Furunze, Kızılordu'nun teorisyenlerinden ve Bolşevik Rusya'nın önemli insanı. Kurtuluş Savaşı'nın sürdüğü sıralarda, 1921'lerde, Anadolu'nun neredeyse her yerini adım adım dolaşmış, Bolşevik Rusya'nın desteğini göstermiş ve bu arada Anadolu halkının Ekim devrimine karşı tutumunu gözlemlemiş. İlber Ortaylı'nın deyimiyle fevkalade bilgili ve antikite bilgisine sahip bir kişi Furunze. Türkiye ile ilgili izlenimlerini Ankara Yolculuğu Konusunda Rapor ve Ankara Yolculuğu kitabında toplamış. Doğan Kitap'tan çıkan Abdula Mardanoviç Samsutdinov'un 'Mondros'dan Lozan'a Türkiye Ulusal Kurtuluş Savaşı Tarihi: 1918-1923' adlı kitap bu yakınlaşmayı anlatması ve bu dönemki Türk-Rus ilişkilerini okumak bakımından ilginç anektodlar içeriyor. Kitapta, Atatürk'ün ya da Cumhuriyet'in önde gelenlerinin Sovyet Rusya ile sıcak ilişiler kurdukları görülüyor. Zaten Moskova Antlaşması da bu ilişkilerin yoğun olarak yaşandığı 1921'de yapılıyor.
sivas katliamı sonrası;
'oteli saran vatandaşlarımıza bir şey olmamıştır'
beşiktaş nevzat demir tesisleri açılışı, tansu çiller konuşuyor:
- ey beşiktaşlılar, namı diğer 'karakaltarlar'...
... 1913'te kurulan bu klüp 100 yaşına giriyor
Demokratik olmayan kanunlar sebebiyle Halk seçmeden Başbakan olabilmiş kişi.Özal'ın ölmesiyle Demirel Cumhurbaşkanlığına seçildi.Boş kalan iktidar partisi DYP nin genel başkanlığına Çiller seçildi ve otomatikman Başbakan oluverdi.
Devlet Güvenlik Mahkemeleri, AKP İktidarı tarafından kapatılmaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Bugünkü yapısı ve uyguladığı usul hükümlerinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı olduğuna dair hiçbir kararı yoktur.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bir çok kararında; özellikle terör suçları ve organize suçları işleyenleri yargılamak, terör ve örgütlü suçlarla mücadele etmek için özel olarak görevlendirilmiş mahkemeler kurulabileceğini, kurulan bu mahkemelerin de kendi özel usul hükümlerini uygulayabileceğini açıklamıştır.
Başta ABD, İngiltere ve diğer bazı Avrupa ülkelerinde, özellikle 11 Eylül saldırılarından sonra ve İspanya’daki terör saldırılarından sonra, başta terör suçları olmak üzere, diğer organize suçlarla ilgili yargılama yapmak üzere yeni mahkemeler kurmakta, yada mevcut mahkemelerin yapılandırılmasını, bu suçlarla etkin mücadele edecek şekilde yeniden düzenlemektedir.
Devlet Güvenlik Mahkemeleri; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına aykırı değil ise, yada Avrupa’daki benzerlerinden farklı değil ise; bunların kaldırılması hangi amaca, kimlere hizmet etmektedir; ?
Türkiye’de terör bitmiş midir? ;
PKK, DHKP-C, İBDA-C, HİZBULLAH, TKP-ML-TİKKO, EL-KAİDE ve benzeri terör örgütleri faaliyetlerine son vermiş midir? Yoksa; çok daha etkin yapılanmış, sözde elit kadrosunu yetiştirerek, faaliyetlerini arttırarak sürdürmekte midir?
Daha dün, 2 emniyet görevlimiz ve bir askerimiz hain saldırganlarca şehit edilmemiş midir?
Türkiye’de uyuşturucu ve silah kaçakçılığı sona mı ermiştir?
AKP Hükümeti ve TBMM’ndeki yandaşları, Türkiye’nin en iyi çalışan mahkemelerini, DGM’leri kapatmaktadır.
Yıllardır, DGM’lerin kapatılmasını isteyen, başta PKK ve diğer terör örgütleri ve çeteler ile işbirlikçileri amaçlarına ulaşmaktadırlar.
Son zamanlarda; Devlet Güvenlik Mahkemelerine, buralarda cansiperane, şehitler vererek görev yapan, hakim ve savcılara hakaretler etmek, moda olmuştur.
Leyla ZANA ve yandaşlarına övgüler düzülmekte , bol bol propagandaları yapılmakta, cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü eli kanlı teröristlerin tahliyesi gerektiği söylenmektedir.
Ne acıdır ki; masum binlerce insanı vahşice katleden, özgürlük savaşçısı yada fikir suçlusu gibi takdim edilmektedirler.,
Eli kanlı terör örgütü PKK; çoluk çocuk, genç yaşlı, erkek, asker, polis, memur, olan ve olmayan binlerce masum insanımızı katletmedi mi?
PKK kamplarına ve teröristleri komutan olarak denetleyen LEYLA ZANA değil midir; ?
PKK ve sözde lideri Abdullah ÖCALAN adına yandaşlarıyla beraber, bir kısım aşiret liderlerine gelerek örgüt adına yardım isteyen, anlaşma teklif eden, bazılarıyla anlaşma sağlayan, Abdullah ÖCALAN’a “SAYIN ÖNDERİM” diyen LEYLA ZANA değil midir?
Bölücü terör örgütü PKK ve sözde lideri Abdullah ÖCALAN eylem ve faaliyetlerini benimseyen; her zaman, her fırsatta, PKK ve yandaşlarıyla iş birliği yapan, Leyla ZANA ve arkadaşları değil midir?
Leyla ZANA ve arkadaşlarıyla birlikte yargılanırken firar edip yurt dışına kaçan sanıklardan bazısı halen Irak’taki kamplarda terör örgütü yöneticisi olarak faaliyet göstermemekte midir?
PKK’nın her türlü faaliyetini, binlerce insanımızın vahşice katledilmesini, malına zarar verilmesini, askerlerimizin, polislerimizin, öğretmenlerimizin ve diğer kamu görevlilerimizin şehit edilmesini, yaralanmasını “haklı gören, savunan, özgürlük mücadelesi sayan” Leyla ZANA ve arkadaşları değil midir?
TBMM’nde PKK’nın renklerini taşıyan işaret ve takılarla, Abdullah ÖCALAN ve PKK örgütünün talimatı doğrultusunda, Kürtçe yemin eden, Leyla ZANA değil midir?
Ne zamandan beri, katiller, caniler, terör örgütü mensupları düşünce suçlusu sayılıyor? Bu milletin şehitlerine, gazilerine, kurumlarına, kuruluşlarına her fırsatta saldıran; bu saldırılardan övgüyle bahseden; düşünce özgürlüğünü mü kullanmaktadır?
Bu ülkeyi ve bu millete, kirli emelleri doğrultusunda, bölüp parçalamak isteyen; içerdeki ve dışarıdaki, Türkiye ve Türk milleti düşmanları ve işbirlikçileri ile her zaman birlikte hareket eden; Leyla ZANA ve yandaşları değil midir?
Mustafa Kemal ATATÜRK’ün yıllar önce söylediği gibi, “yabancıların telkin ve tavsiyeleriyle kalkınan, bağımsızlığını koruyup sürdüren hangi millet vardır”.
AKP iktidarı ve yandaşları Devlet Güvenlik Mahkemelerini kapatmaktadır. Çünkü; bir kısım “dost geçinen” yabancılar Devlet Güvenlik Mahkemelerinden rahatsızdır.
Hortumcular Devlet Güvenlik Mahkemelerinden rahatsızdır.
Teröristler Devlet Güvenlik Mahkemelerinden rahatsızdır.
Mafya Devlet Güvenlik Mahkemelerinden rahatsızdır.
Sahtekarlar, uyuşturucu tacirleri, Türk milletinin ve devletinin içerdeki ve dışarıda ki düşmanları Devlet Güvenlik Mahkemelerinden rahatsızdır.
Ulusal Hukukumuz ve Uluslar arası Hukuk bakımından, kapanması için hiçbir gerekçesi olmayan. Kararları yüksek Yargıtayın yargısal denetiminde olan, Devlet Güvenlik Mahkemelerinin kapatılması, tamamen siyasi bir karardır. BU KARARIN SİYASİ VE TARİHİ SORUMLULUĞU AK PARTİ HÜKÜMETİ VE YANDAŞLARINA AİTTİR.
Bir zamanlar hırsız ve katilleri af edenleri, hortumcuları, çetecileri Devlet Güvenlik Mahkemelerinden kurtulmasına sebebiyet verecek gibi kanun çıkaranları, yüce Türk milleti tarihe gömmüştür.
Devlet Güvenlik Mahkemelerini kapatıp; teröristleri, katilleri, mafya mensuplarını, uyuşturucu tacirlerini sevindirenler milletimizi üzmüşlerdir. Milletimizde onları üzecektir.
Aziz şehitlerimiz kahraman gazilerimiz, YÜCE TÜRK MİLLETİ!
Gaflet; delalet ve hatta hiyanet içinde olanları asla unutmayacağız!
İlk fırsatta, yasalar önünde, halkımızın vicdanında hesap soracağız.
Ben; bu ülkeye, bu millete haksızlık edenleri, ülkemizi ve değerlerini yabancılara peşkeş çekenleri, milletimizin onurunun kırılmasına sebebiyet verenleri, milletimize ihanet edenleri AFFETMEYECEĞİM!
MİLLETİMİZ DE AFFETMEYECEKTİR!
TARİH DE AFFETMEYECEKTİR!
Gazi Osman Paşa, Tokat'ta doğdu. Asıl adı Osman Nuri'dir. Babası, İstanbul kereste gümrüğünde katip olan Mehmed Efendi, annesi Şakire Hatun'dur. Ailenin tek erkek çocuğu olan Osman Nuri, henüz yedi sekiz yaşlarında iken ailesiyle birlikte İstanbul'a babasının yanına gitti. Sırasıyla Askeri Rüştiye, Askeri İdadi ve Mekteb-i Harbiyye okullarını bitirdi. Çeşitli görevlerde bulunan Gazi Osman Paşa, 1859 yılında Osmanlı Devleti'nin nüfus sayımı ile kadastro usulünde haritasının çizilmesinin kararlaştırılması ve bu arada Bursa ilinden başlanması üzerine bu göreve askeri temsilci olarak tayin edildi. 1866'da Girit'te baş gösteren Rum isyanı dolayısıyla buraya yollandı.
Birçok askeri başarı elde etmiş olan Gazi Osman Paşa, asıl şöhretini Sırp prensi Milan'ın 2 Temmuz 1876'da Osmanlı Devleti'ne savaş ilan etmesi esnasında, Rus generallerinin kumanda ettiği Sırp ordusunu bozguna uğratması ile elde etti. 1877-78 Osmanlı Rus savaşları sırasında Plevne'yi başarı ile savundu ve bu savaş sonunda kendisine 'gazilik' ünvanı verildi. Askeri şahsiyeti yanında siyasi faaliyetlerde de bulundu. İstanbul'daki dini grupların birleşmesini sağladı. Sarayda bulunduğu süre içinde dış politika konularında Sultan İkinci Abdülhamid'i etkilemeye çalıştı. Gazi Osman Paşa, 4-5 Nisan 1900 yılında, Cuma günü vefat etti ve Fatih Sultan Mehmed türbesi yanına gömüldü.
Gazi Osman Paşa, iyi dercede Arapça, biraz da Farsça ve Fransızca biliyordu. Ferik Neşet Paşa'nın kız kardeşi Zatıgül Hanımla evlendi. Sultan İkinci Abdülhamid kendisini çok takdir ettiği için iki kızını, Gazi Osman Paşa'nın iki oğlu ile evlendirmiştir.
gamze gamze bir
gülüver şimdi
beni koynuna alıver şimdi
mevsimi geldi
susadım aşka
benimle bir bütün oluver şimdi
ikinci bahar
yaşıyor ömürüm
gel benimiyarim oluver şimdiiii
seni gülü gibi öpe koklayaaa
gözümüden gönlümden, sakınıp saklaaar
bugünkü akılımla severim şimdi
İktidarı elinde bulunduran Cumhuriyet Halk Fırkası'na karşı bir muhalefet havası esmeye başlamış, çeşitli yönleriyle şikayetler muhalifler tarafından ortaya çıkarılmıştı. Parti'nin Meclis üzerinde baskı yaptığı iddia ediliyor, bunun kaldırılması isteniyordu. Cumhuriyet Halk Fırkası'ndaki ayrılıklar, 17 Kasım 1924'te Ankara'da Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın yani yeni bir partinin doğmasına sebep oldu.
Yeni parti, Meclisin ikinci döneminde Cumhuriyet Halk Fırkası'ndan ayrılan milletvekillerinin katılması ile Meclis içinde kuruldu. Fırka'nın başkanı General Kazım Karabekir, İkinci Başkanı H.Rauf Orbay (eski başbakan) ve genel sekreteri de Ali Fuat Cebesoy'du.
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın programı şu esaslara dayanıyordu: Partinin sistemi liberalizm ve halkın hakimiyetidir. Genel olarak hürriyetlere taraftardır, dinsel düşünce ve inançlara saygılıdır. İdari yönden, yerinden yönetimin gerçekleşmesine çalışacaktır. Cumhurbaşkanının, seçiminden sonra milletvekilliği ile ilgisi kesilecektir. Mustafa Kemal Paşa, demokratik düzenin kurulmasını, istediğinden, yeni Partinin kuruluşundan memnun olmuştur. Yeni parti için; 'Bırakınız, karşımıza çıksınlar, memleket işlerini münakaşa edelim ve bizim Meclisimizde de iki parti olmalı, hükümeti denetleme sistemi kurulmalı ve medeni ülkelerin parlamentolarına benzemeliyiz' diyordu. Fırka, Mecliste hayli asabi bir hava içinde doğmuş, müzakerelere katılmış, hükümetten çeşitli sorunlar hakkında bilgi istemiştir. Bu sert çekişmeler, özellikle bütçe görüşmeleri sırasında doruğa çıkmıştır. Doğu Anadolu'da patlak veren Şeyh Sait İsyanı (Şubat-Mart-Nisan 1925) , İstiklal Mahkemeleri'nin geniş yetkilerle kurulmasına, Takrir-i Sükun Kanununun çıkmasına sebep olmuştur. İstiklal Mahkemeleri, Terakkiperver Fırka mensuplarının irticai faaliyetleri hakkında hükümeti ikaz etmişler, önce Diyarbakır İstiklal Mahkemesi kendi yetki alanında bulunan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası şubelerinin kapatılmasına karar vermiştir. Hükümet ise, Takrir-i Sükun Kanunu'na dayanarak, 3 Haziran 1925 tarihinde bütün memlekette irticayı tahrik etmesi nedeniyle Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın kapatılmasını kararlaştırmıştır.
'Cumhuriyet' kelimesini ağızlarına almaktan bile çekinenlerin, cumhuriyet'i doğduğu gün boğmak isteyenlerin, kurdukları partiye 'cumhuriyet' ve hem de 'terakkiperver cumhuriyet' adını vermiş olmaları, nasıl ciddîye alınabilir ve ne dereceye kadar samimî sayılabilir.
efendiler, olaylar ve olup bitenler ortaya koydu ve ispat etti ki, 'terakkiperver cumhuriyet fırkası'nın programı en hain kafaların eseridir. bu parti, memlekette suikastçıların, gericilerin sığınağı ve ümitlerinin dayanağı oldu. dış düşmanların, yeni türk devleti'ni körpe türk cumhuriyeti'ni yıkmayı hedef alan plânlarının kolaylıkla uygulanmasına yardım etmeye çalıştı. tarih, (gizli maksatlarla hazırlanmış, genel ve gerici nitelikteki) doğu isyanının sebeplerini inceleyip araştırdığı zaman, onun önemli ve belirli sebepleri arasında 'terakkıperver cumhuriyet fırkası'nın dinî konularda verdiği sözleri, doğu ya gönderdiği sorumlu sekreterinin kurduğu örgütü ve yaptığı kışkırtmaları bulacaktır.
Kırmızı zemin üzerine hilal ve yildiz bulunan bayrak, osmanlilarda ilk defa 1793'de devletin resmî bayragi olarak kabul edildi. Ancak bu bayraktaki yildiz, sekiz(8) köşeli idi. Bu bayrak Osmanli devleti'nin resmi ve umumî sembolü olarak kullanildı.
Sultan 1.Abdülmecîd zamaninda 1842'de yıldızın bes(5) köşeli olmasi kararlastırıldı ve Osmanli bayrağının şekli kesinleşti.
Cumhuriyetin ilanından sonra da bu bayrağın sabit resmi ölçüleri kararlaştırıldı.
Orta asya'daki ve islam'dan onceki Türklerin dini olan şamanizmdeki en buyuk tanri Gök Tanri idi ve bunun yansımaları olarak da Ay Yıldız ve Guneş kabul ediliyordu. Bu 3 öge ile ilgili olarak Turk tarihi,mitolojileri ve resmi olmayan tarihlerinde bazi olaylara da rastlanmaktadir...
Oğuz Hanın ilk dogan 3 çocuga bu isimleri verdigi, Osman bey'in rüyasinda hilal seklinde ay görduğü, bunu onemli ve bir işaret kabul edip Osman ogullarinin bu hilal'i kullanmasina karar kildigi vs vs..
Ayrica 10.yuzyil civarlarinda Turklerin islamiyet'e geçisi sonrasinda da, hilal'in islam dinince çok kabul görmus bir simge olmasi da etkili olmuştur..
Guneş sembolünun ise bazi osmanli donemlerinde sancak ve bayrak icerisinde kullanilmiş oldugunu da hatirlamakta fayda var..
Kırmızı'nın ise, tarihi boyunca savaşan Türklerin şehitlerinin kanından alındığı ihtimali kuvvetlidir..
Şu andaki bir çok Türk devletinin, kırmızıyı olmasa da ay ve yılıdızı kullandigi malumdur..
Bunları tamamlayan bir iddia da belki de, Türkler ana yonleri belirlemek icin renkleri kullanirlarmis;
kuzey=siyah, guney=beyaz, dogu=gok mavisi, bati=kirmizi seklinde..
Belki de en batıya giden Türk uygarliği biz olduğumuz icin zemin kırmızı olmuş olabilir..
1821-22'den beri kullanilan 1932'de resmilesmis, mavi-beyaz, sol üst kosesindeki bir haç ve çizgilerden oluşan bayrak, çizgilerin sayisi (9) yunan kurtuluş mücadelesinin slogani olan; 'Eleutheria e thanatos' (özgürlük ya da ölüm) kelimelerinin hece sayısına eşittir. Mavi ve Beyazin Ege denizini ve dalgalarinin köpuklerini temsil ettigi söylenir, ayrıca Mavi Helen ugarlığını rengidir.Yunan kurtuluş savaşında mucadele eden denizcilerin mavi ve beyaz giysiler giydikleri de bilinir.
İlk önce yıldızların olduğu bölüme Britanya bayrağı ve 13 çizgi (13 eyalet) ,
Sonra dairesel biçimde sıralanmış 13 yıldız ve 13 çizgi,
Sonra 15 yıldız ve 15 çizgi (15 eyalet) olmuş,
daha sonra akıllı biri her eyalet eklendiğinde 1 çizgi ve 1 yıldız eklemenin saçma olduğunu farketmiş, bayrak 15 yıldız ve ilk 13 eyaletin anısına 13 çizgi olmuş.
Zamanla 48 yıldız ve 13 çizgi olmuş, en son birliğe Alaska ve Hawaii de katılınca 50 yıldız ve 13 çizgi haline gelmiş.
furunze
21.06.2004 - 09:49Furunze, Kızılordu'nun teorisyenlerinden ve Bolşevik Rusya'nın önemli insanı. Kurtuluş Savaşı'nın sürdüğü sıralarda, 1921'lerde, Anadolu'nun neredeyse her yerini adım adım dolaşmış, Bolşevik Rusya'nın desteğini göstermiş ve bu arada Anadolu halkının Ekim devrimine karşı tutumunu gözlemlemiş. İlber Ortaylı'nın deyimiyle fevkalade bilgili ve antikite bilgisine sahip bir kişi Furunze. Türkiye ile ilgili izlenimlerini Ankara Yolculuğu Konusunda Rapor ve Ankara Yolculuğu kitabında toplamış. Doğan Kitap'tan çıkan Abdula Mardanoviç Samsutdinov'un 'Mondros'dan Lozan'a Türkiye Ulusal Kurtuluş Savaşı Tarihi: 1918-1923' adlı kitap bu yakınlaşmayı anlatması ve bu dönemki Türk-Rus ilişkilerini okumak bakımından ilginç anektodlar içeriyor. Kitapta, Atatürk'ün ya da Cumhuriyet'in önde gelenlerinin Sovyet Rusya ile sıcak ilişiler kurdukları görülüyor. Zaten Moskova Antlaşması da bu ilişkilerin yoğun olarak yaşandığı 1921'de yapılıyor.
tansu çiller
18.06.2004 - 17:51gafları:
belediye zabıtalarına: merhaba asker.
'bu, mubarek ramazan bayrami...... degil, kurban bayramidir... ama yine de cok mubarek bir bayramdir.'
susurluk olayinin patlasmasinin hemmen ardindan 'abdullah catli' icin 'bu vatan icin kursun atan da kursun yiyen de sereflidir' demisti.
göktürk anıtlarına 'gökberk anıtları' diyebilmiştir.
sivas katliamı sonrası;
'oteli saran vatandaşlarımıza bir şey olmamıştır'
beşiktaş nevzat demir tesisleri açılışı, tansu çiller konuşuyor:
- ey beşiktaşlılar, namı diğer 'karakaltarlar'...
... 1913'te kurulan bu klüp 100 yaşına giriyor
tansu çiller
18.06.2004 - 17:47Demokratik olmayan kanunlar sebebiyle Halk seçmeden Başbakan olabilmiş kişi.Özal'ın ölmesiyle Demirel Cumhurbaşkanlığına seçildi.Boş kalan iktidar partisi DYP nin genel başkanlığına Çiller seçildi ve otomatikman Başbakan oluverdi.
yurt partisi
18.06.2004 - 17:39SON BASIN DUYURUSU:
Devlet Güvenlik Mahkemeleri, AKP İktidarı tarafından kapatılmaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Bugünkü yapısı ve uyguladığı usul hükümlerinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı olduğuna dair hiçbir kararı yoktur.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bir çok kararında; özellikle terör suçları ve organize suçları işleyenleri yargılamak, terör ve örgütlü suçlarla mücadele etmek için özel olarak görevlendirilmiş mahkemeler kurulabileceğini, kurulan bu mahkemelerin de kendi özel usul hükümlerini uygulayabileceğini açıklamıştır.
Başta ABD, İngiltere ve diğer bazı Avrupa ülkelerinde, özellikle 11 Eylül saldırılarından sonra ve İspanya’daki terör saldırılarından sonra, başta terör suçları olmak üzere, diğer organize suçlarla ilgili yargılama yapmak üzere yeni mahkemeler kurmakta, yada mevcut mahkemelerin yapılandırılmasını, bu suçlarla etkin mücadele edecek şekilde yeniden düzenlemektedir.
Devlet Güvenlik Mahkemeleri; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına aykırı değil ise, yada Avrupa’daki benzerlerinden farklı değil ise; bunların kaldırılması hangi amaca, kimlere hizmet etmektedir; ?
Türkiye’de terör bitmiş midir? ;
PKK, DHKP-C, İBDA-C, HİZBULLAH, TKP-ML-TİKKO, EL-KAİDE ve benzeri terör örgütleri faaliyetlerine son vermiş midir? Yoksa; çok daha etkin yapılanmış, sözde elit kadrosunu yetiştirerek, faaliyetlerini arttırarak sürdürmekte midir?
Daha dün, 2 emniyet görevlimiz ve bir askerimiz hain saldırganlarca şehit edilmemiş midir?
Türkiye’de hortumcular kalmamış, mafya örgütleri, çeteler bitmiş midir?
Türkiye’de uyuşturucu ve silah kaçakçılığı sona mı ermiştir?
AKP Hükümeti ve TBMM’ndeki yandaşları, Türkiye’nin en iyi çalışan mahkemelerini, DGM’leri kapatmaktadır.
Yıllardır, DGM’lerin kapatılmasını isteyen, başta PKK ve diğer terör örgütleri ve çeteler ile işbirlikçileri amaçlarına ulaşmaktadırlar.
Son zamanlarda; Devlet Güvenlik Mahkemelerine, buralarda cansiperane, şehitler vererek görev yapan, hakim ve savcılara hakaretler etmek, moda olmuştur.
Leyla ZANA ve yandaşlarına övgüler düzülmekte , bol bol propagandaları yapılmakta, cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü eli kanlı teröristlerin tahliyesi gerektiği söylenmektedir.
Ne acıdır ki; masum binlerce insanı vahşice katleden, özgürlük savaşçısı yada fikir suçlusu gibi takdim edilmektedirler.,
Eli kanlı terör örgütü PKK; çoluk çocuk, genç yaşlı, erkek, asker, polis, memur, olan ve olmayan binlerce masum insanımızı katletmedi mi?
PKK kamplarına ve teröristleri komutan olarak denetleyen LEYLA ZANA değil midir; ?
PKK ve sözde lideri Abdullah ÖCALAN adına yandaşlarıyla beraber, bir kısım aşiret liderlerine gelerek örgüt adına yardım isteyen, anlaşma teklif eden, bazılarıyla anlaşma sağlayan, Abdullah ÖCALAN’a “SAYIN ÖNDERİM” diyen LEYLA ZANA değil midir?
Bölücü terör örgütü PKK ve sözde lideri Abdullah ÖCALAN eylem ve faaliyetlerini benimseyen; her zaman, her fırsatta, PKK ve yandaşlarıyla iş birliği yapan, Leyla ZANA ve arkadaşları değil midir?
Leyla ZANA ve arkadaşlarıyla birlikte yargılanırken firar edip yurt dışına kaçan sanıklardan bazısı halen Irak’taki kamplarda terör örgütü yöneticisi olarak faaliyet göstermemekte midir?
PKK’nın her türlü faaliyetini, binlerce insanımızın vahşice katledilmesini, malına zarar verilmesini, askerlerimizin, polislerimizin, öğretmenlerimizin ve diğer kamu görevlilerimizin şehit edilmesini, yaralanmasını “haklı gören, savunan, özgürlük mücadelesi sayan” Leyla ZANA ve arkadaşları değil midir?
TBMM’nde PKK’nın renklerini taşıyan işaret ve takılarla, Abdullah ÖCALAN ve PKK örgütünün talimatı doğrultusunda, Kürtçe yemin eden, Leyla ZANA değil midir?
Ne zamandan beri, katiller, caniler, terör örgütü mensupları düşünce suçlusu sayılıyor? Bu milletin şehitlerine, gazilerine, kurumlarına, kuruluşlarına her fırsatta saldıran; bu saldırılardan övgüyle bahseden; düşünce özgürlüğünü mü kullanmaktadır?
Bu ülkeyi ve bu millete, kirli emelleri doğrultusunda, bölüp parçalamak isteyen; içerdeki ve dışarıdaki, Türkiye ve Türk milleti düşmanları ve işbirlikçileri ile her zaman birlikte hareket eden; Leyla ZANA ve yandaşları değil midir?
Mustafa Kemal ATATÜRK’ün yıllar önce söylediği gibi, “yabancıların telkin ve tavsiyeleriyle kalkınan, bağımsızlığını koruyup sürdüren hangi millet vardır”.
AKP iktidarı ve yandaşları Devlet Güvenlik Mahkemelerini kapatmaktadır. Çünkü; bir kısım “dost geçinen” yabancılar Devlet Güvenlik Mahkemelerinden rahatsızdır.
Hortumcular Devlet Güvenlik Mahkemelerinden rahatsızdır.
Teröristler Devlet Güvenlik Mahkemelerinden rahatsızdır.
Mafya Devlet Güvenlik Mahkemelerinden rahatsızdır.
Sahtekarlar, uyuşturucu tacirleri, Türk milletinin ve devletinin içerdeki ve dışarıda ki düşmanları Devlet Güvenlik Mahkemelerinden rahatsızdır.
Ulusal Hukukumuz ve Uluslar arası Hukuk bakımından, kapanması için hiçbir gerekçesi olmayan. Kararları yüksek Yargıtayın yargısal denetiminde olan, Devlet Güvenlik Mahkemelerinin kapatılması, tamamen siyasi bir karardır. BU KARARIN SİYASİ VE TARİHİ SORUMLULUĞU AK PARTİ HÜKÜMETİ VE YANDAŞLARINA AİTTİR.
Bir zamanlar hırsız ve katilleri af edenleri, hortumcuları, çetecileri Devlet Güvenlik Mahkemelerinden kurtulmasına sebebiyet verecek gibi kanun çıkaranları, yüce Türk milleti tarihe gömmüştür.
Devlet Güvenlik Mahkemelerini kapatıp; teröristleri, katilleri, mafya mensuplarını, uyuşturucu tacirlerini sevindirenler milletimizi üzmüşlerdir. Milletimizde onları üzecektir.
Aziz şehitlerimiz kahraman gazilerimiz, YÜCE TÜRK MİLLETİ!
Gaflet; delalet ve hatta hiyanet içinde olanları asla unutmayacağız!
İlk fırsatta, yasalar önünde, halkımızın vicdanında hesap soracağız.
Ben; bu ülkeye, bu millete haksızlık edenleri, ülkemizi ve değerlerini yabancılara peşkeş çekenleri, milletimizin onurunun kırılmasına sebebiyet verenleri, milletimize ihanet edenleri AFFETMEYECEĞİM!
MİLLETİMİZ DE AFFETMEYECEKTİR!
TARİH DE AFFETMEYECEKTİR!
Sadettin TANTAN
Yurt Partisi Genel Başkanı
yurt partisi
18.06.2004 - 17:373 kasım 2002 genel seçimlerinde, Türkiye genelinde 294.553 kişinin oy vererek % 0.94 oy oranına ulaşan parti.
Bu sonuçla TKP, ÖDP, BTP, İP VE MP'den fazla oy almıştır.
kuran-ı kerim
18.06.2004 - 17:24boş değil, dolu bir kitaptır.Hatta her kelimesinin içinde binlerce şey doludur.
barbaros hayreddin paşa
18.06.2004 - 17:21İstanbul-Beşiktaş iskele meydanında çok heybetli güzel bir heykeli vardır.
gazi osman paşa
18.06.2004 - 17:16Plevne zaferinin baş mimarı.
Tuna nehri akmam diyor
Etrafımı yıkmam diyor
Şanı büyük Osman Paşa
Plevne'den çıkmam diyor.
Olur mu böyle olur mu
Evlât babayı vurur mu
Sizi millet hainleri
Bu dünya size kalır mı
Düşman Tuna'yı atladı
Karakolları yokladı
Osman Paşa'nın kolunda
Beşbin top birden patladı.
Kılıcımı vurdum taşa
Taş yarıldı baştan başa
Askerinle binler yaşa.
Namı büyük Osman Paşa.
gazi osman paşa
18.06.2004 - 17:15Gazi Osman Paşa, Tokat'ta doğdu. Asıl adı Osman Nuri'dir. Babası, İstanbul kereste gümrüğünde katip olan Mehmed Efendi, annesi Şakire Hatun'dur. Ailenin tek erkek çocuğu olan Osman Nuri, henüz yedi sekiz yaşlarında iken ailesiyle birlikte İstanbul'a babasının yanına gitti. Sırasıyla Askeri Rüştiye, Askeri İdadi ve Mekteb-i Harbiyye okullarını bitirdi. Çeşitli görevlerde bulunan Gazi Osman Paşa, 1859 yılında Osmanlı Devleti'nin nüfus sayımı ile kadastro usulünde haritasının çizilmesinin kararlaştırılması ve bu arada Bursa ilinden başlanması üzerine bu göreve askeri temsilci olarak tayin edildi. 1866'da Girit'te baş gösteren Rum isyanı dolayısıyla buraya yollandı.
Birçok askeri başarı elde etmiş olan Gazi Osman Paşa, asıl şöhretini Sırp prensi Milan'ın 2 Temmuz 1876'da Osmanlı Devleti'ne savaş ilan etmesi esnasında, Rus generallerinin kumanda ettiği Sırp ordusunu bozguna uğratması ile elde etti. 1877-78 Osmanlı Rus savaşları sırasında Plevne'yi başarı ile savundu ve bu savaş sonunda kendisine 'gazilik' ünvanı verildi. Askeri şahsiyeti yanında siyasi faaliyetlerde de bulundu. İstanbul'daki dini grupların birleşmesini sağladı. Sarayda bulunduğu süre içinde dış politika konularında Sultan İkinci Abdülhamid'i etkilemeye çalıştı. Gazi Osman Paşa, 4-5 Nisan 1900 yılında, Cuma günü vefat etti ve Fatih Sultan Mehmed türbesi yanına gömüldü.
Gazi Osman Paşa, iyi dercede Arapça, biraz da Farsça ve Fransızca biliyordu. Ferik Neşet Paşa'nın kız kardeşi Zatıgül Hanımla evlendi. Sultan İkinci Abdülhamid kendisini çok takdir ettiği için iki kızını, Gazi Osman Paşa'nın iki oğlu ile evlendirmiştir.
tbmm
18.06.2004 - 17:0523 Nisan 1920
tbmm
18.06.2004 - 17:05Yeni TBMM binası Avusturyalı Mimar prof. Clemens Holzmeister tarafından yapılmıştır. 6 ocak 1961'de hizmete girmiştir.
sscb
18.06.2004 - 16:47Dünya tarihinin adını herhangi bir coğrafyadan ya da milletten almamış olan tek devletiydi.
ikinci bahar
18.06.2004 - 16:16Sezen Aksu bestesi:
gamze gamze bir
gülüver şimdi
beni koynuna alıver şimdi
mevsimi geldi
susadım aşka
benimle bir bütün oluver şimdi
ikinci bahar
yaşıyor ömürüm
gel benimiyarim oluver şimdiiii
seni gülü gibi öpe koklayaaa
gözümüden gönlümden, sakınıp saklaaar
bugünkü akılımla severim şimdi
ikinci bahar
18.06.2004 - 16:132000 yılının 'Asmalı Konak'ı.Başrollerinde Şener Şen, Türkan Şoray oynuyordu.Hikaye Samatya'da geçiyordu.
mesih
18.06.2004 - 16:07Meshedilmiş olan kişi.
terakkiperver cumhuriyet fırkası
18.06.2004 - 15:19İktidarı elinde bulunduran Cumhuriyet Halk Fırkası'na karşı bir muhalefet havası esmeye başlamış, çeşitli yönleriyle şikayetler muhalifler tarafından ortaya çıkarılmıştı. Parti'nin Meclis üzerinde baskı yaptığı iddia ediliyor, bunun kaldırılması isteniyordu. Cumhuriyet Halk Fırkası'ndaki ayrılıklar, 17 Kasım 1924'te Ankara'da Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın yani yeni bir partinin doğmasına sebep oldu.
Yeni parti, Meclisin ikinci döneminde Cumhuriyet Halk Fırkası'ndan ayrılan milletvekillerinin katılması ile Meclis içinde kuruldu. Fırka'nın başkanı General Kazım Karabekir, İkinci Başkanı H.Rauf Orbay (eski başbakan) ve genel sekreteri de Ali Fuat Cebesoy'du.
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın programı şu esaslara dayanıyordu: Partinin sistemi liberalizm ve halkın hakimiyetidir. Genel olarak hürriyetlere taraftardır, dinsel düşünce ve inançlara saygılıdır. İdari yönden, yerinden yönetimin gerçekleşmesine çalışacaktır. Cumhurbaşkanının, seçiminden sonra milletvekilliği ile ilgisi kesilecektir. Mustafa Kemal Paşa, demokratik düzenin kurulmasını, istediğinden, yeni Partinin kuruluşundan memnun olmuştur. Yeni parti için; 'Bırakınız, karşımıza çıksınlar, memleket işlerini münakaşa edelim ve bizim Meclisimizde de iki parti olmalı, hükümeti denetleme sistemi kurulmalı ve medeni ülkelerin parlamentolarına benzemeliyiz' diyordu. Fırka, Mecliste hayli asabi bir hava içinde doğmuş, müzakerelere katılmış, hükümetten çeşitli sorunlar hakkında bilgi istemiştir. Bu sert çekişmeler, özellikle bütçe görüşmeleri sırasında doruğa çıkmıştır. Doğu Anadolu'da patlak veren Şeyh Sait İsyanı (Şubat-Mart-Nisan 1925) , İstiklal Mahkemeleri'nin geniş yetkilerle kurulmasına, Takrir-i Sükun Kanununun çıkmasına sebep olmuştur. İstiklal Mahkemeleri, Terakkiperver Fırka mensuplarının irticai faaliyetleri hakkında hükümeti ikaz etmişler, önce Diyarbakır İstiklal Mahkemesi kendi yetki alanında bulunan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası şubelerinin kapatılmasına karar vermiştir. Hükümet ise, Takrir-i Sükun Kanunu'na dayanarak, 3 Haziran 1925 tarihinde bütün memlekette irticayı tahrik etmesi nedeniyle Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın kapatılmasını kararlaştırmıştır.
terakkiperver cumhuriyet fırkası
18.06.2004 - 15:13'Cumhuriyet' kelimesini ağızlarına almaktan bile çekinenlerin, cumhuriyet'i doğduğu gün boğmak isteyenlerin, kurdukları partiye 'cumhuriyet' ve hem de 'terakkiperver cumhuriyet' adını vermiş olmaları, nasıl ciddîye alınabilir ve ne dereceye kadar samimî sayılabilir.
efendiler, olaylar ve olup bitenler ortaya koydu ve ispat etti ki, 'terakkiperver cumhuriyet fırkası'nın programı en hain kafaların eseridir. bu parti, memlekette suikastçıların, gericilerin sığınağı ve ümitlerinin dayanağı oldu. dış düşmanların, yeni türk devleti'ni körpe türk cumhuriyeti'ni yıkmayı hedef alan plânlarının kolaylıkla uygulanmasına yardım etmeye çalıştı. tarih, (gizli maksatlarla hazırlanmış, genel ve gerici nitelikteki) doğu isyanının sebeplerini inceleyip araştırdığı zaman, onun önemli ve belirli sebepleri arasında 'terakkıperver cumhuriyet fırkası'nın dinî konularda verdiği sözleri, doğu ya gönderdiği sorumlu sekreterinin kurduğu örgütü ve yaptığı kışkırtmaları bulacaktır.
Mustafa Kemal Atatürk(Nutuk)
teoman
18.06.2004 - 12:44Hun imparatorluğunun kurucusu... Oğlu Mete tarafından öldürüldü...
yurtsever
18.06.2004 - 12:38Yaşanılan yurdu, üzerinde yaşayan bütün hakları ile birlikte seven, değer veren...Vatansever.
türkiye bayrağı
18.06.2004 - 12:26Kırmızı zemin üzerine hilal ve yildiz bulunan bayrak, osmanlilarda ilk defa 1793'de devletin resmî bayragi olarak kabul edildi. Ancak bu bayraktaki yildiz, sekiz(8) köşeli idi. Bu bayrak Osmanli devleti'nin resmi ve umumî sembolü olarak kullanildı.
Sultan 1.Abdülmecîd zamaninda 1842'de yıldızın bes(5) köşeli olmasi kararlastırıldı ve Osmanli bayrağının şekli kesinleşti.
Cumhuriyetin ilanından sonra da bu bayrağın sabit resmi ölçüleri kararlaştırıldı.
türkiye bayrağı
18.06.2004 - 12:18Orta asya'daki ve islam'dan onceki Türklerin dini olan şamanizmdeki en buyuk tanri Gök Tanri idi ve bunun yansımaları olarak da Ay Yıldız ve Guneş kabul ediliyordu. Bu 3 öge ile ilgili olarak Turk tarihi,mitolojileri ve resmi olmayan tarihlerinde bazi olaylara da rastlanmaktadir...
Oğuz Hanın ilk dogan 3 çocuga bu isimleri verdigi, Osman bey'in rüyasinda hilal seklinde ay görduğü, bunu onemli ve bir işaret kabul edip Osman ogullarinin bu hilal'i kullanmasina karar kildigi vs vs..
Ayrica 10.yuzyil civarlarinda Turklerin islamiyet'e geçisi sonrasinda da, hilal'in islam dinince çok kabul görmus bir simge olmasi da etkili olmuştur..
Guneş sembolünun ise bazi osmanli donemlerinde sancak ve bayrak icerisinde kullanilmiş oldugunu da hatirlamakta fayda var..
Kırmızı'nın ise, tarihi boyunca savaşan Türklerin şehitlerinin kanından alındığı ihtimali kuvvetlidir..
Şu andaki bir çok Türk devletinin, kırmızıyı olmasa da ay ve yılıdızı kullandigi malumdur..
Bunları tamamlayan bir iddia da belki de, Türkler ana yonleri belirlemek icin renkleri kullanirlarmis;
kuzey=siyah, guney=beyaz, dogu=gok mavisi, bati=kirmizi seklinde..
Belki de en batıya giden Türk uygarliği biz olduğumuz icin zemin kırmızı olmuş olabilir..
yunanistan bayrağı
18.06.2004 - 11:591821-22'den beri kullanilan 1932'de resmilesmis, mavi-beyaz, sol üst kosesindeki bir haç ve çizgilerden oluşan bayrak, çizgilerin sayisi (9) yunan kurtuluş mücadelesinin slogani olan; 'Eleutheria e thanatos' (özgürlük ya da ölüm) kelimelerinin hece sayısına eşittir. Mavi ve Beyazin Ege denizini ve dalgalarinin köpuklerini temsil ettigi söylenir, ayrıca Mavi Helen ugarlığını rengidir.Yunan kurtuluş savaşında mucadele eden denizcilerin mavi ve beyaz giysiler giydikleri de bilinir.
abd bayrağı
18.06.2004 - 11:53Yeryüzünde İsrail bayrağı ile birlikte en çok yakılan bayrak.
abd bayrağı
18.06.2004 - 11:51İlk önce yıldızların olduğu bölüme Britanya bayrağı ve 13 çizgi (13 eyalet) ,
Sonra dairesel biçimde sıralanmış 13 yıldız ve 13 çizgi,
Sonra 15 yıldız ve 15 çizgi (15 eyalet) olmuş,
daha sonra akıllı biri her eyalet eklendiğinde 1 çizgi ve 1 yıldız eklemenin saçma olduğunu farketmiş, bayrak 15 yıldız ve ilk 13 eyaletin anısına 13 çizgi olmuş.
Zamanla 48 yıldız ve 13 çizgi olmuş, en son birliğe Alaska ve Hawaii de katılınca 50 yıldız ve 13 çizgi haline gelmiş.
Toplam 1733 mesaj bulundu