bir gece durupdururken aldılar, kelepçeler, küfürler, darp derken iki ekip bir de sivil araç geldi. ne olduğunu sordum, nezaret boş kalınca amirleri kızıyormuş.. suçum parkta oturmak, tutanak öyle demiyor ama.. hafiften süslediler, bir iki göz boyama ve bir kaç ninjitsu hareketten sonra imzala dediler ama tırı vırı.. imzayı en son bir şiire atmıştım ben, o şiir de şimdi hava gazı.. o gece orda sabahladım, iranlı bir mülteci vardı, bir kelime etmeden uzun süre kesiştik, sonra gözlerini çevirdi.. sabah hastaneye gittik, iki yanımda polis.. doktor darp var mı diye sordu yok dedim.. bayrampaşa’ya geri döndük.. g.b.t.’de geldi, baktılar temiz..
sonra ayakkabı bağcıklarımı, kemerimi ve sigaramı verip saldılar beni.. paketi saydım hala üç sigara var ama saçlarım biraz eksikti.. kulağımdaki fazladan morla bu açığı kapatıp yürüdüm.. yürüdüm evler binalar benimle yürüdü.. bir daha saçlarımı uzatmıycam diye söz verdim kendime ki hala kısadır.. sonra kıvrıldık gecenin köşesinden, evler binalar, çorbacıda ayrıldık.. çorbacıda sen (anıl) vardın, hasan abi yaşıyordu, toska dışardaydı.. kalbine bıçak saplanınca hemen ölüyor insan ama daha yaşıyordu, toska da dışardaydı, vuruşmamışlardı daha.. starı (bilardo salonu) açtık sonra kepenkleri içerden kapadık.. buzdolabında defterim vardı, nazım hikmet’in son şiirleri kitabı ve biralar vardı biraz da eski kaşar.. panoya ayarı verip açtım elektrikleri, masaların ısıtmalarını, tost makinasını, bir yandan da müziği.. müzik derken starda ahmet kaya çalar.. neyse bir iki atış yaptım elimin ayarı kaçmasın diye.. bakarsın bi keklik düşer akşama, tebeşirle resmini çizerim masaya ağır ağır.. ama benim oyunum karambol, öyle amerikanla falan işim olmaz.. hem ahmet kaya dinlerken amerikan oynamak abes kaçardı ama bunu anlamanızı beklemiyorum. sonra baran geldi.. kepengi araladı, girdi içeri.. baran sıkı dostumdu ölmeden önce.. taksim’de bodyguardlık yapıyordu..ama askerlik yedi onu..ezgi’nin nişanlandığını duyunca firar etti.. star’da sakladık onu, çukurda sakladık, kalbimizin köşesinde sakladık ama nereye kadar.. teslim oldu sonunda.. o, mamak cezaevindeyken benim acemilik mamak’a düştü.. (m.e.b.s. okulu çavuş talimgah taburu 3. operatör bölüğü..) ziyaretine gittim almadılar.. aradım görüşemedim.. hastalanınca düşürmüşler cezayı.. dağıtıma gittiğimde poşete işiyordu.. öldüğünde 35 kiloydu.. son görüşmemizde ben bittim dedi volkan.. ben bittim..! ! ! bu öyle kolay yutulacak bir söz değildi, sustum.. akıl vermek için çok geçti ve o günden sonra anladım ki herkesin biteceği gün, bir ince oyanın üstüne işlenen motif gibi ağır ağır yaklaşıyor ve biz boş bir kovayı dolduracak üç beş litre su kadar anlamlı olabilmek için de olsa, hayatın bu derin boşluğunu dolduracak bir şeyler yapmalıydık diye düşündüm, en azından bunu ben yapmalıydım ve devam ettim yazmaya..
yazdım, geceler ağır iniyordu.. aşkın ışık hali çok ileride bir sayfada durmuş benim gelişimi bekliyordu.. o güne dek ölümlerini saydım hayatın, plakalarla hafifletilmiş yolların uzun öykülerini kısalttım ama ne yapıp edip yine de gördüm o yol kenarı çiçeklerini.. yüzmeyi bir türlü beceremedim ama adı deniz olan her çocuğu sevdim.. sevdim çünkü deniz olmak içinde milyonlarca hayat taşımak demekti.. o hayatlar için hayatı hiçe saymak ve dalgalanmak demekti bir bayrak gibi özgür ve onurlu bir hayat için.. çünkü deniz olmak...........her baba yiğidin harcı değildi..
sonra veda vakti geldi ve istanbulu içinden bir rüzgar gibi geçerek terk ettim.. bütün sokaklarına, bütün dallarına, bütün çöplüklerine, bütün sevdalarına ve dostluklarına değen acı bir rüzgar gibi içinden geçerek terk ettim.. bu benim için bütün öyküleri yarıda bırakıp yepyeni bir öyküye başlamak kadar zor, boğucu ve ölümcül olabilirdi.. ilk sekiz ay hiç bir yerde değildim.. ayıkken uyuyordum.. uyandığımda ilkay’dan ’sürgün’ü dinliyor, kafamı şehrin hiç bir yerdeliğine gömüp, dumanın işgal ettiği sokakların göz gözü görmezliğine bir kaç satır ekliyordum ki birden seni (nur) gördüm.. ışık gözlerimi aldı ve devam ettim yazmaya.. işte böyle başladı herşey ve geçmişin panjurlarını son bir dörtlükle üstüme kapayarak indirdim ve dedim ki kendime,
İki uzak yıldız gibiydiler, dalgın
Bilsen neler anlattı bana, sessizce
Bir sevgiyle derinleşen bakışların.
Orda değildin sanki, bir başka yerde
o günden sonra anladım ki herkesin biteceği gün, bir ince oyanın üstüne işlenen motif gibi ağır ağır yaklaşıyor ve biz boş bir kovayı dolduracak üç beş litre su kadar anlamlı olabilmek için de olsa, hayatın bu derin boşluğunu dolduracak bir şeyler yapmalıydık diye düşündüm, en azından bunu ben yapmalıydım ve devam ettim yazmaya..
_______ Çok güzel bir anlatımla Etkileyici bir çalışma olmuş Volkan bey ,Beğeniyle okudum içtenlikle Kutluyorum.. Nicelerine .. +10 Saygımla
Okurken,benide alip cok cok uzaklara,genclik yillarimin o zorlu günlerine götüren,hayat hikayenizi icim burkularakda olsa üst üste birkac defa okudum,kolay unutulmuyacak o aci,hüzün dolu yillarin sizi kazandirdigi belkide tek olumlu yani olan hayat tercübenizle'Vestiyere biraktigin hicbir ask icin geri dönme' diyerek,bencede dogru olan son sözü söylemissiniz,temennim;bundan sonraki yasantinizda bir daha öylesine aci veren günleri yasamamaniz.Yürek sesinizle kaleme aldiginiz,bu degerli calismanizi ve sizi kalpten kutluyor,esenlikler diliyorum.selam ve saygilarimla.
Volkan bey aşk bazen aşıkların yüreğini yıllardır kuru olan çayda bir görürsün sel alıp götürür . Aşık dön ve dönmeme , yada kal ,bırak , bırakmama feryadı ile kalır . Neyse ki bekleyen bir sevda niyeti var ,şair kadarda olmasa biraz anlarım aşkın elinden ayağından , göğü delen sevda yüklü dallarından . Biraz uçtum değil mi ? güzeldi kutlarım başarılar.
Sürgüsünü çekip gözlerin geride o boş kaldırımlarla çöp poşetlerine emanet eden yılların ardından..yaşamın kıyılarında çiçekleri görebilmek ne güzel..
Ve ne güzel bir iç döküntüsüydü... Bir kere daha içim titreyerek okudum..
Sevgiler Volkan..
Buğu kokan sabahlarda karşıladık ilk hüzünlerimizi...Hayatın acımasız ve haksız yanları düştükçe payımıza kendi içimizde özgürleştik.Kendi mısralarımızda çözüldük,kah susarak kah haykırarak.Vakti geldi göçtük isimli/isimsiz şehirlere...Işığın sızdığı her kapıdan umutlar derledik yaşamımıza...
Bitecek mi hayatla kavgamız? Ancak son nefeste...
Tebrikler Volkan Bey.
hepimizin genç yıllarından terkedilmiş şehirleri vardır. belleklerden silinmeyecek kadar derinlere işlemiş sokaklar, mekanlar, abiler vardır. O yılların ağırlığını çekemeyecek kadar yorulunca ayaklarımız, yeni şarkılar, türküler duymaya, dinlemeye başlar kulaklarımız. hep güzel gibi görünse de o yaşanmışlıklar, asla dönüp bir daha yaşayalım demez insan. Tebrikler.
Hayat böylesi perdelerini kah kapıyor kah açıyor. Kimi sahnesinde vurup ta şehrin kapılarına hiç açılmamak üzere ardından kapıyor, yaşanmışlıklara bir kalem çekiyor bazen de aşklarına kalem kırıyor...
Sil baştan yaşamın belli yerinden denense de ne kadar başarılı olunuyor, Hep geçmişteki yaşanmışlıklardan bir şeylerin eksikleri, eziklikleri duyumsanıyor... Hayat buysa yürekte burukluğu ve yangınları ile akıyor hem de koca bir hiçliğe ve bilinmeze... O bülbül kesilen dilin suskunlaşıyor, hani neredeyse günde üç beş şiir yazacak kadar kabaran yürek yitiriliyor ve aylarca bir tek şiir uğramıyor yanına; Koca bir boşluk, koca bir hiçlik belki de gece yeni başlıyor...
Sevgili Volkan Harika bir paylaşımdı. Kutluyorum... Selam ve saygımla. Gönlün var olsun...++
bunlar gerçekten yaşandı mı volkancan?
ilgi ve hüzünle okudum.
Bir kitapta okumuştum
Benim vatanım çocukluğumdu ve ben büyüdükçe uzaklaştım ondan. Uzaklaştıkça da o büyüdü içimde diyordu..her insan bir dünya her insan sonsuz bir öyküdür yaşanılanlar olgunlaştırır derler insanı iyimidir olgunlaşmak diye sormak istiyorum bazen herşeyin bir renginin olduğunu varsayarsak olgunluk hiç mavi değil olgunluk denilen şey hayatta fazlaca acı yaşamış insanların gittikçe içini kazıp, ağır ağır kendini içine gömmesinden öte değil. ama nedir ki yaşamın kendi belirlediği kurallar da vardır bizim dışımızda gelişen işte onlara boyun eğmek zorunda kalmak olgunlaştırıyor insanı umut biraz da gökyüzüdür ve şiiri bilen için her sabah orhan veli gökyüzünü maviye boyamış mıdır diye başını göğe çevirmek belkide biraz..
Ve aşk.. herşey doğada o kadar gizli ki nilüfer çiçeğine benzetiyorum bazen ben aşkı toprağın derinliklerinde bataklığa tutunan kökleriyle ve dışardan gelen tozu toprağı yaprağını kımıldatarak temizleme özelliğiyle her zaman temiz ve güzel kalan hayranlık uyandıran..
Şiirle ve aşkla şair..
Keyifliydi sürgün öyküsü ama dokunaklıda aynı zamanda biraz da bana dokundu İatanbul'u bırakan ve şehre aşık biri olarak.. Yüreğine sağlık...
Yaşam, her geçilen sokağı sürpriz olarak rast getirir ve her sokak/gelecek farklıya gebedir. İnsan o sakaklarda yalnızca oyuncudur. Oyunun gidişatı da kişinin bilincine göre değişir.
Nur’unuz hep var olsun ve size yazdırsın Volkan Bey. Saygı ile.
Bu şiir ile ilgili 14 tane yorum bulunmakta