Deli Diyorlar Bana Desinler Değişemem Adlı Üy ...

  • serbest kürsü

    16.11.2019 - 15:19

    merhabalar herkesin kürsüsünün cemaati :
    Bir öğretmen, derslerinden birinde şu hikayeyi anlatır: “Seyir halinde bir gemi... Yolcular, güverteye çıkmışlar eğleniyorlardı... Ancak, işler her zaman yolunda gitmez! .. Gemi, aniden bir kazaya uğradı ve denizin derinliklerine doğru batmaya başladı... Güvertedeki yolcuların arasında evli bir çift bulunuyordu, korku içinde can havliyle kurtarma botuna doğru koştular... Ancak botta sadece bir kişilik yer kalmıştı... Adam, o an karısını ardında bırakarak botun içine atladı... Kadın, güvertede yapayalnız kalmıştı... Gemi, neredeyse batmak üzereydi... Deniz, kadını kendine çekiyordu... Kadın, bir yandan dalgalarla boğuşurken diğer yandan eşine sesini duyurmak istiyordu... Söylemek istedikleri vardı... Bağırmaya çabalıyordu...” Öğretmen, bu noktada sustu, hikayeye devam etmedi. Sınıfa şu soruyu yöneltti: “Sizce, kadın ne söylemiş olabilir? ” Herkes bir şey söyledi. Kadının söylemiş olabileceği cümleyle ilgili tahminler çoğunlukla şöyleydi: “Senden nefret ediyorum. Ne kadar da körmüşüm seni hiç tanımamışım...” Aldığı cevaplar öğretmeni memnun etmedi... Öğretmenin dikkatini bu süreç zarfında sessiz, sakin ve yorumsuz kalan bir erkek öğrenci çekti... Ona doğru yöneldi, aklına gelen bir şey varsa söylemesini cevabını öğrenmek istediğini söyledi. Çocuk bir süre sessizlik içinde kaldı ve sonra dedi ki: “Öğretmenim, benim düşünceme göre kadın, kocasına ‘Çocuğumuza iyi bak, onu koru kolla...’ diye bağırmıştır.” Öğretmen, hayret içerisinde kalmıştı, öğrencisine sordu: “Sen, bu hikayeyi daha önceden duymuş muydun, biliyor muydun? ” Çocuk, kafasını salladı ve dedi: “Hayır, duymadım. Annem, hasta olup bizi bu dünyada terk etmeden önce babama aynı bu sözcükleri söylemişti.” Öğretmen hüzün dolu bir sesle dedi ki: “Evet, cevabın doğru...” Sonra anlatmaya devam etti: “Gemi, giderek suların altına batıyor, denizin derinliklerine doğru çekiliyordu... Adama gelince... Evine sağ salim ulaşır ve tek başına kızını büyütür, yetiştirip eğitir.. Seneler geçer... Ve bir gün adam karısına ulaşır... Bir gün, kızı babasının ardından kalan evrakları düzenlerken hatıra defterini bulur... Ve anlar ki... Bu yolculuğa çıkmadan önce annesi amansız bir hastalığa yakalanmıştı... fazla zamanı kalmamıştı... Ve aslında o hassas anda, babası kızını büyütebilmek için hayatta kalma umudu yakalamıştı... Babasının yazdıklarını okumayı sürdürür: ‘Aslında o kadar can atıyordum ki okyanusun derinliğinde seninle birlikte olmak için... Buna rağmen kızımızın uğruna, senin tek başına dalgalar arasında kaybolmana razı oldum’...” Hikaye, böylece son bulur... Sınıf, derin bir sessizlik içindedir... Öğretmen, öğrencilerinin bu hikayenin içerdiği ahlaki dersi almış olduklarını anlar... Ders, bu dünyadaki ‘hayır ve şer’le, ‘iyilik ve kötülük’le ilgilidir... Her işin, her olayın, her durumun ötesinde; her bağırışın, her sözün ardında bazen öyle karmaşık durumlar mevcuttur ki onların idrak edilmesi çok zordur... Bu nedenledir ki asla yüzeysel düşünmeyelim ve anlamadan, idrak etmeden kimseyi yargılamaya kalkmayalım... Hesap ödeme konusunda hevesli olanlar, cepleri parayla dolu olduğu için değil dostluk ve arkadaşlığa paradan daha çok değer verdikleri için, Çalışma hayatında her işi yapmak için istekli olanlar, ahmak oldukları için değil sorumluluklarını iyi bildikleri için, Her kavga ve tartışmadan sonra ağızlarını özür dilemek için açanlar, suçlu oldukları için değil sizi gerçek dostu olarak gördükleri için, Size mesaj gönderenler, yapacak başka işleri olmadığından değil sizin sevginizi kendi canlarında ve yüreklerinde taşıdıkları için yaparlar. Gün gelecek hepimiz birbirimizden ayrılacağız... Sohbetlerimizi, yürekten özleyeceğiz... Rüyalarımızı hatırlayacağız... Günler, aylar, seneler birbiri ardına öyle büyük bir hızla geçer ki... Ve artık geridekilerle hiçbir bağlantı kalmaz... Ve bir gün çocuklarımız bizim resimlerimizi görüp soracaklar: “Kim bunlar? ” Biz gözlerimizde saklı gözyaşlarımızla, acı bir tebessümle onları kalbimizin en derinlerinde hissederek diyeceğiz ki: “Onlar ki yaşamımın en güzel günlerini birlikte geçirmiş olduğum insanlar...”

    Sripad Ramaray

    okuyunca ben hem çok düşündüm hemde çok etkilendim ve paylaşmak istedim.

  • serbest kürsü

    15.11.2019 - 18:42

    eeee ne demişler yine atalarımız ?
    söz gümüşse,.. sukut altındır. :=)

  • serbest kürsü

    15.11.2019 - 18:22

    bu gönül işleri öle hafife almaya gelmiyorki...illa aleni birine vurulmak yerine gizli sevdalar yok mu yani..
    medeni durumu ve şetef ve haysiyet duygusu önde gelenler için,
    çeker o sevdayı,kızılcık şerbeti içtim der...yuvasının selameti ve hayat arladaşının şerefi için. ( nokta )

  • serbest kürsü

    15.11.2019 - 18:09

    sağolasın paşa hazretleri cuk oyurdu Valla...severim bu türküyü hende çok

  • serbest kürsü

    15.11.2019 - 18:08

    teşekkür ederim sayın Atilla bey,

  • serbest kürsü

    15.11.2019 - 18:06

    büyük lokma ye büyük konuşma demiş atalarımız..
    sevgili Çölün Şulesi...yanarsın ki birgün hemde Marmara çırası gibi..

  • serbest kürsü

    15.11.2019 - 16:39

    klavye hatalarından dolayı özür.
    malum gözün biri ameliyatlı...

  • serbest kürsü

    15.11.2019 - 16:36

    beizdeki sevme şarta şurta anlaşılmalara filan bağlı değildir,
    zaten loşullu sevme danışıklı döğüş gibidir kanımca,bana göre yani lahsıma münhasır
    sevmek zaten başlıbalına bir özveridir..
    gerisi lafı güzaf...

  • serbest kürsü

    15.11.2019 - 16:14

    ha ha ha hayttt Çölün Şulesi sen gelde onu şu deli gönüle anlat,
    anlatabilirsen tabiiki..:=(

  • serbest kürsü

    15.11.2019 - 15:47

    sağolasınız paşa hazretleri güzel mi bilemem de,
    deli bir gönlün hezeyanları,.. onu bilirim işte

  • serbest kürsü

    15.11.2019 - 15:39

    merhabalar herkesin kürsüsünün cemaati :

    Çık aniden gel

    hüzünlüyüm bu gece,
    daha sabaha birkaç saat var,
    şimdiden cigara paketim bitmek üzre,
    şişeninse dibi göründü,
    ben böyle değildim senden önce,
    alkol ve cigara bilmezdi beni.
    çaresizlik,sensizlik,vedahi özlem
    bağlıyor elimi ve kolumu.
    çıkmaz sokaklardayım,bazen
    bulamıyorum inan ki evimin yolunu,
    derlerdi inanmazdım sevdaya düşünce,
    yarsız yok olduğunu,
    siliniyor gözünde önceki tüm değerler
    herşey ona endeksli,
    o varsa varsın,
    yoksa,sen minicik bir adamsın
    millet ne derse desin,titrin ne olursa olsun,
    yoksun yok,ahu ceylanım,ürkek maralım,
    olmayınca sen berbattır halım..
    hadi naz ettiğin yeter,
    yarın gece nolursun gel,
    vuslatın bilki tüm ömre değer,
    seni ben ne çok sevmişim meğer..
    inanmazdım aşka sevdaya,
    birine bukadar bağlanmaya,
    sanırdım ki yüreğim delinmeyecek kaya,
    karşı gelmişim ki,yüce Mevlaya,
    attı beni bu derin sevdaya..
    maralım ceylanım,
    sevdan içimde hep infilak eden
    bir volkan,
    yanıp kül olmadan Kerem misali,
    hadi çık aniden gellll...

    GÜLEN

    beklenilenlere gelsin,çam sakızı çoban armağanı,

  • serbest kürsü

    13.11.2019 - 15:14

    merhabalar herkesin kürsüsünün cemaati :
    Mutluluk

    Mutluluk; Uyandırılma tedirginliği olmadan huzur içinde uykuya dalmaktır.
    Mutluluk; Yazın en sarı sıcağında serin bir denizdedir, bir ağaç gölgesindedir.
    Mutluluk; Çıplak ayakla koşulan ıslak çimendedir.
    Mutluluk; Sıcak bir günün sonunda esmeye başlayan serin bir yeldedir.
    Mutluluk; İnce belli bir çayda içilen tek şekerli demli çayın tadındadır.
    Mutluluk; Anlatılan bir fıkranın ardından atılan kahkahadadır. İzlenen bir filmin sonunda dökülen göz yaşındadır.
    Mutluluk; Günün ilk aydınlığında, gecenin son karanlığındadır.
    Mutluluk; Annenin okşayışında, babanın başında, çocuğun gülüşünde, sevgilinin dokunuşundadır.
    Mutluluk; Düşünüldüğünde gülümseten çocukluğa dair bir anıdadır.
    Mutluluk; Bir kitapta, bir dergide görülen bir sözün ezberlenip defalarca söylenmesindedir.
    Mutluluk; Yarın için hiç bıkmadan beslenen umuttadır.
    Mutluluk; Sevgilinin yanağına konulan bir öpücüktedir.
    Mutluluk; Mesafeye aldırmadan büyütülen sevgidedir.
    Mutluluk; Küçük bir tartışmadan sonra kimin haklı olduğunu düşünmeden sevgiliye söylenen 'seni seviyorum' sözündedir.
    Mutluluk; Bilgidedir. Her şeyi öğrenebilme çabasındadır.
    Mutluluk; Bir aşk şarkısının ezgisindedir. Uykuya dalarken okunan romanın sayfalarındadır.
    Mutluluk; Acılarına, hüzünlerinde, zorluklarına rağmen, kaygıya direnerek 'yaşıyorum' diyebilmektedir.
    Mutluluk yanı başınızdadır, fark etmenizi bekleyen bir gizemdir.
    Mutluluk dönüp dolaşıp içinizde bulduğunuz yeniliklerdedir.
    Mutluluk kendiniz olduğunuzu fark ettiğiniz andadır.
    Mutluluk bir amaç uğruna yaşamınızı adamanızdadır.
    Mutluluk direnme gücünüzü hayat test ettiğinde bulabildiğiniz en son noktadadır.
    Mutluluk yaşamına anlamlı bir amaç yükleyebilecek düşünce gücünü geliştirdiğini fark etmendedir.
    Mutluluk yaşamını kendine, başkalarına ve giderek evrene katılma coşkusuyla doldurmaktadır.
    Mutluluk yakalandığında bazen kayboluveren bir baloncuk gibidir.
    Mutluluk peşinden koştukça uzaklaşan bir hedeftedir.
    Mutluluk belki de her yerdedir, görebilenlere görünen bir renktir sadece.

  • serbest kürsü

    10.11.2019 - 00:57

    huzurla yat mekanında bizi biz yapan Ulu Önder ATAMIZ.

    Seviyorum

    seviyorum,yerdeki karıncayı,
    tarladaki darıyı,
    oğul yapan arıyı.
    seviyorum anamı,babamı,
    yavrumu,kocamı.

    seviyorum başı dumanlı dağlarLa,
    dört yanı donanmış vatanımı
    seviyorum,şehit kanıyla daha bir kızarmış
    şerefli bayrağımı.

    seviyorum,seviyorum
    vucudunu sınırda siperlemiş
    yarim diye vatanı ezberlemiş
    gözü kara mehmetciği.

    seviyorum elimden tutmuş,
    bana herşeyi öğretmiş
    yıllarını okulda tüketmiş,
    fedakar öğretmenimi.

    seviyorum,tarlada saban tutmuş,
    belkide gençliğini unutmuş,
    yavrusunu bazen aç uyutmuş,
    amma vatan deyince kudurmuş kurtlara,
    baş tutmuş köylümü.

    seviyorum ırmağımı,dağımı
    seviyorum yağmurumu,karımı,
    seviyorum gurbette sıla için,
    çektiğim efkarımı.

    içtiğim cigaramı,döktüğüm göz yaşımı,
    öpeyim onun her kilometre taşını
    seviyorum yurdumun her türlü insanını,
    çerkezini,lazını.gürcüsünü,kürdünü

    Türt insani anlıdır,
    Türk insanı şanlıdır,
    Türk insanı herşeyden önce
    delikanlıdır.

    bileğinin hakkıyla
    Türklüğünü asırlardır,
    belleklere kazımış,
    diyorlar ki seveni azımış.

    seviyorum bu yüzden işte ben onu,
    diyorum ki sökmiyecek düşmanların oyunu,
    taşıyoruz gururla Türklüğün onurunu,
    çün ki biz büyük önder,
    Kustafa Kemal in torunuyuz torunu.

    GÜLEN

  • serbest kürsü

    09.11.2019 - 17:36

    merhabalar herkesin kürsüsünün cemaari :
    GARİP-ZAVALLI-FUKARA KIZ
    20. KATTAN ATILMIŞ!?

    BİLİRKİŞİ RAPOR "İNTİHAR DEĞİL CİNAYET“ DEDİ !?

    Annesi ölmüş, babası hasta ve üniversite eğitim parasını kazanmak için çalışan bir genç kız, patronları tarafından tecavüz edilip öldürülüyor. Karşı taraf avukatı saçma sapan bahanelerle ceza indirimi istiyor. Bir genç kızın hayatının bedeli kolay ödenmemeli.Adalet yerini bulmalı.

    *Yüreğinde birazcık insanlık kalmış herkesin bu davayı bilmesi ve takip etmesi gerekiyor. Şule Çet, 23 yaşında bir üniversite öğrencisi, annesini 7 yaşında kaybetmiş, yoksul bir aileden geliyor ve okuyabilmek için çalışıyor. İki patronu gecenin bir saatinde iş var diye çağırıp, tecavüz ediyor ve bulundukları plazanın 20. katından atıp öldürüyorlar onu.

    Kızcağızın o saatlerde arkadaşına attığı mesajlar var, iş diye çağrıldığını, ayrılmak istediği halde adamların onu bırakmadığını yazan. Onlarca delile rağmen mesleğin yüz karası bir adli tıp uzmanı :

    "Geç bir saatte tenha bir yerde bir erkekle buluşmayı kabul eden bir kadın,tecavüzü kabul etmiş demektir. " diyor ve Şule'nin antidepresan ilaç kullanımını da bahane ederek olayı intihar olarak kapattırmaya çalışıyor.

    *Bu dava iyilerle, kötülerin, parayla herşeyi yapabileceklerini sananlarla, mazlumların arasındaki bir davadır. Daha iyi bir dünyada yaşamak istiyorsak itiraz etmeliyiz, kamuoyu önemlidir. Lütfen izleyin ve takipçisi olun.

    Bu bütün hayatı acılarla geçmiş, gelecek için çırpınırken iki yaratığın birkaç dakikalık zevki için, değil geleceği, canı elinden alınmış bir genç insana karşı görevimiz,son görevimiz.

    Hakan Akdag

    NOT; Paylaşalım ki adalet için sessimiz güçlü çıksın!?

    aşağıdaki yazıyı içim yana,yana,utanarak ve lanet okuyarak en önemliside insan olduğumdan utanarak kopiledim
    ilgilenelim lütfen,

  • serbest kürsü

    08.11.2019 - 21:46


    ben seni,düşe kalka,
    yanıla yıkıla,taaa yürekten
    içim titriye,titriye sevdim
    ama sen beni hiç sevmemişsin ki

    ben seni taparcasına,
    ben seni çıldırasıya,
    ben seni ölesiye sevdim
    ama sen beni hiçsevmemişsinki

    ben seni yüreğime soktumda sevdim
    ben sana körlemesine inanıpta sevdim,
    ben seni,düştüm kalktım,tökezledim yine sevdim
    ama sen beni hiç sevmemişsinki

    baktıkça sana, tutuşur kanım,kaynardı
    bağrım durmaz külhanca yanardı,
    bilirdim bu sevda bana zarardı,
    usul,usul temkinli sevmek karardı.

    ama coştu yüreğim sellercesine,
    estim gürledim yellercesine,
    düştümde bir sevdaya, yıllarcasına,
    bıkmadım,yılmadım hep sevdim.
    ama sen beni hiç sevmemişsinki.

    en kıymetlilerimi, önüne doktüm,
    sevda denilen derdi, gönlüme diktim
    başkasına değil,birsana eğiktim, bilmedin kıymetim,
    ben diktim sen hoyratça söktün.

    tapındığım,hayalimdeki o mavi göktün,
    ama sen beni hiç sevmemişsinki,
    hemde hiçççççç

    GÜLEN

  • serbest kürsü

    08.11.2019 - 14:17

    Ya Resulullah

    Uhrevi Dünyevi yâdımızdasın
    İnsanda Rical'sın ya Resulullah
    Ağzımız dilimiz tadımızdasın
    Lisanda mecal'sın ya Resulullah

    Rızkınla libasin eyleyensin pay
    Ömründe bir an'ı etmemişsin zay
    Bir elinde güneş bir elinde ay
    Tercihte hilal'sın ya Resulullah

    Hatemi enbiya özün güzeldir
    Nuru ilahiden yüzün güzeldir
    Tefsirul kur-an'da sözün güzeldir
    Halinle meal'sın ya Resulullah

    Şükrünle hallere rehber olansın
    Zikrinle dillere rehber olansın
    Fikrinle kullara rehber olansın
    Âlimul kemal'sın ya Resulullah

    Elhamdüllillah'ki olduk ümmetin
    Nolur bize helal eyle zahmetin
    Dağa taşa uçan kuşa rahmetin
    Aleme emsal'sın ya Resullullah..

    Metin Arpacı 5

  • serbest kürsü

    08.11.2019 - 13:07

    merhabalar herkesin kürsüsünün cemaati :

    ya aba altından sopa göstererek kandil kutlaması yapmayın Allah aşkına...
    alınmak isteyen rahatlıkla alınabilir...

  • serbest kürsü

    06.11.2019 - 14:34

    Defne Yaprağını Yakıp 10 dk Bekleyin

    İltihaplanmalara, bakterilere ve mantarlara karşı çok etkili olduğu bilinen bir gerçektir. Fakat yanmış defne yaprakları kesinlikle olayı başka bir boyuta taşır.

    Hem yapı olarak hem de içerik olarak oldukça güçlü bir yapıya sahip olan defne yaprağının sağlık açısından da oldukça faydalı olduğu bilinmektedir. Çayını içebilir, yemeklerinize katabilirsiniz. Fakat bugün bu özel bitkinin bir başka etkileyici faydasından bahsedeceğiz.

    Kül tablasına bir kaç tane defne yaprağı koyun ve yakın ve 10 dakika bekleyin. O mis kokusu havaya yayılırken, sizden de bakın hangi dertleri alıp götürecek.

    1. Baş Ağrısına Çok İyi Gelir : Defne yaprağı yandığı zaman, yaydığı güzel koku vücut daha fazla sineol, pinen ve elimisin salgılar. Bu baş ağrısına ve yorgunluğa iyi gelir. Sizi rahatlatır ve ağrınızı azaltır.

    2. Anksiyete İle Savaşır : İçerdiği linalool anksiyete ile savaşır. Amerikan Anestezi Hemşireleri Derneğine göre 10 dakika boyunca yanan defne yaprağı koklamak çok daha iyi hissettirir.

    3. Solunum Sistemi Rahatlatır : İçerdiği “mycrene” ve öcenol akciğeri ve nefes yollarını temizler. Daha rahat nefes almanızı sağlar.

    Aynı zamanda çok iyi de bir balgam sökücüdür.

    4. Diyabete Faydalıdır : Özellikle Tip 2 diyabet hastaları için defne yaprağı önerilir. Kötü kolestrolü, kandaki glükoz ve trigliserid seviyesini düşürdüğü bilinir. Bunun için çayını içebilir, yemeklerde kullanabilirsiniz.

    Ayrıca kalp fonksiyonlarını arttırmak ve kan şekerini kontrol altında tutmak için defne yaprağını tavsiye edilir. İçeriğindeki antioksidanlar, insülin üretimini arttır. Bu da diyabeti kontrol altında tutmaya yardımcı olur.

    5. Kalbi Daha İyi Çalıştırır: Defne yaprağında bulunan rutin ve kafeik asit kalp fonksiyonlarını daha iyi çalışmasını sağlar. Rutin, kılcal damarları güçlendirir. Kafeik asit ise kolestrolü düzenler.

    6. Ağrı Keser : Defne yaprağının baş ağrısına ve migrene iyi geldiğini yazımızın başında belirtmiştik. Defne yaprağı aynı zamanda eklem ağrılarına, artrite ve diş ağrısına da iyi gelir. Bir bardak defne çayı ile vücudunuzdaki bir çok ağrılardan kurtulabilirsiniz.

    7. Bağışıklık Sistemine İyi Gelir : Defne yaprağı A ve C vitaminleri bakımından zengindir. Bu vitaminler sayesinde bağışıklık sistemi üzerinde oldukça güçlü etkileri vardır. A vitamini başta burnu, gözleri, boğazı, ağız boşluğunu, sindirim sistemini olmak üzere akciğer zarını korur. Bu sayede bakteriyel ve viral enfeksiyonları önler.

    8. Sindirimi Rahatlatır : Mide vebağırsak sorunları ve çölyak hastalığı için defne yaprağı kullanabilirsiniz. Mide ve bağırsakta gazdan dolayı oluşan şişkinlikleri giderir ve proteinin sindirilmesini kolaylaştırır. Bu sayede hem şişliğiniz iner hem de kendinizi daha iyi hissedersiniz.

    9. Kepek Giderir ve Oluşumunu Önler : Tek yapmanız gereken soğuk suya defne yapraklarını koymak ve saçınızı şampuanladıktan sonra bu su ile durulamak. Bu şekilde kullanıma başladıktan sonra kepek probleminiz kaybolacak ve tekrar ortaya çıkması önlenecektir.

    10. Böbrek Taşını Düşürmenize Yardımcı Olur : Özellikle defne yaprağı çayı böbrek iltihaplanmalarına ve böbrek taşlarına çok iyi gelir. 1 bardak suya 3-4 adet defne yaprağı ekleyin. Suyu yarısı buharlaşana kadar kaynatın ve sonra süzün. Günde iki kere bu çayı için.

    11. Uykusuzluğu Giderir : Uykusuzluk için birebirdir. Çayı, tütsüsü sizi rahatlatır. Sinirleriniz gevşetir, sakinleştirir.

    Bu önemli bilgi ve yöntemlerden daha fazla kişinin faydalanması için, beğenip, paylaşmayı unutmayın lütfen...

  • serbest kürsü

    06.11.2019 - 14:19

    merhabalar herkesin kürsüsünün cemaati :
    Huzur Bulduğumuz 15 An!

    Yalnız kalıp huzurbulmak isterseniz bunları yapabilirsiniz;

    1. Dikkatini dağıtacak biri olmadan kitabınla başbaşa kaldığında,
    2. Şehrin kalabalığından bunalıp tek başına şehir dışına çıktığında,

    3. Yorucu geçen bir haftanın ardından sessiz sakin geçen bir pazar gününde,

    4. Sırt çantanı ve fotoğraf makineni alıp yeni yerler keşfetmeye çıktığında,

    5. Kafa şişiren kişiler sonunda evinden gittiğinde,

    6. Bisikletine atlayıp şehrin hiç gitmediğin sokaklarında gezindiğinde,

    7. İşlerini halletmiş olmanın rahatlığıyla eve dönerken kulaklığınla başbaşa kaldığında,

    8. Temponu aksatmaman gereken bir sabah koşusuna çıktığında,

    9. Aylardır beklediğin filmi tek başına sinemaya gidip izlediğinde,

    10. Odana çekilip daha iyi ders çalışmak, işini daha iyi yapmak istediğinde,

    11. İnsanların seni yaptıkların için yargılayacağını bildiğin şeyi yaptığında,

    12. En ufak bir gürültüyü bile kaldıramayacakken uykuya çekildiğinde,

    13. Duymak istemediğin şeyler duyduğun insanlara cevap vermek istemediğinde,

    14. Seni olduğundan farklı biri yapmak için yer arayan sevgilinin hayatından çıktığında,

    15. Kimseden çekinmek zorunda olmayıp istediğin gibi davranabildiğinde,

    Ç/Alıntı

  • serbest kürsü

    05.11.2019 - 19:00

    sayın Rabia,
    benim naçizane fikrimce her kesimden yazarları okumalı insan,
    bize gelenler,.. kütüphanemizdeki kitapları görünce şaşırıp aaa ama sizin tandansınız,.. bunlarınki değilki diye çok demişlerdir.

  • serbest kürsü

    05.11.2019 - 11:28

    merhabalar,herkesin kürsüsünün cenaati :
    OKUMAK NEDEN ÖNEMLİ, ANCAK BU KADAR GÜZEL ANLATILABİLİRDİ...

    Beyninde "korteks" adında bir godomanı beslediğini biliyor musun?
    Ve yine beyninin içinde o büyük patrona getir götür işleri yapan "nöron" isminde milyonlarca nakliyeci işçin olduğunu?.. korteksinin Hulusi Kentmen tadında bir işveren olması için de ona gerekli malzemeyi taşıyacak Halit Akçatepe kıvamında nöronlara sahip olman gerektiğini? Nöronlarının bu nakliye eylemini gerçekleştirmek için tek gereksinim duyduğu enerji kaynağının sadece "bilgi" olduğunu?
    .........
    Anlayacağın benim güzel kardeşim, sen bilgiye ulaştıkça nöronların da canlanıp coşuyor... Haliyle ne kadar çok sayıda enerjik nöronun olursa o kadar zıpkın bir korteksin oluyor...
    ...............
    peki bu "korteks" denilen zımbırtı yaşaman için şart mıdır?
    Sırf nefes almaksa yaşama anlayışın, şart değildir. Parazit gibi, ot gibi yaşamak istiyorsan şart değildir.
    ................
    Peki nöronlarını "eğitim"le beslemezsen ne gelir başına bunu biliyor musun? Nöronların aç kaldıkça hayatta kalman ve yaşamaya devam etmen için beyninin "amigdala" bölgesi devreye girer...
    Yani hayvani içgüdülerini kontrol eden karanlık bölge... Sahneyi devralan bu "amigdala" bölgen; kalkıp da sana "oku, araştır, aşık ol, şiir yaz, eğlen, tatil yap, güzel bir film izle, balkonundaki saksıda biber yetiştir, hayvanları sev" filan demez. Bilakis "yaşamını tehdit eden her şeyi yok et, seninle aynı kümeyi paylaşmayan her canlıyı imha et!" diye dikte eder...
    Eğer kendini eğiterek "korteks" bölgeni geliştirmezsen; işte bu "amigdala" bölgen darbe yapıp yönetimi ele geçirir...
    Ve sen de cehaletinin verdiği cesaretle, sığ tartışmaların gölgesinde, kendini bir kümeye dahil edip, seninle aynı safta saf tutmayan her canlıyı yaşaman için tehdit kabul edersin... İşid'in de kafası budur, pkk'nın kafasıda, partizanların da kafası budur holiganların kafası da, kökten dincinin de kafası budur, satanistin de... Haliyle ne hacı hocalar çözer bu kördüğümü, ne de papazlar hahamlar...
    Ne tütsü yakarak dağıtabilirsin bu lağım kokusunu, ne de parfüm sıkarak.. bu kaosun tek çıkış yolu, OKUMAK...

  • serbest kürsü

    05.11.2019 - 01:48

    iyi geceler herkesin kürsüsünün cemaati :
    TERAZİ

    Yaşlı adamın eşi evde tereyağı yapıyordu kocası ise her gün yakınlarındaki bakkala götürüp satıyor onunla geçiniyorlardı. Bakkal adamın getirdiği tereyağını hiç tartmıyordu.
    Ancak bir gün acaba dedi, adam gittikten sonra tereyağını tartıya koydu, 900 gram olduğunu görünce çok öfkelendi ve yarın geldiğinde bunun hesabını sorar bir daha da ondan alışveriş yapmam dedi.
    Ertesi sabah yaşlı adam elinde tereyağı içeriye girdi, bakkal sert bakışlarıyla bir daha senden tereyağı almayacağım dedi. Yaşlı adam üzülerek efendim bir yanlışım mı oldu dedi.
    Bakkal, efendi senin bana verdiğin tereyağını tarttim 900 gram geldi ayıp değilmi bu yaptığın dedi.
    Yaşlı adam utanarak başını yere eğdi ve
    - efendim bizim terazimiz yok, sizden bir kilo şeker almıştık onu tartı olarak kullanıyoruz dedi.
    Bakkal utancından ne yapacağını şaşırdı.

    Böyledir işte dünya...
    Kime ne ağırlıkta kıymet verirsen o ağırlıkta kıymet bulursun.

  • serbest kürsü

    04.11.2019 - 17:13

    merhabalar herkesin kürsüsünün cemaati :

    sayın Rıza Can,.. şayet herkes yerinde konuşabilseydi,birçok karışıklıklar meydana gelmezdi..
    ne yazıkki ağzı olan konuşuyor,hatta konuşması gereken yerde susuyor,konuşmaması gereken yerde de susmayı bilemiyor...

  • serbest kürsü

    03.11.2019 - 16:51

    merhabalar herkesin kürsüsünün cemaati :
    Adalet olmadıkça yönetimin, edep olmadıkça asaletin, cömertlik olmayınca zenginliğin, güven olmadıkça sevginin, kanaat olmadıkça fakirliğin ve alçak gönüllülük olmadıkça yükselmenin faydası olmaz.”'

    demiş muhterem bir zat,nekadarda haklı değil mi ?

Toplam 1893 mesaj bulundu