evren manikleşiyor,
hızla dönüyor; hızla hızla hızla hızla...,
hiç olmadığı kadar hızlı değişiyor mevsimler,
zaman allak bullak,
dönüyor başı; başı başı,
ve sarhoş tik taklar,
tik/tak/tak/tik/tik tak;
beceremiyor bir türlü yürümeyi düz bir çizgide,
elimden tut paytağım;
işte şimdi kandırdık yuvarlak topu,
minicik bir elma şekeri ile,
çift kutuplu bir gecede ve
buz gibi bir igloda,
eksi seksensekiz derecede yanarken insanlık,
matematiksel bir kavuşma olsun bizimkisi,
haklısın; bırak artık o
oblomovun miskinliğini anlatan
romanı da okumayı…,
tam seksensekizinci sayfada,
ve unutma,
fay hatları an gelir bir gün,
kutuplardan da geçer,
ah;
ahtapot ayaklı ve üstünde insanların
ancak kuğu gölü balesi figürleri ile
ilerleyebildikleri bir kent üstgeçidinin,
ömür törpüsü uğultulu ses kirliliği pisliğinden,
kuduz köpekten kaçar gibi kaçıp,
ecdat yadigârı, geniş ve huzurlu ön avlusu
ve bilge sütunları olan,
kibirsiz mimarili bir kamu binasının
önünden geçerken,
bahçe saatine baktım,
09:25;
evet günümüz insanlarının,
birbirini arayabilir olduğu güya \medenî\ vakte,
otuzbeş kalaydı ve anladım ki,
hikmetleri bilinmediğinde trafik ışıkları dahi,
sadece aptallaradır…,
oysa ki basit arkadaş;
sabırsızlanmadan sükûnetle kırmızıda bekleyip,
yeşilde mutluluk içinde geçeceksin karşıya,
şu kirli sarıya gelince,
hayat onu takmaz ve hazır da olmaz kimse zaten,
ki bir anlıktır…,
hayat trafiği var bir de işte,
hayat trafiği,
örümcek ağından yuvalardaki cinayetler;
kan donduruyor,
kırmızıda…,
ahtapot ayaklı ve üstünde insanların
ancak kuğu gölü balesi figürleri ile
ilerleyebildikleri bir kent üstgeçidinin,
ömür törpüsü uğultulu ses kirliliği pisliğinden,
kuduz köpekten kaçar gibi kaçıp,
ecdat yadigârı, geniş ve huzurlu ön avlusu
ve bilge sütunları olan,
kibirsiz mimarili bir kamu binasının
önünden geçerken,
bahçe saatine baktım,
09:25;
evet günümüz insanlarının,
birbirini arayabilir olduğu güya \medenî\ vakte,
otuzbeş kalaydı ve anladım ki,
hikmetleri bilinmediğinde trafik ışıkları dahi,
sadece aptallaradır…,
oysa ki basit arkadaş;
sabırsızlanmadan sükûnetle kırmızıda bekleyip,
yeşilde mutluluk içinde geçeceksin karşıya,
şu kirli sarıya gelince,
hayat onu takmaz ve hazır da olmaz kimse zaten,
ki bir anlıktır…,
hayat trafiği var bir de işte,
hayat trafiği,
örümcek ağından yuvalardaki cinayetler;
kan donduruyor,
kırmızıda…,
ve sen cellat;
bir yaşama her son verişinde,
son sözün söylenmesine anlayış tanıman,
insanın gözüne sokulmuş bir
eros oku değil midir…,
söyle; değil midir,
ki tutucu bir adamım ben çok doğru,
bir yol tuttu mu;
geriye çevrilmem öyle kolay kolay,
ama yalnız,
geri çevrilmenin muhabbete gitmek,
anlamına geldiğine inanırsam,
yön tanımaz olurum ve kararır gözlerim,
evet;
çizgisi orta yerde,
bağnazıyım gerçek hayatın…,
peki şimdi söyle güzel kardeşim,
tam olarak sen neredesin,
bak kaç ömürdür buradayım,
bu denizin karşısında…,
ve ne kadar zaman oldu,
yine hiçliğimle bekliyorum,
kıpırdamadan, eylemsiz seni…;
intiharı seçmiş bir balina kadar ölü,
kıyıya vurmuş ve cansız…,
denizdeyim…,
tam karşısında,
kıpırtısızlığını delecek ilk dalgayı yakalamak için,
gözlerimi kırpmadan bekliyorum…,
kafamı kaldırıp bir an göğe baksam,
yine orada kim olsa bilir,
o şımarık,
tembel ve inatçı bulut…,
sahi şu içi geçmiş dünyanın tepesindeki
bulutlar renk değişmez mi hiç,
hep o puslu gri,
/kaç gündür aralıksız yağan rahmetten/
ki bir iç ses daha evet,
sıkılmaz mı hiç bu inatçı bulut çakılı kalmaktan,
ve hep aynı hoşnutlukta…;
renklerden gri, gri, gri,
kaç fitten bana bakar sorsan,
/hey;
hep maviyi bekleyen,
/çekil aşağımdan;
ki deniz suyu,
köpük,
bulanık burnumun ucu…;
ve sen bir yudum suyla niyetlenmiş,
susuzluktan içi yangın yeri maşuk;
çekip gittin gurbetinden sılana,
hokkabazın şapkadan tavşan çıkarması gibi,
sunamam sana bir cam kâse dolusu su şimdi,
ki iç okyanus gözlerimin hayalini kana kana ki,
dualarım,
içini daha da kanatacak,
bir kızıl gonca gül gibi…,
huzur esenli bir fecirde,
çok yakın ve uyanıktım sana,
ama bu gri sabahta çok uzaksın evet bana;
ah;
iki yanı körpe çınar ağaçlarıyla bezeli,
o atasız bulvarın çamur deryasına bulandığı gecede,
ve ayaklarımın yere basmadığı bir demde,
onca senelik yıkıntıdan,
ve virâneden çıkmışlığın yürek gücüyle
inerken yokuş aşağı, bildim ki;
vaktinden çok sonra gelen meşkin,
transandantal ve gizemli boyutlarını,
seyridir; aşk…,
ki neden anlamak bu kadar zor ve hayat,
bu kadar zor olmak zorunda mı,
senkronize kederlerimiz ya hû;
ah kalbimin kamburu aşk,
içimin güvesi…,
ve üvey düşlerimin
silsilesi sağlamlardan el almış efendisi,
bırak beni;
acının eşiğindeyim,
telaşla düşüyorum maviden,
oysa sen inatla,
yüzümde susan nehre atıyorsun kendini,
yalvarıyorum sana,
kemirip bitir senden kalan ne varsa,
ki her sabah aynı ezan sesi geçerken uykumdan
duasıdır kalbimin,
ya rab, al bu sevdayı benden…,
uyan mahmur yüreğim,
ve sesin kısılana dek ağla şimdi...,
ah;
gülümsemeyi öğrettin sen bana,
hayata çukur çukur ve,
gülümsemeni keşfim büyüleyiciydi,
güneyin sağnak halinde yağan yağmurlarıyla
yolların çukurlarına dolan su birikintileri gibi,
iliklerime doldu yokluğun haftalarca,
muvassalatsız yolculuklarda…,
ki hepten hastaydım o güz ikliminde
ve bir türlü iyi olmuyordum,
o zindan senin bu zindan benim,
şu kodes bizimdi…;
ziyaret üstüne ziyaretle,
ve çağrı üstüne çağrılarla geçen günler,
geceler boyunca biliyorsun…,
nekâhatim de bitip,
bir parça kendime geldiğim günlerdeyse,
yitirdim verdiklerinin hepsini,
ve bilmiyorsun o gün bu gündür,
ne denli sağlıklı olarak ihtiyarladığımı…,
iyi sayılırım evet,
iyi sayılırım,
dizlerim tutuyor henüz yokuş sökmeye,
gazel olan baharın gün kısalarında,
ne ben senin boş vakitlerindim
ne de sen benim,
ki bilmez miyim,
her nefes mesaidesin…,
nolaydı ah nolaydı,
deliormanlar içinden,
karacalar diyarından ve
hiç soluklanmadan,
devir daim olaydı muhabbetimiz
şakirle zakirin haliyle,
ah nolaydı…,
kalifiye şerefsiz
08.11.2025 - 21:00TURAN
08.11.2025 - 20:54Benim Hüzünlü Orospularım
08.11.2025 - 20:51küfürbaz
08.11.2025 - 20:48Sinkaflı
08.11.2025 - 20:38metallica
08.11.2025 - 20:29travestiler
08.11.2025 - 20:25ve büyüyor ibne dünyanın deliği...,
evren manikleşiyor,
hızla dönüyor; hızla hızla hızla hızla...,
hiç olmadığı kadar hızlı değişiyor mevsimler,
zaman allak bullak,
dönüyor başı; başı başı,
ve sarhoş tik taklar,
tik/tak/tak/tik/tik tak;
beceremiyor bir türlü yürümeyi düz bir çizgide,
elimden tut paytağım;
işte şimdi kandırdık yuvarlak topu,
minicik bir elma şekeri ile,
çift kutuplu bir gecede ve
buz gibi bir igloda,
eksi seksensekiz derecede yanarken insanlık,
matematiksel bir kavuşma olsun bizimkisi,
haklısın; bırak artık o
oblomovun miskinliğini anlatan
romanı da okumayı…,
tam seksensekizinci sayfada,
ve unutma,
fay hatları an gelir bir gün,
kutuplardan da geçer,
ah;
KÜFÜR ETMEK
08.11.2025 - 20:23ÖRÜMCEK KAFALILAR
08.11.2025 - 20:18vera
08.11.2025 - 20:14umursamamak
08.11.2025 - 20:10arda
08.11.2025 - 20:06böyle kahpedir dünya
08.11.2025 - 19:54şikayet kutusu
08.11.2025 - 19:50beni antoloji yönetimine şikayet edenlerin alayının kalemi kırılsın...
zevzeklik etmek
08.11.2025 - 19:48yeter ki
08.11.2025 - 19:43Münzevî kalbler
08.11.2025 - 19:36Zülfüyâre dokunmak
08.11.2025 - 19:30fazıl say
08.11.2025 - 19:24tanrıya sorulacak ilk soru
08.11.2025 - 18:56Traffic (Trafik)
08.11.2025 - 18:55ahtapot ayaklı ve üstünde insanların
ancak kuğu gölü balesi figürleri ile
ilerleyebildikleri bir kent üstgeçidinin,
ömür törpüsü uğultulu ses kirliliği pisliğinden,
kuduz köpekten kaçar gibi kaçıp,
ecdat yadigârı, geniş ve huzurlu ön avlusu
ve bilge sütunları olan,
kibirsiz mimarili bir kamu binasının
önünden geçerken,
bahçe saatine baktım,
09:25;
evet günümüz insanlarının,
birbirini arayabilir olduğu güya \medenî\ vakte,
otuzbeş kalaydı ve anladım ki,
hikmetleri bilinmediğinde trafik ışıkları dahi,
sadece aptallaradır…,
oysa ki basit arkadaş;
sabırsızlanmadan sükûnetle kırmızıda bekleyip,
yeşilde mutluluk içinde geçeceksin karşıya,
şu kirli sarıya gelince,
hayat onu takmaz ve hazır da olmaz kimse zaten,
ki bir anlıktır…,
hayat trafiği var bir de işte,
hayat trafiği,
örümcek ağından yuvalardaki cinayetler;
kan donduruyor,
kırmızıda…,
Traffic (Trafik)
08.11.2025 - 18:54ahtapot ayaklı ve üstünde insanların
ancak kuğu gölü balesi figürleri ile
ilerleyebildikleri bir kent üstgeçidinin,
ömür törpüsü uğultulu ses kirliliği pisliğinden,
kuduz köpekten kaçar gibi kaçıp,
ecdat yadigârı, geniş ve huzurlu ön avlusu
ve bilge sütunları olan,
kibirsiz mimarili bir kamu binasının
önünden geçerken,
bahçe saatine baktım,
09:25;
evet günümüz insanlarının,
birbirini arayabilir olduğu güya \medenî\ vakte,
otuzbeş kalaydı ve anladım ki,
hikmetleri bilinmediğinde trafik ışıkları dahi,
sadece aptallaradır…,
oysa ki basit arkadaş;
sabırsızlanmadan sükûnetle kırmızıda bekleyip,
yeşilde mutluluk içinde geçeceksin karşıya,
şu kirli sarıya gelince,
hayat onu takmaz ve hazır da olmaz kimse zaten,
ki bir anlıktır…,
hayat trafiği var bir de işte,
hayat trafiği,
örümcek ağından yuvalardaki cinayetler;
kan donduruyor,
kırmızıda…,
ve sen cellat;
bir yaşama her son verişinde,
son sözün söylenmesine anlayış tanıman,
insanın gözüne sokulmuş bir
eros oku değil midir…,
söyle; değil midir,
ki tutucu bir adamım ben çok doğru,
bir yol tuttu mu;
geriye çevrilmem öyle kolay kolay,
ama yalnız,
geri çevrilmenin muhabbete gitmek,
anlamına geldiğine inanırsam,
yön tanımaz olurum ve kararır gözlerim,
evet;
çizgisi orta yerde,
bağnazıyım gerçek hayatın…,
peki şimdi söyle güzel kardeşim,
tam olarak sen neredesin,
bak kaç ömürdür buradayım,
bu denizin karşısında…,
ve ne kadar zaman oldu,
yine hiçliğimle bekliyorum,
kıpırdamadan, eylemsiz seni…;
intiharı seçmiş bir balina kadar ölü,
kıyıya vurmuş ve cansız…,
denizdeyim…,
tam karşısında,
kıpırtısızlığını delecek ilk dalgayı yakalamak için,
gözlerimi kırpmadan bekliyorum…,
kafamı kaldırıp bir an göğe baksam,
yine orada kim olsa bilir,
o şımarık,
tembel ve inatçı bulut…,
sahi şu içi geçmiş dünyanın tepesindeki
bulutlar renk değişmez mi hiç,
hep o puslu gri,
/kaç gündür aralıksız yağan rahmetten/
ki bir iç ses daha evet,
sıkılmaz mı hiç bu inatçı bulut çakılı kalmaktan,
ve hep aynı hoşnutlukta…;
renklerden gri, gri, gri,
kaç fitten bana bakar sorsan,
/hey;
hep maviyi bekleyen,
/çekil aşağımdan;
ki deniz suyu,
köpük,
bulanık burnumun ucu…;
ve sen bir yudum suyla niyetlenmiş,
susuzluktan içi yangın yeri maşuk;
çekip gittin gurbetinden sılana,
hokkabazın şapkadan tavşan çıkarması gibi,
sunamam sana bir cam kâse dolusu su şimdi,
ki iç okyanus gözlerimin hayalini kana kana ki,
dualarım,
içini daha da kanatacak,
bir kızıl gonca gül gibi…,
huzur esenli bir fecirde,
çok yakın ve uyanıktım sana,
ama bu gri sabahta çok uzaksın evet bana;
ah;
iki yanı körpe çınar ağaçlarıyla bezeli,
o atasız bulvarın çamur deryasına bulandığı gecede,
ve ayaklarımın yere basmadığı bir demde,
onca senelik yıkıntıdan,
ve virâneden çıkmışlığın yürek gücüyle
inerken yokuş aşağı, bildim ki;
vaktinden çok sonra gelen meşkin,
transandantal ve gizemli boyutlarını,
seyridir; aşk…,
ki neden anlamak bu kadar zor ve hayat,
bu kadar zor olmak zorunda mı,
senkronize kederlerimiz ya hû;
ah kalbimin kamburu aşk,
içimin güvesi…,
ve üvey düşlerimin
silsilesi sağlamlardan el almış efendisi,
bırak beni;
acının eşiğindeyim,
telaşla düşüyorum maviden,
oysa sen inatla,
yüzümde susan nehre atıyorsun kendini,
yalvarıyorum sana,
kemirip bitir senden kalan ne varsa,
ki her sabah aynı ezan sesi geçerken uykumdan
duasıdır kalbimin,
ya rab, al bu sevdayı benden…,
uyan mahmur yüreğim,
ve sesin kısılana dek ağla şimdi...,
ah;
Arp
08.11.2025 - 18:52zikir ve dua
08.11.2025 - 18:48gülümsemeyi öğrettin sen bana,
hayata çukur çukur ve,
gülümsemeni keşfim büyüleyiciydi,
güneyin sağnak halinde yağan yağmurlarıyla
yolların çukurlarına dolan su birikintileri gibi,
iliklerime doldu yokluğun haftalarca,
muvassalatsız yolculuklarda…,
ki hepten hastaydım o güz ikliminde
ve bir türlü iyi olmuyordum,
o zindan senin bu zindan benim,
şu kodes bizimdi…;
ziyaret üstüne ziyaretle,
ve çağrı üstüne çağrılarla geçen günler,
geceler boyunca biliyorsun…,
nekâhatim de bitip,
bir parça kendime geldiğim günlerdeyse,
yitirdim verdiklerinin hepsini,
ve bilmiyorsun o gün bu gündür,
ne denli sağlıklı olarak ihtiyarladığımı…,
iyi sayılırım evet,
iyi sayılırım,
dizlerim tutuyor henüz yokuş sökmeye,
gazel olan baharın gün kısalarında,
ne ben senin boş vakitlerindim
ne de sen benim,
ki bilmez miyim,
her nefes mesaidesin…,
nolaydı ah nolaydı,
deliormanlar içinden,
karacalar diyarından ve
hiç soluklanmadan,
devir daim olaydı muhabbetimiz
şakirle zakirin haliyle,
ah nolaydı…,
Toplam 922 mesaj bulundu