Tuna Kafkas Adlı Üyenin Nedir Yazıları - Anto ...

  • gözde

    11.01.2024 - 11:31

    evet biliyorum,
    yaşam kızgın bir tavuskuşu aramızda,
    tüylerindeki gökkuşağını başımıza kakan,

    ve öyleyse sizlerde duyun ulan,
    müstafiyim artık bu,
    hayata pantolonun paçasından bakan magandaların,
    ve akşam sofrasına bir arada oturamayan
    aileliği kütükte kalmışların ve
    aşkını vatanı bilmeyen,
    gözdelik ve ikbal peşindeki
    dilberlerin davasından,
    ah;

  • akıl tutulması

    11.01.2024 - 11:26

    sen kurban derisinden bir seccadede,
    ben namaz tahtasında bir derviştim,
    ve medine gülü çayı dolu bir kadehi yudumlarken,
    sen; sonsuzluğa ç/ağlayan bir ırmaktın,
    kaparken muhabbete gözlerini ben,
    kara üzüm şırasını dileyen bir sermesttim…,

    ve yürüdüm takalar boyu,
    içine balıkların takıldığı,
    ağ ağ örülmüş kıyıların içinden geçtim;
    çırpın, çırpın çırpınarak...,
    ki takvimleri didik didik eden martıyım,
    çözdüm düğümlerini gemicilerin,

    ve yürek ne zaman,
    ibrikten,
    bal şerbetli kahve köpüğünü,
    damla damla, yavaş yavaş
    usul usul,
    süzüm süzüm süzülerek içse…,
    hayat;
    yüksekten engine inmek gibi,
    aklını yitirmiş bir şelale olup köpüre köpüre
    ve deli kudretli bir devinimle akarak,
    iç telaştan azade itminana kavuşup,
    temkin sahibi ve ağırbaşlı bir vakarla,
    sekinet buluyor…,

    /ah kaçırma gözlerini benden
    bal köpüğü; sohbetini tattım bir defa
    ve kalbimde bir dolunay bakışıyla,
    yüzünün mehtabına giden yakamozun yolunda,
    iki turkuaz porselen kırdım…,

    bu karanlık okyanus
    nihayet gözlerini açtı,
    /ah ayın on dördüm,
    affet…,
    açlıkla terbiye oluyorum,
    ayyaş bir nefes gibi kokarak,
    sensizim,
    ve öyle görünüyor ki özlemiş olmalıyım…,
    bunca değersizlik hisli ve,
    kırık dökük sızım sızım,
    iç çekmelerimden belli,

    bu, /yeniden kavuşmaya itikadı bozuk dünyanın,
    sevda manastırında,
    yokluğunun kırbaçladığı bir besteyle,
    içime uşşâk makamında düşen şarkısın sen,
    neden anlamıyorsun…,

  • ikaz

    11.01.2024 - 11:06

    nasıl keyifler :)
    sabahınıza bir kaç mısra yollamak istedim...,

    çiziyorum şimdi zihnimin anlayış bekleyen
    açıklamalarının altını ve tutmayan hesapların
    dört işlemini yapmayı deniyorken,
    ikaz lambaları yanıyor her adım başı
    ve oyuncakları hayatlarımızın,
    alt üst alt üst alt üst etmede hayatlarımızı,
    ah;

  • kafes

    11.01.2024 - 10:54

    yaradanın herkese uzanan ve
    ışıldayan kolları vardır,
    anladım ki;
    umut insanın en karmaşık güzelliğidir,
    peki o halde dahi,
    içimdeki şeytanın yollarına,
    kırmızı halılar seren kim…

    ki sonunda tükürdüm kalbimi,
    ağzımda çivit mavi boya tadı,
    süzüldü gözyaşı gibi,
    dudağımın kenarından çeneme,
    veremli bir aşkın ağzından,
    gül kusması misal...,

    bakışlarımı yaşama diktiğim gün,
    kara kuru,
    soğuk bir şubat öğlesi,
    kanadından yedi tüyü yolunmuş martının,
    doymuştu kalbi özgürlüğe…,
    kafese susamıştı...,
    ah,

    ve kundaklayıp yazgımı
    bir cami avlusuna bırakamadım…,
    dinmek de bilmedi yasım,
    ki hiç mi uzanmaz irşâd/işaret ehli ellerin,
    kalbimin üstüne yârenim...,

    nasıl ki ölüm erenler meşrebidir,
    ve nasıl ki merhum ve merhumeler,
    erlerce defnedilir…,
    nûr içinde yol al kabrinde sen de,
    faili meşhur bir menzile kurban giden,
    alnı kınalı ve kozmik aşk,
    ah;

  • afet rezerv alanı

    11.01.2024 - 10:42

    ki giderken ben de,
    içine
    bükülen
    çiçek gibi
    küserim…,
    göz kapağıma göz
    ....... değmesin o an…,
    serpilsin yüreğime,
    ...................... köz…;
    aralık göğüs kafesimin
    ........................ kapısı,
    ..........içerime kar yağıyor…,
    ah;

    sonsuzluk gibi,
    sonsuza kadar…,
    ...........................sus zamanı,
    ....kendini kırıştıran kumaşla kaplı,
    .......................................kalbim…,
    solgun,
    aşkı aşındırmış sevmekten bitkin…,
    ..........................yasıma el sürmeyesin,
    ........................ufalansın ellerinde gönlüm,
    ...............................üzgünüm,
    unut zamanı
    afet aşk…,
    ah,

  • lake house / göl evi

    10.01.2024 - 20:49

    altında kaldığını sandığın çığın,
    ne denli nefesinle eriyip giden,
    kar tanecikleri olduğunu görerek,
    ov o karlarla,
    aşkın narkozu altında,
    uyuşturduğun vicdanını arkadaşım ki;
    daima yan çıktığımız benliğe vedamız,
    bir yeni selama merhaba olsun…,
    ve,
    hiç muhabbetten aciz kalmasın hayatlarımız;

    ki bilirsin,
    ellerimize tutuşturulmuş avuntular
    ve oyuncakların hiçbiri tesellimiz olmadı…,
    zaaflara vedalar nasuh mertliğinde,
    merhabalarsa, diriltici kılabiliyorsa anlamlı;

    şu beyanlarım deklarasyonum olsun ki insanlığa,
    vardığım menzillerden biri de ey yâren,
    aşkta talepsiz olmaktı…;
    ama biliyorum,
    içgörünün tebliğini;
    benliği bilmek isteğidir kavuran o meşhur ben/i…,
    ve hakikatine ermek istemektir yakıcı olan özünde,
    ortadaki tüm medeniyet mefkûrelerinde,
    oysa marifet eriyebilmek emelidir zerrelikte…,
    ve tepeden tırnağa niyaza değer olan da budur,
    anlıyor musun dilimi…,

    ki dingin bir gölün sularında,
    nazlı nazlı süzülerek yüzen
    bir kuğu zarafetiyle,
    geldin ömrüme sen hekimlerin hekimi…,

    bakışlarım bulanıktı,
    ve derinliğini su sarmaşıkları sarmıştı,
    sense yok diyordun gözlerime bakarak
    böyle bir renk, yok…;

  • sicil

    10.01.2024 - 16:51

    üzerine yağmur çiseleyen
    bir eski zaman bedestenindeydim,
    idrakime iyi gelecek şifalı bitkiler,
    eczalar arıyordum aktar aktar;
    sen garibin sırtındaki mintan ile
    yoksulun sofrasındaki çorbanın
    buğusu kadar azizsin hekimim;

    ve aşk, bacak kadar çocuksun
    hep/hep oyuncaksız,
    gurebanın doğum günü kadar münzevi
    ve ölüm anı gibi tenha gelensin sen,
    kabukta yara; külde kor aşk…,

    okyanuslar altındaki mercanların
    su yüzüne çıkan inlemeleri kadardı
    halime şikayetim, suskun ve kırgındım
    en çok da kendime…,
    ve kuruyordu yaprak yaprak bahar gözümde,
    lisansız kalmıştım ve sürgüne yollanmış
    bir sicili bozuktum,

  • sadaka

    10.01.2024 - 16:45

    paha biçilmez meskenlerde süren
    feri geçmiş şömine hayatlarda,
    o isli camdan ışıyan cılız alev,
    ne kadar aydınlık verebilirdi
    yavan ilgili bireylerin odalarına,
    bu hangi devirde görülmüş,
    sanalı hakikatli bir firdevs…,

    yatağına alabildiğine kırgın
    ve suyu zehir akan bir nehrin
    arsız dereleri yoldan çıkmışken,
    en kritik dönemecinde hayat
    bağrımda ecinnîler reçetesi
    bir muska gibi taşınırken,
    ruhu ve cismi ayrı yönlere
    aksak bir keklikken ben ve,
    göğün kirpiklerinin metanol
    yağmur kıymıklarına sımsıkı
    sarılmış zifîr gecenin ağarmasını
    öylece beklerken,
    ki göğüs kafesim uzlaşmasızken
    bütün kandillerin söndüğü bu çağla,
    ve yaşama sevinci özünün çekildiği,
    olgunluk evresi tenhalığında,
    inzivasına bigâne bir zavallıyken,
    mülevves yürek patikasından,
    meçhuller uçurumuna müflisçe
    yol hazırlığı yapa dururken;
    çırpınıyordu gözlerimde varlığına
    iknasız tuzlu bir deniz akmamak için
    ummanına senin, saklı
    illiyyunum;

    ki bir yandan yalvar yakar
    ve fakat ne istediğini bilmez halde
    huzuruna çıkarken alemlerin rabbinin,
    ve çağrısı tamam olmuşken…;
    eski bir seccadenin yorgun alnını
    öpüyordu hükümsüzlüğüm…

    ki kalbim,
    şiir çöplüğüm ah;
    ne çok yazılmış,
    ve yazılmamış dizelerim,

    şimdi ayak seslerinizi dinleyip,
    sonra kapansam kanayan dizlerinize
    ve aşkı yazdıran elleri öpsem şimdi,
    öpebilsem…,

    ki üstünü örttüğüm her acım,
    bir gece yarısı üstü açık kalan
    bilincin altını üstüne getiren
    hırsızken...,

    içim;
    alt çekmecenin en çıfıt tıkılmışı
    ve ucu saçak saçak suda yüzen
    bir halat gibi,
    kocamış kutsal balıkların geçtiği
    yosun tutmuş yoldayken içim…,
    bir düşkün silueti yansır
    aynada bana bakan; bana…,

    ve ağlayan bir tebessümü,
    brunonun sabîsine yamayan
    rüya çöplüğüm;
    ne çok görülmüş ve
    hayal meyal tasalı kâbuslarım,
    bir sırdaş adı sayıklıyor şimdi
    dilsiz dudaklarım…,

    ey rabbim,
    yolda kalmış susuzların
    imdadına koşar yardımın ve,
    anımsaması imkansız bir rüyada,
    muhabbete verilmiş bir sadaka
    olur kalbim...,
    ah;

  • Fîrak

    10.01.2024 - 16:31

    elleri boğum boğum bir çocuk uçurtma uçurur,
    ve mavi uçurtma, pamuk bir buluta aşık olur,
    yüzü kırış kırış bir adam erik toplar,
    bir nine eriği tuza banar,
    kalbi;
    yamamaktan yorulmuş bir iffetli dul,
    kabristan ziyaretinden çıkar…,

    düş buya,
    bir ormanın içindeki mezarını bul dediğin,
    anacığım şiir yazar,
    ki garipsenmesin;
    böylesi özlemek ve
    böylesi sevmek…,

    bir dağ ardındaki cevizin,
    en erişilmez dalına,
    as uykunu kalplerin tabîbi,
    tatlı bir rüya dolsun gözkapaklarına…,

    ey aşk;
    soylu sevdalara yakışmaz
    yalandan kefen giymeler,
    varsın ipil ipil yağsın üstümüze firak,
    nasısa gezinirsin sen bu sakar taşranın,
    gül bahçelerinde sağnak sağnak,
    ah;

  • tuhafına gitmek

    10.01.2024 - 16:29

    boyu dahi orta yollu, bal lisanlı, serzâkir,
    aç bir martı kadar utangaç, müstağni ve delişmen,
    güleç yüzlü, gül yüzlü ve,
    efkârlı bir göçebe konak ateşinin közlerine inat;
    başına buyruk o heybetli erciyesin,
    doruğundan gelen kar suları kadar,
    coşkulu ve vefa alemi ruhlu ve,
    bir dergâh asudeliğindeki
    vadi kuytularında şırıldayıp duran,
    buz gibi ve içimi doyumsuz,
    kendiyle halvette akan,
    bir ince nakışlı keder deresi…,
    ve sevdalı süreyya gözlerin ışıltısını,
    ne yıldızlardan, ne aydan, ne de güneşten aldığı,
    bir çift buğulu, ve lapis lazuli gözde;
    bütün bildiklerini unutan ve,
    aşkı kendinde kayboluş bilen kalbiyle,
    bu yanık anız tarlası yüreğe
    ve nadasa bırakılmış gariban bir gönle,
    çisil çisil ve ansızın yağan
    bir rahmet olan,
    can/an;

    her hevesi boğazında düğüm düğüm,
    ser verilip sır verilmemiş,
    tedaviye cevap vermeyeceği belli
    bir maraza düçârlığın burukluğu ve,
    hicivli bir gülümsemenin yüzü maskelediği,
    yalnızca;
    her rastladığı insanın gözlerindeki
    derinliğe bakabilecek,
    o temiz yüreklilerin farkına varabilecekleri,
    ve böylesine içine düşülmüş
    dermansız haliyle,
    hayatındaki hayatların verdiği
    mukavemetle nefeslerini sürdürebilen,
    dünyalar garibi ve içine kapanık,
    ve fakat yedi kat semaya açık,
    dildâr ve dostunun mihmânı
    özge bir hayat sırtında,
    sendeleyip duran ve yıkılmamak için,
    umut bağlayıp tutunduğu avuntuların,
    bir bir çözülüp dağıldığı ve terk ettiği dipsizlikte,
    ıssız ve kör karanlıkta kalmışlığına
    yanmaktan da malûl,
    pusulası kayıp…,
    perişan göz pınarları kurumuş,
    gücenik ve suskun bir
    can/a,

    hüdâ katından yollanan ilahî bir tesellidir,
    ah;

  • bu defa

    10.01.2024 - 05:01

    ve mayası ikiz tabiatlı keklikle güvercin,
    hem bozkır, hem harman yeri kokar…,
    \iyigeliyorgönülyarasınadenizdenesenrüzgar\

    kanatları birbirine dikili,
    ha keklik/güvercin, ha turna/martı,
    atmaca olamadıktan sonra,
    ne ayrılık türküsü söyleyebilir,
    ne de uçuşur göğe sarmaş/dolaş…,
    ve \iyigelmiyordurgunluğumapiyanonuntuşları\

    gökte bir bulut ağlar turnasına,
    çöplükte muhabbet kırıntısı
    can çekişir martıya,
    kan kaybediyorum kanadımdan
    ve hızlıca düşüyorum,
    düşerken bile uçmayı düşlüyorum,
    ve \budefaölümdenkorkmuyorum\
    ah;

  • mayhoş

    10.01.2024 - 04:57

    bütün kutupların birleştiği yere
    gelir misin benimle desem,
    mesela orta mescid çayhanesinde
    bir sade türk kahvesi içmeye;
    aklın arkada kalmadan,
    kaygılanmadan hiç,
    hiç tasasız, kanatsız, uçan halısız,
    kanayan bir yıldız gibi beyaz izli ışıklarla,
    gelir misin…,

    ikinci cihan harbi kılıç artıklarının kurduğu,
    o şifa evinde yapılan ve hani
    ender vak’alara münhasır,
    son çare iğnesinden beri,
    on sekizinci saat geçiyordu
    ki bittabî on yedimdeydim ve,
    bomboş ve devasa bir bakır kazana,
    şebekesiz bir musluktan sızan damlaların
    aralıksız ve rastgele sesine karışan,
    cebeci bulvarının gece ayazını tetikleyen,
    evsizlere ecel rüzgarın uğultusundan,
    eşşek arılarının kovanı gibiydi başım,

    ve uykulu da değildim, sersemde;
    sadece olmak istediği yerde olamayanın
    darlanması vardı içimde ve fırladım
    nekahet yatağımdan zıpkın gibi…,
    hay aksilik bu ya,
    metro merdivenlerinden duyuyordum,
    trenin kaçtığını,
    yine geciktim evet huy işte,
    her nikbin gibi muhabbete…,

    yağmalanmış, talan edilmiş bir şehrin;
    toza dumana bulanmış bitkileri üstüne inen,
    bir sağnak yağmur gibi yağdın,
    gençliği; cibilliyetsizlerin maktulü
    şakaklarımın aklarına sen,
    ah;

    iliklerime dek bulandığım kirlerimden yıkadın
    ve o yıkıntıdan çıkamazdım sen olmasan,
    ömrümce ne bir han ne de bir kervansaraya
    uğradı yolum, düşe kalka
    bir o yana bir bu yana savruk
    ve yalpalaya yalpalaya attım adımlarımı,
    ki beyaz bastonsuz bir kördüm ve,
    kurtardın hayatımı, işaret diliyle…;

    şimdi şizoid bir ayrılıkta,
    kestim senden adım adım
    uzaklaşan ayaklarımı,
    sana bir daha gelememek için,
    sonra; yeniden diktim…,
    sana yeniden,
    mecburen ve ızdırar içinde koşmak için,
    ve sürüklendim yollarında…;

    yeniden kestim/yeniden diktim
    senden kaç kez gittim,
    ve sana kaç kez vardım/
    unuttum;
    bir mürdümün içindeki kurt gibi
    mayhoş kalbimle…,

    kabul et dostum sen de,
    beceriksiziz ikimizde bu bahsinde bahrin,
    keza karşılaşırız kuytumuzda bile/bile,
    hep çıkıştaki o ışığa bir adım kala...,
    karanlık korkulu bir tünelin,
    kendi sıkışık karanlığına aşık olması gibi,
    küskünüz aydınlığa ve,
    biz ikimiz siy/ah seviyoruz...,

  • mayhoş

    10.01.2024 - 04:57

    bütün kutupların birleştiği yere
    gelir misin benimle desem,
    mesela orta mescid çayhanesinde
    bir sade türk kahvesi içmeye;
    aklın arkada kalmadan,
    kaygılanmadan hiç,
    hiç tasasız, kanatsız, uçan halısız,
    kanayan bir yıldız gibi beyaz izli ışıklarla,
    gelir misin…,

    ikinci cihan harbi kılıç artıklarının kurduğu,
    o şifa evinde yapılan ve hani
    ender vak’alara münhasır,
    son çare iğnesinden beri,
    on sekizinci saat geçiyordu
    ki bittabî on yedimdeydim ve,
    bomboş ve devasa bir bakır kazana,
    şebekesiz bir musluktan sızan damlaların
    aralıksız ve rastgele sesine karışan,
    cebeci bulvarının gece ayazını tetikleyen,
    evsizlere ecel rüzgarın uğultusundan,
    eşşek arılarının kovanı gibiydi başım,

    ve uykulu da değildim, sersemde;
    sadece olmak istediği yerde olamayanın
    darlanması vardı içimde ve fırladım
    nekahet yatağımdan zıpkın gibi…,
    hay aksilik bu ya,
    metro merdivenlerinden duyuyordum,
    trenin kaçtığını,
    yine geciktim evet huy işte,
    her nikbin gibi muhabbete…,

    yağmalanmış, talan edilmiş bir şehrin;
    toza dumana bulanmış bitkileri üstüne inen,
    bir sağnak yağmur gibi yağdın,
    gençliği; cibilliyetsizlerin maktulü
    şakaklarımın aklarına sen,
    ah;

    iliklerime dek bulandığım kirlerimden yıkadın
    ve o yıkıntıdan çıkamazdım sen olmasan,
    ömrümce ne bir han ne de bir kervansaraya
    uğradı yolum, düşe kalka
    bir o yana bir bu yana savruk
    ve yalpalaya yalpalaya attım adımlarımı,
    ki beyaz bastonsuz bir kördüm ve,
    kurtardın hayatımı, işaret diliyle…;

    şimdi şizoid bir ayrılıkta,
    kestim senden adım adım
    uzaklaşan ayaklarımı,
    sana bir daha gelememek için,
    sonra; yeniden diktim…,
    sana yeniden,
    mecburen ve ızdırar içinde koşmak için,
    ve sürüklendim yollarında…;

    yeniden kestim/yeniden diktim
    senden kaç kez gittim,
    ve sana kaç kez vardım/
    unuttum;
    bir mürdümün içindeki kurt gibi
    mayhoş kalbimle…,

    kabul et dostum sen de,
    beceriksiziz ikimizde bu bahsinde bahrin,
    keza karşılaşırız kuytumuzda bile/bile,
    hep çıkıştaki o ışığa bir adım kala...,
    karanlık korkulu bir tünelin,
    kendi sıkışık karanlığına aşık olması gibi,
    küskünüz aydınlığa ve,
    biz ikimiz siy/ah seviyoruz...,

    beyaz bir kağıtsa elbet,
    bir müsveddeye dönüşebilir
    ve kalbimin en ücrasının,
    sağlanabilir teması kalbinle;
    ki kağıdın üstüne boşalmış mürekkep,
    ölü suskunluklar saçabilir pekala,
    beyaz kırışık kağıda...,

  • Kozalak

    10.01.2024 - 04:50

    bağrıma bir akasya ek n'olur...;
    garibem,
    ve kalbimde bir kürek mahkumu saklanır,
    vişne ve nar ağaçlarının arasında…

    işte sesleniyor bana,
    hışırdayan kavakların içinden…;
    üşürsen...,
    içinden orman geçen şiirlerimden
    kozalaklar topla,
    sonra yak bir bir ruhunun hirasında,
    patlasın çıtırdayarak ateş böcekleri;
    ısınırsın...

    duyup da işittiğim o yankılanan sesle,
    içimden geçen ve nereye gittiğini hiç bilmediğim
    o tren,
    kalbimin tünelinde birden duruverir;
    şaşkın bakışlar, şaşılar ve şehlalar
    ve alacalar içinden geçip,
    kaybolmuş mahcup bir sincap gibi,
    yerime otururum bilirsin; cam kenarına,
    ve elimdeki kozalağı uzatırım kondüktöre
    biletsiz şairem, anlasana; garibem...
    seferîyem…
    içinden okyanus geçen böyle bir göz yok,
    ondandır iç sesime dayanamayıp,
    yüz/süz dönüşlerim sana; aşk…,

    ah/ ciğerime bir akasya ek n'olur...

  • eros

    10.01.2024 - 04:39

    gece saat tam on ikiyi vurduğunda,
    gözkapaklarının altında uyuyor mudur
    o koyu/derin mavi göl...,
    boncuktan bir kuş firar edip
    emanet şarkısıyla tam yedi kez
    uğrasın pencerene yâren…,
    yasla başını erenler aşkına omzuma,
    ve ömrümce kaybolma bir yere,
    çek sonsuzluğun esrarını içine,
    alnın değdikçe seccadene…
    olmasam da yarınlarda yanında,
    ışığa aşık pervane böcekleri
    ve müşterek dualar
    doğum günü hediyem olsun sana)}]

    içinden geçen bu iç seslerin gibi,
    bildirdiklerinin hepsinden sonra gelen
    gaflet de olmayaydı,
    ah nolaydı…;

    ve okunu esas kendi kalbine fırlatan aptal eros,
    aşkın kerpeteniyle söküyorum mitolojik çivilerini,
    tek tek...,
    şimdi öp o çivi izlerini
    bir bir...,
    ve seni; artık şizofren bir bulutun
    kendini astığı göğe teslim ediyorum...,

    bilge bir kalbin dizlerine kapanmış kalbimle,
    hıçkırarak ağlamak ve bin yıl sürse de ömrüm,
    hakikatine ş(a\e)hid olarak
    teneşirde gözyaşlarınla yunmak,
    ve evvel giden kabri nurluların
    sırlı ırmağında;
    fenanın hiçliğinden arınmak istiyorum…,
    ah;

  • zahir

    10.01.2024 - 04:31

    ey bütün rotalarımın
    sözleriyle istikamet bulduğu,
    sana attım demir
    ve varsın divânında boğulsun imlâsı kalemimin,
    ama sor bana neden,
    neden bir turuncu gülün suretiyle gelen,
    vuslat sabahının anısıyla böyle haşır neşirim…,

    ah sevgili içim söyle bana;
    bu kendimden habersizlik gafletinden,
    beni paklasın istemezken teneşir bile,
    kurulduğun keder tahtında,
    bu yakınmasız halin ve
    asude memnuniyetli tavrın,
    hangi mukaddes kabulden gelir,
    söyle…,

    ve zihnimde kandiller söndüğünde,
    kuytumdan bakınca insanlar,
    karınca misal,
    yüzümü cama yaslar izlerim onları,
    hayat;
    aynı filmi yüz milyon kez oynatır,
    herkes kendi yükünü taşır,
    sırtında aşını ve bir başınalığını kalbinde…,

    pencereden bakar hislenirim,
    ufacık tefecik karınca insan…,
    hey hayat;
    ölüyorum an be an,
    ama sor bana neden,
    neden;
    iri tesbihler gibi akıp çenemde toplanır yaşlar,
    sabah namazından dağılan cami cemaatinin
    en arkasında kalmışlığım neden…,

    gün ağarırken huzur esenin avlusunda,
    nicedir süren muhatapsız bir yaşama,
    sabır sebebinden yumuluyken çapaklı gözlerim;
    umur görmüş sesinden,
    nadaslı kalbime akan o kızıl ateş,
    ve işlerken içime gariplere has sesin,
    ah,
    ne vardı hiç doğmayaydı güneş…,

    şimdi ömrümden sesin geçer sabahlarıma,
    bu garip de bizden zahir diyen sesin,
    ki kaç mevsimdir ben kederliyim,
    ve sudan çıkmış bir balık gibi çırpınırım,
    bir kerecik daha sohbetinde olmadan,
    ölmemek için,
    ah;

  • ciğerine işlemek

    10.01.2024 - 04:28

    aşk afişe olmaz,
    öyle kendi halindedir,
    ve anlaşılmak ihtiyacında da değildir,
    dağ başları mekanı,
    kendiyle kalışları sevincidir,
    zamanı dardır,
    gölge edilmeyişten başkaca bir
    ihsan da istemez kimseden,
    yakınlığı kendinedir,

    kabe kadar yakışır heybetine siy/ah senin aşk,
    ve ah/ın vardır,
    sabah ezanları içine işlerken,
    feryadın…,
    tek göz barakan keza koyu siyahtır,

    ah muhabbet demleri daima desturlu hekimim;
    kirpiklerinle siy/ah/a bulanmış bal rengi gözlerin,
    aşk menzilinin bağlısı ve sadakatlisidir senin…,

    ama bilirsin,
    yüze vuran keskin soğuğundan,
    ta ciğerlerde duyulan o ürpertiyle,
    atıştıran yağmura karışık,
    ve uğultusuyla sus pus ederek,
    tüm gürültülerini patırtılarını hayatın,
    kuru dallar arasından hırçın esen rüzgara,
    hasretlerimi emanet etmek de,
    mutadım oldu benim…,

  • nafile

    10.01.2024 - 04:23

    bir şehirden başka bir şehre geçerken,
    bir şiir; yoğun bir şiir bulantısı,
    içimde dövünürken engellenmenin yasına,
    ve kalbimin dik merdivenlerinde,
    tökezleyip düşerken bir yumak olup
    zihnimin labirentlerinden, konardı
    kuş sesleri duaya duran parmaklarıma…,

    çok geçmedi ki,
    küstü bütün kuşlar kendi cıvıltılarına
    ve kustular içime sessizliklerini,

    sonra,
    çöktü üstüme bir rehavet musallatı,
    kendi lisanım türkçeye sarıldım sımsıkı,
    ve alfabeden bir harf koştu imdadıma,
    piyanonun onuncu tuşu misal…;

    sevdim işte…,
    sevdim bile bile bu teatral sonu,
    kadife bordo perdeler açılır ve kapanır;
    yara gibi…,

    sonra,
    hep aynı köpüren şelalenin sesi,
    sürekli o termal nehir yakıcılığı ve,
    kalbimin aşka köleliğine işaret
    keder küpesi parıldar,

    söylesene kalemim;
    sahibine ulaşır mı sesim…,
    beni daha ne kadar,
    ne kadar daha üzebilir,
    içimde köpüren çağlayan ah,
    durmaksızın ağlayan...,

    ve kendinden kaçan bir soysuzun,
    ne çocuğu olduğunun,
    nasıl ve ne önemi olabilir…,
    ki düştükleri hendekte,
    baktım, baktım;
    göremedim yüzlerini,

    eğildim, yaklaştım, anlamaya çalıştım,
    yüzümü kıbleye döndüm,
    sordum mütemadi terbiyecim olan rabbime,
    nasıl bir körüm ben…,

    gözlerimden bir halat attım sonra,
    sözlerine mevlanın...,
    kıldan ince sırat köprüsü,
    ve ağladıkça gözyaşlarıyla,
    göz kamaştırıcı olur insan…,

    ellerimi gezdirdim kim bilir
    kaç mushafta…,
    tutundum divaneliğin sarhoşluğuna
    aklıma bir daha kavuşmamacasına,
    baktım, baktım;
    göremedim yüzünü cemiyetin,
    ve dokundum boşluğa,

    nafile;
    yoktu gözlerim yüzümde,
    meğer çift hendekliydi hendese,
    şimdi dedim ağlasam,
    gözyaşlarım olur mu acep,
    bir harabât tekkesinin,
    ayak yolu eşiğine mermer...,
    ah;

  • Köpeklerin uluması bulutlara zarar vermez.(Arap Atasözü)

    10.01.2024 - 04:21

    bu köpekler ama neden
    geceleri ulur durur,
    sokaklar onlara kaldığı için mi,
    oysa bu tavırları;
    kör karanlığı şikayettir…,
    uykusuz sevdalılar gibi
    sabah olsun diye ve
    sönsün için kent ışıkları
    hayatın yeni günüyle,

  • kızak

    10.01.2024 - 04:14

    sonsuzluğu sevmek benim dinim imanım,
    ve benim, sonsuzluğadır ayak ucuna bakan
    nazar berkademim…,
    sonsuzlukta yol almaktır ciğerimin yarası
    ki duasıdır kalbimin,
    vakit tamam dendiğinde,
    o mübarek menzile
    yürümek erenlerce;
    lâhavlevelâkuvveteillâbillah azığıyla,
    ki bu konma göçmenin ayet/el kürsîleri
    ertesinde, bir fatihadır aşk…,
    turna katarları geçer her kandilde içimden,
    ve yutkunarak akar içime kanat sesleri,
    göç mevsimi...,
    ah;

    uzatsam elim sanki dokunacak
    öteler yakınımdayken hep, lakin
    her bağım koptuğunda dağılıyorum senden
    ve yokluğunda yaşaması tuhaf kaçıyor hayatı,
    nicedir özlediğim hekimim…,

    allahın şarkılarından bir buhur sonrası,
    döşeği topraktan tahta bir sedire kıvrılıp,
    dualarla üstünü örtmüşken insanlar,
    hayatla aralarındaki paravan aralanır...,
    ve herkes kendi kadar özlediğiyle kalır,
    ah kalbimizi kussak bedenimizden,
    safrası hayattır ve,
    sarı bir gül gibi uzanır aramıza,
    ötelerle…,

    benliğimizde ötelediğimiz ayrılık;
    kavuşturur bizi esasında sevdiklerimize
    unutmayalım ve çıplak bir tebessümün asıldığı,
    kefen altındaki yüz kadar bizdedir ki…,
    zahirle çevrelenmiş gözlerimin,
    en kuytu yerindeki gözyaşı kadar gönlümde,
    ve bana aitsin ayrılık,
    aşk belki de sadece imkansıza meyyaldir,

    ah hekimim,
    semt çorbacısı sabahı dahi olsa şu her an,
    kimse seni benim kadar sevemez diyemem,
    ömrümün kalbine düşen iç sesli duasın,
    söylediğim her sözden bana gelen yankın
    içime dolan çocukluk sevincimdir…,
    buz tutmuş bir nehrin üstünde,
    kızak kayan kabansız bir çocuğun
    o masum ve sıcak gülücüğüsün sen,
    \ah...,

  • hatıra binaen

    10.01.2024 - 04:11

    beyzade enderûnu halkalayan kapıların,
    ve zarif mavi camiinin,
    derin ayasofyanın,
    kubbeleri, kilit taşları, revakları geçiyorken
    gözlerimin önünden;
    filika kılıklı bir teknede,
    çağın mahyasına dizilmiş dört kandili düşünüyor
    ve geleceğe bakıyordum…,

    bahar gibiydi hava ama,
    dijital devrin kuzuları ne de olsa,
    martı kanadının yeliyle bile üşüyordular;
    ayaz görmüş,
    bağrı yufka bir babanın yüreğindeki,
    sızıdır aşk…,
    ah,

    garip kalmıştım yine bu dağ başında,
    ki kabaran öfkemi bastırıyordu, mazlum
    hatırımın yıkılmışlığı her nefeste,
    damar damar…,

    hep o hakikatin rengi siy/ah
    ve kâbe örtüsü kadar siy/ah,
    hayran ve afacan gözlerindeydi teselli hekimim,
    sadece, /biraz daha kavisli olabilirdi/
    aşk;

  • hıyarım var diyene bir avuç tuz alıp koşmak

    10.01.2024 - 04:06

    bir kere sevdan;
    iltifat sayıyordu tenkidli tespitleri ve
    saplama çakan saptamaları…,
    ruhumla irtibatta kalırken ruhun
    teklifsizdin hep,
    yaklaşımların ve ilgi kuruşların ve,
    çözümlemelerin ve yön tayin edişlerinde,
    zahir kaidesi tanımazdı muhabbetin…,

    ki benim ötelediklerimse
    uslu durmuyordu daim,
    soytarı ve günübirlik akan,
    bu sokak kumpanyalı cemiyet denen sirkin,
    beyhudeliklerinde düşe kalka,
    bulanmıştık bir kere kırmızısına
    arsız muhabbetin…,

    gel gör ki;
    yağmalıyordu göğüs kafesimi
    işgalci bir keder,
    sabredenlerin beyefendisi…,
    ve /vicdansa/,
    işte orada bekliyordu
    ağzını iştahlı dudaklarıyla açarak,
    bir lokmada yutup sensiz bırakmak için beni,

    tevatürlerden ç/alıntı hakikat muhabbeti,
    tuzaksın bana bilirim,
    anlam haritama uzanan sözcüklerinle,
    ki işte, uyuyor omzumda;
    yorgun aşk ki,
    bilmecesi avucunda; hekimim,
    ah;

    sevgili hatırı yükseğim;
    peki ört üstünü,
    varış noktasız güzerg/ah/lı gezilerin,
    ve var kutsaya dur merhametinle,
    ırak düşmeyi...,
    ki ağır yüküm kendimden,
    ve sesim kaç zamandır uzak kaldı,
    sesinden…,

    ah kalbim;
    alnımda alnının sıcaklığı…,
    incir yaprağı damarlarındaki
    gözyaşı kadar duru bir muhabbetle
    sevdim ben seni,
    bu kadar açık...,
    senin mazlumu sevmeye mütemayil tavrını
    ve zalime kin tutuşundaki ince ayarını,
    anne sütü kadar ak ve
    büyümek kadar kara
    sevdim seni…,
    ah;

  • titreşimsel olarak

    10.01.2024 - 04:00

    kuşlar/kuşlar/kuşlar havalandı...,
    hissiz kırmızı,
    zihnimin çırak kilidini açan
    dizeye düşer kederim,
    çocukluğum kara kâhküllü bir bulut gibi,
    göğü esmere ve gülüşümün
    okyanus mavisi tonuna boyar,
    ki kalbimdeki bütün karıncaları
    bilerek ezmek gibi bir şeydi bu…,

    kıpırtısız bir bekleyişte,
    yollara kaplı ölü posta güvercinleri…,
    kalbimin bileklerini kesen bir jilet gibi,
    seviyorum seni…,
    bir yanım yaşama,
    bir yanım ölüme akarak...,
    ah,

    içime hücum eden sesin,
    uykuma pençesini atan aslan gibi,
    masamda bir karaca kalbi
    koşarak sığınır kuytusuna,
    izini sürdüğü sevdasının yolunda kayıp…,
    ha sen ha ben diyen lisanından,
    mülevves hiçliğime değer sesinin,
    titreşimleri…,

  • Güvercinin Kayıp Kolyesi

    10.01.2024 - 03:58

    bunca tüy,
    bunca bulut ve bunca çırpınışta,
    gecede ve boranda nereye gider kuşlar…,
    keklik olma güvercin ol demek kolay,
    aç bir şiir cini horultusuyla uyurken,
    gecenin koynunda,
    bölüyor işte uykumu elbistan sesi,
    uyku ki,
    günlerdir küskün gözlerime,
    tünüyorlar kalbime,
    bükülerek içlerime…,
    ah;

Toplam 718 mesaj bulundu