Yaz dostum: Güzel sevmeyene adam denir mi...
Yaz dostum: Selam almayana yiğit denir mi...
Yaz dostum: Altı üstü beş metrelik bez için,
Yaz dostum: Boşa geçmiş ömre yaşam denir mi...
Yaz tahtaya bir daha, tut defteri kitabı
Sarı çizmeli Mehmet ağa bir gün öder hesabı
Yaz dostum: Yoksul görsen besle kaymak bal ile...
Yaz dostum: Garipleri giydir ipek şal ile...
Yaz dostum: Öksüz görsen sar kanadın kolunu...
Yaz dostum: Kimse göçmez bu dünyadan mal ile...
Yaz tahtaya bir daha, tut defteri kitabı
Sarı çizmeli Mehmet ağa bir gün öder hesabı
Yaz dostum: Barış söyler, kendi bir ders alır mı...
Yaz dostum: Su üstüne yazı yazsan kalır mı...
Yaz dostum: Bir dünya ki haklı haksız karışmış,
Yaz dostum: Boşa koysan dolmaz, dolusu alır mı..
anahtar kelimeler...
umman\hak... okyanus/ruh... deniz/nefs...
hangi okyanus, gel benim aziz sultanım diye seslendi ve umman yoluna çağırdı da, bu
çağrının istikametine yönelmeyen kaç deniz oldu… sonuçta birbirlerinin, şu konma
göçmede gurbet yolculuğunun çilesi oldukları zannı ve böyle yazılmış umman fermanı
isnadı, yığma kagir bir bina kadar temelsizdir… ellerin ummana açıldığı ve gözlerin
gurupta olduğu, vaktin gözeriminin altına indiği demlerde, okyanus sanıyor mu ki
dualarına eşlik eden bir deniz yok içinde… ve o esnada yaşaran gözlerinden dökülen
şükran katrelerinde deniz köpük köpük erimiyor…
"Sübhaneke la ilmelena illa ma allemtena inneke entel alimul hakîm." ayetinin çok kullanılmasının hikmeti nedir? "Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki sen, ilmi ve hikmeti her şeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin." (Bakara, 2/32).
92. leyl sûresi
mekke döneminde nâzil olmuştur. 21 âyettir. leyl, “gece” demektir. adını ilk âyetteki aynı kelimeden almıştır.
rahmân ve rahîm allah\ın adıyla
1-2-3. karanlığıyla bürüyüp örttüğü zaman geceye, açılıp parladığı zaman gündüze ve erkek ile dişiyi yaratana andolsun ki…
4. doğrusu sizin çalışmanız, çeşit çeşit gayelerledir.
5-6-7. artık kim allah için verir ve günahlardan sakınırsa ve, en güzeli de kelime-i tevhîdi tasdik ederse, biz de onu en kolay olana hazırlarız.
8-9-10. kim de cimrilik eder, kendisini yeterli görüp allah\a muhtaç görmez ve o en çirkini de kelime-i tevhîdi yalanlarsa, biz de onu, en güç olana hazırlar ve sevk ederiz.
dünyanın;
çizgili pijamasının
beli sıkmıştı ki,
gevşek bir don lastiği ile değiştirip,
ayırmıştı gövdesini ikiye;
/kuzey,
güney,
savaş,
sıcak,
soğuk,
erkek,
kadın,
aşk/
dünya öyle kurallı ve tertipliydi ki,
yoktu tahammülü hiç dağınıklığa,
her şeyi planladı, kurguladı;
ölçtü/biçti/tarttı ve;
/denizlerin,
ülkelerin,
göğün,
toprağın,
aşkların,
insanların,
hayatın/
kenarlarına makine çekti
ve kesti sarkan iplikleri,
dünyanın öyle usta elleri vardı ki,
ve öyle güzel dikmişti ki
herkesin göğünü kendine;
/kimseye,
bir başkasının göğündeki
turnayı sevmek,
hakkını tanımıyordu…,
oysa meşk,
dudaklarındaki
esrarlı cigarayla,
özerkti dünyadan/
başına buyruk ihtilâl adımlarıyla,
yürüdü;
onun gök kubbesine,
ve ama evet,
dünyanın öyle usta elleri vardı ki,
ve öyle güzel dikmişti ki
herkesin göğünü kendine/
kimseye,
bir başkasının göğündeki
turnayı sevmek,
hakkını tanımıyordu…;
oysa mey,
dudaklarındaki
esrarlı cigarayla
özerkti dünyadan
ve başına buyruk ihtilâl adımlarıyla;
yürüdü,
onun gök kubbesine,
bir izmariti çiğner gibi,
bir leşi tepeler gibi,
bastı başına,
kutupları ve ekvatoruna kadar,
kirli postalarının izini bırakarak,
had bildirdi atmosferine,
ah;
öyle çok seviyorum ki seni,
öyle çok,
sensin benim gökyüzüm
ve süreyya yıldızım,
yön duygum,
iç görüm…,
ne diyordum;
/ve,
çaldı dünyanın makasını
/ve,
kesti sevdalı parmaklarıyla
/ve,
söktü iplikleri…;
öyle çok seviyorum ki seni,
öyle çok;
sensin benim güzel ve zarif turnam,
ve yoktu,
zahirin ne çizgisi,
/ne sınırı,
ne de minimal bir raconu,
ah;
e(y\n) sevgili\aşk…,
biz;
kadim yadigâr, tuna ve nil…
t\aksim görmüş bulutların altında,
hürriyetleri ellerinde,
avuç avuca muhîbanız biz;
aydınlık kuytumuzda
ikimiz biz…
ki ezelden ebede birbirine akan
ve ummanına hasret çeken her demde
biz ikimiz,
senlik ve benliksiz,
\ah\
hasretleri büyüte büyüte yumak yumak,
bizim olacak zamana dek uyumak,
uyumak istiyorum…,
hasreti içime dolan, bendesi olduğum yârim,
beni özleyen beni anan yârim,
vadesizim, mecalsizim, çaresizim,
şu kandil gününde,
münzevi bir derviş kadar sensizim,
sahipsizim,
garibim, bir fukara isimsizim,
hangi yeryüzü gökyüzüne bakmaz…,
ve sanılıyor mu ki,
gökyüzü de yeryüzüne meftun değildir…,
ve zaman durdu al işte…;
bıktık artık, usandı millet, tiksindi insanlık,
bu altı ok\a hainlik eden kemalistlerden,
ruhu sömürgecilerde rehin mütedeyyinlerden ve
genleri ipotekli devrimcilerden,
tiyanşan kaçkınlarından,
ve
bilumum kurtarıcılık konforperestlerinden…,
siz yesribte ege, hirada gece, kisrada ecelsiniz,
oku/da hecesiniz siz, beni kelime yapan,
tutsak yapan beni; beni siz…,
yudum yudum suyumsunuz, iç ferahlatan berrak;
harika bir insan oluyorum hatırımda siz varsanız,
ve bahtıma iki yanı ağaçlı yollar düşüyor hep,
ibrâhîm
içimdeki putları devir
elindeki baltayla
kırılan putların yerine
yenilerini koyan kim
güneş buzdan evimi yıktı
koca buzlar düştü
putların boyunları kırıldı
ibrâhîm
güneşi evime sokan kim
asma bahçelerinde dolaşan güzelleri
buhtunnasır put yaptı
ben ki zamansız bahçeleri kucakladım
güzeller bende kaldı
ibrâhîm
gönlümü put sanıp da kıran kim
asaf halet çelebi
bir körpenin peçeli yüzü kadar saklı bir hüzünle,
dikine dikine gidiyorum yüreğimin
ve çağın çöplük kalbine tahammül harcım değil…,
gel gör ki,
hale bakar mısın dediğim şu hale isyana ve
ayaklanmaya hazırlıklaraysa
dermansızım…,
ama işte düşüyor umutvar bir gül yaprağı daha
ılık bir mevsime akisler çizerek...,
ah;
mecbur muyum dalgın olmaya uzaklara
ve bu kadar hatırlamaya seni ya hû;
uzat yanağıma şifacı ellerinin
helal kazançlı tuzunu hekimim ki,
aksın gözlerimin öfkesi
taş bağrıma…,
kadim zamanlar ertesi dünyada,
kimse ağlayamazken artık ölülerine dahi,
beni her andığında de ki,
gözyaşı koleksiyoncusu
adıma,
püskül püskül saçaklarını
bulutlar arasında yolan,
bir uçurtmayım bugün gece/de yine
ve o garipliği bilinmez
gûrebadanım…,
kanıyorum heceleyerek adını,
süklüm püklüm saklanıyor yalandan tebessüm
yüzümün gergefine,
rengi turuncuya çalan gül nakışlı
ilk muhabbet ikramını,
kitliyorum birbirine kirpiklerimde sımsıkı...,
hem kaçamak bir gülüşüm,
ve hem ağlıyor yastığımda bir külçe,
kesik kesik ve yutkunarak
hıç/kırık/sız…,
belki, yalnız bir sokak lambasıyım,
ve acizim aydınlatmaktan karanlığımı…,
belki, başı olmayan bir duvarım ve,
illegal asılmış afişleri söküyorum üzerimden…,
diyorum ya, alnını duvara dayamış,
yalnız bir sokak lambasıyım belki...,
ah;
rüyalarımı hatırlayamadım hiç bunca yaş,
o güzün kışa meyyal öğle vaktinin,
orta mescidli vuslatındaysa
göreli beri secdeni,
uykum dışında hep rüyadayım…,
ve artık benim de uzun uzun anlatacak,
fezanın incisi bir süreyya rüyam var;
ama sakla beni dedin,
tanınmaktan hazzetmez
tevazû ehli üstadım…,
ve aşk;
merhametinden sevgiye büründü zamanla,
ardında bin bir renk cümbüşü ve
solar döngü izi bırakarak yadigâr…,
çileyi ve hasreti
sevgiye emanet edip,
cellat olmak yerine hayata,
hayat verdi, bir fakir cömertliğiyle,
ölmüşlüğünden habersiz dirilere…,
ve barıştı aşk küslükleriyle,
taşkınlıkların yerini aldı delişmen duyuşlar,
kıyametleri koparan uğultusuyla,
arsız dünyanın bütün inlerine kadar çağlarken,
bir duru dağ çeşmesi olup,
hayata karışmak istedi ve
bilirsin işte sonrasında,
zakîrle/şakîrin halini…,
ki,
yaralı insanlar
hemen tanır birbirini bilirsin,
kabuklara aşina kabukları zira…,
ah;
can çekişir gibi,
sekerât halindeymiş gibi,
alıp veriyorum soluğumu ve
salgın mücahidi maskeli halinin
resmi ile avunarak bitiriyorum sancılı saatleri,
duyuyor musun,
sevdalı…,
seni saklamayı öğrenme yolunda,
büyük mesafeler aldım ve,
o resimdeki maskeli gözlere bakıp bakıp,
yüzsüzce seviyorum seni…,
gözlerimin içine bakıp,
/senbensin/bensenim/ ve
gözlerinde;
evet ben varım demiştin…,
değil yarınlara,
değil geçmişe,
o zamana bile bakamıyordum ki o esnada ben,
belki;
mazînin nerede kaldığını arıyordum…,
şehirler bir film şeridi gibi geçiyor,
kilometrelerce aramızdan ve,
alnımızın ortasındaki yol çizgilerini saklıyoruz
birbirimizden güya…,
suskunluk çizgileri/çizikleri,
sakınılmış muhabbet mesafeleri…,
ve tırnakları kesiliyor yollara
uzuyor saçları zamanın,
boşluğa;
ve uyku,
telaşla fırlıyor yatağından,
geç kalınmış ömürler gibi…,
takâtsiz tebessümler yüzümüzde
ve bu kendimizden çektiğimiz,
yok bir yokturluk sanatı o/nun zahir,
hek/
hekim/
hekimim/
yine de...;
yoksunluklarımıza inat
sevgili hüzünbazım,
adın yankılanır tekrar tekrar içimde,
çağırırım seni,
sensiz yetimliğime,
ki bilirim,
olmayacaksan da ne bugün ne de yarın,
yeni hatıralarımda,
o kaçırdığın bakışlarının peşinde koşmak
ve utangaç yüzüne bir daha bakmak
istiyorum,
ah;
çile kitabımın yakamozu saçlarıma,
artık tek bir tel ak daha düşmesin,
sensiz…,
diyârında kalayım hep,
saklanayım üç kat perdeli halinin esrarına…,
gözlerin;
gözlerimin önünde olsun sürekli
ve vakti geldiğinde,
ötelerin ilhamlarıyla
dizlerinde öleyim…,
ah;
soluk tebessümlü meczup sardunyalar
kollarını sarkıtmış,
pencerenden…,
mahcûp ve yeniden doğuş umutlu nazarım,
arka bahçede güllere ikindi suyu veren
muştulu ve desturlu haline ilişirken,
balkonuna asıyorum utangaç gülümsemeler,
evet sana bakıyorum;
görmüyor gibisin,
ve bana bakıyorsun görmüyorum
ki gözlerim âmâ,
öyle demirden bir tül var ki aramızda,
yetmiyor gücüm,
bertarafa…,
o/nun ismini anarken
yâdıma gelen ismini sevdim,
neyin varsa sevdim senin,
neyin yoksa hepsini,
ne o/na şirk koştum,
ne de ruhunu yoldaşsız bıraktım…,
eşsiz ruhunu sevdim,
benliğimi sana verdim,
ve daha ötesini bulursam aşkın,
yine sana sunacağım,
antik bir sunakta…,
bir itirafta bulunacağım,
kitapları dahi,
bende bir tortu bırakmaları için değil,
sana yazarken,
daha güzel heceler bulabilmek,
o zarif, hikem buhurlu sözlerine,
daha denk cümleler kurabilmek için okuyor
ve her satır arasında,
seni arıyorum harf harf…,
ah;
baba
14.07.2025 - 20:00köpüklenmek
14.07.2025 - 18:58Susuz Yaz
14.07.2025 - 18:48barış manço
12.07.2025 - 01:44Yaz dostum: Güzel sevmeyene adam denir mi...
Yaz dostum: Selam almayana yiğit denir mi...
Yaz dostum: Altı üstü beş metrelik bez için,
Yaz dostum: Boşa geçmiş ömre yaşam denir mi...
Yaz tahtaya bir daha, tut defteri kitabı
Sarı çizmeli Mehmet ağa bir gün öder hesabı
Yaz dostum: Yoksul görsen besle kaymak bal ile...
Yaz dostum: Garipleri giydir ipek şal ile...
Yaz dostum: Öksüz görsen sar kanadın kolunu...
Yaz dostum: Kimse göçmez bu dünyadan mal ile...
Yaz tahtaya bir daha, tut defteri kitabı
Sarı çizmeli Mehmet ağa bir gün öder hesabı
Yaz dostum: Barış söyler, kendi bir ders alır mı...
Yaz dostum: Su üstüne yazı yazsan kalır mı...
Yaz dostum: Bir dünya ki haklı haksız karışmış,
Yaz dostum: Boşa koysan dolmaz, dolusu alır mı..
anahtar
01.07.2025 - 01:31anahtar kelimeler...
umman\hak... okyanus/ruh... deniz/nefs...
hangi okyanus, gel benim aziz sultanım diye seslendi ve umman yoluna çağırdı da, bu
çağrının istikametine yönelmeyen kaç deniz oldu… sonuçta birbirlerinin, şu konma
göçmede gurbet yolculuğunun çilesi oldukları zannı ve böyle yazılmış umman fermanı
isnadı, yığma kagir bir bina kadar temelsizdir… ellerin ummana açıldığı ve gözlerin
gurupta olduğu, vaktin gözeriminin altına indiği demlerde, okyanus sanıyor mu ki
dualarına eşlik eden bir deniz yok içinde… ve o esnada yaşaran gözlerinden dökülen
şükran katrelerinde deniz köpük köpük erimiyor…
nabi
01.07.2025 - 01:24''zannetme ki kolay çekilir keman-ı arabinin.
üflemesi bile zordur ney-i mesnevinin''
cevşen
01.07.2025 - 01:18"Sübhaneke la ilmelena illa ma allemtena inneke entel alimul hakîm." ayetinin çok kullanılmasının hikmeti nedir? "Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki sen, ilmi ve hikmeti her şeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin." (Bakara, 2/32).
halden anlamak
30.06.2025 - 23:43türk
18.06.2025 - 04:09biz vurduğumuz zaman, sesi; dünyanın öbür ucundan bile duyulur
?si=gBcpmJyIakwk3ZjM
gecenin tenhasına bir söz bırak
18.06.2025 - 03:3892. leyl sûresi
mekke döneminde nâzil olmuştur. 21 âyettir. leyl, “gece” demektir. adını ilk âyetteki aynı kelimeden almıştır.
rahmân ve rahîm allah\ın adıyla
1-2-3. karanlığıyla bürüyüp örttüğü zaman geceye, açılıp parladığı zaman gündüze ve erkek ile dişiyi yaratana andolsun ki…
4. doğrusu sizin çalışmanız, çeşit çeşit gayelerledir.
5-6-7. artık kim allah için verir ve günahlardan sakınırsa ve, en güzeli de kelime-i tevhîdi tasdik ederse, biz de onu en kolay olana hazırlarız.
8-9-10. kim de cimrilik eder, kendisini yeterli görüp allah\a muhtaç görmez ve o en çirkini de kelime-i tevhîdi yalanlarsa, biz de onu, en güç olana hazırlar ve sevk ederiz.
Dünyanın kaç bucak olduğunu anlamak
11.06.2025 - 18:20dünyanın;
çizgili pijamasının
beli sıkmıştı ki,
gevşek bir don lastiği ile değiştirip,
ayırmıştı gövdesini ikiye;
/kuzey,
güney,
savaş,
sıcak,
soğuk,
erkek,
kadın,
aşk/
dünya öyle kurallı ve tertipliydi ki,
yoktu tahammülü hiç dağınıklığa,
her şeyi planladı, kurguladı;
ölçtü/biçti/tarttı ve;
/denizlerin,
ülkelerin,
göğün,
toprağın,
aşkların,
insanların,
hayatın/
kenarlarına makine çekti
ve kesti sarkan iplikleri,
dünyanın öyle usta elleri vardı ki,
ve öyle güzel dikmişti ki
herkesin göğünü kendine;
/kimseye,
bir başkasının göğündeki
turnayı sevmek,
hakkını tanımıyordu…,
oysa meşk,
dudaklarındaki
esrarlı cigarayla,
özerkti dünyadan/
başına buyruk ihtilâl adımlarıyla,
yürüdü;
onun gök kubbesine,
ve ama evet,
dünyanın öyle usta elleri vardı ki,
ve öyle güzel dikmişti ki
herkesin göğünü kendine/
kimseye,
bir başkasının göğündeki
turnayı sevmek,
hakkını tanımıyordu…;
oysa mey,
dudaklarındaki
esrarlı cigarayla
özerkti dünyadan
ve başına buyruk ihtilâl adımlarıyla;
yürüdü,
onun gök kubbesine,
bir izmariti çiğner gibi,
bir leşi tepeler gibi,
bastı başına,
kutupları ve ekvatoruna kadar,
kirli postalarının izini bırakarak,
had bildirdi atmosferine,
ah;
öyle çok seviyorum ki seni,
öyle çok,
sensin benim gökyüzüm
ve süreyya yıldızım,
yön duygum,
iç görüm…,
ne diyordum;
/ve,
çaldı dünyanın makasını
/ve,
kesti sevdalı parmaklarıyla
/ve,
söktü iplikleri…;
öyle çok seviyorum ki seni,
öyle çok;
sensin benim güzel ve zarif turnam,
ve yoktu,
zahirin ne çizgisi,
/ne sınırı,
ne de minimal bir raconu,
ah;
diasporadaki kafkasyalılar
11.06.2025 - 14:18mahur beste
07.06.2025 - 15:12e(y\n) sevgili\aşk…,
biz;
kadim yadigâr, tuna ve nil…
t\aksim görmüş bulutların altında,
hürriyetleri ellerinde,
avuç avuca muhîbanız biz;
aydınlık kuytumuzda
ikimiz biz…
ki ezelden ebede birbirine akan
ve ummanına hasret çeken her demde
biz ikimiz,
senlik ve benliksiz,
\ah\
hasretleri büyüte büyüte yumak yumak,
bizim olacak zamana dek uyumak,
uyumak istiyorum…,
kaf dağının ardına kaçılır seninle aşk,
upuzun yollar aşılır seninle aşk,
açılmaz sanılan kapılar açılır seninle aşk,
hatırlar gönüller yapılır seninle aşk,
yaradana yâr diye tapılır seninle aşk,
hasreti içime dolan, bendesi olduğum yârim,
beni özleyen beni anan yârim,
vadesizim, mecalsizim, çaresizim,
şu kandil gününde,
münzevi bir derviş kadar sensizim,
sahipsizim,
garibim, bir fukara isimsizim,
hangi yeryüzü gökyüzüne bakmaz…,
ve sanılıyor mu ki,
gökyüzü de yeryüzüne meftun değildir…,
ve zaman durdu al işte…;
bıktık artık, usandı millet, tiksindi insanlık,
bu altı ok\a hainlik eden kemalistlerden,
ruhu sömürgecilerde rehin mütedeyyinlerden ve
genleri ipotekli devrimcilerden,
tiyanşan kaçkınlarından,
ve
bilumum kurtarıcılık konforperestlerinden…,
siz yesribte ege, hirada gece, kisrada ecelsiniz,
oku/da hecesiniz siz, beni kelime yapan,
tutsak yapan beni; beni siz…,
yudum yudum suyumsunuz, iç ferahlatan berrak;
harika bir insan oluyorum hatırımda siz varsanız,
ve bahtıma iki yanı ağaçlı yollar düşüyor hep,
İbrahim (A.S.)
06.06.2025 - 23:53ibrâhîm
içimdeki putları devir
elindeki baltayla
kırılan putların yerine
yenilerini koyan kim
güneş buzdan evimi yıktı
koca buzlar düştü
putların boyunları kırıldı
ibrâhîm
güneşi evime sokan kim
asma bahçelerinde dolaşan güzelleri
buhtunnasır put yaptı
ben ki zamansız bahçeleri kucakladım
güzeller bende kaldı
ibrâhîm
gönlümü put sanıp da kıran kim
asaf halet çelebi
necip fazıl kısakürek
26.05.2025 - 10:54iyi ki doğdun üstad, aynı gün doğmuş olmayı hep sevdim...
Niyâzî Mısrî hazretleri
20.05.2025 - 13:06Zât-ı Hakk’da mahrem-i irfân olan anlar bizi,
İlm-i sırda bahr-ı bî-pâyân olan anlar bizi.
Bu fenâ gülzârına bülbül olanlar anlamaz,
Vech-i bâkî hüsnüne hayrân olan anlar bizi.
Dünyâ vü ukbâyı ta’mir eylemekten geçmişiz,
Her taraftan yıkılıp vîrân olan anlar bizi.
Biz şol abdalız bıraktık eğnimizden şâlımız,
Varlığından soyunup üryân olan anlar bizi.
Zâhidâ ayık dururken anlamazsın sen bizi,
Cür’ayı sâfî içüp mestân olan anlar bizi.
Ârifin her bir sözünü duymaya insân gerek,
Bu cihânda sanmanız hayvân olan anlar bizi.
Kahr u lûtfü şey’i vâhid bilmeyen çeker azab,
Ol azabdan kurtulup sultân olan anlar bizi.
Ey Niyâzî katremiz deryâya saldık biz bugün,
Katre nice anlasın ummân olan anlar bizi.
Halkı koyup lâ mekân ilinde menzil tutalı,
Mısrıyâ şol canlara canân olan anlar bizi.
Turkuaz mavisi
20.05.2025 - 08:11ki yaralılar daima çabuk kanar masallara bilirsin…,
yalnızca ehline âyân sohbetimizin
efsunlu kodlarını çözme peşindeyken,
destursuzca turkuaz halılar seriyorum yollarına,
kabuk bağlamış yol ayrımlarında,
ah;
Huzur Koleksiyoncusu
20.05.2025 - 08:10bir körpenin peçeli yüzü kadar saklı bir hüzünle,
dikine dikine gidiyorum yüreğimin
ve çağın çöplük kalbine tahammül harcım değil…,
gel gör ki,
hale bakar mısın dediğim şu hale isyana ve
ayaklanmaya hazırlıklaraysa
dermansızım…,
ama işte düşüyor umutvar bir gül yaprağı daha
ılık bir mevsime akisler çizerek...,
ah;
mecbur muyum dalgın olmaya uzaklara
ve bu kadar hatırlamaya seni ya hû;
uzat yanağıma şifacı ellerinin
helal kazançlı tuzunu hekimim ki,
aksın gözlerimin öfkesi
taş bağrıma…,
kadim zamanlar ertesi dünyada,
kimse ağlayamazken artık ölülerine dahi,
beni her andığında de ki,
gözyaşı koleksiyoncusu
adıma,
sokak lambası
20.05.2025 - 08:09püskül püskül saçaklarını
bulutlar arasında yolan,
bir uçurtmayım bugün gece/de yine
ve o garipliği bilinmez
gûrebadanım…,
kanıyorum heceleyerek adını,
süklüm püklüm saklanıyor yalandan tebessüm
yüzümün gergefine,
rengi turuncuya çalan gül nakışlı
ilk muhabbet ikramını,
kitliyorum birbirine kirpiklerimde sımsıkı...,
hem kaçamak bir gülüşüm,
ve hem ağlıyor yastığımda bir külçe,
kesik kesik ve yutkunarak
hıç/kırık/sız…,
belki, yalnız bir sokak lambasıyım,
ve acizim aydınlatmaktan karanlığımı…,
belki, başı olmayan bir duvarım ve,
illegal asılmış afişleri söküyorum üzerimden…,
diyorum ya, alnını duvara dayamış,
yalnız bir sokak lambasıyım belki...,
ah;
kabuk bağlamak
20.05.2025 - 08:07rüyalarımı hatırlayamadım hiç bunca yaş,
o güzün kışa meyyal öğle vaktinin,
orta mescidli vuslatındaysa
göreli beri secdeni,
uykum dışında hep rüyadayım…,
ve artık benim de uzun uzun anlatacak,
fezanın incisi bir süreyya rüyam var;
ama sakla beni dedin,
tanınmaktan hazzetmez
tevazû ehli üstadım…,
ve aşk;
merhametinden sevgiye büründü zamanla,
ardında bin bir renk cümbüşü ve
solar döngü izi bırakarak yadigâr…,
çileyi ve hasreti
sevgiye emanet edip,
cellat olmak yerine hayata,
hayat verdi, bir fakir cömertliğiyle,
ölmüşlüğünden habersiz dirilere…,
ve barıştı aşk küslükleriyle,
taşkınlıkların yerini aldı delişmen duyuşlar,
kıyametleri koparan uğultusuyla,
arsız dünyanın bütün inlerine kadar çağlarken,
bir duru dağ çeşmesi olup,
hayata karışmak istedi ve
bilirsin işte sonrasında,
zakîrle/şakîrin halini…,
ki,
yaralı insanlar
hemen tanır birbirini bilirsin,
kabuklara aşina kabukları zira…,
ah;
Mazi Kalbimde Yaradır
20.05.2025 - 08:06can çekişir gibi,
sekerât halindeymiş gibi,
alıp veriyorum soluğumu ve
salgın mücahidi maskeli halinin
resmi ile avunarak bitiriyorum sancılı saatleri,
duyuyor musun,
sevdalı…,
seni saklamayı öğrenme yolunda,
büyük mesafeler aldım ve,
o resimdeki maskeli gözlere bakıp bakıp,
yüzsüzce seviyorum seni…,
gözlerimin içine bakıp,
/senbensin/bensenim/ ve
gözlerinde;
evet ben varım demiştin…,
değil yarınlara,
değil geçmişe,
o zamana bile bakamıyordum ki o esnada ben,
belki;
mazînin nerede kaldığını arıyordum…,
utangaç itiraz
20.05.2025 - 08:04şehirler bir film şeridi gibi geçiyor,
kilometrelerce aramızdan ve,
alnımızın ortasındaki yol çizgilerini saklıyoruz
birbirimizden güya…,
suskunluk çizgileri/çizikleri,
sakınılmış muhabbet mesafeleri…,
ve tırnakları kesiliyor yollara
uzuyor saçları zamanın,
boşluğa;
ve uyku,
telaşla fırlıyor yatağından,
geç kalınmış ömürler gibi…,
takâtsiz tebessümler yüzümüzde
ve bu kendimizden çektiğimiz,
yok bir yokturluk sanatı o/nun zahir,
hek/
hekim/
hekimim/
yine de...;
yoksunluklarımıza inat
sevgili hüzünbazım,
adın yankılanır tekrar tekrar içimde,
çağırırım seni,
sensiz yetimliğime,
ki bilirim,
olmayacaksan da ne bugün ne de yarın,
yeni hatıralarımda,
o kaçırdığın bakışlarının peşinde koşmak
ve utangaç yüzüne bir daha bakmak
istiyorum,
ah;
kör
20.05.2025 - 08:03çile kitabımın yakamozu saçlarıma,
artık tek bir tel ak daha düşmesin,
sensiz…,
diyârında kalayım hep,
saklanayım üç kat perdeli halinin esrarına…,
gözlerin;
gözlerimin önünde olsun sürekli
ve vakti geldiğinde,
ötelerin ilhamlarıyla
dizlerinde öleyim…,
ah;
soluk tebessümlü meczup sardunyalar
kollarını sarkıtmış,
pencerenden…,
mahcûp ve yeniden doğuş umutlu nazarım,
arka bahçede güllere ikindi suyu veren
muştulu ve desturlu haline ilişirken,
balkonuna asıyorum utangaç gülümsemeler,
evet sana bakıyorum;
görmüyor gibisin,
ve bana bakıyorsun görmüyorum
ki gözlerim âmâ,
öyle demirden bir tül var ki aramızda,
yetmiyor gücüm,
bertarafa…,
Harf inkılabı
20.05.2025 - 08:01o/nun ismini anarken
yâdıma gelen ismini sevdim,
neyin varsa sevdim senin,
neyin yoksa hepsini,
ne o/na şirk koştum,
ne de ruhunu yoldaşsız bıraktım…,
eşsiz ruhunu sevdim,
benliğimi sana verdim,
ve daha ötesini bulursam aşkın,
yine sana sunacağım,
antik bir sunakta…,
bir itirafta bulunacağım,
kitapları dahi,
bende bir tortu bırakmaları için değil,
sana yazarken,
daha güzel heceler bulabilmek,
o zarif, hikem buhurlu sözlerine,
daha denk cümleler kurabilmek için okuyor
ve her satır arasında,
seni arıyorum harf harf…,
ah;
Toplam 744 mesaj bulundu