Dilek Karagüzel Pıtırcık Adlı Antoloji.com Üy ...

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    13.12.2020 - 17:36

    Ne çok şey öğretir hayat.
    En çok da direnmeyi.

    Sonra kimseye çok da güvenmemeyi.
    Öyle her sıfatı herkese hemen vermemen gerektiğini.

    Kalabalığın güzelliğini,
    Yalnızlığın gücünü,
    Kendi gücünü keşfetmenin en büyük mutluluk olduğunu.
    Ama en çok da herkese “hiç kimse” olarak bakabilmeyi.

    Bazı mevsimlerde güneş var diye aldanmayıp, yanına bir şey almanın gerekliliğini.

    Yani ihtimalleri.
    Hayatta her şeyin mümkünlüğünü.

    Hikâyede Derviş’in dediği gibi:
    Bu da geçer yahu!
    Diyebilmeyi...!

    Nabi Resuloğlu

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    11.12.2020 - 00:49

    “Herkesin
    Bir umudu vardır,
    Bir savaşı,
    Bir kaybedişi,
    Bir acısı,
    Bir yalnızlığı,
    Bir hüznü…
    Çünkü herkesin bir gideni vardır…
    İçinden bir türlü uğurlayamadığı…”
    Turgut Uyar

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    09.12.2020 - 15:13

    Toplasam harfleri bir şiirde
    Ve yazsam tüm olasılıkları
    Sevgi sözcüklerinde
    Hepsi sen...
    Şimdi sendeyim
    Az önce sende, ve hep sende
    Ve kalbim sensiz sendelerde
    Sensiz kaybolan tüm şifalarımın
    Hepsi sen...
    Bakacaksan eğer
    Bir sisin ardından bakma bana
    Çiçekler arasından güzel görünür bulutlar
    Birikse de yağmurlar göğün çatısında
    Sırılsıklam olan bedenimdeki katrelerin
    Hepsi sen...
    Dersem çiçekleri
    Bir bahçıvan edasıyla
    Ellerinde bir bir
    Kokusu saklanan boynunda
    Bukle bukle sarılmış
    Gül yapraklarının
    Hepsi sen...
    Senin yokuşuna vurduğum doru atlarım
    Helal etmese hazin bu hal
    Ben gerdanına emsalsiz bir bahçe kurdum
    İşte burası benim yurdum
    Kalbimin anavatanı, sende açtığım yer
    Nerelisin diyorlar,
    Aşkım, umudum, memleketim
    Hepsi sen...
    Sızısı yüreğimin
    Kararsız yıldızlar gibi ışığın bazen
    Yanıp sönen deniz fenerleri gibi gözlerin
    Gözlerin ki kahveye meftunluğum
    Rotamı bulduğum
    Sana büyüyen yüreğimde küçüldü her şey
    Nihan oldu sevdan
    Bana kördüğüm olan
    Tüm muammaların içimde
    Hepsi sen...
    Kitabın sayfalarına dokundu kadın
    Zaman durdu sayfalarda
    Satır başlarında adını buldu sevdiğinin
    Kitap konuştu
    Hitap sustu bir an
    Sonsuza dek mutlu ve mesut
    Ve birleştirdi kapağını
    İşte böyle
    Adı vuslat olan tüm hikayeyelerin
    Hepsi sen...
    Benden ıslaksa bu yağmur
    Ve soğuksa zemheriden sensizliğim
    Yıldızların güven olmaz ışığına, sen güneşe dayan
    Kardelenler karlar üstünde gülümser
    Papatyalar baharda
    Sıcak soğuk fani, sen gülüşe inan
    İlanımdır, kalbimi mühürledim kalbinle
    Yırtılır ama açılmaz bu sine başkasına
    Şu hasret dolu yüreğimdeki,
    tüm seven yerlerimin
    Hepsi sen...

    Kemal Yazgan

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    08.12.2020 - 23:16

    Kaç yaşındasın? Dedi
    Yürek yaşımdayım dedim.
    Nasıl yani? Dedi
    Dedim ki;
    Yürek yaşım hep çocuk,
    bazen de haşarı bazen çılgın genç
    Bazen romantik ve çılgın bir aşık
    Haksızlıklara dur diyen isyankar
    bir asi bazen orta yaş

    Hiç bitmeyen koruma duygusuyla dolu Yürek yaşım bazen bir kelebek
    Narin, kırılgan ve hassas Yürek yaşım bazen uçsuz bucaksız bir papatya tarlası gibi Saf ve doğal

    Yürek yaşım ne olursa olsun içinde nefret olmayan sevgi dolu
    Yürek yaşım gülümseyen bir çocuk
    Yürek yaşım sadık bir dost
    Yürek yaşım bir anne
    Yürek yaşım hiç bitmeyen
    bir mavi Sonsuz, sınırsız ve masum
    Yani yürek yaşım uçsuz bucaksız
    Mavi masmavi sevgi

    Yürek yaşım
    kaç yaşında olursa olsun
    Benim yürek yaşım hep çocuk

    Sahi sizin yürek yaşınız kaç..??

    Alıntı

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    08.12.2020 - 12:25

    GÖZÜNDEN SÜRGÜN EDİLİŞİMİN YEDİNCİ YILI

    başka bir adamın gözündesin şimdi
    kokun boğaz da bir kayıp sandal
    şimdi o adam olamak şaşkınlığı bakışımda
    seni görememek
    başka bir gözün suretinden seyretmek sancısı
    bile bilirmisin intiharını gözümün

    karaya boyadım lodos rüzgarında gözümü
    kimse bende seni görsün istemedim
    başka bir adamın gözünden seyrettim seni
    bana yabancı
    sana yalancı
    bi adam dün kü sohbetin katili

    kahvenin boş masasında
    benim hikayemi okurken yakaladım
    yanına sokuldum
    kırk ikindi yağmurundan kaçarken
    başka bir dilde adın söylenmekte
    hicaz en çokta beni vuruyor
    adamın kiri sakalında sen salınırken

    ahh sürgün ediliş hikayem
    kimse okumuyor seni sanıyordum
    adını bilmediğim adamın
    gözünde seni buluncaya kadar

    sustum
    seni seyrettim
    dilimi bağladım urganın en kalınına
    haykırmamak için
    karaya boyadım
    gözümün elasını seni görmesin diye

    çay istedim
    heybemi masanın dibine koydum
    cigara yaktım
    bir damla yaşa engel olamadım

    başka bir adamın gözünden sen vardın
    intihar ederken gözüm
    sürgünümün yedinci yıl hatırası bu

    İstanbul ey İstanbul
    yedi tepene
    yedi dinine
    yedi diline
    bir ben mi sığmadım
    bir ben mi fazlayım...

    Murat TANRIYAKUL

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    07.12.2020 - 02:42

    Kapatsam kaplıları bu gece sessizce,
    İçeri girmese ne hayalin,
    Nede yokluğu,
    Kalsak hasretinle baş başa,
    Ağlasak gizli gizli,
    Kimse görmese,
    Sigaranın dumanında savursak,
    Hasretten yana ne varsa,
    Sonra bir ara açsak baksak kapıyı,
    Gelip giden var mı? diye,
    Bizi merak edip soran var mı? diye,
    Sonra yine kapatsak kapıyı pencereyi,
    Baksak senle dünden kalanlara,
    Biraz hatıralardan,
    Birazda kalan bir kaç resime
    Yaksak sigarayı peş peşe,
    Dumanında ayrılığı savursak,
    Birde türkü tutturduk mu seninle,
    Hele bir de bir kadeh rakı,
    Bir parçada beyaz peynir varsa,
    Bu gece kapatalım kapıyı pencereyi seninle ey hasret,
    Yakalım yıkalım ne varsa,
    İnadına sevelim,
    O bizi sevmese de.

    (Antolojiden Yüreğim Aciyor şairinden)

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    07.12.2020 - 02:41

    Kara Sevda
    Kendi mevsimini yaşar insan,
    Yağmuru'da, karıda, boranı'da kendinedir...
    Belki de en büyük yanılgım
    Küçük bir ihtimal seninle aynı mevsimi yaşamak...
    Bir anlam bütünlüğü arama bende
    Benim her şiirim; sonbaharda gönül dökümü...
    Yediveren gülleri gibi yaşamam için,
    Tekrar boynumun vurulması gerekiyordu..
    Başıma ellerin uzanırken dünyanın en lezzetli ölümünü tadacaktım..
    O ince,
    O kar beyaz parmakların,
    O kör bıçağın budadığı bir ağaç gibi yeniden yaşama tutunacaktım...
    Şimdi;
    Erezyona uğramış toprak gibiyim
    Kalbim, sokak fenerleri gibi yapayalnız
    Bir sihri,
    Bir büyüyü,
    Aşkı en çok sevilenler bozarmış...
    Yoksa kim dokunabilirdi bu kara sevdaya
    Kara sevda...
    Benim meclup,senin parantez içinde soru işareti halin ...
    Hiç bir fotoğrafta ikimiz yoktuk.
    Brn senin için sıradan ve eskiyen birisiydim.
    O yıl;
    Eski dil dersinden senin yüzünden kalmıştım.
    Seninle aynı sınıfta olmak için,
    Ve ben o derse hiç gelmedim....
    Ben hep medcezirdim...
    Sen hep dipsiz deniz...
    Benim uzaktan uzağa seyrettiğim,
    senin benden habersiz çekip gittigin yerlerdeydi bütün hatıram...
    Platonik bir hevesle karşına çıkıyordum kaldırımlarda...
    Ve sen;Beni hiç görmüyordun...
    Geceleri Haluk Levent dinliyordum"Bir yarim olsun isterdim,gözleri yeşil"...Benim şarkımdı,biz diye bir şey yoktu.
    Seni bulmak ve kaybetmek öylesine ince bir çizgiydi.Olmayınca olmuyordu...Ben olmazlara meyilliydim.
    Sonra :28 Şubat...
    Senin ikna odalarında gözlerinden yaşların döküldüğü günler...
    Ben sadace sana dua edebiliyordum.
    Senim bundan da haberin yoktu...
    Bende suçluyum...
    KEŞKE;Yanında durabilseydim...
    Bu şiir;
    Karmakarış oldu biliyorum,
    Bu benim savunmam...
    Belki senin hiç duymayacağın,bilmeyeceğin...
    Rabbimin huzurunda bu duruşma...
    İnsan kendini affetmeden tanrıdan nasıl bağışlanma isteyebilir ki
    Ben kendime düşmanım
    Fırat nehri gibi yıllarca aktığım yerleri bulamadım,
    Suyumu toprağına getiremedim..
    En çok posta güvercinlerine küstüm
    Sonu üç nokta ile biten mektuplara...
    Sonra sen geldin,bunun nasıl bir şey oldugunu anlatamam
    Belki de ranzamda ettigim duaların bir kabulüydün...
    Hiç olmaz zamanda gelmiştin..
    Uzakta durmalıydım senden uzakta...
    Bir gölge gibi, zararsız, cansız,edilgen bir şekilde..
    Yakıştıramadım yaşamının kıyısında durmayı,
    Hikayende edepsiz bir ünlem olarak kalmayı...
    İstedim ki kendi elinden tutasın
    Hikayeni kendin yazasın...
    Biliyorum işte,
    Senin nazarında birkaç iyi cümlelik yabancı çehreydim..
    Derdinin ortasında masum bir haz olarak kalacaktım..
    Aşk denilince adım aklına düşmeyecekti
    İçin titremeyecek,
    Yüzün kızarmayacak
    Kalbin hızlı hızlı atmayacaktı..
    Aşık denilince masum bir pişmanlık
    ve tuhaf bir acıma hissiyle adım düşecekti aklına...
    Birkaç soru ile kaybettiğin şeyin değerini anlayacaktın
    Bir anımı?
    Düş mü?
    Hayal mi?
    Sır mı olduğumu düşünecektin?
    Belki de yıllar sonra bir ayna karşında yüzünde izler
    Veya bulaşık yıkarken mutfağında yitik bir şiir gibi düşecektim dilinin ucuna
    Kimdi?
    Nerede yaşıyor?
    Beni hala seviyor mu? diye…
    Kendine iyi bak sevdiğim
    Ahhh benim cancagazım,
    Her mevsim sevileceksin...

    Ahmet Altınay

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    06.12.2020 - 12:25

    Azad

    Özdemir Aydın 2

    Kırdım kalbime vurduğum zincirleri,
    Azat ettim yüreğime hapsettiklerimi.
    Sildim, gözlerime kaydettiğim sülietleri.
    Sırf yazayım diye hep geceyi beklerim.
    Katran karası karanlıklar içimi vururken,
    Canım yandı bile diyemedim.
    Kazanayım diye çabalarken kaybettiklerimi,
    Her şiirimde yeniden keşfettim,
    yeniden yazdım
    Cebimde sakladığım dileklerimi.
    Kimse bilmez kimin ne halde olduğunu.
    Bir bilse
    ağuşlarken hasretini,
    Dudakları kıpırdamadan ne dualar ettiğini.
    Sevgisiyle doldurduğu yüreği,
    verince bir başkasının ellerine,
    Yaprağını dökmüş,
    yorgun bir çınar kalır
    geriye.
    Çünkü insan hep yüreğinde taşırmış
    düştüğü
    dipsiz
    uçurumları

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    06.12.2020 - 00:52

    Zordur imkansızı sevmek...
    Zordur kalbine tutulduğunla
    Elini tutanın bir olmaması...
    Zordur koşup koşup da
    Çıkmaz sokakta kalakalmak,
    Ve gücün yetmemesi daha ileriye...
    Onu, tanımadığın bir sürü insanla
    paylaşmak zorunda kalmak
    Ve ona ulaşmak isteyenlere
    Çekilin kenara o benim diyememek...
    Sevgini caddeler boyu haykıramamak
    Basit şeyleri bile yapamamak
    Mesela el ele yürüyememek
    Ya da gözlerinin içine en anlamlı ifadelerle bakamamak
    Karşılıklı oturamamak bir çay bahçesinde
    Sana ait olmayanı
    kalbinle sahiplenmek...
    Mutluluğunu isterken her şeyden çok.
    Sensiz mutlu olma ihtimalini kıskanmak
    Zordur pamuk yastıkların altlarında
    Dikenli hüzünler biriktirmek...
    Yürek bavulunun umutsuzlukla dolması zordur...
    Ve zordur aklından bir an bile çıkmayanla,
    Bir an bile göz göze gelememek...

    Rüzgar

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    06.12.2020 - 00:39

    bunca yıl bekleyişim boş değil
    bunca yıllık umudum anlamlı
    şimdi daha iyi anlıyorum
    tüm eksik yanlarımı...
    bu şehir şimdi yasak
    bu şehir imkansız tellerle örülü
    bu şehirde tüm sokaklar çıkmaz
    ama sen yine de
    bir kalem seç kendine ve
    bir kalp de sen koy şu duvarlara
    ben çıkmaz sokaklara yazdım bile adını
    dikkatle bak göreceksin
    okuyup geçsinler istiyorum
    evet...
    !!!herkes geçsin, ama sen geçme...!

    ...yokluğun sitem dolu bir derya
    bir damlasına bile yok tahammülüm!
    yüzme de bilmem ki,
    bak, yüreğimin sandalları hep kırık
    şimdi bir vapur gelse şuraya
    bekleyen bir sürü yolcu
    sanırsın tüm şirinlikler karşıda
    senin toprakların benim vatanım
    işte tüm güzellikse burada
    birlikte geçemezsek sevdalar şehrine
    biliyorum çok bencilce,
    herkes geçsin ama sen geçme...

    sokaklarda toprak kokusu
    bak çiğ tanelerini misafir etmiş
    yapraklarında çiçekler.
    ağaçlar, saklıyor serçe kuşlarını
    rüzgarın hışmından!
    bir şıpırtı,bir serinlik...
    hadi tut şu sırrın ucundan
    birlikte ıslanalım
    yüreğimin tutuklu yangını ol
    bu şehirde yangın olursa
    bu yağmur da söndürmez
    bunu bir sen bil,
    ellerim kor bir alevdir
    herkes bıraksın ama sen bırakma

    sensiz dallarımda eksik kuşlar
    yapraklarım sararmış ve suskun
    bu çiçek yalnız senin saksında açacak
    bilmelisin...
    beni al kendine ve toprağında büyüt
    şehrin en kuytu köşelerinde sakla beni
    çiçeklerim hep gülücük olacak değil ya...
    bazen çiğ taneleri akacak aralarından
    mahzun mahzun bakacaklar halime
    yüzüne gölge düşse kururum...
    kıyamam hüznümü de görmene
    herkes görsün ama sen görme...

    tek bir dileğim var gitme...!
    güneşimi götürme üstümden
    kuru bir ağaç olurum yokluğunda
    kanadı kırık bir kuş.
    gökyüzüm bulutlanır, gökyüzüm sahipsiz...!
    bir tek ölüm ayırsın bizi
    adımını atma benden önce
    sönse de tüm mutluluk ışıkları bu şehirde
    ...herkes gitsin ama sen gitme...!

    ...Rüzgar ...

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    04.12.2020 - 12:35

    Deliyim işte
    Akıllanmıycam :) siz de delirebilirsiniz isterseniz siz de delirin :)
    Safım işte.
    Siz de istiyosunuz saf olun en güzel duruluktur bu güzel dünyada bu kadar çirkin kalabalıkta saf kalabilmek.
    Hep gülücem işte :)
    İnat ya acıya da gülücem çirkinliklerinize de siz de gülün isterseniz becerebilyosanız.
    Yaşım yetmişe de gelse büyümiycem işte :)
    Zorla mı seviyorum çocukların masum dünyalarını.
    İstiyosanız siz de küçük kalın.
    Ve vazgeçmiycem küçük mıtluluklardan
    Özgürlükten ve yüreğimi cesur büyütmekten.
    04 Aralık 2020
    Dileğin yüreğinin özetiymiş.

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    02.12.2020 - 15:49

    Ve şimdi yürüyorum yarım bıraktığın o yolda
    bir o yana bir bu yana...!
    Seslenirken ölüyorum, sana...
    Görmüyormusun,aşk yoksulu...! duysana
    Ertan AKBAYRAK

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    27.11.2020 - 00:15

    Leke
    Bakma öyle yüzüme deliymişim gibi!
    En ağır komalardan çıkmış biriyim ben!
    Bilesin,
    Hayatı sandığın kadar acemice yaşamadım!
    Tecrübesizliğim, yangınıma su atışındandı…
    Baktığım,
    Gördüğüm her yerde sen varsan,
    Bununla gurur duyamazsın!
    Bakma öyle yüzüme deliymişim gibi!
    Seni alnıma, mavi bir leke diye yazdım ben!
    Gecenin karanlığına kıyametleri yükleyip,
    Karabasanlar gibi çökme üzerime!
    Sırra kadem bas,
    Gelme hayallerime!
    Hele de;
    Dokuz canlı mıdır bu sevda?
    Neden ölmüyor/sun içimde?
    Neden katran yüreğim?
    Neden gözyaşlarımda ırmaklar?
    Bakma bana öyle deliymişim gibi!
    Aklımı senin yokluğuna harcamaktayım ben!
    Seni, ömrüme ömür diye adamışsam
    Kendime, ensiz boysuz kefenler biçmişimdir!
    Delirmişsem eğer,
    Bakışların değmiştir akılsızlığıma!
    Kızıl ötesi aşkların, masmavi yalnızlıklarına atılmışımdır!
    Bakma bana öyle deliymişim gibi ey yar!
    Bende, en az senin kadarım inan!
    Seninle;
    Kabuk bağlamamış yaraya inat, nefes almayı
    Karanlığa inat, mum ışığında yaşamayı öğrendim.
    Severken öğrenemediğim tek bir şey vardı,
    Şu yetim yüreğimde sensizliği yaşamak!
    Nefes alsam sesini duyuyorum,
    Nefes alamamak oluyor sessizliğim!
    Gözlerimin sokaklarında hala bir sen varsın!
    Çıkmıyorsun gözlerinden soluduğum sesimden!
    17.11.'17
    Gül Başpınar

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    25.11.2020 - 01:40

    Sana söyleyemeyeceğim şeyler var
    sarılmayalım.
    Sarılmak demişsem de kusura bak, ki burda kusur ben oluyorum
    ki gözlerin bir kusuru eşsiz kılabilecek kadar derin
    tartışmayalım.

    seviyorsam da susup biriktiriyorsam boyuna
    biriktiriyorsam gazoz kapaklarını biriktiren bir köylü çocuk gibi umarsız
    hayallerime dahil edip gözlerini bilhassa, uçurum bir avludan giriyorsam cennetine tanrının
    koynumda saklıyorsam sesini yasaklanan şairleri gibi ülkemin
    dudağından bir nasılsın tehvid gibi geliyorsa kelime'i
    nasılsından sonrası düpedüz hatim.

    Sana söylemeyeceğim şeyler var
    öpüşmeyelim
    ne kadar güzel bir haramdır oysa dudakların biliyorum, biliyorum da bilmiyor ehli cennet günaha girmeyelim.

    karnım ağrıdığında şekerli su içebilirim göğsümün ağrısına var mı bir tedavi yolu söyleyeceğin
    pardon ben sana hiç göğsümün ağrısını söylememiştim
    söylemeyeceğim

    Sana susacağım şeyler var
    sevişmeyelim
    ne kadar geç kalınabilirse o kadar geç
    değil işte
    daha erken gelen şeylerin piçliği diyelim

    Sevmeye benden başlamadığın bir sabahın soğuk bir günaydın mesajı kadar soğuk kasım akşamında son sigaraya üç kala yazdım sana bunları
    okuma
    çay koyarken az önce içimden aşık olurdum dedim, eğer çay koyduğunu görseydim , tütün kokan parmaklarınada aşık olurdum
    okumuşsan da unut
    Üçüncü sınıf yazarların aşkları çay bardakları kadar hatırlanmaz çünkü...

    Reverans...

    Kemal Yazgan

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    24.11.2020 - 01:50

    Bu gece gelsem yanına..!!
    Uykuyu unutmuş.. gözlerimle,, uzansam yanına..!!
    Dalsam, en tatlı uykulara..!!
    Üşüyorum,, deyip sarılsam,, boynuna..!!
    Ellerim, dokunsa ellerine..!!
    Konuşmadan, baksam gözlerine..!!
    Doyasıya koklasam seni..!
    Ve usulca, kulağına SENİ SEVİYORUM desem Dudaklarınla Dudaklarıma cevap Verirmisin...!!
    Ayaklarım yağmura bulaşmış Kapını çalsam ..!
    ____aşkı özlemiş olarak Bitkin uzanı versem göğsüne..
    ___ Birikmiş tüm özlemimle Huzurla yumsam gözlerimi.
    ___ Kokunu çeksem içime
    Uyusam...!
    _____Okşarmısın başımı.. ?
    Üşümüş ayaklarımı ısıtırmısın..?
    ____Yağmur kokulu tenimi Nefesinle kuruturmusun..?
    ___Şimdi gelsem ..!
    İyi ki geldin dermisin..!!

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    24.11.2020 - 01:46

    "Seni seviyorum" dedikten sonra ilk endişe duyduğunuz şey karşılık alıp alamayacağınız. Eğer karşılık alırsanız bu kez de yeni bulduğunuz sevgiyi kaybedeceğiniz endişesini duymaya başlıyorsunuz. Ve tüm davranışlarınız reaksiyona dönüşüyor. Kaybetmemek için savaşma ve savunma.

    ..
    Donald Walsch

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    24.11.2020 - 01:45

    Öyle Bir Gelmelisin ki Sevgili...!
    Bir Ben Anlamalıyım Geldiğini...
    Ürpermeli Şehir... Sokaklar Ürpermeli, Hatta Kaldırımlar...
    Hayata Dair Ama Hayattan Öte Olmalı Adımların Bana Yaklaşırken...
    Gürültü Olmamalı Sesi Sevdanın; Sessiz, Derin ve İnceden Yaklaşmalı Kalbimin Tenhalığına...
    Bir Güz Günü Gönül Kuşlarımı Göç Etmekten Alıkoyacak Kadar Sıcak Olmalı Yüreğin, Ardında Puslu Gülüşler Bırakıp Gelmemeli Yolların Bana...Yani Sağlam Olmalı Yüreğin Bana Aşk'ı Getireceksen, Aşk'la Geleceksen Eğer...
    Kısacası Elden Düşme Sevdalar Değil Benim İstediğim...
    Ya Yüreğinin Sahibi Olmalıyım Ya da Hiçbir Şeyin....

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    24.11.2020 - 01:44

    "Kırgınlık, Sadece Âllâh'ın Duyacağı Bir Ses Tonudur. Başkalarına Anlatmayın Anlamazlar"..

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    19.11.2020 - 18:32

    Yüreğini üşütmede buz tutarsa çözülmüyo.

    ÜŞÜYORUM

    Senin çaldığın şarkıları dinliyorum,
    Sana ait zamanlardan....
    Erişemediğim kadar uzak,
    Küçücük bir pencerede
    Tutsak bakışlarımla.
    İçimde yokluk savaşları....
    Yok olma korkusu değil;
    Yokluğunun acısı, yüreğimdeki.
    Üşüyerek bakıyorum pencerene....
    Gözlerimdeki yağmurlara karışır,
    Titreyen dudaklarımdaki yakarışlarım.
    Üşüyorum..üşüyorum ve korkuyorum..
    Küçücük bir çocuk gibi.
    Hayat denilen canavarın,
    Kocaman ağzında yutulmaya hazır
    Bir kırıntıyım sadece.
    Öyle yalnızım ki hala;
    Çaldığın şarkılara sığınıyorum çaresizce....
    Bir güzel söz duyup..
    Uzanacak bir el bulmak istercesine.
    Yoksun..yoksun....yoksuunnn.........
    Boş gözlerle bakıyorum pencerene,
    Seni görmek istercesine.
    Senin çaldığın şarkıları dinliyorum..
    Herbirini kaçıncı kez dinledim hatırlamıyorum..
    Sana ait bir zamandan..
    Küçücük bir pencerede
    'Tutsak' kalmış bakışlarım....
    Yokluğa..hiçliğe..yaşanmamışlıklara..
    Sonra başımı öne eğip,
    Razı oluyorum kimsesizliğime.
    Fırtınalar kopsa hiç dinmeyen....
    Öyle bir üşüsem ki;
    Tatlı bir rüyaya dalar gibi....
    Bir daha gözlerimi açmasam acılara....
    Üşümüştü sevgisizlikten....
    'Donmuş'! ....
    Deseler beni bulduklarında..
    Tüm şarkılar sussa....
    Bir daha çalınmamak üzere..
    Bırakın ısınmayayım artık...yoruldum..
    'ÜŞÜMEK' istiyorum.

    Alıntı

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    17.11.2020 - 10:17

    Herşeye Rağmen Seviyorum...

    Sahra Yaren(Antolojiden)

    Her ritmini seviyordum hayatıma kattığın
    Uykusuz bıraktığın geceleri seviyordum
    Pişmanlığını
    Nerede kaldığının hesabını yaparak seni beklemeyi
    Seni beklerken beklediğim pencereyi
    Hatta yolunu yoluma çıkaran yokuşu ve sokak lambasını seviyordumSen çalıyorsun diye kapı zilini
    Telefonumu seviyordum arayan sensin diye
    Ayacıklarını sardıkları için terliklerini
    Ve seviyorsun diye seviyordum francala ekmeğiSaçlarını ipekten kumaş
    Gözlerini cennetim, nefesini umudum
    Gülüşünü felaketim diye seviyordum
    Hani hatırlasana! !
    Sen gülümsüyordun, ben kendimden geçiyordum....Buğusuna ruhumu demirlediğim
    Gözlerin geçiyor şimdi gözlerimin önünden
    Ne umut, ne bir aydınlık
    Nafile, yakamoz bile yok bu gece
    Üşüyorum…Yüzün… Gözlerimden yüzün geçiyor
    Aklımı başımdan alan, ömrüme gün ekleyen
    Güzeller güzeli
    Çizgilerine yutkunduğum yüzün geçiyor
    Nefesim kesiliyor
    Kayıyorum yanaklarından aşağıya
    Sığınağım gamzelerinde tutmuyor bu defa
    Düşüyorum...
    Ölüyorum…Seviyordum seni imkansızlığına rağmen
    Hoyratlığını, hırçınlığına katarak
    Bölerek, bölüşerek inadına
    Aşkla……
    Kaybolacağını, kaçacağını
    Sağır, kör sır olacağını bilerek seviyordumYüreğimin sızısıydı gözlerini görmeden uyuduğum gece
    Nefesini duyunca içim titrerdi
    Ben seni
    Bir annenin engin yüreğiyle seviyordum
    Alabildiğine özgürce ve sınırsız
    Küsmeden, darılmadan gönül koymadan
    Ben seni '' bir anne gibi ''
    Koşulsuz umarsız
    Beklentisiz seviyordum….Oysa ki sen; en hayırsızı çıktın evlatların! ! !

  • Şafak Özkan
    Şafak Özkan

    13.11.2020 - 16:32

    Bu dünyada bu hayata gülüşün kadar sakin oturabilmeyi isterdim ablacım...

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    29.09.2020 - 09:16

    Gülümsemek
    Her insanin suratina yakışan ifade.

    Gülümsemek
    Dudak kenarlarının yanakları sıkıştırarak yükselmesi; yani güzellik.


    Gülümsemek
    Bir günün kazanc getiren en güzel yatırımdır.

    Gülümsemek
    Kişinin içindeki pozitif enerjinin umudun veya huzurun en güzel dışa vurumu.

    Gülümsemek
    Içi kan ağlarken çok mutsuz iken ya da bir sürü dert ile muzdarip iken yine de yapılabiliyor ise dünyanın en saygı değer fiillerinden biri .

    Gülümsemek
    Gözbebeklerinde oldugunda karşısındakinin yüreğini uçurtma yapandır

    Gülümsemek
    Yeryüzünde bir insandan istenebilecek en güzel şey

    Gülümsemek
    Bazen de; en güzel susma eylemi

    Size gülümsemeyi unutturan insanları silin! Sizi gülümsetebilenleri ise daha çok sevin.

    E hadi o zaman ne duruyorsun? :))

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    13.09.2020 - 09:30

    Her Cebe Bir Kumaş Mendil
    İlkokullar o zamanlar beş sene sürer, istisnalar dışında bütün okullar sabahçı ve öğlenci iki tertip hizmet verirdi. Okula yürüyerek gidip gelindiği için eve mümkün olan en yakın yerdeki seçilirdi. Birinci sınıfta, bazı mızmız çocuklar ya da aşırı düşkün anneler dışında en fazla bir ay sonra okul yolculuğu tek başına yapılırdı. Gerçi evlere yakın okullara giden tüm mahalle aynı anda evden çıktığı için sokaklarda birleşilip, küçük kümeler halinde ilerlenirdi.
    Üç dört yaşından itibaren, sınırı kendi sokağımız ile çizilen, bahçelerinde tek başımıza oynama deneyimimizden sonra dış dünyaya bu, ilk adım atışımız büyüdüğümüzün de bir işaretiydi. Camdan sarkan annelerin, bakınca göreceği ya da seslenince duyacağı mesafeyi artık aşabiliyorduk.
    Okul yolculuğu ne kadar kutlu ve gurur doluysa, elimizden tutarak götürülmek de o derece aşağılayıcıydı. Büyümüş, okula giden, sorumluluk sahibi çocuklar olmamış mıydık? Endişe edecek ne vardı ki?
    Zaten yol üstündeki tüm esnafı tanır, hatta bir sene için de o saatlerde sokaktan geçenlerin de simalarına alışmış olurduk. Yabancıyla karşılaşma ihtimali olmayan güvenli sokaklardaydık.

    En heyecan verici deneyim, kendi başına ilk karşıdan karşıya geçerken yaşanırdı. Sınırlı sayıda ve gene çoğu tanıdık komşu arabaların arasından, önce sola, sonra sağa sonra yeniden sola bakılır, ışık, yaya geçidi falan olmayan yolun ortasında durup, bir daha bakmayı unutarak hızla geçiverirdik. O az sayıda araçların sürücüleri de, her an her köşeden okul yolundaki bir çok çocukla karşılaşacağını bilir, ona göre daha yavaş ve dikkatli giderdi.
    Trafiğin yoğun olduğu büyük kavşakların ortasında, ufakça bir silindirin içinde trafik polisleri olurdu. Dört beş ayrı yerden aynı anda gelen arabaların arasından geçmek biraz daha beceri ve marifet isterdi. Yaşı büyük çocuklar ki, ikinci ya da üçüncü sınıfa gidenler dahil herkes bunu becerebilir ama ilk sene polis amcalar düdük çalıp, el işareti ile komut vererek trafiği durdurarak karşıdan karşıya geçmemize yardımcı olurdu.

    Bir elimde sapından tuttuğum büyük evrak çantasına benzeyen, çift klipsli ağır çantam, diğer elimde plastik beslenme çantası ile yüküm oldukça ağırdı. O yıllarda sırta asılan yumuşak çantanın ya da omuza asılabilecek beslenme çantası gibi bir şeyin henüz icat edilmemiş olması bir talihsizlikti. Hoplaya zıplaya arkadaşlarla yapılan bu geziye benzeyen okul yolculuğunda, yollar bir çocuk için ilgi çekici binlerce yeni keşif içeriyordu. Ellerimiz serbest kalsaydı, at kestanesi toplamak, birbirimize kar topu fırlatmak, eve dönüş yolunda komşu bahçede yeni açan çiçeklerden birkaç tane koparmak ya da erikleri, dutları toplamak çok daha kolay ve hızlı olurdu.
    Bahçelerdeki meyvelere dalmak, iki misket atmak, birkaç seksek karesinden zıplamak ya da hızla futbol oynamak için çantaları bir köşeye bırakıyor, bazen de sokak ortasındaki oyuna taş yerine en hızlı şekilde sağlı sollu yerleştirip kale yapıyorduk. Biraz hızlı vurulmuş bir top isabet edince, direk işlevi gören çanta sağa sola saçılıyor, kulpu, kilidi kırılabiliyor evde bir ton azar işitiliyordu. Genelde Sümerbank'tan alınan mokasen ayakkabılar da bu oyuna pek dayanamaz, ya köşesinden patlar, ya da toz pis içinde kalırdı. Parçalanmış ayakkabı da kilidi kırılmış çanta ya da sokak köşesinde unutulmuş beslenme çantası gibi anneleri çok kızdırırdı. Satın alınan her eşyanın değerli olduğu o zamanlarda ayağımızda daha dayanıklı spor ayakkabıların olmaması da bir talihsizlikti.

    Annemin akşamdan hazırlayıp odamdaki dolabın kapağına astığı önlüğümü, her sabah temiz beyaz yaka takarak giyerdim. Nasıl beceriyorsam o yakanın her gün ya düğmesini ya da ince örülü iliğini kopardığımdan yıkandıktan sonra elden geçmesi de gerekirdi. Pırıl pırıl gittiğim okuldan, sanki tarlada mahsul toplamışım gibi, başımdaki kocaman beyaz kurdele kaymış, saçlarım darmadağın, yaka ya bir ucu açılmış yandan sarkıyor ve mutlaka kir pas içinde, beyaz çoraplar elbet ya yırtılmış ya kirlenmiş geri dönerdim.

    Kapıyı açıp okuldan darmaduman geldiğimi gören annem, öyle her an su akmadığından aksa da sıcak suyu termosifon ya da kazanda kaynattığından hazır olmadığından silip temizlerdi. Kışın haftada bir, yazın daha sık yapılan banyo günleri harici temizlik zaten güzelce silinmekten ibaretti.

    Yaka gibi sahip çıkmayı beceremediğim bir diğer okul gerecimde o kumaş mendillerdi. Her gün önlük cebinde temiz beyaz kumaş mendil götürmek zorunluydu. Hafta başında sınıfta tırnak kontrolü yapılır, sıranın üzerine serip elleri bitiştirip üzerine yerleştirerek kısa tırnak ve mendillerimizi öğretmenimize göstermemiz gerekirdi. Diğer günler ise okula cebimizde temiz mendille gitmemiz yeterliydi. Erkekler önlüklerin göğüs cebinde bazen bir ucu dışarda taşırken, biz cebimize tıkıştırıp kullanırdık.

    Bayram hediyesi, aile büyüklerinin ucuna isim işlediği mendiller kıymetliydi okula götürülmezdi. Yaka ile birlikte satılan, kutuda bir düzine kenarı ince renkli şeritli kare olanlar kaybolabilirdi ama her sabah cebimizde mutlaka bir mendil olmadan evden adım atmazdık.
    Okula kılık kıyafetimize dikkat ederek gitmemizin derslerdeki başarı kadar önemi vardı. Gün içinde ne kadar dağılırsak dağılalım, sabah derli toplu olmamak ayıptı ve öğretmene yapılan bir saygısızlıktı.

    Yazılmakta olan BizOzamanlar II - Ayıp Denen Birşey Vardı! kitabından alıntılar.
    Ayçe Ayyıldız Baturay

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    06.09.2020 - 10:36

    Sen sevmek nedir bilir misin ?
    Sevmek diyorum sevmek !.. Öyle ağızdan çıktığı gibi değil ;


    Beş dakikalık bir hengamenin ardından birine söylenen gönül alıcı bir söz değil ?
    Beyinleri bacak arasında dolaşan nice yaratığın her gece farklı bir yüze okudukları ayni şiirin içinde geçen dize gibi değil

    Sevmek diyorum sevmek ..!!? iki kadeh rakıdan sonra içinden geçenleri haykırmak demiyorum örneğin, ayıkken sevdanın arkasında durmaktan bahsediyorum.
    Sevmek diyorum arkadaş !.. Paylaşmak, emek vermek, güzelliklerle doldurmak dünyayı !..
    Sevmek diyorum işte yürekte ateş diyorum kısaca ..
    Güzellikler içinde sevişip zor günlerde sırt dönmek değil sevmek !..
    Varlıkta yemek yerken sevdayı haykıranlar , yoklukta açken bela haykırıyorlar arkadaş ..! Sevmekten bahsediyorum öylesine sevmek ..!? Çatısı akan bir gecekonduda sana sarılıp yatan bir bedenin sevgisinden !..
    Duvarları 70 santim rutubete rağmen sen yanımdasın diyen sevgiden !..
    Bir kıl çadırda altında kıl kuldan ve bir döşekten olan hayatta sana tutunmayı bilen sevgiden ..
    Yani yüreğindeki ateşle doymaktan, huzur bulmaktan, inançtan bahsediyorum arkadaş ..!! Mutluluktan bahsediyorum
    Sevmek dedim ya; aşk değil; sevda demek istediğim .
    Dağları delen Ferhat’ın yüreğindeki Anadolu kokan sevda söylemek istediğim ,
    Veysel’in sevdası anlatmaya çalıştığım ve Nazım usta’nın yüreğini yakan ateş yakılması gereken ateş.
    Tarifi farklıdır elbet her yürekte, her bedende ama sen Sevmek nedir bilir misin?
    Bana onu söyle ..!!! Sevmek diyorum be arkadaş sevmek ..!!? Yazmaya bile hacet yok anlatılmak istenen tek şey yaşanacak güzellikler değimlidir ?
    O zaman be arkadaş sevmek sadece “…” ile ifade edilmez mi .
    Hadi boşluğu da sen doldur .. Sevmek nedir anlat bana ?
    Sen sevmek nedir bilir misin??
    Şimdi anlat sevmek nedir?

    (Alıntı)

Toplam 1368 mesaj bulundu