s.k.l.a.
https://www.youtube.com/channel/UCt4zeuBFvVmEcG45yz9T66g
s.k.l.a.
https://www.youtube.com/channel/UCt4zeuBFvVmEcG45yz9T66g
© Copyright Antoloji.Com 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Antoloji.Com'a aittir. Sitemizde yer alan şiirlerin telif hakları şairlerin kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Şu anda buradasınız:Tuna Kafkas Nedire Yazılan Yorumlar Sayfası
23 Şubat 2025 Pazar - 17:11:46
azadi
10.10.2023 - 01:56bak yavrucuğum, biz de aslan terbiyecisi değiliz, bunun ne demek olduğunu dölü olduğun ermeni dedelerin bilir...
alışkanlıktan kopamamak
09.10.2023 - 23:01İnsanlar geleceklerine karar vermezler, alışkanlıklarına karar verirler, alışkanlıkları da geleceklerine karar verir. f.m. alexander
duygu sömürüsü yapmak
01.10.2023 - 18:01Dılêki şikestî hesabê we lı ser vê dinyayê pır girane
şehit analarının kalbiyle gel yüzleş, o zaman daha iyi kavrîyacaksın kalp kırıklığına dünyanın ne kadar dar geldiğini...,
Kürtçe
01.10.2023 - 17:48Barê ewînê gırane her dıl nıkare hılgıre
Azad Kavri
anladığım,
bari evine girdiğinde her dilden nikah-gırtlaktan balgam temizleyerek h yi okuyoruz- gıyma...
şiir miir değil derdin, seni takibe alıyorum ösgür, anladın?
ayrıca, her yürek sevdayı taşıyamaz değil, taşımaz... onun için de her birimizi "uyandığımızda" büyük sürprizler bekliyor olacak...
kıyamet
01.10.2023 - 13:28Faslı sanatçı Jamal Slitine’nin sesinden Arapça bir ezgi...
Ah bilsen, bir bilsen duyduklarımı!
sanki, bir dağ ağırlığı kalkacak üzerimden!..
ve nehirler, boşalacak bir anda içerimden!..
sakın bilme...
Anlatsan, duyarım bütün güzellikleri!
erir, dağlarımın başındaki kar...
sussan, içerimde kıyamet kopar!..
?si=fIawEVf03IFbUgFJ
Sevgilim
30.09.2023 - 11:04:) insanların duvarlara aşık olup, sanal mecralara günaydın dediği çağlara geldik... ne hazin... yolun sonunda olmak... ve yapay zeka ve kripto hayatlara merhaba demek...
serçe
30.09.2023 - 02:55küfürü hüner sayanların emmisi,
beri gel sen de,
tek sevdiğin babanla beraber can yücel,
sevdiğim kadar sevilirim öyle mi,
salağın en salağı,
buysa hayat, bu hayatın yedi sülalesi,
istanbulun ta yedi tepesi,
ki dibi tutmuş bir kere
akdeniz kokusunun dahi…,
çukulatadan beklene dursun seretonin,
harman yerindeki yanık tenin
yerini tutacak tarımsal/kırsal kalkınma,
öyle mi…,
tabi tabi bekleyelim,
sirkecideki han hamallarının sırtındaki,
küfe ip izlerinin helali olan,
ayran aşı kadar,
içimize aş olacak ha…,
emekçilerin emekleri;
ara ki bulasın artık,
yılan dilli kısaltmalarda o yaşama sevincini,
kulağına fısıldasam
ve bak alınma ama istanbul,
nefesin anason ve uluorta
döl bereketi kokuyor,
egenin kucağına akıyor bakteri kominleri,
gözlerimin tirilyesi,
zeytinin karası,
kokuşmuş ölüüüüüüüü sardalya,
ve ha sendeki ben,
ha bendeki sen din kardeşim,
al sendeki beni,
vur bendeki sana,
karma karışık artık bizim mahalle,
kördüğüm,
ortaya tepside şöyle karışık yaptırıyoruz malum…,
ve çok kutuplu/kalp kaçağı,
elektrik akımından cereyan alan ocaklarda,
çingene sarmaşığı ve sırnaşık
pişkin yüzsüzlükler…,
yanık kozada erdemler
ve mecalsiz kelebek olmaya,
tırtıldan iyi niyetler…,
kabahatler olmuş birer piç ki sorma desen,
kim bana diyor, diyor güzel kardeşim…,
ve kimse haliyle nüfusuna almıyor;
sittin senedir bitmeyen bakla takla devranı,
yere bat e mi…,
örülmüş ağına düştük cümleten zehirli örümceğin,
ki panzehir ne mi,
ah ayol o da sorulur mu,
aşk olsun; aşk elbet,
kimimiz var ki kendimizden başka diyerek…,
öfkelerimiz en çok kendimize olmalı,
bunu bilseydik hiç değilse keşke,
ah neredesin,
korkuyla ümit arasında durmaya muktedir,
muvazene/denge,
neredesin irade ve
karar kılmışlık
ve kıyam mukavemeti,
öz disiplin,
ah;
allı turna
30.09.2023 - 02:54ah sen de;
üzümler kadar beyaz ellerin için derken,
üzgünümleri ve tatlanmış üzümlerin
tatlı bağ bozumu telaşesini,
külahıma anlat pablo neruda,
anlat anlat hacet deflerini;
ki metal kırpıntısı ve
kalıptan/tornadan çıkmış,
tek tipleşen kalpler taşlaşa ve
pıhtılaşa dursun kan k/ayıplarımız…,
ha diriliş mi, bana ulaşan sesidir çapanın,
reyhanîden destur almış bir gurbetçinin;
ağır başlı nefesidir…,
zamanelerin zıpçıktı kuşaklı
yürek kapılarını kapayan dijital çığ,
siber koru,
karın örttüğü büyük apdest değil mi…,
bu nasıl krizantemdir kardeşim;
incinmişliğimi daha nereye kadar,
kan kusarken kızılcık şurubu içmişliğe verebilirim,
gel bakalım sen de ahmet telli;
çocuksun sen öyle mi, peki
her ayrılıkta bozulan imlanın alfabesi kaç harf,
ve üç ayrı \h sessizlerine malik mi…,
ah tabi elvedalar, hoş/çakal sevgilimler,
ve her türlü tövbenin yüz karası…,
sözünden dönenin önde gidenlerine râm,
kahpelerin devranı,
kibarlıkların bitlenmiş arap saçını
ve ayıkla pirincin taşını şimdi hadi...,
yüz hatlarımızda bekleyen tebessümler,
gözlerimi mesken tutmuş…,
vakitsiz ecel gibi buruşmuş,
yalandan güz ve alaycı yüzler,
mevsimsiz göçler,
allı turna
30.09.2023 - 02:53ah sen de;
üzümler kadar beyaz ellerin için derken,
üzgünümleri ve tatlanmış üzümlerin
tatlı bağ bozumu telaşesini,
külahıma anlat pablo neruda,
anlat anlat hacet deflerini;
ki metal kırpıntısı ve
kalıptan/tornadan çıkmış,
tek tipleşen kalpler taşlaşa ve
pıhtılaşa dursun kan k/ayıplarımız…,
ha diriliş mi, bana ulaşan sesidir çapanın,
reyhanîden destur almış bir gurbetçinin;
ağır başlı nefesidir…,
zamanelerin zıpçıktı kuşaklı
yürek kapılarını kapayan dijital çığ,
siber koru,
karın örttüğü büyük apdest değil mi…,
bu nasıl krizantemdir kardeşim;
incinmişliğimi daha nereye kadar,
kan kusarken kızılcık şurubu içmişliğe verebilirim,
gel bakalım sen de ahmet telli;
çocuksun sen öyle mi, peki
her ayrılıkta bozulan imlanın alfabesi kaç harf,
ve üç ayrı \h sessizlerine malik mi…,
ah tabi elvedalar, hoş/çakal sevgilimler,
ve her türlü tövbenin yüz karası…,
sözünden dönenin önde gidenlerine râm,
kahpelerin devranı,
kibarlıkların bitlenmiş arap saçını
ve ayıkla pirincin taşını şimdi hadi...,
yüz hatlarımızda bekleyen tebessümler,
gözlerimi mesken tutmuş…,
vakitsiz ecel gibi buruşmuş,
yalandan güz ve alaycı yüzler,
mevsimsiz göçler,
küfürü hüner sayanların emmisi,
beri gel sen de,
tek sevdiğin babanla beraber can yücel,
sevdiğim kadar sevilirim öyle mi,
salağın en salağı,
buysa hayat, bu hayatın yedi sülalesi,
istanbulun ta yedi tepesi,
ki dibi tutmuş bir kere
akdeniz kokusunun dahi…,
çukulatadan beklene dursun seretonin,
harman yerindeki yanık tenin
yerini tutacak tarımsal/kırsal kalkınma,
öyle mi…,
tabi tabi bekleyelim,
sirkecideki han hamallarının sırtındaki,
küfe ip izlerinin helali olan,
ayran aşı kadar,
içimize aş olacak ha…,
emekçilerin emekleri;
ara ki bulasın artık,
yılan dilli kısaltmalarda o yaşama sevincini,
kulağına fısıldasam
ve bak alınma ama istanbul,
nefesin anason ve uluorta
döl bereketi kokuyor,
egenin kucağına akıyor bakteri kominleri,
gözlerimin tirilyesi,
zeytinin karası,
kokuşmuş ölüüüüüüüü sardalya,
ve ha sendeki ben,
ha bendeki sen din kardeşim,
al sendeki beni,
vur bendeki sana,
karma karışık artık bizim mahalle,
kördüğüm,
ortaya tepside şöyle karışık yaptırıyoruz malum…,
ve çok kutuplu/kalp kaçağı,
elektrik akımından cereyan alan ocaklarda,
çingene sarmaşığı ve sırnaşık
pişkin yüzsüzlükler…,
yanık kozada erdemler
ve mecalsiz kelebek olmaya,
tırtıldan iyi niyetler…,
kabahatler olmuş birer piç ki sorma desen,
kim bana diyor, diyor güzel kardeşim…,
ve kimse haliyle nüfusuna almıyor;
sittin senedir bitmeyen bakla takla devranı,
yere bat e mi…,
örülmüş ağına düştük cümleten zehirli örümceğin,
ki panzehir ne mi,
ah ayol o da sorulur mu,
aşk olsun; aşk elbet,
kimimiz var ki kendimizden başka diyerek…,
öfkelerimiz en çok kendimize olmalı,
bunu bilseydik hiç değilse keşke,
ah neredesin,
korkuyla ümit arasında durmaya muktedir,
muvazene/denge,
neredesin irade ve
karar kılmışlık
ve kıyam mukavemeti,
öz disiplin,
ah;
şarap göğüslü atmaca
30.09.2023 - 02:52raylı sistemin ve metronun hangi trenine binsem,
ve gerek otursam gerekse ayakta kalsam sensiz,
bindiğim vagon ya hüzün ya kahır taşıyor sessiz,
hangi istasyonda ineceğimin bir önemi kalmıyor
ve indiğim istasyonda iniyor,
o kahır ve o hüzün de benimle…,
ki heves hırsızı dağılmış zihnim;
ve/us/
us/lu dur aklım...,
her gece saat yârimde,
içimde bir çiçek silkelenir
ve turuncu gül polenleri…,
duyulabilen yegâne ses olan nefesimin
sığındığı genzimi yakarak,
o cin ali koşarak saatleri geri alır,
ve kendine yalan söylemeyi sever,
kızçelerin ip atladığı gibi bir rahatlıkla…,
masal bulamacı işte;
her gece saat tam yârimde,
bir şiir;
cibinliğini çeker paravanın arkasında
ve son dizesini yazmadan,
kendine koşar yalın ayaklarıyla…,
ki yazgıları ortak ve bir noktaya bakan gözlerde,
hani; karları erimeye yüz tutmuş bir korunun,
ağaç dalları arasından süzülen
o solgun gün ışığı hüzmesi altındaki,
kamaşıklıkla,
kırk yamalı paltosuna bürünmüş ve,
yuva sıcaklığından geçmiş bir evsizin,
bağrı yufkalığınca,
üşümek ister dizeler…,
sonra;
sayıklamalar kesilir/ayıklanır
düşün o hayra yoracak yerleri,
geriye kalan kâbuslarından…,
her gece saat yârimde,
usulca sarılıp kendime
her mahluk gibi,
içimdeki hep aynı afacan kul iştiyakıyla,
uyuya kalırım,
acaba bu gece mi vuslat,
sorusu kalbimde…,
beşer idrakinin üstünde kocaman
ve geniş asuman katları,
açar her garip gibi bana da kapılarını;
her an ilk an,
her an ilk olur...,
her gece saat yârimi gösterdiğinde,
yüzümden nöbetçi bir bulut geçer
zoraki gülümseyerek,
sedir üstündeki eski bir şilteye uzanır gibi
sarılırım kendime ve,
kendimden başka kimim var farkındalığına,
dolaş ha/sarmaş… ha/dolaş...,
ne kendime kıyabilirim,
ne de beni bana mutlak terk etmeyenin,
beni sevdiği gibi, o/nu sevebilirim…,
amenna ve eyvallah da,
yok işte benim neyleyim,
tuzu kuru ve hırpalanmamış
ve yaslandığı istinâd duvarı nizamî
ve el/itlerden himaye görmüş,
kitapsız mütedeyyin bir yüreğim...,
martı
30.09.2023 - 02:50XXIV
lokması kursağında kalmış bir mavi güvercin,
kanat çırpmaya çalışıyordu ki,
çapalı bir rüzgar sardı her yanını,
artık kanatlarını alabildiğine açmış
ve süzülüyordu maviliklerde,
gözle görülemeyecek kadar yukarılarda;
ki payına irtifanın yüksek olanı düşmüştü,
o bilmem kaç fitin halvetinde…,
sana düşen aşıklar sevgili güvercin,
ve fakat tekrar tekrar vakîdir ki,
ne ezalar ne cefalar çekti,
ne acılara katlandı; keder elinde,
tabiatında var bu senin farklı olamazsın,
ki can yakmaya elbette taksirlisin,
ama gel gör ki,
yanmadan bilinmezsin sen,
kızıl kor ateşinde…;
uykuyla uyanıklık arasında gördüm seni
bir zuhurat gibi her seferinde aşk,
ağır göz kapaklarımda, yokluğun kafes,
yokluğun kahır, yokluğun; tenha…,
ve kanatlanamadım hiç katına,
uykuyla uyanıklık arasındaydım,
koskoca tekrarsız ömürler geçiyor,
kayıp nesiller jelatini açılmadan
göçen nesillere ekleniyor,
ah senin yüzün kuzeydoğuya,
benim yüzümse güneybatıya dönük…,
daha ne vakte dek bekleşelim, yeniden
bir zaman dilimi daha verilir mi bize diye,
umutlanan gözbebeklerimiz
ve tükenen yüreklerimizle be hey dost…,
kendi haline terk ettin nicedir sen cemiyeti de,
tutmaz oldun ellerimizden,
ve gülmüyorsun artık bahtımızın yıldızı gibi yüzlerimize,
oysa ruhlarımızın çektiği acılara tanıksın,
kovulduk mu kapından yani söyle;
merhameti, merhametlilerin
en merhametlisinden,
ilhamla almış aşk..,
onca mülevvesliğin üstüne,
kibrimin yerine tevazuyu öldürürken;
adını andım…,
hiç korkmadan allahtan ve
utanç içinde bile kalmadan insanlara karşı,
yılanlardan ve korunaklarımı saran
kara böceklerden sakınma ihtiyâdı
duymayacak kadar mağrur ve
dikey tutumluydum bilirsin,
senin yanındayken bile…,
her daim huzurunda olduğumu bile bile,
ah incitmediğim cihetini bırakmadım vefanın,
ki insanca pek insancaydı sorarsan,
alemlerin özeti olmanın temsil
yüklüsünden beklenecek muhabbet…,
nerdesin;
mesafelerin buncasını aşamazdım
girmeseydin kollarıma ve şimdi,
koyma kendimi özlemek yoksunluğu
içinde ah nola/yâr…,
martı
30.09.2023 - 02:48XXIV
lokması kursağında kalmış bir mavi güvercin,
kanat çırpmaya çalışıyordu ki,
çapalı bir rüzgar sardı her yanını,
artık kanatlarını alabildiğine açmış
ve süzülüyordu maviliklerde,
gözle görülemeyecek kadar yukarılarda;
ki payına irtifanın yüksek olanı düşmüştü,
o bilmem kaç fitin halvetinde…,
sana düşen aşıklar sevgili güvercin,
ve fakat tekrar tekrar vakîdir ki,
ne ezalar ne cefalar çekti,
ne acılara katlandı; keder elinde,
tabiatında var bu senin farklı olamazsın,
ki can yakmaya elbette taksirlisin,
ama gel gör ki,
yanmadan bilinmezsin sen,
kızıl kor ateşinde…;
uykuyla uyanıklık arasında gördüm seni
bir zuhurat gibi her seferinde aşk,
ağır göz kapaklarımda, yokluğun kafes,
yokluğun kahır, yokluğun; tenha…,
ve kanatlanamadım hiç katına,
uykuyla uyanıklık arasındaydım,
koskoca tekrarsız ömürler geçiyor,
kayıp nesiller jelatini açılmadan
göçen nesillere ekleniyor,
ah senin yüzün kuzeydoğuya,
benim yüzümse güneybatıya dönük…,
daha ne vakte dek bekleşelim, yeniden
bir zaman dilimi daha verilir mi bize diye,
umutlanan gözbebeklerimiz
ve tükenen yüreklerimizle be hey dost…,
kendi haline terk ettin nicedir sen cemiyeti de,
tutmaz oldun ellerimizden,
ve gülmüyorsun artık bahtımızın yıldızı gibi yüzlerimize,
oysa ruhlarımızın çektiği acılara tanıksın,
kovulduk mu kapından yani söyle;
merhameti, merhametlilerin
en merhametlisinden,
ilhamla almış aşk..,
onca mülevvesliğin üstüne,
kibrimin yerine tevazuyu öldürürken;
adını andım…,
hiç korkmadan allahtan ve
utanç içinde bile kalmadan insanlara karşı,
yılanlardan ve korunaklarımı saran
kara böceklerden sakınma ihtiyâdı
duymayacak kadar mağrur ve
dikey tutumluydum bilirsin,
senin yanındayken bile…,
her daim huzurunda olduğumu bile bile,
ah incitmediğim cihetini bırakmadım vefanın,
ki insanca pek insancaydı sorarsan,
alemlerin özeti olmanın temsil
yüklüsünden beklenecek muhabbet…,
nerdesin;
mesafelerin buncasını aşamazdım
girmeseydin kollarıma ve şimdi,
koyma kendimi özlemek yoksunluğu
içinde ah nola/yâr…,
raylı sistemin ve metronun hangi trenine binsem,
ve gerek otursam gerekse ayakta kalsam sensiz,
bindiğim vagon ya hüzün ya kahır taşıyor sessiz,
hangi istasyonda ineceğimin bir önemi kalmıyor
ve indiğim istasyonda iniyor,
o kahır ve o hüzün de benimle…,
ki heves hırsızı dağılmış zihnim;
ve/us/
us/lu dur aklım...,
her gece saat yârimde,
içimde bir çiçek silkelenir
ve turuncu gül polenleri…,
duyulabilen yegâne ses olan nefesimin
sığındığı genzimi yakarak,
o cin ali koşarak saatleri geri alır,
ve kendine yalan söylemeyi sever,
kızçelerin ip atladığı gibi bir rahatlıkla…,
masal bulamacı işte;
her gece saat tam yârimde,
bir şiir;
cibinliğini çeker paravanın arkasında
ve son dizesini yazmadan,
kendine koşar yalın ayaklarıyla…,
ki yazgıları ortak ve bir noktaya bakan gözlerde,
hani; karları erimeye yüz tutmuş bir korunun,
ağaç dalları arasından süzülen
o solgun gün ışığı hüzmesi altındaki,
kamaşıklıkla,
kırk yamalı paltosuna bürünmüş ve,
yuva sıcaklığından geçmiş bir evsizin,
bağrı yufkalığınca,
üşümek ister dizeler…,
sonra;
sayıklamalar kesilir/ayıklanır
düşün o hayra yoracak yerleri,
geriye kalan kâbuslarından…,
her gece saat yârimde,
usulca sarılıp kendime
her mahluk gibi,
içimdeki hep aynı afacan kul iştiyakıyla,
uyuya kalırım,
acaba bu gece mi vuslat,
sorusu kalbimde…,
beşer idrakinin üstünde kocaman
ve geniş asuman katları,
açar her garip gibi bana da kapılarını;
her an ilk an,
her an ilk olur...,
her gece saat yârimi gösterdiğinde,
yüzümden nöbetçi bir bulut geçer
zoraki gülümseyerek,
sedir üstündeki eski bir şilteye uzanır gibi
sarılırım kendime ve,
kendimden başka kimim var farkındalığına,
dolaş ha/sarmaş… ha/dolaş...,
ne kendime kıyabilirim,
ne de beni bana mutlak terk etmeyenin,
beni sevdiği gibi, o/nu sevebilirim…,
amenna ve eyvallah da,
yok işte benim neyleyim,
tuzu kuru ve hırpalanmamış
ve yaslandığı istinâd duvarı nizamî
ve el/itlerden himaye görmüş,
kitapsız mütedeyyin bir yüreğim...,
ah sen de;
üzümler kadar beyaz ellerin için derken,
üzgünümleri ve tatlanmış üzümlerin
tatlı bağ bozumu telaşesini,
külahıma anlat pablo neruda,
anlat anlat hacet deflerini;
ki metal kırpıntısı ve
kalıptan/tornadan çıkmış,
tek tipleşen kalpler taşlaşa ve
pıhtılaşa dursun kan k/ayıplarımız…,
ha diriliş mi, bana ulaşan sesidir çapanın,
reyhanîden destur almış bir gurbetçinin;
ağır başlı nefesidir…,
zamanelerin zıpçıktı kuşaklı
yürek kapılarını kapayan dijital çığ,
siber koru,
karın örttüğü büyük apdest değil mi…,
bu nasıl krizantemdir kardeşim;
incinmişliğimi daha nereye kadar,
kan kusarken kızılcık şurubu içmişliğe verebilirim,
gel bakalım sen de ahmet telli;
çocuksun sen öyle mi, peki
her ayrılıkta bozulan imlanın alfabesi kaç harf,
ve üç ayrı \h sessizlerine malik mi…,
ah tabi elvedalar, hoş/çakal sevgilimler,
ve her türlü tövbenin yüz karası…,
sözünden dönenin önde gidenlerine râm,
kahpelerin devranı,
kibarlıkların bitlenmiş arap saçını
ve ayıkla pirincin taşını şimdi hadi...,
yüz hatlarımızda bekleyen tebessümler,
gözlerimi mesken tutmuş…,
vakitsiz ecel gibi buruşmuş,
yalandan güz ve alaycı yüzler,
mevsimsiz göçler,
küfürü hüner sayanların emmisi,
beri gel sen de,
tek sevdiğin babanla beraber can yücel,
sevdiğim kadar sevilirim öyle mi,
salağın en salağı,
buysa hayat, bu hayatın yedi sülalesi,
istanbulun ta yedi tepesi,
ki dibi tutmuş bir kere
akdeniz kokusunun dahi…,
çukulatadan beklene dursun seretonin,
harman yerindeki yanık tenin
yerini tutacak tarımsal/kırsal kalkınma,
öyle mi…,
tabi tabi bekleyelim,
sirkecideki han hamallarının sırtındaki,
küfe ip izlerinin helali olan,
ayran aşı kadar,
içimize aş olacak ha…,
emekçilerin emekleri;
ara ki bulasın artık,
yılan dilli kısaltmalarda o yaşama sevincini,
kulağına fısıldasam
ve bak alınma ama istanbul,
nefesin anason ve uluorta
döl bereketi kokuyor,
egenin kucağına akıyor bakteri kominleri,
gözlerimin tirilyesi,
zeytinin karası,
kokuşmuş ölüüüüüüüü sardalya,
ve ha sendeki ben,
ha bendeki sen din kardeşim,
al sendeki beni,
vur bendeki sana,
karma karışık artık bizim mahalle,
kördüğüm,
ortaya tepside şöyle karışık yaptırıyoruz malum…,
ve çok kutuplu/kalp kaçağı,
elektrik akımından cereyan alan ocaklarda,
çingene sarmaşığı ve sırnaşık
pişkin yüzsüzlükler…,
yanık kozada erdemler
ve mecalsiz kelebek olmaya,
tırtıldan iyi niyetler…,
kabahatler olmuş birer piç ki sorma desen,
kim bana diyor, diyor güzel kardeşim…,
ve kimse haliyle nüfusuna almıyor;
sittin senedir bitmeyen bakla takla devranı,
yere bat e mi…,
örülmüş ağına düştük cümleten zehirli örümceğin,
ki panzehir ne mi,
ah ayol o da sorulur mu,
aşk olsun; aşk elbet,
kimimiz var ki kendimizden başka diyerek…,
öfkelerimiz en çok kendimize olmalı,
bunu bilseydik hiç değilse keşke,
ah neredesin,
korkuyla ümit arasında durmaya muktedir,
muvazene/denge,
neredesin irade ve
karar kılmışlık
ve kıyam mukavemeti,
öz disiplin,
ah;
seyrani
29.09.2023 - 05:42Hak yoluna gidenlerin
Asa olsam ellerine
Er pir vasfın edenlerin
Kurban olsam dillerine
Torunuyuz bir dedenin
Tohumuyuz bir bedenin
Münkir ile ceng edenin
Silah olsam ellerine
Bir üstada olsam çırak
Bir olurdu yakın ırak
Kemiğimi yapsa tarak
Yâr zülfünün tellerine
Bir kâmilin yolun tutsam
Aşk oduna yanıp tütsem
Bülbül gibi feryat etsem
Muhabbetin güllerine
Vücudumu kavursalar
Yönüm yâre çevirseler
Harman gibi savursalar
Muhabbetin yellerine
Seyranî kaldır parmağın
Vaktidir Hakka durmağın
Deryaya akan ırmağın
Katre olsam sellerine
yazarın hakkını, okurun emeği öder.
19.09.2023 - 01:05OECD verilerine göre, Türkiye’deki yetişkinlerin %40’ı okuduğu en basit metni bile anlayamıyor.
Bu veriye göre, Türkiye’deki yetişkinlerin %85’i ile bir tartışmaya girmenin anlamı yok. Zira sizin fikrinizi anlayabilecek seviyede değiller.
Yine aynı şekilde, entelektüel bir metni anlayıp çözebilecek yahut bir konuda araştırma yapabilecek Türk yetişkinlerinin oranı %3.
İşin içine kanıta dayalı argümanları değerlendirebilmek ve karşıt görüşlere bakarak bir sentez yapabilmek girince bu oran %1’in altında.
Yani Twitter’da neden yazdıklarımız anlaşılmıyor diyorsanız, sebebi bu.
Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz?
19.09.2023 - 00:45tuna boylarına, Türk düşlerinin diyarına selam olsun,
Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz?
13.09.2023 - 19:09davranışlarınızın sesi öyle yüksek ki, ne söylediğinizi duyamıyorum...
youtube
10.09.2023 - 23:36https://www.dr.com.tr/kitap/taksim/edebiyat/siir/turk-siiri/urunno=0002052614001
https://www.youtube.com/channel/UCt4zeuBFvVmEcG45yz9T66g
Hatemü'l Enbiya
07.09.2023 - 01:05peygamberlerin hatemince,
yetim tebessümleri yerleştirdiğimde yüzüme,
ne zaman yürek boşluğumun duvarına,
bir çivi çakılmak istense,
o duvar tutmuyordu çiviyi,
belki,
sadece noksan bir resimdim
ümmete reva görülmüş şu kırık çerçevede...,
ki kardeşim dediğiniz benden size,
ancak hicâb olur sadece,
nolaydı olaydınız kıyamadığım…,
sizde olmak ve hissedebilmek için sizi,
koparıp deste deste takvimleri de,
nice rivayetler mi okumalı,
nice mevlûd kandili pastaları mı kesmeli
bilmem ki,
bu ahir zaman ertesinde,
yeni dileklere;
yedi kat semanın,
mütemadî senalı melekleri,
ayrı/ayrı amin diyebileydi keşke;
çarpışan beşerî çıkarların,
kükürt kokularına bakmadan…,
ki başka bir baharda;
toplayıp satır aralarından,
hayalet bir şehri uyandırmadan ve,
zihin kıvrımlarımı süslemeden,
veballi ayaklarımın parmak uçlarına basarak
utangaç tebessümlerle,
sessizce şiirler yazarım ben size…,
nebevî nefesinizin siy/ah hırkası,
sarsın ne olur; şaşkın yüzümü,
sonsuzlukta açılan iftar sofranızda…,
yağmur duaları kifayetsizken,
bir mücrimin muhabbet gözyaşlarıyla,
gözlerimi nazarınıza temaslayıp,
cemalinize teslim edebilmektir
ruhumu niyazım...,
ah;
şiirimsi
07.09.2023 - 01:01kendi yazdığı şiirimtırak zırvaları beğenmek kadar eblehlik düzeyinde olan bir "akıl", eve bu "akı"l; allahın kitabında beyan buyurduğu, akletmez misiniz hitabının muhatabı bir akıl olabilir mi... hiç sanmıyorum... :)
ege
07.09.2023 - 00:54XXI
sen yesribte ege, hirada gece, kisrada ecelsin,
oku/da hecesin sen, beni kelime yapan,
tutsak yapan beni; beni sen…,
yudum yudum suyumsun, iç ferahlatan berrak;
harika bir insan oluyorum hatırımda sen varsan,
ve bahtıma iki yanı ağaçlı yollar düşüyor hep,
ah;
doğu
30.08.2023 - 19:06kökleri doğuda kadim medeniyetimizin mimarı ecdadın yüce ruhuna, nil nehri görüntüleri ile hediyedir...
batı
30.08.2023 - 18:56düşlerimizi gördüğümüz, tuna nehri görüntüleriyle, batıya bakan evladı fatihanın yüce ruhuna ithafen...
şehit
30.08.2023 - 18:36kurtuluş mücadelesi şehid ve gazilerinin ruhuna hediyedir...
mümkün
29.08.2023 - 01:59avcının sağ manipülasyonu,
karacanın gözlerinin nemli tortusu,
büyülü su, fakat;
düşe kalka kat edilen yolların,
hangisine pay düşmemiştir,
o en yakın vuslattan…,
bir zahter tanesi kadar külfet olsaydı keşke;
kara kışta buza kesen dipsizlikten çıkış,
siy/ah doruklarını aşmak kaf dağının,
ve hazza kölelikten azad oluş,
ah;
ah ki çöllerin avareliğinde körebelik…,
dalı yaprağı budanık kalmanın hicâbı ve,
bini bir para etmeyecek
ömür yangını pişmanlıklar
gel/geç/likteyken,
bütün bildiklerini bir okyanus nazarda unutmak
mümkünlü;
bir yadigâr kutsalı
ve vaktin emaneti olaydı bu nazar…,
nolaydı,
her yönün çıkmazı bir secdede nihayet bulaydı;
ah;
kundak kokulu bebek masumluğuyla bulmak yokluğu,
ve gözyaşlarıyla yürek katranını yıkamak dem be dem;
zamanın sarkacında umut tohumları çatlasa,
tufan sonrası durulan umman;
kalpte bir ab/ı hayat katresi olsa…,
ve konma/göçme aleminin ayrılıkları,
için için,
içine akan bir ırmak,
ah kardeş payı edilen saatlerde,
ömür biriktirmek,
mümkünlü olaydı;
ah nolaydı...,
Toplam 718 mesaj bulundu