Bugün 'Sadece bilim' deyip, 'modernlik-ilericilik' taslayan bazı insanlar tarafından uydurma/komik gibi görünüyor olması doğaldır.
Bugün 'İslam' denildiğinde akla ilk gelen şey KURAN DEĞİL, İslam ülkelerinde yüzyıllardan beri süre gelen YAŞAM BİÇİMİDİR, Müslümanlığı seçmiş toplumlardır.
Bugün müslüman toplumlar DEDİĞİMİZ toplumlar Kuran'ı temsil etmemektedir.Tıpkı Avrupa ve ABD gibi..Avrupa ve ABD nin bilim ve teknolojide ilerlemesinin sebebi İNCİL(veya tevrat) OLMADIĞI gibi, yaptığı KATLİAMLARIN (Bosna, kafkasya, Irak, haçlı seferleri vs...) sebebi deİncil DEĞİLDİR.
Yani şu çok yaygın olan 'Kuran gibi hurafelerden başımızı kaldırmadığımız için GERİ KALDIK.' tespiti hiç de sağlıklı değildir.
Hurafeler, Kuran-ı Kerim indikten sonra başlamamıştırki...
Hurafeler, İncil'den sonra başlammaıştırki..
Hurafeler, ilk insandan beri var olan şeylerdir.
Aksine Kutsal kitaplar hurafelerin azalmasına yardımcı olmuştur.Tek tanrılı dinlerden önceki zamanı biraz araştırmak bunu görmeye yetecektir.
----
Kuran-ı Kerim, aradan 1 sure/ayet okunarak KESİN YARGIYA varılacak bir kitap değildir.Kuran bir bütündür.Surelerin diziliş sırası dahi bir anlam ifade eder, ayetlerin ilk kelimesinin ne olduğu son kelimesinin ne olduğu bile anlmalar ifade eder.
Kuran bir semboller ve kıssalar kitabıdır.
' Herkes istediği dini izlemek ya da dinsiz olmakta tamamen özgür olmalıdır. Vatandaşlar arasında dinsel inançları nedeniyle ayrım yapılmasına kesinlikle göz yumulamaz. '
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, hızlandırılmış tren faciası nedeniyle toplanan Meclis'te kendisini savunurken, Yüksek Denetleme Kurulu'nun (YDK) 2001 yılı TCDD raporunda, mevcut altyapının iyileştirilerek taşıma sürelerinin kısaltılmasının önerildiğini söyledi. Yıldırım'ın yine atıfta bulunduğuYDK 2002 raporunda ise her yıl 500 km. yol yenilenmesi gereğine karşın, Bakanlığın TCDD'ye 662 trilyon liralık yol bakım-onarım parasını vermediği, raylardaki bakımsızlığın kazalara yol açtığı uyarısı da var.
Binali Yıldırım, CHP'nin kendisini düşürmek için verdiği, 320 AKP'linin oyuyla reddedilen gensorunun görüşmelerinde, neden mevcut hatlarda hızlandırılmış tren seferlerine başladıklarını şöyle anlattı: 'Elimde 2001 ve 2002 yılı Yüksek Denetleme Kurulu raporları var. 2001 yılı raporuna göre, mevcut altyapı, cer, tesis ve diğer işletme imkânlarının daha verimli kullanılarak toplam taşıma sürelerinin kısaltılması gerekir. Yaptığımız, altyapının iyileştirilerek kayıp zamanın giderilmesi.'
Yıldırım'ın, adını verdiği ancak içeriğine değinmediği 2002 yılı YDK raporunda ise demiryollarındaki bakımsızlığın kazalara yol açtığı belirtilerek, altyapı yatırımlarının geciktirilmemesi konusunda çok ciddi uyarılarda bulunuldu. Raporda, TCDD'nin yaklaşık 11 bin km'lik demiryolu şebekesinde her yıl 500 km. yolun yenilenmesine ihtiyaç duyulduğu vurgulandı.
Yıllık ray ihtiyacının 60 bin ton olduğu ancak en son 1998'de 80 bin tonluk ray ithal edilebildiği bilgisi de raporda yer aldı.
'Borcunuzu ödeyin'
Raporda, TCDD'nin yıllık yol bakım ve onarım masraflarının ilgili yıl içinde Ulaştırma Bakanlığı'nca ödenmesi gerektiği halde işletmenin 2002 yılında 134.3 trilyon liralık bakım-onarımı kendi olanaklarıyla gerçekleştirdiği belirtildi. Bakanlığın ise ödeneğin sadece 15 trilyon lirasını aktardığı, önceki yıldan kalan 92.5 trilyonla birlikte TCDD alacağının 211.8 trilyona ulaştığı kaydedildi. Raporda, 2003 yılından 198.7 trilyon ve 2004 yılından da 251.4 trilyon lira olmak üzere Ulaştırma Bakanlığı'nın TCDD'ye ödemesi gereken paranın 662 trilyon lirayı bulduğu vurgulandı ve bu borçların ödenmesi istendi.
Binali Yıldırım, 2002 yılında demiryollarına 111 trilyon lira ayrılmışken, kendilerinin 2003'te 423 trilyon, 2004'te de 951 trilyon lira yatırım ödeneği ayrıldığını söyledi. Bakan bu ödeneklerle gerçekleştirilen yatırımların ayrıntısına girmezken, AKP adına konuşan İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar, hızlandırılmış tren uygulaması öncesinde Ankara-İstanbul hattı için 15 TRİLYON lira yatırım yapıldığını belirtti.
TCDD yayınları da Yıldırım'ın en azından 2003 yılı için verdiği rakamları doğrulamıyor. TCDD'nin internet sitesinde yayımlanan rapora göre, işletmenin 2003 yılında gerçekleştirdiği yatırımlardaki 'nakdi' gerçekleşmeler 192.3 trilyon lirayı buluyor.
1999'da 220 km.,
2000'de 229 km.,
2001'de 152 km. ve
2002 yılında da 38 km. olan yenilenen yol uzunluğu ise aynı rapora göre,
2003'te sadece 55 km.
Yıldırım ise konuşmasında,2004'te rayların altına döşenen travers sayısına kadar bilgi verirken, Ankara-İstanbul hattında 293 adet rayın yenilendiğini anlattı.
----------
Tehlikeli bir hat daha:
YDK'nın 2002 raporunda son 50 yıldır yeterince yatırım yapılmayan demiryollarındaki başka tehlikelere de dikkat çekildi. Kahramanmaraş-Malatya arasındaki Kapıdere tünelinin onarım çalışmaları nedeniyle 1 Mayıs 2002 günü kapatıldığı, onarım devam ederken 29 Temmuz 2002'de yaşanan göçük nedeniyle de fiziken kapandığı belirtildi. Tünelin tekrar 19 Eylül 2003'te açılabildiği kaydedilen YDK raporunda, bu süreçte, TCDD'nin önemli gelir elde ettiği az sayıdaki hattından biri olan ve Divriği'deki demir cevherini İskenderun'a taşıyan 651 km.'lik hattın kapalı kaldığı vurgulandı.
YDK raporuna göre, tünelde inceleme yapan ODTÜ uzmanları, 2003 Mart'ında bir rapor hazırlayarak, tünel kesiminin heyelanlı bir saha olduğunu ve ileri tarihlerde zemin hareketleri nedeniyle tünelde yeni deformasyonların olacağını belirtti. ODTÜ uzmanlarının raporunda sadece, deformasyonun ne kadar sürede olacağı yönündeki kesin bilgiye yer verilmedi.
Eğer Anti-Emperyalist'seniz,
Eğer ortadoğudaki mazlum halkların yanındaysanız,
Eğer ABD-İsrail-CIA-MOSSAD uşağı olmaya karşıysanız,
Tayyip Erdoğan'ı sevmeniz için hiç bir neden yok demektir.
Ama eğer seviyorsanız da, bu asla SALAK olduğunuz anlamına gelmez! Anadolu insanının %40 ına böyle çirkin bir şey söylemem.
Ama benim güzel Anadolu insanımın gözleri kör edilmiştir, gerçekleri görmesi engellenmektedir, bunu söyleyebilirim.
Benim Anadolu'ma 'Hızlandırılmış Tren' değil, GERÇEKLER lazım GERÇEKLER! ! !
Mossad ve Barzani:
Ortadoğu’nun karanlık bir kuyu olduğu her gün biraz daha anlaşılıyor.Kanıtlanan son ilişki MOSSAD-Barzani ilişkisidir. MOSSAD, İsrail Devleti’nin gizli istihbarat örgütüdür. Bu örgütün, Kürt lideri Molla Mustafa Barzani ile ilişkileri olduğu söylense daha önce kim inanırdı?
Barzani’nin CIA ile ilişkisi artık belgelendi. Kimse bu ilişkiye, “Hayır olmadı” diyemiyor. CIA-Barzani ilişkileri biliniyordu da MOSSAD-Barzani ilişkileri bilinmiyordu. MOSSAD’ın Barzani ile ilişkileri Londra ve Sydney’de yayınlanan 'Israel’s Secret Wars-A History of Israel’s Intelligence Services' adlı kitapta sergileniyor. Kitap, İngiliz The Guardian gazetesinde 1984 yılından bu yana Tel-Aviv muhabirliğini yapan Ian Black ve Washington’daki Brooking Enstitüsü’nde çalışan öğretim üyesi Benny Morris tarafından yazılmış.
Kitapta MOSSAD-Barzani ilişkileri, İsrail Dışişleri Bakanlığı ve MOSSAD yazışmalarına dayanılarak açıklanıyor. Önsözde, kitabın yayından önce İsrail ordu yetkilileri tarafından da incelendiği yazılıyor.
Kitapta 1967 Arap-İsrail Savaşı’ndan sonra, MOSSAD’ın Kürtlerle ilişki kurduğu (sh.327) , Mısırlı ünlü gazeteci Hasan el-Heykel’in İsrailli subayların Kürtler aracılığıyla Irak’tan radyo bağlantıları kurduğunu 1971 yılında açıkladığı anlatılıyor. 1969 yılı Mart ayında Kerkük petrollerine yapılan saldırının da İsrail tarafından yapıldığı açıklanıyor.
1972 yılında imzalanan Sovyet-Irak Dostluk Antlaşması’ndan sonra İran Şah’ı ABD Başkanı Nixon ile gizli görüşme yapıyor; bu gizli görüşmeden sonra CIA tarafından “Kürdistan Demokratik Partisi”ne üç yıl içinde 24 milyon dolar gönderiliyor.
Barzani’nin Irak rejimine karşı ayaklandığı yıllarda, ABD-İRAN-İSRAİL üçlüsü bu ayaklanmayı destekliyor. Barzani-ABD ilişkileri, ABD Dışişleri eski bakanı Henry Kissinger eliyle yürütülüyor. MOSSAD-Barzani ilişkileri de İsrail’in Tahran’daki askeri ateşesi Yaakov Nimrodi (MOSSAD Ajanı) aracılığı ile gerçekleşiyor. Nimrodi’nin üstlendiği görev ilginç; Nimrodi Sovyet silahlarının Barzani’nin eline geçmesinde rol oynuyor. (sh. 328-329) Kitapta, MOSSAD’dan Kürtler’e 50 bin dolar para verildiği, ABD kaynaklarına dayanarak açıklanıyor. (sh.328)
70’li yıllardaki bu ilişkiler bugün sürüyor mu? Kitaba göre sürüyor. “Körfez Savaşı” sırasında Irak’ın attığı Scud füzelerinin Tel-Aviv’e düşmesi üzerine bu ilişkiler yeniden başladı. (sh.521) Baba Molla Mustafa ile kurulan ilişkiler, şimdi de oğul Mesud Barzani ile sürüyor. MOSSAD, Barzani’ye Avrupa kahvelerinde çekler vererek bu desteği sürdürüyor.
Kitapta, Mesud Barzani’nin İsrail’e gizlice giderek yardım istediği yazılıyor. Bu ilişkiler sürüyor ve anlaşılıyor ki daha da sürecek...Gizli yollarla sürecek, açık yollarla sürecek...İlgi belli...İlişki de belli...
Kürtler sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi var CIA ve MOSSAD’ın Kürtler arasında? Yoksa CIA ve MOSSAD, antiemperyalist savaş veriyorlar da dünya bu savaşın farkında değil mi?
Hz. Muhammed'e dostlarına ve bazı peygamberlere ait eşyalardır.
Yavuz Sultan Selim'in 1517'de Mısır'ı fethinden sonra istanbul'a getirilmiş, bir bölümü de islam ülkelerinden derlenmiştir.
Topkapı Sarayı Hırka-i Saadet Dairesi'nde korunmakta ve sergilenmektedir.
-Hz. muhammed'in ayak izi. (nakş-ı kadem-i şerif)
-Hz. muhammed'in deri üzerine yazılı islamiyet'e davet mektubu,
19 x 16 cm. (name-i saadet)
-Hazreti Osman'a izafe edilen kur'an-ı kerim
-Hazreti muhammed'in kılıçlarının kabzaları...
Yazar Yusuf Kaplan'ın Yeni Şafak adlı gazatedeki köşesinde bu yayınevi hakında gerçekten güzel bir tespiti var. bu tespit iletişim yayınlarının sedece kitap yayınlayan bir 'yer' değil aynı zamanda bir zihniyetin üretildiği temsil edildiği bir duruş yeri olduğunu da anlamaya çalışıyor.yazılanlar şöyle:
'İletişim yayınları', batı'da Fransa'da alhusseryen çizgiye, İngiltere'de Raymond Williams'ın new left review dolayımında gerçekleştirdiği atılıma, İtalya'da ise Gramsci'nin hem yeniden keşfi, hem de yeniden icadıyla birlikte dünyadaki 'yeni sol'un yaptığı entelektüel çıkışa az çok benzer bir entelektüel atılım gerçekleştirdi Türkiye'de. Burada 'iletişim yayınları'nı paranteze almamın nedeni, Türkiye'deki 'yeni sol'un sadece iletişim yayınları'ndan ibaret olmaması. aynı zamanda başta toplum ve bilim dergisi olmak üzere, 1980'lerin entelektüel gündemini büyük ölçüde belirleyen yeni gündem dergisi ve halen yayınını sürdüren birikim ile tarih ve toplum dergileriyle birlikte türkiye'de 'yeni sol' söylemi ekseninde dikkate değer bir entelektüel ve kültürel birikim oluşturması.
O yüzden iletişim yayınları, bir yayınevinden daha fazla anlam ve 'şey' ifade ediyor: hem dünyanın entelektüel ve kültürel gündemleriyle, hem de türkiye'nin tarihsel, kültürel, siyasi (en azından 'yakın dönem'i kapsayan) birikim ve deneyimi ile düzeyli, analitik ve eleştirel bir iletişim kurmak gibi bir kaygı ve çaba içinde olması, iletişim yayınları'nı düşünce ve kültür hayatımızda yayıncılık dünyasının çok daha ötesinde bir yere oturtmamızı gerektiriyor.
Türkiye'de 'yeni sol'un oluşturmaya çalıştığı düşünsel ve kültürel söylemin ve birikimin şekillenmesinde ve hayata geçirilmesinde birkaç figür kilit rol oynadı. burada üç ismin mutlaka anılması gerektiğini düşünüyorum: Murat Belge, Mete Tunçay ve Tanıl Bora. Bu üç figür de, öncü kişilikleriyle türkiye'nin entelektüel, kültürel ve tabii akademik hayatında önemli 'iş'lere imza atmayı sürdürüyorlar.
Mete Tunçay, tarihi, bir bilim olarak Türkiye'deki her bakımdan 'tutuk' ve 'tutsak' akademinin dar, sığ ve boğucu 'dünya'sından kurtardı; akademinin dışına taşıdı: Hem tarih'le teorik ve pratik düzlemlerde iletişim kurulmasının kapısını araladı; hem de tarih yayıncılığının nasıl yapılabileceği konusunda öncülük etti.
Tanıl Bora, 'Birikim' ve daha çok da 'Toplum ve bilim' le Türkiye'nin, ilk kez batılı entelektüel ve akademik söylemlerle 'Zaman kaybına uğramadan' tanışmasının kapısını araladı.
Ve son olarak (biraz önce sözünü ettiğim projenin yayın yönetmenliğini de yapan) Murat Belge, hem öncü ('kurucu') hem entelektüel ve biraz da 'bilgece' kişiliğiyle Türkiye'de 'yeni sol'un neler yapabileceğine dair önemsenmesi gereken entelektüel ve kültürel atılımlara imza attı; açılamayan 'kapılar'ın nasıl aralanabileceğini gösterdi.
'İnsanlığın hepsini bir vücut ve her milleti bu vücudun bir uzvu, azası saymak icap eder. Bir vücudun bir parmağının ucundaki acıdan, diğer bütün uzuvlar müteessir olur. Ancak böyle bir düşünüş insanları, milletleri hodbinlikten kurtarır.
Eğer milletler arasında bir hastalık varsa, hadise ne kadar uzakta olursa olsun, kendi aramızda olmuş gibi bu esastan şaşmamak lâzımdır.
Eğer devamlı sulh isteniyorsa, insan kitlelerinin vaziyetlerini iyileştirecek, milletlerarası tedbirler lâzımdır.
İnsanların hepsinin, heyeti umumiyesinin refahı, açlığın ve baskının yerine geçmelidir. Dünya vatandaşları, kinden ve hasetten uzaklaşacak şekilde terbiye edilmelidir'.
(Atatürk'ün, 17 mart 1937'de Ankara'da, Ankara Palas'ta Romanya Dışişleri Bakanı Antonesku şerefine verilen ziyafetteki nutkundan.)
Murat Yüce, sadece TVye yansıyan bir rehineydi. Kim bilir Irak'ta daha ne kadar rehinemiz vardır? Bir miktar para kazanacağız diyerek Irak'taki yurtaşların ölümüne razı olunamaz! Gerekirse bütün ihracat durdurulmalıdır!
Atatürk'ün 19 mayıs 1919 da, Samsun'da misafir kaldığı 'Mıntaka Palas Oteli' şimdi gene yerindedir ve Mustafa Kemal Müzesi'dir. Alt katını bir kitaplık işgal eder. Üst kat holünde, odalarında onu hatırlatan bir hava muhafaza edilmeye çalışılır. Duvarlarında tek veya grup resimleri, yazılar asılıdır. (Şevket Süreyya Aydemir-Tek Adam)
kuran-ı kerim
09.08.2004 - 17:50Bugün 'Sadece bilim' deyip, 'modernlik-ilericilik' taslayan bazı insanlar tarafından uydurma/komik gibi görünüyor olması doğaldır.
Bugün 'İslam' denildiğinde akla ilk gelen şey KURAN DEĞİL, İslam ülkelerinde yüzyıllardan beri süre gelen YAŞAM BİÇİMİDİR, Müslümanlığı seçmiş toplumlardır.
Bugün müslüman toplumlar DEDİĞİMİZ toplumlar Kuran'ı temsil etmemektedir.Tıpkı Avrupa ve ABD gibi..Avrupa ve ABD nin bilim ve teknolojide ilerlemesinin sebebi İNCİL(veya tevrat) OLMADIĞI gibi, yaptığı KATLİAMLARIN (Bosna, kafkasya, Irak, haçlı seferleri vs...) sebebi deİncil DEĞİLDİR.
Yani şu çok yaygın olan 'Kuran gibi hurafelerden başımızı kaldırmadığımız için GERİ KALDIK.' tespiti hiç de sağlıklı değildir.
Hurafeler, Kuran-ı Kerim indikten sonra başlamamıştırki...
Hurafeler, İncil'den sonra başlammaıştırki..
Hurafeler, ilk insandan beri var olan şeylerdir.
Aksine Kutsal kitaplar hurafelerin azalmasına yardımcı olmuştur.Tek tanrılı dinlerden önceki zamanı biraz araştırmak bunu görmeye yetecektir.
----
Kuran-ı Kerim, aradan 1 sure/ayet okunarak KESİN YARGIYA varılacak bir kitap değildir.Kuran bir bütündür.Surelerin diziliş sırası dahi bir anlam ifade eder, ayetlerin ilk kelimesinin ne olduğu son kelimesinin ne olduğu bile anlmalar ifade eder.
Kuran bir semboller ve kıssalar kitabıdır.
sosyalizm
06.08.2004 - 17:56' Herkes istediği dini izlemek ya da dinsiz olmakta tamamen özgür olmalıdır. Vatandaşlar arasında dinsel inançları nedeniyle ayrım yapılmasına kesinlikle göz yumulamaz. '
V.İ. Lenin / 3 Aralık 1905
sosyalizm
06.08.2004 - 17:55“Çok olanı bir kaç kişi arasında bölüştürmek değil, sahip olduğumuz azı çok kişi arasında bölüştürmektir...”
(R.Robaine)
abraham lincoln
06.08.2004 - 15:102 ABD başkanı(Abraham LİNCOLN ve J.F.Kennedy) nin başına gelen şeylerin tarihi, hepsi gerçektir:
-Abraham Lincoln'un kongreye secildigi yil 1846.
John F. Kennedy'nin kongreye secildigi yil 1946.
-Abraham Lincoln'un ABD Baskani oldugu yyil 1860.
John F. Kennedy'nin ABD Baskani oldugu yil 1960.
-Her iki baskan da bir cuma gunu suikastta kurban gitti.
Her iki baskan da baslarina isabet eden kursunla oldu.
-Lincoln'un sekreterinin soyadi Kennedy idi.
Kennedy'nin sekreterinin soyadi Lincoln idi.
-Lincoln ve Kennedy guneyliler tarafindaan olduruldu.
Lincoln ve Kennedy'nin koltuguna guneyliler oturdu.
-Yerlerine gelen baskanlarin soyadlari J.Johnson'di.
-Lincoln'den sonra baskan olan Andrew Johnson'in dogum yili 1808'di.
Kennedy'den sonra baskan olan Lyndon Johnson'in dogum yili 1908'di.
-Lincoln'u vuran John Wilkes Booth'un doogum yili 1839'du.
-Kennedy'yi vuran Lee Harvey Oswald'in dogum yili 1939'du.
-Iki suikastcinin de 3 ismi vardi.
-Iki suikastcinin de isimlerinde 15 harff vardi.
-Lincoln, 'Kennedy' isimli bir tiyatroda vuruldu.
Kennedy, 'Lincoln' marka bir otomobilde vuruldu.
-Lincoln'u vuran tiyatrodan kacti, bir depoda yakalandi.
-Kennedy'yi vuran depodan kacti, bir tiyatroda yakalandi.
-Her ikisi de davalari baslamadan öldurüldu.
-Lincoln olmeden bir hafta once Maryland Monroe'daydi.
-Kennedy ölmeden bir hafta once Marilyn Monroe'ylaydi
akp
06.08.2004 - 10:59Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, hızlandırılmış tren faciası nedeniyle toplanan Meclis'te kendisini savunurken, Yüksek Denetleme Kurulu'nun (YDK) 2001 yılı TCDD raporunda, mevcut altyapının iyileştirilerek taşıma sürelerinin kısaltılmasının önerildiğini söyledi. Yıldırım'ın yine atıfta bulunduğuYDK 2002 raporunda ise her yıl 500 km. yol yenilenmesi gereğine karşın, Bakanlığın TCDD'ye 662 trilyon liralık yol bakım-onarım parasını vermediği, raylardaki bakımsızlığın kazalara yol açtığı uyarısı da var.
Binali Yıldırım, CHP'nin kendisini düşürmek için verdiği, 320 AKP'linin oyuyla reddedilen gensorunun görüşmelerinde, neden mevcut hatlarda hızlandırılmış tren seferlerine başladıklarını şöyle anlattı: 'Elimde 2001 ve 2002 yılı Yüksek Denetleme Kurulu raporları var. 2001 yılı raporuna göre, mevcut altyapı, cer, tesis ve diğer işletme imkânlarının daha verimli kullanılarak toplam taşıma sürelerinin kısaltılması gerekir. Yaptığımız, altyapının iyileştirilerek kayıp zamanın giderilmesi.'
Yıldırım'ın, adını verdiği ancak içeriğine değinmediği 2002 yılı YDK raporunda ise demiryollarındaki bakımsızlığın kazalara yol açtığı belirtilerek, altyapı yatırımlarının geciktirilmemesi konusunda çok ciddi uyarılarda bulunuldu. Raporda, TCDD'nin yaklaşık 11 bin km'lik demiryolu şebekesinde her yıl 500 km. yolun yenilenmesine ihtiyaç duyulduğu vurgulandı.
Yıllık ray ihtiyacının 60 bin ton olduğu ancak en son 1998'de 80 bin tonluk ray ithal edilebildiği bilgisi de raporda yer aldı.
'Borcunuzu ödeyin'
Raporda, TCDD'nin yıllık yol bakım ve onarım masraflarının ilgili yıl içinde Ulaştırma Bakanlığı'nca ödenmesi gerektiği halde işletmenin 2002 yılında 134.3 trilyon liralık bakım-onarımı kendi olanaklarıyla gerçekleştirdiği belirtildi. Bakanlığın ise ödeneğin sadece 15 trilyon lirasını aktardığı, önceki yıldan kalan 92.5 trilyonla birlikte TCDD alacağının 211.8 trilyona ulaştığı kaydedildi. Raporda, 2003 yılından 198.7 trilyon ve 2004 yılından da 251.4 trilyon lira olmak üzere Ulaştırma Bakanlığı'nın TCDD'ye ödemesi gereken paranın 662 trilyon lirayı bulduğu vurgulandı ve bu borçların ödenmesi istendi.
Binali Yıldırım, 2002 yılında demiryollarına 111 trilyon lira ayrılmışken, kendilerinin 2003'te 423 trilyon, 2004'te de 951 trilyon lira yatırım ödeneği ayrıldığını söyledi. Bakan bu ödeneklerle gerçekleştirilen yatırımların ayrıntısına girmezken, AKP adına konuşan İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar, hızlandırılmış tren uygulaması öncesinde Ankara-İstanbul hattı için 15 TRİLYON lira yatırım yapıldığını belirtti.
TCDD yayınları da Yıldırım'ın en azından 2003 yılı için verdiği rakamları doğrulamıyor. TCDD'nin internet sitesinde yayımlanan rapora göre, işletmenin 2003 yılında gerçekleştirdiği yatırımlardaki 'nakdi' gerçekleşmeler 192.3 trilyon lirayı buluyor.
1999'da 220 km.,
2000'de 229 km.,
2001'de 152 km. ve
2002 yılında da 38 km. olan yenilenen yol uzunluğu ise aynı rapora göre,
2003'te sadece 55 km.
Yıldırım ise konuşmasında,2004'te rayların altına döşenen travers sayısına kadar bilgi verirken, Ankara-İstanbul hattında 293 adet rayın yenilendiğini anlattı.
----------
Tehlikeli bir hat daha:
YDK'nın 2002 raporunda son 50 yıldır yeterince yatırım yapılmayan demiryollarındaki başka tehlikelere de dikkat çekildi. Kahramanmaraş-Malatya arasındaki Kapıdere tünelinin onarım çalışmaları nedeniyle 1 Mayıs 2002 günü kapatıldığı, onarım devam ederken 29 Temmuz 2002'de yaşanan göçük nedeniyle de fiziken kapandığı belirtildi. Tünelin tekrar 19 Eylül 2003'te açılabildiği kaydedilen YDK raporunda, bu süreçte, TCDD'nin önemli gelir elde ettiği az sayıdaki hattından biri olan ve Divriği'deki demir cevherini İskenderun'a taşıyan 651 km.'lik hattın kapalı kaldığı vurgulandı.
YDK raporuna göre, tünelde inceleme yapan ODTÜ uzmanları, 2003 Mart'ında bir rapor hazırlayarak, tünel kesiminin heyelanlı bir saha olduğunu ve ileri tarihlerde zemin hareketleri nedeniyle tünelde yeni deformasyonların olacağını belirtti. ODTÜ uzmanlarının raporunda sadece, deformasyonun ne kadar sürede olacağı yönündeki kesin bilgiye yer verilmedi.
nihat genç
05.08.2004 - 17:42Arkası karanlık ağaçlar,
Bu çağın soylusu,
Dün korkusu,
İhtiyar kemancı,
Kompile hikayeler,
Köpekleşmenin tarihi,
Ofli hoca,
Soğuk sabun kitaplarının yazarı.
nihat genç
05.08.2004 - 10:21Bu haftaki Leman dergisi'ndeki 'Aşağılama' başlıklı yazısı, tüm gençliğe/herkese ders niteliğinde okutulmalı.
Recep Tayyip Erdoğan
05.08.2004 - 10:09Eğer Anti-Emperyalist'seniz,
Eğer ortadoğudaki mazlum halkların yanındaysanız,
Eğer ABD-İsrail-CIA-MOSSAD uşağı olmaya karşıysanız,
Tayyip Erdoğan'ı sevmeniz için hiç bir neden yok demektir.
Ama eğer seviyorsanız da, bu asla SALAK olduğunuz anlamına gelmez! Anadolu insanının %40 ına böyle çirkin bir şey söylemem.
Ama benim güzel Anadolu insanımın gözleri kör edilmiştir, gerçekleri görmesi engellenmektedir, bunu söyleyebilirim.
Benim Anadolu'ma 'Hızlandırılmış Tren' değil, GERÇEKLER lazım GERÇEKLER! ! !
uğur mumcu
05.08.2004 - 09:37Mossad ve Barzani:
Ortadoğu’nun karanlık bir kuyu olduğu her gün biraz daha anlaşılıyor.Kanıtlanan son ilişki MOSSAD-Barzani ilişkisidir. MOSSAD, İsrail Devleti’nin gizli istihbarat örgütüdür. Bu örgütün, Kürt lideri Molla Mustafa Barzani ile ilişkileri olduğu söylense daha önce kim inanırdı?
Barzani’nin CIA ile ilişkisi artık belgelendi. Kimse bu ilişkiye, “Hayır olmadı” diyemiyor. CIA-Barzani ilişkileri biliniyordu da MOSSAD-Barzani ilişkileri bilinmiyordu. MOSSAD’ın Barzani ile ilişkileri Londra ve Sydney’de yayınlanan 'Israel’s Secret Wars-A History of Israel’s Intelligence Services' adlı kitapta sergileniyor. Kitap, İngiliz The Guardian gazetesinde 1984 yılından bu yana Tel-Aviv muhabirliğini yapan Ian Black ve Washington’daki Brooking Enstitüsü’nde çalışan öğretim üyesi Benny Morris tarafından yazılmış.
Kitapta MOSSAD-Barzani ilişkileri, İsrail Dışişleri Bakanlığı ve MOSSAD yazışmalarına dayanılarak açıklanıyor. Önsözde, kitabın yayından önce İsrail ordu yetkilileri tarafından da incelendiği yazılıyor.
Kitapta 1967 Arap-İsrail Savaşı’ndan sonra, MOSSAD’ın Kürtlerle ilişki kurduğu (sh.327) , Mısırlı ünlü gazeteci Hasan el-Heykel’in İsrailli subayların Kürtler aracılığıyla Irak’tan radyo bağlantıları kurduğunu 1971 yılında açıkladığı anlatılıyor. 1969 yılı Mart ayında Kerkük petrollerine yapılan saldırının da İsrail tarafından yapıldığı açıklanıyor.
1972 yılında imzalanan Sovyet-Irak Dostluk Antlaşması’ndan sonra İran Şah’ı ABD Başkanı Nixon ile gizli görüşme yapıyor; bu gizli görüşmeden sonra CIA tarafından “Kürdistan Demokratik Partisi”ne üç yıl içinde 24 milyon dolar gönderiliyor.
Barzani’nin Irak rejimine karşı ayaklandığı yıllarda, ABD-İRAN-İSRAİL üçlüsü bu ayaklanmayı destekliyor. Barzani-ABD ilişkileri, ABD Dışişleri eski bakanı Henry Kissinger eliyle yürütülüyor. MOSSAD-Barzani ilişkileri de İsrail’in Tahran’daki askeri ateşesi Yaakov Nimrodi (MOSSAD Ajanı) aracılığı ile gerçekleşiyor. Nimrodi’nin üstlendiği görev ilginç; Nimrodi Sovyet silahlarının Barzani’nin eline geçmesinde rol oynuyor. (sh. 328-329) Kitapta, MOSSAD’dan Kürtler’e 50 bin dolar para verildiği, ABD kaynaklarına dayanarak açıklanıyor. (sh.328)
70’li yıllardaki bu ilişkiler bugün sürüyor mu? Kitaba göre sürüyor. “Körfez Savaşı” sırasında Irak’ın attığı Scud füzelerinin Tel-Aviv’e düşmesi üzerine bu ilişkiler yeniden başladı. (sh.521) Baba Molla Mustafa ile kurulan ilişkiler, şimdi de oğul Mesud Barzani ile sürüyor. MOSSAD, Barzani’ye Avrupa kahvelerinde çekler vererek bu desteği sürdürüyor.
Kitapta, Mesud Barzani’nin İsrail’e gizlice giderek yardım istediği yazılıyor. Bu ilişkiler sürüyor ve anlaşılıyor ki daha da sürecek...Gizli yollarla sürecek, açık yollarla sürecek...İlgi belli...İlişki de belli...
Kürtler sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi var CIA ve MOSSAD’ın Kürtler arasında? Yoksa CIA ve MOSSAD, antiemperyalist savaş veriyorlar da dünya bu savaşın farkında değil mi?
UĞUR MUMCU -Cumhuriyet (7 Ocak 1993)
kutsal emanetler
04.08.2004 - 16:49Hz. Muhammed'e dostlarına ve bazı peygamberlere ait eşyalardır.
Yavuz Sultan Selim'in 1517'de Mısır'ı fethinden sonra istanbul'a getirilmiş, bir bölümü de islam ülkelerinden derlenmiştir.
Topkapı Sarayı Hırka-i Saadet Dairesi'nde korunmakta ve sergilenmektedir.
-Hz. muhammed'in ayak izi. (nakş-ı kadem-i şerif)
-Hz. muhammed'in deri üzerine yazılı islamiyet'e davet mektubu,
19 x 16 cm. (name-i saadet)
-Hazreti Osman'a izafe edilen kur'an-ı kerim
-Hazreti muhammed'in kılıçlarının kabzaları...
kelime-i tevhid
04.08.2004 - 14:32'There is no god, but only Allah'
turuncu
04.08.2004 - 14:11Sarı ve Kırmızı = Turuncu
iletişim
04.08.2004 - 14:07'Birikim' ve 'Tarih ve Toplum' dergileri de bu yayınevi tarafından çıkarılmaktadır.
iletişim
04.08.2004 - 14:02Yazar Yusuf Kaplan'ın Yeni Şafak adlı gazatedeki köşesinde bu yayınevi hakında gerçekten güzel bir tespiti var. bu tespit iletişim yayınlarının sedece kitap yayınlayan bir 'yer' değil aynı zamanda bir zihniyetin üretildiği temsil edildiği bir duruş yeri olduğunu da anlamaya çalışıyor.yazılanlar şöyle:
'İletişim yayınları', batı'da Fransa'da alhusseryen çizgiye, İngiltere'de Raymond Williams'ın new left review dolayımında gerçekleştirdiği atılıma, İtalya'da ise Gramsci'nin hem yeniden keşfi, hem de yeniden icadıyla birlikte dünyadaki 'yeni sol'un yaptığı entelektüel çıkışa az çok benzer bir entelektüel atılım gerçekleştirdi Türkiye'de. Burada 'iletişim yayınları'nı paranteze almamın nedeni, Türkiye'deki 'yeni sol'un sadece iletişim yayınları'ndan ibaret olmaması. aynı zamanda başta toplum ve bilim dergisi olmak üzere, 1980'lerin entelektüel gündemini büyük ölçüde belirleyen yeni gündem dergisi ve halen yayınını sürdüren birikim ile tarih ve toplum dergileriyle birlikte türkiye'de 'yeni sol' söylemi ekseninde dikkate değer bir entelektüel ve kültürel birikim oluşturması.
O yüzden iletişim yayınları, bir yayınevinden daha fazla anlam ve 'şey' ifade ediyor: hem dünyanın entelektüel ve kültürel gündemleriyle, hem de türkiye'nin tarihsel, kültürel, siyasi (en azından 'yakın dönem'i kapsayan) birikim ve deneyimi ile düzeyli, analitik ve eleştirel bir iletişim kurmak gibi bir kaygı ve çaba içinde olması, iletişim yayınları'nı düşünce ve kültür hayatımızda yayıncılık dünyasının çok daha ötesinde bir yere oturtmamızı gerektiriyor.
Türkiye'de 'yeni sol'un oluşturmaya çalıştığı düşünsel ve kültürel söylemin ve birikimin şekillenmesinde ve hayata geçirilmesinde birkaç figür kilit rol oynadı. burada üç ismin mutlaka anılması gerektiğini düşünüyorum: Murat Belge, Mete Tunçay ve Tanıl Bora. Bu üç figür de, öncü kişilikleriyle türkiye'nin entelektüel, kültürel ve tabii akademik hayatında önemli 'iş'lere imza atmayı sürdürüyorlar.
Mete Tunçay, tarihi, bir bilim olarak Türkiye'deki her bakımdan 'tutuk' ve 'tutsak' akademinin dar, sığ ve boğucu 'dünya'sından kurtardı; akademinin dışına taşıdı: Hem tarih'le teorik ve pratik düzlemlerde iletişim kurulmasının kapısını araladı; hem de tarih yayıncılığının nasıl yapılabileceği konusunda öncülük etti.
Tanıl Bora, 'Birikim' ve daha çok da 'Toplum ve bilim' le Türkiye'nin, ilk kez batılı entelektüel ve akademik söylemlerle 'Zaman kaybına uğramadan' tanışmasının kapısını araladı.
Ve son olarak (biraz önce sözünü ettiğim projenin yayın yönetmenliğini de yapan) Murat Belge, hem öncü ('kurucu') hem entelektüel ve biraz da 'bilgece' kişiliğiyle Türkiye'de 'yeni sol'un neler yapabileceğine dair önemsenmesi gereken entelektüel ve kültürel atılımlara imza attı; açılamayan 'kapılar'ın nasıl aralanabileceğini gösterdi.
iletişim
04.08.2004 - 13:53İletişim yayınları, Türkiye'nin en önde gelen yayınevlerinden biridir.
Adalet Ağaoğlu, Asaf Savaş Akat, Berna Moran, Can Kozanoğlu, Cem Özdemir, Cemil Meriç, Cezmi Ersöz, Cüneyt Özdemir, Elif Şafak, Enis Berberoğlu, Faruk Bildirici, Gün Zileli, Halit Kıvanç, Hasan Ali Yücel,İhsan Oktay Anar, İlber Ortaylı,Mehmet Ali Aybar, Murat Belge, Musahipzade Celal, Müge İplikçi, Nazlı Eray, Neşe Düzel, Nihat Genç, Nilüfer Göle, Nuray Mert, Oğuz Atay, Orhan Kemal, Orhan Pamuk, Ruşen Çakır,Sevgi Soysal, Şerif Mardin, Tanıl Bora, Tarık Zafer Tunaya,Umur Talu, Ümit Kıvanç,Vedat Özdemiroğlu, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Yıldız Sertel, Zekeriya Sertel, Dostoyevski, Tolstoy, Stanislav Lem gibi isimlerin kitaplarını yaymlamaktadır.
www.iletisim.com.tr
televole kültürü
04.08.2004 - 13:1312 eylül 80 darbesiyle apolitikleştirilen gençliğin 90 lı yılların ikinci yarısından sonra beyinlerini mahveden şey...
Bu kültür(!) paparazzileri, hülya-gülben kavgalarını, 'ben evliyorum'un bir türlü evlenmeyen şebeklerini de kapsar.
Irkçılık
04.08.2004 - 12:50Bakara Suresi,208. Ayet: 'Ey iman edenler, topluca barışa girin ve şeytanın adımlarına uymayın; çünkü o, sizin aranızı açan belli bir düşmandır.'
barış
04.08.2004 - 12:49'İnsanlığın hepsini bir vücut ve her milleti bu vücudun bir uzvu, azası saymak icap eder. Bir vücudun bir parmağının ucundaki acıdan, diğer bütün uzuvlar müteessir olur. Ancak böyle bir düşünüş insanları, milletleri hodbinlikten kurtarır.
Eğer milletler arasında bir hastalık varsa, hadise ne kadar uzakta olursa olsun, kendi aramızda olmuş gibi bu esastan şaşmamak lâzımdır.
Eğer devamlı sulh isteniyorsa, insan kitlelerinin vaziyetlerini iyileştirecek, milletlerarası tedbirler lâzımdır.
İnsanların hepsinin, heyeti umumiyesinin refahı, açlığın ve baskının yerine geçmelidir. Dünya vatandaşları, kinden ve hasetten uzaklaşacak şekilde terbiye edilmelidir'.
(Atatürk'ün, 17 mart 1937'de Ankara'da, Ankara Palas'ta Romanya Dışişleri Bakanı Antonesku şerefine verilen ziyafetteki nutkundan.)
Recep Tayyip Erdoğan
04.08.2004 - 12:41'Hep konuştular, demir ağlarla ördük dediler. Ne ördünüz, laftan başka! '
(Recep Tayyip Erdoğan / Mart-2004)
akp
04.08.2004 - 12:27Göreve başladığı 3 kasım 2002 tarihinde ilk işi tüm Tarım İl Müdürlerini ve tüm İl Milli Eğitim Müdürlerini değiştirmek olduğunu biliyor muydunuz?
ıraktaki türkler
04.08.2004 - 12:22Murat Yüce, sadece TVye yansıyan bir rehineydi. Kim bilir Irak'ta daha ne kadar rehinemiz vardır? Bir miktar para kazanacağız diyerek Irak'taki yurtaşların ölümüne razı olunamaz! Gerekirse bütün ihracat durdurulmalıdır!
mustafa kemal atatürk
04.08.2004 - 11:46Kitap: Tek Adam / Şevket Süreyya Aydemir (3 cilt)
19 mayıs 1919
04.08.2004 - 10:41Atatürk'ün 19 mayıs 1919 da, Samsun'da misafir kaldığı 'Mıntaka Palas Oteli' şimdi gene yerindedir ve Mustafa Kemal Müzesi'dir. Alt katını bir kitaplık işgal eder. Üst kat holünde, odalarında onu hatırlatan bir hava muhafaza edilmeye çalışılır. Duvarlarında tek veya grup resimleri, yazılar asılıdır. (Şevket Süreyya Aydemir-Tek Adam)
şevket süreyya aydemir
04.08.2004 - 10:37www.1001kitap.com/Tarih/Sevket_Sureyya_Aydemir/tekadam_cilt2/index.html adresinde 'TEK ADAM' kitabının 2.cildinin 1.bölümüne ulaşılabilir.
Toplam 1733 mesaj bulundu