İrkildi.
Kuşatmanın tamamlandığını anlamıştı. Duvarın dibinde, sindiği köşede titremeye başladı. Elindeki tabancayı zor tutuyordu.
Duvarın ötesinde polisler geniş bir alana mevzilenmişlerdi ve sık aralıklarla teslim olmaya çağırıyorlardı kendisini. Sesleri soğuk ve mekanikti; ölümü çağrıştırıyordu.
Polis çemberinin gerisindeyse, uğultulu bir kalabalık toplanmıştı. Kalabalık, birkaç kederli bakış sahibi yüz dışında, kimi ciklet çiğneyerek, kimi ellerindeki kağıt külahlardan ay çekirdeği yiyerek, kimileri belki de yaşam pahalılığı ve işsizlik veya magazin dünyasındaki yapay tipler ve düzmece tartışmalar üzerine hararetli konuşmalar yaparak operasyonun tamamlanmasını bekliyorlardı merakla.
Aralarında şakalaşanlar veya kendilerini çembere yaklaştırmamak için çabalayan polislere şirinlik yapanlar da vardı. Daha gerilerde, küçük çocuklarının ellerine sıkıca yapışmış başörtülü veya başı açık kadınlar görülüyordu. Simitçi tablaları, gezgin meyva veya kuru yemiş tezgahları, su satıcıları ortalarda dolanıyorlardı.Ölüm değil, şenlik havası vardı çemberin gerisinde.
Ve bu kalabalık, gözleri önünde yaşanan can pazarını umursamaz bir görüntü içindeydi,
bir açık hava sinemasında izledikleri "dram avantür" türü bir Yeşilçam filminden etkilendiklerinden daha fazla etkilenmişe benzemiyorlardı. Yani, çoğu zaman olduğu gibi, yine "seyirci" idiler.
"Teslim ol!"
Teslim olmak veya ölmek, herşeyin bitmesi...Yaşayabileceği en büyük olayı yaşıyordu. Beyniyle, yüreğiyle, gözleriyle, milyonlarca hücresiyle darmadağınıktı.
Korku da vardı elbette. Panik, o denli büyüktü.
"Teslim ol!"
Öğürdü, kusamadı. Parmağını boğazına
kadar sokarak, birkaç kez daha öğürdü, yine kusamadı. Dizlerinin üstünde iki büklüm olup, ağlamaya başladı. Sessiz başlayan ağlayış, sarsılmalar ve inlemelerle sürdü ve adeta kendisi için yaktığı bir ağıta dönüştü. Çaresizliğin ve umutsuzluğun ağıtıydı bu.
Birden bir kelebek kondu dizinin dibine; göz nuru, el emeği işlemelere benzeyen motiflerle bezenmiş, çok güzel bir kelebek...Ve dingindi kelebek, sanki bir ölüm kalım çatışması yaşanmıyor, insan avlanmıyordu sanki, öylesine dingin.
Kelebeğe baktı bir süre.
BU küçücük canlı dilediğince uçtuğuna konduğuna ve böylesine dingin olduğuna
göre her şeyin olağan akışa göre yürüdüğünü, yaşamın sürdüğünü düşündü saniyenin en küçük birimi kadar bir süre içinde.
Ağlaması kesildi o anda.Titremesi durdu.
Çocukluğu koptu geldi çok uzaklardan. Dünyalar güzeli ve masallardaki prensesler kadar iyi kalpli annesinin, "Dokunmayın ölür" tembihlerine karşın, arkadaşlarıyla birlikte kelebek kovalayışlarını anımsadı.
Belleği, anılardan anılara atladı
İşte şimdi de, bir duvarın arkasında kendisi, ötesinde kendisi gibi çocuktan polisler, arkadaşları..."Hırsız polis" oynuyorlar.
Yasalar öyle ya, teslim olacak veya ölecek, lamı cimi yok. Nasıl da korkusuzca ölürlerdi
o zamanlar, bir kez, beş kez, yüz kez...Ama tabancalar tahtadan ve ölümler yalancıktanmış, olsun, ölümden hiç korkmadan ölürlerdi ya, sen ona bak.
Kalp, düzenli atıyordu şimdi, beyin çalışıyor, gözler görüyordu. Panik dağılıvermişti.
"Teslim ol!"
Birden fırladı büzüldüğü yerden.
Duvara tırmandı iki hareketle. Doğruldu. Mevzilenmiş polislere doğru rasgele,
bastı tetiğe. Ne var ki, üçüncü eli ateşleyemedi. Otomatiklerin takırtısı yeri
göğü kapladı.
Kalabalık, korkuyla bağırışarak sağa sola koşuştu, dağıldı, saklandı.
Alnında, yüzünde, bedeninde kanlı deliklerle, çarpılmışcasına geriye savruldu, yere yuvarlandı sırt üstü. Bağıramamıştı bile. Can çekişmesi sadece saniyeler sürdü. Küçük titremelerle sarsıldı bedeni çok kısa bir an, sonra hareketsiz kaldı.
Açık ama artık görmeyen gözleri, mavi gökyüzünde bilinmeyen bir noktaya takıldı kaldı. Artık yaşamıyordu.
Otomatiklerin takırtısı kesildi.
Sonsuzadek sürecekmişcesine bir sessizlik çöktü.
Ardından, tam donanımlı üç polis,
gözlerini ve silahlarının namlularını hedeften ayırmadan, dikkatli ve yavaş adımlarla ilerlediler. Toz toprak ve kan içinde yatan cansız bedene ulaştıklarında, içlerinden biri ayağıyla dürttü. Tepki gelmeyince çömeldi, inceledi ölüyü. Ve doğrulup,amirine doğru "tamamdır "anlamında bir parmak işareti yaptı.
Sessizlik bozuldu.
Mevzilenmiş polisler doğrulmaya, ortaya çıkmaya, birbirlerini kutlamaya, amirlerinin emirleri doğrultusunda sağa sola koşuşturmaya, telsizler cızırtılarla çalışmaya başladı.
Kuşatmanın başından bu yana bir köşede bekleyen ambulans, ölüye doğru ilerledi. Yeniden toplanan kalabalıktan alkış ve sevinç sesleri yükseldi. Kederli bakışlara sahip o birkaç yüz, yani birkaç insan, kalabalıktan sıyrıldı sessizce, ayrı yönlere uzaklaştı, gözden kayboldu.
Kelebek, oyunun bittiğini anlamışcasına aynı dinginlikle uçtu gitti.
Beni düşündürür,
Sizi de düşündürür mü bilmem,
Topraktaki gerçek;
Bahçedeki çiçek,
Ağaçtaki meyva,
Ve Cennetten kovulan Adem ile Havva
Bir de Martılı Liman,
Fatihli Leman.
Unutulmayan Film Müzikleri
(Sophie'nin Seçimi / Sophie's Choice)
Müzik: Marvin Hamlisch
Film hakkında
Yönetmen:
Alan Jay Pakula
Oyuncular:
Meryl Streep
Kevin Kline
Peter MacNicol
Ülke: ABD
Yapım yılı: 1982
Tür: Dram
Süre: 150 dk
Konu
Polonyalı bir göçmen olan Zofia (Sophie),
II.Dünya Savaşı yıllarında esaret yaşadığı Alman Nazi kamplarından kurtulmuş ve sevgilisi Nathan’ın varlığı ile yaşama tutunabilmiş bir kadındır. İki sevgili ile Brooklyn'de bir pansiyonu paylaşan genç yazar Stingo, ikili arasındaki inişli çıkışlı ve sorunlu aşkın şahidi konumundadır.
Sophie devamlı kabuslar görürken, Nathan da soykırımda yitirdikleri yüzünden şizofreniye varan şiddetli krizler yaşamaktadır.
Bir gün Stingo, kadının koluna damgalanmış numarayı görünce yaşadıklarını öğrenmek ister. Sophie geçmişini paylaştıkça,
karanlık sırrı da yavaş yavaş aydınlanmaya başlar: Kampta Naziler tarafından hayatı boyunca kendisinde derin yaralar bırakacak bir seçimde bulunmaya zorlanmıştır.
Notlar
Sophie'nin Seçimi (Sophie's Choice),
yayımlandığı 1979 yılında büyük ses getiren ve Amerikan Ulusal Kitap Ödülü’ne layık görülen,
William Styron'un aynı adlı romanından uyarlanan, Alan J. Pakula tarafından yönetilen 1982 ABD yapımı drama filmidir.
İkinci Dünya Savaşı'nı Yahudi toplama kampları ve bir annenin çaresizliği üzerinden anlatan Sophie'nin Seçimi, insan doğasını, iyilikle kötülüğü, Amerika’nın kölelik tarihini, soykırımı tartışırken savaş sonrası oluşan olumsuz ruhsal etkilere ışık tutan yönüyle de tam puan almış bir yapıttır.
Ödüller:
Film, birçok platformda ödüller kazanırken,
55. Oscar Ödülleri'nde 5 dalda aday gösterildi.
En İyi Uyarlama Senaryo Ödülü,
En İyi Sinematografi Ödülü,
En İyi Kostüm Tasarımı Ödülü,
En İyi Orijinal Müzik Ödülü,
Ve Meryl Streep ile En İyi Kadın Oyuncu Ödülünü kazandı.
Temel ile Dursun, gezmeye Abd'ye gitmişler.
üç gün beş gün derken paraları bitmiş.
banka soymaya karar vermişler. gözlerine kestirdikleri bir bankaya gece yarısı girip, içerideki kasaları açmışlar ama hepsi boş çıkmış.
Canları sıkkın olarak bankayı terkedecekleri sırada Temel, arka taraflarda bir kasa daha görmüs, hemen açmışlar. ama içinden çıka çıka bir kase muhallebi çıkmış. Eh bu kadar uğraştık, bari boşa gitmesin diyen Temel muhallebiyi afiyetle yemiş.
Daha sonra bir kasa daha görmüşler ve onu da açmışlar, bir kase muhallebi daha çıkmış. Bunu da Dursun yemiş afiyetle. Sonrada orayı terketmişler.
Ertesi gün gazetelerde manşet :
"Dünyanın en büyük Sperm Bankası soyuldu!.."
"Yüzünü hatırlatır gökyüzünde ne varsa
Gözlerin bu saatte kopkoyu elemlidir
Dudakların kimbilir şimdi nasıl nemlidir
Ellerin öyle yanar ufuk nasıl yanarsa
Yüzünü hatırlatır gökyüzünde ne varsa"
Rüzgarlara dokundun
Peki ya gökyüzü ...
Yıldızlara uzandın
Hani nerede bulutlar ?
Şimdi burada olsaydın
Rüzgarlar getirseydi seni uzaklardan
Yıldızlara tutunup
Gökyüzünden bizim sokağa iniverseydin
Ne güzel olurdu ...
In the Ghetto hakkında:
ABDli efsanevi rock'n roll şarkıcısı "kral" lakaplı Elvis Presley'in söylediği ve meşhur ettiği, "the vicious circle" adıyla da bilinen çarpıcı şarkı.
ABDli şarkı sözü yazarı ve şarkıcı Mac Davis tarafından bestelenmiş ve Presley tarafından 1969 yılında 45'lik olarak okunmuştur
Şarkı; soğuk bir Chicago sabahı kar yağarken gettoda doğan, büyüdükçe geceleri sokakta dolaşıp hırsızlık yapmayı ve kavgalara karışmayı öğrenen bir genç çocuğun vurularak öldürülmesini anlatır. şarkının sonunda, genç çocuk ölürken gettoda başka bir çocuk dünyaya gelir. onun da kaderi aynı olacaktır
Elvis Presley'in politik içerikli ender parçalarından biri olan ve ABD'nin sosyal yapısının olumsuzlukları hakkında çok şey anlatan şarkının, getto ve suç teması etrafında sol bir duyarlılığının olduğu açıkça görülmektedir.
Şarkı önceleri, sosyal içerikli olarak nitelenmiş ama daha sonra politik içerikli olduğu kabul görmüştür.
Çünkü, yoksul gettoda yoksul olarak doğup, yoksulluk içinde kalmaya mahkum olmak ve bunun bir kısır döngü içinde sürekli devam edecek olması, sosyal bir olgu değil, politik bir sonuçtur.
Kayıt sırasında bunun Presley'in ününe zarar verebileceği düşünülmüşse de tersi olmuş ve şarkı, uzun süre listelerde kalarak şarkıcının ününü pekiştiren gerçek ve muhteşem bir Amerikan klasiğine dönüşmüştür
Sonda, gettoda yeni doğan çocuğun annesinin "ben bir çocuğu daha nasıl doyuracağım" diyerek ağlaması, şarkıya ağıtsal bir hava katmış ve sonraları otoritelerce ABD sosyal yapısının temelinin çürüklüğünü vurgulayan sarsıcı bir final
olarak kabullenilmiştir.
Gökyüzüne Giden Yol
01.07.2023 - 13:03DUVARIN ARDINDAKİ GÖKYÜZÜ
"Teslim ol!"
İrkildi.
Kuşatmanın tamamlandığını anlamıştı. Duvarın dibinde, sindiği köşede titremeye başladı. Elindeki tabancayı zor tutuyordu.
Duvarın ötesinde polisler geniş bir alana mevzilenmişlerdi ve sık aralıklarla teslim olmaya çağırıyorlardı kendisini. Sesleri soğuk ve mekanikti; ölümü çağrıştırıyordu.
Polis çemberinin gerisindeyse, uğultulu bir kalabalık toplanmıştı. Kalabalık, birkaç kederli bakış sahibi yüz dışında, kimi ciklet çiğneyerek, kimi ellerindeki kağıt külahlardan ay çekirdeği yiyerek, kimileri belki de yaşam pahalılığı ve işsizlik veya magazin dünyasındaki yapay tipler ve düzmece tartışmalar üzerine hararetli konuşmalar yaparak operasyonun tamamlanmasını bekliyorlardı merakla.
Aralarında şakalaşanlar veya kendilerini çembere yaklaştırmamak için çabalayan polislere şirinlik yapanlar da vardı. Daha gerilerde, küçük çocuklarının ellerine sıkıca yapışmış başörtülü veya başı açık kadınlar görülüyordu. Simitçi tablaları, gezgin meyva veya kuru yemiş tezgahları, su satıcıları ortalarda dolanıyorlardı.Ölüm değil, şenlik havası vardı çemberin gerisinde.
Ve bu kalabalık, gözleri önünde yaşanan can pazarını umursamaz bir görüntü içindeydi,
bir açık hava sinemasında izledikleri "dram avantür" türü bir Yeşilçam filminden etkilendiklerinden daha fazla etkilenmişe benzemiyorlardı. Yani, çoğu zaman olduğu gibi, yine "seyirci" idiler.
"Teslim ol!"
Teslim olmak veya ölmek, herşeyin bitmesi...Yaşayabileceği en büyük olayı yaşıyordu. Beyniyle, yüreğiyle, gözleriyle, milyonlarca hücresiyle darmadağınıktı.
Korku da vardı elbette. Panik, o denli büyüktü.
"Teslim ol!"
Öğürdü, kusamadı. Parmağını boğazına
kadar sokarak, birkaç kez daha öğürdü, yine kusamadı. Dizlerinin üstünde iki büklüm olup, ağlamaya başladı. Sessiz başlayan ağlayış, sarsılmalar ve inlemelerle sürdü ve adeta kendisi için yaktığı bir ağıta dönüştü. Çaresizliğin ve umutsuzluğun ağıtıydı bu.
Birden bir kelebek kondu dizinin dibine; göz nuru, el emeği işlemelere benzeyen motiflerle bezenmiş, çok güzel bir kelebek...Ve dingindi kelebek, sanki bir ölüm kalım çatışması yaşanmıyor, insan avlanmıyordu sanki, öylesine dingin.
Kelebeğe baktı bir süre.
BU küçücük canlı dilediğince uçtuğuna konduğuna ve böylesine dingin olduğuna
göre her şeyin olağan akışa göre yürüdüğünü, yaşamın sürdüğünü düşündü saniyenin en küçük birimi kadar bir süre içinde.
Ağlaması kesildi o anda.Titremesi durdu.
Çocukluğu koptu geldi çok uzaklardan. Dünyalar güzeli ve masallardaki prensesler kadar iyi kalpli annesinin, "Dokunmayın ölür" tembihlerine karşın, arkadaşlarıyla birlikte kelebek kovalayışlarını anımsadı.
Belleği, anılardan anılara atladı
İşte şimdi de, bir duvarın arkasında kendisi, ötesinde kendisi gibi çocuktan polisler, arkadaşları..."Hırsız polis" oynuyorlar.
Yasalar öyle ya, teslim olacak veya ölecek, lamı cimi yok. Nasıl da korkusuzca ölürlerdi
o zamanlar, bir kez, beş kez, yüz kez...Ama tabancalar tahtadan ve ölümler yalancıktanmış, olsun, ölümden hiç korkmadan ölürlerdi ya, sen ona bak.
Gülümsedi anılara, çocukluğuna, çocukluk arkadaşlarına.
Kalp, düzenli atıyordu şimdi, beyin çalışıyor, gözler görüyordu. Panik dağılıvermişti.
"Teslim ol!"
Birden fırladı büzüldüğü yerden.
Duvara tırmandı iki hareketle. Doğruldu. Mevzilenmiş polislere doğru rasgele,
bastı tetiğe. Ne var ki, üçüncü eli ateşleyemedi. Otomatiklerin takırtısı yeri
göğü kapladı.
Kalabalık, korkuyla bağırışarak sağa sola koşuştu, dağıldı, saklandı.
Alnında, yüzünde, bedeninde kanlı deliklerle, çarpılmışcasına geriye savruldu, yere yuvarlandı sırt üstü. Bağıramamıştı bile. Can çekişmesi sadece saniyeler sürdü. Küçük titremelerle sarsıldı bedeni çok kısa bir an, sonra hareketsiz kaldı.
Açık ama artık görmeyen gözleri, mavi gökyüzünde bilinmeyen bir noktaya takıldı kaldı. Artık yaşamıyordu.
Otomatiklerin takırtısı kesildi.
Sonsuzadek sürecekmişcesine bir sessizlik çöktü.
Ardından, tam donanımlı üç polis,
gözlerini ve silahlarının namlularını hedeften ayırmadan, dikkatli ve yavaş adımlarla ilerlediler. Toz toprak ve kan içinde yatan cansız bedene ulaştıklarında, içlerinden biri ayağıyla dürttü. Tepki gelmeyince çömeldi, inceledi ölüyü. Ve doğrulup,amirine doğru "tamamdır "anlamında bir parmak işareti yaptı.
Sessizlik bozuldu.
Mevzilenmiş polisler doğrulmaya, ortaya çıkmaya, birbirlerini kutlamaya, amirlerinin emirleri doğrultusunda sağa sola koşuşturmaya, telsizler cızırtılarla çalışmaya başladı.
Kuşatmanın başından bu yana bir köşede bekleyen ambulans, ölüye doğru ilerledi. Yeniden toplanan kalabalıktan alkış ve sevinç sesleri yükseldi. Kederli bakışlara sahip o birkaç yüz, yani birkaç insan, kalabalıktan sıyrıldı sessizce, ayrı yönlere uzaklaştı, gözden kayboldu.
Kelebek, oyunun bittiğini anlamışcasına aynı dinginlikle uçtu gitti.
Duvarın ardındaysa yine ve hala maviydi gökyüzü.
(Mehmet Yavuz Yürekli)
Gökyüzüne Giden Yol
01.07.2023 - 06:57Mavi olur sevdalar; yüreklere sığmaz, gökyüzünü boyarlar.
Gökyüzüne Giden Yol
30.06.2023 - 08:41Gökyüzüne Giden Yol
30.06.2023 - 07:33Melody D'amour
Yok kızım yok !
Sonumuz şimdiden belli...
Sende o güzellik
Bende bu züğürtlük
Olduktan kelli !
Erdoğan TOKMAKÇIOĞLU
Gökyüzüne Giden Yol
27.06.2023 - 19:59Bayramınızı şeker gibi tatlı ve gökyüzü gibi özgür yaşamanızı dilerim. Selamlar...
Gökyüzüne Giden Yol
27.06.2023 - 13:08Gökyüzünde dedikodu var deseler,
kadınlar merdiven kurmaya kalkar."
Atasözü... imiş! :))
Gökyüzüne Giden Yol
27.06.2023 - 12:38adamın biri kendini lağıma atmak istemiş, çünkü kendini bir b.k zannediyormuş.
adamın birinin başına Buda heykeli düşmüş;
bu da mı başıma gelecekti, demiş.
adamın biri o kadar kısa boyluymuş ki halının kenarına oturduğu zaman ayaklarını sallayabiliyormuş.
adamın ikisi çene çalıyormuş, polisler basıp karakola götürmüşler.
Gökyüzüne Giden Yol
27.06.2023 - 12:33Martılı Liman
Beni düşündürür,
Sizi de düşündürür mü bilmem,
Topraktaki gerçek;
Bahçedeki çiçek,
Ağaçtaki meyva,
Ve Cennetten kovulan Adem ile Havva
Bir de Martılı Liman,
Fatihli Leman.
Salih ÇAĞATAY
Gökyüzüne Giden Yol
26.06.2023 - 14:50Sophie'nin Seçimi hazırlanırken
evrimagaci.org ve ontodergisi.com
kaynaklarından yararlanılmıştır.
Gökyüzüne Giden Yol
26.06.2023 - 14:26Unutulmayan Film Müzikleri
(Sophie'nin Seçimi / Sophie's Choice)
Müzik: Marvin Hamlisch
Film hakkında
Yönetmen:
Alan Jay Pakula
Oyuncular:
Meryl Streep
Kevin Kline
Peter MacNicol
Ülke: ABD
Yapım yılı: 1982
Tür: Dram
Süre: 150 dk
Konu
Polonyalı bir göçmen olan Zofia (Sophie),
II.Dünya Savaşı yıllarında esaret yaşadığı Alman Nazi kamplarından kurtulmuş ve sevgilisi Nathan’ın varlığı ile yaşama tutunabilmiş bir kadındır. İki sevgili ile Brooklyn'de bir pansiyonu paylaşan genç yazar Stingo, ikili arasındaki inişli çıkışlı ve sorunlu aşkın şahidi konumundadır.
Sophie devamlı kabuslar görürken, Nathan da soykırımda yitirdikleri yüzünden şizofreniye varan şiddetli krizler yaşamaktadır.
Bir gün Stingo, kadının koluna damgalanmış numarayı görünce yaşadıklarını öğrenmek ister. Sophie geçmişini paylaştıkça,
karanlık sırrı da yavaş yavaş aydınlanmaya başlar: Kampta Naziler tarafından hayatı boyunca kendisinde derin yaralar bırakacak bir seçimde bulunmaya zorlanmıştır.
Notlar
Sophie'nin Seçimi (Sophie's Choice),
yayımlandığı 1979 yılında büyük ses getiren ve Amerikan Ulusal Kitap Ödülü’ne layık görülen,
William Styron'un aynı adlı romanından uyarlanan, Alan J. Pakula tarafından yönetilen 1982 ABD yapımı drama filmidir.
İkinci Dünya Savaşı'nı Yahudi toplama kampları ve bir annenin çaresizliği üzerinden anlatan Sophie'nin Seçimi, insan doğasını, iyilikle kötülüğü, Amerika’nın kölelik tarihini, soykırımı tartışırken savaş sonrası oluşan olumsuz ruhsal etkilere ışık tutan yönüyle de tam puan almış bir yapıttır.
Ödüller:
Film, birçok platformda ödüller kazanırken,
55. Oscar Ödülleri'nde 5 dalda aday gösterildi.
En İyi Uyarlama Senaryo Ödülü,
En İyi Sinematografi Ödülü,
En İyi Kostüm Tasarımı Ödülü,
En İyi Orijinal Müzik Ödülü,
Ve Meryl Streep ile En İyi Kadın Oyuncu Ödülünü kazandı.
Gökyüzüne Giden Yol
26.06.2023 - 13:04Dünya Yuvarlaksa
Bana daima
"Dünya yuvarlaktır" derdin.
Dediğin doğruysa
Neden geri dönmedin?
Nurhan Edilhan
Gökyüzüne Giden Yol
26.06.2023 - 11:56Temel ile Dursun, gezmeye Abd'ye gitmişler.
üç gün beş gün derken paraları bitmiş.
banka soymaya karar vermişler. gözlerine kestirdikleri bir bankaya gece yarısı girip, içerideki kasaları açmışlar ama hepsi boş çıkmış.
Canları sıkkın olarak bankayı terkedecekleri sırada Temel, arka taraflarda bir kasa daha görmüs, hemen açmışlar. ama içinden çıka çıka bir kase muhallebi çıkmış. Eh bu kadar uğraştık, bari boşa gitmesin diyen Temel muhallebiyi afiyetle yemiş.
Daha sonra bir kasa daha görmüşler ve onu da açmışlar, bir kase muhallebi daha çıkmış. Bunu da Dursun yemiş afiyetle. Sonrada orayı terketmişler.
Ertesi gün gazetelerde manşet :
"Dünyanın en büyük Sperm Bankası soyuldu!.."
Gökyüzüne Giden Yol
26.06.2023 - 02:11Elma değil,
yürek dolusu sevgi düşse
gökyüzünden...
Bölüşsek.
Gökyüzüne Giden Yol
26.06.2023 - 01:33"Yüzünü hatırlatır gökyüzünde ne varsa
Gözlerin bu saatte kopkoyu elemlidir
Dudakların kimbilir şimdi nasıl nemlidir
Ellerin öyle yanar ufuk nasıl yanarsa
Yüzünü hatırlatır gökyüzünde ne varsa"
(Güllerin Ağladığı Saat, Ümit Yaşar OĞUZCAN)
Gökyüzüne Giden Yol
25.06.2023 - 21:20Doğru yoldasınız, devam edin :))
Gökyüzüne Giden Yol
25.06.2023 - 14:44Eski bir tapınak duvarında bulunan ve MÖ 9. yüzyılda yaşayan şair Xsentius'a ait olduğu sanılan yazıttan secmeler:
Gürültü, patırtının ortasında sükunetle dolaş; sessizliğin içinde huzur bulunduğunu unutma.
Başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe, herkesle dost olmaya çalış. Ama kimseye teslim olma.
Telaşsız, açık ve seçik konuş. Başkalarına da kulak ver. Aptal ve cahil oldukları zaman bile dinle onları; çünkü dünyada herkesin bir hikayesi vardır.
Yalnız planlarının değil, başarılarının da tadını çıkarmaya çalış.
Ne kadar küçük olursa olsun işinle ilgilen; hayattaki dayanağın odur.
Olduğun gibi görün. Sevmediğin zaman sever gibi yapma.
Aşka burun kıvırma sakın; o çöl ortasında yemyeşil bir vahadir.
Yılların geçmesine öfkelenme; gençliğe yakışan şeyleri gülümseyertek teslim et geçmişe.
Ara sıra isyana yönelecek olsan bile, hatırla ki evreni yargılamak imkansızdır; onun için kavgalarını sürdürürken bile, kendinle barışık ol.
Görmeye çalış ki, bütün pisliğine ve kalleşliğine rağmen dünya yine de güzeldir.
Gökyüzüne Giden Yol
24.06.2023 - 08:04Sayın İnci Sepetçioğlu'nun izniyle...
Ne Güzel Olurdu
Rüzgarlara dokundun
Peki ya gökyüzü ...
Yıldızlara uzandın
Hani nerede bulutlar ?
Şimdi burada olsaydın
Rüzgarlar getirseydi seni uzaklardan
Yıldızlara tutunup
Gökyüzünden bizim sokağa iniverseydin
Ne güzel olurdu ...
İnci Sepetçioğlu
Gökyüzüne Giden Yol
24.06.2023 - 07:45Ahmet Telli diyorki:
insana şiir yakışır,
yeryüzüne yağmur,
gökyüzüne mavi.
Gökyüzüne Giden Yol
24.06.2023 - 07:35Gökyüzü, insanlardan uzak olduğu için bu kadar güzel ve yine bu uzaklık nedeniyle güzelliğini asla yitirmiyor... desem?
Gökyüzüne Giden Yol
24.06.2023 - 07:06Bir Zenci Kızı İçin Şarkı
Orada Dixie'nin güneyinde
"Ezilsin kalbim ezilsin"
Genç zenci aşığımı astılar
Dört yol ağzında bir ağaca.
Orada Dixie'nin güneyinde
"Havalarda yaralı vücut"
Beyaz Mesih efendiye sordum
Duanın neye yaradığını.
Orada Dixie'nin güneyinde
"Ezilsin kalbim ezilsin"
Aşk siyah bir gölgedir
Çarpık ve çıplak bir ağaçta.
Langston Hughes
Gökyüzüne Giden Yol
24.06.2023 - 06:58Irkçı olarak doğmazsınız; sonradan öğretirler.
Gökyüzüne Giden Yol
24.06.2023 - 06:57Gözlerimizin ve derimizin rengi ne olursa olsun, gözyaşlarımızın rengi aynıdır.
Gökyüzüne Giden Yol
24.06.2023 - 02:47In the Ghetto hakkında:
ABDli efsanevi rock'n roll şarkıcısı "kral" lakaplı Elvis Presley'in söylediği ve meşhur ettiği, "the vicious circle" adıyla da bilinen çarpıcı şarkı.
ABDli şarkı sözü yazarı ve şarkıcı Mac Davis tarafından bestelenmiş ve Presley tarafından 1969 yılında 45'lik olarak okunmuştur
Şarkı; soğuk bir Chicago sabahı kar yağarken gettoda doğan, büyüdükçe geceleri sokakta dolaşıp hırsızlık yapmayı ve kavgalara karışmayı öğrenen bir genç çocuğun vurularak öldürülmesini anlatır. şarkının sonunda, genç çocuk ölürken gettoda başka bir çocuk dünyaya gelir. onun da kaderi aynı olacaktır
Elvis Presley'in politik içerikli ender parçalarından biri olan ve ABD'nin sosyal yapısının olumsuzlukları hakkında çok şey anlatan şarkının, getto ve suç teması etrafında sol bir duyarlılığının olduğu açıkça görülmektedir.
Şarkı önceleri, sosyal içerikli olarak nitelenmiş ama daha sonra politik içerikli olduğu kabul görmüştür.
Çünkü, yoksul gettoda yoksul olarak doğup, yoksulluk içinde kalmaya mahkum olmak ve bunun bir kısır döngü içinde sürekli devam edecek olması, sosyal bir olgu değil, politik bir sonuçtur.
Kayıt sırasında bunun Presley'in ününe zarar verebileceği düşünülmüşse de tersi olmuş ve şarkı, uzun süre listelerde kalarak şarkıcının ününü pekiştiren gerçek ve muhteşem bir Amerikan klasiğine dönüşmüştür
Sonda, gettoda yeni doğan çocuğun annesinin "ben bir çocuğu daha nasıl doyuracağım" diyerek ağlaması, şarkıya ağıtsal bir hava katmış ve sonraları otoritelerce ABD sosyal yapısının temelinin çürüklüğünü vurgulayan sarsıcı bir final
olarak kabullenilmiştir.
(wikipedia.org, eksisozluk.com)
Gökyüzüne Giden Yol
23.06.2023 - 09:22maskeli ölü ruhlar, farkında bile degildirki gökyüzünün Tuba hanım. adı üstünde: ölü ruh :))
Toplam 1347 mesaj bulundu