Akşama kadar uykusuz ve acıyan gözlerle baktım gökyüzüne. Gökyüzü yine mavi, sen yine gökyüzündeydin. Puslu, yağmurlu bir temmuz günü geldin bereketinle, giderken güneşi çağırdın hüznüme...
İçime işlemiş sabahın ayazı. Üşümüşüm. Farkında değilim. Hayata dair paylaşmadığımız ne varsa bahçedeki dut ağacının dallarında asılı kaldı... ve sen gittin...
Unutkan zamanın aşkı inkar eden surları tükürdü yüzüme. Leş kokuları bastırdı toprak kokusunu. Deniz usulca sokuldu eşkıyanın inine. Maçka’da buldum kanımın atmayan damarını. Bu suskunluk lanet oldu yapıştı bedenime. Ellerim korkusundaydı yasak kelimelerin. Sen … sen benden militanca edilmiş sözler bekliyordun. Anarşiydi bende görmek istediğin. Bense anarşiyi hiç sevmedim. Sakarya Kızıldeniz’den kavuştu okyanuslara. Tatlı su balıklarına mezar oldu Akdeniz.
Kırmayı istemedim zincirlerini adab-ı muaşeretin. Yalanla doğrunun, düşle gerçeğin, sevgiyle nefretin bir biriyle dalaşmadığı topraklarda gezindirdim gönlümü. Yalnızlığımı bir de sen perçinledin.
Sana dair şiirleri yazmaktan vazgeçtiğimde şairliğimin de bir anlamı kalmadı. Kanadı kırık kuş merhamet istedi. O kadar çok cimriydin ki, bir de sen kırdın şiirlerini şairin. Bense masallara saklandım.
Yağmurlu akşamlarda serserice dolaştım yollarda. Cebimde asker hatırası sustalı. Polislere selam verdim, ambulans görevlilerine iyi nöbetler diledim. Bir paket sigara parası dilendim eşten dosttan. Yollarda düşürülmüş cüzdanlar aradım. Kapıp kaçacak çantaları kestirdim gözüme. Fahişeleri izledim hiç âr etmeden. Çamura bulamayı istedim yüzümü. Cimriliğim kesti yolumu. O kadar fakirdi ki yüreğin, bana günahlarını bile vermeyi beceremedin. Yağmurla yıkadım yüzümü. Sakladım sustalıyı polislerden. Ambulanslarda can çekişen ruhlara üç İhlas bir Fatiha okudum. Emeğimi koydum ortaya. Aldığım bir paket sigara parasının karşılığını ellerimle verdim. Yollarda düşürülmüş cüzdanlar bulsaydım hemen sahibini arardım muhtemelen. Beni fahişe sanmasınlar diye kimsenin gözünün içine bakmadım. Çamurdu özümüz, topraktı. Tanrıdan, bana, O’nun istediği gibi bir kul olmayı nasip etmesini diledim. Tanrı o kadar cömertti ki rahmeti hep üstümdeydi ve ben ona ne kadar isyan etsem de o hep rızkımı veriyordu. İşte bu yüzden, Tanrıdan senin günahlarını da istedim.
Bir gün daha bitti. Ben elimde boş ümitler ve yalan yüzlerle doldurduğum heybemi kapının arkasına astım. Bir pezevenk daha türedi bu akşam da piyasada, bir fahişe daha intihar etti. Yasak aşkların meyvesi, alnına piç damgası doğmadan vurulmuş bir çocuk daha açtı sefalete gözlerini. Demir parmaklıkların arkasında bir tecavüzcüyü daha şişlediler. Kapıların önlerinde satılan travestilerin yalnız kalabalığına biri daha eklendi. Para babası türkücüler musluğunu tamir edemedikleri gözyaşlarını bir daha zayii ettiler. Kasırga bir kıtayı daha sildi süpürdü. Sen bir şiir daha yazdın. Söylesene, aşık mısın? Sevişirken mutlu değil artık insanlar. Gece bitsin ve bu çılgın kalabalığın arasına karışayım bir an öce. Ömrümden bir gün daha eksilsin. Daha ne kadar sürer yaşamak denen bu eziyet? Söyle bana, aşık mısın?
Ameliyatla aldırdım kalbimi derken yalan söyledim sana. Olmayan bir şey alınmazdı ki. Hasetlikle imrenme arası gitgellerde hasetlik ağır bastı. Kıskandım bütün aşık olanları. Sen başında kendi isteğinle estirdiğin kavak yelleri yeni bir şiirin peşindeydin. Seni de kıskandım. Madem ki aşık olamıyordum, aşka dair ne kadar söz varsa hepsi benim kalemimden dökülmeliydi.
Gittiğine kızamadım. Sen de ben de ta başından biliyorduk olacakları. Kaçmak değildi bu, biliyordum. Sen bende hep o aşık olduğum halinle kaldın. Tahammül edemediğim de buydu zaten. Kızmalıydım sana, bağırıp çağırmalıydım, kırmalıydım kalbini, kırmalıydın kalbimi. Sen derin bir suskunluğu maskeleyip yüzüne çekip gittin.
Nermin AltındağKayıt Tarihi : 25.9.2005 15:38:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (2)