Satarsın gözlerinin dikkatini, ellerinin nurunu,
bir lokma bile tatmadan yoğurursun
bütün nimetlerin hamurunu.
Büyük hürriyetinle çalışırsın el kapısında,
ananı ağlatanı Karun etmek hürriyetiyle hürsün!
Sen doğar doğmaz dikilirler tepene,
işler ömrün boyunca durup dinlenmeden yalan değirmenleri,
büyük hürriyetinle parmağın şakağında düşünürsün
vicdan hürriyetiyle hürsün!
Başın ensenden kesik gibi düşük,
kolların iki yanında upuzun,
büyük hürriyetinle dolaşıp durursun,
işsiz kalmak hürriyetiyle hürsün!
En yakın insanınmış gibi verirsin memleketini,
günün birinde, mesela, Amerika'ya ciro ederler onu
seni de büyük hürriyetinle beraber,
hava üssü olmak hürriyetiyle hürsün!
Yapışır yakana kopası elleri Valstrit'in,
günün birinde, diyelim ki, Kore'ye gönderilebilirsin,
büyük hürriyetinle bir çukura doldurulabilirsin,
meçhul asker olmak hürriyetiyle hürsün!
Bir alet, bir sayı, bir vesile gibi değil
insan gibi yaşamalıyız dersin,
büyük hürriyetinle basarlar kelepçeyi,
yakalanmak, hapse girmek, hatta asılmak hürriyetinle hürsün
Ne demir, ne tahta, ne tül perde var hayatında,
hürriyeti seçmene lüzum yok; hürsün.
Bu hürriyet hazin şey yıldızların altında.
23 Sentlik asker
Mister Dalles,
sizden saklamak olmaz,
hayat pahalı biraz bizim memlekette.
Mesela iki yüz gram et alabilirsiniz,
koyun eti,
Ankara'da 23 sente,
yahut iki kilo kuru soğan,
yahut bir kilodan biraz fazla mercimek,
elli santim kefen bezi yahut,
yahut da bir aylığına
yirmi yaşlarında bir tane insan.
erkek,
ağzı burnu, eli ayağı yerinde,
üniforması, otomatiği üzerinde,
yani öldürmeğe, öldürülmeğe hazır,
belki tavşan gibi korkak,
belki toprak gibi akıllı
belki gençlik gibi cesur,
belki su gibi kurnaz
(her kaba uymak meselesi) ,
belki ömründe ilk defa denizi görecek,
belki ava meraklı, belki sevdalıdır.
Yahut da aynı hesapla Mister Dalles
(tanesi 23 sentten yani)
satarlar size bu askerlerin otuz beşini birden
İstanbul'da bir tek odanın aylık kirasına,
seksen beş onda altısını yahut
bir çift iskarpin parasına.
Yalnız bir mesele var Mister Dalles,
herhalde bunu sizden gizlediler:
Size tanesini 23 sente sattıkları asker
mevcuttu üniformanızı giymeden önce de,
mevcuttu otomatiksiz filan,
mevcuttu sadece insan olarak
mevcuttu, tuhafınıza gidecek,
mevcuttu hem de çoktan mı çoktan,
daha sizin devletinizin adı bile konmadan.
Mevcuttu, işiyle gücüyle uğraşıyordu,
mesela, Mister Dalles,
yeller eserken yerinde sizin New-York'un,
kurşun kubbeler kurdu o
gökkubbe gibi yüksek,
haşmetli, derin.
Elinde Bursa bahçeleri gibi nakışlandı ipek.
Halı dokur gibi yonttu mermeri,
ve nehirlerin bir kıyısından öbür kıyısına
ebemkuşağı gibi attı kırk gözlü köprüleri.
Dahası var Mister Dalles,
sizin dilde anlamı pek de belli değilken henüz,
zulüm gibi,
hürriyet gibi,
kardeşlik gibi sözlerin,
dövüştü zulme karşı o,
ve istiklal ve hürriyet uğruna
ve milletleri kardeş sofrasına davet ederek,
ve yarin yanağından gayrı her yerde,
her şeyde,
hep beraber,
diyebilmek için,
yürüdü peşince Bedreddin'in
O, tornacı Hasan, köylü Mehmet, öğretmen Ali'dir.
kaya gibi yumruğunun son ustalığı:
922 yılı 9 eylülüdür.
Dedim ya Mister Dalles, ,
Herhalde bütün bunları sizden gizlediler.
ucuzdur vardır illeti.
Hani şaşmayın,
yarın çok pahalıya mal olursa size,
bu 23 sentlik asker,
yani benim fakir, cesur, çalışkan, milletim,
her millet gibi BÜYÜK TÜRK MİLLETİ.
(1953)
İŞTE NAZIM İŞTE BÜYÜK TÜRK MİLLETİ İŞTE 23 SENTLİK ASKER
Düşünüyorum: O'ndan evvel zaman var mıydı?
Hakikatler, boşluğa bakan aynalar mıydı?
**************************************************
Skarya Türküsü
....
Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya! ..
Orhan Veli.. Büyük şair.. Lakin büyüklük görecelidir de şairlik pek de göreceli değildir gibi geliyor bana.. Neyse küfre batmadıkça herkesin düşüncesine saygılıyız...
Lakin şu unutulmamalı her şair (şair olarak kabul etmeyen için karalayan diyebiliriz) çok güzel de şiir yazabilir ve bu güzel şiirlerinin arasında kötü olanlar da olabilir.. Velakin güzellki de kötülük de görecelidir..
Mesela aşağıda yazdığım 'BEDAVA' bence çok güzel bir şiir olmakla beraber Orhan Veli'nin bi şeye benzetemediğim ya da daha az hoşuma giden bir şiiri de olmuştur elbet...
********************************************************
Bu şiir de zannederim çok güzel bir şiirdir:
Hürriyete Doğru
Gün dogmadan,
Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola.
Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında,
İçinde bir iş görmenin saadeti,
Gideceksin;
Gideceksin iri pınarların çalkantısında.
Balıklar çıkacak yoluna karşıcı;
Sevineceksin.
Ağları silkeledikçe
Deniz gelecek eline pul pul.
Ruhları sustuğu vakit martıların,
Kayalıklardaki mezarlarında,
Birden,
Bir kıyamet kopacak ufuklarda.
Deniz kızları mi dersin, kuşlar mi dersin;
Bayramlar seyranlar mi dersin, senlikler cümbüşler mi?
Gelin alayları, teller, duvaklar, donanmalar mi?
Heeey!
Ne duruyorsun be, at kendini denize;
Geride bekleyenin varmış, aldırma;
Görmüyor musun, her yanda hürriyet;
Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol;
Git gidebildiğin yere.
Bedava yasıyoruz, bedava;
Hava bedava, bulut bedava;
Dere tepe bedava;
Yağmur çamur bedava;
Otomobillerin dişi,
Sınamaların kapısı,
Camekanlar bedava;
Peynir ekmek değil ama
Acı su bedava;
Kelle fiyatına hürriyet,
Esirlik bedava;
Bedava yasıyoruz, bedava
Maalesef doğru bir tespit.. Anlatamıyorum Orhan Veli şiirine çok zıt bir şiirdir ve en çok bilinenlerdendir.. Şüphesiz en çok bilineni 'İstanbul'u Dinliyorum' da garip akımının kurallarına uymamaktadır.. Fakat Orhan Veli toplumdan hiç bir zaman ayrılmayan; toplumun içinde olan kişiliği ve şiiri ile her zaman halkı yansıtmıştır..
Ne londra konferansı
ne atom bombası
bir elinde cımbız
bir elinde ayna
umurunda mı ki bu dünya? !
Kur'an bize Allah'ın gönderdiği kitapsa ve bu kitapta iyi birer insan olmamız öğütleniyorsa ve biz buna inanıyorsak; niye art niyetli yazıyoruz? ? Bu büyük bir tezat! ..
Kur'an'ı okumakta değil; onu özümsemekte bence bütün mesele! ...
Hindistan'ın Gandi...
Latin Amerika'nın Che..
meksika'nın Marcos..
a.b.d'nin Lincoln..
Komünist Rusya'nın Lenin..
Kızılderililerin Geronimo (tabii koskoca kızılderililerin bir çok özgürlük savaşçısı vardır)
Bunlarve şu an aklıma gelmeyen elbette önemli; saygı duyulacak kişiler.. Ve hepimiz en az bunların birini seviyoruzdur elbet.. FAKAT HANGİSİ TÜM DÜNYAYI ETKİLEMİŞ; SAyISIZ DÜŞMANI SAVUŞTURMUŞTUR? ? ?
Nazım Hikmet memleket
Memleket Nazım Hikmet
Kafiye için yazmadık
Hasret sana memleket
Bence bir insanı ölümsüz yapan yaptıklarıdır.. Mesela Atatürk evet öldü ama yaptıkları onu ölümsüz kılmadı mı? ? .. maddi olarak ölüm gelir; ama maneviytları hep yaşar böyle insanların.. Evet Nazım öldü; etleri çürüdü evet ama o yaşadıklarıyla; yaptıklarıyla, yazdıklarıyla maneviyatta hep aramızda olacağını kanıtladı..
Nazım Hikmet bence herşeyiyle ayrılmaz bir bütündür.. Düşünceleriyle, yaptığı iyi-kötü şeylerle; şiirleri, yazıları, piyesleriyle.. Bundan dolayı benim şahsi fikrim Nazım'ın düşüncelerinden de yaptıklarından da konuşulması... Tabii şiirleri de eksik olmamalı ki; zaten şiirleri de yazılmaya başlandı tekrar
(
Sevgili peygamberimiz Kur'an'ı kendine uyduranlar cehennemliktir demiş (kelimesi kelimesine tutmayabilir ama anlam budur) yani Kur'an'ı yorumlarken kendini Kur'an'a göre değil de Kur'an'ı kendine göre yorumlamak; yorumun sınırı aşıp bambaşka anlamlar çıkarması; ve yok o çıkarılmış; şu eklenmiş demek günahtır...
Demokrside bir sorun yok da bizim uyguladığımız demokrasi bir sorun var: 20 milyon seçmenin oy kullanaya gitmediği bir seçimde gidenlerin de %30 oyunu alan bir partinin mecliste %60lık gibi bir yeri teşkil etmesi demokrasinin değil bizim suçumuzdur...
Ne güzeldir bir insanın 61 yıllık yaşamının hiç de azımsanmayacak bölümünün hapiste özgür olduğu zaman d ('!) polis takibinde geçmesine rağmen şunu diyebilmesi:
1-Nazım Hikmet her zaman bir komünistti ve onun en büyük özeliği 'hiç bir zaman davasından vazgeçmemiş olması'dır! .. Fakat Nazım Hikmet'in komünizmi gerçekten de ayrı bir başlık altında toplanması gerekir diye düşünüyorum.. Sonuçta komünizm diyip bitmiyor.. (troçkist, leninist, otoriter komünizm, milli komünizm v.s v.s) biz bunu Nazım komünizmi desek daha doğru bence... Çünkü Nazım Hikmet'te ayrıca bir memleket olgusu var ki bu YÜREKLİS arkadaşın bize ilettiği yazıda da görülüyor... Nazım zaten 20 yaşına kadar 'aşırı milliyetçi' idi ve hiç bir zaman onun içinde tamamen silinemedi bu... Ama mesela Nazım'ın Türk sevgisi veya Nazım'ın Türk değeri şöyledir: Anadolu çok önemlidir Nazım için... Yani öyle yok Özbek Türktür; Kazak Türktür.. çok ilgilendirmez Nazımı.. Onun için Türkiye; Azerbaycan, Varna... (azerbaycan ve varna Nazım'ın hasretliklerini bir nebze olsun azaltmak için gittiği yerlerdi; oralara sık sık gider Türkçe konuşurdu)
TKP diyince aklıma geldi... Nazım Hikmet TKP'yle sayısız kere fikir ayrılığına düşmüş; milliyetçilikle suçlanmış, muhalefet kanadına geçmiş ve hatta ihraç noktasına gelmiştir..
Yani Nazım Hikmet biraz daha aydındı; entelektüeldi Türkiye'deki diğer komünistlerden...
Ömer Deniz Nazım Hikmet hayranı bir Türk genciydi.. Ömer Deniz'in fakirliği, ezilmişliği onu ister istemez Nazım okuru yapmıştı.. Çünkü Nazım onların sesiydi.. Ömer Deniz'in askeri okulda olması da askerlik aşkından değil bir nevi zorunluluktandır.. Nese Ömer Deniz bir gün izninde Istanbul'a gitmiş (askeri okul Ankaradaydı) ve Nazım'ı görmüş sokakta hemen yanına gitmiş; konuşmuş falan Nazım bakmış üstünde askeri üniforma (Nazım sonradan sorulduğunda ben öğrenci, kara, deniz üniforması ayıramam demiş; çocuğu öğrenci değil asker hatta kendisine karşı kullanılan biri sanmıştı) .. Ömer Deniz Nazım'a siyasi bir soru sorunca Nazım direk şüphelenir ve 'ihtiyacın olan herşey cumhuriyetin 6 prensibinde vardır' deyip çocuğu sepetler... Ardından hemen polisi ve arar ve aynen şöyle der: 'Ayıp bu sizin yaptığınız! .. Ben burda ailemi geçindirmeye çalışıorum; şimdi de askerleri mi salıyorsunuz üzerime? ' Tabii komiser şaşırır çünkü ortada hiç bir şey yoktur...
Ömer Deniz bir zaman daha İstanbul'a gelir; yalnız bu kez bir günlüğüne firar etmiştir (sevgilisiyle problemi olduğundan) ve Istanbul'a gitmişken Nazım'ı görmek gelir aklına ve evine gider bu sefer... Evine gittiğinde Nazım yoktur evde.. Annesi içeri alır; sonra Nazım gelir ve Ömer Denizi görünce sinir küpüne döner; çocuğa çok kötü davranır ve biraz konuştuktan sepetler (halbuki Nazım'ın en iyi becerdiği şeylerden biri de çocuklar ve gençlerle iyi anlaşabilmekti) Hatta bu hareketinden dolayı şaşıran karısına: 'Sen onu kim zannediyorsun, yine bir iş açtılar başımıza' der..
ZATEN HARP OKULU DAVASI BU OLAYLARDAN 6 AY SONRA OLMUŞTUR NEDENİ DE 'TURANCI VE KIZILELMACI ÇOCUKLARIN' 'NAZIM, GOETHE, DOSTOYEVSKİ, FELSEFE OKUAN ÇOCUKLARI' ŞİKAYET ETMESİDİR....
**ÖMER DENİZİN NAZIMLA GÖRÜŞTÜĞÜNÜN ANLAŞILMASI BAZILARININ EKMEĞİNE YAĞ SÜRMÜŞTÜR YANİ NAZIMLA ÖMER DENİZ GÖRÜŞMESİ ANA SEBEP DEĞİLDİR..**
Uzun lafın kısası Nazım'ın Ömer Deniz'i şikayet etmesi ne onun komünizmine ne de devrimciliğine aykırıdır.. Tamamen bir yanlış anlama sonucudur.....
HARP OKULU İLE İLGİLİ YAZDIKLARIM: 1938 HARP OKULU OLAI VE NAZIM HİKMET yazan: A. KADİR*
*A.KADİR: abdülkadir meriçboyu.. bu olayda tutuklanan askeri okul öğrencilerinden biridir.. Hatta Ömer Deniz'in sağ kolu olmakla suçlanmıştı! ...
Sait Faik öyle bir insan ki çıkar İstanbul'un sokaklarına; Beyoğluna dolaşır; her türden insanlarla tanışır, sohbet eder.. büyük olayları basit insanların yaptığını gösterdi.. Öyküleri insanı anlattı... Herşeyiyle insanı..
Sait Faik'in bir eserini örnek vermek istiyorum; sait faik anlaşılsın biraz daha diye; en bilinen şiiri:
ŞİMDİ SEVİŞME VAKTİ
Çıplak heykeller yapmalıyım
Çırılçıplak heykeller
Nefis rüyalarınız için.
Ey önünden geçen ak sakallı kasketli
Yırtık mintanından adaleleri gözüken
Dilenci.
Sana önce
Şiirlerin tadını
Aşkların tadını
Kitaplardan tattırmalıyım
Resimlerden duyurmalıyım. Resimlerden.
Şu oğlan çocuğuna bak.
Fırça sallıyor
Kokmuş manifaturacının ayağına
Dörtyüzbin tekliğinden
On kuruş verecek.
Seni satmam çocuğum
Dörtyüzbin tekliğe.
Ne güzel kaşların var
Ne güzel bileklerin
Hele ne ellerin var, ne ellerin.
Söylemeliyim.
Yok
Yok... meydanlarda bağırmalıyım
Bu küçük
Güllerin buram buram tüttüğü
Anadolu şehri kahvesinde
Kiraz mevsiminin
Sevişme vakti olduğunu.
Resimler seyrettirmeli, şiirler okutturmalıyım.
Baygınlık getiren şiirler.
Kiraz mevsimi, kiraz
Küfelerle dolu pazar.
Zambaklar geçiriyor bir kadın
Bir kadın bir bakraç yoğurt götürüyor.
Sallıyor boyacı çocuğu fırçasını.
Belediye kahvesinde hâlâ o eski, o yalancı
O biçimsiz Bizans şarkısı.
Sana nasıl bulsam, nasıl bilsem
Nasıl etsem nasıl yapsam da
Meydanlarda bağırsam?
Sokak başlarında sazımı çalsam
Anlatsam şu kiraz mevsiminin
Para kazanmak mevsimi değil
Sevişme vakti olduğunu.
Bir kere duyursam hele güzelliğini, tadını
Sonra oturup hüngür hüngür ağlasam
Boş geçirdiğim, bağırmadığım sustuğum günlere.
Mezarımda bu güzel, uzun kaşlı boyacı çocuğun
Oğlu bir şiir okusa
Karacaoğlan'dan
Orhan Veli'den
Yunus'tan, Yunus'tan...
23 Kasım 1906'da Adapazarı'nda dünyaya geldi. İstanbul Erkek Lisesi'nin sonuncu sınıfında iken Bursa Lisesi'ne geçti, buradan mezun oldu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde bir süre eğitim gördü. Ekonomi öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Kısa süre kaldı ve Fransa’ya geçti.3 yıl Fransa'da yaşadı. Yurda dönüşte ticaretle uğraştı. Bir süre Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi'nde Türkçe grup dersleri öğretmenliği yaptı. Hikayeleriyle tanındı. Yaşamını Şişli'de Bulgar Çarşısı'ndaki apartman ve Burgaz Ada'daki köşklerinde annesi ile geçirdi. Evlenmedi. Ölümünden sonra Burgaz Ada'daki evi müze haline getirildi.11 Mayıs 1954'te sirozdan öldü. Annesi, ölümünden sonra 'Sait Faik Hikaye Ödülü' oluşturdu. Olayı temel alan geleneksel öykü kalıplarını yıkarak Türk öykücülüğünde yeni yollar açtı. Şiirsel bir anlatım, gerçeği çeşitli durumlarıyla görünür kılan bir gözlem ve izlenim gücüyle kendisinden sonraki öykücülere önderlik etti. Çağdaş edebiyata katkılarından dolayı Amerika'daki Uluslararası Mark Twain Derneği'nin onur üyeliğine seçildi.
Bugün (kim olursa olsun) memleketimize göz dikse savaşmayacak mıyız? Bir İstiklal savaşı daha söz konusu olsa koşa koşa gitmez miyiz cepheye? Düşman ki olursa olsun... Tabii gideriz; bu savaşa her Türk çocuğu evet diyecektir! ... Fakat ulusal bağımsızlığımız veya memleketsel çıkarlarımız söz konusu olmadıkça her savaşa HAYIR da demeli her Türk çocuğu.. Atatürk'ü okumalı....
nazım hikmet
19.04.2003 - 19:38BİR HAZİN HÜRRİYET
Satarsın gözlerinin dikkatini, ellerinin nurunu,
bir lokma bile tatmadan yoğurursun
bütün nimetlerin hamurunu.
Büyük hürriyetinle çalışırsın el kapısında,
ananı ağlatanı Karun etmek hürriyetiyle hürsün!
Sen doğar doğmaz dikilirler tepene,
işler ömrün boyunca durup dinlenmeden yalan değirmenleri,
büyük hürriyetinle parmağın şakağında düşünürsün
vicdan hürriyetiyle hürsün!
Başın ensenden kesik gibi düşük,
kolların iki yanında upuzun,
büyük hürriyetinle dolaşıp durursun,
işsiz kalmak hürriyetiyle hürsün!
En yakın insanınmış gibi verirsin memleketini,
günün birinde, mesela, Amerika'ya ciro ederler onu
seni de büyük hürriyetinle beraber,
hava üssü olmak hürriyetiyle hürsün!
Yapışır yakana kopası elleri Valstrit'in,
günün birinde, diyelim ki, Kore'ye gönderilebilirsin,
büyük hürriyetinle bir çukura doldurulabilirsin,
meçhul asker olmak hürriyetiyle hürsün!
Bir alet, bir sayı, bir vesile gibi değil
insan gibi yaşamalıyız dersin,
büyük hürriyetinle basarlar kelepçeyi,
yakalanmak, hapse girmek, hatta asılmak hürriyetinle hürsün
Ne demir, ne tahta, ne tül perde var hayatında,
hürriyeti seçmene lüzum yok; hürsün.
Bu hürriyet hazin şey yıldızların altında.
nazım hikmet
19.04.2003 - 19:3523 SENTLİK ASKER
23 Sentlik asker
Mister Dalles,
sizden saklamak olmaz,
hayat pahalı biraz bizim memlekette.
Mesela iki yüz gram et alabilirsiniz,
koyun eti,
Ankara'da 23 sente,
yahut iki kilo kuru soğan,
yahut bir kilodan biraz fazla mercimek,
elli santim kefen bezi yahut,
yahut da bir aylığına
yirmi yaşlarında bir tane insan.
erkek,
ağzı burnu, eli ayağı yerinde,
üniforması, otomatiği üzerinde,
yani öldürmeğe, öldürülmeğe hazır,
belki tavşan gibi korkak,
belki toprak gibi akıllı
belki gençlik gibi cesur,
belki su gibi kurnaz
(her kaba uymak meselesi) ,
belki ömründe ilk defa denizi görecek,
belki ava meraklı, belki sevdalıdır.
Yahut da aynı hesapla Mister Dalles
(tanesi 23 sentten yani)
satarlar size bu askerlerin otuz beşini birden
İstanbul'da bir tek odanın aylık kirasına,
seksen beş onda altısını yahut
bir çift iskarpin parasına.
Yalnız bir mesele var Mister Dalles,
herhalde bunu sizden gizlediler:
Size tanesini 23 sente sattıkları asker
mevcuttu üniformanızı giymeden önce de,
mevcuttu otomatiksiz filan,
mevcuttu sadece insan olarak
mevcuttu, tuhafınıza gidecek,
mevcuttu hem de çoktan mı çoktan,
daha sizin devletinizin adı bile konmadan.
Mevcuttu, işiyle gücüyle uğraşıyordu,
mesela, Mister Dalles,
yeller eserken yerinde sizin New-York'un,
kurşun kubbeler kurdu o
gökkubbe gibi yüksek,
haşmetli, derin.
Elinde Bursa bahçeleri gibi nakışlandı ipek.
Halı dokur gibi yonttu mermeri,
ve nehirlerin bir kıyısından öbür kıyısına
ebemkuşağı gibi attı kırk gözlü köprüleri.
Dahası var Mister Dalles,
sizin dilde anlamı pek de belli değilken henüz,
zulüm gibi,
hürriyet gibi,
kardeşlik gibi sözlerin,
dövüştü zulme karşı o,
ve istiklal ve hürriyet uğruna
ve milletleri kardeş sofrasına davet ederek,
ve yarin yanağından gayrı her yerde,
her şeyde,
hep beraber,
diyebilmek için,
yürüdü peşince Bedreddin'in
O, tornacı Hasan, köylü Mehmet, öğretmen Ali'dir.
kaya gibi yumruğunun son ustalığı:
922 yılı 9 eylülüdür.
Dedim ya Mister Dalles, ,
Herhalde bütün bunları sizden gizlediler.
ucuzdur vardır illeti.
Hani şaşmayın,
yarın çok pahalıya mal olursa size,
bu 23 sentlik asker,
yani benim fakir, cesur, çalışkan, milletim,
her millet gibi BÜYÜK TÜRK MİLLETİ.
(1953)
İŞTE NAZIM İŞTE BÜYÜK TÜRK MİLLETİ İŞTE 23 SENTLİK ASKER
allah (c.c)
19.04.2003 - 13:06Korkma ondan bundan
Ne ölümden ne hayattan
Bu dünyada gördüklerinin
Hepsi BİR, hepsi HAKK'tan
Pentagram/Bir
necip fazıl kısakürek
19.04.2003 - 12:59Allah'ın (o.y) Sevgilisi
Düşünüyorum: O'ndan evvel zaman var mıydı?
Hakikatler, boşluğa bakan aynalar mıydı?
**************************************************
Skarya Türküsü
....
Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya! ..
bunlar güzel dizeler....
nazım hikmet
19.04.2003 - 12:49Hava kurşun gibi ağır! !
Bağır
. bağır
. bağır
. bağırıyorum!
Koşun
kurşun
. eritmeğe
çağırıyorum...
O diyor ki bana:
— Sen kendi sesinle kül olursun ey!
Kerem
. gibi
. yana
. yana...
«Deeeert
çok,
hemdert
yok»
Yüreklerin
kulakları
sağır...
Hava kurşun gibi ağır...
Ben diyorum ki ona:
— Kül olayım
Kerem
. gibi
. yana
.yana.
Ben yan
-masam
sen yan
-masan
biz yan
-masak,
nasıl
. çıkar
karanlıklar
aydın
-lığa..
Hava toprak gibi gebe.
Hava kurşun gibi ağır.
Bağır
. bağır
.bağır
bağırıyorum! .
Koşun
. kurşun
. eritmeğe
. çağırıyorum.....
grup yorum
18.04.2003 - 18:15Bu kente yalnızlık çöktüğü zaman
Uykusunda bir kuş ölür ecelsiz
Alıp da başını gitmek istersin
Karanlık sokaklar KÖR, SAĞIR, DİLSİZ! !
orhan veli
17.04.2003 - 22:01Orhan Veli.. Büyük şair.. Lakin büyüklük görecelidir de şairlik pek de göreceli değildir gibi geliyor bana.. Neyse küfre batmadıkça herkesin düşüncesine saygılıyız...
Lakin şu unutulmamalı her şair (şair olarak kabul etmeyen için karalayan diyebiliriz) çok güzel de şiir yazabilir ve bu güzel şiirlerinin arasında kötü olanlar da olabilir.. Velakin güzellki de kötülük de görecelidir..
Mesela aşağıda yazdığım 'BEDAVA' bence çok güzel bir şiir olmakla beraber Orhan Veli'nin bi şeye benzetemediğim ya da daha az hoşuma giden bir şiiri de olmuştur elbet...
********************************************************
Bu şiir de zannederim çok güzel bir şiirdir:
Hürriyete Doğru
Gün dogmadan,
Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola.
Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında,
İçinde bir iş görmenin saadeti,
Gideceksin;
Gideceksin iri pınarların çalkantısında.
Balıklar çıkacak yoluna karşıcı;
Sevineceksin.
Ağları silkeledikçe
Deniz gelecek eline pul pul.
Ruhları sustuğu vakit martıların,
Kayalıklardaki mezarlarında,
Birden,
Bir kıyamet kopacak ufuklarda.
Deniz kızları mi dersin, kuşlar mi dersin;
Bayramlar seyranlar mi dersin, senlikler cümbüşler mi?
Gelin alayları, teller, duvaklar, donanmalar mi?
Heeey!
Ne duruyorsun be, at kendini denize;
Geride bekleyenin varmış, aldırma;
Görmüyor musun, her yanda hürriyet;
Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol;
Git gidebildiğin yere.
orhan veli
14.04.2003 - 22:11Bedava yasıyoruz, bedava;
Hava bedava, bulut bedava;
Dere tepe bedava;
Yağmur çamur bedava;
Otomobillerin dişi,
Sınamaların kapısı,
Camekanlar bedava;
Peynir ekmek değil ama
Acı su bedava;
Kelle fiyatına hürriyet,
Esirlik bedava;
Bedava yasıyoruz, bedava
orhan veli
14.04.2003 - 20:45Maalesef doğru bir tespit.. Anlatamıyorum Orhan Veli şiirine çok zıt bir şiirdir ve en çok bilinenlerdendir.. Şüphesiz en çok bilineni 'İstanbul'u Dinliyorum' da garip akımının kurallarına uymamaktadır.. Fakat Orhan Veli toplumdan hiç bir zaman ayrılmayan; toplumun içinde olan kişiliği ve şiiri ile her zaman halkı yansıtmıştır..
Ne londra konferansı
ne atom bombası
bir elinde cımbız
bir elinde ayna
umurunda mı ki bu dünya? !
kuran-ı kerim
14.04.2003 - 19:52Kur'an bize Allah'ın gönderdiği kitapsa ve bu kitapta iyi birer insan olmamız öğütleniyorsa ve biz buna inanıyorsak; niye art niyetli yazıyoruz? ? Bu büyük bir tezat! ..
Kur'an'ı okumakta değil; onu özümsemekte bence bütün mesele! ...
mustafa kemal atatürk
12.04.2003 - 13:07Bütün milletlerin bir kahramanı vardır elbet...
Hindistan'ın Gandi...
Latin Amerika'nın Che..
meksika'nın Marcos..
a.b.d'nin Lincoln..
Komünist Rusya'nın Lenin..
Kızılderililerin Geronimo (tabii koskoca kızılderililerin bir çok özgürlük savaşçısı vardır)
Bunlarve şu an aklıma gelmeyen elbette önemli; saygı duyulacak kişiler.. Ve hepimiz en az bunların birini seviyoruzdur elbet.. FAKAT HANGİSİ TÜM DÜNYAYI ETKİLEMİŞ; SAyISIZ DÜŞMANI SAVUŞTURMUŞTUR? ? ?
dostluk
12.04.2003 - 12:34Dostluk durduk yere bir insanın size sarılıp 'iyi ki varsın'demesidir..
nazım hikmet
12.04.2003 - 12:18Nazım Hikmet memleket
Memleket Nazım Hikmet
Kafiye için yazmadık
Hasret sana memleket
Bence bir insanı ölümsüz yapan yaptıklarıdır.. Mesela Atatürk evet öldü ama yaptıkları onu ölümsüz kılmadı mı? ? .. maddi olarak ölüm gelir; ama maneviytları hep yaşar böyle insanların.. Evet Nazım öldü; etleri çürüdü evet ama o yaşadıklarıyla; yaptıklarıyla, yazdıklarıyla maneviyatta hep aramızda olacağını kanıtladı..
Nazım Hikmet bence herşeyiyle ayrılmaz bir bütündür.. Düşünceleriyle, yaptığı iyi-kötü şeylerle; şiirleri, yazıları, piyesleriyle.. Bundan dolayı benim şahsi fikrim Nazım'ın düşüncelerinden de yaptıklarından da konuşulması... Tabii şiirleri de eksik olmamalı ki; zaten şiirleri de yazılmaya başlandı tekrar
(
kuran-ı kerim
10.04.2003 - 14:05Sevgili peygamberimiz Kur'an'ı kendine uyduranlar cehennemliktir demiş (kelimesi kelimesine tutmayabilir ama anlam budur) yani Kur'an'ı yorumlarken kendini Kur'an'a göre değil de Kur'an'ı kendine göre yorumlamak; yorumun sınırı aşıp bambaşka anlamlar çıkarması; ve yok o çıkarılmış; şu eklenmiş demek günahtır...
demokrasi
10.04.2003 - 13:53Demokrside bir sorun yok da bizim uyguladığımız demokrasi bir sorun var: 20 milyon seçmenin oy kullanaya gitmediği bir seçimde gidenlerin de %30 oyunu alan bir partinin mecliste %60lık gibi bir yeri teşkil etmesi demokrasinin değil bizim suçumuzdur...
nazım hikmet
10.04.2003 - 12:34Ne güzeldir bir insanın 61 yıllık yaşamının hiç de azımsanmayacak bölümünün hapiste özgür olduğu zaman d ('!) polis takibinde geçmesine rağmen şunu diyebilmesi:
'Fevkalade memnunum dünyaya geldiğime'
nazım hikmet
08.04.2003 - 22:25Birkaç yanlışı düzeltmek isterim:
1-Nazım Hikmet her zaman bir komünistti ve onun en büyük özeliği 'hiç bir zaman davasından vazgeçmemiş olması'dır! .. Fakat Nazım Hikmet'in komünizmi gerçekten de ayrı bir başlık altında toplanması gerekir diye düşünüyorum.. Sonuçta komünizm diyip bitmiyor.. (troçkist, leninist, otoriter komünizm, milli komünizm v.s v.s) biz bunu Nazım komünizmi desek daha doğru bence... Çünkü Nazım Hikmet'te ayrıca bir memleket olgusu var ki bu YÜREKLİS arkadaşın bize ilettiği yazıda da görülüyor... Nazım zaten 20 yaşına kadar 'aşırı milliyetçi' idi ve hiç bir zaman onun içinde tamamen silinemedi bu... Ama mesela Nazım'ın Türk sevgisi veya Nazım'ın Türk değeri şöyledir: Anadolu çok önemlidir Nazım için... Yani öyle yok Özbek Türktür; Kazak Türktür.. çok ilgilendirmez Nazımı.. Onun için Türkiye; Azerbaycan, Varna... (azerbaycan ve varna Nazım'ın hasretliklerini bir nebze olsun azaltmak için gittiği yerlerdi; oralara sık sık gider Türkçe konuşurdu)
TKP diyince aklıma geldi... Nazım Hikmet TKP'yle sayısız kere fikir ayrılığına düşmüş; milliyetçilikle suçlanmış, muhalefet kanadına geçmiş ve hatta ihraç noktasına gelmiştir..
Yani Nazım Hikmet biraz daha aydındı; entelektüeldi Türkiye'deki diğer komünistlerden...
Ömer Deniz Nazım Hikmet hayranı bir Türk genciydi.. Ömer Deniz'in fakirliği, ezilmişliği onu ister istemez Nazım okuru yapmıştı.. Çünkü Nazım onların sesiydi.. Ömer Deniz'in askeri okulda olması da askerlik aşkından değil bir nevi zorunluluktandır.. Nese Ömer Deniz bir gün izninde Istanbul'a gitmiş (askeri okul Ankaradaydı) ve Nazım'ı görmüş sokakta hemen yanına gitmiş; konuşmuş falan Nazım bakmış üstünde askeri üniforma (Nazım sonradan sorulduğunda ben öğrenci, kara, deniz üniforması ayıramam demiş; çocuğu öğrenci değil asker hatta kendisine karşı kullanılan biri sanmıştı) .. Ömer Deniz Nazım'a siyasi bir soru sorunca Nazım direk şüphelenir ve 'ihtiyacın olan herşey cumhuriyetin 6 prensibinde vardır' deyip çocuğu sepetler... Ardından hemen polisi ve arar ve aynen şöyle der: 'Ayıp bu sizin yaptığınız! .. Ben burda ailemi geçindirmeye çalışıorum; şimdi de askerleri mi salıyorsunuz üzerime? ' Tabii komiser şaşırır çünkü ortada hiç bir şey yoktur...
Ömer Deniz bir zaman daha İstanbul'a gelir; yalnız bu kez bir günlüğüne firar etmiştir (sevgilisiyle problemi olduğundan) ve Istanbul'a gitmişken Nazım'ı görmek gelir aklına ve evine gider bu sefer... Evine gittiğinde Nazım yoktur evde.. Annesi içeri alır; sonra Nazım gelir ve Ömer Denizi görünce sinir küpüne döner; çocuğa çok kötü davranır ve biraz konuştuktan sepetler (halbuki Nazım'ın en iyi becerdiği şeylerden biri de çocuklar ve gençlerle iyi anlaşabilmekti) Hatta bu hareketinden dolayı şaşıran karısına: 'Sen onu kim zannediyorsun, yine bir iş açtılar başımıza' der..
ZATEN HARP OKULU DAVASI BU OLAYLARDAN 6 AY SONRA OLMUŞTUR NEDENİ DE 'TURANCI VE KIZILELMACI ÇOCUKLARIN' 'NAZIM, GOETHE, DOSTOYEVSKİ, FELSEFE OKUAN ÇOCUKLARI' ŞİKAYET ETMESİDİR....
**ÖMER DENİZİN NAZIMLA GÖRÜŞTÜĞÜNÜN ANLAŞILMASI BAZILARININ EKMEĞİNE YAĞ SÜRMÜŞTÜR YANİ NAZIMLA ÖMER DENİZ GÖRÜŞMESİ ANA SEBEP DEĞİLDİR..**
Uzun lafın kısası Nazım'ın Ömer Deniz'i şikayet etmesi ne onun komünizmine ne de devrimciliğine aykırıdır.. Tamamen bir yanlış anlama sonucudur.....
HARP OKULU İLE İLGİLİ YAZDIKLARIM: 1938 HARP OKULU OLAI VE NAZIM HİKMET yazan: A. KADİR*
*A.KADİR: abdülkadir meriçboyu.. bu olayda tutuklanan askeri okul öğrencilerinden biridir.. Hatta Ömer Deniz'in sağ kolu olmakla suçlanmıştı! ...
şeyh bedrettin
08.04.2003 - 19:59ben de 'simavne kadısı oğlu şeyh bedrettin destanı'nı öneriyorum yazarı: Nazım Hikmet...
sait faik abasıyanık
06.04.2003 - 19:53Sait Faik öyle bir insan ki çıkar İstanbul'un sokaklarına; Beyoğluna dolaşır; her türden insanlarla tanışır, sohbet eder.. büyük olayları basit insanların yaptığını gösterdi.. Öyküleri insanı anlattı... Herşeyiyle insanı..
sait faik abasıyanık
06.04.2003 - 19:51Sait Faik'in bir eserini örnek vermek istiyorum; sait faik anlaşılsın biraz daha diye; en bilinen şiiri:
ŞİMDİ SEVİŞME VAKTİ
Çıplak heykeller yapmalıyım
Çırılçıplak heykeller
Nefis rüyalarınız için.
Ey önünden geçen ak sakallı kasketli
Yırtık mintanından adaleleri gözüken
Dilenci.
Sana önce
Şiirlerin tadını
Aşkların tadını
Kitaplardan tattırmalıyım
Resimlerden duyurmalıyım. Resimlerden.
Şu oğlan çocuğuna bak.
Fırça sallıyor
Kokmuş manifaturacının ayağına
Dörtyüzbin tekliğinden
On kuruş verecek.
Seni satmam çocuğum
Dörtyüzbin tekliğe.
Ne güzel kaşların var
Ne güzel bileklerin
Hele ne ellerin var, ne ellerin.
Söylemeliyim.
Yok
Yok... meydanlarda bağırmalıyım
Bu küçük
Güllerin buram buram tüttüğü
Anadolu şehri kahvesinde
Kiraz mevsiminin
Sevişme vakti olduğunu.
Resimler seyrettirmeli, şiirler okutturmalıyım.
Baygınlık getiren şiirler.
Kiraz mevsimi, kiraz
Küfelerle dolu pazar.
Zambaklar geçiriyor bir kadın
Bir kadın bir bakraç yoğurt götürüyor.
Sallıyor boyacı çocuğu fırçasını.
Belediye kahvesinde hâlâ o eski, o yalancı
O biçimsiz Bizans şarkısı.
Sana nasıl bulsam, nasıl bilsem
Nasıl etsem nasıl yapsam da
Meydanlarda bağırsam?
Sokak başlarında sazımı çalsam
Anlatsam şu kiraz mevsiminin
Para kazanmak mevsimi değil
Sevişme vakti olduğunu.
Bir kere duyursam hele güzelliğini, tadını
Sonra oturup hüngür hüngür ağlasam
Boş geçirdiğim, bağırmadığım sustuğum günlere.
Mezarımda bu güzel, uzun kaşlı boyacı çocuğun
Oğlu bir şiir okusa
Karacaoğlan'dan
Orhan Veli'den
Yunus'tan, Yunus'tan...
sait faik abasıyanık
06.04.2003 - 19:5023 Kasım 1906'da Adapazarı'nda dünyaya geldi. İstanbul Erkek Lisesi'nin sonuncu sınıfında iken Bursa Lisesi'ne geçti, buradan mezun oldu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde bir süre eğitim gördü. Ekonomi öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Kısa süre kaldı ve Fransa’ya geçti.3 yıl Fransa'da yaşadı. Yurda dönüşte ticaretle uğraştı. Bir süre Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi'nde Türkçe grup dersleri öğretmenliği yaptı. Hikayeleriyle tanındı. Yaşamını Şişli'de Bulgar Çarşısı'ndaki apartman ve Burgaz Ada'daki köşklerinde annesi ile geçirdi. Evlenmedi. Ölümünden sonra Burgaz Ada'daki evi müze haline getirildi.11 Mayıs 1954'te sirozdan öldü. Annesi, ölümünden sonra 'Sait Faik Hikaye Ödülü' oluşturdu. Olayı temel alan geleneksel öykü kalıplarını yıkarak Türk öykücülüğünde yeni yollar açtı. Şiirsel bir anlatım, gerçeği çeşitli durumlarıyla görünür kılan bir gözlem ve izlenim gücüyle kendisinden sonraki öykücülere önderlik etti. Çağdaş edebiyata katkılarından dolayı Amerika'daki Uluslararası Mark Twain Derneği'nin onur üyeliğine seçildi.
nazım hikmet
04.04.2003 - 20:23Ben, bir insan,
ben, Türk şairi komünist Nâzım Hikmet ben,
tepeden tırnağa iman,
tepeden tırnağa kavga,
hasret ve ümitten ibaret Nazım Hikmet
savaş
30.03.2003 - 01:52Bugün (kim olursa olsun) memleketimize göz dikse savaşmayacak mıyız? Bir İstiklal savaşı daha söz konusu olsa koşa koşa gitmez miyiz cepheye? Düşman ki olursa olsun... Tabii gideriz; bu savaşa her Türk çocuğu evet diyecektir! ... Fakat ulusal bağımsızlığımız veya memleketsel çıkarlarımız söz konusu olmadıkça her savaşa HAYIR da demeli her Türk çocuğu.. Atatürk'ü okumalı....
mustafa kemal atatürk
28.03.2003 - 19:41Ulusal bağımsızlık tehlikede olmadıkça; savaşlar birer cinayettir! ...
M.Kemal Atatürk
Toplam 430 mesaj bulundu