s.k.l.a.
https://www.youtube.com/channel/UCt4zeuBFvVmEcG45yz9T66g
s.k.l.a.
https://www.youtube.com/channel/UCt4zeuBFvVmEcG45yz9T66g
© Copyright Antoloji.Com 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Antoloji.Com'a aittir. Sitemizde yer alan şiirlerin telif hakları şairlerin kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Şu anda buradasınız:Tuna Kafkas Nedire Yazılan Yorumlar Sayfası
23 Şubat 2025 Pazar - 12:15:46
gözde
11.01.2024 - 11:31evet biliyorum,
yaşam kızgın bir tavuskuşu aramızda,
tüylerindeki gökkuşağını başımıza kakan,
ve öyleyse sizlerde duyun ulan,
müstafiyim artık bu,
hayata pantolonun paçasından bakan magandaların,
ve akşam sofrasına bir arada oturamayan
aileliği kütükte kalmışların ve
aşkını vatanı bilmeyen,
gözdelik ve ikbal peşindeki
dilberlerin davasından,
ah;
akıl tutulması
11.01.2024 - 11:26sen kurban derisinden bir seccadede,
ben namaz tahtasında bir derviştim,
ve medine gülü çayı dolu bir kadehi yudumlarken,
sen; sonsuzluğa ç/ağlayan bir ırmaktın,
kaparken muhabbete gözlerini ben,
kara üzüm şırasını dileyen bir sermesttim…,
ve yürüdüm takalar boyu,
içine balıkların takıldığı,
ağ ağ örülmüş kıyıların içinden geçtim;
çırpın, çırpın çırpınarak...,
ki takvimleri didik didik eden martıyım,
çözdüm düğümlerini gemicilerin,
ve yürek ne zaman,
ibrikten,
bal şerbetli kahve köpüğünü,
damla damla, yavaş yavaş
usul usul,
süzüm süzüm süzülerek içse…,
hayat;
yüksekten engine inmek gibi,
aklını yitirmiş bir şelale olup köpüre köpüre
ve deli kudretli bir devinimle akarak,
iç telaştan azade itminana kavuşup,
temkin sahibi ve ağırbaşlı bir vakarla,
sekinet buluyor…,
/ah kaçırma gözlerini benden
bal köpüğü; sohbetini tattım bir defa
ve kalbimde bir dolunay bakışıyla,
yüzünün mehtabına giden yakamozun yolunda,
iki turkuaz porselen kırdım…,
bu karanlık okyanus
nihayet gözlerini açtı,
/ah ayın on dördüm,
affet…,
açlıkla terbiye oluyorum,
ayyaş bir nefes gibi kokarak,
sensizim,
ve öyle görünüyor ki özlemiş olmalıyım…,
bunca değersizlik hisli ve,
kırık dökük sızım sızım,
iç çekmelerimden belli,
bu, /yeniden kavuşmaya itikadı bozuk dünyanın,
sevda manastırında,
yokluğunun kırbaçladığı bir besteyle,
içime uşşâk makamında düşen şarkısın sen,
neden anlamıyorsun…,
ikaz
11.01.2024 - 11:06nasıl keyifler :)
sabahınıza bir kaç mısra yollamak istedim...,
çiziyorum şimdi zihnimin anlayış bekleyen
açıklamalarının altını ve tutmayan hesapların
dört işlemini yapmayı deniyorken,
ikaz lambaları yanıyor her adım başı
ve oyuncakları hayatlarımızın,
alt üst alt üst alt üst etmede hayatlarımızı,
ah;
kafes
11.01.2024 - 10:54yaradanın herkese uzanan ve
ışıldayan kolları vardır,
anladım ki;
umut insanın en karmaşık güzelliğidir,
peki o halde dahi,
içimdeki şeytanın yollarına,
kırmızı halılar seren kim…
ki sonunda tükürdüm kalbimi,
ağzımda çivit mavi boya tadı,
süzüldü gözyaşı gibi,
dudağımın kenarından çeneme,
veremli bir aşkın ağzından,
gül kusması misal...,
bakışlarımı yaşama diktiğim gün,
kara kuru,
soğuk bir şubat öğlesi,
kanadından yedi tüyü yolunmuş martının,
doymuştu kalbi özgürlüğe…,
kafese susamıştı...,
ah,
ve kundaklayıp yazgımı
bir cami avlusuna bırakamadım…,
dinmek de bilmedi yasım,
ki hiç mi uzanmaz irşâd/işaret ehli ellerin,
kalbimin üstüne yârenim...,
nasıl ki ölüm erenler meşrebidir,
ve nasıl ki merhum ve merhumeler,
erlerce defnedilir…,
nûr içinde yol al kabrinde sen de,
faili meşhur bir menzile kurban giden,
alnı kınalı ve kozmik aşk,
ah;
afet rezerv alanı
11.01.2024 - 10:42ki giderken ben de,
içine
bükülen
çiçek gibi
küserim…,
göz kapağıma göz
....... değmesin o an…,
serpilsin yüreğime,
...................... köz…;
aralık göğüs kafesimin
........................ kapısı,
..........içerime kar yağıyor…,
ah;
sonsuzluk gibi,
sonsuza kadar…,
...........................sus zamanı,
....kendini kırıştıran kumaşla kaplı,
.......................................kalbim…,
solgun,
aşkı aşındırmış sevmekten bitkin…,
..........................yasıma el sürmeyesin,
........................ufalansın ellerinde gönlüm,
...............................üzgünüm,
unut zamanı
afet aşk…,
ah,
lake house / göl evi
10.01.2024 - 20:49altında kaldığını sandığın çığın,
ne denli nefesinle eriyip giden,
kar tanecikleri olduğunu görerek,
ov o karlarla,
aşkın narkozu altında,
uyuşturduğun vicdanını arkadaşım ki;
daima yan çıktığımız benliğe vedamız,
bir yeni selama merhaba olsun…,
ve,
hiç muhabbetten aciz kalmasın hayatlarımız;
ki bilirsin,
ellerimize tutuşturulmuş avuntular
ve oyuncakların hiçbiri tesellimiz olmadı…,
zaaflara vedalar nasuh mertliğinde,
merhabalarsa, diriltici kılabiliyorsa anlamlı;
şu beyanlarım deklarasyonum olsun ki insanlığa,
vardığım menzillerden biri de ey yâren,
aşkta talepsiz olmaktı…;
ama biliyorum,
içgörünün tebliğini;
benliği bilmek isteğidir kavuran o meşhur ben/i…,
ve hakikatine ermek istemektir yakıcı olan özünde,
ortadaki tüm medeniyet mefkûrelerinde,
oysa marifet eriyebilmek emelidir zerrelikte…,
ve tepeden tırnağa niyaza değer olan da budur,
anlıyor musun dilimi…,
ki dingin bir gölün sularında,
nazlı nazlı süzülerek yüzen
bir kuğu zarafetiyle,
geldin ömrüme sen hekimlerin hekimi…,
bakışlarım bulanıktı,
ve derinliğini su sarmaşıkları sarmıştı,
sense yok diyordun gözlerime bakarak
böyle bir renk, yok…;
sicil
10.01.2024 - 16:51üzerine yağmur çiseleyen
bir eski zaman bedestenindeydim,
idrakime iyi gelecek şifalı bitkiler,
eczalar arıyordum aktar aktar;
sen garibin sırtındaki mintan ile
yoksulun sofrasındaki çorbanın
buğusu kadar azizsin hekimim;
ve aşk, bacak kadar çocuksun
hep/hep oyuncaksız,
gurebanın doğum günü kadar münzevi
ve ölüm anı gibi tenha gelensin sen,
kabukta yara; külde kor aşk…,
okyanuslar altındaki mercanların
su yüzüne çıkan inlemeleri kadardı
halime şikayetim, suskun ve kırgındım
en çok da kendime…,
ve kuruyordu yaprak yaprak bahar gözümde,
lisansız kalmıştım ve sürgüne yollanmış
bir sicili bozuktum,
sadaka
10.01.2024 - 16:45paha biçilmez meskenlerde süren
feri geçmiş şömine hayatlarda,
o isli camdan ışıyan cılız alev,
ne kadar aydınlık verebilirdi
yavan ilgili bireylerin odalarına,
bu hangi devirde görülmüş,
sanalı hakikatli bir firdevs…,
yatağına alabildiğine kırgın
ve suyu zehir akan bir nehrin
arsız dereleri yoldan çıkmışken,
en kritik dönemecinde hayat
bağrımda ecinnîler reçetesi
bir muska gibi taşınırken,
ruhu ve cismi ayrı yönlere
aksak bir keklikken ben ve,
göğün kirpiklerinin metanol
yağmur kıymıklarına sımsıkı
sarılmış zifîr gecenin ağarmasını
öylece beklerken,
ki göğüs kafesim uzlaşmasızken
bütün kandillerin söndüğü bu çağla,
ve yaşama sevinci özünün çekildiği,
olgunluk evresi tenhalığında,
inzivasına bigâne bir zavallıyken,
mülevves yürek patikasından,
meçhuller uçurumuna müflisçe
yol hazırlığı yapa dururken;
çırpınıyordu gözlerimde varlığına
iknasız tuzlu bir deniz akmamak için
ummanına senin, saklı
illiyyunum;
ki bir yandan yalvar yakar
ve fakat ne istediğini bilmez halde
huzuruna çıkarken alemlerin rabbinin,
ve çağrısı tamam olmuşken…;
eski bir seccadenin yorgun alnını
öpüyordu hükümsüzlüğüm…
ki kalbim,
şiir çöplüğüm ah;
ne çok yazılmış,
ve yazılmamış dizelerim,
şimdi ayak seslerinizi dinleyip,
sonra kapansam kanayan dizlerinize
ve aşkı yazdıran elleri öpsem şimdi,
öpebilsem…,
ki üstünü örttüğüm her acım,
bir gece yarısı üstü açık kalan
bilincin altını üstüne getiren
hırsızken...,
içim;
alt çekmecenin en çıfıt tıkılmışı
ve ucu saçak saçak suda yüzen
bir halat gibi,
kocamış kutsal balıkların geçtiği
yosun tutmuş yoldayken içim…,
bir düşkün silueti yansır
aynada bana bakan; bana…,
ve ağlayan bir tebessümü,
brunonun sabîsine yamayan
rüya çöplüğüm;
ne çok görülmüş ve
hayal meyal tasalı kâbuslarım,
bir sırdaş adı sayıklıyor şimdi
dilsiz dudaklarım…,
ey rabbim,
yolda kalmış susuzların
imdadına koşar yardımın ve,
anımsaması imkansız bir rüyada,
muhabbete verilmiş bir sadaka
olur kalbim...,
ah;
Fîrak
10.01.2024 - 16:31elleri boğum boğum bir çocuk uçurtma uçurur,
ve mavi uçurtma, pamuk bir buluta aşık olur,
yüzü kırış kırış bir adam erik toplar,
bir nine eriği tuza banar,
kalbi;
yamamaktan yorulmuş bir iffetli dul,
kabristan ziyaretinden çıkar…,
düş buya,
bir ormanın içindeki mezarını bul dediğin,
anacığım şiir yazar,
ki garipsenmesin;
böylesi özlemek ve
böylesi sevmek…,
bir dağ ardındaki cevizin,
en erişilmez dalına,
as uykunu kalplerin tabîbi,
tatlı bir rüya dolsun gözkapaklarına…,
ey aşk;
soylu sevdalara yakışmaz
yalandan kefen giymeler,
varsın ipil ipil yağsın üstümüze firak,
nasısa gezinirsin sen bu sakar taşranın,
gül bahçelerinde sağnak sağnak,
ah;
tuhafına gitmek
10.01.2024 - 16:29boyu dahi orta yollu, bal lisanlı, serzâkir,
aç bir martı kadar utangaç, müstağni ve delişmen,
güleç yüzlü, gül yüzlü ve,
efkârlı bir göçebe konak ateşinin közlerine inat;
başına buyruk o heybetli erciyesin,
doruğundan gelen kar suları kadar,
coşkulu ve vefa alemi ruhlu ve,
bir dergâh asudeliğindeki
vadi kuytularında şırıldayıp duran,
buz gibi ve içimi doyumsuz,
kendiyle halvette akan,
bir ince nakışlı keder deresi…,
ve sevdalı süreyya gözlerin ışıltısını,
ne yıldızlardan, ne aydan, ne de güneşten aldığı,
bir çift buğulu, ve lapis lazuli gözde;
bütün bildiklerini unutan ve,
aşkı kendinde kayboluş bilen kalbiyle,
bu yanık anız tarlası yüreğe
ve nadasa bırakılmış gariban bir gönle,
çisil çisil ve ansızın yağan
bir rahmet olan,
can/an;
her hevesi boğazında düğüm düğüm,
ser verilip sır verilmemiş,
tedaviye cevap vermeyeceği belli
bir maraza düçârlığın burukluğu ve,
hicivli bir gülümsemenin yüzü maskelediği,
yalnızca;
her rastladığı insanın gözlerindeki
derinliğe bakabilecek,
o temiz yüreklilerin farkına varabilecekleri,
ve böylesine içine düşülmüş
dermansız haliyle,
hayatındaki hayatların verdiği
mukavemetle nefeslerini sürdürebilen,
dünyalar garibi ve içine kapanık,
ve fakat yedi kat semaya açık,
dildâr ve dostunun mihmânı
özge bir hayat sırtında,
sendeleyip duran ve yıkılmamak için,
umut bağlayıp tutunduğu avuntuların,
bir bir çözülüp dağıldığı ve terk ettiği dipsizlikte,
ıssız ve kör karanlıkta kalmışlığına
yanmaktan da malûl,
pusulası kayıp…,
perişan göz pınarları kurumuş,
gücenik ve suskun bir
can/a,
hüdâ katından yollanan ilahî bir tesellidir,
ah;
bu defa
10.01.2024 - 05:01ve mayası ikiz tabiatlı keklikle güvercin,
hem bozkır, hem harman yeri kokar…,
\iyigeliyorgönülyarasınadenizdenesenrüzgar\
kanatları birbirine dikili,
ha keklik/güvercin, ha turna/martı,
atmaca olamadıktan sonra,
ne ayrılık türküsü söyleyebilir,
ne de uçuşur göğe sarmaş/dolaş…,
ve \iyigelmiyordurgunluğumapiyanonuntuşları\
gökte bir bulut ağlar turnasına,
çöplükte muhabbet kırıntısı
can çekişir martıya,
kan kaybediyorum kanadımdan
ve hızlıca düşüyorum,
düşerken bile uçmayı düşlüyorum,
ve \budefaölümdenkorkmuyorum\
ah;
mayhoş
10.01.2024 - 04:57bütün kutupların birleştiği yere
gelir misin benimle desem,
mesela orta mescid çayhanesinde
bir sade türk kahvesi içmeye;
aklın arkada kalmadan,
kaygılanmadan hiç,
hiç tasasız, kanatsız, uçan halısız,
kanayan bir yıldız gibi beyaz izli ışıklarla,
gelir misin…,
ikinci cihan harbi kılıç artıklarının kurduğu,
o şifa evinde yapılan ve hani
ender vak’alara münhasır,
son çare iğnesinden beri,
on sekizinci saat geçiyordu
ki bittabî on yedimdeydim ve,
bomboş ve devasa bir bakır kazana,
şebekesiz bir musluktan sızan damlaların
aralıksız ve rastgele sesine karışan,
cebeci bulvarının gece ayazını tetikleyen,
evsizlere ecel rüzgarın uğultusundan,
eşşek arılarının kovanı gibiydi başım,
ve uykulu da değildim, sersemde;
sadece olmak istediği yerde olamayanın
darlanması vardı içimde ve fırladım
nekahet yatağımdan zıpkın gibi…,
hay aksilik bu ya,
metro merdivenlerinden duyuyordum,
trenin kaçtığını,
yine geciktim evet huy işte,
her nikbin gibi muhabbete…,
yağmalanmış, talan edilmiş bir şehrin;
toza dumana bulanmış bitkileri üstüne inen,
bir sağnak yağmur gibi yağdın,
gençliği; cibilliyetsizlerin maktulü
şakaklarımın aklarına sen,
ah;
iliklerime dek bulandığım kirlerimden yıkadın
ve o yıkıntıdan çıkamazdım sen olmasan,
ömrümce ne bir han ne de bir kervansaraya
uğradı yolum, düşe kalka
bir o yana bir bu yana savruk
ve yalpalaya yalpalaya attım adımlarımı,
ki beyaz bastonsuz bir kördüm ve,
kurtardın hayatımı, işaret diliyle…;
şimdi şizoid bir ayrılıkta,
kestim senden adım adım
uzaklaşan ayaklarımı,
sana bir daha gelememek için,
sonra; yeniden diktim…,
sana yeniden,
mecburen ve ızdırar içinde koşmak için,
ve sürüklendim yollarında…;
yeniden kestim/yeniden diktim
senden kaç kez gittim,
ve sana kaç kez vardım/
unuttum;
bir mürdümün içindeki kurt gibi
mayhoş kalbimle…,
kabul et dostum sen de,
beceriksiziz ikimizde bu bahsinde bahrin,
keza karşılaşırız kuytumuzda bile/bile,
hep çıkıştaki o ışığa bir adım kala...,
karanlık korkulu bir tünelin,
kendi sıkışık karanlığına aşık olması gibi,
küskünüz aydınlığa ve,
biz ikimiz siy/ah seviyoruz...,
mayhoş
10.01.2024 - 04:57bütün kutupların birleştiği yere
gelir misin benimle desem,
mesela orta mescid çayhanesinde
bir sade türk kahvesi içmeye;
aklın arkada kalmadan,
kaygılanmadan hiç,
hiç tasasız, kanatsız, uçan halısız,
kanayan bir yıldız gibi beyaz izli ışıklarla,
gelir misin…,
ikinci cihan harbi kılıç artıklarının kurduğu,
o şifa evinde yapılan ve hani
ender vak’alara münhasır,
son çare iğnesinden beri,
on sekizinci saat geçiyordu
ki bittabî on yedimdeydim ve,
bomboş ve devasa bir bakır kazana,
şebekesiz bir musluktan sızan damlaların
aralıksız ve rastgele sesine karışan,
cebeci bulvarının gece ayazını tetikleyen,
evsizlere ecel rüzgarın uğultusundan,
eşşek arılarının kovanı gibiydi başım,
ve uykulu da değildim, sersemde;
sadece olmak istediği yerde olamayanın
darlanması vardı içimde ve fırladım
nekahet yatağımdan zıpkın gibi…,
hay aksilik bu ya,
metro merdivenlerinden duyuyordum,
trenin kaçtığını,
yine geciktim evet huy işte,
her nikbin gibi muhabbete…,
yağmalanmış, talan edilmiş bir şehrin;
toza dumana bulanmış bitkileri üstüne inen,
bir sağnak yağmur gibi yağdın,
gençliği; cibilliyetsizlerin maktulü
şakaklarımın aklarına sen,
ah;
iliklerime dek bulandığım kirlerimden yıkadın
ve o yıkıntıdan çıkamazdım sen olmasan,
ömrümce ne bir han ne de bir kervansaraya
uğradı yolum, düşe kalka
bir o yana bir bu yana savruk
ve yalpalaya yalpalaya attım adımlarımı,
ki beyaz bastonsuz bir kördüm ve,
kurtardın hayatımı, işaret diliyle…;
şimdi şizoid bir ayrılıkta,
kestim senden adım adım
uzaklaşan ayaklarımı,
sana bir daha gelememek için,
sonra; yeniden diktim…,
sana yeniden,
mecburen ve ızdırar içinde koşmak için,
ve sürüklendim yollarında…;
yeniden kestim/yeniden diktim
senden kaç kez gittim,
ve sana kaç kez vardım/
unuttum;
bir mürdümün içindeki kurt gibi
mayhoş kalbimle…,
kabul et dostum sen de,
beceriksiziz ikimizde bu bahsinde bahrin,
keza karşılaşırız kuytumuzda bile/bile,
hep çıkıştaki o ışığa bir adım kala...,
karanlık korkulu bir tünelin,
kendi sıkışık karanlığına aşık olması gibi,
küskünüz aydınlığa ve,
biz ikimiz siy/ah seviyoruz...,
beyaz bir kağıtsa elbet,
bir müsveddeye dönüşebilir
ve kalbimin en ücrasının,
sağlanabilir teması kalbinle;
ki kağıdın üstüne boşalmış mürekkep,
ölü suskunluklar saçabilir pekala,
beyaz kırışık kağıda...,
Kozalak
10.01.2024 - 04:50bağrıma bir akasya ek n'olur...;
garibem,
ve kalbimde bir kürek mahkumu saklanır,
vişne ve nar ağaçlarının arasında…
işte sesleniyor bana,
hışırdayan kavakların içinden…;
üşürsen...,
içinden orman geçen şiirlerimden
kozalaklar topla,
sonra yak bir bir ruhunun hirasında,
patlasın çıtırdayarak ateş böcekleri;
ısınırsın...
duyup da işittiğim o yankılanan sesle,
içimden geçen ve nereye gittiğini hiç bilmediğim
o tren,
kalbimin tünelinde birden duruverir;
şaşkın bakışlar, şaşılar ve şehlalar
ve alacalar içinden geçip,
kaybolmuş mahcup bir sincap gibi,
yerime otururum bilirsin; cam kenarına,
ve elimdeki kozalağı uzatırım kondüktöre
biletsiz şairem, anlasana; garibem...
seferîyem…
içinden okyanus geçen böyle bir göz yok,
ondandır iç sesime dayanamayıp,
yüz/süz dönüşlerim sana; aşk…,
ah/ ciğerime bir akasya ek n'olur...
eros
10.01.2024 - 04:39gece saat tam on ikiyi vurduğunda,
gözkapaklarının altında uyuyor mudur
o koyu/derin mavi göl...,
boncuktan bir kuş firar edip
emanet şarkısıyla tam yedi kez
uğrasın pencerene yâren…,
yasla başını erenler aşkına omzuma,
ve ömrümce kaybolma bir yere,
çek sonsuzluğun esrarını içine,
alnın değdikçe seccadene…
olmasam da yarınlarda yanında,
ışığa aşık pervane böcekleri
ve müşterek dualar
doğum günü hediyem olsun sana)}]
içinden geçen bu iç seslerin gibi,
bildirdiklerinin hepsinden sonra gelen
gaflet de olmayaydı,
ah nolaydı…;
ve okunu esas kendi kalbine fırlatan aptal eros,
aşkın kerpeteniyle söküyorum mitolojik çivilerini,
tek tek...,
şimdi öp o çivi izlerini
bir bir...,
ve seni; artık şizofren bir bulutun
kendini astığı göğe teslim ediyorum...,
bilge bir kalbin dizlerine kapanmış kalbimle,
hıçkırarak ağlamak ve bin yıl sürse de ömrüm,
hakikatine ş(a\e)hid olarak
teneşirde gözyaşlarınla yunmak,
ve evvel giden kabri nurluların
sırlı ırmağında;
fenanın hiçliğinden arınmak istiyorum…,
ah;
zahir
10.01.2024 - 04:31ey bütün rotalarımın
sözleriyle istikamet bulduğu,
sana attım demir
ve varsın divânında boğulsun imlâsı kalemimin,
ama sor bana neden,
neden bir turuncu gülün suretiyle gelen,
vuslat sabahının anısıyla böyle haşır neşirim…,
ah sevgili içim söyle bana;
bu kendimden habersizlik gafletinden,
beni paklasın istemezken teneşir bile,
kurulduğun keder tahtında,
bu yakınmasız halin ve
asude memnuniyetli tavrın,
hangi mukaddes kabulden gelir,
söyle…,
ve zihnimde kandiller söndüğünde,
kuytumdan bakınca insanlar,
karınca misal,
yüzümü cama yaslar izlerim onları,
hayat;
aynı filmi yüz milyon kez oynatır,
herkes kendi yükünü taşır,
sırtında aşını ve bir başınalığını kalbinde…,
pencereden bakar hislenirim,
ufacık tefecik karınca insan…,
hey hayat;
ölüyorum an be an,
ama sor bana neden,
neden;
iri tesbihler gibi akıp çenemde toplanır yaşlar,
sabah namazından dağılan cami cemaatinin
en arkasında kalmışlığım neden…,
gün ağarırken huzur esenin avlusunda,
nicedir süren muhatapsız bir yaşama,
sabır sebebinden yumuluyken çapaklı gözlerim;
umur görmüş sesinden,
nadaslı kalbime akan o kızıl ateş,
ve işlerken içime gariplere has sesin,
ah,
ne vardı hiç doğmayaydı güneş…,
şimdi ömrümden sesin geçer sabahlarıma,
bu garip de bizden zahir diyen sesin,
ki kaç mevsimdir ben kederliyim,
ve sudan çıkmış bir balık gibi çırpınırım,
bir kerecik daha sohbetinde olmadan,
ölmemek için,
ah;
ciğerine işlemek
10.01.2024 - 04:28aşk afişe olmaz,
öyle kendi halindedir,
ve anlaşılmak ihtiyacında da değildir,
dağ başları mekanı,
kendiyle kalışları sevincidir,
zamanı dardır,
gölge edilmeyişten başkaca bir
ihsan da istemez kimseden,
yakınlığı kendinedir,
kabe kadar yakışır heybetine siy/ah senin aşk,
ve ah/ın vardır,
sabah ezanları içine işlerken,
feryadın…,
tek göz barakan keza koyu siyahtır,
ah muhabbet demleri daima desturlu hekimim;
kirpiklerinle siy/ah/a bulanmış bal rengi gözlerin,
aşk menzilinin bağlısı ve sadakatlisidir senin…,
ama bilirsin,
yüze vuran keskin soğuğundan,
ta ciğerlerde duyulan o ürpertiyle,
atıştıran yağmura karışık,
ve uğultusuyla sus pus ederek,
tüm gürültülerini patırtılarını hayatın,
kuru dallar arasından hırçın esen rüzgara,
hasretlerimi emanet etmek de,
mutadım oldu benim…,
nafile
10.01.2024 - 04:23bir şehirden başka bir şehre geçerken,
bir şiir; yoğun bir şiir bulantısı,
içimde dövünürken engellenmenin yasına,
ve kalbimin dik merdivenlerinde,
tökezleyip düşerken bir yumak olup
zihnimin labirentlerinden, konardı
kuş sesleri duaya duran parmaklarıma…,
çok geçmedi ki,
küstü bütün kuşlar kendi cıvıltılarına
ve kustular içime sessizliklerini,
sonra,
çöktü üstüme bir rehavet musallatı,
kendi lisanım türkçeye sarıldım sımsıkı,
ve alfabeden bir harf koştu imdadıma,
piyanonun onuncu tuşu misal…;
sevdim işte…,
sevdim bile bile bu teatral sonu,
kadife bordo perdeler açılır ve kapanır;
yara gibi…,
sonra,
hep aynı köpüren şelalenin sesi,
sürekli o termal nehir yakıcılığı ve,
kalbimin aşka köleliğine işaret
keder küpesi parıldar,
söylesene kalemim;
sahibine ulaşır mı sesim…,
beni daha ne kadar,
ne kadar daha üzebilir,
içimde köpüren çağlayan ah,
durmaksızın ağlayan...,
ve kendinden kaçan bir soysuzun,
ne çocuğu olduğunun,
nasıl ve ne önemi olabilir…,
ki düştükleri hendekte,
baktım, baktım;
göremedim yüzlerini,
eğildim, yaklaştım, anlamaya çalıştım,
yüzümü kıbleye döndüm,
sordum mütemadi terbiyecim olan rabbime,
nasıl bir körüm ben…,
gözlerimden bir halat attım sonra,
sözlerine mevlanın...,
kıldan ince sırat köprüsü,
ve ağladıkça gözyaşlarıyla,
göz kamaştırıcı olur insan…,
ellerimi gezdirdim kim bilir
kaç mushafta…,
tutundum divaneliğin sarhoşluğuna
aklıma bir daha kavuşmamacasına,
baktım, baktım;
göremedim yüzünü cemiyetin,
ve dokundum boşluğa,
nafile;
yoktu gözlerim yüzümde,
meğer çift hendekliydi hendese,
şimdi dedim ağlasam,
gözyaşlarım olur mu acep,
bir harabât tekkesinin,
ayak yolu eşiğine mermer...,
ah;
Köpeklerin uluması bulutlara zarar vermez.(Arap Atasözü)
10.01.2024 - 04:21bu köpekler ama neden
geceleri ulur durur,
sokaklar onlara kaldığı için mi,
oysa bu tavırları;
kör karanlığı şikayettir…,
uykusuz sevdalılar gibi
sabah olsun diye ve
sönsün için kent ışıkları
hayatın yeni günüyle,
kızak
10.01.2024 - 04:14sonsuzluğu sevmek benim dinim imanım,
ve benim, sonsuzluğadır ayak ucuna bakan
nazar berkademim…,
sonsuzlukta yol almaktır ciğerimin yarası
ki duasıdır kalbimin,
vakit tamam dendiğinde,
o mübarek menzile
yürümek erenlerce;
lâhavlevelâkuvveteillâbillah azığıyla,
ki bu konma göçmenin ayet/el kürsîleri
ertesinde, bir fatihadır aşk…,
turna katarları geçer her kandilde içimden,
ve yutkunarak akar içime kanat sesleri,
göç mevsimi...,
ah;
uzatsam elim sanki dokunacak
öteler yakınımdayken hep, lakin
her bağım koptuğunda dağılıyorum senden
ve yokluğunda yaşaması tuhaf kaçıyor hayatı,
nicedir özlediğim hekimim…,
allahın şarkılarından bir buhur sonrası,
döşeği topraktan tahta bir sedire kıvrılıp,
dualarla üstünü örtmüşken insanlar,
hayatla aralarındaki paravan aralanır...,
ve herkes kendi kadar özlediğiyle kalır,
ah kalbimizi kussak bedenimizden,
safrası hayattır ve,
sarı bir gül gibi uzanır aramıza,
ötelerle…,
benliğimizde ötelediğimiz ayrılık;
kavuşturur bizi esasında sevdiklerimize
unutmayalım ve çıplak bir tebessümün asıldığı,
kefen altındaki yüz kadar bizdedir ki…,
zahirle çevrelenmiş gözlerimin,
en kuytu yerindeki gözyaşı kadar gönlümde,
ve bana aitsin ayrılık,
aşk belki de sadece imkansıza meyyaldir,
ah hekimim,
semt çorbacısı sabahı dahi olsa şu her an,
kimse seni benim kadar sevemez diyemem,
ömrümün kalbine düşen iç sesli duasın,
söylediğim her sözden bana gelen yankın
içime dolan çocukluk sevincimdir…,
buz tutmuş bir nehrin üstünde,
kızak kayan kabansız bir çocuğun
o masum ve sıcak gülücüğüsün sen,
\ah...,
hatıra binaen
10.01.2024 - 04:11beyzade enderûnu halkalayan kapıların,
ve zarif mavi camiinin,
derin ayasofyanın,
kubbeleri, kilit taşları, revakları geçiyorken
gözlerimin önünden;
filika kılıklı bir teknede,
çağın mahyasına dizilmiş dört kandili düşünüyor
ve geleceğe bakıyordum…,
bahar gibiydi hava ama,
dijital devrin kuzuları ne de olsa,
martı kanadının yeliyle bile üşüyordular;
ayaz görmüş,
bağrı yufka bir babanın yüreğindeki,
sızıdır aşk…,
ah,
garip kalmıştım yine bu dağ başında,
ki kabaran öfkemi bastırıyordu, mazlum
hatırımın yıkılmışlığı her nefeste,
damar damar…,
hep o hakikatin rengi siy/ah
ve kâbe örtüsü kadar siy/ah,
hayran ve afacan gözlerindeydi teselli hekimim,
sadece, /biraz daha kavisli olabilirdi/
aşk;
hıyarım var diyene bir avuç tuz alıp koşmak
10.01.2024 - 04:06bir kere sevdan;
iltifat sayıyordu tenkidli tespitleri ve
saplama çakan saptamaları…,
ruhumla irtibatta kalırken ruhun
teklifsizdin hep,
yaklaşımların ve ilgi kuruşların ve,
çözümlemelerin ve yön tayin edişlerinde,
zahir kaidesi tanımazdı muhabbetin…,
ki benim ötelediklerimse
uslu durmuyordu daim,
soytarı ve günübirlik akan,
bu sokak kumpanyalı cemiyet denen sirkin,
beyhudeliklerinde düşe kalka,
bulanmıştık bir kere kırmızısına
arsız muhabbetin…,
gel gör ki;
yağmalıyordu göğüs kafesimi
işgalci bir keder,
sabredenlerin beyefendisi…,
ve /vicdansa/,
işte orada bekliyordu
ağzını iştahlı dudaklarıyla açarak,
bir lokmada yutup sensiz bırakmak için beni,
tevatürlerden ç/alıntı hakikat muhabbeti,
tuzaksın bana bilirim,
anlam haritama uzanan sözcüklerinle,
ki işte, uyuyor omzumda;
yorgun aşk ki,
bilmecesi avucunda; hekimim,
ah;
sevgili hatırı yükseğim;
peki ört üstünü,
varış noktasız güzerg/ah/lı gezilerin,
ve var kutsaya dur merhametinle,
ırak düşmeyi...,
ki ağır yüküm kendimden,
ve sesim kaç zamandır uzak kaldı,
sesinden…,
ah kalbim;
alnımda alnının sıcaklığı…,
incir yaprağı damarlarındaki
gözyaşı kadar duru bir muhabbetle
sevdim ben seni,
bu kadar açık...,
senin mazlumu sevmeye mütemayil tavrını
ve zalime kin tutuşundaki ince ayarını,
anne sütü kadar ak ve
büyümek kadar kara
sevdim seni…,
ah;
titreşimsel olarak
10.01.2024 - 04:00kuşlar/kuşlar/kuşlar havalandı...,
hissiz kırmızı,
zihnimin çırak kilidini açan
dizeye düşer kederim,
çocukluğum kara kâhküllü bir bulut gibi,
göğü esmere ve gülüşümün
okyanus mavisi tonuna boyar,
ki kalbimdeki bütün karıncaları
bilerek ezmek gibi bir şeydi bu…,
kıpırtısız bir bekleyişte,
yollara kaplı ölü posta güvercinleri…,
kalbimin bileklerini kesen bir jilet gibi,
seviyorum seni…,
bir yanım yaşama,
bir yanım ölüme akarak...,
ah,
içime hücum eden sesin,
uykuma pençesini atan aslan gibi,
masamda bir karaca kalbi
koşarak sığınır kuytusuna,
izini sürdüğü sevdasının yolunda kayıp…,
ha sen ha ben diyen lisanından,
mülevves hiçliğime değer sesinin,
titreşimleri…,
Güvercinin Kayıp Kolyesi
10.01.2024 - 03:58bunca tüy,
bunca bulut ve bunca çırpınışta,
gecede ve boranda nereye gider kuşlar…,
keklik olma güvercin ol demek kolay,
aç bir şiir cini horultusuyla uyurken,
gecenin koynunda,
bölüyor işte uykumu elbistan sesi,
uyku ki,
günlerdir küskün gözlerime,
tünüyorlar kalbime,
bükülerek içlerime…,
ah;
Toplam 718 mesaj bulundu