Liyakat aslında tüm dünyada sorun. Üçüncü dünya ülkelerinde bariz. Gelişmiş ülkelerde de bir parça. Elitler, kültürel sermayesi olanlar avantajlıdır. Onlar daha doğuştan belli kodları gizlice alırlar. Hep çizginin bir tarafındadır, çıtanın üstündedirler. Diğerleri olan bitenden habersizdir. Dikey hareketlilik pek mümkün değildir. Kimin neye göre seçileceği bir sorundur çünkü kültürel kalıpları belirleyenler daima azınlıktır.
‘’Coğrafya kaderdir!’’ sözü İbn Haldun’a ait değildir ama onun tezlerinin dışında kalan bir söz de değildir. Düşünüre göre toplumsal olaylar belli bir bağlamın üzerinde gerçekleşir. Bu bağlam en temelde iktisattır -ki bu iktisatta alt yapı üst yapıyı belirler anlayışı İbn Haldun'da da mevcuttur.- Tüm bunların da temelinde iklim ve coğrafya vardır. Coğrafya kader kadar güçlü olmasa da deterministik bir role sahiptir.
Antik Yunanlıların Daimon dediği daha yüksek, daha otantik bir ben vardır. Bu benlik diğer insanlarla, doğayla ve tüm evrenle olan içsel bağlantısının farkındadır. İçsel daimonumuz düzenli bir durumda olduğunda iyi ruh hali, tatmin durumu olan Eudaimonia’yı deneyimleriz.
Ahlaksız çağda, ilişkilerin çıkar üzerine kurulu olduğu, her şeyin alınır satılır cinsten olduğu bir çağda en zor fakat en güzel şey ahlaklı yaşamak için direnmektir.
İnsanlar sorunlarınızı alaycı bir ifadeyle dinliyorsa, bu sorunlara alaycı bir tutumla yaklaşıyorlarsa bu onların zalim oldukları anlamına gelir. (Epiktetos)
21.asır insanı: Yapabileceği şeylerden haberi bile olmayan insan. Bu habersiz olma hali, sadece cehaletten değil egonun aşırılıkları ya da gereksizlikleri nedeniyle mevcut enerjisini ve zamanını fazla tüketen, kendini gerçekleştirmek yerine sadece yap denileni yapan, kendi iç sesini unutmuş insan!
İnsan yapılanmasında çok küçük yaştan itibaren inkar vardır. Hırsızlık yapan bir çocuk sessizliğe bürünür ya da inkarcı olur. Yetişkin de öyle. Suçu yüzüne vurulduğunda dahi derhal inkar eder. İşte esas mevzuu, kişinin içinde boşalan o alanın nasıl doldurulacağıdır. Bu insan ruhu için bir rahatsızlıktır. Ben nesnesinin kuruluşu oldukça zorlu bir süreçtir. (Sigmund Freud)
Şaka gibi sokak röportajı. 70'lik dayı gençlerin masa başı işi istemelerinden yakınıyor. Yanı başındaki 25'lik genç ise muhasebe mezunu olduğunu, bu işin masada yapılabileceğini söylüyor. Dayı hala ısrar ediyor olmaz diyor, masa başı yan gelip yatmak yok diyor, genç ise çaresiz bir yüz ifadesiyle muhasebe mezunu olduğunu tekrar ediyor. Dayı anlamak istemiyor sadece olmaz diyor.
Marks’ın emek-değer teorisi eski insanların, metalara bakış açısı ile alakalıdır. Eskiden, yani paranın yaygın olmadığı dönemde ürünler takas edilirdi fakat bu takasta, söz konusu ürünler için ne kadar emek harcandığı ön plana çıkardı. Söz gelimi 50 saatte üretilmiş bir ürünü alabilmek için 10 saatte üretilmiş bir üründen 5 adet vermek gerekirdi.
Nicedir hissettiğim bir şeyler var. Her yerde memnuniyetten başkasını görmüyorum ama tuhafım. Gizli bir halsizlik, sıkıntı, kalbimin derinliklerine sızmış durumda! Bir zamanlar senin de hakkında söylediğin gibi onun boş ve şişmiş olduğunu hissediyorum adeta. Değer verdiklerime duyduğum bağlılık, kalbimi meşgul etmeye yetmiyor. Ne yapacağını bilmediği işe yaramaz bir güçle başbaşa kalıyor sanki. Biliyorum, böylesi bir acı tuhaf ama gerçek. Dostum, çok mutluyum ama bu mutluluk beni çok sıkıyor. (Jean Jack Rousseau- Julie ya da yeni Heloise)
Cahil ve aptal toplulukların enerjisi, kendi yarattıkları sorunları çözmek için harcanır. Elde kalan daima sıfırdır. Bu tarz topluluklarda yenilik beklemek güçtür.
Zevk almanın birinci şartı gereksiz yükleri atmaktır. Gereksiz yükleri sırtlarında taşıyarak yola devam edenler zevkleri, acıların ve fuzuli görevlerin arasına sıkışıp kalmış minik fasılalar olarak yaşarlar.
Değişimi evetlemeli, kaçınılmaz olanı onaylamalı insan! Değişenin ruhuna nüfuz etmeli! Çağın ruhunu yakalamalı. İtiraz etmeden önce anlamaya, tanımaya, dinlemeye çalışmalı! Bu olmadığında kaçınılmaz bir çatışma başlar benlikte. Bu dönüştürücü, değiştirici ve ileri götürücü bir çatışma değil, tırtılın yaprağı kemirmesi gibi imha edici bir çatışmadır. Cahil sadece kendini tüketen bir döngü içinde kıvranır durur ömür boyu!
Dr.Breuer: Arkadaşınızı tedavi edebilirim Hanımefendi. Ben bir doktorum.
Lou: Bütün hastalıkları iyileştirebildiğinizi biliyorum. Arkadaşımsa derin bir ümitsizlik içinde. Sizden bunu iyileştirmenizi diliyorum.
Dr. Breuer: Ümitsizliği tedavi edemem. Yapamam.
Lou: Yapabilirsiniz doktor.
Dr.Breuer: Rus aksanıyla mı konuşuyorsunuz?
Lou: Evet.
Dr. Breuer: Rusya'da belki bu tarz sorunları iyileştiren büyücüler vardır ama ben Avusturya'lıyım.
Bir tiyatronun kulisinde yangın çıkmış. Bir soytarı sahneye çıkıp seyircileri durumdan haberdar etmiş. Herkes şaka yapıyor sanmış. Bir alkış kopmuş; soytarı yine aynı sözleri tekrar etmiş; alkışlar daha da artmış. Ben dünyanın, bunun bir şaka olduğunu sanan cin fikirli şaka severlerin alkışları arasında yok olacağını düşünüyorum. (Soren Kierkegaard-Ya ya da)
Godot'yu Beklerken
03.10.2024 - 13:46Cahil toplumların en büyük sorunu ''Çoğunluğun tiranlığı'' meselesini çözememektir.
Godot'yu Beklerken
01.10.2024 - 23:23Liyakat aslında tüm dünyada sorun. Üçüncü dünya ülkelerinde bariz. Gelişmiş ülkelerde de bir parça. Elitler, kültürel sermayesi olanlar avantajlıdır. Onlar daha doğuştan belli kodları gizlice alırlar. Hep çizginin bir tarafındadır, çıtanın üstündedirler. Diğerleri olan bitenden habersizdir. Dikey hareketlilik pek mümkün değildir. Kimin neye göre seçileceği bir sorundur çünkü kültürel kalıpları belirleyenler daima azınlıktır.
Godot'yu Beklerken
01.10.2024 - 19:56‘’Coğrafya kaderdir!’’ sözü İbn Haldun’a ait değildir ama onun tezlerinin dışında kalan bir söz de değildir. Düşünüre göre toplumsal olaylar belli bir bağlamın üzerinde gerçekleşir. Bu bağlam en temelde iktisattır -ki bu iktisatta alt yapı üst yapıyı belirler anlayışı İbn Haldun'da da mevcuttur.- Tüm bunların da temelinde iklim ve coğrafya vardır. Coğrafya kader kadar güçlü olmasa da deterministik bir role sahiptir.
Godot'yu Beklerken
01.10.2024 - 19:54Antik Yunanlıların Daimon dediği daha yüksek, daha otantik bir ben vardır. Bu benlik diğer insanlarla, doğayla ve tüm evrenle olan içsel bağlantısının farkındadır. İçsel daimonumuz düzenli bir durumda olduğunda iyi ruh hali, tatmin durumu olan Eudaimonia’yı deneyimleriz.
Godot'yu Beklerken
01.10.2024 - 02:11Ahlaksız çağda, ilişkilerin çıkar üzerine kurulu olduğu, her şeyin alınır satılır cinsten olduğu bir çağda en zor fakat en güzel şey ahlaklı yaşamak için direnmektir.
Godot'yu Beklerken
01.10.2024 - 02:10Kuşkuculuğun son noktası ve yitimi, insanın kuşkulanabileceği bir hakikatin varlığından da kuşkulanmaya başlamasıdır. (Jean Baudrillard)
Godot'yu Beklerken
29.09.2024 - 16:45İnsanlar sorunlarınızı alaycı bir ifadeyle dinliyorsa, bu sorunlara alaycı bir tutumla yaklaşıyorlarsa bu onların zalim oldukları anlamına gelir. (Epiktetos)
Godot'yu Beklerken
29.09.2024 - 15:0421.asır insanı: Yapabileceği şeylerden haberi bile olmayan insan. Bu habersiz olma hali, sadece cehaletten değil egonun aşırılıkları ya da gereksizlikleri nedeniyle mevcut enerjisini ve zamanını fazla tüketen, kendini gerçekleştirmek yerine sadece yap denileni yapan, kendi iç sesini unutmuş insan!
Godot'yu Beklerken
29.09.2024 - 15:03İnsan yapılanmasında çok küçük yaştan itibaren inkar vardır. Hırsızlık yapan bir çocuk sessizliğe bürünür ya da inkarcı olur. Yetişkin de öyle. Suçu yüzüne vurulduğunda dahi derhal inkar eder. İşte esas mevzuu, kişinin içinde boşalan o alanın nasıl doldurulacağıdır. Bu insan ruhu için bir rahatsızlıktır. Ben nesnesinin kuruluşu oldukça zorlu bir süreçtir. (Sigmund Freud)
Godot'yu Beklerken
29.09.2024 - 15:01Zamanın para olduğu yerde insanı silmeniz kaçınılmazdır.
serbest kürsü
27.09.2024 - 14:33Şaka gibi sokak röportajı. 70'lik dayı gençlerin masa başı işi istemelerinden yakınıyor. Yanı başındaki 25'lik genç ise muhasebe mezunu olduğunu, bu işin masada yapılabileceğini söylüyor. Dayı hala ısrar ediyor olmaz diyor, masa başı yan gelip yatmak yok diyor, genç ise çaresiz bir yüz ifadesiyle muhasebe mezunu olduğunu tekrar ediyor. Dayı anlamak istemiyor sadece olmaz diyor.
Godot'yu Beklerken
27.09.2024 - 05:11Marks’ın emek-değer teorisi eski insanların, metalara bakış açısı ile alakalıdır. Eskiden, yani paranın yaygın olmadığı dönemde ürünler takas edilirdi fakat bu takasta, söz konusu ürünler için ne kadar emek harcandığı ön plana çıkardı. Söz gelimi 50 saatte üretilmiş bir ürünü alabilmek için 10 saatte üretilmiş bir üründen 5 adet vermek gerekirdi.
Godot'yu Beklerken
27.09.2024 - 05:10Güçlü yönlerinizi olumlu yönde kullanamamak, zayıf yönlerinizi geliştirememekten çok daha kötüdür.
Godot'yu Beklerken
27.09.2024 - 05:09Nicedir hissettiğim bir şeyler var. Her yerde memnuniyetten başkasını görmüyorum ama tuhafım. Gizli bir halsizlik, sıkıntı, kalbimin derinliklerine sızmış durumda! Bir zamanlar senin de hakkında söylediğin gibi onun boş ve şişmiş olduğunu hissediyorum adeta. Değer verdiklerime duyduğum bağlılık, kalbimi meşgul etmeye yetmiyor. Ne yapacağını bilmediği işe yaramaz bir güçle başbaşa kalıyor sanki. Biliyorum, böylesi bir acı tuhaf ama gerçek. Dostum, çok mutluyum ama bu mutluluk beni çok sıkıyor. (Jean Jack Rousseau- Julie ya da yeni Heloise)
Godot'yu Beklerken
27.09.2024 - 05:08Cahil ve aptal toplulukların enerjisi, kendi yarattıkları sorunları çözmek için harcanır. Elde kalan daima sıfırdır. Bu tarz topluluklarda yenilik beklemek güçtür.
Godot'yu Beklerken
27.09.2024 - 05:08Zevk almanın birinci şartı gereksiz yükleri atmaktır. Gereksiz yükleri sırtlarında taşıyarak yola devam edenler zevkleri, acıların ve fuzuli görevlerin arasına sıkışıp kalmış minik fasılalar olarak yaşarlar.
Godot'yu Beklerken
24.09.2024 - 15:06Aklıyla duygusunu birleştiren değişimi yakalar, değişimle bir olur, değişimde kaybolur. Diğerleri sadece değişime maruz kalır.
Godot'yu Beklerken
24.09.2024 - 14:32Değişimi evetlemeli, kaçınılmaz olanı onaylamalı insan! Değişenin ruhuna nüfuz etmeli! Çağın ruhunu yakalamalı. İtiraz etmeden önce anlamaya, tanımaya, dinlemeye çalışmalı! Bu olmadığında kaçınılmaz bir çatışma başlar benlikte. Bu dönüştürücü, değiştirici ve ileri götürücü bir çatışma değil, tırtılın yaprağı kemirmesi gibi imha edici bir çatışmadır. Cahil sadece kendini tüketen bir döngü içinde kıvranır durur ömür boyu!
film replikleri
23.09.2024 - 15:01Dr.Breuer: Arkadaşınızı tedavi edebilirim Hanımefendi. Ben bir doktorum.
Lou: Bütün hastalıkları iyileştirebildiğinizi biliyorum. Arkadaşımsa derin bir ümitsizlik içinde. Sizden bunu iyileştirmenizi diliyorum.
Dr. Breuer: Ümitsizliği tedavi edemem. Yapamam.
Lou: Yapabilirsiniz doktor.
Dr.Breuer: Rus aksanıyla mı konuşuyorsunuz?
Lou: Evet.
Dr. Breuer: Rusya'da belki bu tarz sorunları iyileştiren büyücüler vardır ama ben Avusturya'lıyım.
Godot'yu Beklerken
23.09.2024 - 13:44Upanishadlar, yaşamımın tek avuntusu oldu. Ölümümün de avuntusu olacaktır. (Arthur Schopenhauer)
Godot'yu Beklerken
23.09.2024 - 02:00Joker gibi bir psikopat, Gotham gibi empati yoksunu ve menfaatperest insanların yoğun olduğu bir şehirde ortaya çıkmıştı.
Godot'yu Beklerken
22.09.2024 - 13:54Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir iş, o işle ilgili katılınan iş görüşmesi kadar ciddi değildir. (John Budd)
Godot'yu Beklerken
22.09.2024 - 13:37Bir tiyatronun kulisinde yangın çıkmış. Bir soytarı sahneye çıkıp seyircileri durumdan haberdar etmiş. Herkes şaka yapıyor sanmış. Bir alkış kopmuş; soytarı yine aynı sözleri tekrar etmiş; alkışlar daha da artmış. Ben dünyanın, bunun bir şaka olduğunu sanan cin fikirli şaka severlerin alkışları arasında yok olacağını düşünüyorum. (Soren Kierkegaard-Ya ya da)
Godot'yu Beklerken
20.09.2024 - 19:36Parasız insana en çok annesi küfreder.
Toplam 544 mesaj bulundu