Kimin yüzde yüz haklı olduğunu bilmiyorum ama kendisi gibi düşünmeyenleri, kendisi ile aynı inançlara sahip olmayanları düşman ilan edenlerin yüzde yüz haksız olduğunu biliyorum.
Batıda ‘’Kritik’’ denilen kavramla ülkemizde ‘’eleştiri’’ kavramı aynı değildir. Türkçedeki eleştirinin mutlak bir doğruyu gerektirmesine ve baskıcı olmasına karşın kökü Yunanca olan ve oradan Fransızcaya geçen ‘’Kritik’’ sözcüğünün ‘’Bana göre’’ yi önce çıkardığını görürüz. Eleştiri denince bir zihinsel tahakküm kurma isteği ön plana çıkar. Oysa kritik denildiğinde daha esnek, tartışmayı daha ileri götüren, daha yararlı kılan bir durum söz konusudur. (Ömer Naci Soykan-Felsefe ve dil)
Deliler sanıldığı gibi şuursuzca yaşamazlar. Esasında kendi aralarında bir mantık, bir düzen tesis ederler. Davranışların onlara özgü olduğunu söyleyebiliriz. Bunu yapan tek tek deliler değil tımarhane ortamıdır. (Erving Goffman- Tımarhaneler)
Arzu eden değil arzu ettirilendir pek çokları bu devirde. İçinde bulunduğumuz yapı arzuları bile hormonlu hale getirdi. Aklınızın ucundan bile geçmeyecek bir eylemi gerçekleştirmenizi isteyenler, sizin öncelikle o eylemi arzulamanızı sağlarlar.
Gül tohumunu çorak toprağa ekerseniz o asla filizlenmeyecektir. İçindeki potansiyeli asla dışarı çıkaramayacaktır. İşte yeryüzünde bazı beldeler de gençler için çorak toprak moduna girmiş durumdadır. Uzun lafın kısası bir yerlerde birileri doğmadan ölüyor, yaşamadan geçip gidiyor..
Filozofun yalnızlığı, bilim insanlarıyla sanatçıların yalıtılmışlığı, tarihçilerle yargıçların tarafsızlığı, gazetecilerle televizyoncuların bağımsızlığı önemlidir. Bu onları siyasetle karşı karşıya getirir. Siyaset ortak kanılar ister. Yukarıdakiler toplumsallaşamaz.
Diğerini engellememek yeterli değildir. Diğerinin kendini gerçekleştirmesinde yardımcı olmak, ortamı buna elverişli hale getirmek de gereklidir. İnsanın kendi özgürlüğünü gerçekleştirebilmesi ancak diğerinin özgürlüğüne katkıda bulunması ile, buna olanak sağlaması ile mümkündür. İnsanların özgürlüklerini gerçekleştirebilmelerinde kader birliği esastır. (Immanuel Kant)
Neşe ile hüzün birbirine giriyordu gündüzün dolambaçlı yollarında. Gece çöktüğünde ise büsbütün dağılıyordum. Boş ver diyordum zayıf, bitap düşmüş ruhuma. Yarın veya öbür gün bir şekilde semireceğime, tıka basa dolacağıma inanıyordum. Renkli dünyalarda karşıma çıkan farklı simalarda kendimi yeniden bulacağımı düşlerken kayboluyordum. Kaybolmaktan korkarken kaybolup gidiyordu oysa zerrelerim. Beni bana bırakmıyordu hayat dedikleri sevgilim. Bir başkası olup çıkıyordum farkına varamadan. Değişik sesler işitiyordum. Değişik kokular geliyordu burnuma. Her birinde ayrı bir derinlik, ayrı bir sıcaklık, ayrı bir coşku vardı insanların.... Onlarla düşüp kalkarken sendeliyordu ruhum. Kabına sığmıyor, taşıyordu arzularım. Gidenlere üzülüyor, gelenlerle avunuyordum. Zaman yavaş da olsa öğretiyordu yeni günün bir şey getirmeyeceğini aslında. Gelen de giden de ben oluyordum. Satırlara akan mürekkebin acı olduğunu biliyordum en az denizin o tuzlu suyu kadar. Ne görürsem onu veriyordum dünyaya. Öfkeyi tutan, biriktiren ruhların ortasında çiçek gibi açmayı umuyordum. Kendisiyle savaşması ne zor insanın! Her sitem, her çığlık kendi içindeki devasa, ıssız mağaranın derinliklerine çarpıp geri dönermiş meğer. Bu gözler nereye baksa, dünya neler sunsa benden çıkıyormuş yanardağ misali.
Kapitalizmi yıkıcı kılan akıl dışı büyüme zorlamasını neyin açığa çıkardığı yanıtsız kalmaktadır. Kapitalizmi kör bir sermaye birikimine zorlayan şey nedir? Burada ölüm akla gelmelidir. Kapitalizm ölüm olumsuzlamasına dayanır. Sermaye mutlak bir kayıp olan ölüme karşı biriktirilmektedir. Üretim ve büyüme zorlamasını meydana getiren ölümdür. Tüm bunlar ölüm dürtüsüne direnme eylemidir. (Byung Chul Han)
***Şüphe mana aleminde çıplak kalmayı göze alabilmektir. Önyargılardan, hurafelerden ya da zanlardan oluşan o elbiseyi üstünden çıkarmayanlar ne kendilerini ne de dünyayı görebilirler.
Sokrates, kötülük yapmaktansa kötülüğe maruz kalmayı tercih edeceğini söylediğinde Kallikles buna karşı çıkar. Bu görüşün sağduyuya ve insan tecrübelerine aykırı olduğunu dile getirir. Aklı başında hiç kimsenin böyle bir görüş öne süremeyeceğini söyler. İnsan doğası gereği yaşamı ölüme tercih eder. Özgürlüğü köleliğe, gücü zayıflığa, ezmeyi ezilmeye tercih eder.
Descartes modern felsefenin kurucu babalarından biridir. Diğeri ise kuşkusuz Hobbes’tir. Bu iki zıt gözüken filozofun görüşlerinde aslında bir bütünlük vardır. Hobbes bir adalet bilimcidir. Adalet bilimini temellendirmek istemiştir. Hobbes insanın özgürlüğünün dış koşullarını araştırmıştır. Yani maddi, toplumsal ve politik koşulları araştırmıştır. Descartes ise insanın özgürlüğünün iç koşullarını araştırmıştır. İnsanın kendi kendisiyle yabancılaşmasının nasıl ortadan kalkacağını araştırmıştır. Hobbes bireyin toplumla ve toplumun da bireyle yabancılaşmasının nasıl ortadan kalkacağını araştırmıştır.
Camus, ‘’Hayat yaşamaya değer mi?’’ diye sorar. İnsanlar için bu sorunun cevabı muammadır. Bu muammanın sebebi insanların düşünme konusundaki yetersizlikleri, bir de yaşamın değeri konusunda düşünecek vakte sahip olmayışlarıdır. İnsan sürekli olarak birilerinden bir şeyler koparmaya, kendisinde bulunanları ise korumaya çalışmakla meşguldür. Sıra, değer üzerine düşünmeye bir türlü gelememektedir.
Her filozof zamansızdır. Filozof kendi çağındaki ortak duyuyu ve, sağduyuyu aştığı oranda kendini açığa çıkarır. Bazı filozoflar ise çok daha zamansızdır. Felsefe sorunları üstlenmektir. Felsefe sorun üstlenme sanatıdır.
Kitle halinde yaşayan insanlar, aynı yönde hareket etmeye, aynı şeyleri düşünmeye başlarlar. Kitlelerde zihniyet tekleşir. (Gustav Le Bon-Kitleler psikolojisi)
Bir yola yöntemsiz çıkmaktansa hiç çıkmamak daha iyidir çünkü yöntemsiz çıkılan bir yol insanda doğal olarak var olan ışığı da karartır. (Descartes-Yöntem üzerine konuşma)
Godot'yu Beklerken
08.07.2025 - 04:27Kimin yüzde yüz haklı olduğunu bilmiyorum ama kendisi gibi düşünmeyenleri, kendisi ile aynı inançlara sahip olmayanları düşman ilan edenlerin yüzde yüz haksız olduğunu biliyorum.
Godot'yu Beklerken
08.07.2025 - 04:19Batıda ‘’Kritik’’ denilen kavramla ülkemizde ‘’eleştiri’’ kavramı aynı değildir. Türkçedeki eleştirinin mutlak bir doğruyu gerektirmesine ve baskıcı olmasına karşın kökü Yunanca olan ve oradan Fransızcaya geçen ‘’Kritik’’ sözcüğünün ‘’Bana göre’’ yi önce çıkardığını görürüz. Eleştiri denince bir zihinsel tahakküm kurma isteği ön plana çıkar. Oysa kritik denildiğinde daha esnek, tartışmayı daha ileri götüren, daha yararlı kılan bir durum söz konusudur. (Ömer Naci Soykan-Felsefe ve dil)
Godot'yu Beklerken
06.07.2025 - 01:39Deliler sanıldığı gibi şuursuzca yaşamazlar. Esasında kendi aralarında bir mantık, bir düzen tesis ederler. Davranışların onlara özgü olduğunu söyleyebiliriz. Bunu yapan tek tek deliler değil tımarhane ortamıdır. (Erving Goffman- Tımarhaneler)
Godot'yu Beklerken
06.07.2025 - 01:28Yalan söylememek kolaydır. Önemli olan baskı anında, eğilip bükülmeden, yalan söylemeden durabilmektir. (Franz Kafka)
Godot'yu Beklerken
06.07.2025 - 01:11Arzu eden değil arzu ettirilendir pek çokları bu devirde. İçinde bulunduğumuz yapı arzuları bile hormonlu hale getirdi. Aklınızın ucundan bile geçmeyecek bir eylemi gerçekleştirmenizi isteyenler, sizin öncelikle o eylemi arzulamanızı sağlarlar.
Godot'yu Beklerken
02.07.2025 - 02:28Gül tohumunu çorak toprağa ekerseniz o asla filizlenmeyecektir. İçindeki potansiyeli asla dışarı çıkaramayacaktır. İşte yeryüzünde bazı beldeler de gençler için çorak toprak moduna girmiş durumdadır. Uzun lafın kısası bir yerlerde birileri doğmadan ölüyor, yaşamadan geçip gidiyor..
Godot'yu Beklerken
02.07.2025 - 02:13Bir kötülüğü binlerce iyilikle örtemezsiniz. Tıpkı Zevklerin binlercesinin bir acıyı telafi edememesi gibi. (Arthur Schopenhauer)
Godot'yu Beklerken
02.07.2025 - 02:05Filozofun yalnızlığı, bilim insanlarıyla sanatçıların yalıtılmışlığı, tarihçilerle yargıçların tarafsızlığı, gazetecilerle televizyoncuların bağımsızlığı önemlidir. Bu onları siyasetle karşı karşıya getirir. Siyaset ortak kanılar ister. Yukarıdakiler toplumsallaşamaz.
Godot'yu Beklerken
01.07.2025 - 03:18Bin yıl önce insanlar zorla çalıştırılıyordu. Şimdi insanlar yükümlülük kisvesi altında zorla çalıştırılmaktadır.
Godot'yu Beklerken
01.07.2025 - 03:06Diğerini engellememek yeterli değildir. Diğerinin kendini gerçekleştirmesinde yardımcı olmak, ortamı buna elverişli hale getirmek de gereklidir. İnsanın kendi özgürlüğünü gerçekleştirebilmesi ancak diğerinin özgürlüğüne katkıda bulunması ile, buna olanak sağlaması ile mümkündür. İnsanların özgürlüklerini gerçekleştirebilmelerinde kader birliği esastır. (Immanuel Kant)
Godot'yu Beklerken
01.07.2025 - 03:03Neoliberal sistemde tatil, insanın özünü gürleştireceği, kendini geliştireceği bir süreç değil, yakıt ikmali yaptığı bir süreç olarak algılanır.
Godot'yu Beklerken
26.06.2025 - 18:36Neşe ile hüzün birbirine giriyordu gündüzün dolambaçlı yollarında. Gece çöktüğünde ise büsbütün dağılıyordum. Boş ver diyordum zayıf, bitap düşmüş ruhuma. Yarın veya öbür gün bir şekilde semireceğime, tıka basa dolacağıma inanıyordum. Renkli dünyalarda karşıma çıkan farklı simalarda kendimi yeniden bulacağımı düşlerken kayboluyordum. Kaybolmaktan korkarken kaybolup gidiyordu oysa zerrelerim. Beni bana bırakmıyordu hayat dedikleri sevgilim. Bir başkası olup çıkıyordum farkına varamadan. Değişik sesler işitiyordum. Değişik kokular geliyordu burnuma. Her birinde ayrı bir derinlik, ayrı bir sıcaklık, ayrı bir coşku vardı insanların.... Onlarla düşüp kalkarken sendeliyordu ruhum. Kabına sığmıyor, taşıyordu arzularım. Gidenlere üzülüyor, gelenlerle avunuyordum. Zaman yavaş da olsa öğretiyordu yeni günün bir şey getirmeyeceğini aslında. Gelen de giden de ben oluyordum. Satırlara akan mürekkebin acı olduğunu biliyordum en az denizin o tuzlu suyu kadar. Ne görürsem onu veriyordum dünyaya. Öfkeyi tutan, biriktiren ruhların ortasında çiçek gibi açmayı umuyordum. Kendisiyle savaşması ne zor insanın! Her sitem, her çığlık kendi içindeki devasa, ıssız mağaranın derinliklerine çarpıp geri dönermiş meğer. Bu gözler nereye baksa, dünya neler sunsa benden çıkıyormuş yanardağ misali.
Godot'yu Beklerken
26.06.2025 - 03:57Kapitalizmi yıkıcı kılan akıl dışı büyüme zorlamasını neyin açığa çıkardığı yanıtsız kalmaktadır. Kapitalizmi kör bir sermaye birikimine zorlayan şey nedir? Burada ölüm akla gelmelidir. Kapitalizm ölüm olumsuzlamasına dayanır. Sermaye mutlak bir kayıp olan ölüme karşı biriktirilmektedir. Üretim ve büyüme zorlamasını meydana getiren ölümdür. Tüm bunlar ölüm dürtüsüne direnme eylemidir. (Byung Chul Han)
Godot'yu Beklerken
26.06.2025 - 03:48***Şüphe mana aleminde çıplak kalmayı göze alabilmektir. Önyargılardan, hurafelerden ya da zanlardan oluşan o elbiseyi üstünden çıkarmayanlar ne kendilerini ne de dünyayı görebilirler.
Godot'yu Beklerken
17.06.2025 - 00:40Sokrates, kötülük yapmaktansa kötülüğe maruz kalmayı tercih edeceğini söylediğinde Kallikles buna karşı çıkar. Bu görüşün sağduyuya ve insan tecrübelerine aykırı olduğunu dile getirir. Aklı başında hiç kimsenin böyle bir görüş öne süremeyeceğini söyler. İnsan doğası gereği yaşamı ölüme tercih eder. Özgürlüğü köleliğe, gücü zayıflığa, ezmeyi ezilmeye tercih eder.
Godot'yu Beklerken
17.06.2025 - 00:37İnsanlar makinelerden daha karmaşık ve derindir ama makineler onları basitleştirdi. (Otomatik Piyano-Kurt Vonnegut)
Godot'yu Beklerken
16.06.2025 - 01:35Descartes modern felsefenin kurucu babalarından biridir. Diğeri ise kuşkusuz Hobbes’tir. Bu iki zıt gözüken filozofun görüşlerinde aslında bir bütünlük vardır. Hobbes bir adalet bilimcidir. Adalet bilimini temellendirmek istemiştir. Hobbes insanın özgürlüğünün dış koşullarını araştırmıştır. Yani maddi, toplumsal ve politik koşulları araştırmıştır. Descartes ise insanın özgürlüğünün iç koşullarını araştırmıştır. İnsanın kendi kendisiyle yabancılaşmasının nasıl ortadan kalkacağını araştırmıştır. Hobbes bireyin toplumla ve toplumun da bireyle yabancılaşmasının nasıl ortadan kalkacağını araştırmıştır.
Godot'yu Beklerken
15.06.2025 - 01:35Bekleme yapmayın!
Aşkını alan acıya doğru ilerlesin.
der şair.. Bazen herkes yükünü alır, kendi limanına çekilir..
Godot'yu Beklerken
15.06.2025 - 01:05Camus, ‘’Hayat yaşamaya değer mi?’’ diye sorar. İnsanlar için bu sorunun cevabı muammadır. Bu muammanın sebebi insanların düşünme konusundaki yetersizlikleri, bir de yaşamın değeri konusunda düşünecek vakte sahip olmayışlarıdır. İnsan sürekli olarak birilerinden bir şeyler koparmaya, kendisinde bulunanları ise korumaya çalışmakla meşguldür. Sıra, değer üzerine düşünmeye bir türlü gelememektedir.
Godot'yu Beklerken
15.06.2025 - 00:45Her filozof zamansızdır. Filozof kendi çağındaki ortak duyuyu ve, sağduyuyu aştığı oranda kendini açığa çıkarır. Bazı filozoflar ise çok daha zamansızdır. Felsefe sorunları üstlenmektir. Felsefe sorun üstlenme sanatıdır.
Godot'yu Beklerken
15.06.2025 - 00:22Hızlı elde edilen zaferin getirisi azdır. Zor kazanılan savaştır insanı ileri götüren! (Epiktetos)
Godot'yu Beklerken
14.06.2025 - 01:24Kitle halinde yaşayan insanlar, aynı yönde hareket etmeye, aynı şeyleri düşünmeye başlarlar. Kitlelerde zihniyet tekleşir. (Gustav Le Bon-Kitleler psikolojisi)
Godot'yu Beklerken
14.06.2025 - 01:20Aklı başında bir toplum, yardım değil imkan ister.
Godot'yu Beklerken
13.06.2025 - 01:54Bir yola yöntemsiz çıkmaktansa hiç çıkmamak daha iyidir çünkü yöntemsiz çıkılan bir yol insanda doğal olarak var olan ışığı da karartır. (Descartes-Yöntem üzerine konuşma)
Toplam 531 mesaj bulundu