Kadınlar konusunda tecavüzcü insanlar için " bir kereden bir şey olmaz " diyen hatta "mağduru tecavüzcüsü ile evlendirmek" diye düşünen bir kafa yapısından medet ummak celladından medet uman mahkum değildir de nedir
Bence kadınları öldüren erkekleri destekleyen kadınlar cennetlik olmayabilir... Bir de çocuklara tecavüz edenlere "bir kereden birşey olmaz" diyen bayanlar da cennetlik olmayabilir
Arabın bir geldi Türk bayrağını çok sevdiğini güzel bir ingilizce ile söyledi sonra Türk bayrağı diye denizci düğümünü öptü gitti... Neden Türkce değil ingilizce neden Türk bayrağı yerine denizci düğümü öptüğüne bir anlam verin bakalım.. Elin ingilizi bile Türkce öğrenip Türk bayraklı hediyelikler alıp giderken insanın içi kanıyor
Bu ülkede Osmanlı geçmişi ezikliği içinde sadece Rumlar var... Yoksa mesela kimse göktürkleri Hunları Avarları Selçukluları konuşmaz da illa Osmanlı diye Ağlaşır ezik aşağılık kompleksi içinde sürekli dövünür... "Ne mutlu Türk'üm diyene " neden diyemediğiniz işte bu ucuz paçozluktan... Çanakkale savaşını aşağılamaya çalışmanızda bu yüzden istiklal marşını aşağılamaya çalışmanızda bu yüzden... Ucuz paçozluk.
Ben vatan hainlerine karşı her zaman önyargılıyım... Aşağılık ve işgalci tohumları hiç sevmedik sevmeyeceğim... Meşrep meselesi bazıları sever biz işgalci köpeklerini sevenleri de sevmeyiz...
Demek ki neymiş Sayın Mod burada fikir sahibi olmayan yalakaların ve yalayıcıların sayfanıza hiç bir faydası yok... memlekete kan emici bir faaliyetten başka başka zararlar üreten bu fikir fukarası insanların nasıl olurda bir edebiyat sitesinde yer tutmasına bunca zaman tahammül ettiniz bize de çektirdiğiniz sizin beceriksizliğiniz. Rüzgar eken fırtına biçer
Mevzu bayanların ne giyip ne gitmeyecekleri üzerinden erkeklerin ahkam kesmesi ise bazı bayanların karaçarşafları üzerinden mağara devri havalandırması da aynı ilkelliktir... Mesele erkeğin kafasının içinde bir beyin taşımıyor olması hem cinslerini de zan altında bırakması.
Teknoloji de bir yere kadar....
Meclise yüz tanıma sistemi konulacakmış...
Komik değil de ne? Böyle bir teknoloji icat edilmediği gibi diyelimkide meclis satın almaya karar verdi yazık milletin parasına. Çalışmaz o sistem... Hiç bir sistem bu devirde bir parlamenterin yüzünü tanıyacak kadar gelişmiş olamaz. Kıyamet alameti...
Akdeniz de dünyanın en zengin gaz rezervlerinde gaz bulamayıp mersinde hava gazı basan muhteşem diplomatik girişimlerini alkışlıyoruz. Acaba Yunanlılardan korktular mı yoksa amerikan şirketlerinden komisyon mu aldılar diye insanın sorası geliyor. Zira biz bu kafayı devleti şirket gibi gören bir zihniyetin ürünü olduğunu biliyoruz...
Anadolu'daki direnişi kırmak için İngilizler tarafından icat edilen İslam Teali Cemiyeti'nin kurucularındandı.
Kuvayi Milliye'den nefret ediyordu.
“Mustafa Kemal ve Ankara hükümeti kahpedir” diyordu.
“Kudurmuş haydutlar, caniler” diyordu.
“Eyy Allah'tan korkmayan, eyy peygamberden haya etmeyen mahluklar” diyordu.
“Bunların dinsizlik derecesi tasavvur edilemez, cenabı hakkın gazabı ve laneti bunların üzerine olsun” diyordu.
Milli mücadelenin moralini bozmak için elinden geleni yapıyordu.
“İngilizlerin, Fransızların ve sair devletlerin, iki paralık Mustafa Kemal kuvvetinin baskısına boyun eğerek İstanbul'dan çekip gitmelerini, ancak Kemalist Türk aklı kabul edebilir” diyordu.
“Yunanlılara fazla zayiat verdirmek bizim için hayırlı ve menfaatli olamaz, İngilizleri kızdırırız, İngiliz gibi muazzam devlete karşı katiyen kazanma ihtimali yoktur” diyordu.
“Yunan ordusu halifenin ordusudur, asıl kafası koparılacak mahlukat Ankara'dadır” diyordu.
“Eyy askerler, Mustafa Kemal'in gayrimeşru emirlerine uyduğunuz yeter, bunların vücudlarını külliyen dünyadan kaldırmak beşeriyet için, müslümanlık için farz olmuştur, sizin bu hainlere itaatiniz mescitlerimizi mabetlerimizi harap eyleyecek, bu zalimlere, bu katil canavarlara alet olduğunuz yeter, padişahımız halifemiz efendimiz hazretlerinin merhamet kucağı size açılmıştır, Allahını peygamberini seven bu tarafa gelsin” diyordu.
Bu ruh haliyle Mustafa Kemal hakkındaki idam fetvasını kaleme aldı.
“Mustafa Kemal'le savaşmak vacip”ti.
Bununla yetinmedi…
Kuvayı Milliye'nin yanında saf tutan Denizli, Isparta, Us¸ak, Antalya, Sinop müftülerini görevden azletti, Ankara müftüsü Börekçizade Rıfat için idam fermanı çıkarttı.
I·zmir'deki Yunan Yüksek Komiserligˆi'ne teklifte bulundu, “Mustafa Kemal'in pençesinden kurtulmak için Batı Anadolu'da sizin kontrolünüzde özerk hükümet kuralım” dedi.
Kurtuluş Savaşımız zaferle sonuçlanınca, I·ngiliz gemisiyle kaçtı, Yunanistan'a sıgˆındı.
Atina'da gazete çıkardı.
O gazeteye “Allah'ın huzurunda Türklükten istifa ediyorum, tövbe yarabbi tövbe Türklügˆüme, beni Türk milletinden addetme” diye makale yazdı.
“Elimden gelse bütün Türkleri Arap yaparım, bunların vaktiyle Araplas¸madıgˆına eseflenirim” diye yazdı.
Hilafetin yeniden kurulması için Papa'ya mektup gönderdi, I·slamiyet adına Vatikan'dan yardım istedi.
Yunanistan'dan kovuldu.
Suudi Arabistan'a geçti, en son Mısır'a yerles¸ti, orada ölene kadar Türkiye Cumhuriyeti aleyhine faaliyette bulundu.
?
Dürrizade Abdullah.
Saray'ın şeyhülislamıydı.
Mustafa Kemal hakkındaki idam fetvasını yayınladı.
Sadece üç ay 25 gün şeyhülislamlık yaptı, bu kısacık süre içinde hem idam fetvası çıkararak, hem Sevr anlaşmasına onay vererek, vatana ihanette sürat rekoru kırdı.
Kuvayi Milliye'den nefret ediyordu.
“Cenabı hakkın laneti bunların üzerine olsun” diyordu.
Kurtuluş Savaşımız zaferle sonuçlanınca, I·ngiliz gemisiyle kaçtı, Yunanistan'a sıgˆındı ama, Atina bunu kapının önüne koydu.
Yalvar yakar Hicaz kralı'nın himayesine girdi, orada öldü.
?
Bu şeyhülislamlar Mustafa Kemal'e “lanet” okurken, vatan topraklarımızda neler oluyordu?
?
İstanbul işgal altındaydı.
Çanakkale Boğazı işgal altındaydı.
Trakya işgal altındaydı.
İzmir'den başlayarak Ege komple işgal altındaydı.
Antep, Maraş, Urfa, Adana işgal altındaydı.
Antep öylesine ağır kuşatılmıştı ki, kadınlarımız zerdali çekirdeklerini kırıp, eziyor, kepek hamuruna karıştırarak ekmek yapıyordu, açlıktan kedileri bile yemek zorunda kalmıştık.
Kars, Iğdır, Ardahan işgal altındaydı.
Antalya, Mersin, Hatay işgal altındaydı.
Bursa, İzmit, Zonguldak, Eskişehir, Burdur işgal altındaydı.
Topraklarımızın bir tarafında Pontus devleti kurmaya çalışıyorlardı, bir tarafında Ermenistan kurmaya çalışıyorlardı, bir tarafında Kürdistan kurmaya çalışıyorlardı.
Britanya'dan para alan, padişahın tetikçileri, Çapanoğlu, Koçgiri, Anzavur, memleketin dört bir yanında ayaklanma vardı.
İstanbul sokaklarında, İngiliz, Fransız, İtalyan, Amerikalı, Yunan, Cezayirli, Faslı, Hintli, hatta Japon askerleri devriye geziyordu.
10 yaşında kız çocuklarımızın ırzına geçiyorlardı.
İki yaşındaki bebelerimizi süngülerin ucuna takıp, sokak sokak gezdiriyorlardı.
Bebelerimizi emzirmesinler diye, yeni doğum yapmış annelerimizin meme uçlarını kesiyorlardı.
Yaşadıkları yüzünden aklını yitiren kadınlarımız vardı.
Yaşadıkları yüzünden canına kıyan kızlarımız vardı.
Bak adres vereyim, Bursa Osmangazi'de çocuklar kadınlar dahil 97 kişiyi camiye doldurup, ateşe vermişlerdi, diri diri yakmışlardı, pencerelerdeki demir parmaklıklara çocukların elleri yapışmıştı.
İzmir Bergama'da 200'den fazla insanımızı devasa çukura doldurup, makineli tüfekle tarayıp, cenazelerine benzin döküp yakmışlardı.
Aydın Söke'de 57 insanımızı kuyuya üst üste atarak öldürmüşlerdi.
Onbinlerce böyle belgeli, fotoğraflı örnek var.
Kuran'ı Kerimleri parçalıyor, sayfa sayfa hela çukurlarına atıyorlardı, insanlarımız o sayfaları çıkarıyor, yıkıyor, ağlaya ağlaya toprağa gömüyordu.
Çanakkale'de şehitliklerimize dışkılıyorlardı.
?
Başka neler oluyordu?
Yunan gazeteci Tasos Kostopulos kitap haline getirdi…
?
“Uşak yakınlarındaki köyde Türk kadınları, çocuklar ve yaşlılar camiye kapanmıştı. Bizim askerler etraftan ot topladılar, sonra da toplanan otları yakıp caminin penceresinden içeri attılar. İnsanlar dumandan dışarı koşuştular. O zaman da bizim reziller kadın ve çocuklara atış talim tahtasıymış gibi ateş etmeye başladılar.”
?
“Eve girdim. Ölü bir Türk ihtiyarın cesedi üzerinden geçtim. İçerden sesler geliyordu. 10 kadar askerimiz bir Türk kızının eteklerini kaldırmışlar, zorla dansettiriyorlardı. Beni görünce ‘gel sen de mezeden tat' dediler. ‘Ayıp' dedim. Türk kızı yanıma koştu, ayaklarıma kapanarak yardım istedi. Askerlere yalvardım, kadındır yapmayın dedim. Biri süngüsünü çıkarıp bana yöneldi. Kaçmak zorunda kaldım. Kızın çığlıklarını unutamadım.”
?
“Ayrıldığımız her yeri yakıyoruz. Dehşet verici bir manzara. Verilen emir açıktı. Neyi taşıyamıyorsanız yakın… Onca köyde yaşlılar, hastalar, sakatlar, çocuklar ne yaptı, meçhul.”
?
“Köye girdik. Kızlara ailelerinin gözü önünde tecavüz edildi. Askerlerimiz o gece yağmaladıkları ipek yorganlarda yattılar.”
?
“Türkler korkudan ailelerini geceleri mezarlıklarda saklıyorlardı. İki askerin tecavüz etmeye çalıştığı kızı kurtardım. Annesi koşarak ellerimi öpmeye başladı. Az ilerde diğer iki kızı cansız yatıyordu.”
?
“Birden kendimi yaşlı adamın karşısında buldum. Yapabileceğim bütün iyilik, onu bir an önce ve birden öldürmekti. Bazıları çok acı çekiyordu, boğazlanan danalar gibi debelenirken… Köy ateşe verildi.”
v
Başka neler oluyordu?
Fransız kadın gazeteci Berthe Gaulis yazdı…
?
“Yunan geri çekilmesinin kurbanı Sögˆüt'teyim. Bursa'ya çok yakın. Harabe haline gelmiş. Savaşı kaybedip geri çekilmeye başladıklarında, böyle işler için özel olarak yetiştirilmiş artçı taburları tarafından yakılıp, tahrip edilmiş. Önemli miktarda dinamit, yangın bombası ve patlayıcı kartus¸lar kullanmışlar.”
?
“Savaş esiri yunan subayları, bu tahribatın İngiliz subaylarının nezaret ve direktifi altında yapıldığını söylediler. Kasabanın eşrafı da bu işin İngilizlerin nezaretinde yapıldığını anlattılar.”
?
“Yıkıntıların altında insanların cesetleri kalmış. Bu cesetlerden o kadar tahammül edilmez bir koku havaya karıs¸makta ki, savas¸ alanı bunun yanında hiç kalır.”
?
“Aks¸amın alacakaranlıgˆı çöktü. Yanmış evlerin üzerinde tüneyen baykus¸ların sesleri duyuluyor. Agˆaçlar kömür haline gelmis¸.”
?
“Camilerin hepsi yıkılmıs¸.”
?
“Maddi zarar çok büyük, Yunanlar her s¸eyi götürmüs¸ler. Fakat yağmalanan dükkanlardan daha kötüsü, evler yakılmıs¸ ve kadınlara, ihtiyarlara ve çocuklara hakaret edilmis¸. Bunlar Aydın'da yapılanların aynısı.”
?
“Ertugˆrul Gazi'nin türbesindeyim. Müslümanların en kutsal ziyaret yerlerinden biri… Çes¸itli biçimde kirletilmis¸, tahrip edilmis¸. Türbenin kapısı ile içindeki granit lahitin kapagˆı açılmıs¸.”
?
“Bilecik'te büyük facialar olmus¸. Buraların ahalisinden sagˆ kalanlar büyük bunalım içinde. Tecavüze ugˆramamıs¸ genç kız veya kadın kalmamıs¸. Bilecik, Pompei gibi. Her yer kül, is ve kurum içinde.”
?
Evet… Saray'ın şeyhülislamları Mustafa Kemal'e “lanet” okurken, vatan topraklarımızda işte bunlar oluyordu.
?
E, şimdi bakıyoruz…
?
Atatürk'ü hutbelerden çıkaran, Çanakkale Zaferi'nde 19 Mayıs'ta 23 Nisan'da 30 Ağustos'ta 29 Ekim'de Atatürk'ü yok sayan, 10 Kasım hutbesinde bir fatiha bile okumayan diyanet işleri başkanı… Ayasofya'nın minberine çıkmış, bu topraklarda yeniden ezan okunmasını sağlayan Atatürk'e “lanet” okuyor.
?
Bu milletin milli mücadele, özgürlük, bağımsızlık, demokrasi ve cumhuriyet tarihi gayet net bir tercihtir…
Ya Mustafa Sabrilerin safındasın, ya da Kuvayı Milliye'nin.
?
Atatürk'e “lanet” okuma nankörlüğünü gösteren diyanet işleri başkanı… Tıpkı kendisi gibi Atatürk'e “lanet” okuyan Mustafa Sabrilerin, Dürrizadelerin manevi mirasçısıdır.
"Yılmaz Özdil "
Hiç kimse söyleöiyorsa ben söyleyeyim. Bu ülkeyi işgalden kurtarıp fikri hür irfanı hür vicdanı hür ülke haline getiren bir lidere üstelik hutbesinden lanet okudukları camiiyi bile işgalden kurtaran bir lidere milletin gözünün içine baka baka satır aralarında lanet gizlemek aşağılık bir tutumdur. Yunan işgaline uğramış topraklarımız da lanet yok mu.. Kabenin etrafındaki ecdat kalesi kabeyi korumuyormuydu neredeydi aklınız mimarsinanın güzelim eserleri yıkılırken üstelik peygambere saygısından secde eder gibi hazırlanmış sütunların yerine kârhaneler dikilirken neredeydi aklınız... Hainsiniz... İktidarın dahilinde ihanet içindesiniz. Bu ülkenin insanları her camii açılışında gurur duyar. Ama bilir ki hutbeye haçlı gaması süslü bir kılıçla lanet okuyan adam bırak imamı insan müsvettesi bile değildir..
Kurtuluş savaşında Çanakkale de Türk coğrafyasının her yerinde şehit olan bütün aziz şehitlerimiz yunan işgali isteyen geberip gitmiş insan müsvettesinden elbet sorarlar... Biz böyle hainleri savunan hainleri de unutmayacağız
Özel hayatı çılgındı, bir erkeğe bağımlı olmak istemiyordu.
Parfüm ve hoş kokulu yağlara merakı vardı.
Bunların bizzat üretimini yapar, kullanırdı.
Dolaştığı yerler belli olurdu, adımını attığı her yer mis gibi kokardı.
?
Babasının, yani Bizans imparatoru 8'inci Konstantin'in oğlu yoktu, ağır hastaydı, ölmek üzereydi.
Zoe'yi karşısına aldı, Romanos Argiros'la evlenmeni istiyorum dedi.
Damat adayı Zoe'den 20 yaş büyüktü, üstelik evliydi.
Zoe çaresiz kabul etti.
Argiros eşinden boşandı, Zoe'yle evlendi.
Baba imparator üç gün sonra öldü.
Zoe'yle evlenen Argiros, imparator oldu.
Zoe de imparatoriçe oldu.
Altı yıl böyle yaşadılar.
Zoe'nin yaşı nedeniyle çocukları olmadı.
Siyasi mecburiyetle başlayan, mutsuz bir evlilikti.
Zoe'nin aslında yasak aşkı vardı.
Mikhail adında bir köylü çocuğuydu, acayip yakışıklıydı, yakışıklığıyla şehirde nam salmıştı, Bizans sarayında hizmetkar olarak çalışıyordu.
Zoe görür görmez aşık olmuştu, özel uşak görüntüsüyle yanına almıştı.
İmparator Romanos Argiros elbette şüpheleniyordu ama, Zoe'ye söz geçiremiyor, Mikhail'i saraydan uzaklaştıramıyordu.
Bu kıskançlıkla Zoe'ye hoyrat davranmaya başladı, herkesin içinde aşağılamaya filan kalktı.
Şak…
İmparator öldü.
Bir rivayete göre hamamın havuzunda boğdurulmuş, bir rivayete göre zehirlenmişti.
E, kimin yaptığı belliydi.
Zoe hemen Mikhail'le evlendi.
Kendisinden 20 yaş büyük kocasını gömmüş, kendisinden 30 yaş küçük kocasını tahta çıkarmıştı.
Yedi yıl böyle yaşadılar.
Mikhail heykel gibi delikanlıydı ama, eğitimsizdi, saray entrikalarıyla başa çıkamadı, bunalıma girdi, kendini dine verdi, keşiş oldu, imparatorluk yetkilerinden vazgeçip, keşiş kıyafetleri giydi, manastıra kapandı, ömrünün son iki yılını böyle geçirdi, orada öldü.
Zoe gene dul kalmıştı.
61 yaşındaydı.
Keşiş olan kocası Mikhail'in yeğeni vardı, onun da adı Mikhail'di.
26 yaşındaydı.
Zoe genç Mikhail'i evlat edindi.
Evlat sıfatıyla tahta çıkardı, imparator yaptı.
Tabii evlat mevlat hikayeydi, vaziyeti herkes biliyordu.
Amcası keşiş imparator Mikhail manastıra kapandığından beri, yeğen Mikhail'in Zoe'yle yakın mesaisini duymayan kalmamıştı.
Neyse, genç Mikhail tahta çıktı.
Havaya girdi…
Zoe'yi safdışı etmeye kalktı.
Zoe'yi Büyükada'da manastıra kapattı, kapısına da nöbetçiler dikti.
Ama, Zoe'yi fazla hafife almıştı.
Şak…
Zoe'ye yakın komutanlar isyan başlattı.
Şehir yakıldı, saray kuşatıldı, genç imparator Mikhail tutuklandı, gözlerine mil çekilerek kör edildi, Sakız adasına sürüldü.
Zoe 62 yaşındaydı.
Apar topar Konstantin Monomakos'la evlendi, imparator yaptı.
Bu defaki eşi kendisiyle yaşıttı.
Sekiz yıl böyle yaşadılar.
Zoe 70 yaşındayken, imparatoriçe olarak hayata gözlerini yumdu.
?
Bizans'ın en muhteşem kadını Zoe'nin, tarihe malolmuş bir başka muhteşem özelliği vardı.
Bana sor sevgili kâri’, sana ben söyleyeyim, Ne hüviyette şu karşında duran eş’ârım: Bir yığın söz ki samîmiyyeti ancak hüneri; Ne tasannu bilirim, çünkü, ne sanatkârım. Şi’r için “gözyaşı” derler; onu bilmem, yalnız, Aczimin giry ...
serbest kürsü
19.08.2020 - 20:04Seninde adın antoloji kültür sanat edebiyat sitesinin de adı antoloji bundan sonra senin adın akpoloji olsun evladım
serbest kürsü
18.08.2020 - 18:52Kadınlar konusunda tecavüzcü insanlar için " bir kereden bir şey olmaz " diyen hatta "mağduru tecavüzcüsü ile evlendirmek" diye düşünen bir kafa yapısından medet ummak celladından medet uman mahkum değildir de nedir
serbest kürsü
14.08.2020 - 22:46Doğru bunlar yunan tecavüz ü tercih edecek kansız
serbest kürsü
12.08.2020 - 21:07Bence kadınları öldüren erkekleri destekleyen kadınlar cennetlik olmayabilir... Bir de çocuklara tecavüz edenlere "bir kereden birşey olmaz" diyen bayanlar da cennetlik olmayabilir
serbest kürsü
06.08.2020 - 15:50Amerika pkk anlaştı petrol çıkarıyor... Habere bak..
serbest kürsü
06.08.2020 - 15:14Arabın bir geldi Türk bayrağını çok sevdiğini güzel bir ingilizce ile söyledi sonra Türk bayrağı diye denizci düğümünü öptü gitti... Neden Türkce değil ingilizce neden Türk bayrağı yerine denizci düğümü öptüğüne bir anlam verin bakalım.. Elin ingilizi bile Türkce öğrenip Türk bayraklı hediyelikler alıp giderken insanın içi kanıyor
serbest kürsü
06.08.2020 - 00:46Bu ülkede Osmanlı geçmişi ezikliği içinde sadece Rumlar var... Yoksa mesela kimse göktürkleri Hunları Avarları Selçukluları konuşmaz da illa Osmanlı diye Ağlaşır ezik aşağılık kompleksi içinde sürekli dövünür... "Ne mutlu Türk'üm diyene " neden diyemediğiniz işte bu ucuz paçozluktan... Çanakkale savaşını aşağılamaya çalışmanızda bu yüzden istiklal marşını aşağılamaya çalışmanızda bu yüzden... Ucuz paçozluk.
serbest kürsü
05.08.2020 - 19:26Zehirli ağacın meyvesi de zehirli olur... Güzel insan dolu ülke... Onun bunun çocukları bizi ilgilendirmiyor..
serbest kürsü
05.08.2020 - 18:32Ben vatan hainlerine karşı her zaman önyargılıyım... Aşağılık ve işgalci tohumları hiç sevmedik sevmeyeceğim... Meşrep meselesi bazıları sever biz işgalci köpeklerini sevenleri de sevmeyiz...
serbest kürsü
05.08.2020 - 15:46serbest kürsü
05.08.2020 - 15:46serbest kürsü
04.08.2020 - 18:06Demek ki neymiş Sayın Mod burada fikir sahibi olmayan yalakaların ve yalayıcıların sayfanıza hiç bir faydası yok... memlekete kan emici bir faaliyetten başka başka zararlar üreten bu fikir fukarası insanların nasıl olurda bir edebiyat sitesinde yer tutmasına bunca zaman tahammül ettiniz bize de çektirdiğiniz sizin beceriksizliğiniz. Rüzgar eken fırtına biçer
serbest kürsü
04.08.2020 - 00:36İnsan dediğin "Cennet annelerin ayakları altındadır" nasibini almalı biraz... İnsan dediğin..
serbest kürsü
03.08.2020 - 19:29Mevzu bayanların ne giyip ne gitmeyecekleri üzerinden erkeklerin ahkam kesmesi ise bazı bayanların karaçarşafları üzerinden mağara devri havalandırması da aynı ilkelliktir... Mesele erkeğin kafasının içinde bir beyin taşımıyor olması hem cinslerini de zan altında bırakması.
serbest kürsü
03.08.2020 - 02:40Teknoloji de bir yere kadar....
Meclise yüz tanıma sistemi konulacakmış...
Komik değil de ne? Böyle bir teknoloji icat edilmediği gibi diyelimkide meclis satın almaya karar verdi yazık milletin parasına. Çalışmaz o sistem... Hiç bir sistem bu devirde bir parlamenterin yüzünü tanıyacak kadar gelişmiş olamaz. Kıyamet alameti...
serbest kürsü
01.08.2020 - 18:59Akdeniz de dünyanın en zengin gaz rezervlerinde gaz bulamayıp mersinde hava gazı basan muhteşem diplomatik girişimlerini alkışlıyoruz. Acaba Yunanlılardan korktular mı yoksa amerikan şirketlerinden komisyon mu aldılar diye insanın sorası geliyor. Zira biz bu kafayı devleti şirket gibi gören bir zihniyetin ürünü olduğunu biliyoruz...
serbest kürsü
01.08.2020 - 03:55Bu arada diyanet İşleri Başkanlığı nı ihanet işleri diye düzelten otomatik sözlüğün ne kadar akıllı olduğu yandaş ve yalaka ahkamına arz olunur.
serbest kürsü
27.07.2020 - 02:19Mustafa Sabri.
Saray'ın şeyhülislamıydı.
Sarıklı İngiliz kuklasıydı.
Sevr'in imzalanması için özel çaba harcadı.
İngiliz Muhipleri Cemiyeti'nin kurucularındandı.
Anadolu'daki direnişi kırmak için İngilizler tarafından icat edilen İslam Teali Cemiyeti'nin kurucularındandı.
Kuvayi Milliye'den nefret ediyordu.
“Mustafa Kemal ve Ankara hükümeti kahpedir” diyordu.
“Kudurmuş haydutlar, caniler” diyordu.
“Eyy Allah'tan korkmayan, eyy peygamberden haya etmeyen mahluklar” diyordu.
“Bunların dinsizlik derecesi tasavvur edilemez, cenabı hakkın gazabı ve laneti bunların üzerine olsun” diyordu.
Milli mücadelenin moralini bozmak için elinden geleni yapıyordu.
“İngilizlerin, Fransızların ve sair devletlerin, iki paralık Mustafa Kemal kuvvetinin baskısına boyun eğerek İstanbul'dan çekip gitmelerini, ancak Kemalist Türk aklı kabul edebilir” diyordu.
“Yunanlılara fazla zayiat verdirmek bizim için hayırlı ve menfaatli olamaz, İngilizleri kızdırırız, İngiliz gibi muazzam devlete karşı katiyen kazanma ihtimali yoktur” diyordu.
“Yunan ordusu halifenin ordusudur, asıl kafası koparılacak mahlukat Ankara'dadır” diyordu.
“Eyy askerler, Mustafa Kemal'in gayrimeşru emirlerine uyduğunuz yeter, bunların vücudlarını külliyen dünyadan kaldırmak beşeriyet için, müslümanlık için farz olmuştur, sizin bu hainlere itaatiniz mescitlerimizi mabetlerimizi harap eyleyecek, bu zalimlere, bu katil canavarlara alet olduğunuz yeter, padişahımız halifemiz efendimiz hazretlerinin merhamet kucağı size açılmıştır, Allahını peygamberini seven bu tarafa gelsin” diyordu.
Bu ruh haliyle Mustafa Kemal hakkındaki idam fetvasını kaleme aldı.
“Mustafa Kemal'le savaşmak vacip”ti.
Bununla yetinmedi…
Kuvayı Milliye'nin yanında saf tutan Denizli, Isparta, Us¸ak, Antalya, Sinop müftülerini görevden azletti, Ankara müftüsü Börekçizade Rıfat için idam fermanı çıkarttı.
I·zmir'deki Yunan Yüksek Komiserligˆi'ne teklifte bulundu, “Mustafa Kemal'in pençesinden kurtulmak için Batı Anadolu'da sizin kontrolünüzde özerk hükümet kuralım” dedi.
Kurtuluş Savaşımız zaferle sonuçlanınca, I·ngiliz gemisiyle kaçtı, Yunanistan'a sıgˆındı.
Atina'da gazete çıkardı.
O gazeteye “Allah'ın huzurunda Türklükten istifa ediyorum, tövbe yarabbi tövbe Türklügˆüme, beni Türk milletinden addetme” diye makale yazdı.
“Elimden gelse bütün Türkleri Arap yaparım, bunların vaktiyle Araplas¸madıgˆına eseflenirim” diye yazdı.
Hilafetin yeniden kurulması için Papa'ya mektup gönderdi, I·slamiyet adına Vatikan'dan yardım istedi.
Yunanistan'dan kovuldu.
Suudi Arabistan'a geçti, en son Mısır'a yerles¸ti, orada ölene kadar Türkiye Cumhuriyeti aleyhine faaliyette bulundu.
?
Dürrizade Abdullah.
Saray'ın şeyhülislamıydı.
Mustafa Kemal hakkındaki idam fetvasını yayınladı.
Sadece üç ay 25 gün şeyhülislamlık yaptı, bu kısacık süre içinde hem idam fetvası çıkararak, hem Sevr anlaşmasına onay vererek, vatana ihanette sürat rekoru kırdı.
Kuvayi Milliye'den nefret ediyordu.
“Cenabı hakkın laneti bunların üzerine olsun” diyordu.
Kurtuluş Savaşımız zaferle sonuçlanınca, I·ngiliz gemisiyle kaçtı, Yunanistan'a sıgˆındı ama, Atina bunu kapının önüne koydu.
Yalvar yakar Hicaz kralı'nın himayesine girdi, orada öldü.
?
Bu şeyhülislamlar Mustafa Kemal'e “lanet” okurken, vatan topraklarımızda neler oluyordu?
?
İstanbul işgal altındaydı.
Çanakkale Boğazı işgal altındaydı.
Trakya işgal altındaydı.
İzmir'den başlayarak Ege komple işgal altındaydı.
Antep, Maraş, Urfa, Adana işgal altındaydı.
Antep öylesine ağır kuşatılmıştı ki, kadınlarımız zerdali çekirdeklerini kırıp, eziyor, kepek hamuruna karıştırarak ekmek yapıyordu, açlıktan kedileri bile yemek zorunda kalmıştık.
Kars, Iğdır, Ardahan işgal altındaydı.
Antalya, Mersin, Hatay işgal altındaydı.
Bursa, İzmit, Zonguldak, Eskişehir, Burdur işgal altındaydı.
Topraklarımızın bir tarafında Pontus devleti kurmaya çalışıyorlardı, bir tarafında Ermenistan kurmaya çalışıyorlardı, bir tarafında Kürdistan kurmaya çalışıyorlardı.
Britanya'dan para alan, padişahın tetikçileri, Çapanoğlu, Koçgiri, Anzavur, memleketin dört bir yanında ayaklanma vardı.
İstanbul sokaklarında, İngiliz, Fransız, İtalyan, Amerikalı, Yunan, Cezayirli, Faslı, Hintli, hatta Japon askerleri devriye geziyordu.
10 yaşında kız çocuklarımızın ırzına geçiyorlardı.
İki yaşındaki bebelerimizi süngülerin ucuna takıp, sokak sokak gezdiriyorlardı.
Bebelerimizi emzirmesinler diye, yeni doğum yapmış annelerimizin meme uçlarını kesiyorlardı.
Yaşadıkları yüzünden aklını yitiren kadınlarımız vardı.
Yaşadıkları yüzünden canına kıyan kızlarımız vardı.
Bak adres vereyim, Bursa Osmangazi'de çocuklar kadınlar dahil 97 kişiyi camiye doldurup, ateşe vermişlerdi, diri diri yakmışlardı, pencerelerdeki demir parmaklıklara çocukların elleri yapışmıştı.
İzmir Bergama'da 200'den fazla insanımızı devasa çukura doldurup, makineli tüfekle tarayıp, cenazelerine benzin döküp yakmışlardı.
Aydın Söke'de 57 insanımızı kuyuya üst üste atarak öldürmüşlerdi.
Onbinlerce böyle belgeli, fotoğraflı örnek var.
Kuran'ı Kerimleri parçalıyor, sayfa sayfa hela çukurlarına atıyorlardı, insanlarımız o sayfaları çıkarıyor, yıkıyor, ağlaya ağlaya toprağa gömüyordu.
Çanakkale'de şehitliklerimize dışkılıyorlardı.
?
Başka neler oluyordu?
Yunan gazeteci Tasos Kostopulos kitap haline getirdi…
?
“Uşak yakınlarındaki köyde Türk kadınları, çocuklar ve yaşlılar camiye kapanmıştı. Bizim askerler etraftan ot topladılar, sonra da toplanan otları yakıp caminin penceresinden içeri attılar. İnsanlar dumandan dışarı koşuştular. O zaman da bizim reziller kadın ve çocuklara atış talim tahtasıymış gibi ateş etmeye başladılar.”
?
“Eve girdim. Ölü bir Türk ihtiyarın cesedi üzerinden geçtim. İçerden sesler geliyordu. 10 kadar askerimiz bir Türk kızının eteklerini kaldırmışlar, zorla dansettiriyorlardı. Beni görünce ‘gel sen de mezeden tat' dediler. ‘Ayıp' dedim. Türk kızı yanıma koştu, ayaklarıma kapanarak yardım istedi. Askerlere yalvardım, kadındır yapmayın dedim. Biri süngüsünü çıkarıp bana yöneldi. Kaçmak zorunda kaldım. Kızın çığlıklarını unutamadım.”
?
“Ayrıldığımız her yeri yakıyoruz. Dehşet verici bir manzara. Verilen emir açıktı. Neyi taşıyamıyorsanız yakın… Onca köyde yaşlılar, hastalar, sakatlar, çocuklar ne yaptı, meçhul.”
?
“Köye girdik. Kızlara ailelerinin gözü önünde tecavüz edildi. Askerlerimiz o gece yağmaladıkları ipek yorganlarda yattılar.”
?
“Türkler korkudan ailelerini geceleri mezarlıklarda saklıyorlardı. İki askerin tecavüz etmeye çalıştığı kızı kurtardım. Annesi koşarak ellerimi öpmeye başladı. Az ilerde diğer iki kızı cansız yatıyordu.”
?
“Birden kendimi yaşlı adamın karşısında buldum. Yapabileceğim bütün iyilik, onu bir an önce ve birden öldürmekti. Bazıları çok acı çekiyordu, boğazlanan danalar gibi debelenirken… Köy ateşe verildi.”
v
Başka neler oluyordu?
Fransız kadın gazeteci Berthe Gaulis yazdı…
?
“Yunan geri çekilmesinin kurbanı Sögˆüt'teyim. Bursa'ya çok yakın. Harabe haline gelmiş. Savaşı kaybedip geri çekilmeye başladıklarında, böyle işler için özel olarak yetiştirilmiş artçı taburları tarafından yakılıp, tahrip edilmiş. Önemli miktarda dinamit, yangın bombası ve patlayıcı kartus¸lar kullanmışlar.”
?
“Savaş esiri yunan subayları, bu tahribatın İngiliz subaylarının nezaret ve direktifi altında yapıldığını söylediler. Kasabanın eşrafı da bu işin İngilizlerin nezaretinde yapıldığını anlattılar.”
?
“Yıkıntıların altında insanların cesetleri kalmış. Bu cesetlerden o kadar tahammül edilmez bir koku havaya karıs¸makta ki, savas¸ alanı bunun yanında hiç kalır.”
?
“Aks¸amın alacakaranlıgˆı çöktü. Yanmış evlerin üzerinde tüneyen baykus¸ların sesleri duyuluyor. Agˆaçlar kömür haline gelmis¸.”
?
“Camilerin hepsi yıkılmıs¸.”
?
“Maddi zarar çok büyük, Yunanlar her s¸eyi götürmüs¸ler. Fakat yağmalanan dükkanlardan daha kötüsü, evler yakılmıs¸ ve kadınlara, ihtiyarlara ve çocuklara hakaret edilmis¸. Bunlar Aydın'da yapılanların aynısı.”
?
“Ertugˆrul Gazi'nin türbesindeyim. Müslümanların en kutsal ziyaret yerlerinden biri… Çes¸itli biçimde kirletilmis¸, tahrip edilmis¸. Türbenin kapısı ile içindeki granit lahitin kapagˆı açılmıs¸.”
?
“Bilecik'te büyük facialar olmus¸. Buraların ahalisinden sagˆ kalanlar büyük bunalım içinde. Tecavüze ugˆramamıs¸ genç kız veya kadın kalmamıs¸. Bilecik, Pompei gibi. Her yer kül, is ve kurum içinde.”
?
Evet… Saray'ın şeyhülislamları Mustafa Kemal'e “lanet” okurken, vatan topraklarımızda işte bunlar oluyordu.
?
E, şimdi bakıyoruz…
?
Atatürk'ü hutbelerden çıkaran, Çanakkale Zaferi'nde 19 Mayıs'ta 23 Nisan'da 30 Ağustos'ta 29 Ekim'de Atatürk'ü yok sayan, 10 Kasım hutbesinde bir fatiha bile okumayan diyanet işleri başkanı… Ayasofya'nın minberine çıkmış, bu topraklarda yeniden ezan okunmasını sağlayan Atatürk'e “lanet” okuyor.
?
Bu milletin milli mücadele, özgürlük, bağımsızlık, demokrasi ve cumhuriyet tarihi gayet net bir tercihtir…
Ya Mustafa Sabrilerin safındasın, ya da Kuvayı Milliye'nin.
?
Atatürk'e “lanet” okuma nankörlüğünü gösteren diyanet işleri başkanı… Tıpkı kendisi gibi Atatürk'e “lanet” okuyan Mustafa Sabrilerin, Dürrizadelerin manevi mirasçısıdır.
"Yılmaz Özdil "
serbest kürsü
26.07.2020 - 20:32Hiç kimse söyleöiyorsa ben söyleyeyim. Bu ülkeyi işgalden kurtarıp fikri hür irfanı hür vicdanı hür ülke haline getiren bir lidere üstelik hutbesinden lanet okudukları camiiyi bile işgalden kurtaran bir lidere milletin gözünün içine baka baka satır aralarında lanet gizlemek aşağılık bir tutumdur. Yunan işgaline uğramış topraklarımız da lanet yok mu.. Kabenin etrafındaki ecdat kalesi kabeyi korumuyormuydu neredeydi aklınız mimarsinanın güzelim eserleri yıkılırken üstelik peygambere saygısından secde eder gibi hazırlanmış sütunların yerine kârhaneler dikilirken neredeydi aklınız... Hainsiniz... İktidarın dahilinde ihanet içindesiniz. Bu ülkenin insanları her camii açılışında gurur duyar. Ama bilir ki hutbeye haçlı gaması süslü bir kılıçla lanet okuyan adam bırak imamı insan müsvettesi bile değildir..
serbest kürsü
24.07.2020 - 22:33Herkes payına düşeni almıştır...
serbest kürsü
24.07.2020 - 18:34Tarih hainleri asala affetmez... Allah hiç affetmez şehitlerine karşı işgalci tecavüzcüleri savunanları da affetmeyecektir...
serbest kürsü
24.07.2020 - 18:18Kurtuluş savaşında Çanakkale de Türk coğrafyasının her yerinde şehit olan bütün aziz şehitlerimiz yunan işgali isteyen geberip gitmiş insan müsvettesinden elbet sorarlar... Biz böyle hainleri savunan hainleri de unutmayacağız
serbest kürsü
24.07.2020 - 17:36Ege karasularımızda Ayasofya'da namazda olan devletimizden mesaj açılmayın yunan sahil güvenlik gemileri ateş edebilir...
serbest kürsü
24.07.2020 - 17:19Zoe…
İstanbulluydu.
Bizans imparatorunun kızıydı.
Güzelliğiyle etrafına ışık saçıyordu.
48 yaşındaydı.
Hiç evlenmemişti.
Özel hayatı çılgındı, bir erkeğe bağımlı olmak istemiyordu.
Parfüm ve hoş kokulu yağlara merakı vardı.
Bunların bizzat üretimini yapar, kullanırdı.
Dolaştığı yerler belli olurdu, adımını attığı her yer mis gibi kokardı.
?
Babasının, yani Bizans imparatoru 8'inci Konstantin'in oğlu yoktu, ağır hastaydı, ölmek üzereydi.
Zoe'yi karşısına aldı, Romanos Argiros'la evlenmeni istiyorum dedi.
Damat adayı Zoe'den 20 yaş büyüktü, üstelik evliydi.
Zoe çaresiz kabul etti.
Argiros eşinden boşandı, Zoe'yle evlendi.
Baba imparator üç gün sonra öldü.
Zoe'yle evlenen Argiros, imparator oldu.
Zoe de imparatoriçe oldu.
Altı yıl böyle yaşadılar.
Zoe'nin yaşı nedeniyle çocukları olmadı.
Siyasi mecburiyetle başlayan, mutsuz bir evlilikti.
Zoe'nin aslında yasak aşkı vardı.
Mikhail adında bir köylü çocuğuydu, acayip yakışıklıydı, yakışıklığıyla şehirde nam salmıştı, Bizans sarayında hizmetkar olarak çalışıyordu.
Zoe görür görmez aşık olmuştu, özel uşak görüntüsüyle yanına almıştı.
İmparator Romanos Argiros elbette şüpheleniyordu ama, Zoe'ye söz geçiremiyor, Mikhail'i saraydan uzaklaştıramıyordu.
Bu kıskançlıkla Zoe'ye hoyrat davranmaya başladı, herkesin içinde aşağılamaya filan kalktı.
Şak…
İmparator öldü.
Bir rivayete göre hamamın havuzunda boğdurulmuş, bir rivayete göre zehirlenmişti.
E, kimin yaptığı belliydi.
Zoe hemen Mikhail'le evlendi.
Kendisinden 20 yaş büyük kocasını gömmüş, kendisinden 30 yaş küçük kocasını tahta çıkarmıştı.
Yedi yıl böyle yaşadılar.
Mikhail heykel gibi delikanlıydı ama, eğitimsizdi, saray entrikalarıyla başa çıkamadı, bunalıma girdi, kendini dine verdi, keşiş oldu, imparatorluk yetkilerinden vazgeçip, keşiş kıyafetleri giydi, manastıra kapandı, ömrünün son iki yılını böyle geçirdi, orada öldü.
Zoe gene dul kalmıştı.
61 yaşındaydı.
Keşiş olan kocası Mikhail'in yeğeni vardı, onun da adı Mikhail'di.
26 yaşındaydı.
Zoe genç Mikhail'i evlat edindi.
Evlat sıfatıyla tahta çıkardı, imparator yaptı.
Tabii evlat mevlat hikayeydi, vaziyeti herkes biliyordu.
Amcası keşiş imparator Mikhail manastıra kapandığından beri, yeğen Mikhail'in Zoe'yle yakın mesaisini duymayan kalmamıştı.
Neyse, genç Mikhail tahta çıktı.
Havaya girdi…
Zoe'yi safdışı etmeye kalktı.
Zoe'yi Büyükada'da manastıra kapattı, kapısına da nöbetçiler dikti.
Ama, Zoe'yi fazla hafife almıştı.
Şak…
Zoe'ye yakın komutanlar isyan başlattı.
Şehir yakıldı, saray kuşatıldı, genç imparator Mikhail tutuklandı, gözlerine mil çekilerek kör edildi, Sakız adasına sürüldü.
Zoe 62 yaşındaydı.
Apar topar Konstantin Monomakos'la evlendi, imparator yaptı.
Bu defaki eşi kendisiyle yaşıttı.
Sekiz yıl böyle yaşadılar.
Zoe 70 yaşındayken, imparatoriçe olarak hayata gözlerini yumdu.
?
Bizans'ın en muhteşem kadını Zoe'nin, tarihe malolmuş bir başka muhteşem özelliği vardı.
?
İmparatoriçe olduğunda, Ayasofya'ya mozaiğini yaptırmıştı.
Bir tarafta kendisi, bir tarafta ilk eşi Romanos Argiros, ikisinin ortasında ise, sağ eliyle takdis eden hazreti İsa bulunuyordu.
Hazreti İsa'nın huzurunda evlenmelerini sembolize ediyordu.
Masum bakışlı Zoe'nin başının üstünde “çok dindar Zoe” yazıyordu.
?
Zoe yaşlı kocasını öldürdü, genç sevgilisiyle evlendi.
Ayasofya'daki mozaiği yeniletti…
Yaşlı kocasının vücudu aynı bırakıldı, suratı kazındı.
Yaşlı kocasının suratının yerine genç kocasının suratı monte edildi!
?
Bilahare, genç sevgilisini gömdü, üçüncü evliliğini yaptı.
Ayasofya'daki mozaiği gene yeniletti…
İlk kocasının vücudu aynı bırakıldı, ikinci kocasının suratı kazındı.
Onun yerine üçüncü kocasının suratı monte edildi!
?
Bugün Ayasofya'daki mozaikte ilk kocasının vücudu var.
İkinci kocasından eser yok.
Üçüncü kocasının suratı var.
Hazreti İsa takdis etmeye devam ediyor.
Zoe'nin başının üstünde “çok dindar Zoe” yazıyor.
?
Ayasofya'da mozaik denince, hazreti İsa'dan, Meryem ana'dan, hırıstiyan azizlerinden filan bahsederler ama, bana sorarsanız Ayasofya'daki en önemli mozaik, Zoe'dir.
?
Çünkü, Ayasofya'nın kaderi de bir nevi böyledir.
Kiliseydi.
Cami oldu.
Müze oldu.
Gene cami oldu.
Bina aynı…
Surat habire değişiyor.
?
Ve bugün, asrın liderimizin açılışıyla Ayasofya'da namaz kılınacak.
Gün olarak tarihidir.
?
Ne kadar “dindar” olduklarını gösterebilmek için “çok dindar” Zoe'nin gülümsemesi altında namaz kılacak olmaları ise, olsa olsa takdiri ilahidir!
Yayınlanma Tarihi: 05:00, 24 Temmuz 2020
Yılmaz Özdil
Toplam 3556 mesaj bulundu