Otto Rank’e göre kabul kavramı önemlidir. Kendinin kabulü, eksik olduğunun kabulü, yanlış yapabilme ihtimalinin kabulü, bilmediğinin kabulü… Kabulden önce gelen kavram ise düşünüre göre farkındalıktır. Kendi içindeki eksikliğin farkındalığı! Ne yapabileceğinin farkındalığı! Neyi bilmediğinin farkındalığı! Yani düşünüre göre o herşeye yeten, mükemmel görünen, idealize bir benlik hayal eden kişinin ayakları biraz yere basmalıdır. Farkındalık ve kabul konusunda aydınlanmamış insan, beklentiler ve sonuçlar arasındaki uçurum karşısında küçücük kalır. Suçluluk ve yetersizlik hissi ile dolar. Hasta olur.
Tahakküm kurmadan sevmeyi öğrenmeli insan
Durdurup zamanı, ıssızlığa geçmeli
Aşk yalındır yekparedir
Çıkar veya güç ilişkilerinin nesnesine dönüşmemeli
İnsan bilmeli içindekini, ve sevmeli kendini
Serbest bırakmalı ayaklarını, ellerini
Akıl ve kalp birleşmeli severken
Dünya ancak böyle gösterir hazinelerini
Şaşakalır nalan görünce
Ateşle suyun iç içeliğini
Basitle karmaşığın dansını
Geceyle gündüzün aynılığını
Sessizliğin büyüleyici sesini
İçine çekmeli arayıcı hayatı
Severken bir olmalı,
Korumalı ötekini
Bakmalı daha derinden
Geçmeli ızdırabın içinden
Bakarken bulmalı kendini
Sevdiğinin penceresinden
Tekrar tekrar yaptığımız eylemler, kimliğimizin yansımasıdır. Mükemmeliyet bir eylem değil alışkanlıktır. Sürekli ve tutarlı bir çaba insanı ileri taşımada elzemdir. Kayayı çatlatan kuvvetli bir dalga değil, devamlılığı olan damlalardır. (Aristoteles-Nikomakhos’a etik)
Antik Mısır'da hesaplama konusunda kabiliyetli olanlar özel korumalarla gezdirilirdi. Bugünün ilkel topluluklarına baktığımızda ise önlenemez bir beyin göçü görmekteyiz. Akla önem verilmemektedir bu tarz yerlerde. Bunun sonucunda kaybedilmiş özgürlükler, iletişim kopuklulukları, kavram karmaşaları, hayata at gözlüğüyle bakan nesiller, bilmediğinin farkında olmayanlar, tartışma kültüründen bihaber kitleler ortalığı kaplamış durumdadır.
Az gelişmiş devletlerde kalabalıkları rahat bırakmazlar. Hepsini de bir yerlere bağlamak zorunluluğu hisseder yöneticiler. İnsanların bireyleşmesi otoriteye tehdit olarak algılanır daima. Mekanizmayı rahatsız edici seslerin çıkması engellenir. Bu yüzden Mezopotamya civarında binlerce yıldır hep bir tür sıkıyönetim toplulukları ortaya çıkmıştır.
Avm'ye gidenler zengin değiller. Zenginler daha lüks yerlere gitmektedirler. Avm'ye gidenler beyaz yakalılardır. Arjantin'de de durum böyledir. Restoranlar tıklım tıklımdır. Bu durum ekonominin iyi olduğu anlamına gelmez. Para biriktirme ihtimali olmayanlar, bari bugün yaşayalım modundadırlar. (Mahfi Eğilmez.)
Sentaro ölümden kaçmak istemişti. Sonsuz hayat ülkesine büyük bir neşe ile gelmişti. Ama kaderlerine ölümün yazılmadığı ada sakinlerinin ölebilmeyi mutluluk addettiğini görmüştü. O ana kadar zehir sandığı şeyi bu insanlar sağlıklı gıdalar olarak yiyordu. Cennete gidebilmek için ölmeyi ümit ediyorlardı. Ne yazık ki ölme umuduyla o zehirleri yutanların sağlıkları daha da artıyordu. (Ölmek istemeyen adam - Bir Japon masalı)
Karen Horney’e göre sosyallik, asosyallik ve antisosyallik her bireyde belirli ölçülerde bulunmalıdır. Zaman zaman insan içine çıkmalı ona göre insan. Bazen de kendi kabuğuna çekilmeli, kendisi ile başbaşa kalmalı. Bazen de çatışabilmeli birileriyle, kendi fikirlerini farklı fikirlerle mukayese edebilmeli, kendine ait olanları hem tutkulu hem de rasyonel şekilde savunabilmeli.
İnsanı hayvandan farklı kılan yanlardan biri, onun eski yaşam biçimlerinden tıpkı yılanın derisinden yavaşça sıyrıldığı gibi sıyrılma çabasıdır. Hiçbir yaşam biçimi, hiçbir düşünce, hiçbir ideoloji kalıcı değildir. Bunlar ya şekil değişikliğine uğratılır, ya da topyekün terk edilir. İnsan değişmek için elinden geleni yapan, değişime yazgılı, yeninin peşinde koşan, olmayanı olur hale getirmek isteyen bir varlıktır. Eskide ısrar edenler çığın önünde duran bir kuru buğday sapı gibidir. Kısaca değişim ve devinim esastır. Bu devinimin sebebi, insanın evrimsel sürecinde bilincinin de devreye girmiş olmasıdır.
Sıradan yaşam içerisinde biz, sadece yüzeysel birtakım ilişkilere işaret ettiğimiz için yetersiz bir dil ile idare ederiz. ‘’Derin ilişkiler’’ mevzu bahis edilir edilmez, derhal başka bir dil işe koyulur; Şiirsel dil. (Goethe)
Ego, personaya bağlandığında kişi kendini tamamen unutur ve toplumun beklentilerini karşılamak adına kendinden ödün verir. Bu durum bireyin psikolojik gelişimini engeller ve içsel benliğiyle olan bağı koparır. Her meslek veya toplumsal rol kendine özgü bir persona yaratır. İnsanlar toplumun kendilerinden beklediği davranışa uyum sağlamak için bu personaya bürünür. Profesör ders kitabıyla, tenor sesi ile özdeşleşir ve kendi kimliklerini kaybederler. Bir süre sonra sadece başkalarının gözünden gördükleri sahte kimliklerle yaşarlar. (Carl Gustav Jung)
Zaman ayırmakta zorlanıyoruz üç beş kişiye bile! Bazen yalnız geçiyor günlerimiz. Ne ilginçtir ki bu yalnızlığa rağmen kendimizle de vakit geçiremiyoruz.Olamıyoruz kimseyle.
Çocukluğumda ne acılar çektim. Ne var ki gençlik çağına geçişimden sonra bu korkunç özelliğimin bilincine her yıl daha çok varmama karşın bunu nedense daha sakin karşılamaya başlamıştım. Bunun neden böyle olduğunu bugüne dek çözebilmiş değilim. Belki de herhangi bir nedenle ruhuma çökmüş, orada büyüdükçe büyümüş, benden çok yükseklerde korkunç bir hüzündür bunun nedeni! Evet içime yerleşmiş olan, dünyada her yerde, her şeyin aynı olduğu kanısı idi bunun nedeni. Çok eskilerden beri seziyordum bunu ama kesin kanısı birdenbire yer etti içimde. Ansızın dünya varmış ya da hiçbir yerde hiçbir şey yokmuş, benim için bunun bir anlamı olamazmış gibi hissettim. Benim için hiçbir şeyin var olmadığını bütün varlığımla duymaya, anlamaya başladım. Başlangıçta daha önce her şey varmış gibi geliyordu bana. Ama sonra daha önce de bir şeyin olmadığını ancak nedense bana öyle geldiğini anladım. Yavaş yavaş hiçbir zaman hiçbir şeyin var olmadığına inandım. O zaman birden insanlara kızmamaya, onları nedense fark etmemeye başladım. Onlarla birlikte sorunlarım da uzaklaşıyordu benden. (Fyodor Dostoyevski-Tuhaf bir adamın rüyası)
Godot'yu Beklerken
18.11.2024 - 22:41Tok açın halinden anlamaz derler. Ben aç olanların da birbirlerini anlamadıklarını gördüm. (Fyodor Dostoyevski-Ezilenler)
Godot'yu Beklerken
18.11.2024 - 14:00Otto Rank’e göre kabul kavramı önemlidir. Kendinin kabulü, eksik olduğunun kabulü, yanlış yapabilme ihtimalinin kabulü, bilmediğinin kabulü… Kabulden önce gelen kavram ise düşünüre göre farkındalıktır. Kendi içindeki eksikliğin farkındalığı! Ne yapabileceğinin farkındalığı! Neyi bilmediğinin farkındalığı! Yani düşünüre göre o herşeye yeten, mükemmel görünen, idealize bir benlik hayal eden kişinin ayakları biraz yere basmalıdır. Farkındalık ve kabul konusunda aydınlanmamış insan, beklentiler ve sonuçlar arasındaki uçurum karşısında küçücük kalır. Suçluluk ve yetersizlik hissi ile dolar. Hasta olur.
Godot'yu Beklerken
18.11.2024 - 13:05Tahakküm kurmadan sevmeyi öğrenmeli insan
Durdurup zamanı, ıssızlığa geçmeli
Aşk yalındır yekparedir
Çıkar veya güç ilişkilerinin nesnesine dönüşmemeli
İnsan bilmeli içindekini, ve sevmeli kendini
Serbest bırakmalı ayaklarını, ellerini
Akıl ve kalp birleşmeli severken
Dünya ancak böyle gösterir hazinelerini
Şaşakalır nalan görünce
Ateşle suyun iç içeliğini
Basitle karmaşığın dansını
Geceyle gündüzün aynılığını
Sessizliğin büyüleyici sesini
İçine çekmeli arayıcı hayatı
Severken bir olmalı,
Korumalı ötekini
Bakmalı daha derinden
Geçmeli ızdırabın içinden
Bakarken bulmalı kendini
Sevdiğinin penceresinden
(Himself)
Godot'yu Beklerken
18.11.2024 - 11:12Bir sinek bir kartalı
Salladı vurdu yere
Yalan değil gerçektir
Ben de gördüm tozunu
(Yunus Emre)
Godot'yu Beklerken
17.11.2024 - 17:14Kapitalizmin getirdiği mutluluk, insanların sürekli olarak doz artırmak zorunda olduğu hastalıklı bir mutluluk halidir.
Godot'yu Beklerken
17.11.2024 - 12:12İnsanı mutlu eden ödül değil o ödül elimize geçtiğinde zihnimizin aldığı durumdur. (David Eagleman-İncognito)
Godot'yu Beklerken
17.11.2024 - 11:40Tekrar tekrar yaptığımız eylemler, kimliğimizin yansımasıdır. Mükemmeliyet bir eylem değil alışkanlıktır. Sürekli ve tutarlı bir çaba insanı ileri taşımada elzemdir. Kayayı çatlatan kuvvetli bir dalga değil, devamlılığı olan damlalardır. (Aristoteles-Nikomakhos’a etik)
Godot'yu Beklerken
17.11.2024 - 10:09Antik Mısır'da hesaplama konusunda kabiliyetli olanlar özel korumalarla gezdirilirdi. Bugünün ilkel topluluklarına baktığımızda ise önlenemez bir beyin göçü görmekteyiz. Akla önem verilmemektedir bu tarz yerlerde. Bunun sonucunda kaybedilmiş özgürlükler, iletişim kopuklulukları, kavram karmaşaları, hayata at gözlüğüyle bakan nesiller, bilmediğinin farkında olmayanlar, tartışma kültüründen bihaber kitleler ortalığı kaplamış durumdadır.
Godot'yu Beklerken
15.11.2024 - 21:45Az gelişmiş devletlerde kalabalıkları rahat bırakmazlar. Hepsini de bir yerlere bağlamak zorunluluğu hisseder yöneticiler. İnsanların bireyleşmesi otoriteye tehdit olarak algılanır daima. Mekanizmayı rahatsız edici seslerin çıkması engellenir. Bu yüzden Mezopotamya civarında binlerce yıldır hep bir tür sıkıyönetim toplulukları ortaya çıkmıştır.
serbest kürsü
15.11.2024 - 10:40Avm'ye gidenler zengin değiller. Zenginler daha lüks yerlere gitmektedirler. Avm'ye gidenler beyaz yakalılardır. Arjantin'de de durum böyledir. Restoranlar tıklım tıklımdır. Bu durum ekonominin iyi olduğu anlamına gelmez. Para biriktirme ihtimali olmayanlar, bari bugün yaşayalım modundadırlar. (Mahfi Eğilmez.)
Godot'yu Beklerken
13.11.2024 - 11:56Sentaro ölümden kaçmak istemişti. Sonsuz hayat ülkesine büyük bir neşe ile gelmişti. Ama kaderlerine ölümün yazılmadığı ada sakinlerinin ölebilmeyi mutluluk addettiğini görmüştü. O ana kadar zehir sandığı şeyi bu insanlar sağlıklı gıdalar olarak yiyordu. Cennete gidebilmek için ölmeyi ümit ediyorlardı. Ne yazık ki ölme umuduyla o zehirleri yutanların sağlıkları daha da artıyordu. (Ölmek istemeyen adam - Bir Japon masalı)
Godot'yu Beklerken
12.11.2024 - 23:10Sanat eseri yalnızca estetik bir deneyim ve haz sunmaz, aynı zamanda insanın anlam arayışına farklı bir boyut katar.
Godot'yu Beklerken
12.11.2024 - 11:36Medeniyet demek özel yararın kamusal yararı çiğneyememesi demektir.
Godot'yu Beklerken
12.11.2024 - 11:29Karen Horney’e göre sosyallik, asosyallik ve antisosyallik her bireyde belirli ölçülerde bulunmalıdır. Zaman zaman insan içine çıkmalı ona göre insan. Bazen de kendi kabuğuna çekilmeli, kendisi ile başbaşa kalmalı. Bazen de çatışabilmeli birileriyle, kendi fikirlerini farklı fikirlerle mukayese edebilmeli, kendine ait olanları hem tutkulu hem de rasyonel şekilde savunabilmeli.
Godot'yu Beklerken
12.11.2024 - 11:22Eski çağlarda şefler kabileleri biçimlendiriyordu. Modern çağda ise toplumlar şefleri biçimlendirmektedir. (Jean Jack Rousseau)
Godot'yu Beklerken
11.11.2024 - 18:14İnsan bir şey yapmaya yapmaya kötülük öğrenir. (Aristoteles)
Godot'yu Beklerken
11.11.2024 - 18:13İnsanı hayvandan farklı kılan yanlardan biri, onun eski yaşam biçimlerinden tıpkı yılanın derisinden yavaşça sıyrıldığı gibi sıyrılma çabasıdır. Hiçbir yaşam biçimi, hiçbir düşünce, hiçbir ideoloji kalıcı değildir. Bunlar ya şekil değişikliğine uğratılır, ya da topyekün terk edilir. İnsan değişmek için elinden geleni yapan, değişime yazgılı, yeninin peşinde koşan, olmayanı olur hale getirmek isteyen bir varlıktır. Eskide ısrar edenler çığın önünde duran bir kuru buğday sapı gibidir. Kısaca değişim ve devinim esastır. Bu devinimin sebebi, insanın evrimsel sürecinde bilincinin de devreye girmiş olmasıdır.
Godot'yu Beklerken
09.11.2024 - 23:53Sıradan yaşam içerisinde biz, sadece yüzeysel birtakım ilişkilere işaret ettiğimiz için yetersiz bir dil ile idare ederiz. ‘’Derin ilişkiler’’ mevzu bahis edilir edilmez, derhal başka bir dil işe koyulur; Şiirsel dil. (Goethe)
Godot'yu Beklerken
07.11.2024 - 13:48Ego, personaya bağlandığında kişi kendini tamamen unutur ve toplumun beklentilerini karşılamak adına kendinden ödün verir. Bu durum bireyin psikolojik gelişimini engeller ve içsel benliğiyle olan bağı koparır. Her meslek veya toplumsal rol kendine özgü bir persona yaratır. İnsanlar toplumun kendilerinden beklediği davranışa uyum sağlamak için bu personaya bürünür. Profesör ders kitabıyla, tenor sesi ile özdeşleşir ve kendi kimliklerini kaybederler. Bir süre sonra sadece başkalarının gözünden gördükleri sahte kimliklerle yaşarlar. (Carl Gustav Jung)
Godot'yu Beklerken
07.11.2024 - 13:37Her zaman bir miktar yapmacıklık vardır çünkü kişilik, en iyi özelliklerimizi sergilediğimiz bir vitrindir. (Anthony Stevens)
Godot'yu Beklerken
07.11.2024 - 12:43Zaman ayırmakta zorlanıyoruz üç beş kişiye bile! Bazen yalnız geçiyor günlerimiz. Ne ilginçtir ki bu yalnızlığa rağmen kendimizle de vakit geçiremiyoruz.Olamıyoruz kimseyle.
Godot'yu Beklerken
06.11.2024 - 21:56Kışın ortasında, içimde yenilmez bir yaz olduğunu fark ettim. (Albert Camus)
Godot'yu Beklerken
06.11.2024 - 11:56Çocukluğumda ne acılar çektim. Ne var ki gençlik çağına geçişimden sonra bu korkunç özelliğimin bilincine her yıl daha çok varmama karşın bunu nedense daha sakin karşılamaya başlamıştım. Bunun neden böyle olduğunu bugüne dek çözebilmiş değilim. Belki de herhangi bir nedenle ruhuma çökmüş, orada büyüdükçe büyümüş, benden çok yükseklerde korkunç bir hüzündür bunun nedeni! Evet içime yerleşmiş olan, dünyada her yerde, her şeyin aynı olduğu kanısı idi bunun nedeni. Çok eskilerden beri seziyordum bunu ama kesin kanısı birdenbire yer etti içimde. Ansızın dünya varmış ya da hiçbir yerde hiçbir şey yokmuş, benim için bunun bir anlamı olamazmış gibi hissettim. Benim için hiçbir şeyin var olmadığını bütün varlığımla duymaya, anlamaya başladım. Başlangıçta daha önce her şey varmış gibi geliyordu bana. Ama sonra daha önce de bir şeyin olmadığını ancak nedense bana öyle geldiğini anladım. Yavaş yavaş hiçbir zaman hiçbir şeyin var olmadığına inandım. O zaman birden insanlara kızmamaya, onları nedense fark etmemeye başladım. Onlarla birlikte sorunlarım da uzaklaşıyordu benden. (Fyodor Dostoyevski-Tuhaf bir adamın rüyası)
Godot'yu Beklerken
06.11.2024 - 10:26Kader insana benzer. Eğer bize yaptıklarından etkilenmediğimizi ona gösterirsek o zaman bizi rahat bırakır. (Fernando Pessoa– Ophelia’ya mektuplar)
Toplam 444 mesaj bulundu