Alpaslan Akdağ Adlı Antoloji.com Üyesinin Şa ...

İsyan et ey arkadaşım, söz söyleyecek an değil.
Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun, etme

senin kulağına fısıldadığımı
sen, meydanlarda haykıracaksın...

bugulu camlarda sararmış bir tül
dokunsam ürperir düşleri
ey tahamül!

Herkesin durduğu yerde
Durmak yakışmaz demiştim, akıl nerede?

durmak,yerinde saymaktır. yani yol almamak.
insan başarıyı/mutluluğu/özgürlüğü
durarak değil ancak ve ancak
ilerleyerek ve arayarak bulabilir kanaatindedir bu değerli şairimiz yanılmıyorsam...

Soframdaki
Aşım
Ekmeğim
Tuzum
Çayım
Havam
Suyum
Toprağım oldun

böylesine içten mısralara
ve yüzde yüz doğal bir sevdaya
ne denir kucaklar dolusu selamlar iletmekten başka...

Ama fazla izleyemiyordum bir veda da beni bekliyordu
Ve yol uzaktır diyordum gecenin soğukluğuna
Sonra gidiyordum alışmadık bir vedadan sonra
Yanımda taşıdığım başka bir benle..

bıra biraz daha damardan gir
kendini ve bizi derbeder eyle...

Ferman kesmişti birileri,
Ferman yerine getirildi;
Binlerce can,
Bir nefes alışta;
Üst-üste yerlere serildi...
Ne bir ses,
Ne bir inilti....
Taş kesilmişti sanki,
Tepeden tırnağa tüm bedenleri...
Böylece;
Halepçe bebeleri soykırımdan geçirildi...

kıyılan her canın hesabı sorul ...

bu uzun kış gecelerinde
düşler ve gerçeklik arasındaki yalın ikilemlerini,
ve ruh denizlerinde oluşan gel-gitleri
dizelerleriyle anlatan değerli kalemlere selam olsun..

Anne bak,yürüyorum dedin Koşuyorum anne,uçuyorum kuşlar gibi Bedenimde özgür artık...

bu uzun kış gecelerinde
düşler ve gerçeklik arasındaki ikilemlerini,
ve ruh denizlerinde oluşan gel-gitleri
dizelerle anlatanlara selam olsun..

Gerçeği emerek
Düş’e katık eden benlerden biri
Olacağım
Uzun gecelerde...

necdet ağabeyin,
bu uzun kış gecelerinde
düşler ve gerçeklik arasındaki ikilemlerini,
ve ruh denizlerinde oluşan gel-gitleri okudum sanki...

ben geldim anne!
kurtlar gibi acıktım!
bir çorba koy ocağa, buğusu üstünde olsun…
bir anne sıcaklığı kadar içten mısralar...

ŞEYTAN AZAPTA GEREK DEĞİL MİDİR?
BIRAK YORULSUN O ZAMAN İBLİS
SEN DERT ETME AĞABEY...

Beni seven var
Gelip giden var
Merak eden var
Elbet neden var ...

BİR SEVENİN VAR İSE
SENDE VARSIN DEMEK İSTİYOR DEĞERLİ ŞAİRİMİZ.
KISA VE YALIN SÖZCÜKLERLE NE DE GÜZEL ANLATIYOR
İÇRESİNDEN OLUK OLUK TAŞAN O DUYGULARI...

Öylesine bir sevdaki;
Kar etmedi,
Ne kara zindan,
Ne de,verilecek ferman...

o katıksız sevdanızı koruyun
ve asla çiğnetmeyin kimselere...

ne kadar kuş gölgesi vurmuşsa gökyüzünden
hepsi birer birer yok edilecek ...

sırılsıklam bir duygu sağanağı ve
anlam derinliği olan mükemmel bir şiir okudum
değerli ustam.
her zaman hayır
ve her vakit şiir ola...

Bundan böyle,kaç baharı benimle yaşamak istiyorsan Seninleyim sevgili...

rest çekilmiş bir aşkın
şiirsel olarak ifade edilişi
ve sevgiliye verilen son bir şans/seçenek/umut...

şair, içsel bir yolculuğa çıkarmış kendini
ve şiirsel bir menzile ısrarla ulaşmak isteyenleri...

Butün mevsimlere kucak açarım
Sanma çaresizim sanma naçarım
Değerini bilmeyenden kaçarım
Değerli olan peki neden gelmedi ...

bizler, gönül aydınlığının duyumsandığı; hoşgörülü insanlarıyla gülümseyebilen u/mutlu bir geleceği mutlaka göreceğiz
ve inanıyorum ki, onu sahiplenecektir bu ülken ...

Ölçü tutmaz, hangi dağı koysam yanına
Her biri, sanki cüssesinden utanan bir cüce
Birde geçip, karşıdan bak dedim kendime
Bir gönül dağının birde diğerinin heybetine

değerli şairimiz
o heybetli ve görkemli dağları
bazen kişileştirerek
ve bazende benzetmelerle
zihin/algı/iç dünyamız ...

Kelle almak için ferman yazdıran
Şam'dan Şark'a sinirları çizdiren
Haremin de cariyeler dizdiren
Yarsiz, gitti akasında bıraktı. ...

evet kendini dünyanın hükümranı zanneden zevat nerededirler şimdi...
iki metrelik bir çukurda...

Düş Ülke’nin sıtması tutmuş beni ve künyem ayrılık
Dilimin kimliği yok, uyruğum nedir bilmiyorum!
Eski bir sandala sığınarak gecenin buhranından
Yollara çıkıyorum düşlenen cennetin gül hatırına
Esrarlı telaşını unutarak bilinmez yarınların
Ve zorlu badirelerini, binlerce kez hesaplayıp
...

Seyrederken yıldızları, kalbime sevgi düşer, aklımda bir gerilim
Yeryüzünün putlarından, dayatmalarından kaçıp gitmek isterim ...

şairin dediği gibi
kendi putlarımızı kıramadan
insanlığı hurafelerden kurtaramayız...

veda damlası gibi düşerken gözümden yaşlar, çiçekler açıyordum
kuşlarım konuyordu kaldırım dallarına, adlarını bile bilmiyordum
hasret şarkılarıydı söyledikleri kendi dilimde, dallara ve çiçeklere ...

bir cevat ağabey klasiği,
nevi şahsına münhasır iç monologlarıyla zenginleşmiş
ve karlı k ...

farklılıklar korunmalı
yarınlara yol olmalı
yaşamak kutsal olmalı
bize ne kadar gerekli

bu duyarlı mısraların sahibine
kucaklar dolusu selam olsun...

bir intihar öncesi gibi bekliyorum
yaşamın kıyısında.

İŞTE BENİ
ŞAHDAMARIMDAN VURAN SOYLU MISRALAR...