bak artaç abdullah arkadaşım ben relaxım sadece her şeyin daha net olmasından yanayım. mesela geçmişte bizzat bu kürsüde bana polemikler kraliçesi diye bir ithamda bulunulmuştu ve sen dün bu ifadeyi kullanınca insanların aklına ben i kastettiğin gelebilirdi öyle değil ise bunu bana özelden değil bu ortamda yazmalıydın bu cümlem üzerine.
seni allaha emanet ediyorum sevdiğim sen beni inanmamakla din sorgulayislarin orta yerine bıraksan da defalarca. çünkü biliyorum ki allah emaneti en iyi korumamdır çünkü biliyorum ki allah senin de benim de gerçek sahibimdır . çünkü biliyorum ki gerçekte allaha emanet edilip de ziyan olan zarara ugrayan varlıklar gerçekte allaha emanet edilmişemislerdir . kalpte allahtan başkasına yer vardir
kötünün karşısına iyiliği koymaya devam edeceğiz. imkansızlığı ahlaksızlığı putlastiranlara geçit vermeyeceğiz büyük ustada yeter burda dur bir saat te kalmış olsa kıyamete yeter burda dur diyeceğiz onun için durmak yok yola devam diyecegiz
kafka niçi tanpınar atay gibi yazarlar ve az biraz peyami safa hayata benzer bir yerden bakarlar. kötücül insan tutumlarına karşı iyicil olanı savunurlar.
niçinin kafkanın yerli adıdır tanpınar oğuz atay. ve oğuz atayın en az tutunamayanları kadar önemli bir eseri daha vardır ki ihmal edilmiştir edebi ortamda. tehlikeli oyunlar.
güzellik para güç bunlar hepsi bize verilmiş araçlardır. bunları amaç olarak görmen senin çıkmazın.ve yaradılışı var oluşu bu araçları amaç olarak görüp bilip öyle izah etmeye çalışman senin yani modernitenin en büyük sorunu.
alev alatlı da bir insan ve kendi yorumlarına tanrının getirdiği açıklamalardan daha fazla güvenmesi normal. dolayısıyla onun yorumu da nihai değildir.
hangimiz annemizden ödünç aldığımız bir eşyayı hırpalamadan çizmeden bozmadan kıyısından köşesinden tahrif etmeden geri verebildik. tanrı da böyle bir şeydir. her birimiz onu bir kıyısından köşesinden eğip büktük tahrif ettik beğenmediğimiz eksik bulduğumuz yerleri kendi yorumlarımızla tamamladık.
Bütün işçiler dağıldığında ben gitmez kalırdım .kolonya çiçeğinin altındaki sehpanın etrafına yerleştirilmiş koltuklardan ikisine karşılıklı otururduk. Bol cafeinli, zengin aromalı neskafelerimizi yudumlardık içerken kupana bakardın. Ben hediye etmiştim. Pudra rengi porselen bir kupa. Aynısından ama farklı renklerde macit’e ve kendime de almıştım. Düşünüyorum da ne kadar enerjiktim. Dinamik cıvıl cıvıl. Ele avuca gelmez dizginlenemez.. benden oldukça büyük olmanıza rağmen macite de sana da gençlik bahşediyordum. Beraber vakit geçiriyorken ben senin yaşına erişmeye çalışırdım. Olgun bir kadın gibi davranmaya uğraşırdım. Oysa sen benim gençliğimi severdin farkındaydım. Senin beğendiğin etrafında gezen olgun yaştaki kadınları taklit ederdim. Onlar gibi giyinip ortamlarda onlar gibi ağırbaşlı olmaya gayret gösterirdim. Macit müziği açardı mustafa kaya fikrimin ince gülünü ne de güzel söylerdi incecik ve duygulu. Uzaklara dalardı Macit o dakika o saniyelerde. Bir vakit sonra istemediğini her halinden belli eden tavırlarla ayrılırdı yanımızdan . evliydi eşi kıskançtı ve onu aramıza sokamayacak kadar kültür farkı vardı aramızda. Bir gün yine macitin böyle istemeye istemeye ayrılmasının ardından sen sana aşık demiştin. İnanamamıştım. Sen o şarkıda Macit kendini buluyor defalarca dinlemesi yitip gitmesi ondandı diye üstelemiştin. Oysa ben her gün macitin gitmesini ve başbaşa kalmamızı nasıl da bencilce arzulardım.
Gün batımı bu saatler yalı çapkınlarının kumruların sokak satıcılarının simitçilerin şen sesleri doldururdu zaman ve mekanı. Onların dehri başlardı. Yeni sulamış olduğumuz bitkilerin diplerindeki toprak nemli yapraklar su tanecikleri ile kaplı olurdu. Mis kokulu yasemenler ve benim yakıp sehpaya bıraktığım orman temalı tütsü insanı kendinden alıyor.
Ve sen karşımdasın. Haz elle tutulur bir nesneye dönüşürdü hani. Varlığın sesin… bildiğim her şeyi unutmaya hazırdım.unutmuştum da. Sen yeniden öğret istiyordum. Sesimi çok beğenirdinsezen aksudan bir şeyler mırıldanır gülerdim. Sen de gülerdin. Ne konuşurduk. Ne anlatırdın ne anlatırdım. Her şey yitti. Ama duygularım kaldı geriye. Algımda ise orman temalı tütsü
Necati cumalının bursasındaki gibi bir zamandı bizimkisi. Geçmişin ve geleceğin ortasında öncesiz ve sonrasız asılı kalmış, oraya öylesine yerleştirilivermiş te ne zamanı ne mekanı ne de bir hikayesi bulunan bir eski biblo gibi .
Günün son ışıklarının yerini bin nazla akşamın alaca karanlığınıa bıraktığı bir evrede tütsümüz aromasını yitirmeye yüz tutmuşken fincanlar boşaldıkta senin yetmiş yıllık olmasıyla övündüğün volsvagenine benim tosbağaya benzettiğim arabana atlar göl kıyısında bir lokantaya giderdik. Uzaklardan karşı kıyılardan gelen kurbağa vıraklamaları gecenin sabaha yakın olan evrelerine kadar süren sohbetlerimizin yoldaşı olurdu. Ürperirdim. Ceketini verirdin. Bana hep sen çok kaliteli bir kadın olacaksın derdin. Keşke ben yanında olsam hep. Kızardım bu söze içerlerdim. Sen yanımda olmayacak mısın diye geçirirdim. Korkardım soramazdım. Seni sahiplenmemden hoşlanmazdın. Öyle algılamanı istemezdim. Bir de kaliteli ne demekti. Bilmiyordum. Bana ne oldu sonra sana olan neydi. Bize ne oldu. Neden biz farklı taraflara savrulduk. Biliyorum… biz belli konularda benzerlikleri olan çoğunluk farklı insanlardık. Benzerliklerimizi çoğaltıp bir arada mutlu olmayı başaran hayatı birbirine zehretmeden birbirine yaşadığı mutluluklardan sunan cömert lütufkar insanlardık. Evet farklı iki insandık ama bir aradayken bu farklılıklarını değil benzerliklerini konuşan iki insan.
serbest kürsü
11.05.2018 - 11:18tehlikeli oyunlara gerek yok açık olmak hepimize iyi gelecek.
serbest kürsü
11.05.2018 - 11:12bak us arkadaşım senle bu durumun bir ilgisi yok . ille de gülmek istiyorsan sen bilirsin.
serbest kürsü
11.05.2018 - 11:08bak artaç abdullah arkadaşım ben relaxım sadece her şeyin daha net olmasından yanayım. mesela geçmişte bizzat bu kürsüde bana polemikler kraliçesi diye bir ithamda bulunulmuştu ve sen dün bu ifadeyi kullanınca insanların aklına ben i kastettiğin gelebilirdi öyle değil ise bunu bana özelden değil bu ortamda yazmalıydın bu cümlem üzerine.
serbest kürsü
11.05.2018 - 10:56atarlanmadım . benim için de yazmış olabilirsin eğer öyleyse sadece netleştirmek istedim niyetimi durumu.
serbest kürsü
11.05.2018 - 10:48reklam yapmıyorum. burda sürekli hırlaşanlara dibinize bile ışık veremiyorsunuz demek istiyorum.
serbest kürsü
11.05.2018 - 09:49rahmetli cemil meriçten.
serbest kürsü
11.05.2018 - 09:48aydın hırlaşmaz aydın çemkirmez aydın konuşur. toplumu kendi içinde yanan mum ile aydınlatır.
serbest kürsü
10.05.2018 - 21:47eğer ki aşkta züleyha olamıyorsan aşığının aşigina aşık olamıyorsan beyhude
serbest kürsü
10.05.2018 - 21:46evet aşk sonunda sizi yaradyaradana vardirmiyorsa bir güzelliğe bakıp onu yaratanı düşünmüyorsan beyhude
serbest kürsü
10.05.2018 - 19:01seni şiirine şiirini yüreğine yüreğini allaha emanet ediyorum. hoscakal
serbest kürsü
10.05.2018 - 19:01seni allaha emanet ediyorum sevdiğim sen beni inanmamakla din sorgulayislarin orta yerine bıraksan da defalarca. çünkü biliyorum ki allah emaneti en iyi korumamdır çünkü biliyorum ki allah senin de benim de gerçek sahibimdır . çünkü biliyorum ki gerçekte allaha emanet edilip de ziyan olan zarara ugrayan varlıklar gerçekte allaha emanet edilmişemislerdir . kalpte allahtan başkasına yer vardir
serbest kürsü
10.05.2018 - 15:18polemik üstadı bendim sanırsam adım nami diğer buydu
serbest kürsü
10.05.2018 - 14:47iyilikten bir ordumuz var ak atlı hükümdara yardimci
serbest kürsü
10.05.2018 - 14:42kötünün karşısına iyiliği koymaya devam edeceğiz. imkansızlığı ahlaksızlığı putlastiranlara geçit vermeyeceğiz büyük ustada yeter burda dur bir saat te kalmış olsa kıyamete yeter burda dur diyeceğiz onun için durmak yok yola devam diyecegiz
serbest kürsü
10.05.2018 - 12:25kafka niçi tanpınar atay gibi yazarlar ve az biraz peyami safa hayata benzer bir yerden bakarlar. kötücül insan tutumlarına karşı iyicil olanı savunurlar.
serbest kürsü
10.05.2018 - 12:23ya o peyami safanın matmazel noralyasının koltuğu hele o tanpınarın ne büsbütün içinde ne de büsbütün dışında olduğu zamana ne demeli.
serbest kürsü
10.05.2018 - 11:30niçinin kafkanın yerli adıdır tanpınar oğuz atay. ve oğuz atayın en az tutunamayanları kadar önemli bir eseri daha vardır ki ihmal edilmiştir edebi ortamda. tehlikeli oyunlar.
serbest kürsü
10.05.2018 - 11:28çok güzel bir şiir.
serbest kürsü
09.05.2018 - 12:14her konuda muhammedi dinler miydin. yoksa tam da şimdi işine geldiği için mi bir sözünü aldın.
serbest kürsü
09.05.2018 - 12:13manavdaki o vatandaşa sen ne yaptın pekii burda anlatıp kendini çok düşünceliymişsin biiz düşüncesizmişiz pozisyonuna sokmaktan başka.
serbest kürsü
09.05.2018 - 12:06güzellik para güç bunlar hepsi bize verilmiş araçlardır. bunları amaç olarak görmen senin çıkmazın.ve yaradılışı var oluşu bu araçları amaç olarak görüp bilip öyle izah etmeye çalışman senin yani modernitenin en büyük sorunu.
serbest kürsü
09.05.2018 - 09:04alev alatlı da bir insan ve kendi yorumlarına tanrının getirdiği açıklamalardan daha fazla güvenmesi normal. dolayısıyla onun yorumu da nihai değildir.
serbest kürsü
09.05.2018 - 09:01hangimiz annemizden ödünç aldığımız bir eşyayı hırpalamadan çizmeden bozmadan kıyısından köşesinden tahrif etmeden geri verebildik. tanrı da böyle bir şeydir. her birimiz onu bir kıyısından köşesinden eğip büktük tahrif ettik beğenmediğimiz eksik bulduğumuz yerleri kendi yorumlarımızla tamamladık.
serbest kürsü
08.05.2018 - 09:17Bütün işçiler dağıldığında ben gitmez kalırdım .kolonya çiçeğinin altındaki sehpanın etrafına yerleştirilmiş koltuklardan ikisine karşılıklı otururduk. Bol cafeinli, zengin aromalı neskafelerimizi yudumlardık içerken kupana bakardın. Ben hediye etmiştim. Pudra rengi porselen bir kupa. Aynısından ama farklı renklerde macit’e ve kendime de almıştım. Düşünüyorum da ne kadar enerjiktim. Dinamik cıvıl cıvıl. Ele avuca gelmez dizginlenemez.. benden oldukça büyük olmanıza rağmen macite de sana da gençlik bahşediyordum. Beraber vakit geçiriyorken ben senin yaşına erişmeye çalışırdım. Olgun bir kadın gibi davranmaya uğraşırdım. Oysa sen benim gençliğimi severdin farkındaydım. Senin beğendiğin etrafında gezen olgun yaştaki kadınları taklit ederdim. Onlar gibi giyinip ortamlarda onlar gibi ağırbaşlı olmaya gayret gösterirdim. Macit müziği açardı mustafa kaya fikrimin ince gülünü ne de güzel söylerdi incecik ve duygulu. Uzaklara dalardı Macit o dakika o saniyelerde. Bir vakit sonra istemediğini her halinden belli eden tavırlarla ayrılırdı yanımızdan . evliydi eşi kıskançtı ve onu aramıza sokamayacak kadar kültür farkı vardı aramızda. Bir gün yine macitin böyle istemeye istemeye ayrılmasının ardından sen sana aşık demiştin. İnanamamıştım. Sen o şarkıda Macit kendini buluyor defalarca dinlemesi yitip gitmesi ondandı diye üstelemiştin. Oysa ben her gün macitin gitmesini ve başbaşa kalmamızı nasıl da bencilce arzulardım.
Gün batımı bu saatler yalı çapkınlarının kumruların sokak satıcılarının simitçilerin şen sesleri doldururdu zaman ve mekanı. Onların dehri başlardı. Yeni sulamış olduğumuz bitkilerin diplerindeki toprak nemli yapraklar su tanecikleri ile kaplı olurdu. Mis kokulu yasemenler ve benim yakıp sehpaya bıraktığım orman temalı tütsü insanı kendinden alıyor.
Ve sen karşımdasın. Haz elle tutulur bir nesneye dönüşürdü hani. Varlığın sesin… bildiğim her şeyi unutmaya hazırdım.unutmuştum da. Sen yeniden öğret istiyordum. Sesimi çok beğenirdinsezen aksudan bir şeyler mırıldanır gülerdim. Sen de gülerdin. Ne konuşurduk. Ne anlatırdın ne anlatırdım. Her şey yitti. Ama duygularım kaldı geriye. Algımda ise orman temalı tütsü
Necati cumalının bursasındaki gibi bir zamandı bizimkisi. Geçmişin ve geleceğin ortasında öncesiz ve sonrasız asılı kalmış, oraya öylesine yerleştirilivermiş te ne zamanı ne mekanı ne de bir hikayesi bulunan bir eski biblo gibi .
Günün son ışıklarının yerini bin nazla akşamın alaca karanlığınıa bıraktığı bir evrede tütsümüz aromasını yitirmeye yüz tutmuşken fincanlar boşaldıkta senin yetmiş yıllık olmasıyla övündüğün volsvagenine benim tosbağaya benzettiğim arabana atlar göl kıyısında bir lokantaya giderdik. Uzaklardan karşı kıyılardan gelen kurbağa vıraklamaları gecenin sabaha yakın olan evrelerine kadar süren sohbetlerimizin yoldaşı olurdu. Ürperirdim. Ceketini verirdin. Bana hep sen çok kaliteli bir kadın olacaksın derdin. Keşke ben yanında olsam hep. Kızardım bu söze içerlerdim. Sen yanımda olmayacak mısın diye geçirirdim. Korkardım soramazdım. Seni sahiplenmemden hoşlanmazdın. Öyle algılamanı istemezdim. Bir de kaliteli ne demekti. Bilmiyordum. Bana ne oldu sonra sana olan neydi. Bize ne oldu. Neden biz farklı taraflara savrulduk. Biliyorum… biz belli konularda benzerlikleri olan çoğunluk farklı insanlardık. Benzerliklerimizi çoğaltıp bir arada mutlu olmayı başaran hayatı birbirine zehretmeden birbirine yaşadığı mutluluklardan sunan cömert lütufkar insanlardık. Evet farklı iki insandık ama bir aradayken bu farklılıklarını değil benzerliklerini konuşan iki insan.
Toplam 1512 mesaj bulundu