Efendiler,
Avrupa’nın bütün ilerlemesine yükselmesine ve medenileşmesine karşılık Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlanadurmuştur. Artık vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa’dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine göre uygun yapmak, yürümek, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi bir takım zihniyetler belirdi. Halbuki, hangi istiklal vardır ki ecnebilerin nasihatiyle, ecnebilerin planlarıyla yükseltilebilsin?
Kulağımın içi kaşınıyor.
Felaket.
Önce azar azar başlıyor kaşıntı, geceleri. Sonra artıyor.
Kaşımak da bir zor ki kulağın içini.
Bir türlü geçmiyor. 'Ne yapsam acaba? ' diyorum.
Günler geçtikçe daha da artıyor.
Doktora gitmeye karar veriyorum.
Arkadaşlarıma soruyorum 'Tanıdığınız iyi bir kulak burun boğazcı var mı? ' diye.
'N'oldu ki? ' diye soruyor arkadaşlarım.
'Kaşınıyor kulağım' diyorum. '
Uyuyamıyorum geceleri, kulak kaşınmasından! '
Bir doktorun adını söylüyor bir tanesi.
'Çok iyi doktordur' diyor.
'Kimsenin çözemediğini çözer, iyileştiremediğini iyileştirir.'
Gidiyorum doktora. Gözlüklü, şirin bir amca. Elinde bir büyüteç, kulağıma bakıyor.
Şaşırıyorum önce. 'İçinde kaşıntı var' diyorum.
'Öyle büyüteçle ne anlayacaksınız ki? '
'Yok' diyor, 'Ben çoktan anladım ne olduğunu da, şimdi daha iyi görmek için bakıyorum.'
'Nedir? ' diyorum doktora.
'Eski sözler kaçmış kulağınıza' diyor.
'Nasıl yani? ' diyorum. 'Kimin sözleri? '
'Bakacağız' diyor.
Sonra bir alet çantasından kocaman, ucu ince, cımbıza benzer bir alet çıkarıyor.
'Yan durun. Kıpırdamayın' diyor bana.
Biraz irkiliyorum.
'Eski sözler' diyorum, 'Ha? '
Cımbızın ucu kulağıma giriyor, canımı acıtmıyor nedense.
'Bir erkek sesi bu' diyor.
Sanki bir uğultu duyuyorum.
Cımbızı çıkarıyor kulağımdan.
'Yalan kaçmış kulağınıza! ' diyor doktor.
Yalana bakıyorum. Küçücük bir şey gibi gözüküyor.
'Vay be! Günlerdir kulağımı kaşındıran bu muymuş? Hangi yalan peki? ' diyorum.
'Durun, bekleyin' diyor doktor. 'Dikkatli olmamız lazım. Tekrar kulağınıza kaçabilir. Önce şu deney tüpünün içine koyalım. Sonra serbest bırakırız.'
Yalanı tüpün içine koyuyor. Kapağını da kapıyor tüpün. Serbest kalıyor yalan.
'Seni seviyorum' diye cılız bir ses geliyor tüpün içinden.
'Yalanmış ha? ' diyorum. Kulağım bile anlamış, kalbim hálá anlamıyor...
Her yaşın kendi tercihleri ve anlayışı var. İşte kadınların tercihleri
YAŞ / İÇKİ
17 – Bira
25 – Beyaz şarap
35 – Kırmızı şarap
48 - Şampanya
66 – Su
SAÇLAR
17 – Yıkamak
25 – Şampuan ve Yumuşatıcı ile yıkamak
35 – Boyatmak, şampuan ve yumuşatıcı ile yıkamak
48 – Boyatmak, bakım yapmak, şampuan ve yumuşatıcı ile yıkamak
66 – Peruğa bakım yapmak
MÜKEMMEL BİR BULUŞMA
17 - Burger King
25 – Bedava yemek
35 – Elmas yüzük
48 – Daha büyük elmas yüzük
66 – Evde tek başına
RÜYALARIN ERKEĞİ
17 – Uzun, esmer ve yakışıklı
25 – Uzun, esmer, ve paralı bir yakışıklı
35 – Uzun, esmer ve hem paralı hemde akıllı bir erkek
48 – Saçları olan bir erkek
66 – Bir erkek
EVLENMEK İÇİN EN İDEAL YAŞ
17 - 17
25 - 25
35 - 35
48 - 48
66 - 66
İDEAL SEVGİLİ
17 – Yemeği ödemeyi öneren
25 – Yemeği ödeyen
35 – Ertesi sabah kahvaltı hazırlayan
48 – Ertesi sabah çocuklar için kahvaltı hazırlayan
66 – Kahvaltısını çiğneyebilen
Onsuz yaşayamayacağını mı düşünüyorsun? Yanılıyorsun! Yarın sabah uyandığında onun adını bile hatırlamıyor olacaksın...
Aşıktın. Ayakların yerden kesilmişti. Sanki gökyüzünde uçuyordun. Sorunlar bulutlar kadar hafif, hayat gökkuşağı kadar renkli görünüyordu gözüne. Ama biri bir tekme vurdu, seni yeryüzüne attı. Artık mutsuz, umutsuz ve yalnızsın. Öyleyse Kırık Kalpler Kulübü'ne hoşgeldin. Burada çok uzun süre kalmayacaksın. Seni sadece 24 saat misafir edeceğiz ve bu 24 saatte kırılan kalbin tamamen onarılacak!
9:00
AĞLA
Üzüntünü gizlemeye çalışma. Odana kapan, hatta yorganın altına saklan ve ağlayabildiğin kadar ağla. Ayrılma nedenini anlamaya ve mantıklı bir sebep bulmaya çalışma, tamamen duygularının esiri ol.
10:00
SİNiRLEN
Yeteri kadar ağladıktan sonra, biraz daha sakin olup düşünmeye başlayabilirsin. ``Bunu nasıl yapar? ', ``Tüm bunları hak edecek ne yaptın ki? ' ``Sadece sevdin onu! ' ``Onunsa tüm söyledikleri yalanmış! ' Göz yaşlarını boşalttıktan sonra sıra sinirini boşaltmakta. Onun hakkındaki tüm olumsuzlukları düşün ve ona kız, sinirlen!
11:00
KAFA ŞİŞİR
Arkadaşların çoktan uyanmıştır. Uyuyorsalar bile çok önemli değil. Sen acı çekerken, onların mışıl mışıl uyumaları gerekmiyor. En yakın arkadaşını ara, olanları ve kendini ne kadar kötü hissettiğini anlat. Sana moral vermesini bekle.
12:00
ŞİKAYET ET
Anlayışsız ol ve bunun tadını çıkar! Bu durumda nasıl olsa kimse üstüne gelemez, seni daha fazla üzemez. Derslerden, kardeşinden, suların kesilmesinden, alnının ortasında çıkan sivilceden, herşeyden şikayet et. İçine attıklarını kus. Hazır bahanen de var
13:00
ALIŞVERİŞE ÇIK
Yanına bir arkadaşını da alıp alışveriş merkezinin yolunu tut. Alışveriş herkesi rahatlatır. Alacağın küçük bir kalem de olsa, moralini biraz olsun düzeltecek.
14:00
BAYIL
Sokakta yürüyen sevgililere iç geçirerek bak. Birlikte gitmeyi planladığınız film afişinin karşısında donup kal. Onunla ilgili aklında kalan son kırıntıları düşün. Ertelemeden düşün ki, bu durumu bir an önce atlatasın.
15:00
ŞARKI SÖYLE
``Dünya dönüyor sen ne dersen de, dünya dönüyor fark etmesen de...' Müzik setinin başına geç ve biraz hareketli parçalar dinlemeye çalış. Kıvrak şarkılara ruhun ``hayır' dese de, bedenin dayanamaz, bir bakmışsın ayakların ritm tutturmaya çalışıyor...
17:00
BAKIM YAP
Aynanın karşısına geçme vakti geldi. Bütün gece uyumadığın ve bütün sabah ağladığın için gözlerin kan çanağı gibi görüyor değil mi? Saç baş bir yerde, böyle de olmaz ki! Hadi canlan biraz, duşa gir, temizlen, çıkınca kokulu kremlerle vücudunu ödüllendir. Onun yüzünden kendini bırakmana gerek yok, sadece onu ve onunla ilgili düşünceleri bırakman yeterli!
18:00
MAKYAJ YAP
Şimdi sıra yüzüne biraz renk vermeye geldi. Biraz allık, mükemmel kıvrımlı kirpikler, parlayan dudaklar. İşte şimdi eski haline daha çok benziyor ve çok daha güzel görünüyorsun.
19:00
DIŞARI ÇIK
Artık zil çalan karnını doyurmanın vakti geldi. Arkadaşlarınla hoş mekanda kendine bir ziyafet çekmeye ne dersin? Hatta bu yemeği yakınlarındaki yakışıklıyla bile yiyebilirsin. Nasıl olsa artık bunu yanlış anlayacak ve kıskanacak biri yok.
22:00
UYU
Bir bardak süt içip erkenden yat. Dün geceki uykusuzluğunu üzerinden atman gerekiyor. Çünkü yarın yeni bir gün, yeni bir hayat seni bekliyor, bakalım neler getirecek?
Unuttum seni,
Unutmak imkansız olsa da!
Ara sıra düşse de hasretin sol yanıma,
Yokluğunu içsem de; doldurup kadehime;
Unuttum;
Seni,senden çok sevmeyi.
Yırtıp atmasam da okumuyorum mektuplarını,
Okuyup da kahrolmuyorum eskisi gibi.
Gitmiyorum,seninle gezdiğimiz sahillere,
Gitsem de ağlaşmıyorum,üşüyen güvercinlerle.
Resmini bile yakmadım,herşeye rağmen;
Silip attım hayatımdan,sana dair ne varsa.
Unuttum seni,ihanetlerin aklımdan çıkmasa da.
Gördüğüm herşey seni bana hatırlatsa da.
İnan unuttum seni, aşkın hâlâ yaksa da...
Diğer bir anlamıyla dayatmak insanları birleştirmek yerine uzaklaştırır. Dayatmanın kimseye bir faydası olmaz. Ben Boşnağım diye burada herkesin boşnak olması mecbur değil. Ama ben Türk' üm diyebiliyorum ve bununla da gurur duyuyorum. Türkler şöyle böyle diye kötülemiyorum.
Hrant Dink gibi yaşarken Türklere hakaret eden birisinin ölümünün ardından üzülecek yas tutacak değilim, ayrıca Türk vatandaşlığını kabul etmiş insanların birden bire ortaya çıkıp, ben Ermeni değilim diyenleri kınamasını ucuz show olarak görüyorum.
Onu öldüren şahsı kınadığım gibi, ben ermeniyim diyerek ortalık karıştırmaya çalışanları da kınıyorum.
Çok zengin bir adamcağız, ölümünün yaklaştığını hissedince, oğlunu yanına çağırmış. Evvelâ en mühim vasiyetini bildirmiş. Demiş ki: Beni mezara çoraplarımla gömün. Anlamamakla berâber kabul etmiş oğlu. Adam bir de mektup tutuşturmuş oğlunun eline. Ölümümden sonra, ilk başın sıkıştığında bu mektubu açarsın demiş sonra. Ona da Peki demiş çocukcağız.
Neyse hak vâkî olmuş, adam rûhunu teslim etmiş. Eş dost toplanıp ağıt yakarken, oğlanı almış bir düşünce. Ben şimdi bu adamı çoraplarıyla nasıl gömerim diye. Bir hoca bulup sormuş acele tarafından. Ama müspet cevap alamamış. Olmaz demiş hoca, Dinimizce uygun değil böyle bir şey. Başka hocaya sormuş, o da olmaz demiş. Çoçuk çâresiz, ölüyü de artık bekletmeden gömmek lâzım. Aklına birden babasının İlk başın sıkıştığında aç diyerek bıraktığı mektup gelmiş. Hemen mektubu arayıp, bulmuş. Mektupta şunlar yazılıymış.
Oğlum, gördüğün gibi ben bunca zenginliğime rağmen yanımda bir çorap bile götüremiyorum. Sen düşün gerisini...
Kimine göre kolaydır, kimine göre zordur ağlamak. Bazısına çocuk oyuncağıdır ağlatmak, bazısına eşsiz bir zulüm. Ağlamak denilen tuzlu bir kaç inci tanesini akıtmak mıdır yürek çeşmesinden, yoksa basit bir fizyolojik olay mıdır...
Ağlamaktan ağlamaya çok fark vardır. Sevinç için de ağlanır, bazen keder için de ağlanır. Bazen hasret, bazen diş ağrısı ya da ağır, zalim bir kalp ağrısı ağlatır insanı. Ağlatmak ise tek çeşittir oysaki. Aynı mantığın farklı versiyonlarında ağlatılır muhatabımız. Ağlatmakta fark eden, küçük bir ayrıntıdır sadece. İstemek ya da istememek....
Ağlatmak istemeden ağlattığımız da olur.. Bir damla göz yaşı akmasın diye nehirlerin yataklarını değiştirdiğimizde olur...
Ama biz her zaman ağlatmak istemeyenlerden olalım...Unutmayalım ki insana ait her damla gözyaşı çok değerlidir...
Bir gün sormuşlar ermişlerden birine, 'Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır? '. 'Bakın göstereyim...' demiş ermiş.
Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış. Hepsi oturmuşlar yerlerine derken, tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş. Arkasından da ermiş kişi, derviş kaşıkları denilen bir metre boyunda kaşıklar vermiş ellerine. Ermiş: 'Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz.' diye de bir şart koşmuş. 'Peki...' demişler ve içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına. En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar sofradan.
Bunun üzerine 'Şimdi...' demiş ermiş. 'Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe.' Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa. 'Buyrun' deyince, her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp, karşısındaki arkadaşına uzatarak içirmiş. Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan.
'İşte...' demiş ermiş: 'Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse, o aç kalacaktır. Ve kim arkadaşını düşünür de doyurursa, o da arkadaşı tarafından doyurulacaktır.
Şüphesiz, hayat pazarında daima sevgiyi paylaşanlar kazançtadır.'
gizlenmek
07.02.2007 - 21:34Gecenin karanlığına gizlendim,
Yüreğimdeki yanık izleri görünmesin diye.
sözlerden vazgeçmek
07.02.2007 - 21:23Sözlerden vazgeçtim,
Çünkü, hiç birisi seni anlatmaya yetmiyordu..
Bir gözlerinden vazgeçemedim,
Çünkü, sevgiyi en iyi gözlerin anlatıyordu....
ud
07.02.2007 - 21:15Aynalı körük olmazsa
Ben gelin gitmem
Ud kemani çalmazsa
Aynalı körüğe binmem
üşümek
07.02.2007 - 20:54Sen yoktun sevdiceğim,
Sensiz herşey anlamsızdı,
Ayrılığımıza sebepler yüklediğim
Suskunluklarım vardı dilimde
Yangınlar vardı yüreğimde
Gözlerini kaçırma gözlerimden,
İşte ben, o zaman üşüyorum.
Aldırma gönül
07.02.2007 - 20:36Gönül aldırmıyor,
Ferman sultanından geldi diye..
atatürkün sözleri
31.01.2007 - 20:59Efendiler,
Avrupa’nın bütün ilerlemesine yükselmesine ve medenileşmesine karşılık Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlanadurmuştur. Artık vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa’dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine göre uygun yapmak, yürümek, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi bir takım zihniyetler belirdi. Halbuki, hangi istiklal vardır ki ecnebilerin nasihatiyle, ecnebilerin planlarıyla yükseltilebilsin?
Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir
Kaşıntı
31.01.2007 - 19:58Kulağımın içi kaşınıyor.
Felaket.
Önce azar azar başlıyor kaşıntı, geceleri. Sonra artıyor.
Kaşımak da bir zor ki kulağın içini.
Bir türlü geçmiyor. 'Ne yapsam acaba? ' diyorum.
Günler geçtikçe daha da artıyor.
Doktora gitmeye karar veriyorum.
Arkadaşlarıma soruyorum 'Tanıdığınız iyi bir kulak burun boğazcı var mı? ' diye.
'N'oldu ki? ' diye soruyor arkadaşlarım.
'Kaşınıyor kulağım' diyorum. '
Uyuyamıyorum geceleri, kulak kaşınmasından! '
Bir doktorun adını söylüyor bir tanesi.
'Çok iyi doktordur' diyor.
'Kimsenin çözemediğini çözer, iyileştiremediğini iyileştirir.'
Gidiyorum doktora. Gözlüklü, şirin bir amca. Elinde bir büyüteç, kulağıma bakıyor.
Şaşırıyorum önce. 'İçinde kaşıntı var' diyorum.
'Öyle büyüteçle ne anlayacaksınız ki? '
'Yok' diyor, 'Ben çoktan anladım ne olduğunu da, şimdi daha iyi görmek için bakıyorum.'
'Nedir? ' diyorum doktora.
'Eski sözler kaçmış kulağınıza' diyor.
'Nasıl yani? ' diyorum. 'Kimin sözleri? '
'Bakacağız' diyor.
Sonra bir alet çantasından kocaman, ucu ince, cımbıza benzer bir alet çıkarıyor.
'Yan durun. Kıpırdamayın' diyor bana.
Biraz irkiliyorum.
'Eski sözler' diyorum, 'Ha? '
Cımbızın ucu kulağıma giriyor, canımı acıtmıyor nedense.
'Bir erkek sesi bu' diyor.
Sanki bir uğultu duyuyorum.
Cımbızı çıkarıyor kulağımdan.
'Yalan kaçmış kulağınıza! ' diyor doktor.
Yalana bakıyorum. Küçücük bir şey gibi gözüküyor.
'Vay be! Günlerdir kulağımı kaşındıran bu muymuş? Hangi yalan peki? ' diyorum.
'Durun, bekleyin' diyor doktor. 'Dikkatli olmamız lazım. Tekrar kulağınıza kaçabilir. Önce şu deney tüpünün içine koyalım. Sonra serbest bırakırız.'
Yalanı tüpün içine koyuyor. Kapağını da kapıyor tüpün. Serbest kalıyor yalan.
'Seni seviyorum' diye cılız bir ses geliyor tüpün içinden.
'Yalanmış ha? ' diyorum. Kulağım bile anlamış, kalbim hálá anlamıyor...
tercih
30.01.2007 - 22:46Her yaşın kendi tercihleri ve anlayışı var. İşte kadınların tercihleri
YAŞ / İÇKİ
17 – Bira
25 – Beyaz şarap
35 – Kırmızı şarap
48 - Şampanya
66 – Su
SAÇLAR
17 – Yıkamak
25 – Şampuan ve Yumuşatıcı ile yıkamak
35 – Boyatmak, şampuan ve yumuşatıcı ile yıkamak
48 – Boyatmak, bakım yapmak, şampuan ve yumuşatıcı ile yıkamak
66 – Peruğa bakım yapmak
FAVORİ SPOR
17 - Alışveriş
25 - Alışveriş
35 - Alışveriş
48 - Alışveriş
66 - Alışveriş
MÜKEMMEL BİR BULUŞMA
17 - Burger King
25 – Bedava yemek
35 – Elmas yüzük
48 – Daha büyük elmas yüzük
66 – Evde tek başına
RÜYALARIN ERKEĞİ
17 – Uzun, esmer ve yakışıklı
25 – Uzun, esmer, ve paralı bir yakışıklı
35 – Uzun, esmer ve hem paralı hemde akıllı bir erkek
48 – Saçları olan bir erkek
66 – Bir erkek
EVLENMEK İÇİN EN İDEAL YAŞ
17 - 17
25 - 25
35 - 35
48 - 48
66 - 66
İDEAL SEVGİLİ
17 – Yemeği ödemeyi öneren
25 – Yemeği ödeyen
35 – Ertesi sabah kahvaltı hazırlayan
48 – Ertesi sabah çocuklar için kahvaltı hazırlayan
66 – Kahvaltısını çiğneyebilen
öğüt
30.01.2007 - 22:09Onsuz yaşayamayacağını mı düşünüyorsun? Yanılıyorsun! Yarın sabah uyandığında onun adını bile hatırlamıyor olacaksın...
Aşıktın. Ayakların yerden kesilmişti. Sanki gökyüzünde uçuyordun. Sorunlar bulutlar kadar hafif, hayat gökkuşağı kadar renkli görünüyordu gözüne. Ama biri bir tekme vurdu, seni yeryüzüne attı. Artık mutsuz, umutsuz ve yalnızsın. Öyleyse Kırık Kalpler Kulübü'ne hoşgeldin. Burada çok uzun süre kalmayacaksın. Seni sadece 24 saat misafir edeceğiz ve bu 24 saatte kırılan kalbin tamamen onarılacak!
9:00
AĞLA
Üzüntünü gizlemeye çalışma. Odana kapan, hatta yorganın altına saklan ve ağlayabildiğin kadar ağla. Ayrılma nedenini anlamaya ve mantıklı bir sebep bulmaya çalışma, tamamen duygularının esiri ol.
10:00
SİNiRLEN
Yeteri kadar ağladıktan sonra, biraz daha sakin olup düşünmeye başlayabilirsin. ``Bunu nasıl yapar? ', ``Tüm bunları hak edecek ne yaptın ki? ' ``Sadece sevdin onu! ' ``Onunsa tüm söyledikleri yalanmış! ' Göz yaşlarını boşalttıktan sonra sıra sinirini boşaltmakta. Onun hakkındaki tüm olumsuzlukları düşün ve ona kız, sinirlen!
11:00
KAFA ŞİŞİR
Arkadaşların çoktan uyanmıştır. Uyuyorsalar bile çok önemli değil. Sen acı çekerken, onların mışıl mışıl uyumaları gerekmiyor. En yakın arkadaşını ara, olanları ve kendini ne kadar kötü hissettiğini anlat. Sana moral vermesini bekle.
12:00
ŞİKAYET ET
Anlayışsız ol ve bunun tadını çıkar! Bu durumda nasıl olsa kimse üstüne gelemez, seni daha fazla üzemez. Derslerden, kardeşinden, suların kesilmesinden, alnının ortasında çıkan sivilceden, herşeyden şikayet et. İçine attıklarını kus. Hazır bahanen de var
13:00
ALIŞVERİŞE ÇIK
Yanına bir arkadaşını da alıp alışveriş merkezinin yolunu tut. Alışveriş herkesi rahatlatır. Alacağın küçük bir kalem de olsa, moralini biraz olsun düzeltecek.
14:00
BAYIL
Sokakta yürüyen sevgililere iç geçirerek bak. Birlikte gitmeyi planladığınız film afişinin karşısında donup kal. Onunla ilgili aklında kalan son kırıntıları düşün. Ertelemeden düşün ki, bu durumu bir an önce atlatasın.
15:00
ŞARKI SÖYLE
``Dünya dönüyor sen ne dersen de, dünya dönüyor fark etmesen de...' Müzik setinin başına geç ve biraz hareketli parçalar dinlemeye çalış. Kıvrak şarkılara ruhun ``hayır' dese de, bedenin dayanamaz, bir bakmışsın ayakların ritm tutturmaya çalışıyor...
17:00
BAKIM YAP
Aynanın karşısına geçme vakti geldi. Bütün gece uyumadığın ve bütün sabah ağladığın için gözlerin kan çanağı gibi görüyor değil mi? Saç baş bir yerde, böyle de olmaz ki! Hadi canlan biraz, duşa gir, temizlen, çıkınca kokulu kremlerle vücudunu ödüllendir. Onun yüzünden kendini bırakmana gerek yok, sadece onu ve onunla ilgili düşünceleri bırakman yeterli!
18:00
MAKYAJ YAP
Şimdi sıra yüzüne biraz renk vermeye geldi. Biraz allık, mükemmel kıvrımlı kirpikler, parlayan dudaklar. İşte şimdi eski haline daha çok benziyor ve çok daha güzel görünüyorsun.
19:00
DIŞARI ÇIK
Artık zil çalan karnını doyurmanın vakti geldi. Arkadaşlarınla hoş mekanda kendine bir ziyafet çekmeye ne dersin? Hatta bu yemeği yakınlarındaki yakışıklıyla bile yiyebilirsin. Nasıl olsa artık bunu yanlış anlayacak ve kıskanacak biri yok.
22:00
UYU
Bir bardak süt içip erkenden yat. Dün geceki uykusuzluğunu üzerinden atman gerekiyor. Çünkü yarın yeni bir gün, yeni bir hayat seni bekliyor, bakalım neler getirecek?
git
29.01.2007 - 00:03Git, verdiğin sözlerini unut
Yok artık bizim için bir umut
Çık aklımdan al kendini
Yanında götür sevdiğim hayalini
Git, geri dönme sakın
Ayrılık vakti, şimdi çok yakın
Dönersen sevmem ki seni
Bu gidişinle öldürdün sen beni
Git, mutluluğun yüzünde okunuyor
Git, bu gülüşün bana dokunuyor
Git, eğer diyorsan seni ağlatmak niyetim
Gözyaşlarım çoktan bitti, bitti benim diyetim...
unutmak
28.01.2007 - 23:27Unuttum seni,
Unutmak imkansız olsa da!
Ara sıra düşse de hasretin sol yanıma,
Yokluğunu içsem de; doldurup kadehime;
Unuttum;
Seni,senden çok sevmeyi.
Yırtıp atmasam da okumuyorum mektuplarını,
Okuyup da kahrolmuyorum eskisi gibi.
Gitmiyorum,seninle gezdiğimiz sahillere,
Gitsem de ağlaşmıyorum,üşüyen güvercinlerle.
Resmini bile yakmadım,herşeye rağmen;
Silip attım hayatımdan,sana dair ne varsa.
Unuttum seni,ihanetlerin aklımdan çıkmasa da.
Gördüğüm herşey seni bana hatırlatsa da.
İnan unuttum seni, aşkın hâlâ yaksa da...
aşure günü
28.01.2007 - 23:06Yarın aşure günü başlıyor bütün aşureleri ben yiyip bitireceğim. Tatlı kız olmak isteyenler bu fırsatı kaçırmamalı
;)
zorlamak
25.01.2007 - 22:38Diğer bir anlamıyla dayatmak insanları birleştirmek yerine uzaklaştırır. Dayatmanın kimseye bir faydası olmaz. Ben Boşnağım diye burada herkesin boşnak olması mecbur değil. Ama ben Türk' üm diyebiliyorum ve bununla da gurur duyuyorum. Türkler şöyle böyle diye kötülemiyorum.
Hrant Dink gibi yaşarken Türklere hakaret eden birisinin ölümünün ardından üzülecek yas tutacak değilim, ayrıca Türk vatandaşlığını kabul etmiş insanların birden bire ortaya çıkıp, ben Ermeni değilim diyenleri kınamasını ucuz show olarak görüyorum.
Onu öldüren şahsı kınadığım gibi, ben ermeniyim diyerek ortalık karıştırmaya çalışanları da kınıyorum.
Ne zaman kendimize gelmeyi düşünüyoruz?
jann janlıı bise
25.01.2007 - 22:15'Hani şööle kımıl kımıl jann janlıı bişey'
sözleriyle başlayan
'eğitim şart' sözleriyle biten
Cem Yılmaz'ın reklam filmi
para
25.01.2007 - 22:12Çok zengin bir adamcağız, ölümünün yaklaştığını hissedince, oğlunu yanına çağırmış. Evvelâ en mühim vasiyetini bildirmiş. Demiş ki: Beni mezara çoraplarımla gömün. Anlamamakla berâber kabul etmiş oğlu. Adam bir de mektup tutuşturmuş oğlunun eline. Ölümümden sonra, ilk başın sıkıştığında bu mektubu açarsın demiş sonra. Ona da Peki demiş çocukcağız.
Neyse hak vâkî olmuş, adam rûhunu teslim etmiş. Eş dost toplanıp ağıt yakarken, oğlanı almış bir düşünce. Ben şimdi bu adamı çoraplarıyla nasıl gömerim diye. Bir hoca bulup sormuş acele tarafından. Ama müspet cevap alamamış. Olmaz demiş hoca, Dinimizce uygun değil böyle bir şey. Başka hocaya sormuş, o da olmaz demiş. Çoçuk çâresiz, ölüyü de artık bekletmeden gömmek lâzım. Aklına birden babasının İlk başın sıkıştığında aç diyerek bıraktığı mektup gelmiş. Hemen mektubu arayıp, bulmuş. Mektupta şunlar yazılıymış.
Oğlum, gördüğün gibi ben bunca zenginliğime rağmen yanımda bir çorap bile götüremiyorum. Sen düşün gerisini...
kıssadan hisse...
söz vermiş şarkılar
25.01.2007 - 22:09söz vermişti bana şarkılar
ben sevildikçe
hiç susmayacaklardı
şarkılar sustu sevdiceğim
sessizliğimi
sen de duyuyormusun?
murdar
25.01.2007 - 21:05Allahın adı zikredilmeden kesilmiş ya da ölmüş hayvanlar.
Baban Turp,Anan şalgam,sen neredensin Gülşeker
25.01.2007 - 21:03Ya aynı tarladandır ya da aynı tohumdan.
Hepimiz Ermeniyiz
25.01.2007 - 20:57Ben Ermeni değilim.
Ne mutlu Türküm diyebilene...
(etnik kökenciliği reddetmiyorum fakat etnik ayrımcılığı kesinlikle reddediyorum)
ağlatmak
25.01.2007 - 20:39Sevgi sözcüklerini gerektiği yerde ve gerektiği şekilde söylemeyerek, sözcüklerin anasını ağlatmak....
ağlatmak
25.01.2007 - 20:35Hangi dilde ağlar çocuklar,
Hangi dilde güler
Ağlamak her dilde tek anlamda
Çince, İngilizce, Türkçe…
Burnunu çeke çeke ağlamak
Belki biraz çocukça.
Ağlamak, hüngür hüngür,
Ağlamak, içini çeke çeke
İnsanca!
Rıfat ILGAZ
ağlatmak
25.01.2007 - 20:28Kimine göre kolaydır, kimine göre zordur ağlamak. Bazısına çocuk oyuncağıdır ağlatmak, bazısına eşsiz bir zulüm. Ağlamak denilen tuzlu bir kaç inci tanesini akıtmak mıdır yürek çeşmesinden, yoksa basit bir fizyolojik olay mıdır...
Ağlamaktan ağlamaya çok fark vardır. Sevinç için de ağlanır, bazen keder için de ağlanır. Bazen hasret, bazen diş ağrısı ya da ağır, zalim bir kalp ağrısı ağlatır insanı. Ağlatmak ise tek çeşittir oysaki. Aynı mantığın farklı versiyonlarında ağlatılır muhatabımız. Ağlatmakta fark eden, küçük bir ayrıntıdır sadece. İstemek ya da istememek....
Ağlatmak istemeden ağlattığımız da olur.. Bir damla göz yaşı akmasın diye nehirlerin yataklarını değiştirdiğimizde olur...
Ama biz her zaman ağlatmak istemeyenlerden olalım...Unutmayalım ki insana ait her damla gözyaşı çok değerlidir...
alın teri
23.01.2007 - 23:59Yokuşta dökülmeyen alınteri, inişte gözyaşı olur.
sevgi
23.01.2007 - 23:44Bir gün sormuşlar ermişlerden birine, 'Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır? '. 'Bakın göstereyim...' demiş ermiş.
Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış. Hepsi oturmuşlar yerlerine derken, tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş. Arkasından da ermiş kişi, derviş kaşıkları denilen bir metre boyunda kaşıklar vermiş ellerine. Ermiş: 'Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz.' diye de bir şart koşmuş. 'Peki...' demişler ve içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına. En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar sofradan.
Bunun üzerine 'Şimdi...' demiş ermiş. 'Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe.' Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa. 'Buyrun' deyince, her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp, karşısındaki arkadaşına uzatarak içirmiş. Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan.
'İşte...' demiş ermiş: 'Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse, o aç kalacaktır. Ve kim arkadaşını düşünür de doyurursa, o da arkadaşı tarafından doyurulacaktır.
Şüphesiz, hayat pazarında daima sevgiyi paylaşanlar kazançtadır.'
Toplam 194 mesaj bulundu