Aşkın neye benziyor biliyor musun?
Avuçlarımdaki çizgilerde oluşan kıvrımlı
Yemyeşil, ormanlarla kaplı dağlara benziyor
Reyhan şerbeti olan nefesini
İçime çektikçe oksijen alır gibi
Tahrip olmuş hücrelerim yenileniyor
Aşkın, kaplıcalara benziyor
Romatizmalarım ve siyatik ağrılarım sende son buluyor
Derdime deva oluyorsun
Sanki bir akarsu oluyorum
Gözyaşların küçük, sevimli birer balık olup
Ben de yüzüyor
Parmaklarımdan akan tatlı suları senin gözlerine dolduruyorum
İşte o zaman gözlerin daha fazla tatlanıyor
Daha da güzel bakıyorsun
Sanki ay utangaç
Ve çekingen bakir bir oğlandı
Güneş ise, daha önce elleri hiçbir erkek eline değmemiş
Hiçbir erkekle göz göze bile gelmemiş bakire bir kızdı
Güneş bir gün bulutlara öfkelenerek
Gündüzden kaçarak gece meltem rüzgârı estiği vakit
Ayın menekşe kolonyasıyla yıkanmış gözlerine sığındı
Temmuz ayının sıcağında bir akşam üstü
Güneş upuzun kızıl renkli gelinlik elbisesini giydi
Ay ise usta bir terzi olan Vega yıldızına diktirdiği
Damatlık kıyafetini özene bezene giydi.
Gökyüzünde bundan önce görülmemiş
Ve duyulmamış
Ve de dillere destan bir düğün havası vardı
Yıldızlar topluluğu, davul zurna eşliğinde
Zil takıp, göbek atarak oynadılar
Halay başı olan şişman ve göbekli Sırıus yıldızı
Adeta göbeği patlayana kadar oynadı
Capella yıldızı, ayın şahidi
Kutup yıldızı ise güneşin şahidi oldu
Nikâh masasında güneş cilve yaparcasına
Ayın ayağına hafif ve nazikçe bastı
Nihayetinde iki kalp, adeta bir kalp oldu
Ay ve güneş mutlu mesut bir şekilde evlendiler
Şimşeklerin adeta gökyüzünü parçalayıp
Ortadan ikiye ayırırcasına
Kızgın bir boğa gibi olduğu bir kış vakti
Ay ve güneş soğuyan yüreklerini
Üşüyen umutlarını
Titreyen hasretlerini sıcak olsun diye
Gökyüzünde soba yakıp
Bağdaş kurarak oturdular
Güneş'in aşktan kavrulan gözyaşları
Ayın yanık sesine ve nefesine düştü
Bir ilkbahar günü ay, adeta bülbüller gibi
Sel olurcasına şarkı söylediğinde
Kuyruklu yıldız, ayın çekim gücü yüksek olan sesine dayanamayarak
Kuyruğunu dişi bir köpek gibi salladı
Belki ay, bir an gaflete gelerek
Kuyruklu yıldızla gökyüzünden kaydı
Oysaki kuyruklu yıldız, ay ile güneşin evli olduğunu biliyordu
Güneş, bu acı gerçeği öğrenince
Sanki gökyüzü başına yıkılmıştı
Güneş, ayın ihanetini kabullenmeyerek
Yıldızları, kendi gözyaşlarına ip gibi bağlayıp
Acılarını demir bir halka yaparak
İpi, demir halkadan geçirerek
Hıçkırıklarıyla boğazını kördüğüm gibi sıkarak
İntihar etti
Bir ömre neşe katan
Ve erkeğin ömrünü
En ince detayına kadar nakışlandıran gül
( kadın )
Misk-i amberden yayılan kokularla nazik bir ateş yakar
Ey kadının ömrünün bülbülü ( erkek )
Bu ateşe girerken edebini
Ve adabını kuşan
Sakın ha! Bu ateşe destursuz girme
Aşk, hararetli bir şekilde yakmayı sever
Sakın! Aşk ateşini söndürmek için
Aşk ateşine, denizleri boşaltmayın
Yoksa aşk küsüp gider
İlkbahar mevsimine küsen ılık bir rüzgâr gibi
Nazlı ve taze gelin gibi
Ve de kalbi kırılan kablumbağalar misali
kendi kabuğuna çekilir
Veya hüzün kelebekleri olurcasına
Aşk ateşinde uçmaz bir daha
Kadın, aşk ateşi giyer üstüne
Okyanusları ve denizleri getirsen de kadının aşk ateşi sönmez
Kadın severse, kıvılcım
Aşık olursa, ateş
Ateş olursa, tutku
Tütsülü bir şekilde tutkulu olursa, volkan olur
İşte o zaman aşk patlaması yaşanır
Kadın, bu aşkı ateş haline getirmek için
Gerekli olan tüm malzemeleri bir araya getirir
Bu ateşi yoğurup kıvamlı hale getirmek için
Sıcacık sevgisini
Soğumayan şefkâtini
Şelale misali olan merhametini katar
Kadın, bu aşkın küllenmemesi için
Bin bir zahmetle emek verir
Çaba sarf eder
Alın teri döker
Tertemiz ve öpülesi alnından aheste aheste akan terler gül olur
Aşk ateşi, gül bahçesine döner
Erkek, kadının alnından akan terlerin ateşinde yanmanın seyrine dalar
Kadın, bu aşkın sönmemesi
Ve yek vücut olması için
Güneşten bir parça ateş koparıp ateşi hararetlendirir
Kadın, bu aşk kalesinin yılmayan, yıkılmayan
Ve sarsılmayan bir neferi olur
Kadın, aşk ateşinde
Aşk ateşini dile getiren efsûnlu bir söz olur
Kadın, aşk ateşinde yanmayı da
Yakmayı da sever
Kadın, bu aşk ateşini şırıngaya doldurarak
İğneyi hem kendi
Hem de erkeğin damarlarına enjekte eder
Artık, kadının da
Erkeğin de damarlarında kan yerine ateş dolaşır
Bunun adı da damarlarda aşk ateşi dolaşımı olur
Kadın, aşk ateşinde bülbüle naz eden, gül
Erkek de güle meftun olan bülbül olur
Bu aşk ateşi, gülü
Ve bülbülü, muhteşem bir aşk döngüsünde sarıp sarmalar
Kadın, aşk ateşinde nakkaş olur
Bu aşk ateşini, hem kendi
Hem de erkeğin gözlerine
Ve gönlüne, gökkuşağı misali yedi renge dokur
Kadın, bu aşkın özü
Ve özeti olur
Masmavi gökyüzü gibi gözleriyle
İpek satenli bulutlar gibi yumuşacık sevgileriyle
Yağmurdan sonra gökkuşağı gibi açan nefesleriyle
Ekilmiş ve hasat edilme zamanını bekleyen gül kokulu
Nazik, narin
Ve aşk ile yıldız hüzmesi olan şefkatleriyle
Senin hüzün kokulu kalbinden
Sırılsıklam bir yağmur gibi tutarak gel, otur
Belki yorulmuşsun, bir mecnun gibi dinlen yanı başımda der
Belki sen, kadının, Mecnun'u olmuşsun çöl sıcaklığında yanıp tutuşan
Belki kadın, aşk ateşinin közündeki bir lale olmuş,
Mecnun' un tutkulu Leyla'sı gibi
Kadın hasret kanatlarıyla,
Erkeğin ip gözyaşlarına merhem olarak
Belki de üşümüşsün, sıcacık bakışlarımla
Ve gözbebeklerimle seni ısıtayım der
Geceyi örten tılsımlı aşk gibi
Erkeği, kendi göz kapaklarıyla örter
Kadın, bu aşk ateşinde belki kutup yıldızı
Belki de deniz feneri
Bu aşkın hem mayası
Hem de ana malzemesi olur
Bu aşk ateşinin sürdürülebilir
Ve de yenilenebilir olması için canını, dişine takar
Kadın, mutluluğun
Ve huzurun sağnak sağnak kalbe yağmasıdır
Zamanla mutluluk ve huzur,
Kalpte tutkulu bir ateş çemberi olur
Kadın ve erkek bu ateş çemberinden geçerek
Yanmanın zevkini doya doya yaşar
Eğer ki rüzgâr olursan, o ateş daha da şiddetlenir
Ve de o ateş, yoğunlaşır
Bu aşk ateşinde yoğrulmak anlatılmayacak
Ama yaşanacak kadar güzel olur
Kadın ve erkek, mutluluk perileri gibi
Aşk ateşinde el ele
Ve gönül gönüle vererek
Pervanenin etrafında dönen kelebekler gibi
Aşk ateşinin büyülü atmosferinde dönerler
Aşk, bir beden olur
Kadın ve erkek, bu bedende kendi arzularıyla yanan
Demlenen
Demlendikçe bu aşkın lezzetini
Ve kıvamını alan tavşan kanı bir çay gibi olurlar
Buram buram; taze taze
Ve bu bedende yanmanın
Ve de közlenmenin hazzıyla
Kıvamlı olan kıpkırmızı iki elma gibi olurlar
Aşk ateşinde közlenen
Ve kıvamlı olan iki kıpkırmızı elma
Tek nefes olur
Bir ömür dört nala koşan deli taylar gibi
Dizginlenemeyen duygularını
Ve hayallerini koştururlar
Böylece kadın, erkeğin
Erkek de kadının nefesi olur
Ve nefesten süzülen aşkın meali, zamanla Kalbin bam telini titreterek
Bu aşkı olgunlaştırır
Tatlı ve huzur veren
Asalet timsali bir aşktan harmanlanan
Ateş iksiri gibi
Hem bedenin
Hem de ruhun gıdası
Şifası
Ve de bir ömürlük sıhhat olur
Kadın, erkeğin gönül kadehine aşk ateşi doldurur
İkisi de aşk ateşini kana kana içerler
Ve aşk ateşinin büyülü
Ve de göz kamaştırıcı atmosferinde uyuyarak, rüyalara dalarlar
Rüyalarında gökyüzüne kendi ellerini uzatarak
Yıldızları koparırlar gökyüzünden
Ve kopartıkları yıldızların bir kısmını birbirlerinin gözlerine
Bir kısmını ise birbirbirlerinin avuçlarına bırakarak
Bir ömür boyu birbirlerine kenenetlenip
Bağlanmak için aşk dileği tutarlar
Bir ömre neşe katan
Ve erkeğin ömrünü
En ince detayına kadar nakışlandıran gül
( kadın )
Misk-i amberden yayılan kokularla nazik bir ateş yakar
Ey kadının ömrünün bülbülü ( erkek )
Bu ateşe girerken edebini
Ve adabını kuşan
Sakın ha! Bu ateşe destursuz girme
Aşk, hararetli bir şekilde yakmayı sever
Sakın! Aşk ateşini söndürmek için
Aşk ateşine, denizleri boşaltmayın
Yoksa aşk küsüp gider
İlkbahar mevsimine küsen ılık bir rüzgâr gibi
Nazlı ve taze gelin gibi
Ve de kalbi kırılan kablumbağalar misali
kendi kabuğuna çekilir
Veya hüzün kelebekleri olurcasına
Aşk ateşinde uçmaz bir daha
Kadın, aşk ateşi giyer üstüne
Okyanusları ve denizleri getirsen de kadının aşk ateşi sönmez
Kadın severse, kıvılcım
Aşık olursa, ateş
Ateş olursa, tutku
Tütsülü bir şekilde tutkulu olursa, volkan olur
İşte o zaman aşk patlaması yaşanır
Kadın, bu aşkı ateş haline getirmek için
Gerekli olan tüm malzemeleri bir araya getirir
Bu ateşi yoğurup kıvamlı hale getirmek için
Sıcacık sevgisini
Soğumayan şefkâtini
Şelale misali olan merhametini katar
Kadın, bu aşkın küllenmemesi için
Bin bir zahmetle emek verir
Çaba sarf eder
Alın teri döker
Tertemiz ve öpülesi alnından aheste aheste akan terler gül olur
Aşk ateşi, gül bahçesine döner
Erkek, kadının alnından akan terlerin ateşinde yanmanın seyrine dalar
Kadın, bu aşkın sönmemesi
Ve yek vücut olması için
Güneşten bir parça ateş koparıp ateşi hararetlendirir
Kadın, bu aşk kalesinin yılmayan, yıkılmayan
Ve sarsılmayan bir neferi olur
Kadın, aşk ateşinde
Aşk ateşini dile getiren efsûnlu bir söz olur
Kadın, aşk ateşinde yanmayı da
Yakmayı da sever
Kadın, bu aşk ateşini şırıngaya doldurarak
İğneyi hem kendi
Hem de erkeğin damarlarına enjekte eder
Artık, kadının da
Erkeğin de damarlarında kan yerine ateş dolaşır
Bunun adı da damarlarda aşk ateşi dolaşımı olur
Kadın, aşk ateşinde bülbüle naz eden, gül
Erkek de güle meftun olan bülbül olur
Bu aşk ateşi, gülü
Ve bülbülü, muhteşem bir aşk döngüsünde sarıp sarmalar
Kadın, aşk ateşinde nakkaş olur
Bu aşk ateşini, hem kendi
Hem de erkeğin gözlerine
Ve gönlüne, gökkuşağı misali yedi renge dokur
Kadın, bu aşkın özü
Ve özeti olur
Masmavi gökyüzü gibi gözleriyle
İpek satenli bulutlar gibi yumuşacık sevgileriyle
Yağmurdan sonra gökkuşağı gibi açan nefesleriyle
Ekilmiş ve hasat edilme zamanını bekleyen gül kokulu
Nazik, narin
Ve aşk ile yıldız hüzmesi olan şefkatleriyle
Senin hüzün kokulu kalbinden
Sırılsıklam bir yağmur gibi tutarak gel, otur
Belki yorulmuşsun, bir mecnun gibi dinlen yanı başımda der
Belki sen, kadının, Mecnun'u olmuşsun çöl sıcaklığında yanıp tutuşan
Belki kadın, aşk ateşinin közündeki bir lale olmuş,
Mecnun' un tutkulu Leyla'sı gibi
Kadın hasret kanatlarıyla,
Erkeğin ip gözyaşlarına merhem olarak
Belki de üşümüşsün, sıcacık bakışlarımla
Ve gözbebeklerimle seni ısıtayım der
Geceyi örten tılsımlı aşk gibi
Erkeği, kendi göz kapaklarıyla örter
Kadın, bu aşk ateşinde belki kutup yıldızı
Belki de deniz feneri
Bu aşkın hem mayası
Hem de ana malzemesi olur
Bu aşk ateşinin sürdürülebilir
Ve de yenilenebilir olması için canını, dişine takar
Kadın, mutluluğun
Ve huzurun sağnak sağnak kalbe yağmasıdır
Zamanla mutluluk ve huzur,
Kalpte tutkulu bir ateş çemberi olur
Kadın ve erkek bu ateş çemberinden geçerek
Yanmanın zevkini doya doya yaşar
Eğer ki rüzgâr olursan, o ateş daha da şiddetlenir
Ve de o ateş, yoğunlaşır
Bu aşk ateşinde yoğrulmak anlatılmayacak
Ama yaşanacak kadar güzel olur
Kadın ve erkek, mutluluk perileri gibi
Aşk ateşinde el ele
Ve gönül gönüle vererek
Pervanenin etrafında dönen kelebekler gibi
Aşk ateşinin büyülü atmosferinde dönerler
Aşk, bir beden olur
Kadın ve erkek, bu bedende kendi arzularıyla yanan
Demlenen
Demlendikçe bu aşkın lezzetini
Ve kıvamını alan tavşan kanı bir çay gibi olurlar
Buram buram; taze taze
Ve bu bedende yanmanın
Ve de közlenmenin hazzıyla
Kıvamlı olan kıpkırmızı iki elma gibi olurlar
Aşk ateşinde közlenen
Ve kıvamlı olan iki kıpkırmızı elma
Tek nefes olur
Bir ömür dört nala koşan deli taylar gibi
Dizginlenemeyen duygularını
Ve hayallerini koştururlar
Böylece kadın, erkeğin
Erkek de kadının nefesi olur
Ve nefesten süzülen aşkın meali, zamanla Kalbin bam telini titreterek
Bu aşkı olgunlaştırır
Tatlı ve huzur veren
Asalet timsali bir aşktan harmanlanan
Ateş iksiri gibi
Hem bedenin
Hem de ruhun gıdası
Şifası
Ve de bir ömürlük sıhhat olur
Kadın, erkeğin gönül kadehine aşk ateşi doldurur
İkisi de aşk ateşini kana kana içerler
Ve aşk ateşinin büyülü
Ve de göz kamaştırıcı atmosferinde uyuyarak, rüyalara dalarlar
Rüyalarında gökyüzüne kendi ellerini uzatarak
Yıldızları koparırlar gökyüzünden
Ve kopartıkları yıldızların bir kısmını birbirlerinin gözlerine
Bir kısmını ise birbirbirlerinin avuçlarına bırakarak
Bir ömür boyu birbirlerine kenenetlenip
Bağlanmak için aşk dileği tutarlar
Yalnızlığın ölüm gibi sessiz ve ani
Yalnızlığın gidişin gibi öfkeli ve sancılı
Hani gittin ya, gecelerin en koyu karanlığına hapsoldum
İsyankâr bir yağmur saçlarımı ıslatır,
İsyankâr bir rüzgâr saçlarımı savurur, gidişinle
Hayatın en katranlı anlarında kaybettim
merhamet duygularımı
Şimdi ağız dolusu öfke kusuyorum, günlerin ihanetine uğrayarak
Hiç kimsenin yokluğu beni böyle kötü bir şekilde yakmadı
Gittin ya, hayat zindandır
Ben mahkûmum
Gidişinle kaybettim ümit denen fakir duygularımı
Bilemedim acıların beni böyle yıldıracağını
Ve bitkin hale düşüreceğini
Zamansız gidişi vardı ya, kendime gelemedim
Dembedem dolaştım deliler gibi
Umutsuzluğun girdabına düştüm
Sevdana meftun oldum ey solmayan gülüm
Düşüncelerim hoyratça bir şekilde beynimde gezer
Yitik bakışlarım sızar geceye
Bu akşam bütün sahte umutlarımı saldım denizin derinliklerine
Sen gidince sanki kanadım koptu
Bu nasıl zalim ayrılıkmış
Yılların ve yalnızlığının yorgunlu var gözlerimde
Bilmiyorum neden sevdana böyle tutsak oldum
Ay ışığında giderim bu şehirden, ardıma bakmadan
Sen olmadan yaşamak, koyu kâbustur.
İstersen bu canımı pazarlıksız bir şekilde
Canım senindir, kainatın eşsiz gülü
Bu şiiri Hz. Muhammed (sav)'e ithafen yazdım.
Şair ve yazar: Yunus Baba (Ali Abi)
aşk
17.09.2019 - 01:15Aşkın Neye Benziyor Biliyor musun?
Aşkın neye benziyor biliyor musun?
Avuçlarımdaki çizgilerde oluşan kıvrımlı
Yemyeşil, ormanlarla kaplı dağlara benziyor
Reyhan şerbeti olan nefesini
İçime çektikçe oksijen alır gibi
Tahrip olmuş hücrelerim yenileniyor
Aşkın, kaplıcalara benziyor
Romatizmalarım ve siyatik ağrılarım sende son buluyor
Derdime deva oluyorsun
Sanki bir akarsu oluyorum
Gözyaşların küçük, sevimli birer balık olup
Ben de yüzüyor
Parmaklarımdan akan tatlı suları senin gözlerine dolduruyorum
İşte o zaman gözlerin daha fazla tatlanıyor
Daha da güzel bakıyorsun
Şair ve yazar:Yunus Baba (Ali Abi)
serbest kürsü
10.09.2019 - 15:12Güneş, Ay Ve Kuyruklu Yıldız
Sanki ay utangaç
Ve çekingen bakir bir oğlandı
Güneş ise, daha önce elleri hiçbir erkek eline değmemiş
Hiçbir erkekle göz göze bile gelmemiş bakire bir kızdı
Güneş bir gün bulutlara öfkelenerek
Gündüzden kaçarak gece meltem rüzgârı estiği vakit
Ayın menekşe kolonyasıyla yıkanmış gözlerine sığındı
Temmuz ayının sıcağında bir akşam üstü
Güneş upuzun kızıl renkli gelinlik elbisesini giydi
Ay ise usta bir terzi olan Vega yıldızına diktirdiği
Damatlık kıyafetini özene bezene giydi.
Gökyüzünde bundan önce görülmemiş
Ve duyulmamış
Ve de dillere destan bir düğün havası vardı
Yıldızlar topluluğu, davul zurna eşliğinde
Zil takıp, göbek atarak oynadılar
Halay başı olan şişman ve göbekli Sırıus yıldızı
Adeta göbeği patlayana kadar oynadı
Capella yıldızı, ayın şahidi
Kutup yıldızı ise güneşin şahidi oldu
Nikâh masasında güneş cilve yaparcasına
Ayın ayağına hafif ve nazikçe bastı
Nihayetinde iki kalp, adeta bir kalp oldu
Ay ve güneş mutlu mesut bir şekilde evlendiler
Şimşeklerin adeta gökyüzünü parçalayıp
Ortadan ikiye ayırırcasına
Kızgın bir boğa gibi olduğu bir kış vakti
Ay ve güneş soğuyan yüreklerini
Üşüyen umutlarını
Titreyen hasretlerini sıcak olsun diye
Gökyüzünde soba yakıp
Bağdaş kurarak oturdular
Güneş'in aşktan kavrulan gözyaşları
Ayın yanık sesine ve nefesine düştü
Bir ilkbahar günü ay, adeta bülbüller gibi
Sel olurcasına şarkı söylediğinde
Kuyruklu yıldız, ayın çekim gücü yüksek olan sesine dayanamayarak
Kuyruğunu dişi bir köpek gibi salladı
Belki ay, bir an gaflete gelerek
Kuyruklu yıldızla gökyüzünden kaydı
Oysaki kuyruklu yıldız, ay ile güneşin evli olduğunu biliyordu
Güneş, bu acı gerçeği öğrenince
Sanki gökyüzü başına yıkılmıştı
Güneş, ayın ihanetini kabullenmeyerek
Yıldızları, kendi gözyaşlarına ip gibi bağlayıp
Acılarını demir bir halka yaparak
İpi, demir halkadan geçirerek
Hıçkırıklarıyla boğazını kördüğüm gibi sıkarak
İntihar etti
aşk
23.08.2019 - 14:59Kadın Ve Aşk
Bir ömre neşe katan
Ve erkeğin ömrünü
En ince detayına kadar nakışlandıran gül
( kadın )
Misk-i amberden yayılan kokularla nazik bir ateş yakar
Ey kadının ömrünün bülbülü ( erkek )
Bu ateşe girerken edebini
Ve adabını kuşan
Sakın ha! Bu ateşe destursuz girme
Aşk, hararetli bir şekilde yakmayı sever
Sakın! Aşk ateşini söndürmek için
Aşk ateşine, denizleri boşaltmayın
Yoksa aşk küsüp gider
İlkbahar mevsimine küsen ılık bir rüzgâr gibi
Nazlı ve taze gelin gibi
Ve de kalbi kırılan kablumbağalar misali
kendi kabuğuna çekilir
Veya hüzün kelebekleri olurcasına
Aşk ateşinde uçmaz bir daha
Kadın, aşk ateşi giyer üstüne
Okyanusları ve denizleri getirsen de kadının aşk ateşi sönmez
Kadın severse, kıvılcım
Aşık olursa, ateş
Ateş olursa, tutku
Tütsülü bir şekilde tutkulu olursa, volkan olur
İşte o zaman aşk patlaması yaşanır
Kadın, bu aşkı ateş haline getirmek için
Gerekli olan tüm malzemeleri bir araya getirir
Bu ateşi yoğurup kıvamlı hale getirmek için
Sıcacık sevgisini
Soğumayan şefkâtini
Şelale misali olan merhametini katar
Kadın, bu aşkın küllenmemesi için
Bin bir zahmetle emek verir
Çaba sarf eder
Alın teri döker
Tertemiz ve öpülesi alnından aheste aheste akan terler gül olur
Aşk ateşi, gül bahçesine döner
Erkek, kadının alnından akan terlerin ateşinde yanmanın seyrine dalar
Kadın, bu aşkın sönmemesi
Ve yek vücut olması için
Güneşten bir parça ateş koparıp ateşi hararetlendirir
Kadın, bu aşk kalesinin yılmayan, yıkılmayan
Ve sarsılmayan bir neferi olur
Kadın, aşk ateşinde
Aşk ateşini dile getiren efsûnlu bir söz olur
Kadın, aşk ateşinde yanmayı da
Yakmayı da sever
Kadın, bu aşk ateşini şırıngaya doldurarak
İğneyi hem kendi
Hem de erkeğin damarlarına enjekte eder
Artık, kadının da
Erkeğin de damarlarında kan yerine ateş dolaşır
Bunun adı da damarlarda aşk ateşi dolaşımı olur
Kadın, aşk ateşinde bülbüle naz eden, gül
Erkek de güle meftun olan bülbül olur
Bu aşk ateşi, gülü
Ve bülbülü, muhteşem bir aşk döngüsünde sarıp sarmalar
Kadın, aşk ateşinde nakkaş olur
Bu aşk ateşini, hem kendi
Hem de erkeğin gözlerine
Ve gönlüne, gökkuşağı misali yedi renge dokur
Kadın, bu aşkın özü
Ve özeti olur
Masmavi gökyüzü gibi gözleriyle
İpek satenli bulutlar gibi yumuşacık sevgileriyle
Yağmurdan sonra gökkuşağı gibi açan nefesleriyle
Ekilmiş ve hasat edilme zamanını bekleyen gül kokulu
Nazik, narin
Ve aşk ile yıldız hüzmesi olan şefkatleriyle
Senin hüzün kokulu kalbinden
Sırılsıklam bir yağmur gibi tutarak gel, otur
Belki yorulmuşsun, bir mecnun gibi dinlen yanı başımda der
Belki sen, kadının, Mecnun'u olmuşsun çöl sıcaklığında yanıp tutuşan
Belki kadın, aşk ateşinin közündeki bir lale olmuş,
Mecnun' un tutkulu Leyla'sı gibi
Kadın hasret kanatlarıyla,
Erkeğin ip gözyaşlarına merhem olarak
Belki de üşümüşsün, sıcacık bakışlarımla
Ve gözbebeklerimle seni ısıtayım der
Geceyi örten tılsımlı aşk gibi
Erkeği, kendi göz kapaklarıyla örter
Kadın, bu aşk ateşinde belki kutup yıldızı
Belki de deniz feneri
Bu aşkın hem mayası
Hem de ana malzemesi olur
Bu aşk ateşinin sürdürülebilir
Ve de yenilenebilir olması için canını, dişine takar
Kadın, mutluluğun
Ve huzurun sağnak sağnak kalbe yağmasıdır
Zamanla mutluluk ve huzur,
Kalpte tutkulu bir ateş çemberi olur
Kadın ve erkek bu ateş çemberinden geçerek
Yanmanın zevkini doya doya yaşar
Eğer ki rüzgâr olursan, o ateş daha da şiddetlenir
Ve de o ateş, yoğunlaşır
Bu aşk ateşinde yoğrulmak anlatılmayacak
Ama yaşanacak kadar güzel olur
Kadın ve erkek, mutluluk perileri gibi
Aşk ateşinde el ele
Ve gönül gönüle vererek
Pervanenin etrafında dönen kelebekler gibi
Aşk ateşinin büyülü atmosferinde dönerler
Aşk, bir beden olur
Kadın ve erkek, bu bedende kendi arzularıyla yanan
Demlenen
Demlendikçe bu aşkın lezzetini
Ve kıvamını alan tavşan kanı bir çay gibi olurlar
Buram buram; taze taze
Ve bu bedende yanmanın
Ve de közlenmenin hazzıyla
Kıvamlı olan kıpkırmızı iki elma gibi olurlar
Aşk ateşinde közlenen
Ve kıvamlı olan iki kıpkırmızı elma
Tek nefes olur
Bir ömür dört nala koşan deli taylar gibi
Dizginlenemeyen duygularını
Ve hayallerini koştururlar
Böylece kadın, erkeğin
Erkek de kadının nefesi olur
Ve nefesten süzülen aşkın meali, zamanla Kalbin bam telini titreterek
Bu aşkı olgunlaştırır
Tatlı ve huzur veren
Asalet timsali bir aşktan harmanlanan
Ateş iksiri gibi
Hem bedenin
Hem de ruhun gıdası
Şifası
Ve de bir ömürlük sıhhat olur
Kadın, erkeğin gönül kadehine aşk ateşi doldurur
İkisi de aşk ateşini kana kana içerler
Ve aşk ateşinin büyülü
Ve de göz kamaştırıcı atmosferinde uyuyarak, rüyalara dalarlar
Rüyalarında gökyüzüne kendi ellerini uzatarak
Yıldızları koparırlar gökyüzünden
Ve kopartıkları yıldızların bir kısmını birbirlerinin gözlerine
Bir kısmını ise birbirbirlerinin avuçlarına bırakarak
Bir ömür boyu birbirlerine kenenetlenip
Bağlanmak için aşk dileği tutarlar
Bir ömre neşe katan
Ve erkeğin ömrünü
En ince detayına kadar nakışlandıran gül
( kadın )
Misk-i amberden yayılan kokularla nazik bir ateş yakar
Ey kadının ömrünün bülbülü ( erkek )
Bu ateşe girerken edebini
Ve adabını kuşan
Sakın ha! Bu ateşe destursuz girme
Aşk, hararetli bir şekilde yakmayı sever
Sakın! Aşk ateşini söndürmek için
Aşk ateşine, denizleri boşaltmayın
Yoksa aşk küsüp gider
İlkbahar mevsimine küsen ılık bir rüzgâr gibi
Nazlı ve taze gelin gibi
Ve de kalbi kırılan kablumbağalar misali
kendi kabuğuna çekilir
Veya hüzün kelebekleri olurcasına
Aşk ateşinde uçmaz bir daha
Kadın, aşk ateşi giyer üstüne
Okyanusları ve denizleri getirsen de kadının aşk ateşi sönmez
Kadın severse, kıvılcım
Aşık olursa, ateş
Ateş olursa, tutku
Tütsülü bir şekilde tutkulu olursa, volkan olur
İşte o zaman aşk patlaması yaşanır
Kadın, bu aşkı ateş haline getirmek için
Gerekli olan tüm malzemeleri bir araya getirir
Bu ateşi yoğurup kıvamlı hale getirmek için
Sıcacık sevgisini
Soğumayan şefkâtini
Şelale misali olan merhametini katar
Kadın, bu aşkın küllenmemesi için
Bin bir zahmetle emek verir
Çaba sarf eder
Alın teri döker
Tertemiz ve öpülesi alnından aheste aheste akan terler gül olur
Aşk ateşi, gül bahçesine döner
Erkek, kadının alnından akan terlerin ateşinde yanmanın seyrine dalar
Kadın, bu aşkın sönmemesi
Ve yek vücut olması için
Güneşten bir parça ateş koparıp ateşi hararetlendirir
Kadın, bu aşk kalesinin yılmayan, yıkılmayan
Ve sarsılmayan bir neferi olur
Kadın, aşk ateşinde
Aşk ateşini dile getiren efsûnlu bir söz olur
Kadın, aşk ateşinde yanmayı da
Yakmayı da sever
Kadın, bu aşk ateşini şırıngaya doldurarak
İğneyi hem kendi
Hem de erkeğin damarlarına enjekte eder
Artık, kadının da
Erkeğin de damarlarında kan yerine ateş dolaşır
Bunun adı da damarlarda aşk ateşi dolaşımı olur
Kadın, aşk ateşinde bülbüle naz eden, gül
Erkek de güle meftun olan bülbül olur
Bu aşk ateşi, gülü
Ve bülbülü, muhteşem bir aşk döngüsünde sarıp sarmalar
Kadın, aşk ateşinde nakkaş olur
Bu aşk ateşini, hem kendi
Hem de erkeğin gözlerine
Ve gönlüne, gökkuşağı misali yedi renge dokur
Kadın, bu aşkın özü
Ve özeti olur
Masmavi gökyüzü gibi gözleriyle
İpek satenli bulutlar gibi yumuşacık sevgileriyle
Yağmurdan sonra gökkuşağı gibi açan nefesleriyle
Ekilmiş ve hasat edilme zamanını bekleyen gül kokulu
Nazik, narin
Ve aşk ile yıldız hüzmesi olan şefkatleriyle
Senin hüzün kokulu kalbinden
Sırılsıklam bir yağmur gibi tutarak gel, otur
Belki yorulmuşsun, bir mecnun gibi dinlen yanı başımda der
Belki sen, kadının, Mecnun'u olmuşsun çöl sıcaklığında yanıp tutuşan
Belki kadın, aşk ateşinin közündeki bir lale olmuş,
Mecnun' un tutkulu Leyla'sı gibi
Kadın hasret kanatlarıyla,
Erkeğin ip gözyaşlarına merhem olarak
Belki de üşümüşsün, sıcacık bakışlarımla
Ve gözbebeklerimle seni ısıtayım der
Geceyi örten tılsımlı aşk gibi
Erkeği, kendi göz kapaklarıyla örter
Kadın, bu aşk ateşinde belki kutup yıldızı
Belki de deniz feneri
Bu aşkın hem mayası
Hem de ana malzemesi olur
Bu aşk ateşinin sürdürülebilir
Ve de yenilenebilir olması için canını, dişine takar
Kadın, mutluluğun
Ve huzurun sağnak sağnak kalbe yağmasıdır
Zamanla mutluluk ve huzur,
Kalpte tutkulu bir ateş çemberi olur
Kadın ve erkek bu ateş çemberinden geçerek
Yanmanın zevkini doya doya yaşar
Eğer ki rüzgâr olursan, o ateş daha da şiddetlenir
Ve de o ateş, yoğunlaşır
Bu aşk ateşinde yoğrulmak anlatılmayacak
Ama yaşanacak kadar güzel olur
Kadın ve erkek, mutluluk perileri gibi
Aşk ateşinde el ele
Ve gönül gönüle vererek
Pervanenin etrafında dönen kelebekler gibi
Aşk ateşinin büyülü atmosferinde dönerler
Aşk, bir beden olur
Kadın ve erkek, bu bedende kendi arzularıyla yanan
Demlenen
Demlendikçe bu aşkın lezzetini
Ve kıvamını alan tavşan kanı bir çay gibi olurlar
Buram buram; taze taze
Ve bu bedende yanmanın
Ve de közlenmenin hazzıyla
Kıvamlı olan kıpkırmızı iki elma gibi olurlar
Aşk ateşinde közlenen
Ve kıvamlı olan iki kıpkırmızı elma
Tek nefes olur
Bir ömür dört nala koşan deli taylar gibi
Dizginlenemeyen duygularını
Ve hayallerini koştururlar
Böylece kadın, erkeğin
Erkek de kadının nefesi olur
Ve nefesten süzülen aşkın meali, zamanla Kalbin bam telini titreterek
Bu aşkı olgunlaştırır
Tatlı ve huzur veren
Asalet timsali bir aşktan harmanlanan
Ateş iksiri gibi
Hem bedenin
Hem de ruhun gıdası
Şifası
Ve de bir ömürlük sıhhat olur
Kadın, erkeğin gönül kadehine aşk ateşi doldurur
İkisi de aşk ateşini kana kana içerler
Ve aşk ateşinin büyülü
Ve de göz kamaştırıcı atmosferinde uyuyarak, rüyalara dalarlar
Rüyalarında gökyüzüne kendi ellerini uzatarak
Yıldızları koparırlar gökyüzünden
Ve kopartıkları yıldızların bir kısmını birbirlerinin gözlerine
Bir kısmını ise birbirbirlerinin avuçlarına bırakarak
Bir ömür boyu birbirlerine kenenetlenip
Bağlanmak için aşk dileği tutarlar
Şair ve yazar: Yunus Baba (Ali Abi)
serbest kürsü
14.08.2019 - 16:31Canımın Sultanı
Yalnızlığın ölüm gibi sessiz ve ani
Yalnızlığın gidişin gibi öfkeli ve sancılı
Hani gittin ya, gecelerin en koyu karanlığına hapsoldum
İsyankâr bir yağmur saçlarımı ıslatır,
İsyankâr bir rüzgâr saçlarımı savurur, gidişinle
Hayatın en katranlı anlarında kaybettim
merhamet duygularımı
Şimdi ağız dolusu öfke kusuyorum, günlerin ihanetine uğrayarak
Hiç kimsenin yokluğu beni böyle kötü bir şekilde yakmadı
Gittin ya, hayat zindandır
Ben mahkûmum
Gidişinle kaybettim ümit denen fakir duygularımı
Bilemedim acıların beni böyle yıldıracağını
Ve bitkin hale düşüreceğini
Zamansız gidişi vardı ya, kendime gelemedim
Dembedem dolaştım deliler gibi
Umutsuzluğun girdabına düştüm
Sevdana meftun oldum ey solmayan gülüm
Düşüncelerim hoyratça bir şekilde beynimde gezer
Yitik bakışlarım sızar geceye
Bu akşam bütün sahte umutlarımı saldım denizin derinliklerine
Sen gidince sanki kanadım koptu
Bu nasıl zalim ayrılıkmış
Yılların ve yalnızlığının yorgunlu var gözlerimde
Bilmiyorum neden sevdana böyle tutsak oldum
Ay ışığında giderim bu şehirden, ardıma bakmadan
Sen olmadan yaşamak, koyu kâbustur.
İstersen bu canımı pazarlıksız bir şekilde
Canım senindir, kainatın eşsiz gülü
Bu şiiri Hz. Muhammed (sav)'e ithafen yazdım.
Şair ve yazar: Yunus Baba (Ali Abi)
Toplam 4 mesaj bulundu