Umut dalgaları
Kıyıya vurdu,
Yüreğim durdu.
Ver ellerini
Ellerini ver.
Umudu taşı
Doldur elime.
Deniz diplerinden
Topla umudu.
Ver ellerime,
Ellerime ver!
Yüreğim şaşkın,
Doldu da aşkın,
Hislerim taşkın.
Topla umudu
Ver ellerime
Ellerime ver...
1999
a
iyi akşamlar,
Önce olayı bir kere daha anlatayım: Saatler boyu beklediğim, beni gerçekten mutlu edip sevindiren mesajını okudum ve sana acele 'seni ben de çok seviyorum canım' diye yazdım. Benim sayfamdan yazdım. Sonra adımın çıkacağını düşünerek sayfanı açtım. Mesaj duruyordu. Yazdığın o güzel mesajda, bu kadar yazmayı tercih ettim diyordun. Ya da buna benzer bir söz... Baktım, okunmadı.
Her halde bunu yazıp kapattı diye düşündüm. O anda kitaplardan alıntıların mesajını görüp okudum. Gitmişsin, kapattın diye alıntıları beğendiğimi yazdım. Yine offlein görünüyordun çünkü... Sen beni bekliyormuşsun meğer. İnan ki, seni yazıp kapattın sandım. Aklımdan da ben de anılarımızdan neleri yazarım diye düşünüyordum. Senin orda olduğunu bilerek bu terbiyesizliği yapmazdım. Buradan yazarken ne kadar çok yanıldığımızı biliyorsun.
Benim hiç bir sözümün doğru olduğuna inanmıyorsun. Sana rahatlıkla yazamadığımı, görürler diye korktuğumu biliyorsun. Keşke silmeseydim. Sildim, adım görünmesin diye senin sayfandan tekrar yazacaktım.
Bu arada 2. mesajını yazdın. Tam ben de güzel bir şeyler yazayım onun sayfasından diye düşünürken, kızgın mesajın gelince, beni korkuttun, dedim ve +++++bunları koydum. Manâsını anlarsın diye.
Okuyunca nasıl üzüldüğümü anlatamam. Ondan sonra da demediğini bırakmadın.
Bu nasıl sevgidir allahaşkına? Bu kadar güvensizlik duyduğun bir insanı nasıl sevebilisin? Onca saatler yanında kaldım. beni az çok tanımışsındır. sana verdiğim değeri anlamamış olmana çok üzülüyorum.
Bu gece, çocukların bazı şeylerini bahane edip o kadar çok ağladım ki, Hüseyin namaza gitmeyip, beni dışarı dolaştırmaya çıkardı ki, sinirlerim düzelsin diye. İnan ki çok üzüldüm. bana ettiğin hakaretleri ve davranışı hak etmedim.
Doğru diyor olamaz mıyım? Hiç mi, allahaşkına hiç mi güvenmiyorsun bana?
İki sene oldu. Halâ mı? İnan yine yanıldın.
Burdan hep bunlar oluyor. Kim bilir sen de nasıl üzüldün yine... İnan ki yine bir yanlış anlamanın sonucunda. Yazık... inan çok yazık ikimize de...
Olay, tamamiyle böyle idi. Diyorsun ki, iki tarafa da bakıyordum. Vallahi görmemişsin. Ben de gittin diye diğer mesajı okudum. Tam senin bu kadar mı dediğin mesajın geldi ki, ben o diğerine yazmış bulundum. Görünce de eyvah, dedim.
Ben senin sevdiğin kadınım. Ben seni seven kadınım. Ben, senin için çok şeye katlanan kadınım. Sadece sen değil, senden daha çok üzülen benim. Hiç biri de sana değer vermediğimden değil, ah, bunu bir anlatabilseydim.
Eğer, bitti, diyorsan, öyle olsun. Şiirin öyle diyor. Ne yazık...
öyle ise, bana açıkça bir kere de burdan yaz. Bağrıma taş basayım, unutmaya çalışayım.
Kayıt Tarihi : 13.4.2007 00:35:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Hafif müzik için yazmaya çalıştığım bir şarkı sözü. BİR KADIN NASIL ANLATILABİLİR. Bir kadın ancak bu kadar güzel anlatılabilir, Allah erkeklerin yardımcısı olsun KADIN ELEMENTİNİN ÖZELLİKLERİ BİLİMSEL İNCELEME: Element: Kadın Sembolü: Ka İdeal Atom ağırlığı: 51,6 kg olarak kabul edilmiştir. Alternatif ağırlıkları (izotopları) : 35 - 130kg Bulunduğu yerler: Gezegendeki tüm kırsal ve kentsel alanlar FİZİKSEL ÖZELLİKLERİ: 1- Yüzeyi renkli film tabakasıyla kaplıdır. 2- Değişik sıcaklıklarda kaynar. 3- Bilinen bir sebep olmaksızın donar. 4- Özel ilgi gördüğünde erir. 5- Yanlış kullanımlarda ısırır. 6- İşlenmemişinden sıradan maden filizine kadar pek çok halde bulunur. 7- Doğru noktalara basınç uygulandığında ürün verir. 8- Standart ölçüleri varsa da kolay bulunmaz. 9- Çekici özelliğine aldanılıp fazla yaklaşılmaması önerilir. 10- Her zaman bir uzmanı tarafından değerlendirilmelidir. KİMYASAL ÖZELLİKLERİ: 1- Altın,gümüş, platin ve diğer kıymetli madenlerle yakın akrabalığı vardır. 2- Büyük miktarlardaki pahalı maddeleri ve değerli tasları absorblayabilir. 3- Belli bir sebebe bağlı olmaksızın patlayabilir. 4- Sebepsiz yere çıkıp gidebilir, çıkıp gelebilir. 5- Sıvılarda çözünürlüğü yoktur. 6- Alkolle doyurulduğunda aktivitesi büyük oranda artar. 7- Dünyada bilinen en büyük servet indirgeyicidir. 8- Kapalı alanlarda bir arada tutulmaları tehlikelidir. 9- Çok sayıda bir arada olmaları merkezi sinir sistemini etkiler. 10- Belli bir sistemi çökertmek için kullanılabilir. 11- Hiç işlenmeden son derece etkin maddeye sahip olabilir. 12- Bir tanesi bile nefes kesilmesi hafıza kaybı yaratabilir. GENEL KULLANIM ALANLARI: 1- Genelde süs olarak. 2- Üretimde 3- Belli dozda kullanılması halinde rahatlamada büyük yardımcı özelliği vardır. 4- Çok etkili temizleyici özelliği vardır. TESTLER: 1- Saf numunesi doğal halde bulunabilirse rengi parlak pembeye döner. 2- Daha iyi bir numunesiyle kıyaslandığında rengi yeşile döner. 3- Kulağa zarar verdiği tespit edilmiştir. POTANSİYEL TEHLİKELERİ: 1- Tecrübesiz ellerde çok tehlikelidir. 2- Birden fazlasıyla ilgilenmek yasal olarak engellenmiştir. 3- Ancak değişik mekânlarda ve birbirleriyle direkt temas etmelerini engellemek koşuluyla bunu yapanlar bulunmaktadır. 4- Aynı mekânda, uzun süre bir arada olmak, çeşitli sakıncalar oluşturmaktadır. 5- Bağımlılık yapabilir ve tedavisi yoktur. 6- Birçok efsanede ve gerçek hikâyede tehlikeleri anlatılmıştır. Ah kadınlar ahhhh…. *Öperseniz beyefendi değilsinizdir, öpmezseniz adam değilsiniz. *İltifat edersiniz yalan der, etmezseniz bırakır gider. *Her isteğine evet derseniz karaktersiz olursunuz, karşı çıkarsanız anlayışsız. *Çok yanına giderseniz sıkıldım der, az giderseniz küser. *İyi giyinirseniz çapkınsın der, dikkat etmezseniz zevksizlikle suçlar. *Kıskanırsınız huyun kötü der, kıskanmazsınız sevmiyorsun der. *Siz bir dakika geç kalın kıyamet kopar, kendisi bir saat gecikirse bunda ne vardır. *Arkadaşınızla buluşursunuz adı ihmal olur, o buluşur 'Bizim kızlar' olur. *Siz başka kadına bakacak olsanız gözleriniz oyulur, başka bir adam ona baktığında adı hayranlık konur. *Konuştuğunuz anda dinlemenizi ister, dinlediğiniz anda 'Neden konuşmuyorsun? ' der Kısacası... *Sade ama çok karışık. *Zayıf gibi ama çok güçlü. *Akıl karıştıran ama hayranlık uyandıran. *İnsanı çıldırtan ama mükemmel! *Çok güzelse nadiren sadıktır. *Çok sadıksa da nadiren güzel ALİ OSMAN YILMAZ Farkında olmadığımız muhteşem bir hazine: Hacet Namazı Sizi mutsuz eden büyük bir derdiniz mi var? Ulaşmak istediğiniz muhteşem bir idealin peşine mi düştünüz? Huzursuzluk, ailenizin ayrılmaz bir parçası mı oldu? Birisi kalbinizi mi kırdı? Önemli bir sınava mı gireceksiniz? Günü gelmiş bir borcunuzu hâlâ ödeyemediniz mi? İşsiz misiniz? İşten mi atıldınız? İşinizde bir türlü arzuladığınız başarıyı yakalayamadınız mı? İyi bir evlilik mi istiyorsunuz? Çocuğunuz mu olmuyor? Bunlardan çok daha önemli yüce gayeler uğruna çaba harcıyor, insanlığa İslâm’ı ve Kur’an’ı anlatmak için çırpınıyor, bir dizi plan ve program yapıyorsunuz. Ancak bir tarafta önünüze konan engeller, diğer tarafta gerçekleştirmeyi istediğiniz manevî projeler var. Bilhassa İslâm âleminin maruz kaldığı acılar, ıstıraplar, saldırılar, tuzaklar yüreğinizi yakıyor. Maddî manevî, küçük büyük, dünyevî uhrevî bütün dertleriniz veya arzularınız için kılacağınız muhteşem bir namaz var: Hacet namazı. Elbette bir kul olarak sebeplere sarılacak, üzerinize düşeni yapacaksınız. Ama bazen olur ki, sebepler tükenir ya da etkisiz kalır, bütün yollar denenir, çareler biter, ne yapacağını bilememenin ıstırabıyla yapayalnız kalırsınız. Artık kalbiniz kederli, gözünüz yaşlı hüzün denizinde yüzerken hacet namazı sizi sahile çıkaracak bir can simididir. Hz. Enes’in hacet namazı İşte bu muhteşem fırsatı değerlendirenlerden birisi olan Hz. Enes (r.a.) harika bir sonuç alır. Bir yaz günü Hazret-i Enes’e bahçıvanı gelerek, yağmur yağmadığından ve bahçenin kuruduğundan yakındı. Bu haber üzerine Hazret-i Enes, Resulullah’ın (a.s.m.) “Herhangi bir ihtiyacı olan kimse iki rekât namaz kıldıktan sonra Allah’a dua etsin” şeklindeki “hacet namazı” tavsiyesini hatırladı. Su isteyerek abdest aldı ve namaza durdu. Selam verdikten sonra bahçıvanına: – Gökyüzünde bir şey görebiliyor musun, diye sordu. Bahçıvan: – Göremiyorum, dedi. Enes, tekrar içeri girip namaz kılmaya devam etti. Birkaç kez bahçıvana: – Gökyüzünde bir şey görebiliyor musun, diye sorunca adam: – Kuş kanadı gibi bir bulut görüyorum, dedi. Bunun üzerine Enes, namazını ve duasını sürdürdü. Az sonra bahçıvan Hazret-i Enes’in yanına girdi ve: – Gök bulutla kaplandı ve yağmur yağmaya başladı, dedi. Bunun üzerine Hazret-i Enes: – Haydi, ata bin de yağmurun nerelere kadar yağdığına bak, dedi. Bahçıvan etrafı dolaştığında, yağmurun sadece Hazret-i Enes’in büyük bahçesine yağdığını gördü. (İbn-i Sa’d, et-Tabakâtü’l-Kübrâ, c. 7: 21-22) Sıkıntılı anda hacet namazı İşte tüm sıkıntılı zamanlarımızda uygulayabileceğimiz bir başka örnek: Sahabelerden Ebû Mı’lâk (r.a.) isminde ticaretle uğraşan bir zat vardı. Bir defasında ticaret için yolculuk yapıyordu. O zamanlarda yol güvenliği yoktu. Bu yüzden karşısına silahlı bir eşkıya çıktı. – Neyin varsa çıkar, seni öldüreceğim, dedi. Bu tehdit karşısında Ebu Mı’lâk: – Maksadın mal almaksa al, dedi. Hırsız ise, malı almakla birlikte izini de kaybettirmek istiyordu: – Ben sadece senin canını istiyorum, dedi. Ebu Mı’lâk: – Öyleyse bana izin ver namaz kılayım, dedi. Hırsız: – İstediğin kadar namaz kıl, deyince Ebu Mı’lâk namaz kıldı ve şöyle dua etti: – Ey kalplerin sevgilisi! Ey yüce arşın sahibi! Ey her dilediğini yapan Allah’ım! Ulaşılmayan izzetin, kavuşulmayan saltanatın ve arşını kaplayan nurun hürmetine beni şu adamın şerrinden korumanı istiyorum! Ey imdada koşan Allah’ım, yetiş imdadıma! Ebu Mı’lâk, bu duayı üç defa tekrarladı. Duasını bitirir bitirmez, silahlı bir atlının hızla yaklaştığını gördü. Atlı, hırsızı bir mızrak saplayarak öldürdü. Sonra da Ebu Mı’lâk’a döndü. Allah’ın lütfuyla kurtulan sahabe: – Kimsin sen? Allah seninle bana yardım etti, diye şaşkınlıkla sorunca atlı kişi şu cevabı verdi: – Ben dördüncü kat gökteki meleklerdenim. İlk duanı yapınca gök kapılarının çatırdadığını işittim. İkinci defa dua edince, gök ehlinin senin kurtulman için feryat ettiğini işittim. Üçüncü defa dua edince, “Zorda kalan biri dua ediyor! ” denildi. Bunu duyunca Allah’tan, hırsızı öldürmek için beni görevlendirmesini istedim. Allah da kabul etti ve yardımına geldim. Şunu bil ki abdest alıp dört rekât namaz kılan ve bu duayı yapan kimsenin, zorda olsun veya olmasın duası kabul edilir. (İbn-i Hacer, el-İsabe, c. 4: 182) Hacet namazı kılarak bir derdinden kurtulan veya muradına kavuşan çok kimse vardır. Elbette bu örneklerin hepsi, yukarıdaki gibi çok harika olmayabilir. Çünkü, hacet namazından alacağımız verimin derecesi, ihlas, huşu, ıztırar hâli, yakinimiz ile Allah’ın takdir ve hikmetine göre değişir. Hacet namazı nasıl kılınır? Hacet namazı, yatsı namazından sonra iki, dört ya da on iki rekât olarak kılınır. Hz. Peygamber'den gelen bir rivayete göre hacet namazının ilk rekâtında Fatiha’dan sonra üç defa Âyetel-Kürsî, diğer rekâtlarda Fatiha’dan sonra sırasıyla birer defa İhlas, Felak ve Nas sureleri okunur. Hacet namazı bitince Allah'a hamd ve sena, Resulullah'a salat ve selamdan sonra bir hacet duası okunması sünnettir. Çeşitli hacet duaları vardır. Bunlardan birisi şudur: 'Allahümme innî es’elüke tevfîka ehli’l-hüdâ ve amele ehli'l-yakîni ve munâsehete ehli't-tevbeti ve azme ehli-s-sabri ve cidde ehli'l-haşyeti ve talebi ehli'r-rağbeti ve teabbüde ehli'l-vera'i ve irfâne ehli'l-ilmi hattâ ehâfek. Allahümme innî es'elüke mehâfeten tahcizünî an masiyetike hatta a'mele bi ta'atike amelen estehikku bihi rıdâke ve hattâ unâsihake bi't-tevbeti havfen minke ve hattâ uhlise leke'n-nasîhate hubben leke ve hattâ etevekkele aleyke fi'l-umûri ve husni zannin bike. Subhâne hâliki'n-nûr.' Bu duanın anlamı şu şekildedir: 'Allah'ım, Senden hidayet ehlinin başarısını, yakin ehlinin amellerini, tövbe ehlinin öğütleşmesini, sabır ehlinin azmini, huşu ehlinin ciddiyetini, rağbet ehlinin talebini, vera ehlinin ibadetini, ilim ehlinin irfanını isterim ki, Senden gereği gibi korkayım. Allah'ım, Senden öyle bir korku isterim ki, o beni Sana isyandan menetsin; ta ki, Sana itaat ile öyle amel edeyim ki, onunla Senin rızana ereyim; Senden korkarak tövbeyle sana döneyim; sırf Senin sevgini kazanmak için halis nasihat edeyim; her işte Sana güvenip Sana dayanayım; Sana güzel zan besleyeyim. Nurun yaratıcısı Allah'ı tesbih ederim.' Hacet duasını okuduktan sonra Allah'tan ihtiyacımızın giderilmesi yolunda dilekte bulunmalıyız. Duaları okurken, çektiğimiz acının tesiriyle tamamen Allah’a yönelmeli, çok samimi bir şekilde yalvarmalı, hâlimizi düşünerek gözyaşı dökmeliyiz. Hacet namazının ne zaman, nasıl kılınacağı ve ne okunacağı hususunda kendi halet-i ruhiyenize göre davranabilirsiniz. Bazı sıkıntılar ve istekler anlıktır. Mesela, bir haksızlığa uğradınız, bir eşyanız kayboldu, merak ettiğiniz bir kimseden haber alamadınız, acil yatırmanız gereken bir borcunuz var… Bu durumlarda hemen abdest alıp hacet namazı kılıp dua edebilirsiniz. Eğer geniş zamana yayılan bir derdiniz veya arzunuz varsa, mesela, üniversite sınavını kazanmak, çocuğunuzun veya eşinizin ıslahını istemek, iyi bir iş bulmak, çok ağır borçlardan kurtulmak, uzun süren bir hastalık için şifa istemek ve benzeri durumlarda yatsı veya teheccüt namazından sonra kılabilirsiniz. Bilhassa ülkemizin içinde bulunduğu sıkıntılardan ve İslam âleminin maruz kaldığı mağlubiyet ve zilletten kurtulması, hak ve hakikatin dünyaya hâkim olması için kılınacak hacet namazlarının 40 gün veya daha fazla bir süreye yayılması gerekir. Allah’ın rahmet kapısını tıklatın Hacet namazında etkili olan en mühim unsur kişinin halet-i ruhiyesi, namazının ve duasının kalitesidir. Size acı veren derdiniz yüreğinizi dağlarken, ulaşmak istediğiniz arzunuz her an aklınızdayken, çaresizliğinizi ve kimsesizliğinizi hissettiğiniz anda hacet namazıyla Allah’ın rahmet kapısını çalın. Çünkü, O her şeyin sahibi, yaratıcısıdır, bütün düğümler O’nun iradesiyle çözülür, bütün dertlerin dermanı O’ndadır, bütün işlerin dizgini O’nun kudretindedir, O merhametlilerin en merhametlisidir. Hacet namazında ve tüm nafile namazlarda, rükuda, rukudan kalkınca, secdede, iki secde arasında, oturuşlarda tesbih ve tahiyyatı okuduktan sonra Kur’an’daki dua ayetlerini okuyabilirsiniz. Özellikle Kur’an’da geçen peygamber duaları çok önemlidir. Mesela, başta Peygamber Efendimiz (s.a.v.) olmak üzere Hz. Âdem, Hz. Nuh, Hz. Eyyûb, Hz. Yunus, Hz. İbrahim, Hz. Zekeriya, Hz. Yakup, Hz. Yusuf (aleyhimüsselam) gibi peygamberlerin dualarını okurken, onların hâllerini hatırlayarak, duaların manalarını düşünerek, Rabbimizin şefkat ve merhametine sığınırsak duamız kabul olabilir. Yine Kur’an’da “Âmenerresulü”de geçtiği gibi, “Rabbenâ” veya “Rabbî” ile başlayan ayetler dua ayetleri olduğu için bunların manasını düşünerek okuyabiliriz. Çünkü, Rabbimiz, “De ki: Duanız olmazsa Rabbim katında ne ehemmiyetiniz var? ” (Furkan:77) buyuruyor. Yine “Dua edin, cevap vereyim” (Mümin:60) diyor. Ayrıca şu ayet duanın namazla desteklenmesini ve birlikte yapılmasını emrediyor: “Ey iman edenler! Allah’tan sabırla ve namazla yardım isteyin. Şüphesiz ki, Allah sabredenlerle beraberdir.” (Bakara:153) Demek ki, en başta beş vakit namaz kılarak dua etmek gerektiği gibi, özel durumlar ve olağanüstü sıkıntılarda da o duruma uygun namazlar kılmalıyız. Hacet, tesbih, yağmur, istihare namazları; dua ile namazı birleştiren muhteşem ibadetlerdir. Hacet namazıyla hakkıyla değerlendiremiyoruz Biz müminlerin hacet namazı gibi benzersiz bir hazinesi olmasına rağmen hakkıyla değerlendirmiyoruz. Beş vakit namaz kılan birçok kimse hacet namazını ya hiç kılmamış ya da çok az kılıyor. Oysa hacet namazında çektiğimiz acıdan ve taşıdığımız arzudan kaynaklanan bir “acz, fakr ve yakin” hâli vardır. İnsan bu durumlarda kendisini çok aciz, çok muhtaç, çok kimsesiz, çok çaresiz hisseder. Tam bir huşu, dikkat, iştiyakla Rabbine yönelir. Belki de musibet ve belaların, büyük hedef ve ideallerin mümine bakan en önemli kazancı, insanın bütün zerreleriyle ve duygularıyla Allah’a yalvarmasıdır. Yaptığımız bir ankete katılan müminlerin yüzde 47’si “hacet namazını hiç kılmadığını” söylemiştir. Oysa bu insanlar, nice amansız derdi veya kavuşmak istediği bir hedefi için birçok kapıyı çalıyor, birçok sebebe başvuruyor, bir yığın masraf ediyor. Elbette kendine düşen vazifeyi yaparak Allah’a hacet namazıyla yönelmek, muhteşem bir hazineden istifade etmek demektir. Başkası için hacet namazı kılınabilir Kişi kendi adına hacet namazı kılıp dua edebildiği gibi, bir mümin kardeşinin amacının gerçekleşmesi için de namaz kılıp dua edebilir. Bu bir dua olduğu için kişi mümin kardeşinin derdini kendi derdi kabul edip onun için dua edebilir. Bunun dinen bir sakıncası olmadığı gibi, büyük sevap da kazandırır. Çünkü, hadislerde buyrulduğu gibi, “Mümin kardeşine dua eden kişiye melekler dua eder”, “Kim bir mümin kardeşinin ihtiyacını giderirse, Allah da onun ihtiyacını giderir.” Bilhassa eşiniz, kardeşiniz, anne babanız veya arkadaşınız için hacet namazı kılıp dua edebilirsiniz. İnşallah kendiniz veya başkası için kıldığınız hacet namazı ve yaptığınız duadan sonra harika sonuçlar göreceksiniz... Sesi korumanın ilk yolu Sesi korumanın ilk yolunun bol su tüketiminden geçtiğini anlatan Prof. Dr. Öğüt, önerileri sıraladı. Ege Üniversitesi (EÜ) Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatih Öğüt, hastanenin Ses ve Konuşma Bozuklukları Biriminde yılda yaklaşık 2 bin 500 hastaya hizmet verildiğini söyledi. Prof. Dr. Ögüt, AA muhabirine yaptığı açıklamada, günlük yaşamda çeşitli meslek gruplarından çok sayıda insanın ses ve konuşma bozukluğu yaşadığını, ''foniatri'' olarak bilinen ses ve konuşma bozukluklarının, kulak burun boğaz hastalıklarının önemli bir bölümünü oluşturduğunu bildirdi. EÜ Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Ana Bilim Dalı bünyesinde hizmet veren Ses ve Konuşma Bozuklukları Biriminde 20 yılı aşkın süredir hastalıkların tedavi edildiğini belirten Prof. Dr. Öğüt, ''Ses hastalıkları ve konuşma birimi olarak iki alanda hizmet veren laboratuvarlarda yüksek bilimsel standartta, ses ve konuşma bozukluğu olan yılda ortalama 2 bin 500 hastaya hizmet veriyoruz'' dedi. Ses laboratuvarlarında, yüksek teknolojik cihazlarla tüm ses hastalıklarının tanısının konulabildiğine dikkati çeken Prof. Dr. Öğüt, şöyle konuştu: ''Birim içinde aynı zamanda ses eğitimi de verilebiliyor. Böylece bazı ses hastalıkları 'ses telindeki şarkıcı nodülü gibi' ameliyata ihtiyaç duyulmadan egzersizlerle tedavi edilebiliyor ya da uygulanan ses cerrahisi sonrası verilen ses egzersizleriyle hasta kaliteli sese kavuşabiliyor. Bu sayede ameliyat sonrası ses kaybı veya ses bozulması riskinden korunuyor. Birimde ayrıca reflüye bağlı oluşan ses kısıklıklarının tanı ve tedavisi de en gelişmiş uluslararası standartta yapılabilmektedir. Konuşma biriminde ise başta kekemelik ve bazı harfleri yanlış söylemeye bağlı olan artikülasyon bozuklukları olmak üzere tüm bozuklukların tedavisini yapabiliyoruz.'' -SANATÇILAR, SES TELLERİNİ DÜZENLİ KONTROL ETTİRMELİ- Prof. Dr. Öğüt, Ses ve Konuşma Bozuklukları Birimi bünyesinde sunulan ses terapisiyle ses bozukluğu şikayetiyle gelen hastaların yanı sıra ses sanatçılarına da hizmet verildiğini bildirdi. Ses sanatçılarında terapinin hastalardan farklı tekniklerle gerçekleştirildiğini ifade eden Prof. Dr Öğüt, şunları kaydetti: ''Ses sanatçısı ayrıntılı bir şekilde muayene ediliyor. Daha sonra piyano egzersizleri ile ses tekniği analiz ediliyor. Bilgisayarlı ses analizi sonuçları ile şan pedagogunun kulağıyla yaptığı değerlendirmeler karşılaştırılıyor. Terapide uygulanacak egzersizler belirleniyor. Terapinin ara kademelerinde sanatçı tekrar muayene ediliyor. Değerli seslerin herhangi bir hastalık oluşmadan kayıtlanması önem taşıyor. Tüm sanatçıların her sene düzenli olarak ses tellerini kontrol ettirmesi gerekiyor. Sesini profesyonel amaçla kullanacak kişilerin ses analizi yaptırmaları önem taşıyor. İleride oluşabilecek bir ses bozukluğunda tedavinin planlanmasında sanatçının sağlıklı ses dataları bize terapide yol göstermektedir.'' -SESİ KORUMANIN YOLLARI- Prof. Dr. Öğüt, özellikle ileri yaşlarda kişiyi etkisi altına alan ses ve konuşma bozukluklarından korunmak için sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemenin önemli olduğunu vurguladı. Sesi korumanın ilk yolunun bol su tüketiminden geçtiğini anlatan Prof. Dr. Öğüt, ''Kişinin, içki ve sigaradan uzak durması gerekiyor. Ayrıca reflüye karşı önlem alınmalı. Yemekler az miktarda, sık ve düzenli alınmalıdır. Yiyecekler çok soğuk ya da sıcak olmamalı ve iyice çiğnenmelidir. Ayrıca karın içi basıncın artırılmaması için kilo alınmaması ve beli sıkan giysilerin giyilmemesi gerekmektedir'' diye konuştu. 19.Ocak.2009 10:29:33 Gül değilsin,bülbüller âşık olmaz ki sana, Saksılarda süs olmazsın,karanfil değilsin. Mor menekşe gibi kokmazsın, Hanımeli gibi nârin de değilsin, Lâleler gibi şatafatlı tarhlarda da görünmezsin. Sen kaldırım kenarlarında yetişirsin kendi kendine, Ne ekmek, ne su istersin, Sırtında sokakların tüm cefâsı; Ve en güzel renkleri sunarsın insanlara nazsız,niyazsız Akşam sefâsı... Yüreğin,ay ışında özgür, Sevdân,gözlerinde mühürlü kalmış bir anı, Mutluluk; yıllar önce şöylesine bir görülmüş Ve çoktan unutulmuş bir düş. Alçak gönüllü,kibirsizsin,dahası Kaldırım kenarlarının rengârenk süsüsün Akşam sefası... Ü.B. (27/01/2009) .
![Halenur Kor](https://www.antoloji.com/i/siir/2007/04/13/ver-10.jpg)
Ünal Beşkese
Doldu da aşkın,
Hislerim taşkın.
Topla umudu
Ver ellerime
Ellerime ver...
neden olmasın....hoş....sevgiler...
TÜM YORUMLAR (2)