Sedat Akıncı Antoloji.com

ME-Tİ'ce FRAGMANLAR ADLI KİTABIM ETKİ YAYINLARINDAN ÇIKTI. İLGİLENEN DOSTLARA DUYURULUR..


Bilimsel düşüncenin derinliklerinde; doğayı, toplumu, insanı, arayanları arıyorum.


Konuşmak ve düşünmek ancak bilimsel, özgür tartışmayla anlam kazanır...Düşünsel gelişimin önünü açacak ve insanı özgürleştirecek olan tek yol bilimsel eleştiri ve özeleştiridir...Öğrenmenin mutluluğunu yaşamak herkesin en temel hakkıdır..Ancak kullanılmayan haklar, kullanılmayan bir yaşamı yaratır..Yaşayalım ve öğrenelim.....
..

Devamını Oku
  • Işık German Ersoy
    Işık German Ersoy 13.06.2024 - 23:15

    Grup üyemizden Sn. Sedat Akıncı
    ** DOĞUM GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN **
    * Antoloji Yetkili Şairleri *

  • Hüsamettin Sungur
    Hüsamettin Sungur 13.06.2020 - 08:37

    DOĞUM GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN

  • Işık German Ersoy
    Işık German Ersoy 13.06.2019 - 21:15

    Şair-Yazar arkadaşımız Sn. Sedat Akıncı , sizi sitemizdeki bu saygın gruplarımızda görmek
    dileklerimizle...

    < DOĞUM GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN >

    * Mustafa Kemal Atatürk Birliği * Antoloji Yetkili Şairleri * Evrensel Sanatçılar *
    * Çağdaş Şairler * Antoloji Sitesi Üyeleri * Özgür Şair-Yazarlar *

Toplam 18 mesaj bulundu

TÜM YAZILANLAR


  • Balıklarla boğuşurum

    Nafi Çelik

    21.10.2010 - 15:29

    Merhaba; Şiiriniz adını görünce, 'Balıklarla boğuşmak' nasıl bir imgeye açılır diye merak ettim önce. Şiirin isminde bir garip iticilik duyumsadım, ama şiiri okuyunca bu iticilik imgelemde kalıcılığını yitirdi ve şiirin içine daldım. Şiirden şiirsel bir lezzet aldım. Güzel bir anlatım. Kutlarım..

  • Gecede güneşi sorgulamak

    Cevat Çeştepe

    18.10.2010 - 14:50


    İnsanlar birgün doğanın sahibi olmadıklarını anladıklarında; insanlar birgün doğanın 'gerçekte' bizzat kendileri olduğunu anladıklarında;
    insanlar birgün insanın insanlaşmaktan başka bir yolu olmadığını anladıklarında; sanırım bu vahşetler zinciri kırılacak.

    Evrenin en temel yasalarından bi ...

  • Söylenmemiş Merhaba

    Nurten Aktaş

    11.07.2010 - 11:25

    dostlarıma-

    Kıyafetinse
    Öğrenilmiş çaresizlik
    Ve farkında değilsen
    Yaşamak esaretse
    Adalet iyilik için kötülük
    Bırak tanrının olsun
    Bu lanetli kepazelik
    Maymun cenneti
    .....

    Şiirde bir yarım bırakılmışlık duygusu gizlenmiş olmasına karşın; içten içe düşündüren bir anlatım var ...

Toplam 7 mesaj bulundu

TÜM YAZILANLAR
  • asım bezirci

    25.05.2009 - 15:17

    Asım Bezirci

    Asım Bezirci, düşünsel gelişimimde en etkin rolü üstlenen, görüşlerine çok değer verdiğim düşünce adamlarından biridir. Bilimden Yana-Sosyalizme doğru adlı eserleri, `Doğaya`, `Topluma` ve `Bilince` bakışımı netleştirmiş, toplumcu gerçekçi sanat-kültür anlayışımı yeniden düzenleyerek olması gereken çizgiye çekmiştir. O diyalektik düşüncenin Türk Dili`yle eserler vermiş en önemli insanlarından biridir. Engizisyon onun bedenini yakmış olabilir, ama onun diyalektik düşünceye katkısı insanlık yaşadıkça yaşayacaktır. Anısı önünde saygıyla eğiliyorum.
    Şimdi siz dostlarıma, onun Toplumcu gerçekçi kültür-sanat anlayışından örnekler vermeye çalışacağım.

    “Toplumcu Gerçekçi Sanat, diyalektik bir yönteme dayanır. Bu demektir ki o; İnsanı, toplumu ve doğayı durgun, değişmez, gelişmez ölü bir gerçeklik olarak değil; sürekli bir oluş, akış, hareket, değişme, süreç ve evrim içinde bulunan canlı bir gerçek olarak görür.”

    “Varlıkları ya da olayları birbirinden ayrı, birbiriyle ilgisiz, soyut ve bağımsız, tek yanlı birer nesne olarak değil; Birbiriyle ilişkili, birbirine bağlı, birbirine karşılıklı etki ve tepkide bulunan çok yanlı bütün olarak görür.”

    “Yaşamı, gerçekliği çelişme ve çatışmadan yoksun, her zaman aynı kalan, kendisiyle uzlaşmış, çelişmesiz bir konu olarak değil, içinde karşıt güçlerin birbiriyle çatışma ve çekişmede bulunduğu çelişmeli, hareketli bir konu olarak görür.”

    “Evreni durmadan aynı hareketleri tekrarlayan, yalnızca nitelikçe değişmelere sahne olan ve fakat nitelikçe değişmelere, devrimlere yol vermeyen mekanik bir varlık olarak değil, nicelikçe değişmelerin belli bir birikmeden sonra nitelikçe değişmeler doğurduğu, evrimlerin dönüşümlerle, devrimlerle sonuçlandığı durmayan bir yaratılış, yenileşme ve ilerleme, yani süreç içinde bulunan diyalektik bir varlık olarak görür.”

    “Toplumcu gerçekçi edebiyat maddeci bir felsefeye dayanır. Varlığı kavrayışta, ilk temel unsurun bilinç (ruh, akıl, fikir) değil, onun dışında bulunan nesnel varlık yani madde (doğa- dünya) olduğuna; Bilincin maddeyi değil, maddenin bilinci meydana getirmiş olduğuna; İnsanın bir ruhu olduğu için değil, bir beyni olduğu için düşündüğüne ve düşüncenin maddenin yüksek düzeyde bir ürünü olduğuna; Evreni ondan bağımsız metafizik ya da teolojik güçlerin değil, kendi yasalarının yönetmekte olduğuna; Dünyayı ve yasalarını tanımanın elimizde olmadığına değil, bilimin, aklın ve deneyimlerin yardımıyla onlar üstüne gitgide artan bilgiler edinmenin ve bu bilgilere dayanarak onları belirli ölçüde değiştirmenin elimizde olduğuna inanır.”

    “Toplumcu Gerçekçi anlayış, gerçekçi bir anlayışa yaslanır.”

    “Toplumcu Gerçekçi anlayış, halka bağlıdır, halkçı bir tutuma dayanır.”

    “Toplumcu gerçekçi anlayış, ilerici- devrimci bir anlayışa dayanır.”

    “Toplumcu gerçekçi anlayış, ileri/yeni bir tekniğe dayanır.”

    Asım Bezirci ustanın izinden gitmeye çalışarak yeni dünyalara açıldım. Öğrenmenin asla bitmeyeceğini öğrendim. Ondan bir insanın ancak öğrendikleri kadar insan olabileceğini öğrendim. Bir insanın öğrenmekten başka hiçbir şansı olmadığını öğrendim. Anısı bende hep yaşayacak.

    Asım Bezirci: Sosyalizme Doğru: s.47-Evrensel Basım Yayın

    Sedat AKINCI

  • Nazım Hikmet'i Anlamak

    20.05.2009 - 16:19

    NAZIM VE DIYALEKTIK..

    Nasıl ki atom altı parçacıklar uygun koşullarda bir araya gelerek atomları oluşturuyorsa ve atomlar da birleşerek cisimleri oluşturuyorsa, aynı biçimde harfler birleşerek sözcükleri, sözcükler birleşerek de düşünceleri oluşturur. Cisimlerin oluşumu nesnelerin diyalektik yasalılığı, düşüncelerin oluşumu da düşüncelerin diyalektik yasalılığı içinde oluşur ve gelişir. Düşüncenin dile bağıntısı ise artık üzerinde tartışılamayacak biçimde kanıtlanmıştır. Diyalektik düşünme yöntemi insan zekasının en parlak buluşlarından biridir.
    Türk dili ve düşüncesi bakımından Nazım Hikmet, diyalektiği en derinden kavramış ve onu günlük konuşma diline şiirleriyle yerleştirmiştir. Nazım Hikmet’in diyalektik düşünceyle ilgili bir çok konuşması vardır ama ben burada sadece şiirlerinden örnekler vermeye çalışacağım.
    Nazım Hikmet, Piraye hanıma yazdığı bir mektubunda şöyle diyordu “Senin aşkına güvenerek şimdiye kadar gerek şark gerekse garp edebiyatında yapılmamış bir şeye, yani rubailerle Diyalektik Materyalizmi vermeye çalışacağım. Bu işi başaracağımdan eminim, çünkü Mevlana’nın Tanrı aşkına güvenerek ve ondan kuvvet alarak yaptığı şeyi ben senin aşkına güvenerek ve onun yaptığının tamamen tersini yani gerçeğini yapacağım.” Ve dediklerini gerçekten de başardı ve rubaileri yazdı, birkaç örnek vereyim.
    11
    Ne nurdan ne çamurdan,
    Sevgilim, kedisi ve kedinin boynundaki boncuk
    Yuğrumlarındaki farkla hepsi aynı hamurdan..

    13
    Aramızda sadece bir derece farkı var,
    İşte böyle kanaryam,
    Sen kanatları olan, düşünemeyen kuşsun,
    Ben elleri olan, düşünebilen adam..
    3
    Ömür gelip geçiyor, vakti ganimet bil uyanılmaz uykulara varmadan;
    Yakut şarabı billur kadehlere doldur, seher vaktidir ey delikanlı uyan..
    Perdesiz, buz gibi odasında uyandı delikanlı,
    Gecikmeyi affetmeyen fabrikanın canavar düdüğüydü uğuldayan..
    4
    Muşambanın üstüne resmini bir kerecik çizdim ama
    Günde bin kere resmin çıktı bende tepeden tırnağıma,
    Fakat ne tuhaf şey hayalin onda daha çok kalacak,
    Benden uzun ömürlüdür muşamba..

    Türk dili ve düşüncesinin en önemli ozanlarından Nazım Hikmet, bedensel olarak artık yok, ama nasıl ki Homeros, Hesiodos, Heraklit, Lucretius binlerce yıldır yaşamlarını tüm canlılıklarıyla sürdürüyorlarsa, Nazım Hikmet’te aynı canlılıkla yaşamını sürdürmeye devam edecek. Onun eseri kuşaklar boyu insanlığın yolunu aydınlatmayı sürdürecek. Bundan en ufak bir kuşkum yok. Anısı önünde saygıyla eğiliyorum.

  • Epikuros

    20.05.2009 - 16:05

    Epikuros`u anlamak

    İyonya okulunun geliştirici bir devamı olarak kurulan, Epikuros’un Kepos adlı okulu; maddenin, önsüz sonsuzluğunu, hareketin kendi iç kaynağı olarak değerlendirip, atomcu felsefeye bilimsel bir yön vermiş, bir anlamıyla onu yeniden kurmuştu.

    Epikuros’a göre; doğada gerçekleşen tüm olaylar, atom bileşiklerinden oluşuyordu.
    Bölünemeyen bu parçacıklar ve bunların hareketlerinin yer aldığı alana Epikuros evren diyordu. Bölünemeyen bu parçacıklar, Demokritos’un atom anlayışından farklı olarak, sadece biçimleri ve büyüklükleriyle değil, ağırlıklarıyla da birbirlerinden ayrılıyorlardı.

    Büyük atomcu filozof ve bilgin Epikuros şöyle düşünüyordu.

    “Diyebiliriz ki hiçbir şey, hiçbir şeyden doğmaz. Çünkü her şeyin kendisine özgü doğurucu tohumu olmasaydı her şey, her şeyden doğabilirdi. Öte yandan da, her gözden kaybolan yokluğa dönseydi, bütün şeyler yok olurdu. Çünkü gözden yok olan her şey ancak yoklukta barınabilirdi.
    Bundan çıkan sonuç şudur ki: Dünya, her zaman, şimdi olduğu gibi, var olagelmiştir ve bundan sonra da, şimdi olduğu gibi, var kalacaktır.
    Dünya maddelerden kurulmuştur. Bu maddelerin varlığını da duyumlarımız tanıtlamaktadır. Cisimlerin kimileri bileşiktir, kimileri de bu bileşikleri meydana getiren elemanlardır. Elemanlar, görünmez ve değişmez nitelikteki atomlardır. Çünkü hiçbir şey yokluğa dönmediği için, bileşikler dağılınca, onları meydana getiren varlıkların da var kalmaları gerekir. Dünya sonsuzdur. Çünkü her sonlunun bir ucu olması gerekir, dünyanın ucu olmadığına göre sonsuz olduğu kesindir. Sonu olmadığına göre de zorunlu olarak sonlu değil demektir. Atomların hareketlerinin başlangıcı yoktur. Çünkü atomlar boşluk kadar öncesizdir. Atomların hareketleri sürekli ve sonsuzdur.”

    Epikuros, atomcu bir filozof-bilgin olmakla birlikte en temel özelliklerinden biri olarak ta toplumcu bir anlayışa sahiptir. Diğer fragmanlarımda açıklamaya çalıştığım; bilimsel düşüncenin, bilimin siyasetini yaratacağı önermesine iyi bir örnek olarak şunları dile getiriyor.

    “İnsanlara en gerekli bilim, mutlu yaşama bilimidir. 'Aç kalmamak', 'susuz kalmamak', 'üşümemek', insanı mutlu edecek olan işte bunlardır.'

    Bunları elde etmenin yolu, doğru eylem ve doğru bilgidir. İnsanı mutsuz eden, doğru eylemin sonucunda elde edilmesi gereken doğru bilgilerin arasına, hayal, masal, düş gibi doğal olmayan düşüncelerin karıştırılmasıdır. Mutluluk ancak, doğaya uygun doğal bir dünya görüşüyle gerçekleşebilir. İnsanı boş yere mutsuz kılan her türlü boş düş, boş hayal ve boş masalı konu alan düşüncelerden kaçınmalı, her şeyin doğal nedenleri olduğu ve bu doğal nedenleri öğrenmenin yolu açılmalıdır.”

    Epikuros öğrenmenin, felsefenin, insan yaşamındaki önemli yerine her zaman dikkat çekmişti. Felsefeye ve insan aklına olan inancı onu, Demokritos’tan ayıran başlıca özelliklerinden biriydi.

    “ Payına gerçek özgürlük düşmesi için, felsefeye hizmet etmen gerekir. Felsefeye boyun eğmiş, kul olmuş kişi, beklemeye gerek duymaz. Çünkü felsefeye kulluk etmek özgürlüğün kendisidir…Kişi, gençken felsefeyle uğraşmayı ertelememeli, yaşlanınca da bu uğraştan bıkmamalı..Çünkü ruh sağlığını elde etmek için kimsenin yaşı henüz erken, ya da artık geçmiş olamaz. Felsefe çağının henüz gelmediğini ya da artık geçtiğini söyleyen kişi ise, mutlu olma çağının henüz gelmediğini ya da geçtiğini söyleyen kişiden farksızdır”

    Epikuros’un bu toplumcu düşünceleri, Antikçağ’da ileri sürmüş olduğunu düşünürsek; günümüzden binlerce yıl önce insanlığın gerçek kurtuluşunun, boş inançlardan sıyrılmak olduğunu bizlere gösterdiğini kavrarsak; ne kadar önemli ve ne kadar gerekli bir başarıyı gerçekleştirmiş olduğunu daha yakından öğrenmiş oluruz…

Toplam 12 mesaj bulundu

TÜM YAZILANLAR