Oguzcan Demir Adlı Üyenin Nedir Yazıları - An ...

  • dede korkut

    08.04.2005 - 09:55

    20. yüzyıl sözlü geleneğinde Dede Korkut boylarının en canlı olarak yaşadığı yer Türkmenistandır. Yüzyılın ortalarında Ata Rahmanov’un derlediği metinler el yazmaları hâlinde Türkmenistan’ın Kol Yazmaları Enstitüsü’nde saklanmaktadır. Ayrıca Nurmırat Esenmıradov’un derlediği iki metin de vardır. Bu metinler 1980’lerin sonundan itibaren Türkmenistan’da yayımlanmaya başlamıştır.Ata Rahmanov’un derlemelerinden anlaşıldığına göre Dede Korkut kitabındaki 12 boydan 7’si Türkmenistan sözlü geleneğinde 20. yüzyıla kadar ulaşmıştır. Bunlar Iza berilediren Nesilsiz (Dirse Han oğlu Boğaç Han boyu) , Makav (Deli Dumrul boyu) , Yekegöz (Basat’ın Tepegöz’ü öldürdüğü boy) , Töreli Bey (Kan Turalı boyu) , Bamsım Birek (Bamsı Beyrek boyu) , Salır (Salur Kazan’ı oğlu Uruz’un tutsaklıktan çıkardığı boy) , Imra (Begil oğlu Emren boyu) adlı hikâyelerdir. Bu hikâyelerde farklılıklar olsa da Dede Korkut yazmalarındaki boyların konuları temel olarak korunmuştur; hatta kahramanların adları da küçük değişikliklerle aynı kalmıştır.Ata Rahmanov’un derlediği üç hikâye ile Nurmırat Esenmıradov’un derlediği iki hikâye Dede Korkut kitabında yoktur. Bunlar İgdir, Dışoğuzların Gever Hanlıkına Karşı Köreşi, Oğuzların Melâllaşmakı, Tekemuhammet, Salır Gazan ve İtemcek Hekâyası’dır. Dede Korkut kitabındaki 12 boy, bu 5 hikâye ile 17’ye çıkmaktadır.Dede Korkut kitabındaki üç boy, Azerbaycan, Anadolu ve Balkanlar coğrafyasında, sözlü gelenekte masallaşmış olarak yaşamaya devam etmektedir.Bunlardan en yaygını Bamsı Beyrek boyunun Bey Böyrek adıyla söylenen masallaşmış biçimidir. Bu masalın Azerbaycan’dan; Anadolu’nun Trabzon, Bayburt, Erzurum, Erzincan, Urfa, Kilis, Kahraman Maraş, Sivas, Yozgat, Amasya, Sinop, Bartın, Zonguldak, Kırşehir, Kayseri, Konya, Osmaniye, Afyon, Eskişehir, Kütahya, İstanbul şehirlerinden derlenmiş varyantları vardır. Masalın 1791’de yazıya geçirilmiş eksik bir varyantı ise Türk Dil Kurumu Kütüphanesinde saklanmaktadır. Aynı masalın 1730-31 tarihli tam bir nüshası ise Mısır’da bulunmuştur.Masallaşmış olan ikinci boy Tepegöz boyudur. Bu masalın da Azerbaycan’dan; Iğdır, Posof, Bayburt, Erzurum, Siirt, Yozgat, Kastamonu, Çorum, Çankırı, Ankara, Konya, Aydın, İstanbul, Kırklareli şehirlerinden ve Dobruca’dan derlenmiş varyantları vardır.Üçüncü olarak Deli Dumrul boyunun masallaşmış varyantları Tokat, Konya, Antalya, Bolvadin ve Üsküp’ten derlenmiştir.Ferruh Arsunar’ın 1962’de Gaziantep’ten yaptığı bir derleme ise çok ilgi çekicidir. Salur Kazan’ın evinin yağmalandığı boyun bir özeti gibi olan hikâyede kahramanlar birbirine karışmış olmakla beraber, Türkmenistan’daki rivayetlerde olduğu gibi temel konu aynıdır.Azerbaycan, Türkmenistan ve Kazakistan’da sözlü gelenekten derlenen bir rivayet ise doğrudan doğruya Dede Korkut’un kendisiyle ilgilidir. Bu rivayetlere göre Korkut Ata, Azrail’den kaçmak ve ölümden kurtulmak ister; nereye giderse kabrinin kazıldığını görür ve sonunda ölür.

  • polis

    08.04.2005 - 09:51

    polis demek ailem demek öncelik 9 polis var sülalede kimi özel harekatta kimi yunuslarda
    hangi şartlar altında hangi özveriyle toplumsal barışı korumak için görev yaptığı unutulmadan sadece kötülenirler

    ama her zaman da ona koşulur
    hatta trabzondakiler bile hayatlarını polise borçlular

    yazık sadece yazık
    insanlar fikirleriyle hayatın gerçeklerini bir birine karıştırıyor
    ve ütopik yaşıyorlar
    hangi masallara kanıyorlarsa artık

  • dede korkut

    08.04.2005 - 09:47

    19. yüzyılın başlarında Dresden’de bulunmuş olan Dede Korkut yazması, “Kitâb-ı Dedem Korkud Alâ Lisân-ı Tâife-i Oğuzân” adını taşır; “Oğuz boyunun diliyle Dedem Korkud Kitabı” demektir. 20. yüzyılın ortalarında Vatikan’da bulunmuş olan yazmanın adı ise “Hikâyet-i Oğuznâme, Kazan Beğ ve Gayrı”dır; “Oğuzname hikâyesi, Kazan Bey ve diğerleri” demektir. Dresden nüshası bir giriş ve 12 destanî hikâyeden oluşur. Vatikan nüshasında ise girişle birlikte sadece 6 destanî hikâye vardır. Bu nüshadaki giriş ve destanî hikâyeler, Dresden nüshasında bulunanlardan farklı değildir. O hâlde Dede Korkut mirasından yazma olarak elimizde bir giriş ve 12 destanî hikâye bulunmaktadır. Destanî hikâyelerin her biri Dresden nüshasında “boy” olarak adlandırılmaktadır

  • japon

    08.04.2005 - 09:41

    japon kültür ve enformasyon merkezi

    kango (çince) wago (japon) ve gairaigo(yabancı kökenli)

    hiragana katakana ve kanji yazılışlarıyla hatasız japonca eğitim

  • kimya

    08.04.2005 - 08:26

    kimyanın anlamı bende bambaşkadır her genç mutlaka öğretmenine aşık olmuştur işte ben bu aşkı lisede tattım henüz daha yeni öğretmen olmuştu ve şu anda bile hatırlıyorum onun o eşşiz gözlerini yüzündeki gülücükleri beni bir anda çarpmıştı okul çıkışında onu evine kadar takip ederdim oysa evim aksi istikamette olmasına rağmen o bile beni o taraflarda oturduğumu sanıyordu tabi bir gün herşey açığa çıktı

    sınavlarda soruları çözmek gerekirken sözel yazıyordum ayrıca kağıdı süslüyordum bana neden böyle yaptığımı sorunca bende daha........ dedim tabi annemi çağırdı hoş sohbet arasında evine çağırmış bize yakın otuyormuşsunuz diyerek ve annem o tarafta oturmadığımızı söyleyince ortaya cıktı gerçek
    bana sormuştu neden hergün geliyorsun diye söyleyememiştim şimdi söyleyebilirmiyim seni.........

  • ermeni soykırımı

    08.04.2005 - 07:24

    EY TÜRK; Unutma! …

    Târîh, 11 Aralık 1917...

    Osmâniye'de askerlik görevini yapan Er Mehmed Oğlu Bekir ve bir grup silâh arkadaşı Dereli’dedirler. Dereli'den geçen ve adını az ötedeki Çona Köyü’nde alan Çona Deresi suyundan kana kana içerler. Aynı suyu Dereli Köyü de kullanmaktadır.
    Birinci Dünyâ savaşı başlayınca 20-25 yıldan beri Türk düşmanlığını sürdüren Ermeni’lerin bu düşmanlıkları alenîleşmeye başlar
    Çukurova’da bir Ermeni Devleti kurmaya kalkışırlar.
    11 Aralık 1917 günü Çona Deresi’ne Ermeni komitacılar zehir atarlar. Bu mis gibi berrak sudan kana kana içen Er Mehmed Oğlu Bekir ile birkaç silâh arkadaşı ve Dereli Köyü’nden kadın, kız ve çocuklar zehirlenerek şehid düşerler.
    Kadın, kız ve çocuklar aile kabristanlarına gömülürlerken şehit düşen askerler de aynı mezarlıkta, Dereli Köyü Mezarlığı’nda topluca toprağa verilirler. Dereli Köyü köylüleri o gün bu gündür, bu büyük mezara “ŞEHİD MEZARI” diyerek hürmet ederler.
    Ermeni komitacıların sabotajı ile zehirlenerek ölen askerlerimizden, Istanbul’un, Şile İlçesi’nin, Dereli Köyü’nden Mehmed oğlu Bekir’in torunları ninelerinden işittikleri, öğrendikleri bilgilerle yola çıkarlar. Osmâniye’nin Dereli Köyü’ne ulaşırlar. Köyün en yaşlı kişisi 96 yaşındaki Mehmed Kuş Dede ile birlikte halktan bâzı kişiler de bu rivâyeti doğrularlar

  • ermeni soykırımı

    08.04.2005 - 07:20

    Gurgen (Karekin) Yanikan adlı bir yaşlı Ermeni'nin 27 Ocak 1973'de ABD'nin Santa Barbara kentinde, Los Angeles Başkonsolosumuz Mehmet Baydar ile Konsolos Bahadır Demir'i katletmesiyle başlayan 'Bireysel Ermeni Terörü 'nü 1975'den itibaren 'Örgütlü Ermeni Terörü ' izlemiş ve yurtdışındaki görevlilerimiz, elçiliklerimiz ve kuruluşlarımıza yönelik Ermeni saldırıları, kısa sürede hızlı bir tırmanma göstererek yoğunluk kazanmıştır.
    21 ülkenin 38 kentinde, değişik türde 110 saldırı olayı olmuştur. 110 saldırıdan 39'u silahlı, 70'i bombalı, biri de işgal şeklinde olmuştur. Bu saldırılarda 42 diplomat Türk vatandaşı ile 4 yabancı hayatını kaybetmiş, 15 Türk ve 66 yabancı uyruklu şahıs yaralanmıştır.
    Saldırıları yıllar itibariyle incelediğimizde; Ermeni teröründe 1979 yılından itibaren büyük bir artış görülmektedir.
    Ermeni terör örgütleri aktif olarak devam ettikleri terör eylemlerine 1986 yılından sonra son verip Ermenilik konusunu uluslararası platformlara taşımışlardır. Ayrıca, Güneydoğu Anadolu'da faaliyet gösteren PKK terör örgütüne lojistik ve militan desteği sağlayarak faaliyetlerine devam etmektedirler.
    Son yıllarda terör faaliyetleriyle isteklerini gerçekleştiremeyeceklerini anlayan Ermeniler, 1986'dan sonra siyasi platformda Türkiye'ye baskı uygulamayı ve Kürdistan hayaliyle ülkemizi bölmeyi amaç edinen PKK terör örgütüne her türlü desteği vererek, ülkemizin parçalanmasına yardımcı olup bu yolla toprak talebini gerçekleştirmeyi hedeflemiştir.
    Ermenistan'ın, özellikle ülkemiz sınırına yakın yerleşim yerlerinde PKK terör örgütüne lojistik ve militan desteği sağladığı, kendi sınırları içinde de kamp yerleri kurdurduğu, PKK terör örgütünün içerisinde üst seviyede Ermeni asıllı subayların bulunduğu tespit edilmiştir.

  • kaos

    08.04.2005 - 07:16

    Bir orman köylüsü olduğunuzu düşünün. Yaşlanmış ağaçları kesiyor, uygun boyutlarda doğruyor, sonra kütükleri taşıyarak belli bir yere yığıyorsunuz. Diyelim bir kişi saatte 2 kütük taşıyabiliyor; iki kişi ayrı ayrı 4 kütük taşır. Ama iki arkadaş kütüğün iki ucundan yüklenirseniz, diyelim saatte 5 kütük taşıyabiliyorsunuz. Yani, iki kişinin bireysel hızlarının toplamı, elbirliği yaptıklarında, birleşik hızlarından küçük olur. Diyelim üç kişi taşırsanız birleşik hızınız daha da büyüyebilir ama belli bir tepe değerden sonra, her yeni katılan kişi birleşik hızı düşürmeye başlar. Yani bu süreçte doğrusallık yoktur ve bireysel taşıma hızlarının toplamı, çoğunca birleşik taşıma hızına eşit değildir. Doğrusal olmayan sistemlerin birinci özelliği, girdilerin toplamının çıktıya eşit olmamasıdır. Bu da bireylerin davranışını anlamak için bütünü ele almak zorundasınız demek oluyor, çünkü iki artı iki dört etmiyor. Bireylere, tek başlarınayken onlarda olmayan bir nitelik kazandırır bütün. Sadece doğrusal sistemlerde parçalar, hem kendi başlarınayken hem bir aradayken aynı davranışları gösterir.
    Diyelim küçük bir sakatlanma geçirdiniz. İki kişi birlikte taşıyorsanız, durumunuzu gören arkadaşınız biraz fazla yüklenerek sizin eksiğinizi kapatabilir. Ama şu da olabilir; arkadaşınız fazla yüklendiği için zamanla o da sakatlanabilir ve ikiniz birden taşıyamaz hale gelebilirsiniz. Girdideki değişme büyüklüğü, çıktıya aynı oranda yansımaz. Bu da doğrusal olmayan sistemlerin ikinci özelliğidir; küçük değişmeler devasa etkiler yaratabilir. Küçücük bir sarsıntı, sistemin davranışını kaosa sürükleyebilir.
    Özetlersek, doğrusal sistemlerde bütün parçaların toplamına eşitken, doğrusal olmayan sistemlerde eşit değildir. Doğrusal sistemlerde küçük değişmeler küçük, büyük değişmeler büyük etkiler yaratırken, doğrusal olmayan sistemlerde küçük değişmeler büyük, büyük değişmeler küçük etkiler yaratabilir. Bu yüzden kaos sadece doğrusal olmayan sistemlerde meydana gelir. Doğrusal bir sistemin geometrik imgesi doğrudur, doğrusal olmayan bir sistemin geometrik imgesi ise eğridir. Ama her eğri doğrusal olmayan bir ilişkiyi temsil etmez. Doğrusal ilişkiler mutlak kararlıdır, tek yörünge izlerler; doğrusal olmayan ilişkiler ise kararsızlaşabilirler ve birden fazla yörünge izleyebilirler. Ancak hiç bir müdahaleye uğramayan ideal bir cismin hareketi, doğrusal bir yörünge çizebilir. Oysa doğrusal olmayan bir sistem en az iki öğenin etkileşiminin ürünüdür.

  • kertenkele

    08.04.2005 - 07:12

    Kertenkele soğuk kanlı bir hayvandır, beden ısısı düştüğünde, güneşin altına gider; yükseldiğinde gölgeye geri döner. Gidiş gelişlerle beden sıcaklığını uygun derecede tutmaya çalışır

  • george bernard shaw

    08.04.2005 - 07:10

    George Bénard Shaw, bir yerde şöyle söylüyor: “Akıllı kişi kendini dünyaya uyarlar; akıllı olmayan ise dünyayı kendine uyarlamakta direnir. Dolayısıyla bütün gelişme akıllı olmayana bağlıdır.”

  • ölmek

    08.04.2005 - 07:06

    Adam ölmek istiyordu, ama bu ölümü hızlandırmak gibi bir gayesi yoktu... Bu çok görkemli bir eylem olurdu... O ise mütevazi bir kimseydi... Ecelinin geleceği günü bekliyordu sıkıntıyla... Olucağı size söyliyim; bu uzun süre içinde birileri elinden tutacaktı... Onu kurtardıklarını sanıcaklar, onları bunun böyle olduğuna inandıracaktır... Bilginiz olsun; değişen bir şey olmayacaktır, bu? intihar girişimi? gün gün, yıl yıl devam edecektir... Ara ara kendi gibi birine rastlayıp, onu yaşama bağlamakla oyalanacak, kendi intiharını bir süre unutacaktır... Bunu düşünemeyecek kadar meşgul olacaktır; vakit harcıycaktır

  • melih kibar

    08.04.2005 - 07:05

    ve gün gelmişse artık duramazsın ve tutulamazsın burada gitmen gerekir geride kalanlara bıraktıklarınla hatırlanırsın iyi veya kötü
    Allah taksiratını affetsin
    güle güle değerli müzisyen

  • avukat

    08.04.2005 - 07:02

    En son şimdi ne diyor avukat, bu mesele hakkında... İçerde temelli tıkılıp kalmıycaksın değil mi? .. Dövüyorlar mı? .. İyi bir durumda değilsindir, uğraşıp duruyorlardır... Ya ne olacaktı... Kendi isteğinle teslim oldun ya, mahkeme acırmış sana ha! ..

    Mahkemede yanımda, babamın görevlendirmesiyle koruyuculuğumu üstlenen şu avukat vardı... Beni kurtarmak gibi bir niyete sahipti... Oysa ben cezamı çekmek için can atıyordum... Toplumda saygın bir yeri olan, kayda değer dostlara sahip bir insan olarak sürdürmek niyetinde değildim yaşamımı...

  • barış

    08.04.2005 - 06:59

    Makyavel’deki devletin devlete düşmanlığının yerini şimdi, doğru yanlış, adaletli adaletsiz kavramlarına yer olmayan, herkesin herkese düşmanlığı almıştır. İşte bu yüzden devlet gereklidir: “İnsanlar hepsini birden korku altında tutacak genel bir güç olmadan yaşadıkları vakit, Harp denilen o durumun içindedirler.” İnsanları devlete, yani barışa iten ölüm korkusudur: “İnsanlık koşulu, herkesin herkese Harbinin koşulu olduğu için, herkesin kendi yaşamını düşmanlarına karşı korumakta ona yardım edecek her şeyi kullanabileceği, herkesin kendini kendi Aklıyla yönettiği böyle bir koşulda, her insan her şeye, hatta başkasının bedenine kuvvet kullanacak demektir. Ve bu yüzden, herkesin her insandan her şeye doğal hakkı sürdükçe, kimsenin güvencesi olmayacaktır, ne kadar kuvvetli ve tedbirli olursa olsun kimsenin Tabiatın olağanlıkla izin verdiği ömrü yaşamaya zamanı olmayacaktır. Ve sonuçta, bir kaideye, Aklın genel Kuralına varılır: elde etmeyi umdukça herkesin Sulh için emek harcaması gereklidir; olmazsa Harbin getirdiği her yararı, ve çareyi arayabilir ve kullanabilir

    mustafa cemal

  • frank ribery

    08.04.2005 - 06:52

    galatasaraya kurtarıcı olarak alınan gariban şimdilerde sakat ama iyileştiği zaman ya ben yanlış takıma gelmişim diyerek (parasını alamadığından) kaçacak ve uefa ya başvurmak zorunda kalacak bir misafir

  • samsun

    08.04.2005 - 04:29

    karadenizin incisi yüreğimin türküsü özledim seni be
    kaç yıl oldu sana varmayalı
    ne hallerdesin şimdi özledim seni samsunum

  • hayal kurmak

    08.04.2005 - 04:02

    galatasarayın stad projesi

    100. yıl da şampiyon olmak

    basketbolda küme düşmemek

    insanlar hayelleri kadar yaşarmış

  • galatasaray

    08.04.2005 - 04:00

    flaş flaş flaş
    son dakika son dakika

    sayın seyircilerimiz şu an aldığımız haberi iletiyoruz galatasaray klubu basın sözcüsü 2005 yılının 100. yılları adına çok geçtiğini bayan basketbol takımlarının küme düşerken erkek takımınında aynı hüsranı yaşamak üzere olduğunu voleybol takımlarının ise seneyi kıl payı atlattığını futbol takımları içinde seneyi üçüncü olarak bitirmesini başarı olarak gördüklerini ama
    bu sene bizim 100. yılımız mı yoksa fenerbahçenin mi anlamadık her branşta hem Türkiye hemde Avrupada başarı yakaladığını belirterek
    2005 yılının tekrar geriye alınmasını ve her şeyin yeniden başlaması için

    dünya tarih kurumuna başvuru yaptıklarını belirttiler

    ve buradan da şu cevap gelmiş

    sayın spor klubü lütfen aklınızı başınıza alın yaşanan tarih nasıl geriye çevrilir başarısızlığınızı kendinizle ilişkilendirin dedikten sonra
    isminizi değiştirirseniz yada aziz yıldırımı başkan yaparsanız her yılınız 100. yıl olur demişler

  • trabzon

    08.04.2005 - 01:22

    4 kişi ağzının payını öyle andıkı bir daha oraya ayak basamazlar sanırım

    hadi bir daha yapında görelim zaten alacakları cezalarla biraz zor gün yüzü görürler

    haklarında polise mukavemet
    yasadışı bildiri sağıtmak
    izinsiz gösteri yapmak
    halkı galeyana getirecek davranışlarda bulunmak

    iddealarıyla dava açılması gerekir ki bu yöndeki duyumlarımda aynı
    size geçmiş olsun
    ananız babanızda bizim oğlan doktor olacak diye beklesin
    emeklerine yazık

  • bilim

    08.04.2005 - 01:18

    kimin bulduğunu geçin kimin kullandığına bakın

  • cumhuriyet gazetesi

    08.04.2005 - 01:17

    günlük tirajı 10.000 varın siz bu gazeteye artık gazete deyin
    kendi kesimi dahi sahip çıkmıyor

    ey chp liler neredesiniz okuyun kardeşim bak okumuyorsunuz muhalefet dahi yapamıyorsunuz

    içiniden bir adam çıktı belki de sizi iktidara taşıyacaktı adamı ne hale getirdiniz

    Allah insanı deniz baykal'ın hışmından korusun mustafaya neler yaptı ya

  • tarih

    08.04.2005 - 00:23

    8 Nisan 1869 İkinci Darü'l-Fünun binasının inşaası tamamlandı ve Darü'l-Fünun-ı Osmani kuruldu

    8 Nisan 1920 Salih Paşa'nın istifası ile kurulan Damat Ferit Paşa kabinesinin tanınmayacağı yolunda, Heyeti Temsiliye genelgesi yayınlandı.

    8 Nisan 1923 Gazi Mustafa Kemal 'Dokuz Umde'yi yayınladı. (Seçim bildirisi niteliğindeki bu ilkeler, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti adına yayınladı.)

    8 Nisan 1924 Şer'iye Mahkemeleri kaldırıldı. Kanuna göre; dini mahkemeler birleştirildi. Kanunun mayıs başından itibaren yürürlüğe gireceği açıklandı.

    8 Nisan 1956 Mukavele süresinden 4 ay önce tamamlanan ve 974 günde bitirilen Seyhan Barajı ve Hidroelektrik Santrali açıldı. Adana Çırçır Prese ve Bez Fabrikası açıldı

    8 Nisan 1956 Amerika, Türkiye'ye 40 yıl vade ile 25 milyon dolar kredi açtı

    8 Nisan 1965 Milli Prodüktivite Merkezi Kuruluş Kanunu kabul edildi

    8 Nisan 1969 Gaziantep Gazeteciler Derneği kuruldu

    8 Nisan 1969 İstanbul Üniversitesi öğrencileri rektörlük binasını işgal ettiler.

    8 Nisan 1970 Kalkınma planının öngördüğü şekilde ve özellikle ihracat ile sanayi sektöründe çalışmayı amaç alarak kurulan 'Uluslararası Endüstri ve Ticaret Bankası' faaliyete geçti

    8 Nisan 1979 Turgutlu'da gözaltındaki THKP militan arkadaşlarını kaçırmak isteyen sekiz kişi bastıkları polis merkezinde iki bekçiyi öldürdüler, bir polisi ağır yaraladı

    8 Nisan 1982 Ottowa Büyükelçiliği Ticari Müşaviri Kemalettin Kâni Güngör silahlı saldırı sonucu yaralandı.

    8 Nisan 1992 Bosna Hersek hükümeti ülkede olağanüstü hal ilan etti. Bütün Nisan ayı boyunca Sırplar Saraybosna çevresinde daha önce JNA'dan devraldıkları mevzilerden şehre ağır silahlarla ateş açmaya başladılar

    8 Nisan 1994 Alman Hükümeti, NATO askeri yardımı çerçevesinde Türkiye'ye verilen silahların sevkiyatını, “iç çatışmalarda kullanıldığı” gerekçesiyle geçici olarak durdurdu. Böylece 15 Nisan'da gönderilmesi planlanan optik cihazlar, yedek parçalar ve Fantom-4 modeli uçakların teslimi durduruldu

    8 Nisan 2002 Tiyatro sanatçısı Savaş Yurttaş, tedavi gördüğü Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde vefat etti.

  • favori şiirlerim

    07.04.2005 - 08:35

    Canım İstanbul

    Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
    Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.
    İçimde tüten bir şey; hava, renk, eda, iklim;
    O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.
    Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;
    Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.
    Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,
    Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale.

    İstanbul benim canım;
    Vatanım da vatanım...
    İstanbul,
    İstanbul...

    Tarihin gözleri var, surlarda delik delik;
    Servi, endamlı servi, ahirete perdelik...
    Bulutta şaha kalkmış Fatih'ten kalma kır at;
    Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat...
    Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;
    Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare? ..
    Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;
    Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet...

    O manayı bul da bul!
    İlle İstanbul'da bul!
    İstanbul,
    İstanbul...

    Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği;
    Çamlıca'da, yerdedir göklerin derinliği.
    Oynak sular yalının alt katına misafir;
    Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir.
    Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar,
    Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar...
    Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi?
    Cumbalı odalarda inletir 'Katibim'i...

    Kadını keskin bıçak,
    Taze kan gibi sıcak.
    İstanbul,
    İstanbul...

    Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler!
    Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler...
    Eyüp öksüz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu,
    Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu.
    Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından
    Hala çığlıklar gelir Topkapı sarayından.
    Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;
    Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar...

    Gecesi sümbül kokan
    Türkçesi bülbül kokan,
    İstanbul,
    İstanbul...

    Necip Fazıl Kısakürek

  • favori şiirlerim

    07.04.2005 - 08:35

    Gözlerin İstanbul Oluyor Birden

    Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik,
    Bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden.
    Martılar konuyor omuzlarıma,
    Gözlerin İstanbul oluyor birden.
    Akşamlardan, gecelerden, senden uzağım
    Şiirlerim rüzgardır uzak dağlardan esen
    Durgun sular gibi azalacağım
    Bir gün, birdenbire çıkıp gelmesen.
    Şarkılarla geleceksin, duygulu, ince
    Yalnız gözlerime bak diyeceksin.
    Ellerim usulca ellerine değince
    Kaybolup gideceksin
    Bir elim seni çizecek bütün pencerelere
    Bir elim seni silecek.
    Kalbim: Ebemkuşağı; günde bin kere
    Senin için yeni baştan can kesilecek.
    Ne güzel seni bulmak bütün yüzlerde
    Sonra seni kaybetmek hemen her yerde
    Ne güzel bineceğim vapurları kaçırmak
    Yapayalnız kalmak iskelelerde.
    Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik,
    Bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden.
    Martılar konuyor omuzlarıma,
    Gözlerin İstanbul oluyor birden

    Yavuz Bülent Bâkiler

Toplam 940 mesaj bulundu