Anılar defterinde gül yaprağı
Gibi unutuldum kurudum
Başıma düşmüş sevda ağı
Bir başıma tenhalarda kahroldum
Sen kimbilir, rüzgârlı eteklerinle
Kimbilir hangi iklimdesin, ben
Sensiz bu sessizlikle
Deli gibiyim sensiz
Bu sessizlikle
Ayrılıkla başım belada
Gözlerini çevir gözlerime
Yoksa sensiz bu sessizlikle
Deliler gibiyim
Sensiz bu sessizlikle
kutsal bir ayine eşlik etmek gibi bu şarkıyı dinlemek.
derin çok derin bir acıya tanıklık etmek gibi
acıyı çekmek zor da tanıklık etmek de bu denli zor muymuş
Avuçlarıma işlemiş nasırlarda seni nasıl öptüğümü yaz
Saçlarıma düşen yağmur tanelerinde sana nasıl ıslandığımı
Seni yağmur gibi nasıl
Yağmuru sen gibi nasıl sevdiğimi yaz
Bir türlü sana gelmeyen yolları
O yolları adım adım nasıl ezberlediğimi yaz
İki şiir arası bana bir ölüm yaz
Yüzüme değmemiş saçının rüzgarlarını nasıl kokladığımı
Bir parça ekmeği yere düşürmenin korkusu ve utancı gibi
Yüzüne hüzün düşürmekten nasıl korktuğumu yaz
Nasıl eridiğimi
Nasıl paramparça olduğumu gözlerinin uçurumlarında
Bir gülümsemene nasıl bin ömür verdigimi
Sana çöller gibi nasıl sustuğumu, nasıl susadığımı ve nasıl beklediğimi yaz, hiç gelmeyeceğeni bile bile
Kimi tanıdık bir ağaç,
Bir bahçe görünce anlar eve vardığını.
Kaç daire daha çizebilirim
Aramayı bırakmadan önce?
Ne zaman kaybederim
Yolumu ebediyen?
Mümkün sanırdım, sevdiğinin okyanusunda boğulmadan yüzebilmeyi.
Mümkün sanırdım, suya
dönüşmeden yüzebilmeyi.
Ama ben durmaksızın yutuyorum
hava zannettiğim şeyi.
Ayaklarıma bağlı taşlar
rahat bırakmıyor beni. "
İki şiir arası bir ölüm yaz bana
Sensizliği katma ne olur
Yaz işte bütün hikayemi.
Seni nasıl aradığımı bir ömür boyu
Nasıl kattığımı gecelerime
Gül yüzüne nasıl uyandığımı
Ve sensiz ölmekten nasıl korktuğumu anlat
Nazlan
Sitem et
Kırıl bana
Beni geç vakit
Tek başıma suya yolla
bahçede yüzünü öteye çevir
Güle hayret ediyormuş gibi yap
Gülümseyerek konuş da başkalarıyla
Somurt avluda sadece ikimiz kalınca
Kızıp en sevecen adımlarla üst kata çık
En sevdiğim çiçeğin saksısı kaysın elinden
Derinleşsin ben içerledikçe ruhumdaki sakarlık
Yamru bastım iş değildi hake çakılmak bayırdan
Dağ sıra dağdı hangi haşin belden yol veresi
Gece hep süzüldü yukarıdan lakayt kehkeşan
Altımda beni hep yutmaya çağladı nehir
Yetişir heceleme(n) sök beni bir kere
En zoruma gideni yap hegame getir
Çel beni tökezlet tuttur çitlere
Ahla istida edecek ahval değil
Kim bana kıymazsan bilebilir
Dünya dedikleri samut küp
Acılar tıkandıkça bende
Hep seni seslendirir
kalpler de turuncu olsun ama
o üç kalp var ya hani
bogazlardan geçemeyen nefes borusuna takılı kalan nefes alamadığımız turuncu devrim kabilinden
by by hepınız
sevgili haymatlos
biz seni burda sadece siyasi tartışmalarda görmüşken
siyaset konuşmayı cahil işi cahilin tek işi olarak görmen ne kar anlamlı
ne kar ironik ne kar samimi ne kar yerinde
ne kar...
ne kar...
ne kar...
aslında şair emin nadir biraz iyimser bakmış olaya
bizim aydınımsı aydının bakmayın anlaşılmıyorum diye yırtınır gibi yapmasına
aslında onun istediği
tam da anlaşılamamak.
billur avizeler altında bayat mezeleri atıştırıp dişlerinin arasında kırıntı barındıran pahalı parfümlerinin bile içlerindeki küf kokusunu bastıramadığı şık giyimli kadınların oluşturduğu meclislerde o anlaşılamamanın acısından dem vururken ne olur anlamayın
anlamayın ki anlaşılamayan üst düzey zihni oynayayım diye gözlerinden yardım isteği fışkırmaktadır.
O “en büyük leke”ye takılıp kalmadım, dünyaya
bulaşmadım Öğretmenliği ve sessizliği seçtim, hale
bakıp sözlere aldırmadım diye, ALLAH’a hamdediyorum;
içim içime sığmıyor Onlar altın topladılar, ben
hazine buldum Onlar saraylar inşa edip bir kaç koltuk
elde ettiler, ben tapınak inşa ettim ve iyilik
tanrısının sonsuz iklimlerinde, saltanat tahtına
kuruldum Onlar bağ bahçe aldılar, ben ise mucizelerin
yeşil ülkesine sahibim Onlar masa başlarında
gururlandılar, ben aşk tapınağının minaresinde,
gururumu ayaklar altına aldım Onlar Kayser’in
köleleri oldular, ben ise “Hekim”in sahabesi oldum
Onlar yoldan saptılar, el ve avuçlarını doldurdular,
ben ise kaldım ve elim avucum boş bir halde, inzivayı
tercih ettim
Onlar adlarını ekmeğe sattılar, ben adımı suya verdim
Hızır’dan daha çabuk, İskender’den daha önce hedefe
ulaştım Onlar lezzet ve zevk aldılar, ben ise gam ve
keder Onlar paraperest oldular, ben putperest Onlar
altın ve gümüş sergilediler, ben Mevlana gibi, Şems’te
açtım ve Şems’te yandım Gönül sofrasını açtım, dert
sergisini yaydım Kandan şarap içtim Onlar para
babası oldular, ben dert babası Onlar yaşamaya
bağlandılar, ben yaşama Onlar bakanlık elde ettiler,
ben saltanat Onları yalanla övüyorlarsa, birileri
beni gerçek manada kutsuyoorlar Onları, içlerinden
düşman, beni ise kalben dost biliyorlar Onlara
işlerini rapor ederlerken, bana hallerini rapor
ediyorlar Onlar özgürlüğe ihanet ettiler, ben
özgürlüğe vefalı kaldım Onlar gece alemlerinde kötü
kadınlarla dans ederken, ben tertemiz uzletimde,
sufilerin temiz güllerini kokluyorum Onlar
elbiselerine sığmayacak kadar şişmanlarken, ben içim
içime sığmayacak kadar aşık oldum Onların memurları,
benim dertlilerim var Onlar hasta ve zayıf
develerini, zorla, saray kapılarında kurban ederken,
ben İsmail’imi, şevkle Ka’be yolunda boğazladım
Onların içen ve gülenleri varsa, benim de yanan ve
ağlayanlarım var Onlar, kalabalıkta birbirlerine
yabancıyken, biz yalnızlıkta birbirimizi tanıyoruz
Onların altını varsa, benim de aşkım var Onların evi
varsa, benim de mihrabım var
Onlar yükselirken, ben Mi’rac’a çıkıyorum Onlar
yeryüzünde sürünürken, ben göklerde uçuyorum Onlar
biterken, ben daha yeni başladım Onlar yaşlanırken,
ben gençleşiyorum Onlar vekil oldular, ben ise
ma’bud Onlar reis olmuşlarsa, ben de rehber oldum
Onların kapıkulları ve fedakar uşakları varsa, benim
de soylu bir önderim var Onlar Nuşirevan’ın adalet
zincirini boyunlarına vurdular ve ahırları bayındır
kıldılar, ben ise sarayları terkettim Buda oldum,
zincirleri kırdım, özgür oldum Sanatçı oldum,
üretici oldum; nübüvvet ve risalet buldum,
ebedileştim Alem gazetesinde bekamı sağladım Onlara,
bir grup insan dalkavukluk ediyorsa, bu onları mesleği
olduğu içindir Bunların yerine başkaları geçse, onlar
da dalkavukluk eder, yağcılık yapar; ama içlerinden
nefret duyarlar Beni ise, dünyaya asla teveccüh
etmeyen bir kalp över O, dünyayı bir çöplük olarak
görür Bu kalpte güzellikten, imandan ve sevgiden
başka bir şey yoktur Dünyadan hiç bir beklentisi
yoktur Öyle bir kalp ki, ALLAH’ı bile ısrarlarımla
över “Ben nerede onlar nerede, zarar ettim” diye yakınır
gecenin tenhasına bir söz bırak
09.06.2023 - 11:42gecenin tenhasına bir söz bırak
09.06.2023 - 10:19Anılar defterinde gül yaprağı
Gibi unutuldum kurudum
Başıma düşmüş sevda ağı
Bir başıma tenhalarda kahroldum
Sen kimbilir, rüzgârlı eteklerinle
Kimbilir hangi iklimdesin, ben
Sensiz bu sessizlikle
Deli gibiyim sensiz
Bu sessizlikle
Ayrılıkla başım belada
Gözlerini çevir gözlerime
Yoksa sensiz bu sessizlikle
Deliler gibiyim
Sensiz bu sessizlikle
Cahit Zarifoğlu
serbest kürsü
08.06.2023 - 13:53kutsal bir ayine eşlik etmek gibi bu şarkıyı dinlemek.
derin çok derin bir acıya tanıklık etmek gibi
acıyı çekmek zor da tanıklık etmek de bu denli zor muymuş
serbest kürsü
08.06.2023 - 13:51gecenin tenhasına bir söz bırak
08.06.2023 - 10:09serbest kürsü
08.06.2023 - 10:08gecenin tenhasına bir söz bırak
07.06.2023 - 12:55gecenin tenhasına bir söz bırak
07.06.2023 - 11:12Avuçlarıma işlemiş nasırlarda seni nasıl öptüğümü yaz
Saçlarıma düşen yağmur tanelerinde sana nasıl ıslandığımı
Seni yağmur gibi nasıl
Yağmuru sen gibi nasıl sevdiğimi yaz
Bir türlü sana gelmeyen yolları
O yolları adım adım nasıl ezberlediğimi yaz
İki şiir arası bana bir ölüm yaz
Yüzüme değmemiş saçının rüzgarlarını nasıl kokladığımı
Bir parça ekmeği yere düşürmenin korkusu ve utancı gibi
Yüzüne hüzün düşürmekten nasıl korktuğumu yaz
Nasıl eridiğimi
Nasıl paramparça olduğumu gözlerinin uçurumlarında
Bir gülümsemene nasıl bin ömür verdigimi
Sana çöller gibi nasıl sustuğumu, nasıl susadığımı ve nasıl beklediğimi yaz, hiç gelmeyeceğeni bile bile
gecenin tenhasına bir söz bırak
07.06.2023 - 09:46Kimi tanıdık bir ağaç,
Bir bahçe görünce anlar eve vardığını.
Kaç daire daha çizebilirim
Aramayı bırakmadan önce?
Ne zaman kaybederim
Yolumu ebediyen?
Mümkün sanırdım, sevdiğinin okyanusunda boğulmadan yüzebilmeyi.
Mümkün sanırdım, suya
dönüşmeden yüzebilmeyi.
Ama ben durmaksızın yutuyorum
hava zannettiğim şeyi.
Ayaklarıma bağlı taşlar
rahat bırakmıyor beni. "
Hannan Baker
gecenin tenhasına bir söz bırak
07.06.2023 - 09:33İki şiir arası bir ölüm yaz bana
Sensizliği katma ne olur
Yaz işte bütün hikayemi.
Seni nasıl aradığımı bir ömür boyu
Nasıl kattığımı gecelerime
Gül yüzüne nasıl uyandığımı
Ve sensiz ölmekten nasıl korktuğumu anlat
gecenin tenhasına bir söz bırak
07.06.2023 - 09:25yağmura,nisana ve yaşıma aldanıp
uçurumları kıyı sanarak
ve dağlar erişilmeyince acı verir
sözünü unutarak
kaf dağına gitmek istedim
ırmak inadıyla yürüdüm uzaklara
bir derviş olup yürüdüm uzaklara
yanıldı denektaşım geriye döndüm
Kutsal Sözler Panayırı'na sığınıp
ipeksi bir sessizliğe büründüm:
bir hayat,mahçup ve duru
Tanrım,gülleri
ve sessiz harfleri koru.
İbrahim Tenekeci
gecenin tenhasına bir söz bırak
07.06.2023 - 09:23gecenin tenhasına bir söz bırak
07.06.2023 - 09:17serbest kürsü
07.06.2023 - 09:16Nazlan
Sitem et
Kırıl bana
Beni geç vakit
Tek başıma suya yolla
bahçede yüzünü öteye çevir
Güle hayret ediyormuş gibi yap
Gülümseyerek konuş da başkalarıyla
Somurt avluda sadece ikimiz kalınca
Kızıp en sevecen adımlarla üst kata çık
En sevdiğim çiçeğin saksısı kaysın elinden
Derinleşsin ben içerledikçe ruhumdaki sakarlık
Yamru bastım iş değildi hake çakılmak bayırdan
Dağ sıra dağdı hangi haşin belden yol veresi
Gece hep süzüldü yukarıdan lakayt kehkeşan
Altımda beni hep yutmaya çağladı nehir
Yetişir heceleme(n) sök beni bir kere
En zoruma gideni yap hegame getir
Çel beni tökezlet tuttur çitlere
Ahla istida edecek ahval değil
Kim bana kıymazsan bilebilir
Dünya dedikleri samut küp
Acılar tıkandıkça bende
Hep seni seslendirir
ismet özel' e selam olsun
serbest kürsü
07.06.2023 - 09:09kalpler de turuncu olsun ama
o üç kalp var ya hani
bogazlardan geçemeyen nefes borusuna takılı kalan nefes alamadığımız turuncu devrim kabilinden
by by hepınız
serbest kürsü
06.06.2023 - 10:22gecenin tenhasına bir söz bırak
06.06.2023 - 10:20serbest kürsü
06.06.2023 - 10:16sevgili haymatlos
biz seni burda sadece siyasi tartışmalarda görmüşken
siyaset konuşmayı cahil işi cahilin tek işi olarak görmen ne kar anlamlı
ne kar ironik ne kar samimi ne kar yerinde
ne kar...
ne kar...
ne kar...
gecenin tenhasına bir söz bırak
06.06.2023 - 10:04aslında şair emin nadir biraz iyimser bakmış olaya
bizim aydınımsı aydının bakmayın anlaşılmıyorum diye yırtınır gibi yapmasına
aslında onun istediği
tam da anlaşılamamak.
billur avizeler altında bayat mezeleri atıştırıp dişlerinin arasında kırıntı barındıran pahalı parfümlerinin bile içlerindeki küf kokusunu bastıramadığı şık giyimli kadınların oluşturduğu meclislerde o anlaşılamamanın acısından dem vururken ne olur anlamayın
anlamayın ki anlaşılamayan üst düzey zihni oynayayım diye gözlerinden yardım isteği fışkırmaktadır.
gecenin tenhasına bir söz bırak
06.06.2023 - 09:31Kendini halktan koparmış,
Aydın geçinen aydınımsı.
'Bu millet sanattan anlamıyor kardeşim'
Demişsin.
Anlattın mı?
Köy meydanlarında sergilemeyi
Düşündün mü resimlerini?
Bir bardak ayran eşliğinde.......
Galerileri,kokteyl bardaklarını
Bırakıp.
'Bu millet okumuyor.' muş.
Okuttun mu?
Halkın anlayacağı dilden
Yazdın mı şiirlerini?
Bir kelimeniz;
Bir ansiklopedi bilgisi.
Bar köşelerinin loş ışıklar şairleri...
Balıkçıların ellerindeki
Ağızdan ağıza dolaşan şarap şisesi
Daha paylaşımcı,
Daha aydınlık sizden.
Çıkın artık şu,
Billur kadehlerinizden
Emin Nadir
serbest kürsü
06.06.2023 - 09:24ne kar üstüne gittiniz adamın
yettiniz gari
bırakın kalkmasın
yüce meclisi kokutmasın
gecenin tenhasına bir söz bırak
02.06.2023 - 14:20gecenin tenhasına bir söz bırak
02.06.2023 - 12:06yalnızlık
O “en büyük leke”ye takılıp kalmadım, dünyaya
bulaşmadım Öğretmenliği ve sessizliği seçtim, hale
bakıp sözlere aldırmadım diye, ALLAH’a hamdediyorum;
içim içime sığmıyor Onlar altın topladılar, ben
hazine buldum Onlar saraylar inşa edip bir kaç koltuk
elde ettiler, ben tapınak inşa ettim ve iyilik
tanrısının sonsuz iklimlerinde, saltanat tahtına
kuruldum Onlar bağ bahçe aldılar, ben ise mucizelerin
yeşil ülkesine sahibim Onlar masa başlarında
gururlandılar, ben aşk tapınağının minaresinde,
gururumu ayaklar altına aldım Onlar Kayser’in
köleleri oldular, ben ise “Hekim”in sahabesi oldum
Onlar yoldan saptılar, el ve avuçlarını doldurdular,
ben ise kaldım ve elim avucum boş bir halde, inzivayı
tercih ettim
Onlar adlarını ekmeğe sattılar, ben adımı suya verdim
Hızır’dan daha çabuk, İskender’den daha önce hedefe
ulaştım Onlar lezzet ve zevk aldılar, ben ise gam ve
keder Onlar paraperest oldular, ben putperest Onlar
altın ve gümüş sergilediler, ben Mevlana gibi, Şems’te
açtım ve Şems’te yandım Gönül sofrasını açtım, dert
sergisini yaydım Kandan şarap içtim Onlar para
babası oldular, ben dert babası Onlar yaşamaya
bağlandılar, ben yaşama Onlar bakanlık elde ettiler,
ben saltanat Onları yalanla övüyorlarsa, birileri
beni gerçek manada kutsuyoorlar Onları, içlerinden
düşman, beni ise kalben dost biliyorlar Onlara
işlerini rapor ederlerken, bana hallerini rapor
ediyorlar Onlar özgürlüğe ihanet ettiler, ben
özgürlüğe vefalı kaldım Onlar gece alemlerinde kötü
kadınlarla dans ederken, ben tertemiz uzletimde,
sufilerin temiz güllerini kokluyorum Onlar
elbiselerine sığmayacak kadar şişmanlarken, ben içim
içime sığmayacak kadar aşık oldum Onların memurları,
benim dertlilerim var Onlar hasta ve zayıf
develerini, zorla, saray kapılarında kurban ederken,
ben İsmail’imi, şevkle Ka’be yolunda boğazladım
Onların içen ve gülenleri varsa, benim de yanan ve
ağlayanlarım var Onlar, kalabalıkta birbirlerine
yabancıyken, biz yalnızlıkta birbirimizi tanıyoruz
Onların altını varsa, benim de aşkım var Onların evi
varsa, benim de mihrabım var
Onlar yükselirken, ben Mi’rac’a çıkıyorum Onlar
yeryüzünde sürünürken, ben göklerde uçuyorum Onlar
biterken, ben daha yeni başladım Onlar yaşlanırken,
ben gençleşiyorum Onlar vekil oldular, ben ise
ma’bud Onlar reis olmuşlarsa, ben de rehber oldum
Onların kapıkulları ve fedakar uşakları varsa, benim
de soylu bir önderim var Onlar Nuşirevan’ın adalet
zincirini boyunlarına vurdular ve ahırları bayındır
kıldılar, ben ise sarayları terkettim Buda oldum,
zincirleri kırdım, özgür oldum Sanatçı oldum,
üretici oldum; nübüvvet ve risalet buldum,
ebedileştim Alem gazetesinde bekamı sağladım Onlara,
bir grup insan dalkavukluk ediyorsa, bu onları mesleği
olduğu içindir Bunların yerine başkaları geçse, onlar
da dalkavukluk eder, yağcılık yapar; ama içlerinden
nefret duyarlar Beni ise, dünyaya asla teveccüh
etmeyen bir kalp över O, dünyayı bir çöplük olarak
görür Bu kalpte güzellikten, imandan ve sevgiden
başka bir şey yoktur Dünyadan hiç bir beklentisi
yoktur Öyle bir kalp ki, ALLAH’ı bile ısrarlarımla
över “Ben nerede onlar nerede, zarar ettim” diye yakınır
Ali Şeriati
gecenin tenhasına bir söz bırak
02.06.2023 - 10:24Kul zayıf
Zaman kötü
İşler çok ve hayat kısa
Ölüm yakın yolculuk ise uzundur.
Ve insan ancak,
malik olduğu şeyden vazgeçebilir.
Kesra Bamedi
Toplam 1380 mesaj bulundu