youtube kanalı - s.k.l.a. [her harfin sonunda nokta var evet (: ]
https://www.youtube.com/channel/UCt4zeuBFvVmEcG45yz9T66g
youtube kanalı - s.k.l.a. [her harfin sonunda nokta var evet (: ]
https://www.youtube.com/channel/UCt4zeuBFvVmEcG45yz9T66g
© Copyright Antoloji.Com 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Antoloji.Com'a aittir. Sitemizde yer alan şiirlerin telif hakları şairlerin kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Şu anda buradasınız:Tuna Kafkas Nedire Yazılan Yorumlar Sayfası
6 Mayıs 2025 Salı - 21:18:34
düşerge
06.08.2024 - 16:24madem yoksun ve yoksunum artık,
ki hani yine mayısın bu son haftası takvim yaprağında,
kapatıyorum gözlerimi…,
bir düş daha;
camdan bir doğum günü tabutu içinde,
sensiz kokular burnumda tüterken,
gardenya bahçesinde
yedi cüceler,
on dört gözbebeği ile,
türlü renkte yaşlar içinde,
ormanın derinliklerinden gelen,
kaval sesini
ve beni beklerken;
yedi tepeli istanbul dahi utanıyor,
yönsüzlüğümün şahitliğine
ah;
ki içimden yedi kez tekrarlayamadan
seni sevdiğimi,
ellerimden kayıp
gidiverdi şahitsiz hatıralarımız;
at kendini raylarıma,
sahipsiz şiirler taşırım sana,
dizelere devrilen keder yüklü vagonlarla…,
ve seç göğün intihar meyilli
bulutlarından birini,
bileklerinden kırmızı yağmurlar yağsın;
bizden uzak constantineye,
mezar olsun bu kadim ah/
meseleyi uzatmamak
05.08.2024 - 16:07düş…,
göğsümün kafesinin,
klostrofobik yüreği,
içerdesin…; bir başına ve yalnız,
sıkışıyor kapakçıkların havasız,
ya çok hızlı ya da çok yavaş atıyorsun
ve canımı acıtıyorsun zaman zaman;
kızıl gölün hep mi dalgalı senin…,
üstelik dengesizsin,
her daim yeni hastalıklar seçiyorsun
blumia kalbim,
ah benim bir deri, bir kemiğim…;
kustur kendini,
ve korundaki kuşları kızıl nehrinde,
kanınla yıka…,
hevesi kursağında kalmış sevdan mı var,
penguenler nasıl saklıyorsa bağrında,
dört aylık açlığa tahammülle,
yavrularına mama…,
elbet sen de bilirsin saklamasını
vuslat açlığını,
hem insansın ya,
ah aşk bir heves midir…;
ve madem,
rengi en kırmızıya çalan kuşu sevdinse sen kalbim,
ol şimdi pinokyo…,
ve işte gıcırdıyor tahta kalp/
yalancının çatısında…,
ey aşk…;
kalbinde sakladığın pinokyonun,
uzayan burnu,
verdiğin sözlere kızarıyor,
ağlıyor tahta bir kalp
yalandan sevicilik masallarına,
ve
bir çocuk gün/ah/sızlığı sığıyor
su sızmaz aramıza,
talan, dolan ve takladan,
var git ve bir daha hiçlikle dahi gelme huzura,
ve sayfamızı arala...,
anla;
ki bilirsin,
masal bu ya…;
rapunzelin saçlarını kestiler mülevvesler,
ah evet bir donquichetteyi sevdiyse gönül,
suç deli dumrulun muydu ey korkut dede,
yüreğimin yel değirmenleri,
rüzgâr çalmakta,
esintisiz bir gökten…;
ve ah seni seviyorum masalı,
sevgili ve güzel kardeşim,
aziz dostum;
ah o gün bende,
ben de demeseydim,
bezm/i elest/de;
sana yemin olsun ki,
yitirmezdim aklımı hüdanın yollarında hiç...,
belki ben de,
ah deli savaşçı;
kaybetti/n\k/ şimdi, ki;
hafızasız bir yürek belle beni de,
ve rapunzel,
hadi kes artık o uzun saçlarını,
karıştırıp masalı tam da şimdi…,
yanlış kahramanı sevdin zira,
mavi gözlü dev,
tutunup saçlarına,
çıkamaz ki pencerene...,
devden akrobat olmaz ki,
masal anlatma bize,
Demir atmak
05.08.2024 - 15:11/ve dikişleri yeni alınmıştı,
gökyüzünün/
dünyanın;
çizgili pijamasının
beli sıkmıştı ki,
gevşek bir don lastiği ile değiştirip,
ayırmıştı gövdesini ikiye;
/kuzey,
güney,
savaş,
sıcak,
soğuk,
erkek,
kadın,
aşk/
dünya öyle kurallı ve tertipliydi ki,
yoktu tahammülü hiç dağınıklığa,
her şeyi planladı, kurguladı;
ölçtü/biçti/tarttı ve;
/denizlerin,
ülkelerin,
göğün,
toprağın,
aşkların,
insanların,
hayatın/
kenarlarına makine çekti
ve kesti sarkan iplikleri,
dünyanın öyle usta elleri vardı ki,
ve öyle güzel dikmişti ki
herkesin göğünü kendine;
/kimseye,
bir başkasının göğündeki
turnayı sevmek,
hakkını tanımıyordu…,
oysa meşk,
dudaklarındaki
esrarlı cigarayla,
özerkti dünyadan/
başına buyruk ihtilâl adımlarıyla,
yürüdü;
onun gök kubbesine,
ve ama evet,
dünyanın öyle usta elleri vardı ki,
ve öyle güzel dikmişti ki
herkesin göğünü kendine/
kimseye,
bir başkasının göğündeki
turnayı sevmek,
hakkını tanımıyordu…;
oysa mey,
dudaklarındaki
esrarlı cigarayla
özerkti dünyadan
ve başına buyruk ihtilâl adımlarıyla;
yürüdü,
onun gök kubbesine,
bir izmariti çiğner gibi,
bir leşi tepeler gibi,
bastı başına,
kutupları ve ekvatoruna kadar,
kirli postalarının izini bırakarak,
had bildirdi atmosferine,
ah;
öyle çok seviyorum ki seni,
öyle çok,
sensin benim gökyüzüm
ve süreyya yıldızım,
yön duygum,
iç görüm…,
ne diyordum;
/ve,
çaldı dünyanın makasını
/ve,
kesti sevdalı parmaklarıyla
/ve,
söktü iplikleri…;
öyle çok seviyorum ki seni,
öyle çok;
sensin benim güzel ve zarif turnam,
ve yoktu,
zahirin ne çizgisi,
/ne sınırı,
ne de minimal bir raconu,
ah;
kanarız ki biz birbirine yeryüzü ve gökyüzü,
akarız ki birbirine…,
ve kanarsın;
sen, bende bakan okyanus gözlerime,
ve bir hekim tebessümüne
ben de…;
ah sevgili marjinalim,
boğuluyo/rum,
ki rotasız gemi,
ma/ss/mavi ummanına
atıyor demir…,
ah;
tekke
05.08.2024 - 15:07bir şehirden başka bir şehre geçerken,
bir şiir; yoğun bir şiir bulantısı,
içimde dövünürken engellenmenin yasına,
ve kalbimin dik merdivenlerinde,
tökezleyip düşerken bir yumak olup
zihnimin labirentlerinden, konardı
kuş sesleri duaya duran parmaklarıma…,
çok geçmedi ki,
küstü bütün kuşlar kendi cıvıltılarına
ve kustular içime sessizliklerini,
sonra,
çöktü üstüme bir rehavet musallatı,
kendi lisanım türkçeye sarıldım sımsıkı,
ve alfabeden bir harf koştu imdadıma,
piyanonun onuncu tuşu misal…;
sevdim işte…,
sevdim bile bile bu teatral sonu,
kadife bordo perdeler açılır ve kapanır;
yara gibi…,
sonra,
hep aynı köpüren şelalenin sesi,
sürekli o termal nehir yakıcılığı ve,
kalbimin aşka köleliğine işaret
keder küpesi parıldar,
söylesene kalemim;
sahibine ulaşır mı sesim…,
beni daha ne kadar,
ne kadar daha üzebilir,
içimde köpüren çağlayan ah,
durmaksızın ağlayan...,
ve kendinden kaçan bir soysuzun,
ne çocuğu olduğunun,
nasıl ve ne önemi olabilir…,
ki düştükleri hendekte,
baktım, baktım;
göremedim yüzlerini,
eğildim, yaklaştım, anlamaya çalıştım,
yüzümü kıbleye döndüm,
sordum mütemadi terbiyecim olan rabbime,
nasıl bir körüm ben…,
gözlerimden bir halat attım sonra,
sözlerine mevlanın...,
kıldan ince sırat köprüsü,
ve ağladıkça gözyaşlarıyla,
göz kamaştırıcı olur insan…,
ellerimi gezdirdim kim bilir
kaç mushafta…,
tutundum divaneliğin sarhoşluğuna
aklıma bir daha kavuşmamacasına,
baktım, baktım;
göremedim yüzünü cemiyetin,
ve dokundum boşluğa,
nafile;
yoktu gözlerim yüzümde,
meğer çift hendekliydi hendese,
şimdi dedim ağlasam,
gözyaşlarım olur mu acep,
bir harabât tekkesinin,
ayak yolu eşiğine mermer...,
ah;
mahrum
05.08.2024 - 13:05İlâhi Cennet evine,
Girenlerden eyle bizi,
Varub anda Cemâlini,
Görenlerden eyle bizi.
Mahşerde halk ola hayran
Çok yürekler ola püryan
Arşın gölgesinde seyrân
Edenlerden eyle bizi
Ya Hâyy-u Ya Kayyum Sâmed
İhsânına yoktur aded,
Firdevs Cenneti'nde ebed,
Kalanlardan eyle bizi
Şu dünyanın cefâsı çok,
Kimi aç gezer, kimi tok,
Ol Mizânda sevâbı çok,
Gelenlerden eyle bizi
Bakma Dünyâ'nın vârına,
Düşüb dâim Hak yoluna,
Ber'âtını sağ eline,
Alanlardan eyle bizi
Mü'minlere rahmet ola
Münafıklar mahrum kala
Yunus eder doğru yola
Gidenlerden eyle bizi
erguvani
05.08.2024 - 12:51amor;
m
o
r,
diye bir olgu var batının lisanında,
ve karartma altında asırlardır,
yine batının kendi kancıklığında…,
peki o halde,
artık söndürün ışıkları doğuda da madem,
ki içimden geçen radyasyon,
kalbimi röntgenliyor...,
ve yahuda ağacı astım,
kalbimin yedi stent takılmış kollarına,
/bir kelebeğin ömrü kadardı;
sabırsız ve güzel erguvanın baharda,
yapraklanmadan çiçeklenmesi
ve sığdırabilirdi esrarlı demleri
o kısa ve büyülü zamana/
bir parantezli iç ses daha işte,
ve o erguvan ağacının,
mor salkımları kadar,
koyuydu göz halkalarım
yokluğunda…,
o halde;
asıyorum kalbimi
ben de zamansız,
a/mor/a çalan dallarına
ve erguvan tebessümüne,
aşkta üstadım senin…,
ki kısa,
çabuk ve hareketli,
aceleci, sabrı kıt,
fakat görkemli ve heybetli,
ve ahir zaman baharı gibi,
hemen geçmek üzre
bilirsin erguvan zamanı…,
ah;
Gül Güncesi
05.08.2024 - 12:37aşan bilir karlı dağın ardını,
çeken bilir ayrılığın derdini,
bülbül kaça aldın aman;
gülün narhını...
gül alıp satmanın aman,
zamanı değil...
sivas yöresi
serbest kürsü
05.08.2024 - 01:41sözün sahibini de yazmaya elin varmadı zahir bay çiftçi... mesleksiz şair ismet emmi evet... korkma sönmez bu şafaklarda yüzen alsancak derneği başkanımız doğru :)
bir doğruyu söyleyip, bir yanlışın üstünü örtmek
04.08.2024 - 15:44Yaşlı bir adam genç bir adamla tanışır ve şöyle sorar:
“-Beni hatırlıyor musun? “
Ve yaşlı adam hayır dedi.
Sonra genç adam öğrencim olduğunu söyler, ve öğretmen sorar:
“-Hayatta ne iş yaparsın, ne iş yaparsın? “
Genç adam cevap verir:
“-Şey, öğretmen oldum. “
“Ah, ne kadar iyi, benim gibi mi? ”
Yaşlı adama sorar.
“Şey, evet.
Aslında öğretmen oldum çünkü bana kendin gibi olmam için ilham verdin... “
Meraklı yaşlı adam genç adama saat kaçta öğretmen olmaya karar verdiğini soruyor.
Ve genç adam ona şu hikayeyi anlattı:
“Bir gün, bir arkadaşım, aynı zamanda bir öğrenci, güzel bir saatle geldi, ben de onu istediğime karar verdim.
Çaldım, cebinden çıkardım.
Kısa bir süre sonra arkadaşım saatinin kaybolduğunu fark etti ve hemen sen olan öğretmenimize şikayet etti.
Sonra sınıfa hitaben
‘Bu öğrencinin saati bugün ders sırasında çalındı.
Kim çaldıysa geri versin lütfen... ‘
Geri vermedim çünkü vermek istemedim.
Kapıyı kapattın ve hepimize ayağa kalkıp bir daire oluşturmamızı söyledin.
Saat bulunana kadar ceplerimizi teker teker arayacaktınız.
Oysaki sen bize göz yum dedin, çünkü sadece gözlerimiz kapalı olsa saatini ararsın.
Biz talimatları yerine getirdik.
Cepten cebe gittin, cebimi karıştırdığında saati buldun ve aldın. Herkesin cebini karıştırıp durdun, işin bitince de aç gözlerini dedin.
Saat bizde... ‘
Beni ispiyonlamadın ve bu bölümden hiç bahsetmedin.
Saati kimin çaldığını da hiç söylemedin.
O gün onurumu sonsuza kadar kurtardın.
Hayatımın en utanç verici günüydü.
Ama bugün aynı zamanda hırsız, kötü insan vs olmamaya karar verdiğim gün. Bana ahlak dersi vermek için ne bir şey söyledin, ne de beni azarladın, ne de bir kenara aldın.
Mesajını açıkça aldım.
Sayenizde gerçek bir eğitmenin ne yapması gerektiğini anladım.
Bu bölümü hatırlıyor musunuz, Profesör?
Yaşlı profösör demiş, ‘Evet herkesin cebinde aradığım çalıntı saatin durumu hatırlıyorum’ Ben seni hatırlamadım, çünkü ben de bakarken gözlerimi yumdum... ‘
nefret ettiklerim
04.08.2024 - 15:30iki şeyden nefret ediyorum; dindar cahilden ve, imasız alimden... aliya izzetbegoviç
Hakikat-perest
04.08.2024 - 15:15İçimizde şeytan var... Can kırıkları var. Nefret var, yalanlar var... Bir yanımız bizi çoktan terk etmiş, kaçıyor... Melankoli ve hüsran var... Keşke bazı geceler hiç sabah olmasa... ve hakikat olan hiçbir şey bana yabancı değildir...
adana
04.08.2024 - 14:29gel gör ki neyleyim,
şu yağmalanmış dünyanın sahipsiz caddelerinde,
önce adanmış, sonra ihaleci ve
en sonunda da her şeye müsa/it olan
haramzade kahpelerce,
henüz tomurcuklanmış
turuncu ve kızıl güllerin dalları
ve hayatın baharındaki gençliğin yarınlara umutları
kırılıyordu,
....
...
.
oysa yaşam,
parmak izi bırakmadan
eldivenlerini çıkarıyor
maktulüne tepeden bakarak,
ve zaman durdu al işte…;
bıktık artık, usandı millet, tiksindi insanlık,
bu altı ok\a hainlik eden kemalistlerden,
ruhu sömürgecilerde rehin mütedeyyinlerden ve
genleri ipotekli devrimcilerden,
tiyanşan kaçkınlarından,
ve
bilumum kurtarıcılık konforperestlerinden…,
ki her sevda bir veda bilirsin,
affet beni,
yine yalnızlığa veda zamanı…,
yazarken bu şiirimsi şeyleri,
kelimelerim tek tek canıma batıyor,
harflerim içimin kuyusunda ağlıyor,
kalbimde bir serseri mayın patlıyor,
içimin labirentinde yüzün beliriyor,
ve beynimin kıvrımlarında,
çapalı lisanının azarları dolanıyor…,
ah;
...
..
.
Yunus Sırtındaki Çocuk
04.08.2024 - 14:20Ey dost senin aşkın odu, ciğerim pare baş kılar,
Aşkından yanar yüreğim, yandığım bana hoş gelir.
Aşkın oduna yandığım, ağlamak oldu güldüğüm,
Dost sana zarı kıldığım, münkirlere savaş gelir.
Söyler isem sözüm savaş, söylemezsem ciğerim baş,
Cihan dolu olur kalleş, her birinden bir taş gelir.
Gör nice taşlar atılır, dost için başlar tutulur,
Gelir gönüle batılır, halimize haldaş gelir.
Bizim halimizden bilen, kimdir aşka münkir olan,
Bizim sevdiğimiz Hak’tır, bu halka göz ve kaş gelir.
Nice sultanlar aciz olur bu aşkın elinden,
Her kim bu yola düşerse, o bu yola yavaş gelir.
Erenler buna kalmadı, vardı yoluna durmadı,
Hakk’ı gerçek sevenlere, cümle alem kardeş gelir.
Miskin Yunus bil özünü, dosta açıp şu gözünü,
Hangi burçtan bakar isen, o sultana güneş gelir.
Yunus Emre
dil
04.08.2024 - 14:15dil devrimine bakış açısı bir aydın için turnusol kağıdıdır... haktan yana mı batıldan yana mı olduğuna dair... nokta...
muallim naci
04.08.2024 - 13:46allâh nedir deyince gâfil, allâh deyip hamuş olur dil... muallim naci... akıl biliyor ki var bir allâh, mahiyeti anlaşılmıyor âh...
nurettin topçu
04.08.2024 - 13:25hayatın manası üç yerde hakkıyla anlaşılır; aşk ile birleşen ümidde, vecd ile yapılan ibadette ve yeri yurdu unutturan seyahatte... nureddin topçu
vay anasını sayın seyirciler
04.08.2024 - 13:13ana başa taç imiş..., her derde ilaç imiş; bir evlat pîr olsa da, anaya muhtaç imiş... muhammed ali aktekin...
bir insanın ilk mürşidinin anası olduğu bahsinde bu beyti zikrediyor hoca evet... dolayısıyla, mürşid diye el alınanın vasıflarından birine işaret ediyor...
şeyh galip
04.08.2024 - 12:56sen yârini bîhaber mi sandın..., yoksa seni; terk eder mi, sandın...
Kutuplaşma
02.08.2024 - 01:12ah paytak penguenim;
bir igloda bekliyorum seni...,
aklıma daha dahiyane bir fikir
gelmediği için…,
üzgünüm, sevgili;
istedim ki uzak olsun herkesten
ve puslu,
bizim gibi kurt huylu,
ve yalnızca bize ait…,
aydınlıkta da karanlıkta da
hayata dair birçok sır,
lapa lapa yağıyorken üzerimize;
kirpiklerimin buz saçakları çözülüyor ve
saplanır mı dersin düşüp,
böyle bir pazar gününde,
alçakların, namertlerin, kahpelerin
tam alnının çatına,
nasıl sevdiğimi bilirsin dünyanın,
uzamış derviş beyazı sakallarının
kaplamasını yeryüzünü…,
ki esasen bunun izdüşümüdür
nur yüzlü gök…,
bunca zaman sonra yüzleşmek,
belki dedim; belki,
ama hep nafile kancıklarla...,
saklanırız bizde saydam buzlar ardına
paytak paytak yürüyen penguenim,
üşüyen kalbine sular serperek gel artık,
kopuyor bir parçası daha buz dağının bak yine,
ve büyüyor ibne dünyanın deliği...,
muvazeneli tazakkum
30.07.2024 - 18:49ah neredesin,
korkuyla ümit arasında durmaya muktedir,
muvazene/denge,
neredesin irade ve
karar kılmışlık
ve kıyam mukavemeti,
öz disiplin,
ah;
RetinaCodeHande
30.07.2024 - 17:37turuncu ve kızıl gül yapraklarını
ebeden soldurmayacak rahmet;
ıslak kaldırımlara
yüzükoyun serilmiş ölüleri dahi
diriltebilse mesela…,
ve kendinden gayrısını bilmez kibrin,
mülevves göz pınarlarını kurutup,
nâdim bir nefesten buğu olaydı,
isli,
kasvetli kodes camlarında,
nolaydı…,
ah;
ki yaralı retinam,
işte böyleyken;
bir martı kanadını bile bile,
gözlerime batırmışken,
yaralı retinam,
refakatçi balıklar başucumda ağlarken,
şaşkın sözcükler
ellerimde yapış yapış
ve uğultusunda yalnızlığın
acemi hüznü
tıka basa dolmuşken içime,
dökülmez mısralara inci taneleri, yâr;
yâr balların balı,
kırıldı içimde bir dal,
bir ağıttır ücra suskunluğum,
değişen her gün ile
gömülüyorum ey en sana…,
ah;
ruhi su
21.07.2024 - 01:12Zamanede bir hal gelmesin başa
Ahdi bütün bir sadık yar kalmamış
Kalleş yar olana dost demem haşa
N'olacak muhannet meydan görmemiş.
Ben bir yar isterim derun-u dilden
Sarfede varını geldikçe elden
Beni setreyleye dudan elden
Her yüze gülen yar olmuş olmamış.
Hüseyin beyhude ah etme naçar
Bir kapı örterse birini açar
Buna dünya derler hepisi geçer
Hangi günü gördün akşam olmamış.
Kul Hüseyin / bir ruhi su türküsü
Hakan Fidan
15.07.2024 - 01:37Hakan Fidan’ın Çin’de yaptığı konuşmanın satır satır analizi
yaklaşık maliyet hesaplanması
06.07.2024 - 17:26Bedirhan Gökçe “Sebep Olanlar Utansın” ALLAH’IN DA HESABI VAR.
Toplam 686 mesaj bulundu