Bak güneş tepeden doğuyor yine, içime sine sine.
Ne kadar da güzel ısıtıyor içimi, oysa senin kadar sıcak değil güneş.
Övünemez güneş senin yanında, senin kadar aydınlatamıyor dünyamı.
Ve utanıyor güneş..
Ne faydası var ki güneşin, sen her gün gülücük saç dünyanın karanlık ülkesine, o yeter de artar bile..
Her sabahın birde gecesi vardır, ay doğar yıldız parlar, oysa onlarda utanır.
Gecenin gizemi saklıdır onlarda, nafile sen varsın yine gecenin gizeminde.
Ve sabaha karşı bir gülücük saç dünyanın karanlık ülkesine, gamzende bitsin en güzel çiçekler..
Gökyüzü kıskanır seni, bulutlara küser.
Yeryüzü kıskanır seni, bulutlara küser, oysa bulutlar da kıskanır seni, ve ağlamaya başlarlar...
Yağmur damlalarından mutlu olanları vardır, tenine değen, kıskanan vardır, seni görmeyen,
Oysa bende yağmur damlalarını kıskanıyorum.
Sadece yağmur damlalarını değil,
kokunu saran esen rüzgarı, bastığın kaldırım taşlarını, içtiğin suyu, yediğin aşı kıskanıyorum.
En çokta neyi kıskanıyorum biliyor musun.?
Tuttuğun kalemi, başını koyduğun yastığı kıskanıyorum.
Ne çok istemiştim biliyor musun.? gözlerinde kaybolurken ellerini sımsıkı tutmayı, başını yaslayıp omzuma hayallerde kaybolmayı..
Ve sonunda kendimi kaybettim, ne elimde ellerin nede omzumda bahar kokulu saçların...
Kayıt Tarihi : 14.2.2016 13:31:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!