Merhaba diyerek birleşen ellerin elveda diyerek ayrılması acıtır yüreği....!
Dilek/çe....!
Merhaba diyerek birleşen ellerin elveda diyerek ayrılması acıtır yüreği....!
Dilek/çe....!
© Copyright Antoloji.Com 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Antoloji.Com'a aittir. Sitemizde yer alan şiirlerin telif hakları şairlerin kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Şu anda buradasınız:Dilek Karagüzel Pıtırcık Hakkında Yazılanlar Sayfası Antoloji.com
7 Ağustos 2025 Perşembe - 20:08:24
13.12.2020 - 17:36
Ne çok şey öğretir hayat.
En çok da direnmeyi.
Sonra kimseye çok da güvenmemeyi.
Öyle her sıfatı herkese hemen vermemen gerektiğini.
Kalabalığın güzelliğini,
Yalnızlığın gücünü,
Kendi gücünü keşfetmenin en büyük mutluluk olduğunu.
Ama en çok da herkese “hiç kimse” olarak bakabilmeyi.
Bazı mevsimlerde güneş var diye aldanmayıp, yanına bir şey almanın gerekliliğini.
Yani ihtimalleri.
Hayatta her şeyin mümkünlüğünü.
Hikâyede Derviş’in dediği gibi:
Bu da geçer yahu!
Diyebilmeyi...!
Nabi Resuloğlu
11.12.2020 - 00:49
“Herkesin
Bir umudu vardır,
Bir savaşı,
Bir kaybedişi,
Bir acısı,
Bir yalnızlığı,
Bir hüznü…
Çünkü herkesin bir gideni vardır…
İçinden bir türlü uğurlayamadığı…”
Turgut Uyar
09.12.2020 - 15:13
Toplasam harfleri bir şiirde
Ve yazsam tüm olasılıkları
Sevgi sözcüklerinde
Hepsi sen...
Şimdi sendeyim
Az önce sende, ve hep sende
Ve kalbim sensiz sendelerde
Sensiz kaybolan tüm şifalarımın
Hepsi sen...
Bakacaksan eğer
Bir sisin ardından bakma bana
Çiçekler arasından güzel görünür bulutlar
Birikse de yağmurlar göğün çatısında
Sırılsıklam olan bedenimdeki katrelerin
Hepsi sen...
Dersem çiçekleri
Bir bahçıvan edasıyla
Ellerinde bir bir
Kokusu saklanan boynunda
Bukle bukle sarılmış
Gül yapraklarının
Hepsi sen...
Senin yokuşuna vurduğum doru atlarım
Helal etmese hazin bu hal
Ben gerdanına emsalsiz bir bahçe kurdum
İşte burası benim yurdum
Kalbimin anavatanı, sende açtığım yer
Nerelisin diyorlar,
Aşkım, umudum, memleketim
Hepsi sen...
Sızısı yüreğimin
Kararsız yıldızlar gibi ışığın bazen
Yanıp sönen deniz fenerleri gibi gözlerin
Gözlerin ki kahveye meftunluğum
Rotamı bulduğum
Sana büyüyen yüreğimde küçüldü her şey
Nihan oldu sevdan
Bana kördüğüm olan
Tüm muammaların içimde
Hepsi sen...
Kitabın sayfalarına dokundu kadın
Zaman durdu sayfalarda
Satır başlarında adını buldu sevdiğinin
Kitap konuştu
Hitap sustu bir an
Sonsuza dek mutlu ve mesut
Ve birleştirdi kapağını
İşte böyle
Adı vuslat olan tüm hikayeyelerin
Hepsi sen...
Benden ıslaksa bu yağmur
Ve soğuksa zemheriden sensizliğim
Yıldızların güven olmaz ışığına, sen güneşe dayan
Kardelenler karlar üstünde gülümser
Papatyalar baharda
Sıcak soğuk fani, sen gülüşe inan
İlanımdır, kalbimi mühürledim kalbinle
Yırtılır ama açılmaz bu sine başkasına
Şu hasret dolu yüreğimdeki,
tüm seven yerlerimin
Hepsi sen...
Kemal Yazgan
08.12.2020 - 23:16
Kaç yaşındasın? Dedi
Yürek yaşımdayım dedim.
Nasıl yani? Dedi
Dedim ki;
Yürek yaşım hep çocuk,
bazen de haşarı bazen çılgın genç
Bazen romantik ve çılgın bir aşık
Haksızlıklara dur diyen isyankar
bir asi bazen orta yaş
Hiç bitmeyen koruma duygusuyla dolu Yürek yaşım bazen bir kelebek
Narin, kırılgan ve hassas Yürek yaşım bazen uçsuz bucaksız bir papatya tarlası gibi Saf ve doğal
Yürek yaşım ne olursa olsun içinde nefret olmayan sevgi dolu
Yürek yaşım gülümseyen bir çocuk
Yürek yaşım sadık bir dost
Yürek yaşım bir anne
Yürek yaşım hiç bitmeyen
bir mavi Sonsuz, sınırsız ve masum
Yani yürek yaşım uçsuz bucaksız
Mavi masmavi sevgi
Yürek yaşım
kaç yaşında olursa olsun
Benim yürek yaşım hep çocuk
Sahi sizin yürek yaşınız kaç..??
Alıntı
08.12.2020 - 12:25
GÖZÜNDEN SÜRGÜN EDİLİŞİMİN YEDİNCİ YILI
başka bir adamın gözündesin şimdi
kokun boğaz da bir kayıp sandal
şimdi o adam olamak şaşkınlığı bakışımda
seni görememek
başka bir gözün suretinden seyretmek sancısı
bile bilirmisin intiharını gözümün
karaya boyadım lodos rüzgarında gözümü
kimse bende seni görsün istemedim
başka bir adamın gözünden seyrettim seni
bana yabancı
sana yalancı
bi adam dün kü sohbetin katili
kahvenin boş masasında
benim hikayemi okurken yakaladım
yanına sokuldum
kırk ikindi yağmurundan kaçarken
başka bir dilde adın söylenmekte
hicaz en çokta beni vuruyor
adamın kiri sakalında sen salınırken
ahh sürgün ediliş hikayem
kimse okumuyor seni sanıyordum
adını bilmediğim adamın
gözünde seni buluncaya kadar
sustum
seni seyrettim
dilimi bağladım urganın en kalınına
haykırmamak için
karaya boyadım
gözümün elasını seni görmesin diye
çay istedim
heybemi masanın dibine koydum
cigara yaktım
bir damla yaşa engel olamadım
başka bir adamın gözünden sen vardın
intihar ederken gözüm
sürgünümün yedinci yıl hatırası bu
İstanbul ey İstanbul
yedi tepene
yedi dinine
yedi diline
bir ben mi sığmadım
bir ben mi fazlayım...
Murat TANRIYAKUL
07.12.2020 - 02:42
Kapatsam kaplıları bu gece sessizce,
İçeri girmese ne hayalin,
Nede yokluğu,
Kalsak hasretinle baş başa,
Ağlasak gizli gizli,
Kimse görmese,
Sigaranın dumanında savursak,
Hasretten yana ne varsa,
Sonra bir ara açsak baksak kapıyı,
Gelip giden var mı? diye,
Bizi merak edip soran var mı? diye,
Sonra yine kapatsak kapıyı pencereyi,
Baksak senle dünden kalanlara,
Biraz hatıralardan,
Birazda kalan bir kaç resime
Yaksak sigarayı peş peşe,
Dumanında ayrılığı savursak,
Birde türkü tutturduk mu seninle,
Hele bir de bir kadeh rakı,
Bir parçada beyaz peynir varsa,
Bu gece kapatalım kapıyı pencereyi seninle ey hasret,
Yakalım yıkalım ne varsa,
İnadına sevelim,
O bizi sevmese de.
(Antolojiden Yüreğim Aciyor şairinden)
07.12.2020 - 02:41
Kara Sevda
Kendi mevsimini yaşar insan,
Yağmuru'da, karıda, boranı'da kendinedir...
Belki de en büyük yanılgım
Küçük bir ihtimal seninle aynı mevsimi yaşamak...
Bir anlam bütünlüğü arama bende
Benim her şiirim; sonbaharda gönül dökümü...
Yediveren gülleri gibi yaşamam için,
Tekrar boynumun vurulması gerekiyordu..
Başıma ellerin uzanırken dünyanın en lezzetli ölümünü tadacaktım..
O ince,
O kar beyaz parmakların,
O kör bıçağın budadığı bir ağaç gibi yeniden yaşama tutunacaktım...
Şimdi;
Erezyona uğramış toprak gibiyim
Kalbim, sokak fenerleri gibi yapayalnız
Bir sihri,
Bir büyüyü,
Aşkı en çok sevilenler bozarmış...
Yoksa kim dokunabilirdi bu kara sevdaya
Kara sevda...
Benim meclup,senin parantez içinde soru işareti halin ...
Hiç bir fotoğrafta ikimiz yoktuk.
Brn senin için sıradan ve eskiyen birisiydim.
O yıl;
Eski dil dersinden senin yüzünden kalmıştım.
Seninle aynı sınıfta olmak için,
Ve ben o derse hiç gelmedim....
Ben hep medcezirdim...
Sen hep dipsiz deniz...
Benim uzaktan uzağa seyrettiğim,
senin benden habersiz çekip gittigin yerlerdeydi bütün hatıram...
Platonik bir hevesle karşına çıkıyordum kaldırımlarda...
Ve sen;Beni hiç görmüyordun...
Geceleri Haluk Levent dinliyordum"Bir yarim olsun isterdim,gözleri yeşil"...Benim şarkımdı,biz diye bir şey yoktu.
Seni bulmak ve kaybetmek öylesine ince bir çizgiydi.Olmayınca olmuyordu...Ben olmazlara meyilliydim.
Sonra :28 Şubat...
Senin ikna odalarında gözlerinden yaşların döküldüğü günler...
Ben sadace sana dua edebiliyordum.
Senim bundan da haberin yoktu...
Bende suçluyum...
KEŞKE;Yanında durabilseydim...
Bu şiir;
Karmakarış oldu biliyorum,
Bu benim savunmam...
Belki senin hiç duymayacağın,bilmeyeceğin...
Rabbimin huzurunda bu duruşma...
İnsan kendini affetmeden tanrıdan nasıl bağışlanma isteyebilir ki
Ben kendime düşmanım
Fırat nehri gibi yıllarca aktığım yerleri bulamadım,
Suyumu toprağına getiremedim..
En çok posta güvercinlerine küstüm
Sonu üç nokta ile biten mektuplara...
Sonra sen geldin,bunun nasıl bir şey oldugunu anlatamam
Belki de ranzamda ettigim duaların bir kabulüydün...
Hiç olmaz zamanda gelmiştin..
Uzakta durmalıydım senden uzakta...
Bir gölge gibi, zararsız, cansız,edilgen bir şekilde..
Yakıştıramadım yaşamının kıyısında durmayı,
Hikayende edepsiz bir ünlem olarak kalmayı...
İstedim ki kendi elinden tutasın
Hikayeni kendin yazasın...
Biliyorum işte,
Senin nazarında birkaç iyi cümlelik yabancı çehreydim..
Derdinin ortasında masum bir haz olarak kalacaktım..
Aşk denilince adım aklına düşmeyecekti
İçin titremeyecek,
Yüzün kızarmayacak
Kalbin hızlı hızlı atmayacaktı..
Aşık denilince masum bir pişmanlık
ve tuhaf bir acıma hissiyle adım düşecekti aklına...
Birkaç soru ile kaybettiğin şeyin değerini anlayacaktın
Bir anımı?
Düş mü?
Hayal mi?
Sır mı olduğumu düşünecektin?
Belki de yıllar sonra bir ayna karşında yüzünde izler
Veya bulaşık yıkarken mutfağında yitik bir şiir gibi düşecektim dilinin ucuna
Kimdi?
Nerede yaşıyor?
Beni hala seviyor mu? diye…
Kendine iyi bak sevdiğim
Ahhh benim cancagazım,
Her mevsim sevileceksin...
Ahmet Altınay
06.12.2020 - 12:25
Azad
Özdemir Aydın 2
Kırdım kalbime vurduğum zincirleri,
Azat ettim yüreğime hapsettiklerimi.
Sildim, gözlerime kaydettiğim sülietleri.
Sırf yazayım diye hep geceyi beklerim.
Katran karası karanlıklar içimi vururken,
Canım yandı bile diyemedim.
Kazanayım diye çabalarken kaybettiklerimi,
Her şiirimde yeniden keşfettim,
yeniden yazdım
Cebimde sakladığım dileklerimi.
Kimse bilmez kimin ne halde olduğunu.
Bir bilse
ağuşlarken hasretini,
Dudakları kıpırdamadan ne dualar ettiğini.
Sevgisiyle doldurduğu yüreği,
verince bir başkasının ellerine,
Yaprağını dökmüş,
yorgun bir çınar kalır
geriye.
Çünkü insan hep yüreğinde taşırmış
düştüğü
dipsiz
uçurumları
06.12.2020 - 00:52
Zordur imkansızı sevmek...
Zordur kalbine tutulduğunla
Elini tutanın bir olmaması...
Zordur koşup koşup da
Çıkmaz sokakta kalakalmak,
Ve gücün yetmemesi daha ileriye...
Onu, tanımadığın bir sürü insanla
paylaşmak zorunda kalmak
Ve ona ulaşmak isteyenlere
Çekilin kenara o benim diyememek...
Sevgini caddeler boyu haykıramamak
Basit şeyleri bile yapamamak
Mesela el ele yürüyememek
Ya da gözlerinin içine en anlamlı ifadelerle bakamamak
Karşılıklı oturamamak bir çay bahçesinde
Sana ait olmayanı
kalbinle sahiplenmek...
Mutluluğunu isterken her şeyden çok.
Sensiz mutlu olma ihtimalini kıskanmak
Zordur pamuk yastıkların altlarında
Dikenli hüzünler biriktirmek...
Yürek bavulunun umutsuzlukla dolması zordur...
Ve zordur aklından bir an bile çıkmayanla,
Bir an bile göz göze gelememek...
Rüzgar
06.12.2020 - 00:39
bunca yıl bekleyişim boş değil
bunca yıllık umudum anlamlı
şimdi daha iyi anlıyorum
tüm eksik yanlarımı...
bu şehir şimdi yasak
bu şehir imkansız tellerle örülü
bu şehirde tüm sokaklar çıkmaz
ama sen yine de
bir kalem seç kendine ve
bir kalp de sen koy şu duvarlara
ben çıkmaz sokaklara yazdım bile adını
dikkatle bak göreceksin
okuyup geçsinler istiyorum
evet...
!!!herkes geçsin, ama sen geçme...!
...yokluğun sitem dolu bir derya
bir damlasına bile yok tahammülüm!
yüzme de bilmem ki,
bak, yüreğimin sandalları hep kırık
şimdi bir vapur gelse şuraya
bekleyen bir sürü yolcu
sanırsın tüm şirinlikler karşıda
senin toprakların benim vatanım
işte tüm güzellikse burada
birlikte geçemezsek sevdalar şehrine
biliyorum çok bencilce,
herkes geçsin ama sen geçme...
sokaklarda toprak kokusu
bak çiğ tanelerini misafir etmiş
yapraklarında çiçekler.
ağaçlar, saklıyor serçe kuşlarını
rüzgarın hışmından!
bir şıpırtı,bir serinlik...
hadi tut şu sırrın ucundan
birlikte ıslanalım
yüreğimin tutuklu yangını ol
bu şehirde yangın olursa
bu yağmur da söndürmez
bunu bir sen bil,
ellerim kor bir alevdir
herkes bıraksın ama sen bırakma
sensiz dallarımda eksik kuşlar
yapraklarım sararmış ve suskun
bu çiçek yalnız senin saksında açacak
bilmelisin...
beni al kendine ve toprağında büyüt
şehrin en kuytu köşelerinde sakla beni
çiçeklerim hep gülücük olacak değil ya...
bazen çiğ taneleri akacak aralarından
mahzun mahzun bakacaklar halime
yüzüne gölge düşse kururum...
kıyamam hüznümü de görmene
herkes görsün ama sen görme...
tek bir dileğim var gitme...!
güneşimi götürme üstümden
kuru bir ağaç olurum yokluğunda
kanadı kırık bir kuş.
gökyüzüm bulutlanır, gökyüzüm sahipsiz...!
bir tek ölüm ayırsın bizi
adımını atma benden önce
sönse de tüm mutluluk ışıkları bu şehirde
...herkes gitsin ama sen gitme...!
...Rüzgar ...
04.12.2020 - 12:35
Deliyim işte
Akıllanmıycam :) siz de delirebilirsiniz isterseniz siz de delirin :)
Safım işte.
Siz de istiyosunuz saf olun en güzel duruluktur bu güzel dünyada bu kadar çirkin kalabalıkta saf kalabilmek.
Hep gülücem işte :)
İnat ya acıya da gülücem çirkinliklerinize de siz de gülün isterseniz becerebilyosanız.
Yaşım yetmişe de gelse büyümiycem işte :)
Zorla mı seviyorum çocukların masum dünyalarını.
İstiyosanız siz de küçük kalın.
Ve vazgeçmiycem küçük mıtluluklardan
Özgürlükten ve yüreğimi cesur büyütmekten.
04 Aralık 2020
Dileğin yüreğinin özetiymiş.
02.12.2020 - 15:49
Ve şimdi yürüyorum yarım bıraktığın o yolda
bir o yana bir bu yana...!
Seslenirken ölüyorum, sana...
Görmüyormusun,aşk yoksulu...! duysana
Ertan AKBAYRAK
27.11.2020 - 00:15
Leke
Bakma öyle yüzüme deliymişim gibi!
En ağır komalardan çıkmış biriyim ben!
Bilesin,
Hayatı sandığın kadar acemice yaşamadım!
Tecrübesizliğim, yangınıma su atışındandı…
Baktığım,
Gördüğüm her yerde sen varsan,
Bununla gurur duyamazsın!
Bakma öyle yüzüme deliymişim gibi!
Seni alnıma, mavi bir leke diye yazdım ben!
Gecenin karanlığına kıyametleri yükleyip,
Karabasanlar gibi çökme üzerime!
Sırra kadem bas,
Gelme hayallerime!
Hele de;
Dokuz canlı mıdır bu sevda?
Neden ölmüyor/sun içimde?
Neden katran yüreğim?
Neden gözyaşlarımda ırmaklar?
Bakma bana öyle deliymişim gibi!
Aklımı senin yokluğuna harcamaktayım ben!
Seni, ömrüme ömür diye adamışsam
Kendime, ensiz boysuz kefenler biçmişimdir!
Delirmişsem eğer,
Bakışların değmiştir akılsızlığıma!
Kızıl ötesi aşkların, masmavi yalnızlıklarına atılmışımdır!
Bakma bana öyle deliymişim gibi ey yar!
Bende, en az senin kadarım inan!
Seninle;
Kabuk bağlamamış yaraya inat, nefes almayı
Karanlığa inat, mum ışığında yaşamayı öğrendim.
Severken öğrenemediğim tek bir şey vardı,
Şu yetim yüreğimde sensizliği yaşamak!
Nefes alsam sesini duyuyorum,
Nefes alamamak oluyor sessizliğim!
Gözlerimin sokaklarında hala bir sen varsın!
Çıkmıyorsun gözlerinden soluduğum sesimden!
17.11.'17
Gül Başpınar
25.11.2020 - 01:40
Sana söyleyemeyeceğim şeyler var
sarılmayalım.
Sarılmak demişsem de kusura bak, ki burda kusur ben oluyorum
ki gözlerin bir kusuru eşsiz kılabilecek kadar derin
tartışmayalım.
seviyorsam da susup biriktiriyorsam boyuna
biriktiriyorsam gazoz kapaklarını biriktiren bir köylü çocuk gibi umarsız
hayallerime dahil edip gözlerini bilhassa, uçurum bir avludan giriyorsam cennetine tanrının
koynumda saklıyorsam sesini yasaklanan şairleri gibi ülkemin
dudağından bir nasılsın tehvid gibi geliyorsa kelime'i
nasılsından sonrası düpedüz hatim.
Sana söylemeyeceğim şeyler var
öpüşmeyelim
ne kadar güzel bir haramdır oysa dudakların biliyorum, biliyorum da bilmiyor ehli cennet günaha girmeyelim.
karnım ağrıdığında şekerli su içebilirim göğsümün ağrısına var mı bir tedavi yolu söyleyeceğin
pardon ben sana hiç göğsümün ağrısını söylememiştim
söylemeyeceğim
Sana susacağım şeyler var
sevişmeyelim
ne kadar geç kalınabilirse o kadar geç
değil işte
daha erken gelen şeylerin piçliği diyelim
Sevmeye benden başlamadığın bir sabahın soğuk bir günaydın mesajı kadar soğuk kasım akşamında son sigaraya üç kala yazdım sana bunları
okuma
çay koyarken az önce içimden aşık olurdum dedim, eğer çay koyduğunu görseydim , tütün kokan parmaklarınada aşık olurdum
okumuşsan da unut
Üçüncü sınıf yazarların aşkları çay bardakları kadar hatırlanmaz çünkü...
Reverans...
Kemal Yazgan
24.11.2020 - 01:50
Bu gece gelsem yanına..!!
Uykuyu unutmuş.. gözlerimle,, uzansam yanına..!!
Dalsam, en tatlı uykulara..!!
Üşüyorum,, deyip sarılsam,, boynuna..!!
Ellerim, dokunsa ellerine..!!
Konuşmadan, baksam gözlerine..!!
Doyasıya koklasam seni..!
Ve usulca, kulağına SENİ SEVİYORUM desem Dudaklarınla Dudaklarıma cevap Verirmisin...!!
Ayaklarım yağmura bulaşmış Kapını çalsam ..!
____aşkı özlemiş olarak Bitkin uzanı versem göğsüne..
___ Birikmiş tüm özlemimle Huzurla yumsam gözlerimi.
___ Kokunu çeksem içime
Uyusam...!
_____Okşarmısın başımı.. ?
Üşümüş ayaklarımı ısıtırmısın..?
____Yağmur kokulu tenimi Nefesinle kuruturmusun..?
___Şimdi gelsem ..!
İyi ki geldin dermisin..!!
24.11.2020 - 01:46
"Seni seviyorum" dedikten sonra ilk endişe duyduğunuz şey karşılık alıp alamayacağınız. Eğer karşılık alırsanız bu kez de yeni bulduğunuz sevgiyi kaybedeceğiniz endişesini duymaya başlıyorsunuz. Ve tüm davranışlarınız reaksiyona dönüşüyor. Kaybetmemek için savaşma ve savunma.
..
Donald Walsch
24.11.2020 - 01:45
Öyle Bir Gelmelisin ki Sevgili...!
Bir Ben Anlamalıyım Geldiğini...
Ürpermeli Şehir... Sokaklar Ürpermeli, Hatta Kaldırımlar...
Hayata Dair Ama Hayattan Öte Olmalı Adımların Bana Yaklaşırken...
Gürültü Olmamalı Sesi Sevdanın; Sessiz, Derin ve İnceden Yaklaşmalı Kalbimin Tenhalığına...
Bir Güz Günü Gönül Kuşlarımı Göç Etmekten Alıkoyacak Kadar Sıcak Olmalı Yüreğin, Ardında Puslu Gülüşler Bırakıp Gelmemeli Yolların Bana...Yani Sağlam Olmalı Yüreğin Bana Aşk'ı Getireceksen, Aşk'la Geleceksen Eğer...
Kısacası Elden Düşme Sevdalar Değil Benim İstediğim...
Ya Yüreğinin Sahibi Olmalıyım Ya da Hiçbir Şeyin....
24.11.2020 - 01:44
"Kırgınlık, Sadece Âllâh'ın Duyacağı Bir Ses Tonudur. Başkalarına Anlatmayın Anlamazlar"..
19.11.2020 - 18:32
Yüreğini üşütmede buz tutarsa çözülmüyo.
ÜŞÜYORUM
Senin çaldığın şarkıları dinliyorum,
Sana ait zamanlardan....
Erişemediğim kadar uzak,
Küçücük bir pencerede
Tutsak bakışlarımla.
İçimde yokluk savaşları....
Yok olma korkusu değil;
Yokluğunun acısı, yüreğimdeki.
Üşüyerek bakıyorum pencerene....
Gözlerimdeki yağmurlara karışır,
Titreyen dudaklarımdaki yakarışlarım.
Üşüyorum..üşüyorum ve korkuyorum..
Küçücük bir çocuk gibi.
Hayat denilen canavarın,
Kocaman ağzında yutulmaya hazır
Bir kırıntıyım sadece.
Öyle yalnızım ki hala;
Çaldığın şarkılara sığınıyorum çaresizce....
Bir güzel söz duyup..
Uzanacak bir el bulmak istercesine.
Yoksun..yoksun....yoksuunnn.........
Boş gözlerle bakıyorum pencerene,
Seni görmek istercesine.
Senin çaldığın şarkıları dinliyorum..
Herbirini kaçıncı kez dinledim hatırlamıyorum..
Sana ait bir zamandan..
Küçücük bir pencerede
'Tutsak' kalmış bakışlarım....
Yokluğa..hiçliğe..yaşanmamışlıklara..
Sonra başımı öne eğip,
Razı oluyorum kimsesizliğime.
Fırtınalar kopsa hiç dinmeyen....
Öyle bir üşüsem ki;
Tatlı bir rüyaya dalar gibi....
Bir daha gözlerimi açmasam acılara....
Üşümüştü sevgisizlikten....
'Donmuş'! ....
Deseler beni bulduklarında..
Tüm şarkılar sussa....
Bir daha çalınmamak üzere..
Bırakın ısınmayayım artık...yoruldum..
'ÜŞÜMEK' istiyorum.
Alıntı
17.11.2020 - 10:17
Herşeye Rağmen Seviyorum...
Sahra Yaren(Antolojiden)
Her ritmini seviyordum hayatıma kattığın
Uykusuz bıraktığın geceleri seviyordum
Pişmanlığını
Nerede kaldığının hesabını yaparak seni beklemeyi
Seni beklerken beklediğim pencereyi
Hatta yolunu yoluma çıkaran yokuşu ve sokak lambasını seviyordumSen çalıyorsun diye kapı zilini
Telefonumu seviyordum arayan sensin diye
Ayacıklarını sardıkları için terliklerini
Ve seviyorsun diye seviyordum francala ekmeğiSaçlarını ipekten kumaş
Gözlerini cennetim, nefesini umudum
Gülüşünü felaketim diye seviyordum
Hani hatırlasana! !
Sen gülümsüyordun, ben kendimden geçiyordum....Buğusuna ruhumu demirlediğim
Gözlerin geçiyor şimdi gözlerimin önünden
Ne umut, ne bir aydınlık
Nafile, yakamoz bile yok bu gece
Üşüyorum…Yüzün… Gözlerimden yüzün geçiyor
Aklımı başımdan alan, ömrüme gün ekleyen
Güzeller güzeli
Çizgilerine yutkunduğum yüzün geçiyor
Nefesim kesiliyor
Kayıyorum yanaklarından aşağıya
Sığınağım gamzelerinde tutmuyor bu defa
Düşüyorum...
Ölüyorum…Seviyordum seni imkansızlığına rağmen
Hoyratlığını, hırçınlığına katarak
Bölerek, bölüşerek inadına
Aşkla……
Kaybolacağını, kaçacağını
Sağır, kör sır olacağını bilerek seviyordumYüreğimin sızısıydı gözlerini görmeden uyuduğum gece
Nefesini duyunca içim titrerdi
Ben seni
Bir annenin engin yüreğiyle seviyordum
Alabildiğine özgürce ve sınırsız
Küsmeden, darılmadan gönül koymadan
Ben seni '' bir anne gibi ''
Koşulsuz umarsız
Beklentisiz seviyordum….Oysa ki sen; en hayırsızı çıktın evlatların! ! !
13.11.2020 - 16:32
Bu dünyada bu hayata gülüşün kadar sakin oturabilmeyi isterdim ablacım...
29.09.2020 - 09:16
Gülümsemek
Her insanin suratina yakışan ifade.
Gülümsemek
Dudak kenarlarının yanakları sıkıştırarak yükselmesi; yani güzellik.
Gülümsemek
Bir günün kazanc getiren en güzel yatırımdır.
Gülümsemek
Kişinin içindeki pozitif enerjinin umudun veya huzurun en güzel dışa vurumu.
Gülümsemek
Içi kan ağlarken çok mutsuz iken ya da bir sürü dert ile muzdarip iken yine de yapılabiliyor ise dünyanın en saygı değer fiillerinden biri .
Gülümsemek
Gözbebeklerinde oldugunda karşısındakinin yüreğini uçurtma yapandır
Gülümsemek
Yeryüzünde bir insandan istenebilecek en güzel şey
Gülümsemek
Bazen de; en güzel susma eylemi
Size gülümsemeyi unutturan insanları silin! Sizi gülümsetebilenleri ise daha çok sevin.
E hadi o zaman ne duruyorsun? :))
13.09.2020 - 09:30
Her Cebe Bir Kumaş Mendil
İlkokullar o zamanlar beş sene sürer, istisnalar dışında bütün okullar sabahçı ve öğlenci iki tertip hizmet verirdi. Okula yürüyerek gidip gelindiği için eve mümkün olan en yakın yerdeki seçilirdi. Birinci sınıfta, bazı mızmız çocuklar ya da aşırı düşkün anneler dışında en fazla bir ay sonra okul yolculuğu tek başına yapılırdı. Gerçi evlere yakın okullara giden tüm mahalle aynı anda evden çıktığı için sokaklarda birleşilip, küçük kümeler halinde ilerlenirdi.
Üç dört yaşından itibaren, sınırı kendi sokağımız ile çizilen, bahçelerinde tek başımıza oynama deneyimimizden sonra dış dünyaya bu, ilk adım atışımız büyüdüğümüzün de bir işaretiydi. Camdan sarkan annelerin, bakınca göreceği ya da seslenince duyacağı mesafeyi artık aşabiliyorduk.
Okul yolculuğu ne kadar kutlu ve gurur doluysa, elimizden tutarak götürülmek de o derece aşağılayıcıydı. Büyümüş, okula giden, sorumluluk sahibi çocuklar olmamış mıydık? Endişe edecek ne vardı ki?
Zaten yol üstündeki tüm esnafı tanır, hatta bir sene için de o saatlerde sokaktan geçenlerin de simalarına alışmış olurduk. Yabancıyla karşılaşma ihtimali olmayan güvenli sokaklardaydık.
En heyecan verici deneyim, kendi başına ilk karşıdan karşıya geçerken yaşanırdı. Sınırlı sayıda ve gene çoğu tanıdık komşu arabaların arasından, önce sola, sonra sağa sonra yeniden sola bakılır, ışık, yaya geçidi falan olmayan yolun ortasında durup, bir daha bakmayı unutarak hızla geçiverirdik. O az sayıda araçların sürücüleri de, her an her köşeden okul yolundaki bir çok çocukla karşılaşacağını bilir, ona göre daha yavaş ve dikkatli giderdi.
Trafiğin yoğun olduğu büyük kavşakların ortasında, ufakça bir silindirin içinde trafik polisleri olurdu. Dört beş ayrı yerden aynı anda gelen arabaların arasından geçmek biraz daha beceri ve marifet isterdi. Yaşı büyük çocuklar ki, ikinci ya da üçüncü sınıfa gidenler dahil herkes bunu becerebilir ama ilk sene polis amcalar düdük çalıp, el işareti ile komut vererek trafiği durdurarak karşıdan karşıya geçmemize yardımcı olurdu.
Bir elimde sapından tuttuğum büyük evrak çantasına benzeyen, çift klipsli ağır çantam, diğer elimde plastik beslenme çantası ile yüküm oldukça ağırdı. O yıllarda sırta asılan yumuşak çantanın ya da omuza asılabilecek beslenme çantası gibi bir şeyin henüz icat edilmemiş olması bir talihsizlikti. Hoplaya zıplaya arkadaşlarla yapılan bu geziye benzeyen okul yolculuğunda, yollar bir çocuk için ilgi çekici binlerce yeni keşif içeriyordu. Ellerimiz serbest kalsaydı, at kestanesi toplamak, birbirimize kar topu fırlatmak, eve dönüş yolunda komşu bahçede yeni açan çiçeklerden birkaç tane koparmak ya da erikleri, dutları toplamak çok daha kolay ve hızlı olurdu.
Bahçelerdeki meyvelere dalmak, iki misket atmak, birkaç seksek karesinden zıplamak ya da hızla futbol oynamak için çantaları bir köşeye bırakıyor, bazen de sokak ortasındaki oyuna taş yerine en hızlı şekilde sağlı sollu yerleştirip kale yapıyorduk. Biraz hızlı vurulmuş bir top isabet edince, direk işlevi gören çanta sağa sola saçılıyor, kulpu, kilidi kırılabiliyor evde bir ton azar işitiliyordu. Genelde Sümerbank'tan alınan mokasen ayakkabılar da bu oyuna pek dayanamaz, ya köşesinden patlar, ya da toz pis içinde kalırdı. Parçalanmış ayakkabı da kilidi kırılmış çanta ya da sokak köşesinde unutulmuş beslenme çantası gibi anneleri çok kızdırırdı. Satın alınan her eşyanın değerli olduğu o zamanlarda ayağımızda daha dayanıklı spor ayakkabıların olmaması da bir talihsizlikti.
Annemin akşamdan hazırlayıp odamdaki dolabın kapağına astığı önlüğümü, her sabah temiz beyaz yaka takarak giyerdim. Nasıl beceriyorsam o yakanın her gün ya düğmesini ya da ince örülü iliğini kopardığımdan yıkandıktan sonra elden geçmesi de gerekirdi. Pırıl pırıl gittiğim okuldan, sanki tarlada mahsul toplamışım gibi, başımdaki kocaman beyaz kurdele kaymış, saçlarım darmadağın, yaka ya bir ucu açılmış yandan sarkıyor ve mutlaka kir pas içinde, beyaz çoraplar elbet ya yırtılmış ya kirlenmiş geri dönerdim.
Kapıyı açıp okuldan darmaduman geldiğimi gören annem, öyle her an su akmadığından aksa da sıcak suyu termosifon ya da kazanda kaynattığından hazır olmadığından silip temizlerdi. Kışın haftada bir, yazın daha sık yapılan banyo günleri harici temizlik zaten güzelce silinmekten ibaretti.
Yaka gibi sahip çıkmayı beceremediğim bir diğer okul gerecimde o kumaş mendillerdi. Her gün önlük cebinde temiz beyaz kumaş mendil götürmek zorunluydu. Hafta başında sınıfta tırnak kontrolü yapılır, sıranın üzerine serip elleri bitiştirip üzerine yerleştirerek kısa tırnak ve mendillerimizi öğretmenimize göstermemiz gerekirdi. Diğer günler ise okula cebimizde temiz mendille gitmemiz yeterliydi. Erkekler önlüklerin göğüs cebinde bazen bir ucu dışarda taşırken, biz cebimize tıkıştırıp kullanırdık.
Bayram hediyesi, aile büyüklerinin ucuna isim işlediği mendiller kıymetliydi okula götürülmezdi. Yaka ile birlikte satılan, kutuda bir düzine kenarı ince renkli şeritli kare olanlar kaybolabilirdi ama her sabah cebimizde mutlaka bir mendil olmadan evden adım atmazdık.
Okula kılık kıyafetimize dikkat ederek gitmemizin derslerdeki başarı kadar önemi vardı. Gün içinde ne kadar dağılırsak dağılalım, sabah derli toplu olmamak ayıptı ve öğretmene yapılan bir saygısızlıktı.
Yazılmakta olan BizOzamanlar II - Ayıp Denen Birşey Vardı! kitabından alıntılar.
Ayçe Ayyıldız Baturay
06.09.2020 - 10:36
Sen sevmek nedir bilir misin ?
Sevmek diyorum sevmek !.. Öyle ağızdan çıktığı gibi değil ;
Beş dakikalık bir hengamenin ardından birine söylenen gönül alıcı bir söz değil ?
Beyinleri bacak arasında dolaşan nice yaratığın her gece farklı bir yüze okudukları ayni şiirin içinde geçen dize gibi değil
Sevmek diyorum sevmek ..!!? iki kadeh rakıdan sonra içinden geçenleri haykırmak demiyorum örneğin, ayıkken sevdanın arkasında durmaktan bahsediyorum.
Sevmek diyorum arkadaş !.. Paylaşmak, emek vermek, güzelliklerle doldurmak dünyayı !..
Sevmek diyorum işte yürekte ateş diyorum kısaca ..
Güzellikler içinde sevişip zor günlerde sırt dönmek değil sevmek !..
Varlıkta yemek yerken sevdayı haykıranlar , yoklukta açken bela haykırıyorlar arkadaş ..! Sevmekten bahsediyorum öylesine sevmek ..!? Çatısı akan bir gecekonduda sana sarılıp yatan bir bedenin sevgisinden !..
Duvarları 70 santim rutubete rağmen sen yanımdasın diyen sevgiden !..
Bir kıl çadırda altında kıl kuldan ve bir döşekten olan hayatta sana tutunmayı bilen sevgiden ..
Yani yüreğindeki ateşle doymaktan, huzur bulmaktan, inançtan bahsediyorum arkadaş ..!! Mutluluktan bahsediyorum
Sevmek dedim ya; aşk değil; sevda demek istediğim .
Dağları delen Ferhat’ın yüreğindeki Anadolu kokan sevda söylemek istediğim ,
Veysel’in sevdası anlatmaya çalıştığım ve Nazım usta’nın yüreğini yakan ateş yakılması gereken ateş.
Tarifi farklıdır elbet her yürekte, her bedende ama sen Sevmek nedir bilir misin?
Bana onu söyle ..!!! Sevmek diyorum be arkadaş sevmek ..!!? Yazmaya bile hacet yok anlatılmak istenen tek şey yaşanacak güzellikler değimlidir ?
O zaman be arkadaş sevmek sadece “…” ile ifade edilmez mi .
Hadi boşluğu da sen doldur .. Sevmek nedir anlat bana ?
Sen sevmek nedir bilir misin??
Şimdi anlat sevmek nedir?
(Alıntı)
Toplam 1368 mesaj bulundu