Eğer bir resim sanatsal bir miras ise, tekil algısının içindeki çift katlılığı nadiren gözlemleriz, bu yakına karışmış karşılıklılık, ve kavranabilir dikkatle, biçimin içeriğinden yansır., ve durumu, çalışmanın karşılıklı bağımlılığı içindedir.
Paul CROWTHER,
Resim bizi anlatamamışsa, ve onun içinde, yol alamamışsak, işlevsizleşmiştir, başka bir yere bakmak gerekir.
Hayattaki trajediler kendi gerçekliklerini ispat etmek için değil, sarsmış oldukları yaşama zevkini ispat etmek için gerçekleşirler, benliğimizdeki vahdetten amaç, sonsuzluğunu aşk yoluyla birleştirerek gerçek yapmaktır. Böyle bir birleşmeyi sakatlayan her engel sefaletle sonuçlanır ve sefil ihtiraslarda yol alır, şairin dini, kötülüğün izlerini teşhis ederken, insanların inlemeler içinde yaşadıkları dünya yorgunlarını ve telaşla kutlulanan çalkantılarını açıkça kabul eder, ama, herşeye rağmen, içinde bülbüller öten, kraliçe - ay - ın, tahtında oturmakta olduğunu da bize anımsatır.
Alem, yokluk durumundaki haliyle Allahın idrakindedir, Yani alem Allahın idrakinde olan, ama mevcut olmayan hakikattir.Onu görür ve ilahi kudretini onun üzerine uygulayarak, onu var eder.O halde, öz ve kimlik kazanmış
varlıkların feyzi Allah tarafından görünenlerin üzerine sadece yokluk hallerinde düşer.
19. Yüzyılın sonlarına doğru özellikle şehirli - endüstriyel yapının boy attığı Avrupada bestelenen müziklerde tınılar giderek damlalaşır ve yoğunluğunu kendi içinde taşır, yere düşerken çıkardığı sesler bu damlaların, yeni açılan dönemin içine düşmüş insanın ağıdıdır aslında, hem değerlerinden hızla soyutlanan, hem de doğa durumunda biraz olsun koruyabildiği bütünselliğini paramparça yerlerde bulan insanın ağıdı, zaten yaşam bunun uzerine kurgulanmıştır her çağda sadece çeşitli şekillerde yüzünü gösterir, ve artık giderek daha çetin bir kırılma da kendini ayakta tutabilme kavgasına düşmüştür insan, duyarlı sanatçılar bunu şiir, müzik veya başka, dışavururken, ta içlerinde duydukları, kalabalıkların farketmeden yaşadıkları bu drama dönüşmüş oyunu teskin etmeye çalışırlar göğüsleyerek tınılarıyla ya da mısralarıyla, tat buradan derilir artık, bireylerarasılık solmaktadır,
bu gelmeket olan güz de bakıra dönen yapraklar caziptir, belki hoştur da ama, hepte ta derinlerde bir şeyleri de koparıp atmaktadır okyanusa, sürüklenip nereye gittiği belli olmayan.
Tarihin belki de en dindar filozoflarından Kierkegaard, Kopenhag da kapıları çalar kiliseye gitmeyin dermiş, - böyle olacaksa hiç olmasın daha iyi demek için - ve ölmeden altı sene önce de mistik tecrübe yaşıyor, babasından kalan mirasla epey düşünce seyahatlerinin tadını çıkarmış, ömrünce de hiç kimseyi evinde misafir etmemiş, kapısın önünde bir bank varmış, arada bir orda sigara içermiş, tabii miras suyunu çekmeye başlamış, ve bir gün yolda yürürken yere düşmüş, parası da bitmek üzereyken, hastaneye kaldırmışlar, ölürken son sözü - Süpürün beni - olmuş, daha 42 yaşındayken - çok bile - diyerek gitmiş.
Alabildiğine umutsuzlanın sonrasızlık kapısı ancak öyle açılır. - KİERKEGAARD, 1855
Trajik birey yalnızca kendi vicdanından talimat alır. - KİERKEGAARD,
Ve mezarına önceden hazırladığı bir plaket konmuş, - O birey - , Kolay gelsin.
Çünkü şekilde gördüğünü ya da aynı şeklin basit kavramını takip etmesi gerekmediğini keşfetti bunun yerine içine soktuğu ve kavramsal inşayla öncel olarak orda temsil ettiği şeyin yardımıyla nesnesini gün yüzüne taşıması gerektiğini ve güvenli şekilde öncel bir şey bilmesi için kavramına uygun oraya koyduğu şeylerden, zorunlu sonuç olarak çıkanları sadece şeylere afetmesi gerektiğini keşfetmişti.
İmmanuet KANT, Alman Filozof.
Muhtemelen geometrik kavram ampirik duyumsallık açısından özgürlüğünü açığa vurduğunda - inşanın - sentezi indirgenemezdir ve gerçekten de ideal bir tarihtir. Ancak bir kuruluşun değil, bir işlemin tarihidir. Geometriciye zaten açık olan bir olasılık alanında açıklama hareketlerini önüne serer. Bilincinde, en azından ilk kavramında, bir şeyin söylenebileceği anda, öncelliğinde herhangi bir özneyi geometrik ışığıyla aydınlatacağı kişide kendini açmaya hazırdır.
Edmund HUSSERL, Alman Filozof, 1939
Ölmeden son sözü, dünyada artık hiçbir şey kıpırdamıyor oldu ve arkadan, ikinci kırımda kıpır kıpırdı.
İlk kırım döneminde oğlunu kaptırmıştı Almanya için, ama yetmedi, kütüphaneye girmesi yasaklandı son döneminde, ve biraz kahırlı ayrıldı. Aynı yer Papanın barış çağrısına Rusya ile savaşa hazırlanırken dışişleri
bakanı tarafından - anlamadım - diye karşılandı, yani yeni bir anlama sürecinin gerektiğini ve tasnifin kapısını araladığını da ifşa etti, bilginlerle, yöneticiler tarihte aynı şeyi düşünmezler, ve yolları da kalıcı olarak ayrılır.
Herkes de tercihini nasıl isterse öyle yapar, o da onların yerini sağlamlaştırır, yani dünya sınavında neyin kavgasını verdiğinde görünür akibetin, gübre, çöplük, yakıt, bahtına ne çıkarsa, bilinmemesi, fedakarlık tutumunu zırhlanın, kıymetini arttırmak içindir, - ya da esenlik.-, bu enayilerden anlamayanların yolu açık olsun,
akıllı olmak güzel şey elbette, kimbilir, bir yerde bilinir hale gelir. Kolay gelsin.
Anlam gerçekliğin özüdür, ve modern süreç bu anlamın elinden alınması sınav gereği, tekrar yerine koyabilenler
kendine çalışır, hem burayı onarmak, hem de yarını kotarmak için biricikleşir. Yani kaybolan ve insanı da kaybeden, sürecin balyozları, anlam savaşı verebilenlerce ezen darbelerden kendini de kurtarma ümidini yaratır, bu süreç eleyecek, varsa bir öte iddiası olan, önce anlamı yaşatmak zorunda ki, kendi de kalıcılaşabilsin, kısaca dünya kendi mantığına devam eder, de mantık zor bulunan bir mücevherdir, şimdiden inşaya başlayanlar bir adım öne geçer kalabalık içinde, kolaylıklar.
Erdemini bağımlılığa dönüştüren ve erdemi ugruna mahvolmayı göze alan adamı seviyorum, bu adam yaşamak ve daha çok yaşamak istemektedir. Tek bir erdem iki erdemden daha büyük bir erdemdir, çünkü böylece boynuna asılacak urgana daha çok benzemektedir, çünkü onlar yokolmak istemektedirler.
Nietzsche, Şair - Filozof, 1900
Gerçek sufi yokluğa yaslanır. - Harakani, İslam Düşünürü, Gazneli Mahmut, ve İbni Siranın ziyaretine gittileri dönemin üst insanı, Sina gözlerini gördün mü der, bakmıyordu.
Asla yakınmadan, kuş çığlıkları üzerinde
gezinirim, bir ömrü ziyan etmeyi öğrenirken.
Nietzsche 1840 ların sonlarında ortaya çıkan Fransız romantikleri için, - dizgin vurulmamış emekçiler, çalışarak
kendine zarar veren insanlar, gözüpek ve cüretkar, muhteşem bir hırçınlığa sahip yüksek insanlar ki bunlar diğerlerinin üzerinda uçup onları darmadağın ederler, zirvelere ulaşırlar, içinde yaşadıkları çağı eğitmek önce onlara düşer bu kalabalıkların çağıdır, yani üst insanlar, ya da İslamın Kamil İnsan ideali, ve ilhaminı Kurandan alan bu insanlar - dayanışmayı ve yardımlaşmayı - şart koşan emirlerle birlikte aslında bir sosyalizmi idealinin doğal unsurlarıdır, mesela Osmanlı Barışı ekseriyetle bunun yaşanmasıdır, Üst insan umutsuzluğunda bir yeni alan açılır bu herkese de açıktır, aynı eğitimde kendi yolunu çizebilir, ya da yoldan sapar nereye gideceği bilinmeyen bir yolda tükenir, ondan Kuranın - Kendilerine ilim verilenler - dediği Filozoflar ve şairler tarihin yol açıcıları olarak sahneye çıkarlar, bu devamlı deneyimleyen, gören, işiten, şüphe eden, ve umut, sıradışı şeyler hayali kurarak yol alan bu kişilikler, kendi düşüncelerine dışardan baktıkça yıldırım çarpmış halde, ve nice yeni yıldırımlara gebe bir fırtına, etrafında devamlı homurdanma ve yakınmalar ve tekinsizlikler olan bir ölümlü insanoğludur, sürgüne uğramış bu sayıca az üst insanlar grubu, daha yüksek, daha zeki, daha uzağı gören, daha tek başına, çünkü insan mutluluğa yalnızlık olarak dayanır, tercih eder ve ister, bütün bağlardan arınmış olarak ve onların ötesinde yaşar, bu Rousseau nun öğütlediğıi doğal insandan çok daha doğaldır, biz bu ipi göğüslediğimiz kadar, yerimizi ednir hepsinden öte, bitmeyen bir ülküye koşabiliriz, yoksa herşey elimizden kayıp gider, ve bu fırsat da bir daha verilmez, ondan Harakani - gerçek sufi yokluğa yaslanır - der, bütün gücünü de ordan alır, işte bu kamil insan, birebir, Nietschenin tarifini yaptığı üst insan örneğidir, özelliği ihtiyaçsızlık olan, bunu gerçekleştirdiğimiz kadar, insan hedefi de bize yaklaşır, yoksa hep bir donuk ışık vermeyen yıldız olarak orada kalacaktır, umut da vermeden, umut elimizde taşıdığımız bir yıldızdır aslında, ama, biz onu gökyüzünde ararız. Kolay gelsin.
Nietzschenin - Sonsuz Dönüş - deneyimindeki kavramlaştırma, kökenini yeni çağın insan kimliğini bozan, ve farkedilmeyen yersizlik hissine bir temel vaatten alır, yani zaten dinler de varolan bu vaat, bu iş burda bitmez, ama tanınan sürende eksik parçanı yerine koy, ister giderek kaybolmuş olsun, isten baştan çürük olsun, asıl savaşın orda der, yani aslında tam da İslamın - cihad - dediği konu, içindeki cevhere ulaşma edimi.
Nefsini tepelemiş, elleri kan içinde. - YUNUS, Türk Dahi ŞAİR, 13. Yüzyıl.
Trajik insan soylu insandır, soyluluk, insanın nereden geldiğine değil, nereye doğru gittiğine bağlıdır, soylu insan
insanlar arasında derece ve sıra ayrılığı gören, onları eşit görmeyen, mesafe ihtirası olan insandır, kendinden emin adımlarla yürüyen insandır, çünkü o kendini eğitmiş, uzun bir disiplinden geçirmiş ve kenidini kendi avucu
içine almış insandır, kalbini bağlayıp, kendi kendine sonsuz özgürlük verdiği için gaf yapmaz, doğru olmayan bir şeyi de, çünkü onun kendine saygısı vardır. Trajik insan yeryüzünün anlamıdır, tam bu örümcek ve ağaçlar arasındaki ay ışığı da, tam bu an ve ben kendim de. Varlığın ebedi kum saati hep yeniden dönecek, sen de onunla birlikte tozun tozcuğu denildiğinde, trajik kişinin karşılığı kendi hayatına evet demesidir, onu olduğu gibi hep istemesi, onu olduğu gibi sevmesi kişinin - amor fati - sidir.
Nietzsche ve İnsan, İoanna KUÇURADİ,
Her neye ki bir insan yaşantılarıyla ulaşamıyor, ona kulakları da kapalıdır.
bilgisiz fikir
07.04.2024 - 07:51Yaşamın doğal akışı, istisnalar dışında.
sistem
07.04.2024 - 07:14Böyle bir kavram var, ama biz o değiliz, başkası, güzel fikir, nasıl beğenilmez. Kolay gelsin.
resim sevinci
06.04.2024 - 16:02Eğer bir resim sanatsal bir miras ise, tekil algısının içindeki çift katlılığı nadiren gözlemleriz, bu yakına karışmış karşılıklılık, ve kavranabilir dikkatle, biçimin içeriğinden yansır., ve durumu, çalışmanın karşılıklı bağımlılığı içindedir.
Paul CROWTHER,
Resim bizi anlatamamışsa, ve onun içinde, yol alamamışsak, işlevsizleşmiştir, başka bir yere bakmak gerekir.
Başka
06.04.2024 - 15:20Başkalarıyla devamlı zedelenen yaşam, kendinde yeniden üretebildiğin kadar, sana gülümser.
dürüstlük
06.04.2024 - 14:56Olmazsa olmaz, öyle kolay da bulunmaz.
tedavi
04.04.2024 - 07:08Yenil, bir daha yenil, daha iyi yenil.
Dünyadayız ve tedavisi yoktur.
Samuel BECKETT, İrlandalı Dahi Yazar, 1989
Tedavi kısmı, başlangıçtan beri ilerde bekleyen, yeryüzü sürgününde ayıklananları içine attıkları yerde.
Benimle mücadele edenleri hiç bakmadığım bir mekana yerleştiririm. - KURAN, KENDİ. - fırın -
Keske ölsek diyecekler, ama, ölmezler ki. - KURAN, KENDİ.
hadis
01.04.2024 - 09:59Benden, Kurandan başka hiçbir şey yazmayınız. Kim benden, Kurandan başka herhangi bir şey yazmışsa, onu silsin.
Hz. MUHAMMED.
şair
31.03.2024 - 05:29Hayattaki trajediler kendi gerçekliklerini ispat etmek için değil, sarsmış oldukları yaşama zevkini ispat etmek için gerçekleşirler, benliğimizdeki vahdetten amaç, sonsuzluğunu aşk yoluyla birleştirerek gerçek yapmaktır. Böyle bir birleşmeyi sakatlayan her engel sefaletle sonuçlanır ve sefil ihtiraslarda yol alır, şairin dini, kötülüğün izlerini teşhis ederken, insanların inlemeler içinde yaşadıkları dünya yorgunlarını ve telaşla kutlulanan çalkantılarını açıkça kabul eder, ama, herşeye rağmen, içinde bülbüller öten, kraliçe - ay - ın, tahtında oturmakta olduğunu da bize anımsatır.
Rabintranath TAGORE, Hintli Mistik ŞAİR, 1941
yokluk
26.03.2024 - 05:57Alem, yokluk durumundaki haliyle Allahın idrakindedir, Yani alem Allahın idrakinde olan, ama mevcut olmayan hakikattir.Onu görür ve ilahi kudretini onun üzerine uygulayarak, onu var eder.O halde, öz ve kimlik kazanmış
varlıkların feyzi Allah tarafından görünenlerin üzerine sadece yokluk hallerinde düşer.
İbn ül ARABİ, İslam Düşünürü, 1240
müzik
24.03.2024 - 09:5919. Yüzyılın sonlarına doğru özellikle şehirli - endüstriyel yapının boy attığı Avrupada bestelenen müziklerde tınılar giderek damlalaşır ve yoğunluğunu kendi içinde taşır, yere düşerken çıkardığı sesler bu damlaların, yeni açılan dönemin içine düşmüş insanın ağıdıdır aslında, hem değerlerinden hızla soyutlanan, hem de doğa durumunda biraz olsun koruyabildiği bütünselliğini paramparça yerlerde bulan insanın ağıdı, zaten yaşam bunun uzerine kurgulanmıştır her çağda sadece çeşitli şekillerde yüzünü gösterir, ve artık giderek daha çetin bir kırılma da kendini ayakta tutabilme kavgasına düşmüştür insan, duyarlı sanatçılar bunu şiir, müzik veya başka, dışavururken, ta içlerinde duydukları, kalabalıkların farketmeden yaşadıkları bu drama dönüşmüş oyunu teskin etmeye çalışırlar göğüsleyerek tınılarıyla ya da mısralarıyla, tat buradan derilir artık, bireylerarasılık solmaktadır,
bu gelmeket olan güz de bakıra dönen yapraklar caziptir, belki hoştur da ama, hepte ta derinlerde bir şeyleri de koparıp atmaktadır okyanusa, sürüklenip nereye gittiği belli olmayan.
Filozof
19.03.2024 - 22:00Tarihin belki de en dindar filozoflarından Kierkegaard, Kopenhag da kapıları çalar kiliseye gitmeyin dermiş, - böyle olacaksa hiç olmasın daha iyi demek için - ve ölmeden altı sene önce de mistik tecrübe yaşıyor, babasından kalan mirasla epey düşünce seyahatlerinin tadını çıkarmış, ömrünce de hiç kimseyi evinde misafir etmemiş, kapısın önünde bir bank varmış, arada bir orda sigara içermiş, tabii miras suyunu çekmeye başlamış, ve bir gün yolda yürürken yere düşmüş, parası da bitmek üzereyken, hastaneye kaldırmışlar, ölürken son sözü - Süpürün beni - olmuş, daha 42 yaşındayken - çok bile - diyerek gitmiş.
Alabildiğine umutsuzlanın sonrasızlık kapısı ancak öyle açılır. - KİERKEGAARD, 1855
Trajik birey yalnızca kendi vicdanından talimat alır. - KİERKEGAARD,
Ve mezarına önceden hazırladığı bir plaket konmuş, - O birey - , Kolay gelsin.
doğum lekesi
17.03.2024 - 09:28Her doğum, Tanrının insan dan umudunu kesmediğini gösterir. - Rabindranath TAGORE, Hintli Mistik ŞAİR, 1941
doğa
15.03.2024 - 18:50İnsanın ruhsal anatomisi değişmeden, tarih değişmez, o da bizi aşar.
varlık
15.03.2024 - 12:40Varlık olmak, sahiciliğin kapısından girerken, mış gibiliği terketmektir, buna dünya sınavı denir.
Dili açılmak
13.03.2024 - 21:42Çünkü şekilde gördüğünü ya da aynı şeklin basit kavramını takip etmesi gerekmediğini keşfetti bunun yerine içine soktuğu ve kavramsal inşayla öncel olarak orda temsil ettiği şeyin yardımıyla nesnesini gün yüzüne taşıması gerektiğini ve güvenli şekilde öncel bir şey bilmesi için kavramına uygun oraya koyduğu şeylerden, zorunlu sonuç olarak çıkanları sadece şeylere afetmesi gerektiğini keşfetmişti.
İmmanuet KANT, Alman Filozof.
Muhtemelen geometrik kavram ampirik duyumsallık açısından özgürlüğünü açığa vurduğunda - inşanın - sentezi indirgenemezdir ve gerçekten de ideal bir tarihtir. Ancak bir kuruluşun değil, bir işlemin tarihidir. Geometriciye zaten açık olan bir olasılık alanında açıklama hareketlerini önüne serer. Bilincinde, en azından ilk kavramında, bir şeyin söylenebileceği anda, öncelliğinde herhangi bir özneyi geometrik ışığıyla aydınlatacağı kişide kendini açmaya hazırdır.
Edmund HUSSERL, Alman Filozof, 1939
Ölmeden son sözü, dünyada artık hiçbir şey kıpırdamıyor oldu ve arkadan, ikinci kırımda kıpır kıpırdı.
İlk kırım döneminde oğlunu kaptırmıştı Almanya için, ama yetmedi, kütüphaneye girmesi yasaklandı son döneminde, ve biraz kahırlı ayrıldı. Aynı yer Papanın barış çağrısına Rusya ile savaşa hazırlanırken dışişleri
bakanı tarafından - anlamadım - diye karşılandı, yani yeni bir anlama sürecinin gerektiğini ve tasnifin kapısını araladığını da ifşa etti, bilginlerle, yöneticiler tarihte aynı şeyi düşünmezler, ve yolları da kalıcı olarak ayrılır.
Herkes de tercihini nasıl isterse öyle yapar, o da onların yerini sağlamlaştırır, yani dünya sınavında neyin kavgasını verdiğinde görünür akibetin, gübre, çöplük, yakıt, bahtına ne çıkarsa, bilinmemesi, fedakarlık tutumunu zırhlanın, kıymetini arttırmak içindir, - ya da esenlik.-, bu enayilerden anlamayanların yolu açık olsun,
akıllı olmak güzel şey elbette, kimbilir, bir yerde bilinir hale gelir. Kolay gelsin.
aramak
12.03.2024 - 17:34Sen aradığın için bulunmaz, değersen, o seni bulur.
anlam
11.03.2024 - 01:16Anlam gerçekliğin özüdür, ve modern süreç bu anlamın elinden alınması sınav gereği, tekrar yerine koyabilenler
kendine çalışır, hem burayı onarmak, hem de yarını kotarmak için biricikleşir. Yani kaybolan ve insanı da kaybeden, sürecin balyozları, anlam savaşı verebilenlerce ezen darbelerden kendini de kurtarma ümidini yaratır, bu süreç eleyecek, varsa bir öte iddiası olan, önce anlamı yaşatmak zorunda ki, kendi de kalıcılaşabilsin, kısaca dünya kendi mantığına devam eder, de mantık zor bulunan bir mücevherdir, şimdiden inşaya başlayanlar bir adım öne geçer kalabalık içinde, kolaylıklar.
erdem
11.03.2024 - 00:24Erdemini bağımlılığa dönüştüren ve erdemi ugruna mahvolmayı göze alan adamı seviyorum, bu adam yaşamak ve daha çok yaşamak istemektedir. Tek bir erdem iki erdemden daha büyük bir erdemdir, çünkü böylece boynuna asılacak urgana daha çok benzemektedir, çünkü onlar yokolmak istemektedirler.
Nietzsche, Şair - Filozof, 1900
Gerçek sufi yokluğa yaslanır. - Harakani, İslam Düşünürü, Gazneli Mahmut, ve İbni Siranın ziyaretine gittileri dönemin üst insanı, Sina gözlerini gördün mü der, bakmıyordu.
Asla yakınmadan, kuş çığlıkları üzerinde
gezinirim, bir ömrü ziyan etmeyi öğrenirken.
Bei DAO, Çinli ŞAİR, 1949
'İnsan ı Kamil Sosyalisttir'
11.03.2024 - 00:03Nietzsche 1840 ların sonlarında ortaya çıkan Fransız romantikleri için, - dizgin vurulmamış emekçiler, çalışarak
kendine zarar veren insanlar, gözüpek ve cüretkar, muhteşem bir hırçınlığa sahip yüksek insanlar ki bunlar diğerlerinin üzerinda uçup onları darmadağın ederler, zirvelere ulaşırlar, içinde yaşadıkları çağı eğitmek önce onlara düşer bu kalabalıkların çağıdır, yani üst insanlar, ya da İslamın Kamil İnsan ideali, ve ilhaminı Kurandan alan bu insanlar - dayanışmayı ve yardımlaşmayı - şart koşan emirlerle birlikte aslında bir sosyalizmi idealinin doğal unsurlarıdır, mesela Osmanlı Barışı ekseriyetle bunun yaşanmasıdır, Üst insan umutsuzluğunda bir yeni alan açılır bu herkese de açıktır, aynı eğitimde kendi yolunu çizebilir, ya da yoldan sapar nereye gideceği bilinmeyen bir yolda tükenir, ondan Kuranın - Kendilerine ilim verilenler - dediği Filozoflar ve şairler tarihin yol açıcıları olarak sahneye çıkarlar, bu devamlı deneyimleyen, gören, işiten, şüphe eden, ve umut, sıradışı şeyler hayali kurarak yol alan bu kişilikler, kendi düşüncelerine dışardan baktıkça yıldırım çarpmış halde, ve nice yeni yıldırımlara gebe bir fırtına, etrafında devamlı homurdanma ve yakınmalar ve tekinsizlikler olan bir ölümlü insanoğludur, sürgüne uğramış bu sayıca az üst insanlar grubu, daha yüksek, daha zeki, daha uzağı gören, daha tek başına, çünkü insan mutluluğa yalnızlık olarak dayanır, tercih eder ve ister, bütün bağlardan arınmış olarak ve onların ötesinde yaşar, bu Rousseau nun öğütlediğıi doğal insandan çok daha doğaldır, biz bu ipi göğüslediğimiz kadar, yerimizi ednir hepsinden öte, bitmeyen bir ülküye koşabiliriz, yoksa herşey elimizden kayıp gider, ve bu fırsat da bir daha verilmez, ondan Harakani - gerçek sufi yokluğa yaslanır - der, bütün gücünü de ordan alır, işte bu kamil insan, birebir, Nietschenin tarifini yaptığı üst insan örneğidir, özelliği ihtiyaçsızlık olan, bunu gerçekleştirdiğimiz kadar, insan hedefi de bize yaklaşır, yoksa hep bir donuk ışık vermeyen yıldız olarak orada kalacaktır, umut da vermeden, umut elimizde taşıdığımız bir yıldızdır aslında, ama, biz onu gökyüzünde ararız. Kolay gelsin.
dönüş
10.03.2024 - 23:24Nietzschenin - Sonsuz Dönüş - deneyimindeki kavramlaştırma, kökenini yeni çağın insan kimliğini bozan, ve farkedilmeyen yersizlik hissine bir temel vaatten alır, yani zaten dinler de varolan bu vaat, bu iş burda bitmez, ama tanınan sürende eksik parçanı yerine koy, ister giderek kaybolmuş olsun, isten baştan çürük olsun, asıl savaşın orda der, yani aslında tam da İslamın - cihad - dediği konu, içindeki cevhere ulaşma edimi.
Nefsini tepelemiş, elleri kan içinde. - YUNUS, Türk Dahi ŞAİR, 13. Yüzyıl.
Anlayasınız diye gönderdik. - KURAN.
yaşamın amacı
02.03.2024 - 13:15Tasavvuf düşüncesinin temeli, vahdeti vücud, ahlaklığın en yüce mertebesidir. - Nurettin TOPÇU, İslam Düşünürü, 1975
şiir
01.03.2024 - 23:59Şiir, zamandan önce yazıldığı için, iyice hazır olduğumuzda, havanın müzik olduğu, şahene şakımalar duyduğumuz bu bölgeye girebiliriz.
Emerson, 1882, ŞAİR,
haksızlık
25.02.2024 - 14:18Sıradan.
trajikomik
24.02.2024 - 16:08Trajik insan soylu insandır, soyluluk, insanın nereden geldiğine değil, nereye doğru gittiğine bağlıdır, soylu insan
insanlar arasında derece ve sıra ayrılığı gören, onları eşit görmeyen, mesafe ihtirası olan insandır, kendinden emin adımlarla yürüyen insandır, çünkü o kendini eğitmiş, uzun bir disiplinden geçirmiş ve kenidini kendi avucu
içine almış insandır, kalbini bağlayıp, kendi kendine sonsuz özgürlük verdiği için gaf yapmaz, doğru olmayan bir şeyi de, çünkü onun kendine saygısı vardır. Trajik insan yeryüzünün anlamıdır, tam bu örümcek ve ağaçlar arasındaki ay ışığı da, tam bu an ve ben kendim de. Varlığın ebedi kum saati hep yeniden dönecek, sen de onunla birlikte tozun tozcuğu denildiğinde, trajik kişinin karşılığı kendi hayatına evet demesidir, onu olduğu gibi hep istemesi, onu olduğu gibi sevmesi kişinin - amor fati - sidir.
Nietzsche ve İnsan, İoanna KUÇURADİ,
Her neye ki bir insan yaşantılarıyla ulaşamıyor, ona kulakları da kapalıdır.
Toplam 635 mesaj bulundu