Selim Temo
Onbir Meridyende Sürgün Keder ve İbrişim
şiirin İstanbul’una giderken
on bir meridyende sürgün, keder ve ibrişim gecenin sır olduğu camlarda
Mavi Tren uykusu
yorgun yana sır değil aksimizin
iyi bakarsan
en önde kavaklar bir kadını anneme benzetirim
sabaha karşı üstümü örter
sabaha karşı Gevaş olaydı keşke zeytuniye kesmiş bir çift kederle
siyah ibriğim kemerlerden
doğuya doğru gidersen
belki de Batman
yarına yetişecekmiş telaşıyla sisli
bir kontranın elinde yeni kırılmış bir dal
ve baygın petrol kokusu her akşam
bıttım kavuran çarşılar
ve faili meçhuller, evladiyelik! ve zencefil derim en fazla Diyarbekir
ve melamin şeker kaseleri
çocuklar ilik oynar surlarında Kızıltepe tarlaları evin bağlarken
Dicle yatağına dönüyor
kumlanmaya dinmiş aks-i suda
ayakları nemlenen şehirli kızın romantizmi
yapay ve yüzü kadar beyazdır
köylüler süt sağarken akşamına kirli yeşil bir geceye benzer Kurtalan
bebekler sıtmaya açar gözlerini
ötesine tren gitmez bu yüzden! en akşam-üstü Adil cevaz!
Erciş’in bir avaz yankısında
netsen sığmaz nazarına
Van Gölü evde unutulmuş bir denizdir
Van Gölü anasından ayrı, sahipsiz
Hasan Bildirici öykülerinde dingin, saydamsı
hava raporlarında mutedil dalgalı
karnında feribot gezdirir katarlar yorulur Tatvan çıkışında
içmeler ekşi ve soğuk kaynarken
bilmem ki yol İran’a mıdır? Suruç’ta bir gündüz düşü
alır kızların elini kirmenden
bir serap doğrulur yağmur yağdı mı
usulca uzansan Karacadağ
sıvasız evlerin eyvanından
höykürdükçe çoğalır bulutlar
gölgelir kuzeyden güneye Mardin Eşiği
yine de Nusaybin deme
ne olur, sızıyor yaramdan yol kıyısına atılmış ceset gibi Ergani
yenikliğin kavrukluğunda yeşerir Siverek
ve fakat Silvan diyemem, ağlarım; çocukluğumun başkenti! “Bitlis’te beş minare”
bilemezsin nasıl geçerim Başkale’den
bilemezsin nasıl ağlarım
ah canan mısın Şemdinli
ne kaçak geçtim üstünden
şimdi Bingöl’de güneşe bakarak
Malazgirt ovasından koyun peynirini
karıncalı sesimde aşk ilanlarımı
ve o mahcup Garzan Çayı’na değen ayaklarımı
Lice’nin taranmış bir kahvesinde
esmer alınlı bir ihtiyara dersem
az doğrulup Mutki tütününden sararız, biliyorum
kötü kaynamış kemiklerimiz sızlarken ben on bir meridyeni sevmekten men
dilimde kurşun bukağı, ölüm
buhurlar içinde bir Digor sabahı bir eksiklik omzunda
kaçakçı yetimleri gibi Dersim
ve Seyit sakallarıyla Rızo
şu giden hangimizin Besê’si?
hangimiz sivil bir aşkın kıyısında değiliz?
hangimizin bağımsız gök yüzü?
gecikmiş kırlangıçlar gibi deliyim
boşuna uslandırmayın beni! Berivan serini bir Cizre ikindisinde
Mem û Zin hasretine banacak
Reşkotan bulguru olaydı keşke! mutlak bir yarın ayırdım kendime
dağlarımdan damıtarak
ve yaralıyım Bagok kadar
a a h, diyorum; şu karanlık!
şu bahtım renginde utanç atmosferi:
hiçbir gelecek paklamaz seni! ellerim bir kaşığın yörüngesinde
geç doğmuş çocuk acemiliğinde
ve tasasında dul kalmış taze gelinin zeytuniye kesmiş kederlerde
on bir meridyen gibi hareler
her meridyeninde ölüm
her haresinde yangın
(kasten süsü verilmiş)
sürülen halkım geçiyor içinden
iyi bakarsan en önde kavaklar
ve tüten yangınların isi
dağlanmış kemerler gibi
bir çift siyah ibrişim gecikmiş yağmurlardan geliyorum
epey ağladım sayılır
epey buhurdan ve yataklık gönlüm köklerimi saldığım
cismim yapraklarımı açtığım yerdedir
ben
dağları taşıyorum sırtımda
ondan böyle pek! on bir meridyende sürgün, keder ve ibrişim
on bir meridyende dinmeyen serhıldana
bütün sesimi vermişim! 1994-95
Bize neyi doğru öğrettiler ki ....
Şunlar kılıçtan dönme ,bunlar mum söndürüyor..bunlar da dağlar da yürürken kart kurt sesi çıkarmış adı ordan alınmış ..
Birde bizi sırtımızda vuranlar var ...
Nihal Atsız’ın oğlu yağmura vasiyetini okursanız neden burada insanların birbirlerini yediklerini anlarsınız ..
....bilirim yarın diye bir şey var
çeliğin su katılmamış yanı
ırmakların geçilecek, fırtınaların dinecekbir yanı var
ömrümüzün
belki bir gün gülecek.selam verip
selam alacakbarışa kardeşliğehep tok yatan
çocuklar görecek...
Okuma yok, yazma yok, bilmeyiz eski, yeni;
Kuzular bize söyler yılların geçtiğini.
Arzu, başlarımızdan yıldızlar gibi yüksek;
Önümüzde bir sürü, yanımızda bir köpek,
Bu gün biz kendimize medeni bir yol seçtik ..
Yu piiii ilerledik biz yamyamı geçtik ..
Senin diğer ismin değil mi Allahı'ım Hak ..
Seni yemeye başladı kulların bak ...
Şaşmam yaratılanı yiyen yamyama artık ..
Yaradanı yiyenleri yetiştirmiş insancık ..
...çalıntı sözcükler satılıyor kuytu masalarda
ve şampuanını değiştiren herkese
mutluluk vaat ediyor reklamlar
fonda Karl Marx, elinde bir fırça
"en güzel kızıl, bizim boyada"...
Biliyorum küçüğüm
Sevmek kolay değil
Hele ki seviyorum demek
Gitmek kolaysa bırakmak ta öyle
Gitmek zor ise ayrılmak ta öyle
Yani küçüğüm
Sen sen ol
Severken yüreğini yüreğine iki defa sor
Ahmet Hicri İzgören ..
Kör bir kuyuda yitirdim suretimi belki bir yezidiyim Bir ceylanın gözlerine akşam çökünce Sanki yağlı kementler dolanıyor boynumda Düşlerimde kanlı çocuk kundakları Delik deşik ağtlar bin yıllık çıban < ...
serbest kürsü
25.01.2023 - 23:11serbest kürsü
25.01.2023 - 00:26Selim Temo
Onbir Meridyende Sürgün Keder ve İbrişim
şiirin İstanbul’una giderken
on bir meridyende sürgün, keder ve ibrişim gecenin sır olduğu camlarda
Mavi Tren uykusu
yorgun yana sır değil aksimizin
iyi bakarsan
en önde kavaklar bir kadını anneme benzetirim
sabaha karşı üstümü örter
sabaha karşı Gevaş olaydı keşke zeytuniye kesmiş bir çift kederle
siyah ibriğim kemerlerden
doğuya doğru gidersen
belki de Batman
yarına yetişecekmiş telaşıyla sisli
bir kontranın elinde yeni kırılmış bir dal
ve baygın petrol kokusu her akşam
bıttım kavuran çarşılar
ve faili meçhuller, evladiyelik! ve zencefil derim en fazla Diyarbekir
ve melamin şeker kaseleri
çocuklar ilik oynar surlarında Kızıltepe tarlaları evin bağlarken
Dicle yatağına dönüyor
kumlanmaya dinmiş aks-i suda
ayakları nemlenen şehirli kızın romantizmi
yapay ve yüzü kadar beyazdır
köylüler süt sağarken akşamına kirli yeşil bir geceye benzer Kurtalan
bebekler sıtmaya açar gözlerini
ötesine tren gitmez bu yüzden! en akşam-üstü Adil cevaz!
Erciş’in bir avaz yankısında
netsen sığmaz nazarına
Van Gölü evde unutulmuş bir denizdir
Van Gölü anasından ayrı, sahipsiz
Hasan Bildirici öykülerinde dingin, saydamsı
hava raporlarında mutedil dalgalı
karnında feribot gezdirir katarlar yorulur Tatvan çıkışında
içmeler ekşi ve soğuk kaynarken
bilmem ki yol İran’a mıdır? Suruç’ta bir gündüz düşü
alır kızların elini kirmenden
bir serap doğrulur yağmur yağdı mı
usulca uzansan Karacadağ
sıvasız evlerin eyvanından
höykürdükçe çoğalır bulutlar
gölgelir kuzeyden güneye Mardin Eşiği
yine de Nusaybin deme
ne olur, sızıyor yaramdan yol kıyısına atılmış ceset gibi Ergani
yenikliğin kavrukluğunda yeşerir Siverek
ve fakat Silvan diyemem, ağlarım; çocukluğumun başkenti! “Bitlis’te beş minare”
bilemezsin nasıl geçerim Başkale’den
bilemezsin nasıl ağlarım
ah canan mısın Şemdinli
ne kaçak geçtim üstünden
şimdi Bingöl’de güneşe bakarak
Malazgirt ovasından koyun peynirini
karıncalı sesimde aşk ilanlarımı
ve o mahcup Garzan Çayı’na değen ayaklarımı
Lice’nin taranmış bir kahvesinde
esmer alınlı bir ihtiyara dersem
az doğrulup Mutki tütününden sararız, biliyorum
kötü kaynamış kemiklerimiz sızlarken ben on bir meridyeni sevmekten men
dilimde kurşun bukağı, ölüm
buhurlar içinde bir Digor sabahı bir eksiklik omzunda
kaçakçı yetimleri gibi Dersim
ve Seyit sakallarıyla Rızo
şu giden hangimizin Besê’si?
hangimiz sivil bir aşkın kıyısında değiliz?
hangimizin bağımsız gök yüzü?
gecikmiş kırlangıçlar gibi deliyim
boşuna uslandırmayın beni! Berivan serini bir Cizre ikindisinde
Mem û Zin hasretine banacak
Reşkotan bulguru olaydı keşke! mutlak bir yarın ayırdım kendime
dağlarımdan damıtarak
ve yaralıyım Bagok kadar
a a h, diyorum; şu karanlık!
şu bahtım renginde utanç atmosferi:
hiçbir gelecek paklamaz seni! ellerim bir kaşığın yörüngesinde
geç doğmuş çocuk acemiliğinde
ve tasasında dul kalmış taze gelinin zeytuniye kesmiş kederlerde
on bir meridyen gibi hareler
her meridyeninde ölüm
her haresinde yangın
(kasten süsü verilmiş)
sürülen halkım geçiyor içinden
iyi bakarsan en önde kavaklar
ve tüten yangınların isi
dağlanmış kemerler gibi
bir çift siyah ibrişim gecikmiş yağmurlardan geliyorum
epey ağladım sayılır
epey buhurdan ve yataklık gönlüm köklerimi saldığım
cismim yapraklarımı açtığım yerdedir
ben
dağları taşıyorum sırtımda
ondan böyle pek! on bir meridyende sürgün, keder ve ibrişim
on bir meridyende dinmeyen serhıldana
bütün sesimi vermişim! 1994-95
serbest kürsü
24.01.2023 - 23:40serbest kürsü
24.01.2023 - 20:53serbest kürsü
22.01.2023 - 21:59serbest kürsü
21.01.2023 - 22:03Yol....
serbest kürsü
18.01.2023 - 21:52Kaplumbağalar da uçar ..
serbest kürsü
18.01.2023 - 21:17serbest kürsü
17.01.2023 - 22:32İçli bir Ermeni ağıdı ...
serbest kürsü
16.01.2023 - 23:11Bize neyi doğru öğrettiler ki ....
Şunlar kılıçtan dönme ,bunlar mum söndürüyor..bunlar da dağlar da yürürken kart kurt sesi çıkarmış adı ordan alınmış ..
Birde bizi sırtımızda vuranlar var ...
Nihal Atsız’ın oğlu yağmura vasiyetini okursanız neden burada insanların birbirlerini yediklerini anlarsınız ..
serbest kürsü
15.01.2023 - 21:38Kızılderili değil Amerikan yerlisi onlar ...
Sömürgeci at hırsızlarının tenlerinin renginden dolayı aşağılamak için kullandığı dildir “kızılderili “
serbest kürsü
14.01.2023 - 21:55serbest kürsü
14.01.2023 - 15:02Gülümse en kederli anında bile unutma asla
bir gülümseyiş çarpabilir aşkın kapısına.
Karanlık bir boşlukta yok sandığında kendini
masmavi bir dünyasındır aslında başkasına..
Tuğrul Keskin
serbest kürsü
08.01.2023 - 00:26....bilirim yarın diye bir şey var
çeliğin su katılmamış yanı
ırmakların geçilecek, fırtınaların dinecekbir yanı var
ömrümüzün
belki bir gün gülecek.selam verip
selam alacakbarışa kardeşliğehep tok yatan
çocuklar görecek...
serbest kürsü
05.01.2023 - 23:20Rüzgâra bırakın şiirleri
Kuytu sular geçilir
Değişir adresi yalnızlıkların
Kor düşer de yüreklere
Yıllar sonra kimler, niçin
Görmezlikten gelinir....
serbest kürsü
03.01.2023 - 00:02Okuma yok, yazma yok, bilmeyiz eski, yeni;
Kuzular bize söyler yılların geçtiğini.
Arzu, başlarımızdan yıldızlar gibi yüksek;
Önümüzde bir sürü, yanımızda bir köpek,
Kemalettin Kamu ..
Bingöl çobanları şiirinde ..
serbest kürsü
02.01.2023 - 23:02Bu gün biz kendimize medeni bir yol seçtik ..
Yu piiii ilerledik biz yamyamı geçtik ..
Senin diğer ismin değil mi Allahı'ım Hak ..
Seni yemeye başladı kulların bak ...
Şaşmam yaratılanı yiyen yamyama artık ..
Yaradanı yiyenleri yetiştirmiş insancık ..
serbest kürsü
02.01.2023 - 22:38...çalıntı sözcükler satılıyor kuytu masalarda
ve şampuanını değiştiren herkese
mutluluk vaat ediyor reklamlar
fonda Karl Marx, elinde bir fırça
"en güzel kızıl, bizim boyada"...
serbest kürsü
22.12.2022 - 23:58Söz konusu yalnızlık ise geceler gündüzden daha acımasızdır ..
Cevap eksikliktir çünkü ..
serbest kürsü
09.09.2022 - 20:46kara su¨ru¨lmesin diye anamızın ak su¨tu¨ne
bas¸ımızın go¨lgesini bile du¨s¸u¨rmedik o¨nu¨mu¨ze
(…)
Nevzat C¸ELI·K
serbest kürsü
28.08.2022 - 10:46Artık işkur’a giderken iki kez düşünmek gerek ..-:)))
serbest kürsü
28.08.2022 - 08:45Kelebeklerde ağlar ..
Dinlemelisiniz..
serbest kürsü
28.08.2022 - 01:06Günaydın demenin zamanı olmaz, eğer bir uyanış içindeysen günün hangi saati olursa olsun gün, aydın demektir."
Beyza Alkoç
serbest kürsü
22.08.2022 - 19:55Biliyorum küçüğüm
Sevmek kolay değil
Hele ki seviyorum demek
Gitmek kolaysa bırakmak ta öyle
Gitmek zor ise ayrılmak ta öyle
Yani küçüğüm
Sen sen ol
Severken yüreğini yüreğine iki defa sor
Ahmet Hicri İzgören ..
Toplam 611 mesaj bulundu