Merhaba diyerek birleşen ellerin elveda diyerek ayrılması acıtır yüreği....!
Dilek/çe....!
Merhaba diyerek birleşen ellerin elveda diyerek ayrılması acıtır yüreği....!
Dilek/çe....!
© Copyright Antoloji.Com 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Antoloji.Com'a aittir. Sitemizde yer alan şiirlerin telif hakları şairlerin kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Şu anda buradasınız:Dilek Karagüzel Pıtırcık Hakkında Yazılanlar Sayfası Antoloji.com
26 Temmuz 2025 Cumartesi - 03:54:52
04.06.2024 - 23:59
O yemin ettikçe ben inanmadım bi gülme tuttu normal mi?
Beden değil,dil değil; gönüldür küsen,yürektir kırılan, güvendir yitirililip giden,ayrılıktır kazanan. aşktır yenilen...
04 Haziran2024 /23:58
Demiş Dilek
04.06.2024 - 23:53
Yokluğuna Şiirler
Serdar ATLIBATUR
I.
Yoksun kaç zamandır
Sokaklar yok..
Çocuklar yok..
Sadece sensizliğin
Yeryüzüne saldığı
Tarifsiz hüzün var..
II.
En son nerde rastlamıştım sana
Belki Lice'nin bir köyünde
Yangınların esmerleştirdiği yüreklerin
Ay ışığında yaptığı bir düğünde..
Mutluluğu ilk tadışında gelinin..
Ve ağır bir yük gibi kalan omuzlarda
Yılların eskitemediği
Kutsal sevdada..
III.
Sanırım karşıma çıkan sendin
Yolculuklarımın bitiminde
Uzun zamandır görmediğim memleketin birinde..
Gözlerinde gecenin rengi,
Elerrinde yarına dair taşıdığın bilinmezlikler ile..
IV.
Kim bilir sen hangisiydin..
Hangi çocuğun gözlerinde ki gülümsemedeydin
Günün hangi yüzündeydin..
Yokluğunda milyonlarca defa dinlediğim ezginin
Hangi hecesindeydin..
V.
Sonunu getiremediğim şiirlerimdesin şimdi
Tırnaklarımın arasında kalmış delilisin
Yazılıp ta hışım ile yırtılan şiirlerin..
Anlatılması gereken cinayetlerin
Tek tanığısın..
Tek tutanağı..
Yokluklarımsın şimdi..
Var olmasını istediğim duyguların
Tek dayanağı...
02.06.2024 - 00:29
SORAN OLURSA__
Soran olursa beni sana...
Sadece şu kadarını söyle...
Delinin biriydi o kalbini bana verecek kadar..
Hatta dünyayı yakacak kadar...
*
Sevgi cesaretten doğar..
İşte! öyle korkusuz biriydi de..
Benim herşeyime katlandı...
Ama Ben ona yanlış yaptım de..
*
Böylesine seni severken..
Neden gitti derlerse..
Ben korkağın biriyim
O yerden göğe kadar haklıydı de..
*
Sevgisi o kadar büyüktü ki..
Ben ona yetişemedim de...
Şimdi nerede diye sorarlarsa..
Bir kırık kâlple onu bıraktım de..
*
De... işte! de ne dersen de..!!
Sakın, kötü birşey söyleme..
Çünkü! Ben sana öyle geldim..
Yüreğimin sesini dinleyerek.
*
Nasıl kaybettin bu sevgiyi derlerse...
Aptallığıma geldi de...
Tek beni seven kadındı...
Nasıl özlüyorum onu bir bilse...
*
Peki unuttun mu sen onu derlerse..
Nasıl unuturum aldığım nefesti de..
Pişmanmısın diye soran olursa ya...
Hayatımı uğruna verecek kadar de...
AYNUR GÖKALP
16/12/2023
SAAT 09.37
BURSA
02.06.2024 - 00:26
Kazanması yıllar süren,
Kırılması saniyeler alan,
Ve dağıldıktan sonra tekrar toparlaması
için ömür gereken şeye;
''Güven'' denir...
29.05.2024 - 00:08
Bazen pzt de kutsal olabilir, pazarın hatırına.
Ve hep şerefine kalkmaz kadeh şerefsize de kaldırılır
hatta en çok şerefsize içilir şerefineden çok şerefsize demek o an a o kadar yakışır ki şerefe desen rakı utanır.
27.05.2024 - 19:58
Bazen pzt de kutsal olabilir.Pazarın hatırı var ne de olsa.
Ve hep şerefine kalkmaz kadeh şerefsize de kalkar bazen.Demiş Dilek
Ee o zaman gelsin can rakı şeresizlere
Yarasın mı?
Dip not :şeref ya da şerefsiz diye bir şahıs yoktur bir şahısa ithaf edilmemiştir sadece ütopik söylemlerinden biridir.27 Mayıs 2024¡(20 Mayısda yazdığım Şerefsizlere yazımdan kısa bir kesit o paragraftan alınan bir cümle
25.05.2024 - 21:29
?si=puUcSBpXs7xR5reo
25.05.2024 - 00:28
*Duvara Toslamış Bir Aşk...
Yalçın Ergün
Daha hoşça kal der demez, seni özlemeye iyiden iyiye alışmıştım!
Ve bu özlemin an be an birikip bir dağ olmasına da...
Ama hiçbir zaman, şimdiki kadar tuhaf olmamıştı hislerim.
Böylesi muallakta kalmamıştı hiç düşüncelerim.
Öyle ki; Seni, en çok yanı başımdayken özler oldum şu sıralar.
Evvelden seni kaybettiğimi sandığım anlarım da olmadı değil!
Çeşitli paranoyalarla kendimi derde saldığım da...
Ama bu defa başka, bambaşka... Yersiz, gereksiz, anlamsız.
Bu bir kopuş desem... Biliyorum ki, kopamam.
Yahut da bıkış desem... Sen de biliyorsun ki bıkamam!
Üstelik de sana en fazla ihtiyacımın olduğu dönemlerimdeyim.
Çok önceye dayanıyor aslında aşka olan güvensizliğim.
Seninle tanıştığımız günlerden de öncesine.
O vakitler sen beyaz atlı prensini bekliyordun belki...
Ve günün birinde ben, ak küheylana binmiş bir şehzade olarak çıktım karşına.
Belki zaman ve mekan, belki de anlayışlar farklıydı... Kim bilir?
Ama ne senin hayallerinde gerçek bir prens vardı,
Ne de benim hallerimin şehzadeye benzer bir tarafı
Yalnızca bakım gerektiren hayaller ve hayal uçlarındaki kırıklar.
Artık tek yapabildiğim sana anlamsız sözler söyleyip
O sözlerden şiirler çıkartmak, hiç sorgulamadan, yargılamadan...
Kendim için yapabileceğim yalnızca bu kadar
Ancak bu kadar bireyci olabiliyorum tüm zorlamama rağmen
Senin için yapabileceklerim hiçbir şey ile sınırlı
Çünkü seni yalnızca seviyorum, başka bir gaye taşımadan
Ve hatta biliyorum ki; eşek sudan gelinceye kadar da seveceğim...
20.05.2024 - 21:41
Muzaffer Kalaba
Al Yüreğimi Avuçlarına
Ey sevgili
Al yüreğimi avuçlarına
Bir bak
Nasıl da atıldığına
Hala
Aşk aşk diye çarpmiyorsa
At gitsin
Şehrin tenha sokaklarına
Yem olsun
Kurduna leş kargalarına... **Hala
Her atışında
Adını anmiyorsa
Sal gitsin okyanusun
En hırçın
En asi dalgalarına
Akıp gitsin
Cehennem lavlarıyla
Akıp gitsin
Mağmanın katmanlarına... ***Bilirsin sevgili
Bir heves değil
Yıllanmış
Bir sevdaydı bizdeki
Artık
Boşuna sabrı zorlama
Bak açtım sol yanımı
Gireceksen
Gir artık
Yüreğimin tam da ortasına...****Belki
Lavları durduramam
Mağmaları soğutamam
Ama
Varmak istersen limana
Yelken olabilirim
Fırtınalara kasırgalara
Alabora olmadan
Varabiliriz
Limandaki sessiz barınağa... &AL YÜREĞİMİ YÜREĞİNE*Al yüreğimi yüreğine
Kulak ver sesine
İyiden iyiye
Sessizce bir dinle
Atıyorsa
Her seferinde
Atıyorsa sen sen diye
Al yüreğinin
Tam da ortasına
Öyle derinliklerinde sakla...**Al yüreğimi yüreğine
Bir bedende
Kenetlensin yürek yüreğe
Bir bak
Taa derinlerde
Çarpıyorsa aşk aşk diye
Çıkabiliriz seninle
El ele
Yürek yüreğe
Çıkabiliriz aşkın zirvesine...***Hani derler ya
Böyle aşklar
Olsun dostlar başına
Hala
Sevda yolunda
Yüreklerde taht kuruyorsa
Aslında saygıyla
Alkışlanmalı ayakta
Ve usulca
Şapka çıkarmalı asi aşklara...****Boşuna değil
Böylesi bir aşk
Böylesine bir sevgi
Yeminli sevdadır bizdeki
Öylesine asi
Öylesine dirençli
Kaptan-ı derya misali
Dalgakıran yaparız
Yürek yüreğe
Kenetli asi bedenlerimizi...
18.05.2024 - 22:46
Bir süre sonra,
bir eli tutmakla bir ruhu zincirlemek arasındaki
ince farkı öğrenirsin,
Ve aşkın yaşlanmak,
birlikte olmanın da güvende olmak
anlamına gelmediğini öğrenirsin,
Ve öpücüklerin sözleşme
ve hediyelerin de vaat olmadığını öğrenmeye
başlarsın,
Ve yenilgileri
başın dik ve gözlerin açık karşılamaya başlarsın,
bir çocuğun üzüntüsü ile değil, bir yetişkinin
zerafeti ile,
Ve her şeyi bugünü düşünerek yapmayı da öğrenirsin
çünkü yarın ile ilgili her şey belirsizdir.
Bir süre sonra güneş ışığının yakıcı olduğunu öğrenirsin
eğer fazla maruz kalırsan
Bu yüzden,
başka birisinin sana çiçek getirmesini beklemeden
kendi bahçeni yarat
ve kendi ruhunu kendin süsle.
Ve göreceksin ki dayanıklısın...
Ve kuvvetlisin,
Ve değerlisin.
Veronica A. Shoffstall
15.05.2024 - 22:04
Welby diyor ki; "Hayat birinin sizi sevmesidir, saçlarınız arasından esen rüzgar, yüzünüze vuran güneş, bir arkadaş ile çakır keyif olmaktır. Hayat, aynı zamanda birinin sizi terketmesi, yağmurlu bir gün ve bir arkadaşın ihanetidir de." Hayat, iyi ile kötünün yan yana oluşudur.
15.05.2024 - 22:04
Bir kadın kırdı zincirleri.
Yırttı gözlerindeki perdeyi.
Biraz deli, biraz cesur.
Yaktı ezberleri, susturdu herkesi.
Giydi hayallerini, savurdu külleri.
Aldı kırmızı gülleri.
Siyah bir kağıda beyaz kalemle yazdı
"çekilin sahne benim şimdi "
Gülten Alp
15.05.2024 - 00:34
??Bazen başıboş bazen aklım nereye eserse, bazen de kendi halim diye bir yerlerde.
Çikin Dilek işte
12.05.2024 - 14:28
?si=RCINFYJxrzJnbWTi
12.05.2024 - 14:27
?si=6HJU-VockjzjTeji
12.05.2024 - 13:18
Ben başıboş bir kadınım
Aklım nereye eserse ben oradayım.
Müzik duyunca eşlik eder
Ayaklarımla ritim tutarım
Köşeyi dönünce karanlığa çıkar yolum
Korkusuzca yürürüm
Geceye ışık saçarım
Saçma sapan bir kadınım ben
Yaşımın önemi yok
Sokaklarda gezen küçük bir kız
Sevgilisinin yolunu bekleyen bir genç kız
Çocuklarına seslenen bir anne
Torun seven bir nine
Topuklarına vura vura gezen bir kadınım ben
Korkmayın benden
Sevmeyin beni
Ama saygı duyun
Kadın olsa da sıfatım
Çoğu erkekten daha adamım!!! ??
Bir gülüşüne, dört mevsim sığmış.
Dışarıda şimdi zemheri kışmış.
Kimin umrunda..
Ahmed Arif
11.05.2024 - 00:18
60 da da
70 de de
Kendime söz
(Dilek ten kendine not)
15'inde neysem 30'unda da, 50’sinde de mutlu olduğum gibi;yaşarsam 70’inde de mutlu olacağıma , kendini seven, çocuk kalbine güvenen gülüşlerini kaybetmeyen Dilek olacağıma söz veriyorum.
Yaşadığım her anımı her yaşımı her acımı her kırgınlığımı her savaşımı her kaybedişimi vurgun yemiş hallerimi yorgunluklarımı, kaçışlarımı korkularımı, yenilgilerimi zaaflarımı 30 da nasıl kabüllenip yaşadımsa 60 'ında da aynı azimle aynı sabırla bu da hayattan diyeceğime,mutluluğu da hüznü de dibine kadar hakkını vere vere yaşayacağıma kendime söz veriyorum.
Ve 30' lu yaşların sonunda, 20'li yaşlarımı
50'li yaşların sonunda da bir önceki yaşımı özleyeceğimi artık 30'unda ki gibi görünmüyor olmama rağmen yine kendimi bedenimi,ruhumu,çocuk kalbimi seveceğimi o kadar eminim ki.
Çünkü 30 undaki dış görünüşüm belki de sağlığım gençliğimde ki çevikliğim olmayacak hareketlerim
yavaşlayacak ama biliyorum ki heyecanım sevecenliğim doğaya hayranlığım aynı kalacak ruhum, benliğim halen 15 'inde kalacak. Ve yine kulağımda kulaklığımla, ruhuma sevdiğim şarkılar eşlik edecek. 15 inde ilk aşık olduğumda nasıl sevdalandımsa müziğe şiire, 60’lara geldiğimde de sevdiğim şarkıları bazen hüzünle su yerine gözyaşlarımla ağartarak rakı kadehini salya sümük ağlayarak bazen yürek kıpırtısı eşliğinde "bir tatlı huzur almaya geldik Kalamış 'tan"eşliğinde
İstanbul hatıralarına dalarak bazen de "Nerde bıraktım kalbimi acaba" şarkısı ile eskidenmiş o aşklar deyip gıptayla baktığımız unutulmaz yeşilçam filmlerini anımsayacağımı biliyorum.
Sezen ı uçurum uçurum gözlerine baktığım sensini ile sevdiğinin bazen yar olduğunu
Ahmet Kaya nın acı çekmek özgürlükse özgürüz ikimizde şarkısı ile sevdiğine teslim olmayı özgürlüğüne değişebileceğini Ümit Besen ile severken ayrılığı kabüllenip sevdiğinin mutluluğu için kendi ellerimle başkasına verebileceğini hissederek 70 inde de dinleyeceğimi yine yine okumaktan yazmaktan, gezmekten bıkmayacağımı kendimi her şartta kendim kalarak seveceğimi kalbimi ruhumu kötü duygularla kirletmeyeceğimi biliyorum.
Saçlarım ağarmış olsa da gözlerimin ışığının sönmeyeceğini kırış kırış sarkan yüzüm olsa da artık bedenimi taşımaya zorlanan ayaklarımla her fırsatta yine doğaya koşacağıma, rüzgarın esintisinin saçlarıma dokunmasına yağan yağmurun kirpiklerime düşmesine, yaz, kış açan çiçeklerin kokusunu kaçırmadan içime çekeceğime, ve yeniden yeniden her batışa rağmen hergün her seferinde yeniden doğan güneşin mucizesine hayranlıkla tanıklık edeceğimi, sevgiler büyüteceğime insanların yüzündeki gülümseme sebebi olma mutluluğunu önemseyeceğime hatta canlıların gözlerinde ışıltıya sebep olacağıma söz veriyorum.60'ında da 70'inde de kırgınlıkların kötülüklerin kanatlarımı kırmasına izin vermeyeceğimi ve yaşama sevincimi yitirmemek için önüme bakmanın gerekliliğini hep bilincinde olacağımı biliyorum.
Son nefesime kadar yüreğimi kin, nefret gibi çirkin duygularla kirletmryeceğime, yaşama tutunup sebeplerimi, beni üzenlerden daha önde tutacağıma, beğendiğimi yakıştırdımsa "elalem ne der" ı kulak ardı edip alıp giyeceğime yine aşka aşık, şiire sevdalı, Yeşilçam'a tutkulu doğaya hayran, 80’lerde iyi ki gençmişim diyerek Kemal Sunal filmleri ile çınlayan kahkahalarımın olacağını ben biliyorum çünkü kendimi seviyorum kendimi tanıyorum.
(Not:Yazdığımda akıl sağlığım ve beden sağlığım yerindeydi
Dilek gelecekte olacak olumsuz sağlık sorunları olduğunda bu sözlerden mesul tutulamaz ????)
Dilek KARAGÜZEL
12 Mayıs 2023 cuma. 01.00
10.05.2024 - 23:47
"Mola istiyorum hayat,
sabrettikçe, üstüme geliyor gibisin"demiş
Cemal Süreyya
Ben de diyorum ki, Yaşamayı seviyorsan zorlukları da, acıları da seveceksin; yokuşda da düzlükde de yürümeyi bileceksin hayat beklemez, bekletilmeyi sevmez.
05.05.2024 - 14:18
?si=Wyb_bs5zvEui-Zbx
05.05.2024 - 14:15
Bektaşi der ki: "Rakı ağızdan değil, kulaktan içilir. Biz ona içki değil, dem deriz!"
Oturursun masaya, garson bir şişe rakı getirir, mezeleri sıralar, kadehini doldurur, içersin! Hayır, rakı öyle içilmez... Rakının nasıl içileceğini, ya da nasıl içilmeyeceğini bilelim...
Rakı güneş batmadan içilmez. Duvara bakılarak içilmez. Rakı keyif için içilir, dertlenmek için içilmez. Rakı sohbet için içilir. Rakı, şakadan, nükteden, işletmeden anlamayan bayır turplarıyla içilmez. Rakı gürültüyle içilmez. Rakı çabuk içilmez, içip masadan kalkılmaz. İçmeye başlamadan önce bir şeyler yemeli. Tercih zeytinyağlılardır. Zeytinyağı, mide dolmaya başladıkça üste çıkarak, alkolün genzinize doğru gelmesini engeller...
Rakı masasında bira, şarap gibi başka alkollü içecekler (masada sosyetik hanımefendiler olsa dahi) olmaz...
Rakı yalnız başına içilen bir içki değil, meze ile birlikte yavaş (sindire sindire) içilen bir içkidir. Mezesiz rakı içilmez. Ben akşamcıyım, öyle bir kadehlik keyfim var diyorsanız gidin bira filan için...
Uğurlu yemeği her nevi ızgara balık (çupra, levrek, istrongilos), uğurlu nağmeleri nihavend ve rast makamından sanat musikisi eserleri, uğurlu çalgıları da akordeon, keman ve ud olan rakının, uğurlu cl'si 70'dir...
Herhangi bir marka rakı içilirken başka bir markayı övmemek önemlidir; aksi yapıldığında, o an yudumlanana hakarette bulunulmaktadır ki, yanlıştır...
Tam yağlı koyun peynirinin üzerine kırmızı toz biberle renklendirilmiş sarımsaklı zeytinyağı süslemesi, turşu gibi ekşi mezeler de yine rakının kendine has tatlı nefasetini dengeler, damarlarınızı büzer anasonla dost olur, buna misal olarak da lahana turşusu verilebilir.
En büyük mezesi muhabbettir... Muhabbet konusu "bi kız vardı, beş yıl sevdim, yüzüme bile bakmadı..." gibi duygusal ağırlıklı olabileceği gibi, "bu güneş niye hep doğudan doğuyor batıdan batıyor..." gibi yarı-felsefi konular da olabilir..
Rakının ana mezeleri dışında, ekstra mezeleri de vardır, bir de "göz mezesi" vardır ki... tahmin ettiğiniz değil; bakın o nedir? Yahya Kemal, her akşam sofrasını "kuş sütü eksik" kurdurur, ama çoğuna el bile sürmezmiş. Lakin sürsün, sürmesin hepsi hesaba yazıldığı için şef garson, bir gün "kıyak yapmış", sofraya kırmızı turp koymamış.. . Yahya Kemal gelmiş, oturmuş masaya söyle bakmış garsonu çağırmış:
-Nerede kırmızı turp?
-Efendim dikkat ettim yemiyorsunuz da...
-Onların bazıları benim göz mezemdir!
Usul, adap bilen en genç kişinin saki olması adettendir, büyüklere (ki büyüklük kavramı orada anlam bulur) sakilik yaptırılmaz... Ev sahibi olsa bile...
Buz gibi şişeden bardağa çevire çevire dökülür ve o nefis kokunun daha fazla yayılması sağlanır...
Rakı kadehine önce rakı, sonra su, daha sonra da (konmasa daha iyi olur ama) buz konur...
Şişede kalan son rakı damlasına kadar eşit paylaştırılır, daha da içmek isteniyorsa, bu paylaştırma ritüeline girilmeden, yenisi sipariş edilir...
Rakı bardağı boş beklemez... Evet, masadan kalkarken bile dibinde biraz bırakılır...
İlk yudumu aldıktan sonra ağızda bekletip, dişlerin arasından derin bir nefes alınır ki akciğerler de nasibini alsın... Rakıdan küçük küçük yudumlar alınır... Bülent Ersoy öyle içiyor diye bir dikişte bir duble rakıyı içmek makbul değildir...
Masada yaşça en büyük kişi rakı kadehini tokuşturmak için kaldırmadan rakı kadehleri masadan kalkmaz... Rakı sofrasında kadeh yalnızca bir defa tokuşturulur. Hadi bakalım hoş geldiniz vb. falan diye... Bundan sonra kadeh tokuşturulmaz, sadece kaldırılır...
Masaya yeni birisi eklendiğinde tekrar kadeh tokuşturulabilir...
İnsan keyiflenir ve güzel sohbetlere yönelir... Yani hem anlatır, hem dinler... Böylece rakı sofrası en az iki kişinin katıldığı toplu bir eylem; karşılıklı konuşmalara dayandığı için demokratik bir forum; evrensel ve kişisel sorunların ortaya getirildiği, fikir alıp verilen, insanın kendisi ile yüksek sesle düşünerek hesaplaştığı bir tür psikolojik grup terapisi olmaktadır...
Rakı sofrasında planlı, programlı ciddi işler konuşulmaz. Geyik muhabbeti yapılır, memleket kurtarılır, anılar tazelenir, dedikodu yapılır...
Rakı sizi ne zaman sarhoş edeceğini zamanında söyleyen bir içkidir, bunu fark ettiğiniz zaman yanınızdakilere söylemeli, ya da izin isteyip kalkıp gitmelisiniz, ama eğer sizin kalkmanız masayı dağıtacaksa ölseniz bile orayı terk etmeyin... Çünkü rakı masasından tuvalete gitmek için bile zar zor kalkılır, hoş karşılanmaz...
Bağıra çağıra, Böğüre öğüre konuşulmaz... Sakin olmak, efendi takılmak gerek...
Rakı masasına avuç içiyle ya da yumrukla vurulmaz...
Unutulmamalıdır ki rakı sofrası saygın bir cemiyettir... Buraya katılan, hem bu meclise kabul edildiği için saygı gören bir kişiliğe sahip demektir, hem de diğerlerine karşı saygılı olmak zorundadır...
Herkes rakıyı erkekler içer zanneder. Oysa bence rakıyı en güzel kadınlar içer.
Rakı kadındır, kadın da rakı.
Birbirlerinin halinden, tadından anlarlar.
Hiç konuşmadan anlaşırlar.
Yalnızlık zor ve çekilmez geldiğinden ikisine de, yanlarında mutlaka balık ve peynir ararlar.
Ufak tefek tatlardan ve hatta acılardan da haz aldıklarından, yanında mezesi olmadan duramazlar.
Kadının içindeki beyazdır rakı.
Buğudur, dumandır. Mesafedir.
Hem şeffaftır, hem bulanık. Temkin ister.
Alışmak için zaman ister, alıştın mı da dikkat ve özen ister.
Kadın o yüzden pek güzel içer rakıyı.
Kadınlığının içinde saklanan erkektir rakı. Güçtür. Meydan okumadır.
Elinde rakıyı erkek gibi tuttun mu, gözdağı verdirendir.
Dik durmaya zorlar adamı.
Eşitliktir rakı.
Doğu'nun içindeki Batı, Batı'nın içindeki Doğu'dur. Anadolu'dur.
Anadolu kadar yaşlı, onun kadar çeşitli, renklidir.
Politikadır, yenilen kazıktır, şikayettir, isyandır.
Kalabalık sevdiğinden doğurgandır.
Bir kişi başlarsın bazen içmeye, bakmışsın olmuş masada 10 kişi.
Hiç bilmediğin nağmeleri öğretir rakı.
Bildiklerini unutturur. Mucizedir.
Türk sanat müziğidir. Durup dururken ağlatır, olmadık yerde kahkaha attırır.
Kadın ruhludur rakı. Daldan dala her türlü duyguyu tek kadehte yaşatır.
Kafayı buldun mu, bet sesindeki buğulu nağmedir rakı.
Masadan kalkmadan, yıkılmadan, rezil olmadan darmaduman olmaktır.
Kadın gibidir rakı diyorum ya, çünkü içmeyi bilmeni ister rakı.
Kolay değildir. Dalgaya gelmez, hassastır.
"Şerefe!" dedin mi, o sofrada anlatılan her şeyi sır gibi tutacağına dair "şeref sözü" verdiğin namustur rakı.
Kandırılmak istemez. Yalandan haz etmez.
Gerçekleri ortaya döker rakı.
Hesaplaşmadır. Yüzleşmedir.
Rahatlamadır.
Rakı-balık masasında yoksa kadın, masadaki erkeğin dilindedir, havasında vardır.
Rakı kadınsız olmaz. Haremlik selamlık durmaz.
Bir tek önyargı rakıyı erkek içer zanneder.
Rakıyı erkek gibi kadın da içer.
Bu toprakların parçasıdır rakı. Dil, din, ırk, köken bakmaz, tanımaz, ayrımlarla uğraşmaz.
Uhu'dur rakı; birleştirir.
Sarı Zeybek'tir, Yeşil Efe'dir, eskiden kalma ama Yeni'dir rakı.
Beyaz leblebimizdir.
Geçmişten bugüne, bugünden geleceğimize mirastır. Gelenektir.
Yasak tanımaz. Özgürdür.
Hicazdır, nihavenddir. "Makberdir", "Bir ihtimal daha var o da ölmek mi dersin" diyerek hayata avaz avaz tutturandır.
Deşarjdır, "İkinci bahar"ımızdır bizim.
"Kalamış"tır.
Bizimdir, bizdendir. Eskimiz, yenimiz, tarihimizdir.
Yadigardır.
Sözünü esirgemeyen kadın gibidir.
Benim gibidir...
Rakı.
Şerefinize, Sıhhatinize!
Alıntıdır!
27.03.2024 - 07:42
?si=lMgKBXBbBArBfcT6
25.03.2024 - 21:29
bir saati bozuldu,
modası geçti, eskidi diye
kaldıracaksanız bir yere
akrep ve yelkovanı
tam oniki'nin üzerinde buluşturun
öylece koyun tozlu bir çekmeceye.
nerden bileceksiniz
ya , delice aşıklarsa birbirine.
ne kaybınız olur,
bir faydanız dokunur belki
zamanda ayrı düşmüş
kavuşamamış iki sevgiliye...
..........yükselyeşilmenderes…
24.03.2024 - 21:06
Biz...
Anneanneler, babaanneler, teyzeler...
70'ler...
Böyle giyinen genç kızlardık...
Erkekler de bol paça pantolon, Antuan gömlekleri ile pek havalılardı.
Çok güzel zamanlardı...
Radyolarda kadife sesli sanatçılar...
Emel Sayın'lar, Samime Sanay'lar...
Bir ilkbahar sabahı güneşle uyanırdık,
Benzemez kimse sana derdi,
Müzeyyen Senar.
45 lik plaklarda...
Yıldırım Gürses hayattaydı.
Leylaklar dökülüp güller ağlardı...
Ahmet Özhan'ın temiz yüzü aydınlatırdı televizyonları...
"Çok yakarmış güneşin solgunu,
Tanrım bu sonbahar vurgunu..."??
Erol Evgin fiyakalı,
Ajda Pekkan havalıydı.
Nükhet Duru rastık çeker,
Nilüfer, "Seni beklerim öptüğüm yerde" derdi.
Sevgiler ölümsüz, aşklar ömürlük,
aşıklar vefalıydı.
"Fikrimin ince gülü
Kalbimin şen bülbülü"şarkısını söylerdi sevdalılar birbirine.
Şimdi nerde o aşklar...
Nerde vefayı anlatan şarkılar...
Zeki Müren dinleyen hangi sevgili terk eder.
"Böyle bir kara sevda, kara toprakta biter..." diye.
Alıntı
24.03.2024 - 12:02
?si=hEi8yovcV5caefls
Toplam 1360 mesaj bulundu