vakti olan okusun... benim çıkardığım hisse; veren değil de alan, güya hak dostlarından uzak durulmalıdır...
Eskiden Osmanlı zamanında hukuk fakültesini birincilikle bitiren Kadıları mükâfat olarak Medîne-i Münevvere’ye kadı olarak tayin ederlermiş.
Gönlü Rasûlullah aşkı ile dolu olan bir genç bunu duyunca bütün gayretini sarf ederek, hukuk fakültesini birincilikle bitirmeye karar vermiş.
Gündüz okulda, gece ise evinde mum ışığında ders çalışır, uyku bastırınca parmağını yanan muma tutar, parmağını yakar, uykusunu dağıtırmış.
Bir de adak adamış: “Eğer ben bu okulu birincilikle bitirir,Peygamber Şehri Medine’ye kadı olursam, yolda ilk karşıma çıkıp, benden yardım isteyene cebimdeki en büyük parayı vereceğim.” diye.
Neticede okulu birincilikle bitirip Medîne-i Münevvere’ye hâkim olmaya hak kazanır. Tayini yazılır ve yolcu edilir.
Uzun bir yolculuktan sonra yolu Şam’a uğrar. Emeviye Camii’nde namaz kılıp, Allah’a şükürler eder.
Fakat gönlü Rasûlullah aşkı ile yandığı için orada çok fazla eğlenmeden tekrar yola koyulmak için davranır.
Zira tüm arzusu hasret olduğu Rasûlullah’a ve o mukaddes topraklara bir an evvel ulaşıp hasret gidermektir.
Bu hasret ve muhabbet hali içerisinde camiden çıkarken gözleri dolar ve bir an Rasûlullah’a kavuşmuş gibi bir hâl zuhur eder kendisinde. Ağlar bir halde camiden çıktığında bir meczup karşısına geçerek:
“-Şey’en lillah! (Allah için bir şey ver.)” der. Genç hâkim, cebinde ona vereceği bozuklukları araştırırken meczup:
“-Kadı efendi, adağını unutma!” der.
Genç kadı irkilir. Çok şaşırmıştır…
«Bu adam da kim? Yapmış olduğum adağı nereden biliyor?» diye düşünerek elini cebine götürür ve cebindeki en büyük para olan beşibirliği çıkarıp, hiç tereddüt etmeden meczuba uzatır. Uzatırken de:
“-Allah için Rasûlullah aşkına, canımı istesen veririm… Helâl olsun.” der.
Meczup, parayı alır almaz oradan uzaklaşır. Uzaklaşırken de anlaşılmayan birtakım şeyler söylemektedir…
Daha sonra yoluna devam eden sevdalı hâkim, haftalar süren meşakkatli bir yolculuğun nihayetinde âşık olduğu Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem‘in şehri Medîne-i Münevvere’ye varır.
Onu karşılamaya gelenler, genç hâkimi alıp, ikâmet edeceği yere götürürler.
Genç Kadı, vardığı yerde fazla eğlenmeden ilk iş olarak abdestini tazeler ve Rasûlullah Efendimizi ziyaret etmek üzere Ravza-i Mutahhara’ya gider.
Ravza’nın kapısını bu genç hâkime açarlar ve: «Buyur!» ederler. Genç hâkim, bir edep âbidesi hâlinde salâtü selâm getirerek Ravza’ya girer. Bir de ne görsün?!.
Birisi ayaklarını Rasûlullahın ravzasına karşı uzatmış, huzûr-ı Peygamberî’de upuzun yatıyor!..
Bu durum genç hâkimin çok zoruna gider. Rasûl’e karşı yapılan bu saygısızlığı bir türlü hazmedemez ve o zâtı îkaz amacıyla ayağının ucuyla ayaklarına dokunur. Yatan adam başını kaldırıp dik dik genç kadıya baktıktan sonra tekrar başını koyar ve uyumaya devam eder.
Adamın pervasızlığını gören hâkim, kendi iç huzuruna halel gelmesin diye îkazında ısrar etmeden ziyaretini îfâya koyulur.
Genç hâkim ziyaretini yapar, arzusuna nâil olmanın huzuru içinde ikâmetgâhına döner ve istirahata çekilir. Kısa bir dalıştan sonra rüyâ görür:
“Bilmeyiz ama daha gelir gelmez bu diyarlarda bir hâkim olarak suç işlemen çok abes oldu.” derler.
Genç hâkimi alıp mahkemeye götürürler. Genç hâkim, mahkeme heyetinin karşısına çıkınca donup kalır…
Çünkü heyetin başkanı Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-,sağda Ebûbekir ve Ömer, solda Osman ve Ali -radıyallâhu anhüm- oturmaktadır.
Sonra kafasını dâvâcıdan tarafa çevirir, dâvâcıya bakar, biraz evvel Ravza’da yatan kişidir.
Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem:
“Genç hâkim, hakkınızda şikâyet var, benim huzurumda şu kardeşini rahatsız etmişsin, doğru mu?” diye sorar.
“-Doğru yâ Rasûlâllah! Doğru ama ben onu incitmek için değil, huzurunuzda edebe uymayan bir hâlde olduğunu görüp kendine gelmesi için îkaz etmek istemiş ve ayaklarına ayağımla dokunmuştum.
Kötü bir niyetim yoktu.” der.
Dâvâcıya dönen Rasûlullah:
“-Dâvâ ettiğin kişiyi dinledin, ne diyorsun?” diye sorar. Adam:“-Mademki niyeti iyi imiş, ben de onu affettim, yâ Rasûlallah!” der.
Rasûlullah Efendimiz bu sefer
şâhitlere dönerek:
“-Şâhit misiniz, yâ Ebâbekir, yâ Ömer, yâ Osman, yâ Ali?” deyip hepsini tek tek eliyle işaret ederek genç hâkime gösterir.
Onlar da şâhitlik ederler.
Genç hâkimle dâvâcı hûzûr-ı Rasûlullah’ta kucaklaşıp, helalleşirler.
Bu esnada çok heyecanlanan genç hâkim, uykusundan uyanır. Derhâl abdest alır, teheccüd namazını Mescid-i Nebevî’de kılar ve Ravza’ya varır. Bakar ki, aynı kişi hâlâ orada aynı şekilde yatıyor. Genç kadı, hemen davranıp yatan adamın ayaklarını öpmeye başlar.
Adam, başını kaldırır:
“-Yahu sen ne biçim adamsın, biraz evvel teptin, şimdi öpüyorsun, ne var, ne istiyorsun benden?” der.
Genç hâkim, özür diler ve:
“-Hakkını helâl et, efendim” der. Adam:
“-Yahu sen nasıl bir adamsın?
Seninle biraz evvel Rasûlullah’ın huzurunda barışmadık mı, kucaklaşmadık mı?
Hem sana senelerden beri âşık olduğun Rasûlullah’ı ve dostlarını gösterdim…
Bundan başka ne istiyorsun benden?
Yoksa Şam’da verdiğin beşibirliği mi istiyorsun? Al!..” diyerek beşibirliği de verip ortadan kaybolur…
pencereden bakar hislenirim,
ufacık tefecik karınca insan…,
hey hayat;
ölüyorum an be an...,
ama sor bana neden,
neden;
iri tesbihler gibi akıp çenemde toplanır yaşlar,
sabah namazından dağılan cami cemaatinin
en arkasında kalmışlığım neden…,
azarlarının tadı nasıl da kekremsi,
o nasıl bir değer vermektir ve o nasıl kıyamamak,
her bir kelimesi ben\de,
seni seviyorum diye haykıran,
evet efsunlu bir sevinçtir,
o mecnûnca basılan küfürleri anlamak
ve o kem sözler birer umut olur an gelir,
en içe saplanan…,
[{(nfk\in doğum gününe denk düşen,
saat gece tam onikiyi vurduğunda,
gözkapaklarının altında uyuyor mudur,
o koyu\derin mavi göl...,
boncuktan bir kuş firar edip; pencerene,
emanet şarkısıyla, tam yedi kez
uğrasın sana yâren…,
bu kente bir daha gel..., yağmurları da getir; uyandır ölüleri, sevişen sözler ile...\ heybende oyun da getir, o sıska çocuklara..., birazda gülüş olsun, ne olur; bahara, kadınlara..., sonra ekmek olalım, ...
funda arar
14.03.2023 - 20:38Hülya Polat
14.03.2023 - 20:26Babil'de Ölüm İstanbul'da Aşk
14.03.2023 - 20:05Elif
14.03.2023 - 18:26acem kızı
14.03.2023 - 18:24devrimci
14.03.2023 - 18:22https://pin.it/4ateO7R
kıssadan hisse
14.03.2023 - 10:56vakti olan okusun... benim çıkardığım hisse; veren değil de alan, güya hak dostlarından uzak durulmalıdır...
Eskiden Osmanlı zamanında hukuk fakültesini birincilikle bitiren Kadıları mükâfat olarak Medîne-i Münevvere’ye kadı olarak tayin ederlermiş.
Gönlü Rasûlullah aşkı ile dolu olan bir genç bunu duyunca bütün gayretini sarf ederek, hukuk fakültesini birincilikle bitirmeye karar vermiş.
Gündüz okulda, gece ise evinde mum ışığında ders çalışır, uyku bastırınca parmağını yanan muma tutar, parmağını yakar, uykusunu dağıtırmış.
Bir de adak adamış: “Eğer ben bu okulu birincilikle bitirir,Peygamber Şehri Medine’ye kadı olursam, yolda ilk karşıma çıkıp, benden yardım isteyene cebimdeki en büyük parayı vereceğim.” diye.
Neticede okulu birincilikle bitirip Medîne-i Münevvere’ye hâkim olmaya hak kazanır. Tayini yazılır ve yolcu edilir.
Uzun bir yolculuktan sonra yolu Şam’a uğrar. Emeviye Camii’nde namaz kılıp, Allah’a şükürler eder.
Fakat gönlü Rasûlullah aşkı ile yandığı için orada çok fazla eğlenmeden tekrar yola koyulmak için davranır.
Zira tüm arzusu hasret olduğu Rasûlullah’a ve o mukaddes topraklara bir an evvel ulaşıp hasret gidermektir.
Bu hasret ve muhabbet hali içerisinde camiden çıkarken gözleri dolar ve bir an Rasûlullah’a kavuşmuş gibi bir hâl zuhur eder kendisinde. Ağlar bir halde camiden çıktığında bir meczup karşısına geçerek:
“-Şey’en lillah! (Allah için bir şey ver.)” der. Genç hâkim, cebinde ona vereceği bozuklukları araştırırken meczup:
“-Kadı efendi, adağını unutma!” der.
Genç kadı irkilir. Çok şaşırmıştır…
«Bu adam da kim? Yapmış olduğum adağı nereden biliyor?» diye düşünerek elini cebine götürür ve cebindeki en büyük para olan beşibirliği çıkarıp, hiç tereddüt etmeden meczuba uzatır. Uzatırken de:
“-Allah için Rasûlullah aşkına, canımı istesen veririm… Helâl olsun.” der.
Meczup, parayı alır almaz oradan uzaklaşır. Uzaklaşırken de anlaşılmayan birtakım şeyler söylemektedir…
Daha sonra yoluna devam eden sevdalı hâkim, haftalar süren meşakkatli bir yolculuğun nihayetinde âşık olduğu Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem‘in şehri Medîne-i Münevvere’ye varır.
Onu karşılamaya gelenler, genç hâkimi alıp, ikâmet edeceği yere götürürler.
Genç Kadı, vardığı yerde fazla eğlenmeden ilk iş olarak abdestini tazeler ve Rasûlullah Efendimizi ziyaret etmek üzere Ravza-i Mutahhara’ya gider.
Ravza’nın kapısını bu genç hâkime açarlar ve: «Buyur!» ederler. Genç hâkim, bir edep âbidesi hâlinde salâtü selâm getirerek Ravza’ya girer. Bir de ne görsün?!.
Birisi ayaklarını Rasûlullahın ravzasına karşı uzatmış, huzûr-ı Peygamberî’de upuzun yatıyor!..
Bu durum genç hâkimin çok zoruna gider. Rasûl’e karşı yapılan bu saygısızlığı bir türlü hazmedemez ve o zâtı îkaz amacıyla ayağının ucuyla ayaklarına dokunur. Yatan adam başını kaldırıp dik dik genç kadıya baktıktan sonra tekrar başını koyar ve uyumaya devam eder.
Adamın pervasızlığını gören hâkim, kendi iç huzuruna halel gelmesin diye îkazında ısrar etmeden ziyaretini îfâya koyulur.
Genç hâkim ziyaretini yapar, arzusuna nâil olmanın huzuru içinde ikâmetgâhına döner ve istirahata çekilir. Kısa bir dalıştan sonra rüyâ görür:
İki polis genç hâkime:
“-Genç hâkim, mahkemeden çağrılıyorsunuz, götürmeye geldik.” demektedir.
“-Ne imiş suçum, ne yapmışım?”
“Bilmeyiz ama daha gelir gelmez bu diyarlarda bir hâkim olarak suç işlemen çok abes oldu.” derler.
Genç hâkimi alıp mahkemeye götürürler. Genç hâkim, mahkeme heyetinin karşısına çıkınca donup kalır…
Çünkü heyetin başkanı Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-,sağda Ebûbekir ve Ömer, solda Osman ve Ali -radıyallâhu anhüm- oturmaktadır.
Sonra kafasını dâvâcıdan tarafa çevirir, dâvâcıya bakar, biraz evvel Ravza’da yatan kişidir.
Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem:
“Genç hâkim, hakkınızda şikâyet var, benim huzurumda şu kardeşini rahatsız etmişsin, doğru mu?” diye sorar.
“-Doğru yâ Rasûlâllah! Doğru ama ben onu incitmek için değil, huzurunuzda edebe uymayan bir hâlde olduğunu görüp kendine gelmesi için îkaz etmek istemiş ve ayaklarına ayağımla dokunmuştum.
Kötü bir niyetim yoktu.” der.
Dâvâcıya dönen Rasûlullah:
“-Dâvâ ettiğin kişiyi dinledin, ne diyorsun?” diye sorar. Adam:“-Mademki niyeti iyi imiş, ben de onu affettim, yâ Rasûlallah!” der.
Rasûlullah Efendimiz bu sefer
şâhitlere dönerek:
“-Şâhit misiniz, yâ Ebâbekir, yâ Ömer, yâ Osman, yâ Ali?” deyip hepsini tek tek eliyle işaret ederek genç hâkime gösterir.
Onlar da şâhitlik ederler.
Genç hâkimle dâvâcı hûzûr-ı Rasûlullah’ta kucaklaşıp, helalleşirler.
Bu esnada çok heyecanlanan genç hâkim, uykusundan uyanır. Derhâl abdest alır, teheccüd namazını Mescid-i Nebevî’de kılar ve Ravza’ya varır. Bakar ki, aynı kişi hâlâ orada aynı şekilde yatıyor. Genç kadı, hemen davranıp yatan adamın ayaklarını öpmeye başlar.
Adam, başını kaldırır:
“-Yahu sen ne biçim adamsın, biraz evvel teptin, şimdi öpüyorsun, ne var, ne istiyorsun benden?” der.
Genç hâkim, özür diler ve:
“-Hakkını helâl et, efendim” der. Adam:
“-Yahu sen nasıl bir adamsın?
Seninle biraz evvel Rasûlullah’ın huzurunda barışmadık mı, kucaklaşmadık mı?
Hem sana senelerden beri âşık olduğun Rasûlullah’ı ve dostlarını gösterdim…
Bundan başka ne istiyorsun benden?
Yoksa Şam’da verdiğin beşibirliği mi istiyorsun? Al!..” diyerek beşibirliği de verip ortadan kaybolur…
irfan
14.03.2023 - 00:08vera
14.03.2023 - 00:02the king of queens
14.03.2023 - 00:01https://twitter.com/dua206/status/1634929442249232385?s=20
Kadı ekmeğini karınca yemez.
13.03.2023 - 23:59pencereden bakar hislenirim,
ufacık tefecik karınca insan…,
hey hayat;
ölüyorum an be an...,
ama sor bana neden,
neden;
iri tesbihler gibi akıp çenemde toplanır yaşlar,
sabah namazından dağılan cami cemaatinin
en arkasında kalmışlığım neden…,
dünya
13.03.2023 - 23:57kendine dask sigortanı yaptır,
erken çökme riskin yüksek çocuk...
yumurtadan çıkmadan önce civcivlerini sayma
13.03.2023 - 23:54https://www.linkedin.com/posts/giri%C5%9Fimci-kafas%C4%B1_bir-%C5%9Firket-3-deneyimli-%C3%A7al%C4%B1%C5%9Fandan-daha-d%C3%BC%C5%9F%C3%BCk-activity-7041014069100724225-iDJe?utm_source=share&utm_medium=member_desktop
kavis çizmek
13.03.2023 - 23:53küfürbaz
13.03.2023 - 23:49azarlarının tadı nasıl da kekremsi,
o nasıl bir değer vermektir ve o nasıl kıyamamak,
her bir kelimesi ben\de,
seni seviyorum diye haykıran,
evet efsunlu bir sevinçtir,
o mecnûnca basılan küfürleri anlamak
ve o kem sözler birer umut olur an gelir,
en içe saplanan…,
[{(nfk\in doğum gününe denk düşen,
saat gece tam onikiyi vurduğunda,
gözkapaklarının altında uyuyor mudur,
o koyu\derin mavi göl...,
boncuktan bir kuş firar edip; pencerene,
emanet şarkısıyla, tam yedi kez
uğrasın sana yâren…,
sahte davranış
13.03.2023 - 23:46https://www.linkedin.com/posts/giri%C5%9Fimci-kafas%C4%B1_sahte-davran%C4%B1rsan-%C3%A7evrende-bir-s%C3%BCr%C3%BC-insan-activity-7041098190196027392-4Fwb?utm_source=share&utm_medium=member_desktop
değirmen
13.03.2023 - 23:40kedi sevgisi
13.03.2023 - 23:37https://twitter.com/tariharsivi/status/1634997983443034112?s=20
ufo gören masum köylü
13.03.2023 - 23:34gönül yarası
13.03.2023 - 23:32.
...
.....
kaf dağının ardına kaçılır seninle aşk,
upuzun yıllar aşılır seninle aşk,
açılmaz kapılar açılır seninle aşk,
hatırlar gönüller yapılır seninle aşk,
yaradana yâr gibi tapılır seninle aşk,
ah;
.....
...
.
şaşkın
13.03.2023 - 23:22maraş
13.03.2023 - 23:17siyanür
13.03.2023 - 23:13.
...
.....
ah balım, ve ah zehir,
yüreğimin petekleri siyanür dolu,
gözyaşlarımın ak pınarlarına
kirli sular karışıyor,
ve aşk inatla küllerini savuruyor
kutsanmış topraklara,
.....
...
.
hışım
13.03.2023 - 23:10Toplam 1610 mesaj bulundu