Huzurlu bir hayat yaşarım sanıp
Süresiz izine çıkar emekli
Giderken son defa geriye dönüp
Yaş dolu gözlerle bakar emekli
Bitmez sıkıntısı efkârı zarı
Bozulmayan ne kaldı şu Dünya'da
En büyük felaket insanoğludur
Denizde karada havada Ay'da
En büyük felaket: İnsanoğludur
Allah'ın işine karışmam haşa!
Altı ay boyunca bizi kapıdan
Kara kara baktırırdı kara kış
Dağlar yol vermezdi kardan tipiden
"İllallah!" der bıktırırdı kara kış
Sıkıntıdan yüzümüz pek gülmezdi
Bir katre mucizeyle yoğrulur hamurumuz
Ateş hava su toprak aynıdır çamurumuz
Eğer zedelenirse insanlık onurumuz
Üç yüz altmışaltı sır "kanar!" elimde değil
Çoğu egolarımdan kurtulmuş olsam bile
Gülerken yüzünü tüm insanların
Görmeden mi geçeceksin ey ömür!
Barış davulları niye çalmıyor
Sormadan mı geçeceksin ey ömür!
Bağrımızı yaktı gurbet türküsü
Ne ağlattı ne güldürdü
Felek oyun etti bana
Kadehim(i) hasret doldurdu
Bir yudumu yetti bana
Bir damladan göl oldum yüzdüler fersah fersah
Türap oldum yol oldum gezdiler fersah fersah
Bilinmeyen sırrımı yazdılar fersah fersah
Alın terini yiyip azdılar fersah fersah
Şarap diye kan içip sızdılar fersah fersah
Üç yüz altmış altı bin ırmağımı kurutup
Söylemiştim sana gönül bir hamurdan yoğrulduk
Aynı ocak da pişelim dedim ama geç kaldık
Adem, Havva' dan bu yana insan diye çağrıldık
Kardeşliğe alışalım dedim ama geç kaldık
Nefse prangayı vurup fikri hür bırakalım
Geçenlerden farklı olmayacaksan
Boşa zahmet edip gelme yeni yıl
İnsanları mutlu kılmayacaksan
Boşa zahmet edip gelme yeni yıl
Analar babalar üzülecekse
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!