Ramazan Topoğlu Adlı Antoloji.com Üyesinin Ş ...

Söylemekten kaçınarak 'söyleyen' şiir de bir iksirdir.

Değiştiren değişmez be ey Arslan.

Sıkıştırılmış tütün balyaları dumanı durmadan tütmeye başlar.
Söyleve ve sava iş düşmez olur. Dumanlar dalga dalga konuşur.

Yeni şeyler söylemek gerekli sana artık sevgilim,
Epeyce alışıldık ve bir o kadar da yorgunlaştı
dizelerim
Dizeler yorulsa da dizler dayanır.
Pencereyi açma saltanatı ...

Bugün dün yok, yarın da yok.
Yarın yoktur, yarın olunca o da bugündür.
Yüreklerde doğal kilitler vardır doğuştan ve bir gün rintlerin akşamında açılır kendiliğinden.
Çiçekli çiçeksiz baharlarda tadılmayan polenlerle tozlanan ruhlar yenibahar çiçeklerinin titreşimiyle yıkanır.

Düdük ansızın ö ...

Yalvaran dilenci edası.
Uykudan düşürülmüş düşlerin açlık istenci.
İki yalnızlıktan bir ikili kalabalık.
Uykusuzluk iyi nöbetçidir. Yarın için de. Uykusuzluğun yarınında mutluluk tohumu bulunmaktadır.
Gece sevapkardır.
Yeter. Fazlasıyla yeter. iki yalnızlığın bir ederliği.
Sabah olur, pencere ...

Ve pencere açılır segah perde mest olur.
Perdeyi onbir kez dalgalandıran onbir rüzgar dolar odaya. Sus ve dinle.

İyi şairin iyi şiiri. Hem de çok iyi.
Bir sabah... Bir de akşam okudum.
Öyle istedi beyinde şiir konvekslerim.

İyi şairin iyi şiiri. Hem de çok iyi.
Bir sabah... Bir de akşam okudum.
Öyle istedi beyinde şiir konvekslerim.

Oh...
Öfkeli ve ruhu leş kokan çatık kaşlı baylar utansın.
Anlayan ruha takdir.

Çağlayandaki ak renkli bir çakıltaşını suda leke sanan canlı leşler utansın.

Yağıyor üstümüze susuzluk.
Ve boğuluyoruz o susuzlukta.

Yitik menekşeler çatlak topraklarda hatıra olarak biterler.

O ağaç topraktan beslenmenin vefasıyla eğilerek toprağa ders veriyor.
Çıkınına ortağım.
Aşinayım alıç ağacına.

ak bayrağı diktim sura
bu yara kapanmaz yara
bassam tuzu versem hara
uçsam karışıp buhara'

Buhara karışılsa, buhardan çoğalırsın, buhar tüketir kendini, yine sen kalırsın ey koca ...

Hoşçakala ikuşandım.
Yerimde kaldım.
Gitmedin. Kaldın. Mekan değişse bile.
Bulunduğun yer hoşgeldin denilen yerdir.
Hoş/çakallar bile kaçarlar seni görünce.
Hoşgeldin. Hoşgeldin.
Başköşemdesin.

Çocukluğumda Tanrıyı nasıl ak sakallı, sarıklı nur yüzlü bir dede sanıyorsam, cemreleri de, su ve toprak böcekleri sanırdım gökyüzünden düşen.

Bir şiirde üç cemrede yazbahar, kışbahar oldum
Can içi Çeştepe.

Gazetede güzel haber. Çekilen sular, yarım kalan çaylar,
Şaşarım bereketli denizler üstünde martı çığlıklarına. Oysa martılar usta kuşlardı. Susama simite muhtaç kirli denizlerde.

Yeni yeşil yapraklar.
Dalda saç kokusu. Çınar gölgesi taze karanfil.
Papatyalar fallardan bir türlü bıkmıyor. Yine ...

Eyvah dedim.
Az daha kaçıyordum bu enfes sofrayı. Yetiştim. Ve yudumlamadan gözlerimle sarhoşluğa ortak oldu. Bu en iyisiydi.

hani o sözleri aklımıza gelmeyen şarkı var ya, onun inadına.
sarhoşuz işte anla ….

Sonra hatırlandı sözleri akla gelmeyen şarkı.
Hükmü vardı daha, ikinci kez ihmale ...

Sahilden denize önce seyredersin, sonra ya suyunu avuçlarsın, ya da atarsın kendini dalgalara mevsim uygunsa. Önce baktım:

aha ne korkular var gelesiye ölüme
yüksük başı etmiyormuşuz sayılsak
gardiyan biz kaçarken başka yana bak
gardiyan!
her gece aynı ağaçlar toplanıyor bahçeme

bölümü duy ...

Bütün ölüler akraba olur ten çürüyünce oysa.
Ve her taze ölü yabancıdır yeni yerinde.
Alışır sonra.

Alışmanın rahatlığını farkedince şöyle mırıldanır:

zamanla her zaman soldum
pırnallardan uzak fundalıklar arasında
son yağmurda güze karşı merhamet
bulmuşsam kovdum gel zaman git zaman

İnsanlar ikiye, ikiye ayrılan o insanlar içinden bir insan da kendi içinde ikiden fazla türlere ayrılmakta.

Aras şiiri her zaman olduğu gibi mayası ayrıcalıklı öğretide.Felsefi yönünden kalem ucu mahcubiyet duyuyor. Aklım duygum zımparalanıyor. Bundan mutluluk duyuyorum. Bu yüzden teşekkür etmek ...

Bazı şiir 'ad'ları sıcak günde bir serin ağaç gölgesi gibi çağırır, 'gel gölgemde nefeslen ve dinlen' der.

'Sevdalıya Kuyumcu Öğütleri'
Bir ağaç gölgesi gibi çağırıyor, fakat gayesi serinletmek değil, yeni keşif minik cihazlarla ve onbirinci parmağın da bulunduğu el ve gönül ustalığının bileşim ...

Bir iki üç sözcükten oluşan saçak altı akıntıları.
Bu arada. Demek İbrahim Soyalar.. Aydın ilinden. Merhaba,

Derelerden, çaylardan nazlı nazlı istemeden çakıltaşlarını sürükleyerek akan berrak sular kederi uzun bir türkü; sürüklenen rengarenk çakıltaşlarını taşlara oturtan.

Karanlığın gizemi: Şavk. Şavk akla çizilir. Aklık ruh.
Gecenin elleri usluluğunu terketmiş ruha tutsak.İçteki şeytan bazen mutlanınca ister istemez taşıyıcı insan da mutlu. On parmakta on hüner. Gizem son parmağa saklananda.Gizlenen oyun bu. Evin kapalı ve hiç açılmayan odası.Topuklu çizme saltanat ...

Küf kokmayan mis gibi dizeler.

Bütün suç toprakta
ilahi okuyor dipdiri uslûbuyla

İkilisi okurken takıldığım mola yeri oldu
Bütün yalnızlıklar iki heceli. Düşündürdü.

Kireçle sıvanan duvarlar ilk günü güzel kokar. Hal böyle yar. En önde.

Gözyaşı terbiyesi üzmeden, düşürmeden.
Kedere inci.
Sessiz çığlık.
Gönül göğü gökkuşağı.
insanlık mührü.
Yaratılandaki sır.
Nurdan ışık.
Hüzün tortusu.

Dizelerle işlenen bu betimler ve imgeler saydam bir damlacık imbiğinden süzülmüş.