yıldızların üşüdüğü,gecenin aç ve alavan
bir uçuruma açıldığı bu yağmur saatleri,
bu dibi delinmiş kömlerin altında
o ıslanmış denizin karanlık saçlarına
düşürdüğün yakamozlarınla,
gözlerim! sen neyi anlatıyorsun
ve nedir yalnızca sözcüklerde bulunmayan?
geceleri herkesin uykuda olduğu bir zaman,
saat kaç olursa olsun.
bir işaret fenerinin ışığı altında,
etime sokulan nedir?
bir yalnızlık; bulutların teleğinden dökülür
ve bir nehir,
bir gürültü yakıştırmıştır sesine o,
külrengi kanatlarıyla
en kurumuş toprakları çağırır,
nasır bağlamış parmaklarıyla diktiği
fidelerin içine hüznü biriktirir,
bir martı sıkıntısı...
yüzümde bir kuyu dibinin rengini alıyorsun.
ve hep yalnızlık hapsedilmiş,
bir odaya kapatılmış
aç ve alavan uçurumu gecenin.
bir aşka vuruyorsun inceden,of! ,of!
lodos başlayacak,
alınlarda kervan sargıları kanayan sözcüklerin.
sonunda bir dize geçiyoruz,
ne çıkar,hep yalnızlık,
bir mağara kadar izbe ve yasak
adlarımızı soruyor biri ve ekliyor,
zincire nasıl halkalanırız?
yüzümüzü kapıyoruz bir şiire saklanarak.
bak! kanadı kırık bir martının
sıkıntısı yürüyor içimde,
sesini duyuyorum ne çok,sonra daha çok,
soluğu öfke...
bir rüzgar,pusulası tersine dönmüş
ve kıyıya oturmuş bir tekne,
anzer balı,zafinos kokusu,kadırga şenlikleri
yaylalardan,kafkasör,boğa güreşleri,göç,
bir serinlik,
bir yüksek yardan aşağı inen sessizlik,
eliyle yarasına dokunuyor yaşar miraç.
bir ilkyazın sabahında yarılanmış biralar,
bir telaş kadınlarda
kısık gözlerinde esrar,
çırılçıplak pürüzsüz tenlerinde aşk.
tarihin deniz senin,sürgünlüğün,beyaz terörün, sıkıyönetimlerin,yoksulluğun deniz senin
yanılgılarının dantelinde kalbi tutuşmuş yolcu,
siminde hangi ölümler gizli?
gece hep gelmek zorunda mı?
bu tükeniş,bu kin bitmeyecek mi,
bu dünyevi zorbalık?
bu karanlığın bir hududu olmalı...
bu tekne enkazı,
pusulası tersine dönmüş bu rüzgar,
ölüm pusu kurdu döşeğinize sizin,
fistanınızı indirdi en sonunda,dömelin!
demiştim size,kamışınızı korkak alıştırmayın.
ama hep böyleydiniz siz...
gecenin içimdeki bıçak yarası kapanmıyor.
mızıkalardan kovulmuş türküler topluyorum,
isa'larım çarmıha gerildi.
kırgınım,işte böyle uzuyor ağzım.
zincir bozuldu,
hepsi kör ve sağır şimdi,nerdesiniz?
bakın,sesimde bir dolu göz,yanım yörem göz.
çocuklar bu sizin sesiniz,
bunlar sizin gözleriniz.
Kayıt Tarihi : 15.10.2018 11:25:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!