Ya Ben Evden Eve Yük Taşıyan O Lanet Kam ...

Ömer Faruk Akbıyık
87

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Ya Ben Evden Eve Yük Taşıyan O Lanet Kamyonun Şoförü Marşa Bastığında, Seni Düşüyordum...

mürekkep ve iğneyle baş parmağımın hemen üzerine yazmak için
oturdum koyu yeşil kanepenin horuldayan yalnızlığına.
hatırladığım kadarıyla son mesajın gelmişti, telefon titremişti bir defa.
titreşim yüreğime ilişmişti,
bugün gideceğiz çok uzaklara, bir yere sıla.
adına "biz" diyelim Sıla.
"İnşallah bundan sonra hep beraberiz" cümleni iliştiririm tanrı tanımaz son gençliğime Sıla.
bana söylediğin son sözün üzerine ağır ağır sallanıyordu ikinci katta eskiyen perdeler...
unutmuşsunuz işte böyle boylu boyuna iki ruh gibi dans eden kirli beyaz perdeleri.
unutmuşsunuz işte böyle bomboş, dımdızlak " beni" bu büyük uğultunun ortasında.
ama kulaklarım işitemez artık hiç bir sözcüğü
özellikle mavi badanlı bir evin akdeniz beyazlığını
Sıla bileklerime mürekkep ve iğneyle yazıyorum bu mutlu sessizlikte
bir işçi televizyon dolabını kaldırıyor, annen eski saati indiriyor duvardan,
sen bir an beni düşünüyorsun, sızlıyor belki uzak coğrafyanda bir yerlerin,
ben vallahi seni düşünüyorum.
hazırlıyorsun sözcüğü "Sır'a" dönüştürecek ayrılığı.
sana dedim, hep söyledim, oraletler, tenha sokaklar boyunca,
bekle beni, ya da bensiz gitme, bekle beni,ya da bensiz gitme...

bir sözcüğün ömrü uzundur, sözcüklerin yükü ağırdır, gönlüm uzun ve geniş bir araçtır
tam ortasından kalbimi sollayan en hızlı kırlangıçtın sıla.
baktım perdelerin ardında, ikinci katta, asansörün cehenneme açılan 2 numaralı kapısında
Sıla bindiğim her asansörün ikinci katında yeller esiyor
bomboş odalar, dans eden kirli perdeler
çıkacak, çıkar sanki, çıkacak sanki...
titriyorum bir sözcüğü devam ettirmek için derin nefes alıp kendimi kustuğum sokaklara
sigara yerine takvim yapraklarını sarıp duvarların kırgın boyunlarına bakıyorum.
ilk bahar,son gençliğime " bırak,sağlığa zararlı, bütün bu yaşananlar." diyor...

Sır üretir sıla. kaç dönüm yerim vardır kalbinde. benim içimde çıldıran bir suskunlukla
hiç sorulmayan perdeler, bomboş daireler, asansörlerin ikinci katları ve
yoldan geçen birisinin öyle içinden,sessiz kustuğu bir kadim acıdır sözcük;
"gittiler, taşındılar."
korkarım ki seni öldürmeliyim yoldan geçen yalnızlığım.
korkarım ki sizi öldürmeliyim ikinci katta valsin sonsuz ritmine kapılan hissiz kirli perdeler
korkarım ki yapacak bir şey yok sözüyle ve annemin tülbentiyle sarılacak bütün gidişler.
bir insanın kalbini kırdın mı bütün insanlığın kalbini kırarsın Sıla.
ne kadar çok karıncanın kalbini kırdın, ne kadar çok sokak köpeğinin canını yaktın..

ya ben! avuc içime adını kazıdım.
ya ben! avutamam kendimi bir zamanlar benimle yan yana yürümüş olmanla.
ya ben! dans eden kirli perdeleri izleyemem gece yüklenmiş sabahların omuzlarında.

baktım ikinci katta boş, gökyüzüyle dolu, akşam güneşiyle yıkanan bir pencere
kan dolu bakışlarım kaldırımlarda. kaldırımlarda poşet gibi amaçsız ayaklarım.
ayaklarım hiç bir güzergaha çıkmıyor,çünkü hiç bir rüzgar
yönünü bilmeyen geminin halinden anlamaz.
İsminden arta kalan sır yazılıdır baş parmağımla senin gidişin arasına...

ya ben! evden eve yük taşıyan o lanet kamyonun şoförü marşa bastığında,
seni düşüyordum...
seni düşünüyordum ve
beraber uyanacağımız o akdeniz sabahında
yağmurun yağışını hayal ediyordum.

Ömer Faruk Akbıyık
Kayıt Tarihi : 4.12.2015 00:00:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ömer Faruk Akbıyık