Her seher vakti kavga etmekten yoruldu parmaklarım
Koyu mavi kızıl çilekeş kalemim ile çatışıyor
Saf, duru, durağan ze dört büyüklüğünde kundak kağıtlar hissiz
Sonu yani sonsuzluk ikliminin bu durum
Mahpusluğum mürekkebim kadar yoğun değil bu sıralar
Çatlayıp yarılmadıkça beş elli altı cesaretiyle hislerim
Kavrayamazdım dağdaki çobanın gülümseyişini
Bilirdim gerçi salt bir soluk alışverişi değildi bu
Üstelik yağmalanıyordu içimden geçenler
Farkında mıyım acaba
Umutlarım kırıldığından beri otuz iki asır geçti
Annemdi alçıya alan vicdanımı
Ve babam tarafından açıldı sargıları umarsızca
Demir parmaklıklar ardından söylemek zordu
Özgürlük şarkısını
Yani ben miydim ikileme konu irade
Ya da bahse konu telsizdeki ses
Frekans harici uğultular arasından mı duyulmuştu
Yoksa hoyrat bir militan mı iddia ediyor cinayeti benim işlediğimi
Çözülsün artık zamanın içimde nasıl köpürdüğü
Yetmediği saliselerin iştahıma
Vurmadığı sahilime ayak izlerinin
Boğmadığı dört duvarın kelimelerimi
Dirilsin şimdi devrimlerimin yaşama sevinci
Yoksa intihar aşamasında kör karanlık öğretiler
Neden günahsızlar benden medet umar
Ve neden ısınır rüyalarımda kış kıyamet
Hesap sormasın artık ozonosfer zatıma
Yükselerek giydirsin kefenimi azrail
Kıyamet alameti vurulduğum salise
Vurulsun zincirlere vurulsun bu zalim dil
(Digor - 08.07.2013 - Pazartesi - 20:34)
Mustafa Şahin ÖzgürKayıt Tarihi : 10.4.2016 17:00:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!