Vurarak sessiz karanlığın içerisine sürd ...

Ömer Faruk Akbıyık
87

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Vurarak sessiz karanlığın içerisine sürdüm tek farı yanan eski model hayatımı.

Ayaklarının güçlü olması gerekir birkaç saniye daha fazlası için.
Yükseklik korkunu yenmelisin. Bunu telkin eder otoriteler,
Otoritelerdir yaşama sevinci ve ölüm korkusuzluğu bu durumda,
Tel’in edersin içinde boyveren cesaretsizliği.
Boynunla tavan arasında sallanan akrep ve yelkovanın bir çocuk parkında yitip giden
Şeklidir sarışın ve esmer cılız bedenlerde türeyen hayat.
Bir gondol daha doğrusu. Binmeye cesaret gerektiren. Kanımı donduran.

esersin fakat unutamazsın,
bir lodos bile olsan, esmer bir güzelin yüzüne çarptığın anı.
ufacık rüzgarların serinliğinde yitip gider sıcaklığı.
Son bir kez, tavanla boynun arasında ezerek ufaladığın yaşam tozları,
Karanlığın içerisinde bir ışık huzmesinin aydınlığında,
Görünür olur. Son bir kez dirilen bir mum alevinin tabakta eriyen yazgısına rağmen.
Uzatmadan milyonlarca şeyin içerisinde birkaç sözcükle sınırlandırırsın,
Bir sonraki saati görmenin maksadını,
Bisiklet hırsızları filmi tekrar izlemek istersin.
Aşarsın duvarlarının dikenli tellerini.

Dönüp tekrar yaşama haykırıyorsun, göstererek hırçın maviyi.
Gecenin 12 ile sınavıdır bir teneke sobanın ateşi,
Soğuk sadece edebi bir ayrıntı değil,
Tam tersi gerçekliğin ta kendisidir.

Sessizliğinin karanlık içerisindeki yankılarını bozuverir,
Parkanın gıcırtısı.sesin yayılır sonra bir silahın yaşama karşı ilerleyişi gibi.
Ürkek ama sonradan karar veren bir hal ile bağırırsın?
Kaçıyor. Vapur bu şehirden,
Usul usul kaçıyor.
Milyonlarca insanı Eminönü ve beşiktaşa kusan bu vapur,
Kaçıyor buradan.
Tam heybeliadadan geçerken görmüştüm,
Ağır ağır bana doğru ilerleyen vapur’un dışında,
Maltepe ve işgal edilmiş tepelerden,
Sanayi tipi yalnızlıklardan, yabani öfkelerden gelen vapur’un dışında
Bir şey yoktu.
Tepelerden sarayburnu’na kadar akıp gidiyordu, ışığın akışı.

Uyumaya çalışan bir milyon insan vardı en azından.
Usul usul ışığını söndürüyordu tepeler.
İstanbul uyumaya çalışıyordu ki
Biliyorum zor zahmet bir uğraştır bu şehirde,
Düş denizine giden sessiz bir an bulmak.
Sanayi tipi bir yorgunluk var. 101 oynayan adamların okey vuruşu masaya.
Tek taşa kalmış adamlar var.
Bütün gün kahvede uyuklayan, sararmış dişlerine kireçli çay yudumlarıyla,
Koyu bir çürüklüğü inşa eden işsiz adamlar.
Akşam evlerine yorgun bir yüzle dönüp kadınlarıyla ayrı yataklarda yatan bu adamlar,
Var vebu gececi kahvesi. Karanlık sessizliğinin en büyük coğrafi adasıdır.
Tedavüle sokarak martıların çığlığını, ipe sererek istanbul’un hengamesini bir ağaçtan diğerine,
Uğultusunu insanların, kalp atışlarının bin bir şekli ile bir güvercinin korkusundan daha fazlasını katarak işin içine;
Kaptan dedim, yanaşma yalnızlığa.
Evrene doğru bağırarak. Olması ilginç bir şekilde evrenin.
Kalbini, kafanın içini her düşünceden ari bir şekilde,
Sadece rüzgara ve evrenin atomik sessizliğine verebildiğin,
Puzzle’nın eksik parçasının sadece ellerin,vücudun ve sözlerin olduğunu hissettiğin,
Bir an içerisinde. Evrenin sadece bir hücresi olup, gözlerinden,şiirlerden sevgi taşan bir
Mutluluğun,biraz sonra mutsuzluğa değip parçalanacağı,
Birkaç saat öncesine ait bir anın içerisinde.
Teğet geçip heybeli’yi kaptan, yalova’ya doğru yol alıp gidiyor gibi.
Hileli iflasa sürüklenmiş düş alemimin yakasından düş dediğim hayallerimin kırık orağını,
Vurarak sessiz karanlığın içerisine sürdüm tek farı yanan eski model hayatımı.
Masaya adam somut olanı koymuştu ya;
İşte onu bırakarak masaya,
Vapurun yakamoza karışıp yittiği bir anda. yutarak karanlığın sessizliğini,
Gömleğime emdirerek karanlığı, kan lekelerine bulunan gömleğime,
Meni bulaştırarak gebe rahmine namusluzuğun,
Her kesin anlayabileceği bir şiir yazabilmek adına,
Geçtiğim bütün namuslu şairlerle,
Taş bağlayarak boynuma,
Tavandaki ipini keserek zamanın,
Gezegenler arasında bir disko topu renkliliği içerisinde kalan hayatı,
Perçinleyerek demir,tunçtan,namussuz ve yalnızlıktan.
Attım bütün varlığımı,bedenimden aşağı.
Şimdi biliyorum ki;

Yalova vapurunda uyuya kalmış bir adalar yolcusudur “taşıdığı-m ”

Ömer Faruk Akbıyık
Kayıt Tarihi : 25.12.2013 21:54:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ömer Faruk Akbıyık