünya
Doğarken ağladık gelmemek için
Bunca çileleri çekmemek için
Şimdi direniriz gitmemek için
Bu nasıl muamma yalancı dünya
Madem kabul ettin neden kovarsın?
Karanlık boşluğa bizi atarsın
Tazeyi bulunca bayat satarsın
İşini bilirsin yalancı dünya
Mevlana'yı burda anmamız lazım
Şeb-i Arusunu görmemiz lazım
Hakka kavuşmayı sevmemiz lazım
Uğurla sen bizi yalancı dünya
Biz senin hanına misafir olduk
Bize ne lazımsa her şeyi bulduk
Haberin olmadan çok şeyler aldık
Hakkını helal et yalancı dünya
Her şeyinde açık bir alamet var
Düşündükçe büyük bir azamet var
Depreminde bile bir keramet var
Terazi gibisin yalancı dünya
Yalancı dediysek sakın alınma
Yalan olan biziz sen tasalanma
Dün neysen bugün de aynısın amma
Bizler anlamadık sahici dünya...
(Sarıyer, Ağustos 2003)
Hasan Basri ÖzgenKayıt Tarihi : 4.1.2011 12:18:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Devamlı görüştüğüm yakın bir arkadaşımı cepten aramıştım. Telefona eşi baktı ve arkadaşımın ameliyatta olduğunu söyledi. Sorduğumda arkadaşımın ölümcül bir hastalığa yakalandığını öğrendim. Çok duygulandım, dünyam altüst oldu. Demek ki bu kadar değer verdiğimiz dünya bomboşmuş. Masal gibi; bir varmış bir yokmuş! Bu şiir o kara haberi aldığım günün gecesinde yazılmıştır. Arkadaşımın bu şiirden hiç bir zaman haberi olmadı, olamadı...
![Hasan Basri Özgen](https://www.antoloji.com/i/siir/2011/01/04/yalanci-dunya-29.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!