Ayşen Özcan - Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı





“Biz iki ayrı ırmak gibi ayrı yerlerden kopup geldik, kavuştuk bir noktada, yanıbaşımızdan küçük bir kol da alarak büyük bir nehir meydana getirdik; birlikte akıyoruz şimdi. Nicedir bu böyle. Hep de böyle olacak. Denize dökülene, ölene dek.”

“Sana rastladığım gün susuzdum, yalnızdım. Bir çırpıda içtim gözlerini.”


“Sevmek ne uzun kelime!”

“Bir mutluluk hastalığıdır şiir. Kırılan dalın türküsüdür.”

“Sen birinci hamura basılmış dokuz punto beyaz karaktersin. Alınyazımsın, daha doğrusu alınyazımın tek okunaklı yerisin.”

“Ölüm bu, kimsenin bağışıklığı yok…”

Kahvenin önünden otomobiller geçiyor. Bir tane de at arabası. Seni düşününce o atı da seviyorum. Çay içiyorum. Artık ıhlamur içeceğim. Ne yumuşak, çağrışımlı, bağışçı, düşçül şeydir ıhlamur. Evimizin önünde bir ıhlamur ağacı olsun. Sen saksıda da yetiştirebilirsin ıhlamuru.Gece yatakta Memo’yla hep seni konuştuk. Susunca seni sustuk. Uyuyunca seni uyuduk.

*Akşamları eve döneyim, kapıyı sen aç: gözlerin… Memo okuldan dönmüş olsun. Kaçıncı sınıfta olsun?

*Duygulu bir adamım ben. Bir film görmüştüm eskilerde; bir Fransız filmi; adı: “Je suis un sentimental” O filmdeki adam gibi miyim nedir? Öfkem belli olur, coşkum ortaya çıkar da sevincim, üzüncüm dibe akar, orda büyür.



Onüç Günün Mektupları, Türk şiirinin büyük ustası Cemal Süreya’nın 1972 Temmuz’unda, Okmeydanı SSK Hastanesi’nde yatan eşi Zuhal Tekkanat’a yazmış olduğu mektuplardır.Bütün bu mektuplar, gerçek ve düşlerin iç içe geçtiği bir aşka tanıklık eder.