Karen Horney’e göre sosyallik, asosyallik ve antisosyallik her bireyde belirli ölçülerde bulunmalıdır. Zaman zaman insan içine çıkmalı ona göre insan. Bazen de kendi kabuğuna çekilmeli, kendisi ile başbaşa kalmalı. Bazen de çatışabilmeli birileriyle, kendi fikirlerini farklı fikirlerle mukayese edebilmeli, kendine ait olanları hem tutkulu hem de rasyonel şekilde savunabilmeli.
İnsanı hayvandan farklı kılan yanlardan biri, onun eski yaşam biçimlerinden tıpkı yılanın derisinden yavaşça sıyrıldığı gibi sıyrılma çabasıdır. Hiçbir yaşam biçimi, hiçbir düşünce, hiçbir ideoloji kalıcı değildir. Bunlar ya şekil değişikliğine uğratılır, ya da topyekün terk edilir. İnsan değişmek için elinden geleni yapan, değişime yazgılı, yeninin peşinde koşan, olmayanı olur hale getirmek isteyen bir varlıktır. Eskide ısrar edenler çığın önünde duran bir kuru buğday sapı gibidir. Kısaca değişim ve devinim esastır. Bu devinimin sebebi, insanın evrimsel sürecinde bilincinin de devreye girmiş olmasıdır.
Sıradan yaşam içerisinde biz, sadece yüzeysel birtakım ilişkilere işaret ettiğimiz için yetersiz bir dil ile idare ederiz. ‘’Derin ilişkiler’’ mevzu bahis edilir edilmez, derhal başka bir dil işe koyulur; Şiirsel dil. (Goethe)
Ego, personaya bağlandığında kişi kendini tamamen unutur ve toplumun beklentilerini karşılamak adına kendinden ödün verir. Bu durum bireyin psikolojik gelişimini engeller ve içsel benliğiyle olan bağı koparır. Her meslek veya toplumsal rol kendine özgü bir persona yaratır. İnsanlar toplumun kendilerinden beklediği davranışa uyum sağlamak için bu personaya bürünür. Profesör ders kitabıyla, tenor sesi ile özdeşleşir ve kendi kimliklerini kaybederler. Bir süre sonra sadece başkalarının gözünden gördükleri sahte kimliklerle yaşarlar. (Carl Gustav Jung)
Zaman ayırmakta zorlanıyoruz üç beş kişiye bile! Bazen yalnız geçiyor günlerimiz. Ne ilginçtir ki bu yalnızlığa rağmen kendimizle de vakit geçiremiyoruz.Olamıyoruz kimseyle.
Çocukluğumda ne acılar çektim. Ne var ki gençlik çağına geçişimden sonra bu korkunç özelliğimin bilincine her yıl daha çok varmama karşın bunu nedense daha sakin karşılamaya başlamıştım. Bunun neden böyle olduğunu bugüne dek çözebilmiş değilim. Belki de herhangi bir nedenle ruhuma çökmüş, orada büyüdükçe büyümüş, benden çok yükseklerde korkunç bir hüzündür bunun nedeni! Evet içime yerleşmiş olan, dünyada her yerde, her şeyin aynı olduğu kanısı idi bunun nedeni. Çok eskilerden beri seziyordum bunu ama kesin kanısı birdenbire yer etti içimde. Ansızın dünya varmış ya da hiçbir yerde hiçbir şey yokmuş, benim için bunun bir anlamı olamazmış gibi hissettim. Benim için hiçbir şeyin var olmadığını bütün varlığımla duymaya, anlamaya başladım. Başlangıçta daha önce her şey varmış gibi geliyordu bana. Ama sonra daha önce de bir şeyin olmadığını ancak nedense bana öyle geldiğini anladım. Yavaş yavaş hiçbir zaman hiçbir şeyin var olmadığına inandım. O zaman birden insanlara kızmamaya, onları nedense fark etmemeye başladım. Onlarla birlikte sorunlarım da uzaklaşıyordu benden. (Fyodor Dostoyevski-Tuhaf bir adamın rüyası)
İşçinin alın terini kurutmaları yüreğimi yaralıyor. Uzaklara gitmek istiyorum. Çok uzaklara. Yorgun gözlerim topraktan ve gökyüzünden başka şey görmesin artık.
İlkbahardaki bir nehir gibi hızla akıp gidiyordu ömrümüz. Akıp giden geri gelmiyor. Bu nedenle bu yedi yıl sonsuzluk gibi gelmişti biz sabırsızlara! Bedenlerimiz birbirini bu kadar arzularken, dudaklarımız sevdiğinin öpücüğüne bu kadar susamışken katlanılacak gibi değildi bu yedi yıl. Fakat yüce tanrım, Yakup yine de boyun eğdi bu hükme. Ben de uydum babamın buyruğuna. Yüreğimizi elimize aldık ve ona itaat etmeyi, sabretmeyi öğrettik. Sabretmek aciz kullar için ne zor! Çünkü yanan yüreği canlı bedenimize sen koydun. Yeryüzündeki ömrümüzün ne kadar kısa olduğunu, bilincinin ve korkusunun tohumlarını derinlerde bir yerlere sen yerleştirdin. Ömrümüzün sonbaharı ilkbaharının çok yakınındadır. Yazı ise hiç uzun değildir. Bu nedenle böyle bir sabırsızlık çalkalanır kanımızda! Bu nedenle büyük bir açlıkla uzanır ellerimiz sevdiğini almaya! (Stefan Zweig- Rahel tanrıyla hesaplaşıyor)
Severim gök maviyi
En az su yeşili kadar
İz bırakır ruhuma gelecekten
Gösterir hatıraları geçmişten
Haber verir sanki bana hayatın içinden
Tat kalır ağzımda hafiften,
Kaldırdığımda başımı
Sadece beyaz bulutlarla, sapsarı güneşle değil
Seninle de doldurur içimi
Bilirim cömertçe verdiklerini
Su serptiğini en kara günlerde yüreğime
ve bazen de ateşe dönüştürdüğünü
Yeniden başlamam gerektiğini fısıldayan rüzgarları
Mavi böyledir işte
Bir tuval gibidir benliğimde
Üzerine işlerim hayatı
Yumuşacık kucaklayışında kaybolurum
Düşüşüm de kayboluşum da acısız olur
Dünyevi acılar mavinin iziyle yol olur, ışık olur
Serzenişlerimi eritirim avuçlarında
Ertesi günün yankısı duyulur kulağımda
Ayağa kalkmanın, koşmanın, tırmanmanın adıdır mavi
Sadece heyecanla değil, neşeyle de dolarım bil ki!
Oz büyücüsü adlı eserdeki Dorothy’yi diğer masal kahramanlarından ayıran, her şeyi tek başına yapmak zorunda olmasıdır. Ama tıpkı erkek masal kahramanlarını koruyan iyilik perileri gibi, kendisini de iyilik cadısı korumaktadır. Yolculuğu esnasında Dorothy üç kişiyle tanışır. Korkuluk kendine güveni düşük, aptal olduğuna dair inancı tam, aşağılık kompleksine sahiptir. Teneke adam ise kalbi olmayan biridir. Hissedememekten yakınır. Korkak aslan, çalıların arasından gelene geçene kükreyen ama karşı karşıya gelince korkudan titreyen biridir. Yazarın bu eserinde bu üç figür toplumun üç sınıfını sembolize eder. Korkuluk aklına güvenmediği için popülist siyasetçilerin peşinden giden cahil çiftçiler, teneke adam sanayileşmeden ve kapitalizmden dolayı kendine yabancılaşan işçi, korkak aslan ise esip gürleyen ama asla harekete geçmeyen politikacılardır.
Çoğu insan kendine değil aslında dış faktörlere güvenir. Bunlardan parayı, malı ve statüyü çekip aldığınızda çırılçıplak hissederler kendilerini. 21.asır insanı dışarıdan sağlam görünen bir enkazdır.
Kapitalizmin işleyiş mekanizmasının temelinde, insanı eksik hissettirme gücü bulunur. İnsan eksik olabilir lakin onun eksiğini giderecek olan, sistemin ürettiği mal ve hizmetler değildir.
Metafizik, felsefenin konusudur ve önemlidir. İnsanlara metafizik öğretmezseniz sosyal çürümeyi, toplumsal dağılmayı ancak son evrede yani sokaklar cehennem yerine döndüğünde fark ederler.
Galiba gülebilen tek varlığın insan olmasını anlayabiliyorum. O kadar acı çekmiştir ki insan, bu acıların üstesinden gelebilmek için gülmeyi keşfetmiştir. (Friedrich Nietzsche- Ecce Homo: İnsan nasıl kendisi olur.)
Godot'yu Beklerken
12.11.2024 - 11:36Medeniyet demek özel yararın kamusal yararı çiğneyememesi demektir.
Godot'yu Beklerken
12.11.2024 - 11:29Karen Horney’e göre sosyallik, asosyallik ve antisosyallik her bireyde belirli ölçülerde bulunmalıdır. Zaman zaman insan içine çıkmalı ona göre insan. Bazen de kendi kabuğuna çekilmeli, kendisi ile başbaşa kalmalı. Bazen de çatışabilmeli birileriyle, kendi fikirlerini farklı fikirlerle mukayese edebilmeli, kendine ait olanları hem tutkulu hem de rasyonel şekilde savunabilmeli.
Godot'yu Beklerken
12.11.2024 - 11:22Eski çağlarda şefler kabileleri biçimlendiriyordu. Modern çağda ise toplumlar şefleri biçimlendirmektedir. (Jean Jack Rousseau)
Godot'yu Beklerken
11.11.2024 - 18:14İnsan bir şey yapmaya yapmaya kötülük öğrenir. (Aristoteles)
Godot'yu Beklerken
11.11.2024 - 18:13İnsanı hayvandan farklı kılan yanlardan biri, onun eski yaşam biçimlerinden tıpkı yılanın derisinden yavaşça sıyrıldığı gibi sıyrılma çabasıdır. Hiçbir yaşam biçimi, hiçbir düşünce, hiçbir ideoloji kalıcı değildir. Bunlar ya şekil değişikliğine uğratılır, ya da topyekün terk edilir. İnsan değişmek için elinden geleni yapan, değişime yazgılı, yeninin peşinde koşan, olmayanı olur hale getirmek isteyen bir varlıktır. Eskide ısrar edenler çığın önünde duran bir kuru buğday sapı gibidir. Kısaca değişim ve devinim esastır. Bu devinimin sebebi, insanın evrimsel sürecinde bilincinin de devreye girmiş olmasıdır.
Godot'yu Beklerken
09.11.2024 - 23:53Sıradan yaşam içerisinde biz, sadece yüzeysel birtakım ilişkilere işaret ettiğimiz için yetersiz bir dil ile idare ederiz. ‘’Derin ilişkiler’’ mevzu bahis edilir edilmez, derhal başka bir dil işe koyulur; Şiirsel dil. (Goethe)
Godot'yu Beklerken
07.11.2024 - 13:48Ego, personaya bağlandığında kişi kendini tamamen unutur ve toplumun beklentilerini karşılamak adına kendinden ödün verir. Bu durum bireyin psikolojik gelişimini engeller ve içsel benliğiyle olan bağı koparır. Her meslek veya toplumsal rol kendine özgü bir persona yaratır. İnsanlar toplumun kendilerinden beklediği davranışa uyum sağlamak için bu personaya bürünür. Profesör ders kitabıyla, tenor sesi ile özdeşleşir ve kendi kimliklerini kaybederler. Bir süre sonra sadece başkalarının gözünden gördükleri sahte kimliklerle yaşarlar. (Carl Gustav Jung)
Godot'yu Beklerken
07.11.2024 - 13:37Her zaman bir miktar yapmacıklık vardır çünkü kişilik, en iyi özelliklerimizi sergilediğimiz bir vitrindir. (Anthony Stevens)
Godot'yu Beklerken
07.11.2024 - 12:43Zaman ayırmakta zorlanıyoruz üç beş kişiye bile! Bazen yalnız geçiyor günlerimiz. Ne ilginçtir ki bu yalnızlığa rağmen kendimizle de vakit geçiremiyoruz.Olamıyoruz kimseyle.
Godot'yu Beklerken
06.11.2024 - 21:56Kışın ortasında, içimde yenilmez bir yaz olduğunu fark ettim. (Albert Camus)
Godot'yu Beklerken
06.11.2024 - 11:56Çocukluğumda ne acılar çektim. Ne var ki gençlik çağına geçişimden sonra bu korkunç özelliğimin bilincine her yıl daha çok varmama karşın bunu nedense daha sakin karşılamaya başlamıştım. Bunun neden böyle olduğunu bugüne dek çözebilmiş değilim. Belki de herhangi bir nedenle ruhuma çökmüş, orada büyüdükçe büyümüş, benden çok yükseklerde korkunç bir hüzündür bunun nedeni! Evet içime yerleşmiş olan, dünyada her yerde, her şeyin aynı olduğu kanısı idi bunun nedeni. Çok eskilerden beri seziyordum bunu ama kesin kanısı birdenbire yer etti içimde. Ansızın dünya varmış ya da hiçbir yerde hiçbir şey yokmuş, benim için bunun bir anlamı olamazmış gibi hissettim. Benim için hiçbir şeyin var olmadığını bütün varlığımla duymaya, anlamaya başladım. Başlangıçta daha önce her şey varmış gibi geliyordu bana. Ama sonra daha önce de bir şeyin olmadığını ancak nedense bana öyle geldiğini anladım. Yavaş yavaş hiçbir zaman hiçbir şeyin var olmadığına inandım. O zaman birden insanlara kızmamaya, onları nedense fark etmemeye başladım. Onlarla birlikte sorunlarım da uzaklaşıyordu benden. (Fyodor Dostoyevski-Tuhaf bir adamın rüyası)
Godot'yu Beklerken
06.11.2024 - 10:26Kader insana benzer. Eğer bize yaptıklarından etkilenmediğimizi ona gösterirsek o zaman bizi rahat bırakır. (Fernando Pessoa– Ophelia’ya mektuplar)
Godot'yu Beklerken
06.11.2024 - 05:28İşçinin alın terini kurutmaları yüreğimi yaralıyor. Uzaklara gitmek istiyorum. Çok uzaklara. Yorgun gözlerim topraktan ve gökyüzünden başka şey görmesin artık.
Godot'yu Beklerken
06.11.2024 - 03:18İlkbahardaki bir nehir gibi hızla akıp gidiyordu ömrümüz. Akıp giden geri gelmiyor. Bu nedenle bu yedi yıl sonsuzluk gibi gelmişti biz sabırsızlara! Bedenlerimiz birbirini bu kadar arzularken, dudaklarımız sevdiğinin öpücüğüne bu kadar susamışken katlanılacak gibi değildi bu yedi yıl. Fakat yüce tanrım, Yakup yine de boyun eğdi bu hükme. Ben de uydum babamın buyruğuna. Yüreğimizi elimize aldık ve ona itaat etmeyi, sabretmeyi öğrettik. Sabretmek aciz kullar için ne zor! Çünkü yanan yüreği canlı bedenimize sen koydun. Yeryüzündeki ömrümüzün ne kadar kısa olduğunu, bilincinin ve korkusunun tohumlarını derinlerde bir yerlere sen yerleştirdin. Ömrümüzün sonbaharı ilkbaharının çok yakınındadır. Yazı ise hiç uzun değildir. Bu nedenle böyle bir sabırsızlık çalkalanır kanımızda! Bu nedenle büyük bir açlıkla uzanır ellerimiz sevdiğini almaya! (Stefan Zweig- Rahel tanrıyla hesaplaşıyor)
Godot'yu Beklerken
05.11.2024 - 06:15Onu görmek, sesini duymak, çöpü atmak için sokağa çıkıp yıldız kaymasına şahit olmak gibiydi. (Beyza Alkoç-Sınırsız)
Mavinin İzi
05.11.2024 - 03:55MAVİNİN İZİ
Severim gök maviyi
En az su yeşili kadar
İz bırakır ruhuma gelecekten
Gösterir hatıraları geçmişten
Haber verir sanki bana hayatın içinden
Tat kalır ağzımda hafiften,
Kaldırdığımda başımı
Sadece beyaz bulutlarla, sapsarı güneşle değil
Seninle de doldurur içimi
Bilirim cömertçe verdiklerini
Su serptiğini en kara günlerde yüreğime
ve bazen de ateşe dönüştürdüğünü
Yeniden başlamam gerektiğini fısıldayan rüzgarları
Mavi böyledir işte
Bir tuval gibidir benliğimde
Üzerine işlerim hayatı
Yumuşacık kucaklayışında kaybolurum
Düşüşüm de kayboluşum da acısız olur
Dünyevi acılar mavinin iziyle yol olur, ışık olur
Serzenişlerimi eritirim avuçlarında
Ertesi günün yankısı duyulur kulağımda
Ayağa kalkmanın, koşmanın, tırmanmanın adıdır mavi
Sadece heyecanla değil, neşeyle de dolarım bil ki!
(Himself)
Godot'yu Beklerken
04.11.2024 - 22:57Oz büyücüsü adlı eserdeki Dorothy’yi diğer masal kahramanlarından ayıran, her şeyi tek başına yapmak zorunda olmasıdır. Ama tıpkı erkek masal kahramanlarını koruyan iyilik perileri gibi, kendisini de iyilik cadısı korumaktadır. Yolculuğu esnasında Dorothy üç kişiyle tanışır. Korkuluk kendine güveni düşük, aptal olduğuna dair inancı tam, aşağılık kompleksine sahiptir. Teneke adam ise kalbi olmayan biridir. Hissedememekten yakınır. Korkak aslan, çalıların arasından gelene geçene kükreyen ama karşı karşıya gelince korkudan titreyen biridir. Yazarın bu eserinde bu üç figür toplumun üç sınıfını sembolize eder. Korkuluk aklına güvenmediği için popülist siyasetçilerin peşinden giden cahil çiftçiler, teneke adam sanayileşmeden ve kapitalizmden dolayı kendine yabancılaşan işçi, korkak aslan ise esip gürleyen ama asla harekete geçmeyen politikacılardır.
Godot'yu Beklerken
04.11.2024 - 09:28Çoğu insan kendine değil aslında dış faktörlere güvenir. Bunlardan parayı, malı ve statüyü çekip aldığınızda çırılçıplak hissederler kendilerini. 21.asır insanı dışarıdan sağlam görünen bir enkazdır.
Godot'yu Beklerken
03.11.2024 - 14:01Kapitalizmin işleyiş mekanizmasının temelinde, insanı eksik hissettirme gücü bulunur. İnsan eksik olabilir lakin onun eksiğini giderecek olan, sistemin ürettiği mal ve hizmetler değildir.
Godot'yu Beklerken
03.11.2024 - 10:17İnsan, diğer insanların bedensel acılarına üzülen, ruhsal acılarına ise kayıtsız kalan, zaman zamansa sevinen bir varlıktır.
Godot'yu Beklerken
03.11.2024 - 10:16Metafizik, felsefenin konusudur ve önemlidir. İnsanlara metafizik öğretmezseniz sosyal çürümeyi, toplumsal dağılmayı ancak son evrede yani sokaklar cehennem yerine döndüğünde fark ederler.
Godot'yu Beklerken
02.11.2024 - 02:19Dünyada cennet ülkesinin kurulamama nedeni, herkesin krallığa soyunmak istemesidir.
Godot'yu Beklerken
02.11.2024 - 02:19Toplumlara özgürlüğe giden yolda yardımcı olan, yaralı yüreklere merhem, sorunlu bireylerle hemhal olan şairlere çok şey borçluyuz.
Godot'yu Beklerken
02.11.2024 - 02:11Galiba gülebilen tek varlığın insan olmasını anlayabiliyorum. O kadar acı çekmiştir ki insan, bu acıların üstesinden gelebilmek için gülmeyi keşfetmiştir. (Friedrich Nietzsche- Ecce Homo: İnsan nasıl kendisi olur.)
Toplam 552 mesaj bulundu