En büyük düşünürler yaşadıkları dönemin ana akım fikirlerine karşı çıkanlardır daima. Değiştirici ve düzeltici yönleri kuvvetli olanlardır. Kalabalıkların hoşuna gitmeyen, tepedekilerin de işine gelmeyen kişilerdir.
İnsanlık tarihinde mitosları yaratan, insanın temel bir eğilimidir. Dış dünya insanda birtakım duygular meydana getirir. İnsan dünyayı bu duygulardan yola çıkarak anlamaya çalışır ve yorumlar. (Ernst Cassirer)
Eski anlatılar, ilk bakışta mitolojik birer hikaye gibi görünebilir fakat aslında bu metinler olabildiğince siyasaldır. Yunan siyasetini ve düşüncesini ciddi biçimde etkilemiştir. Diğer yandan Batı siyasal dünyasının temel karşıtlığı olan hiyerarşi-eşitliğin ilk bölümünü teşkil eder. Çünkü Titanlar insan doğasının arketipini temsil eder. Zeus ise insanın vahşi doğasını bastıran, onu kontrol altına alan yasa yani hükümdardır şayet insanlar doğaları itibariyle Titan ise eski krallar da soy itibariyle Zeus‘un yani düzenleyicinin tezahürü idi.
Bir insanın benliği, en iyi dilinde, bir ulusun niteliği en iyi tarihinde belli olur. Ama ne dil ne de tarih belli birer başlangıç ve bitimi olan sınırlı varlıklardır. Her dem canlı süreçlerdir. Bilinçli bir çalışma sonunda kültür doğup gelişir. Yoksa kültür kuşaktan kuşağa olduğu gibi aktarılan donmuş bir varlık değildir. Türkiyeli insan bugün dil konusundaki incelemeleri ve araştırmaları ile kendini bulmak, yansıtmak ve çeşitli düşünce yapıtları ile yaratıcı olmak olanağına kavuşur. Topraklarımızın üstünde ve altındaki araştırmalar geçmişimizi insanlığın en erken doğuş çağlarına götürmektedir. İnsanın en değerli, en sürekli varlığı olarak kültürü benimsemeye, ve yaşamaya çağırmıştır bizi Atatürk. (Azra Erhat)
"Şunları bir araya toplayayım.
Bir güzel muhabbet edelim" diye düşündüm.
Mutfak işinden de anlarım.
Donattım sofrayı.
Bayağı uğraştım.
Hepsinin, ayrı ayrı ne
yemekten, ne içmekten
hoşlandığını iyi bilirim.
Bayağı da para gitti.
Birinin yediğini öbürü yemez.
Ötekinin içtiğini beriki içmez.
Dört kişilik sofra kurdum.
Mumları da yaktım.
Bak hepsi, Erick Satie severdi.
Hatırladım.
Müziği de ayarladım.
Geldiler.
20 yaşında ben,
35 yaşımda ben,
40 yaşımda ben ve
bugünkü ben dördümüz.
Birden yirmi yaşımı, otuz beş yaşımın karşısına oturttum.
Kırk yaşımın karşısına da, ben geçtim.
Yirmi yaşım, otuz beş yaşımı tutucu buldu.
Kırk yaşım ikisinin de salak olduğunu söyledi.
Yatıştırayım dedim.
"Sen karışma moruk" dediler. Büyük hır çıktı.
Komşular alttan üstten duvarlara vurdular.
Yirmi yaşım kırk yaşıma bardak attı.
Evin de içine ettiler.
Bende kabahat.
Ne çağırıyorsun tanımadığın adamları evine..
Liyakat aslında tüm dünyada sorun. Üçüncü dünya ülkelerinde bariz. Gelişmiş ülkelerde de bir parça. Elitler, kültürel sermayesi olanlar avantajlıdır. Onlar daha doğuştan belli kodları gizlice alırlar. Hep çizginin bir tarafındadır, çıtanın üstündedirler. Diğerleri olan bitenden habersizdir. Dikey hareketlilik pek mümkün değildir. Kimin neye göre seçileceği bir sorundur çünkü kültürel kalıpları belirleyenler daima azınlıktır.
‘’Coğrafya kaderdir!’’ sözü İbn Haldun’a ait değildir ama onun tezlerinin dışında kalan bir söz de değildir. Düşünüre göre toplumsal olaylar belli bir bağlamın üzerinde gerçekleşir. Bu bağlam en temelde iktisattır -ki bu iktisatta alt yapı üst yapıyı belirler anlayışı İbn Haldun'da da mevcuttur.- Tüm bunların da temelinde iklim ve coğrafya vardır. Coğrafya kader kadar güçlü olmasa da deterministik bir role sahiptir.
Antik Yunanlıların Daimon dediği daha yüksek, daha otantik bir ben vardır. Bu benlik diğer insanlarla, doğayla ve tüm evrenle olan içsel bağlantısının farkındadır. İçsel daimonumuz düzenli bir durumda olduğunda iyi ruh hali, tatmin durumu olan Eudaimonia’yı deneyimleriz.
Ahlaksız çağda, ilişkilerin çıkar üzerine kurulu olduğu, her şeyin alınır satılır cinsten olduğu bir çağda en zor fakat en güzel şey ahlaklı yaşamak için direnmektir.
İnsanlar sorunlarınızı alaycı bir ifadeyle dinliyorsa, bu sorunlara alaycı bir tutumla yaklaşıyorlarsa bu onların zalim oldukları anlamına gelir. (Epiktetos)
21.asır insanı: Yapabileceği şeylerden haberi bile olmayan insan. Bu habersiz olma hali, sadece cehaletten değil egonun aşırılıkları ya da gereksizlikleri nedeniyle mevcut enerjisini ve zamanını fazla tüketen, kendini gerçekleştirmek yerine sadece yap denileni yapan, kendi iç sesini unutmuş insan!
İnsan yapılanmasında çok küçük yaştan itibaren inkar vardır. Hırsızlık yapan bir çocuk sessizliğe bürünür ya da inkarcı olur. Yetişkin de öyle. Suçu yüzüne vurulduğunda dahi derhal inkar eder. İşte esas mevzuu, kişinin içinde boşalan o alanın nasıl doldurulacağıdır. Bu insan ruhu için bir rahatsızlıktır. Ben nesnesinin kuruluşu oldukça zorlu bir süreçtir. (Sigmund Freud)
Şaka gibi sokak röportajı. 70'lik dayı gençlerin masa başı işi istemelerinden yakınıyor. Yanı başındaki 25'lik genç ise muhasebe mezunu olduğunu, bu işin masada yapılabileceğini söylüyor. Dayı hala ısrar ediyor olmaz diyor, masa başı yan gelip yatmak yok diyor, genç ise çaresiz bir yüz ifadesiyle muhasebe mezunu olduğunu tekrar ediyor. Dayı anlamak istemiyor sadece olmaz diyor.
Marks’ın emek-değer teorisi eski insanların, metalara bakış açısı ile alakalıdır. Eskiden, yani paranın yaygın olmadığı dönemde ürünler takas edilirdi fakat bu takasta, söz konusu ürünler için ne kadar emek harcandığı ön plana çıkardı. Söz gelimi 50 saatte üretilmiş bir ürünü alabilmek için 10 saatte üretilmiş bir üründen 5 adet vermek gerekirdi.
Nicedir hissettiğim bir şeyler var. Her yerde memnuniyetten başkasını görmüyorum ama tuhafım. Gizli bir halsizlik, sıkıntı, kalbimin derinliklerine sızmış durumda! Bir zamanlar senin de hakkında söylediğin gibi onun boş ve şişmiş olduğunu hissediyorum adeta. Değer verdiklerime duyduğum bağlılık, kalbimi meşgul etmeye yetmiyor. Ne yapacağını bilmediği işe yaramaz bir güçle başbaşa kalıyor sanki. Biliyorum, böylesi bir acı tuhaf ama gerçek. Dostum, çok mutluyum ama bu mutluluk beni çok sıkıyor. (Jean Jack Rousseau- Julie ya da yeni Heloise)
Godot'yu Beklerken
05.10.2024 - 14:08En büyük düşünürler yaşadıkları dönemin ana akım fikirlerine karşı çıkanlardır daima. Değiştirici ve düzeltici yönleri kuvvetli olanlardır. Kalabalıkların hoşuna gitmeyen, tepedekilerin de işine gelmeyen kişilerdir.
Godot'yu Beklerken
05.10.2024 - 14:07Ne ekersen onu biçersin.
Godot'yu Beklerken
05.10.2024 - 12:51İnsanlık tarihinde mitosları yaratan, insanın temel bir eğilimidir. Dış dünya insanda birtakım duygular meydana getirir. İnsan dünyayı bu duygulardan yola çıkarak anlamaya çalışır ve yorumlar. (Ernst Cassirer)
Godot'yu Beklerken
05.10.2024 - 12:51Çok kişiyle konuş, az kişiyle düşün, tek başına karar al.(Konfüçyüs)
Godot'yu Beklerken
05.10.2024 - 12:50Eski anlatılar, ilk bakışta mitolojik birer hikaye gibi görünebilir fakat aslında bu metinler olabildiğince siyasaldır. Yunan siyasetini ve düşüncesini ciddi biçimde etkilemiştir. Diğer yandan Batı siyasal dünyasının temel karşıtlığı olan hiyerarşi-eşitliğin ilk bölümünü teşkil eder. Çünkü Titanlar insan doğasının arketipini temsil eder. Zeus ise insanın vahşi doğasını bastıran, onu kontrol altına alan yasa yani hükümdardır şayet insanlar doğaları itibariyle Titan ise eski krallar da soy itibariyle Zeus‘un yani düzenleyicinin tezahürü idi.
Godot'yu Beklerken
05.10.2024 - 12:48Kötülük yapmaması için insanı zor da olsa frenlemek, iyilik yapması için de onu bir hayli iteklemek gerekir. İşte insan böyle bir canlı.
Godot'yu Beklerken
05.10.2024 - 02:06Bir insanın benliği, en iyi dilinde, bir ulusun niteliği en iyi tarihinde belli olur. Ama ne dil ne de tarih belli birer başlangıç ve bitimi olan sınırlı varlıklardır. Her dem canlı süreçlerdir. Bilinçli bir çalışma sonunda kültür doğup gelişir. Yoksa kültür kuşaktan kuşağa olduğu gibi aktarılan donmuş bir varlık değildir. Türkiyeli insan bugün dil konusundaki incelemeleri ve araştırmaları ile kendini bulmak, yansıtmak ve çeşitli düşünce yapıtları ile yaratıcı olmak olanağına kavuşur. Topraklarımızın üstünde ve altındaki araştırmalar geçmişimizi insanlığın en erken doğuş çağlarına götürmektedir. İnsanın en değerli, en sürekli varlığı olarak kültürü benimsemeye, ve yaşamaya çağırmıştır bizi Atatürk. (Azra Erhat)
Godot'yu Beklerken
03.10.2024 - 20:59"Şunları bir araya toplayayım.
Bir güzel muhabbet edelim" diye düşündüm.
Mutfak işinden de anlarım.
Donattım sofrayı.
Bayağı uğraştım.
Hepsinin, ayrı ayrı ne
yemekten, ne içmekten
hoşlandığını iyi bilirim.
Bayağı da para gitti.
Birinin yediğini öbürü yemez.
Ötekinin içtiğini beriki içmez.
Dört kişilik sofra kurdum.
Mumları da yaktım.
Bak hepsi, Erick Satie severdi.
Hatırladım.
Müziği de ayarladım.
Geldiler.
20 yaşında ben,
35 yaşımda ben,
40 yaşımda ben ve
bugünkü ben dördümüz.
Birden yirmi yaşımı, otuz beş yaşımın karşısına oturttum.
Kırk yaşımın karşısına da, ben geçtim.
Yirmi yaşım, otuz beş yaşımı tutucu buldu.
Kırk yaşım ikisinin de salak olduğunu söyledi.
Yatıştırayım dedim.
"Sen karışma moruk" dediler. Büyük hır çıktı.
Komşular alttan üstten duvarlara vurdular.
Yirmi yaşım kırk yaşıma bardak attı.
Evin de içine ettiler.
Bende kabahat.
Ne çağırıyorsun tanımadığın adamları evine..
Can Yücel
seni anlatmak
03.10.2024 - 13:53Seni anlatmak, o tarifsiz yerde, o boşlukta, güzelliğe kelimelerle duvar örmektir.
Godot'yu Beklerken
03.10.2024 - 13:48Her yerin yabancısıyım. (Boris Vian)
Godot'yu Beklerken
03.10.2024 - 13:46Cahil toplumların en büyük sorunu ''Çoğunluğun tiranlığı'' meselesini çözememektir.
Godot'yu Beklerken
01.10.2024 - 23:23Liyakat aslında tüm dünyada sorun. Üçüncü dünya ülkelerinde bariz. Gelişmiş ülkelerde de bir parça. Elitler, kültürel sermayesi olanlar avantajlıdır. Onlar daha doğuştan belli kodları gizlice alırlar. Hep çizginin bir tarafındadır, çıtanın üstündedirler. Diğerleri olan bitenden habersizdir. Dikey hareketlilik pek mümkün değildir. Kimin neye göre seçileceği bir sorundur çünkü kültürel kalıpları belirleyenler daima azınlıktır.
Godot'yu Beklerken
01.10.2024 - 19:56‘’Coğrafya kaderdir!’’ sözü İbn Haldun’a ait değildir ama onun tezlerinin dışında kalan bir söz de değildir. Düşünüre göre toplumsal olaylar belli bir bağlamın üzerinde gerçekleşir. Bu bağlam en temelde iktisattır -ki bu iktisatta alt yapı üst yapıyı belirler anlayışı İbn Haldun'da da mevcuttur.- Tüm bunların da temelinde iklim ve coğrafya vardır. Coğrafya kader kadar güçlü olmasa da deterministik bir role sahiptir.
Godot'yu Beklerken
01.10.2024 - 19:54Antik Yunanlıların Daimon dediği daha yüksek, daha otantik bir ben vardır. Bu benlik diğer insanlarla, doğayla ve tüm evrenle olan içsel bağlantısının farkındadır. İçsel daimonumuz düzenli bir durumda olduğunda iyi ruh hali, tatmin durumu olan Eudaimonia’yı deneyimleriz.
Godot'yu Beklerken
01.10.2024 - 02:11Ahlaksız çağda, ilişkilerin çıkar üzerine kurulu olduğu, her şeyin alınır satılır cinsten olduğu bir çağda en zor fakat en güzel şey ahlaklı yaşamak için direnmektir.
Godot'yu Beklerken
01.10.2024 - 02:10Kuşkuculuğun son noktası ve yitimi, insanın kuşkulanabileceği bir hakikatin varlığından da kuşkulanmaya başlamasıdır. (Jean Baudrillard)
Godot'yu Beklerken
29.09.2024 - 16:45İnsanlar sorunlarınızı alaycı bir ifadeyle dinliyorsa, bu sorunlara alaycı bir tutumla yaklaşıyorlarsa bu onların zalim oldukları anlamına gelir. (Epiktetos)
Godot'yu Beklerken
29.09.2024 - 15:0421.asır insanı: Yapabileceği şeylerden haberi bile olmayan insan. Bu habersiz olma hali, sadece cehaletten değil egonun aşırılıkları ya da gereksizlikleri nedeniyle mevcut enerjisini ve zamanını fazla tüketen, kendini gerçekleştirmek yerine sadece yap denileni yapan, kendi iç sesini unutmuş insan!
Godot'yu Beklerken
29.09.2024 - 15:03İnsan yapılanmasında çok küçük yaştan itibaren inkar vardır. Hırsızlık yapan bir çocuk sessizliğe bürünür ya da inkarcı olur. Yetişkin de öyle. Suçu yüzüne vurulduğunda dahi derhal inkar eder. İşte esas mevzuu, kişinin içinde boşalan o alanın nasıl doldurulacağıdır. Bu insan ruhu için bir rahatsızlıktır. Ben nesnesinin kuruluşu oldukça zorlu bir süreçtir. (Sigmund Freud)
Godot'yu Beklerken
29.09.2024 - 15:01Zamanın para olduğu yerde insanı silmeniz kaçınılmazdır.
serbest kürsü
27.09.2024 - 14:33Şaka gibi sokak röportajı. 70'lik dayı gençlerin masa başı işi istemelerinden yakınıyor. Yanı başındaki 25'lik genç ise muhasebe mezunu olduğunu, bu işin masada yapılabileceğini söylüyor. Dayı hala ısrar ediyor olmaz diyor, masa başı yan gelip yatmak yok diyor, genç ise çaresiz bir yüz ifadesiyle muhasebe mezunu olduğunu tekrar ediyor. Dayı anlamak istemiyor sadece olmaz diyor.
Godot'yu Beklerken
27.09.2024 - 05:11Marks’ın emek-değer teorisi eski insanların, metalara bakış açısı ile alakalıdır. Eskiden, yani paranın yaygın olmadığı dönemde ürünler takas edilirdi fakat bu takasta, söz konusu ürünler için ne kadar emek harcandığı ön plana çıkardı. Söz gelimi 50 saatte üretilmiş bir ürünü alabilmek için 10 saatte üretilmiş bir üründen 5 adet vermek gerekirdi.
Godot'yu Beklerken
27.09.2024 - 05:10Güçlü yönlerinizi olumlu yönde kullanamamak, zayıf yönlerinizi geliştirememekten çok daha kötüdür.
Godot'yu Beklerken
27.09.2024 - 05:09Nicedir hissettiğim bir şeyler var. Her yerde memnuniyetten başkasını görmüyorum ama tuhafım. Gizli bir halsizlik, sıkıntı, kalbimin derinliklerine sızmış durumda! Bir zamanlar senin de hakkında söylediğin gibi onun boş ve şişmiş olduğunu hissediyorum adeta. Değer verdiklerime duyduğum bağlılık, kalbimi meşgul etmeye yetmiyor. Ne yapacağını bilmediği işe yaramaz bir güçle başbaşa kalıyor sanki. Biliyorum, böylesi bir acı tuhaf ama gerçek. Dostum, çok mutluyum ama bu mutluluk beni çok sıkıyor. (Jean Jack Rousseau- Julie ya da yeni Heloise)
Toplam 482 mesaj bulundu