Sessiz bir bahar akşamıydı.
Gündüzden geceye kaçıyordu saatler.
Karanlık gözlerle bakıyordu şehre gökyüzü.
Korkuyordum karanlıktan.
Daha çocuktum,
Haberim yoktu yağmurdan.
Önce büyük bir gürültü duydum.
Sanki karanlık yırtılmışta içinden,
Beyaz kamçılı, gizemli bir hayal çıkmıştı.
Karanlığın beni yutacağını düşünüyordum.
Korkuyordum!
Sokak öylesine yalnızdı.
Bir merdiven altı buldum gizlenecek.
Koşar adım girdim altına, merak ediyordum,
Kim bilir bu gürültü ne zaman bitecek?
Bir ara ses kesildi, bitti sandım.
Merdiven aralığından yukarı baktım.
Küçük bir damla düştü yüzüme.
İrkildim!
Garip bir şeydi!
Bu hadise sanki,
Bir çiçeğin sulanması gibiydi.
Ilık küçük su damlaları; yüzümde, ellerimde,
Sokağın her yerinde vardı.
Bunlara benzeyen bir şey de göz yaşlarımdı.
Diz çöktüm, ellerimin arasına aldım çenemi.
İzlemeye başladım bu emsalsiz güzelliği.
Düşündüm!
Bir anda nasıl düşüyordu,
Bu kadar damla gökyüzünden!
İlahi kudret dökülüyordu sanki,
Tanrının ellerinden.
Usul usul sessiz sessiz düşüyordu damlalar.
Damlalara kılavuzluk ediyordu,
Sokaktaki lambalar.
Sonra bir el önümde belirip omzumu okşadı.
Kafamı kaldırıp baktım: Babamdı.
Kalktım yürümeye başladık.
Bir elinde poşetler vardı, tuttum diğerinden.
Yağmur yağıyordu biz yürürken.
Yaklaştıkça eve üzülüyordum.
Bu yeni heyecanın biteceğini sanıyordum.
Eve geldiğimizde kapı açılınca
Hemen içeri koşup,
Pencerenin önüne oturdum.
Camların buğusunu çizgiler çizerek,
Seyre başladım tekrar güzelim yağmuru.
O gün öğrendim
Ne demek olduğunu yağmurun.
Şimdi ne zaman yağmur yağsa,
Bir pencere seyyahlığında gezinirim.
Bulursam; buğulaşan camlarında,
Güneş ve çocuklar çizerim.
Kayıt Tarihi : 9.8.2005 17:46:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!