Buğra San - Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı


Bahane...

Çok zamandır hayatın ihmalindeyim
Bilmiyorum nedir beni böyle koparan
Tutunamadığım sahipsiz bir bahanedeyim
Yıllarca biriktirdiğim hayalleri savuran

Artık hayaller kurmuyorum istikbale dair
Ölü topraklar üstünden geçtiğimizden beri
Mükemmel bir hayat istiyordum olmadı ve sair
İkna çabalarından usanıp duruverdim geri

Hep beklenen bir gündü ümitli yarından
Özlenen, gözlenen ve gözümüzde tüten
Ne inmez bir zembilli rüyaydı semadan
Bir sabr-ı imtihan bu gücümüzü tüketen


Buğra San




Kimim ben?

Kimim ben ya da neyim?
Beynimi meşgul eden bu soru da ne?
Tarif edemiyor tahsilimle hasat ettiğim ekinim
Ben de benzer miyim etten fani bir beşere

Kontrol, kontrol ve hep kontrol
Nereye kadar benim bu teyakkuzum
Maverada bana biçilen ne şekil bir rol
Yok mu bilen? N’olur bir cevap verin be kuzum.

Salıversem ben de kendimi hani sadece meraktan
Akıverse hayatım sonuna kadar başladığı duraktan
Doğumlar, ölümler ve yeniden ölüme doğuşlar
Nasıl deveran ederdi acep, hiç bilemeyeceğim başlangıçlar

Ne zaman bileceğiz biz kendimizi
Körlüğümüz kalıcı mı, hep acıttık birbirimizi
Ne zaman üleşeceğiz artan sevgilerimizi
Bilinmez bir göl içinde biriktikçe birikti

İşte hala o soru beynimi meşgul eden
Ben bir gayesiz görüntü müsveddesi miyim?
Belki kırık bir kalemin kâğıttaki gölgesi
Belki bir dost sahiline vuran ölü bir kuş sesi


Buğra San


Derdim...

“Ey derdim! Benim senden büyük Rabb’im var.”

Benim derdim büyük derdim
Derdi veren bilinmese
Azametin büyük derdim
Derman veren bilinmese

Gündüz güneş büyük derdim
Gece olup bürünmese
Ay ışığın küçük derdim
Aysız gece yürünmese

Bir ben varım garip derdim
Ol gureba yerinmese
Nev-i şahsım tek dir derdim
Bir tek olan görünmese

Bir sırrım var ketum derdim
Sözün edip gülünmese
Cesaretim kırık derdim
Yılmazlığa gelinmese

Benim derdim büyük derdim
Derdi veren bilinmese
Azametin büyük derdim
Derman veren bilinmese


Buğra San


AHVAL

Elimde, garip bir geçmişin hüzünlü öyküsü
Neresinden baksan, acısı içimden geçiyor
Anlayamadığım bir dünyanın, girift örgüsü
Her gün ruhuma azap veren, bir düğüm seçiyor

Lütfunda bir çabanın göz nuruna gölgem düştü
Her galebeyi sahibimden ödül bilemedim
Davam, gözü kapalı en gafletinden bir düş tü
Derin uykudan uyanıp kendime gelemedim

Hiç göremedim sehvimi, sır verse de aynalar
Bütün füyuzat hislerimden, bağsız kalamadım
Sinsice bir maraz sonu, yörüngede kaymalar
İkrar etsem de sapmanın önünü alamadım

Gelmeyecek sandığım bir son, gelecekmiş meğer
Geçti plansız seyahatimin son durakları
Bir zaman makinesi, geçmişe götürse değer
İsterim yine o güzel uçuran Burakları

Kalmazdım buralarda, müzmin ümidim olmasa
Daha bir fidan dikip, meyvesini göreceğim
Beklediğim güneş maverada hiç doğmasa
İrşat eden kedi gibi, delikte dineceğim

Buğra San
10 Mayıs 2008

GELEMEM!

gelemem...
biliyorsun.
ne kadar hasret çeksen de.
gelemem...
görüyorsun.
yolumu sen çizsen de.

elimde,
üzerine yaş damlası düşmüş mektubun
mürekkebi dağılmış sılamla,
karşındayım diyemem
gurbet,
insaf edip beni boşasa bir gün
yasaklı duygularımla
kapında bitemem

gelemem...
biliyorsun...
bir gün…
kendime bile.

Buğra San
1 Mart 2008