Merhaba diyerek birleşen ellerin elveda diyerek ayrılması acıtır yüreği....!
Dilek/çe....!
Merhaba diyerek birleşen ellerin elveda diyerek ayrılması acıtır yüreği....!
Dilek/çe....!
© Copyright Antoloji.Com 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Antoloji.Com'a aittir. Sitemizde yer alan şiirlerin telif hakları şairlerin kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Şu anda buradasınız:Dilek Karagüzel Pıtırcık Hakkında Yazılanlar Sayfası Antoloji.com
16 Haziran 2025 Pazartesi - 06:40:26
14.06.2025 - 00:12
Düş"müydün yoksa
Düşmüşmüydün,
Yüreğime...!
Takılıp geçmişine,
Devá"mıydın yoksa
Dert miydin,
Geleceğime...!
Sen miydin...
Yoksa sensizlik miydi
İçimde büyüyen..!!
Ne yaşayabildim seni,
Ne de öldürebildim
İçimde..!!
Yaşıyormuydum yoksa
Ölmüşmüydüm,
Bilemeden..!!!
Söyle,
Her zerrem de olup
da hiç olmayan
SEVDAM..!!
Semih Ayaz
13.06.2025 - 13:32
58 Yaşında Yaşamaya Başladım.
58 yaşıma kadar başka bir hayatın mümkün olabileceğini hiç hayal etmemiştim — ev işleriyle, alışverişle, yıkanacak çamaşırlarla, hazırlanacak yemeklerle ve katlanılması gereken sessizliklerle donmuş o rutinin dışında bir hayat.
Çocukluğumdan beri bana öğretilen şuydu: Bir kadın öncelikle “yerini bulmalıydı” — evlenmeli, çocuk sahibi olmalı, ailesini bir arada tutmalıydı.
İtiraz etmemeli. Tartışmamalı. Şikâyet etmemeli.
Ve eğer hayal kuruyorsan… bunu sessizce yapmalıydın. Çünkü hayaller bir yere götürmezdi.
Genç yaşta evlendim. İki çocuğum oldu.
Anneydim, eş, ev kadınıydım. Yıkadım, ütüledim, pişirdim. Sabah akşam koşturdum.
Kocam çalışıyordu. Yorgun gelirdi, tek kelime etmeden yemeğini yer, televizyonun karşısına geçerdi. Sonra eleştiriler başlardı: Sıkıcı olduğumu, kendimi saldığımı, artık söyleyecek bir şeyim kalmadığını söylerdi.
Böyle bir kadınla yaşanmazmış, sadece hayatta kalınırmış.
Peki ya ben? Ben susardım.
Çünkü “aile kutsaldı”.
Ve “sabretmeyi bilmek gerekirdi”.
Annem hep derdi: “Sabırlı ol. Sen bir eşsin, bir annesin.”
Ben de sabrettim.
Çocuklar büyüyüp kendi hayatlarını kuracakları günü bekledim… Belki o zaman, hayatım başlardı.
Sonra bir gün, kocam gitti.
Ne bağırdı, ne bir açıklama yaptı.
Kalktı, bir valiz hazırladı… ve bir daha dönmedi.
Yalnız kaldım.
Ve garip şekilde, ilk hissettiğim şey acı değildi. Sessizlikti.
Gerçek bir sessizlik. Derin bir sessizlik.
Ve o sessizlikte, ilk kez… kendi sesimi duydum.
Başta kayboldum.
Kim olduğumu bilmiyordum artık.
Neleri sevdiğimi, neyi gerçekten istediğimi hatırlamıyordum.
Evimin içinde bir misafir gibi dolaşıyordum.
Kendime sordum: Ne zaman son kez içten bir kahkaha attım?
Ya da: Ne zaman sabah kalkıp başkasına kahve hazırlamak zorunda olmadan uyanmıştım?
Bir gün kalktım — ve yatağımı toplamadım.
Sadece kendim için bir kahve yaptım. Balkonuma çıktım.
Perdelerden süzülen ışığı izledim.
Küçüktü… ama büyüleyiciydi.
Ve bana aitti. Sadece bana.
İşte o an bir şey değişti.
İngilizce kursuna yazıldım. Evet, işe yaramak ya da bir amaca hizmet etmek için değil.
Akıllı telefonumu kullanmayı öğrendim, tren bileti almayı.
Yalnız başıma yola çıktım. Hayatımda ilk kez.
Sonra daha da ileri gittim.
Kışın denizi gördüm. Gerçek denizi. Kartpostallardaki gibi değil.
Tuzlu, canlı bir kokusu vardı… özgürlüğün kokusu gibiydi.
Ayakkabılarımı çıkardım, hâlâ nemli kumlara oturdum ve düşündüm:
“Bu kadar uzun süre neyi bekledim?”
Bir komşum bana dedi ki:
“Deli misin sen? Neredeyse altmış yaşında yalnız başına geziyorsun?”
Gülümsedim.
Çünkü belki de sonunda, artık kaybolmuş değildim. Kendimi bulmuştum.
Bugün yalnız yaşıyorum.
Kimse beni sevmediği için değil.
İlk kez… kendimi sevdiğim için.
Artık saatlere bağlı değilim.
Ama isteklerim var.
Günlerimi mutfakta geçirmiyorum artık.
Müzelere gidiyorum, bölgesel trenlere biniyorum, kitapçılarda oyalanıyorum ya da yıllardır başucumda duran ve “zamanım yok” diye okuyamadığım bir romanla battaniyenin altına giriyorum.
Bazen aynaya bakıyorum. Elbette kırışıklar var.
Ama gözlerim… gözlerim değişti.
İçlerinde yeni bir ışık parlıyor.
Çünkü 58 yaşında artık sadece hayatta kalmayı bıraktım.
Ve yaşamaya başladım. Gerçekten.
12.06.2025 - 00:18
?si=dDV70exXuWjj8w9p
12.06.2025 - 00:04
Hayat yaşamasını bilene güzel:
Öldüğümüzde paramız bankada kalır...
Ama yaşarken harcayacak yeterli paramız yoktur...
Çin’de zengin bir iş adamı öldüğünde bankadaki 1.9 milyar dolar eşine kaldı. Eşi de adamın şöförüyle evlendi...
Şöför şöyle söyledi:
– Ben hep patronum için çalıştığımı sanırdım. Şimdi anlıyorum ki meğer o benim için çalışıyormuş!...
Acı gerçek şudur:
Daha çok yaşamak daha zengin olmaktan önemlidir. O halde kimin kim için çalıştığını sorun etmektense güçlü ve sağlıklı bir bedene sahip olmaya çalışmalıyız...
Son model bir cep telefonunun fonksiyonlarının % 70’i kullanılmaz!
Lüks bir arabanın aksesuarlarının % 70’i gereksizdir...
Lüks bir villanız ya da malikaneniz olsa alanın % 70’ini kullanmazsınız...
Gardrobunuz için durum farklı mı? Giysilerinizin % 70’i yepyeni durur...
Yaşam boyunca çabaların ve kazançların % 70’i başkalarının harcaması içindir...
Demek ki biz, kendimize ait % 30’a sahip çıkmalı ve ondan tam yarar sağlamalıyız...
O halde;
Varlıklı olmasanız da mutlu olmaya çalışın...
Sevdiğiniz insanlar için zaman ayırın...
*alıntı
11.06.2025 - 23:42
Aşkla Kurulan Bir Dünya
Bazı dünyalar haritalarda yer almaz. Onlar, iki kalbin titrek elleriyle çizdiği, sınırları sevgiyle belirlenen görünmez ülkeler gibidir. Aşkla kurulan bir dünya işte böyledir; ne başkentleri vardır, ne de bayrakları. Ama rüzgarı hep aynı melodiyi fısıldar;Sev.
Bu dünya, varlığını bir formüle ya da kurala borçlu değildir. O, varlığını sadece iki insanın birbirine inanmasına borçludur. Çünkü aşk, inançtır. İki gözün birbirine değdiği o an, bu yeni dünya sessizce doğar. Ne bir kıtanın sarsıntısına benzer, ne de bir devletin kuruluşuna. Onun devrimi kalbin kıyılarında olur. Sessiz, derin ve yıkıcı.
Aşkla kurulan bir dünyada zaman başka türlü akar. Saatler değil, kalp atışları ölçer zamanı. Beklemek bir çile değil, bir adanıştır. Özlemek, yeryüzünün en zarif acısıdır. Ayrılıklar bile yok oluş değil, yeniden kavuşmaya açılan kapılardır. Çünkü burada hiçbir şey bitmez, her şey dönüşür.
Bu dünyanın yolları, öfkeyle değil sabırla yürünür. Burada insanlar kusurlarıyla sevilir. Yarası olanlar güzeldir çünkü aşk, en çok oradan sızar. Her kırık, her çatlak, sevginin sızabileceği yeni bir pencere açar. Bu yüzden aşkla kurulan bir dünyada, eksikler tamamlanmaz, olduğu gibi kucaklanır.
Ve belki de en güzeli şudur: Bu dünya herkesin ayağına serilmez. Onu görebilmek için bazen yıkılman gerekir. Bazen kaybolman. Bazen her şeyi yanlış yapman. Çünkü aşk, en çok enkazların arasında yeşerir. Harabelerden bir çiçek gibi fışkırır, küllerin arasından bir kıvılcım gibi parlar.
Aşkla kurulan bir dünya…
Bir ömür sürmez belki, ama bir ömre bedeldir.
Bir haritaya sığmaz belki, ama bir kalbe sığar.
Ve en çok da şunu öğretir;
Gerçek yuva, bir insanın kalbidir.
Birisi ??????
10.06.2025 - 19:02
BEN SENİ BİR BAŞKA SEVDİM
Olmadı değil ;
Doğrularım kadar benimde yanlışlarım oldu .
Zaten bunuda inkar edecek yaşta değilim ..
İster inan ister inanma ,
Ben seni bir başka sevdim ...
Biliyor musun ..?
Kalabalıklar içindeki yalnızlık ,
Dipsiz bir kuyu gibi ..
Yanlışı doğru görecek kadar körleşiyorsun .
Ruhunu yakan kızılca aşkı ,
Ömürsüz bedenlerde söndürdüğünü görünce ,
Yalnızlığına yalnızlık katıp aynalara küsüyorsun .
Her defasında herkesi kendim gibi bilip ,
Her defasında sen seni kaybediyorsun .
İster inan ister inanma ,
Ben seni bir başka sevdim ...
Aslında dersimi fazlasıyla almış ,
Kendine yetmeyi öğrenmiş ,
Bana kalan süreyi yalnızlığa ayırmıştım .
Taki ;
Bir şairin kaleminde adını ,
Bir Ahmet Kaya şarkısında sesini duyana kadar ..
Çok uğraştım ama ,
Seni senden habersiz sevmekle baş edemedim .
Söz geçirebilseydim eğer yüreğime ,
Hayalinle düşüp kalkmaya devam eder ,
Böyle ürkek bir serçe misali karşında titremezdim .
İster inan ister inanma ,
Ben seni bir başka sevdim ...
Yorulmadım ama ,
Kolayda olmadı bendeki seni sana getirmek ..
Kimi zaman duruşuna dürüstlüğüne ,
Kimi zaman merhametine yüreğine ,
En önemlisi de ,
Dokunduğuna sahiplenmene tutunarak geldim ..
İster inan ister inanma ,
Ben seni bir başka sevdim ...
Sanma ki bir beklenti barındırıyor sana gelişim .!
Seninle yeniden nefeslendim bil istedim .
İster yar diye al koynuna ,
İster dost diye yaslan omzuma ,
İstersen hazan ol savur acılara .
Kabulümdür yazında kışında .
İster inan ister inanma ,
Ben seni bir başka sevdim ...
( Bedirhan Almas )
04.06.2025 - 13:22
Ne bileyim çık gel işte..
Çok sevdiğim kitabım sende kalmış." de
Hiç bir kitapçıda da kalmamış.” de
Hani belki yağmur yağmıştır, üstün ıslanmıştır,
içeri buyur ederim. Hatta
Üşümüşsündür dur bir kahve yapayım.
Otururuz, susarız.
Biz susarız, özlem konuşur.
Biz susarız, gözler konuşur.
Ne bileyim çık gel işte.
Uydur bir bahane...
01.06.2025 - 22:20
Bir Adam Sevdiyse… Özlem Susmaz
Bir adam sevdiyse gerçekten…
Zaman geçse de, mevsimler değişse de, şehirler büyüse de…
O içinde bir çocuğu uyutamaz artık.
Çünkü her gece uykusu onun adıyla bölünür.
Yalnızken sessizliğe konuşur o adam…
Bir sokaktan geçerken bir çiçeği görür,
“Bunu o severdi” der içinden.
Radyo açılırsa, sevdiği bir şarkıda boğazı düğümlenir.
Bir kahve içer, eksik gelir.
Çünkü onun gülüşü yoksa hiçbir şey tam değildir.
O adam, geceleri dua eder.
“Allah’ım, onu koru” diye…
Kavuşamasalar bile,
bir yerlerde mutlu olması için ellerini açar.
İşte bu yüzden,
gerçek aşk; karşılık değil, samimiyet ister.
Her sabah uyanır,
“Bugün de gelmedi” der belki,
ama içinden bir ses susmaz:
“Gelse ne giyerdi, ne söylerdi, neye gülerdi?”
O adam,
sevgilisinin yokluğunda bile onun varlığıyla yaşamayı öğrenmiştir.
Çünkü seven bir adam,
sevgilinin adını unutmaz, sesini unutmaz,
gözlerini, en çok da susuşlarını unutmaz.
Bir kere sevmişse bir adam,
kalbinde onun için yer açmışsa…
O yeri kimseye vermez.
Zaman bile geçemez oradan.
Ve o adam bilir:
Belki bir gün döner…
Belki bir gün “Ben de seni özledim” der…
Ama o güne kadar,
sevgisini bir emanet gibi taşır içinde.
Kimsesiz bir şehri, onsuz sokakları,
her adımı onun ismiyle atar…
Çünkü bazı adamlar…
Sevgisini susarak anlatır.
Ve o sessizlik,
binlerce “Seni seviyorum”dan daha gürdür.
murat. ince
29.05.2025 - 00:23
Kimse “git” demedi aslında,
Ama her şey öyle güzel hazırlandı ki gidişe…
Cümleler kısaldı önce,
Bakışlar uzaklaştı,
Ve sessizlik, kalabalıklardan daha çok konuşur oldu.
Sözlerin sıcaklığı söndü,
Sarılmalar gevşedi,
Bir zamanlar ait olduğun yerde
Artık fazlalık gibi hissettin kendini.
Ne açık bir kapı vardı önünde,
Ne de tutan bir el aradığında.
Ama içten içe biliyordun:
Kimse seni kovmadı belki,
Ama kimse de kalman için çabalamadı.
Ve anladın…
Gitmek, bazen bir karar değil,
Bir zorunluluktur.
Kal desen bile,
Kalacak yer bırakılmadıysa neye yarar?
Bazı vedalar söylenmeden edilir,
Bazı ayrılıklar sessiz büyür.
Kimse git demedi sana,
Ama her şey,
"Git artık" diye fısıldadı usulca…
Alıntı
24.05.2025 - 01:23
Bir erkek sana iyi davrandığında…
Sadece hareketleriyle değil, sesiyle, varlığıyla, enerjisiyle — içinde bir şeyler değişmeye başlar. Daha sakin nefes alırsın. Bedenin hayal kırıklığını beklemeyi bırakır. Kalbin artık her söze asılı kalmaz. Çünkü uzun zamandır ilk kez kendini güvende hissedersin.
İşte bu, gerçek duygusal güvenliktir.
Kaygıyı yatıştırır.
Hayatta kalmak için ördüğün duvarları yumuşatır.
Sinir sistemine artık sürekli kaç ya da savaş halinde olmasına gerek olmadığını öğretir.
Artık diken üstünde yürümezsin.
Her davranışı, her isteği sorgulamazsın.
Sadece… sevilirsin.
İstikrarlı bir şekilde.
Nazikçe.
Huzur vererek.
İşte bu yüzden bazı kadınlar, hak ettikleri gibi sevildiklerinde ışıldamaya başlar.
Bu sadece bir aşk hikâyesi değildir.
Bu bir iyileşme sürecidir.
Yeniden bulunan bir huzurdur.
Sevginin acıtmak, altüst etmek, kırmak ve sonra onarmak zorunda olmadığını anlamaktır.
O sevginin, sen istemesen bile orada olmasıdır.
Adını söylerken sesine sinen o şefkattir.
Sadece kollarıyla değil, zihninle, kalbinle, ruhunla seni sarma biçimidir.
Bir yük olmadığını bilmek, duygularının onda güvende olduğunu hissetmek, geçmişinin onu korkutmaması ve kırılganlığının asla sana karşı kullanılmayacağını bilmektir.
İşte bu tür bir sevgi, bir kadını ışıl ışıl yapar.
Onu açar, büyütür.
Ruhuna nihayet bir dinlenme alanı sunar.
Çünkü o, seni gürültüyle değil, korkusuzca sever.
Facebook(Eda mutfakta sayfasından)
23.05.2025 - 20:43
Orhan Veli ile Sait Faik’in işi gücü yoktur. Can sıkıntısından Eftalikus kahvesinde otururlar. Oturdukları kahvede can sıkıntısından her gün birer Cumhuriyet Gazetesi alıp bulmacalarını çözmeye başlarlar.
Sonraları ise bu bulmaca çözme işi aralarında bir iddiaya dönüşmeye başlar. İddia şudur; O günkü bulmacayı kim önce bitirirse karşı taraf o kişiye rakı ısmarlayacaktır.
Günler böyle geçerken Sait Faik yenilgiden yenilgiye koşmaktadır. En sonunda canına tak eder ve
“nasıl beceriyorsun lan, her gün rakıyı bana ısmarlatıyorsun?” diye serzenişte bulunur. Orhan Veli ise insanı çıldırtacak sakinlikte cevap verir “çünkü Cumhuriyet Gazetesi’nin bulmacalarını ben hazırlıyorum…
23.05.2025 - 16:20
Eğer yerde yatan bir kırlangıç görürsen, kanatları açık…
panik yapma.
Yaralı değil.
Ölmek üzere de değil.
Sadece gökyüzünün kuşu…
kalkmasına izin vermeyen bir dünyaya düşmüş.
Kırlangıç yerden havalanamaz.
Kanatları o kadar uzundur ki, yere basıp itme şansı yoktur.
Onu nazikçe alman yeterlidir.
Biraz… sadece biraz kaldırman.
Ve o, tek başına yeniden uçar.
Bazı insanlar gibi.
Bazen eksik olan şey cesaret değildir.
Sadece…
bir el.
bir bakış.
yeniden rüzgârı hissedebilmek için yumuşak bir yükseliş.
— İçine işleyen bir yeniden yazım, Jason Lapointe | L’Éveilleur
22.05.2025 - 22:15
Bir adam girer hayatınıza, ben başkayım der güven bana der bir şans ister sizden.
Daha siz ne olduğunu anlamadan aşk sözcükleri havada uçuşur, size olan hayranlığını bıkmadan sıkılmadan anlatır.
Siz ne derseniz deyin pes etmez sabrına şaşar kalırsınız.
Daha önce hiç görmediğiniz ilgi, alaka da bu arada tavan yapmıştır. İstediğiniz iki şey vardır zaten, sevgi ve güven.
Ona inanmanız için denemediği yol kalmamıştır artık.
Gerçekten bu defa başka diye düşünürsünüz.
Zaten yaralı olan kalbinizi tamir edecek tek insan o olduğuna inanır, tertemiz sevmeye başlamışsınızdır bile.
Sonra ne olur peki ?
En baştaki ilgisi günden güne azalmaya başlar,
bitmek bilmeyen sabrından eser kalmaz.
Size olan hayranlığının yerini de bir sürü kusurlarınız almıştır artık. Ve siz anlarsınız ki bu defa da başka değilmiş ve yine siz anlarsınız ki harcadığınız zaman, verdiğiniz emek bir kez daha boşa gitmiştir..
Ve güven bir kez daha yerle bir edilmiştir...!
Songül YANIK
20.05.2025 - 21:52
Ne sanıyor bunlar sevmeyi
Sevmek..;
Yerine koyamamaktır
Sevmek..;
Adamlıktır
Dostluktur çaldığın kapıdan boş dönmeyeceğini bilmektir.
Sevmek..;
Dürüstlük'tür
Güven'dir
Sevmek..;
"Benden sana zarar gelmez''dir..
Sevmek..;
"Sensiz olmaz"..dır.
Sevmek..;
Küsmek..
Sonra daha çok bağlanmaktır.
Sevmek..;
Her koşulda " Biz.." dir
Bencilliğe kapatılan kapıdır
Mehveş Akın.
12.05.2025 - 15:38
Seni Tanıdığımda, Ruhum Yalnızlıktan Yorulmuştu.
Bak, ben senin ilk sevdiğin değilim.
Sen de kalbimde hayalini kurduğum ilk kişi değildin.
Ama mesele bu değil.
Hayat, bizi önce başkalarına yaralayarak, sonra birbirimize sarılarak tamamlamayı öğretti.
Ben seni bulmadan önce…
Karanlıkta çok oturdum.
Kendimi birine anlatmadan sevilmenin nasıl bir şey olacağını düşündüm.
Bir sabah uyanıp içimdeki sessizliği kimsenin duymadığını fark ettim.
Ve aşkı unutmaya yemin ettim neredeyse.
Kalbimin içine ördüğüm duvarlar, o kadar yüksekti ki,
birinin içeri girmesi neredeyse imkânsızdı.
Sen gelene kadar.
Sen geldin ve…
O ışıkla girdin.
Benim bile göremediğim yerlerime dokundun.
Daha önce sevmiştim, evet.
Ama seninle hissettiğim,
Bir annenin çocuğunu ilk defa koklaması gibi bir şeydi.
Doğal, sarsıcı, korkutucu ve çok gerçek.
İlk öpücüğünde içimden bir ses yükseldi:
"Evindesin."
Kulağa romantik gelsin diye söylemiyorum.
O an, ruhum yere indi.
Yorgunluğumu bıraktım, sana yaslandım.
Ve ilk kez, hiçbir şeyin eksik olmadığını hissettim.
Seninle geçen her gün biraz daha iyileştim.
Gözlerinin içine baktığımda artık eksik değil,
tam hissediyorum.
Sana dönüp “sen benim insanımsın” dediğimde,
bu bir romantik cümle değil…
Bir hakikat, bir dua, bir iç sızısıydı.
Sanki Tanrı, “İşte burası.” dedi.
Geleceği düşünmüyorum artık.
Çünkü sen yoksan, geleceğin bir anlamı yok.
Bu hayat…
Kimi zaman yağmur, kimi zaman fırtına…
Ama sen elimi tutuyorsan, hepsini sevebilirim.
Sadece güneşi değil,
göğü karartan bulutları da seninle izlemeye razıyım.
Gülmeyi de, ağlamayı da,
sessiz kalmayı da senin yanında öğrendim.
Kırıldığında nasıl susacağını,
sevildiğinde nasıl parlayacağını fark ettim.
Ve şunu bil:
Zor zamanlar geldiğinde sana küsmeden,
daha sıkı sarılmayı seçeceğim.
Çünkü sen…
Sen bu dünyada gördüğüm en derin şeysin.
Ve en büyük aşklar görülmez zaten,
ruhla hissedilir.
Sen, gözümde değil artık.
Sen, kalbimin kıyısında uyuyorsun.
Ve ben sana her baktığımda,
bir ömrün sabrı için Rabbime teşekkür ediyorum.
Ben seni seviyorum.
Sessizce.
Derin bir dua gibi.
Ve ömrüm oldukça,
bu dua hiç bitmesin istiyorum.
Ruhsal Rehber..
09.05.2025 - 07:23
Yüzünüzden gülücükler eksik olmasın
09.05.2025 - 06:49
İstanbulun Hüznü
Büyük kayııplar Verirsin bu hayatta öncelikle,
Kalbine Acısı Kör bir bıçak gibi saplanır,
Bu Acı Zamanla geçermi serde,
İnanın Çare yok Bu Derde KEdere.
Tuğba Dalgıç 11
03.05.2025 - 22:21
Aşk bir ateştir…
Yakmazsa gerçek değildir,
Isıtmazsa da eksiktir.
Bazı aşklar çıra gibidir, kolay yanar, kolay söner.
Bazıları ise köz olur; dışı küldür ama içi hâlâ kor.
Aşk bir kibrittir,
Yanacak cesaret sende varsa,
Yalnızlık bir baruttur…
Bazı aşklar rüzgâra dayanmaz,
Ama bazıları fırtınada bile harlanır.
Onların adı **“Küllerinden doğan”**dır.
Aşk bir ateştir…
Söndürmeye çalışırsan dumanla boğar,
Bırakırsan seni bir baştan bir başa yakar.
Bazı yürekler aşkı mum gibi taşır:
Eriye eriye aydınlatır.
Bazı yüreklerse aşkı güneş gibi tutar:
Yaksa da vazgeçemez.
Aşk bir ocaktır;
İki ruhu aynı ateşte pişirir.
Ya birlikte yanarsınız,
Ya biri kor olurken diğeri buz keser.
Ve aşk…
Bazen sadece bir kıvılcımdır.
Ama doğru kalbe düşerse,
Bir ömürlük yangına döner.
Aşk bir ateştir.
Önemli olan,
Onu yakacak cesaretin,
Yanacak yüreğin,
Ve kül olmaktan korkmayacak bir ruhun var mı?
Birisi
23.04.2025 - 01:45
"Aziz Nesin"
Gecenin bir zamanı evine gelince
Kilitte duyuyorsan anahtarın sesini
Anla ki yalnızsın.
Elektrik düğmesini çevirince
Çıt diye bir ses duyuyorsan
Anla ki yalnızsın.
Yatağına yatınca
Yüreğinin sesinden uyuyamıyorsan
Anla ki yalnızsın.
Odanda kâğıtlarını kitaplarını
Duyuyorsan zamanın kemirdiğini
Anla ki yalnızsın.
Bir ses geçmişlerden
Çağırıyorsa eski günlere
Anla ki yalnızsın.
Değerini bilmeden yalnızlığının
Kurtulmak istiyorsan
Kurtulsan da yapayalnızsın.
13.04.2025 - 19:19
Gel desem sana …
Hiçbir şey sorma, hiçbir şey konuşma, sadece gel…
Gelir misin?
Hadi desem yada..?
Hiçbir şey sormadan, yine benimle yürür müsün sonu belirsiz yollarda?
Bakmasan, görmesen, duymasan beni günlerce… Aylarca belki… Yine beni sever misin? Gözden ırak olan gönülden uzak olurmuş derler ya.. Yanımda olup uzak olanlardansa, uzakta olup içimde olmayı becerebilir misin??
Aylar sonra, yıllar belki…
” Seni sevdim.. Senden gelen iyi-kötü her şeyi sevdim. Ve hep seveceğim..”
Diyebilir misin..??
Yanında otururken bile zaman zaman beni deli gibi özleyebilir misin?
Her ayrılışımızda, sabaha,bir daha görememek korkusuyla delirir misin?
Her gelen telefonda ‘ben’ diye irkilir misin sebepsiz..?
Beni her dakikana taşıyıp yaşamayı becerebilir misin??
Beni, ben gibi sevebilir misin?
Delirsem bir gün.. ”Canıımmm…” diye yine sarılabilir misin?
Kapris yapmak istesem…Yapsam hatta şımarıp, kalabalıklarda elimi tutabilir misin?
Hayat bir gün bana oynarsa, maskeleri yırtıp her yerimden, yine beni görebilir misin?
Ne şart ve konum olursa olsun, göz bebeklerimin hep aynı bakacağını bilebilir misin?
Ya da ben hayatla oynamaya kalkarsam bir gün nefesimden sıkılıp… Ölsem bir gün, benimle yaşadığın her gün için, ‘bir saniyesi için bile pişman değilim’ diyebilir misin?
Sevgilim ol diyorsun bana…
Sen bu sevgiyi kaldırabilir misin?.
12.04.2025 - 22:22
Ben seni;
Örselenmiş bir yürekle sevdim.
İncinmiş duygular, güvensiz bir kalple sevdim.
Ben seni;
Kendime dönmüşken,
Yalnızlığı yüceltirken,
Acıyı kutsarken sevdim.
Ben seni;
Aşka tövbeliyken,
“Vebali boynuma” dedim,
Yeminimi bozdum da sevdim.
Ben seni;
“Korkuların canı cehenneme” deyip,
Yeniden kırılmayı göze aldım da sevdim.
Ben seni;
Oluru yokken, imkansızken,
O bildik inadımla,
Sonsuz aşka inandım da sevdim.
Ah sevgili, bilmiyorsun.
Şu yalan dünyaya,
Şu yalan aşklara inat,
Ben seni;
Çok sahi sevdim…! ??
~
Birhan Eroğlu
10.04.2025 - 16:24
Çocuklar bir gün evden giderler…
Bir şekilde, bir nedenle, öyle olduğu için, koşullar onu gerektirdiği için giderler.
Ama gönlümüzden asla…
Gözlerinde hayata karşı bir heves, omuzlarında ince bir ağırlık, ellerinde uçarı bir telaş…
Kapıyı çekip giderler…
Çocuklar evden gidince, ev de sizden gider biraz, sabah kızaran ekmeğin kokusu, ütünün buharı, bir türlü şekle girmeyen saçlar, kapıdan çıkarken aceleyle öpülen yanaklar gider…
Antrede biriken ayakkabılar, teki kaybolan terlikler, yatağın üstündeki elbise yığınları gider.
Saatler sanki bir yerlerde durmuş gibi olur. Hayatınız hasreti kuşanmış mevsimsiz bir ülkeye benzer bir zaman…
Çocuklar evden gidince;
Ansızın yapılan şakalar, vakitsiz istenen sandviçler, pencere önünde beklediğiniz geceler gider...
Artık kapının önündeki ayak seslerini duymazsınız,
Sokaktan geçen simitçiye seslenen kimse yoktur.
Arka odadan yükselen müzik sesi, banyodaki parfüm kokusu, ortasından sıkılmış dişmacunları anılarınızda kalır.
Mutfak masası çoktan unutmuştur sıcacık ve neşeli sohbetleri.
Fırında patatesin tadı eskisi gibi değildir artık,
Kareli yatak örtüsünde izi kalmıştır aşk acısıyla dökülen genç gözyaşlarının…
Çocuklar evden gidince ;
“Annem duymasın”lar, “Babamı idare et”ler “Ben zaten biliyorum”lar, “Beni çocuk muyum?”lar, “Beni anlamıyorsunuz!”lar, “Amma meraklısınız”lar … El ele tutuşup hep birlikte giderler...
Onlar olmadığı zaman da “ben ne giyeceğim”ler “arkadaşımda kalacağım”lar, “arkadaşlarımla çıkıyorum”lar peşi sıra ortalıktan kaybolurlar..
Çocuklar bir gün evden giderler;
Giderken yüreğinizin bir parçasını da yanlarında götürürler…
Onda kalan parçada sizden o kadar çok şey vardır ki,
Onlar bunu bilirler,
Aldıkları her kararda, yaşadıkları her yol ayrımında, her sevinçlerinde ve her acılarında
Fark ederler bu eşsiz bilgiyi,
Yeter ki onların yaşam pınarlarına hayat veren kaynağın suyu berrak, hikmeti bol olsun.
Yeter ki sizden doğup hayatın içine akan bu pınar ırmak olsun, nehir olsun ve en doğru yönü bulsun...
Evet çocuklar bir gün giderler,
Ama gelecekleri yolu da asla unutmazlar...
#Hayatvefarkındalık.
Alıntı...
08.04.2025 - 20:23
Bir kadına âşık olma, eğer o kadın kitap okuyorsa,çok fazla hissediyorsa, yazı yazıyorsa…
Eğitimli, büyülü, deli dolu, çılgın bir kadına âşık olma.
Düşünen, ne bildiğini bilen ve uçmayı da bilen bir kadına âşık olma;
kendinden emin olan bir kadına âşık olma.
Aşık olurken gülen ya da ağlayan,
ruhunu bedene dönüştürmesini bilen bir kadına âşık olma.
Hele ki şiiri seven bir kadına âşık olma (çünkü en tehlikelileri onlardır),
bir tabloya yarım saat bakabilen,
müzik olmadan yaşayamayan bir kadına âşık olma.
Politikayla ilgilenen, isyankâr ve adaletsizlikten büyük korku duyan bir kadına âşık olma.
Televizyon izlemekten hoşlanmayan bir kadına âşık olma.
Yüz hatları veya bedeni fark etmeksizin kendi güzelliğini taşıyan bir kadına âşık olma.
Yoğun, eğlenceli, zeki ve saygısız bir kadına âşık olma.
Sakın böyle bir kadına âşık olmayı isteme.
Çünkü eğer böyle bir kadına âşık olursan, o seninle kalsa da kalmasa da,seni sevse de sevmese de,
böyle bir kadından asla geri dönemezsin...
08.04.2025 - 20:02
Biradır ya bu,
Güzel kızları sever,
Öper dudaklarından,
Lıkır lıkır, buz gibi.
Viskinin açlıktan nefesi kokuyor
Çürümüş tahta gibi,
Sefaletin pençesinde sefil, amaa…
Tutturmuş bir şarkı dilinde,
Ah bir zengin olsam.
Likör rengarenk,
Konken partilerinde,
Flört eder kahveyle,
Lokumlada kıskandırır birde haspam.
Şarap kıpkırmızı, bembeyaz,
Yaşlanmışı makbuldür, şişesi yakışıklı.
Mahzende uyumayı sever,
Birde sosyete mutfağında sunulmayı.
Kokteyl mavinin renklerle buluşması,
Dilimlenmiş meyveler, sebze yaprakları,
Girdin mi içine alkol karışımı,
İçeni mest eder, içmeyeni hasret.
Rakı beyaz.
Rakı içen kadın güzel, adam yakışıklı.
Rakının içiminin mezesidir sohbeti,
Rakı ızgara, kavun, peynir çok yer.
Ben mi?
Bense aşk sarhoşu!
Bekler, söyler.
Söyler, bekler.
“Gel RAKI içelim,
Sarhoş olan çok sevsin,
Ben SENhoş’um zaten!
Cemal Süreya bu saatte çok aşık,
Turgut Uyar arkadaşının aşkıyla yangın,
Nazım Hikmet hep özgür,
Hasan Hüseyin acı,
Ahmed Arif başkaldırdı,
Edip Cansever isyan.
Ben ise hep umut, çok umut!
Gel işte be!
Gel RAKI içelim,
Sarhoş olan çok sevsin,
Umut sen ne güzelsin!
nilgün
Nilgün'leNilgün'ce
Toplam 1324 mesaj bulundu