Cappuccino ayrı bir kahve değildir. Bir Cappuccino yapmak için bazı olan espresso'dan başlayarak 1/3 sıcak süt ve 1/3 köpürtülmüş sut ilave ederek, belki biraz pudra kako veya tarçın koyarak, servis edilen bir içecekdir.
/www.kahveci.com/
Espresso İtalyanlara özgü bir kahve olmasına karşın diğer ülkelerde de oldukça yaygın içilmektedir. Espresso kahve Arabica ve Robusta çekirdeklerinin belli oranlarda harmanlanmasıyla elde edilir. Arabica kahveye aroma ve tad katarken, Robusta da tokluk katar ve daha iyi krema elde edilmesini sağlar. Kavurma derecesi yüksek fakat süresi kısadır.
Espresso kahvesi espresso makinalarında hazırlanır. Makina kahvenin üzerinden belli bir miktarda basınçlı sıcak suyu geçirip fincana dolmasını sağlar. Espresso fincanı, Türk kahvesi fincanına çok benzer. Bir fincan için 7 gr. kahve kullanılır. İyi bir espresso, üzerinde oluşan altın sarısı renginde kremasından bellir olur. Bunun sağlanabilmesi için kahvenin uygun incelikte çekilmiş olması, makinanın basınç gücünün uygun olması, makinanın ve fincanların ısınmış olması gerekir. Espresso yapılırken fincan tam doldurmaz.
Cappuccino, espresso kahvesinin üzerine sıcak su buharıyla köpürtülmüş süt ve süt köpüğü koyarak elde edilir. Normal kahve fincanına üçte biri kadar espresso kahvesi konur, onun üzeirne fincanın üçte biri kadar sıcak süt, en üste de sütün köpüğü bir kaşıkla doldurulur. Köpüğe kaşıkla çeşitli şekiller vermek mümkündür. Köpüğün üzerine çikolata rendelenebilir veya bir tutam kahve serpilebilir. Cappuccino kokteyl gibidir. Kendinize göre farklı tatlar hazırlayabilirsiniz.
Bunlardan bazıları:
Espresso Romano: Espresso kahvesi yanında bir dilim limon.
Espresso Con Panna: Kahve fincanına duble espresso, üzerine krem şanti. Üzeri çikolata tozu ile süslenebilir.
Caffe Latte: Cappuccino' nun daha fazla sütle ve cam bardakta hazırlanan şeklidir.
Iced Cappuccino: Tek veya duble espresso üzerine buz parçacıkları serpilir. 1 veya 2 oz. soğuk süt eklenir. Üzerine süt köpüğü (soğuk olarak) ilave edilir. Cam bardakta servis edilir.
Dondurmalı Cappuccino: Vanilyalı veya kakaolu dondurma üzerine espresso akıtılır, üzerine krem şanti ilave edilir. Üzeri çikolata ile süslenebilir.
''Benim, dinimi değiştirerek İslamiyet'i seçmemin en önemli etkenlerinden biri Kuran'dı. Ben, İslam dinini seçmeden önce Batılı bir entelektüelin eleştirel ruhuyla Kuran üzerinde çalışmaya başladım.... Bu kitapta, Kuran'da, onüç asırdan daha evvel vahyedilmiş, modern bilim araştırmalarının çoğunun içerdiği fikirleri tam anlamıyla taşıyan ayetler var. İşte bu kesinlikle benim dinimi değiştirmeme sebep oldu.''
(Ali Selman Beroist, Fransız Tıp doktoru)
''The essential and definite element of my conversion to Islam was the Qur'an. I began to study it before my conversion with the critical spirit of a Western intellectual.... There are certain verses of this book, the Qur'an, revealed more than thirteen centuries ago, which teach exactly the same notions as the most modern scientific researches do. This definitely converted me.''
muhendislikteki en önemli teknik unsurlardan biridir. Herhangi bir yapıda olsun ya da bir makina da toleransa önem verilmezse yüzlerce insanın ölümüne ve daha bir sürü zarara neden olabilir.
Yer çekimi, ekoloji gibi tolerans da toplumun dengesine örnektir, göz ardı edilirse büyük zararlara yol açabilir.
''Herşey son derece mantıklı geldi. İşte bu Kuran'ın güzelliği, sizden tepki vermenizi ve akletmenizi bekler... Kuran'ı daha fazla okuduğumda, duadan, iyilikten ve yardımdan bahsediyordu. O zamanlar daha Müslüman olmamıştım, ama benim için tek cevabın Kuran olduğunu ve Kuran'ı Allah'ın göndermiş olduğunu anladım. ''
(Everything made so much sense. This is the beauty of the Qur'an; it asks you to reflect and reason....When I read the Qur'an further, it talked about prayer, kindness and charity. I was not a Muslim yet, but I felt the only answer for me was the Qur'an and God had sent it to me.)
Dr. Paul RUSKİN; öğrencilerine yaşlanmanın psikolojik belirtilerini öğretirken onlara yaşamakta olduğu şu durumu anlatır:
“'Hasta ne konuşuyor ne de söylenenleri anlıyor. Bazan saatlerce anlaşılmaz şeyler geveliyor. Zaman, yer yada kişi kavramı yok. Yalnız, nasıl oluyorsa, kendi adı söylendiğinde tepki veriyor. Son altı aydır onun yanındayım, ne görünüşü için bir çaba sarf ediyor, ne de bakım yapılırken yardımcı oluyor. Onu hep başkaları besliyor, yıkıyor ve giydiriyor. Dişleri yok, yiyeceklerinin püre halinde verilmesi gerekiyor. Gömleği salyalarından dolayı sürekli leke içinde. Yürüyemiyor. Uykusu sürekli düzensiz. Gece yarısı uyanıp cığlıklarıyla herkesi uyandırıyor. Çoğu zaman mutlu ve sevecen, fakat bazan ortada bir sebep yokken sinirleni- yor, biri gelip onu yatıştırana kadar da feryat figan bağırıyor.”'
Bu olayı anlattıktan sonra, Dr. RUSKİN; öğrencilerine böyle birinin bakımını üstlenmek isteyip istemediklerini sorar. Öğrencileri böyle bir şeyi yapamayacaklarını söylerler. Dr. RUSKİN; kendisinin bunu büyük bir zevkle yaptığını ve onlarında yapması gerektiğini söyleyince öğrenciler şaşırırlar. Daha sonra Dr. RUSKİN hastanın fotoğrafını öğrenciler arasında dolaştırmaya başlar.
Fotoğraftaki doktorun altı aylık kızıdır.
Dr. RUSKİN, Amerikan Tıp Birliği dergisindeki makalesinde, (günümüzde çok yaşandığı gibi) gülünç bir yanlış anlamanın insana nasıl tamamen farklı bir perspektif kazandıracağını anlatmaktadır. Belkide hayatta yaşadığımız birçok şey bize önyargılarımız ve bakış açılarımız tarafından dayanılmaz ve zor görünebilir...
(Yukardaki web sayfası) Bu çalışma Cornell Üniversitesinden Terry Herter tarafından Astronomi dersi alan öğrenciler icin hazırlanmıştır. Böyle yoğun emek harcanarak hazırlanmış olan bu dersin Türk Astronomlari ve Astronomi dersi alan öğgrenciler için yararlı olacağı düşünncesi ile Birol Gürol ve Zekeriya Müyesseroğlu tarafından yoğun emek ve zaman harcanarak dilimize çevirisi yapılmış ve hizmete sunulmuştur.
1- Hz. Havva, Hz. Adem'in Kaburga Kemiğinden Yaratıldı: Hz. Havva'nın yaradılışı kur'an-ı Kerim'de şöyle geçer:
'Ey insanoğlu, sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan eşini yaratıp ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinizden korkun'(Nisa Süresi:1) Bu âyet-i celile ve diğer âyet-i kerimelerde Hz. Havva'nın, Hz. Adem'in kaburga kemiğinden yaratıldığına dair hiç bir işaret yoktur.
Bu konuda kitaplarda şöyle bazı rivatetler vardır: 'Allah, Adem'i uykuya daldırdıktan sonra sol tarafındaki kaburgalardan birini aldı. Bu kaburganın yerini hemen et bürüdü iyileşti. O anda Adem uyandı. Allah bu kaburgadan Havva'yı yaratıncaya kadar uykusundan kalkmadı. Adem uykusundan kalkarak bir tarafında Havva'yı görünce 'Etim, kanım, eşim' dedi.
Mücahit de şöyle diyor. 'Allah, Adem uykuda iken Havva'yı onun aşağıdaki iki eğe kemiğinden yarattı'.
Bu rivayetlerin doğruluğunu Allah bilir. Çünkü Tevrat'ta Hz. Havva'nınyaradılışı şöyle anlatılır. 'Ve Rab allah dedi: Adam'ın yalnız olması iyi değildir; kendisine uygun bir yardımcı yapacağım. Ve Rab Allah, Adem'in üzerine derin bir uyku getirdi ve o uyudu, onun kaburga kemiklerinden birini aldı ve yerini otla doldurdu. Ve Rab Allah Adem'den aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaratıp onu Ademe getirdi. Ve Adem dedi: Şimdi bu benim kemiklerimden kemik ve etimden ettir, bu insandan alındığı için ona 'nisa' ismi verilsin dedi. Ve Adem karısının ismini Havva koydu, çünkü bütün yaşayanların anası oldu.' (Kitab-ı Mukaddes, Tekvin: 2/18-23) Yine Yahudilerin kutsal kitabı Talmud'da şu ayrıntı vardır. ' Havva, Adem'in onüçüncü kaburga kemiğinden yaratıldı.'
Bu haber Hz. Peygambere ulaşınca kadınların hatası olduğu zaman bağışlanmaları gerektiğini, bedenlerinin nazik ve ruhlarının hassas olduğuna işaret etmekle yorumlamıştır.
Bundan beşyüz sene öncesine kadar Avrupalılar, Tevrat'ın bu sözüne bakarak erkeğin kaburga kemiklerinin kadınlarınkinden bir eksik sanıyorlardı. Kadınla erkeğin kaburga kemiğinin aynı olduğu ilmen isbat edilince bütün Avrupa şaşırmıştı.
Bu rivayetleri kitaplarına alan bazı müfessirler, bunların: Tevrattan alınma olduğunu açıklamıştır. İmam Taberi: 'Bu rivayetlerin doğruluğunu Allah bilir,' diyerek bu rivayet hakkındaki şüphesini belirtmiştir. İbn-i İshak da bu konuda şöyle der. 'Hz.Havva'nın, Hz. Adem'in sol kaburga kemiğinden yaratıldığı şeklindeki haber haber, Yahudilerden nakledilmiştir.
Birinci görüşte olanlar şu hadis şerifleri delil getirmişlerdir. 'Kadınlar hakkında hayır tavsiye ediniz. Çünkü kadın, eğri kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Kaburga kemiğinin en eğri tarafı, en üst tyarafıdır. Onu doğrultmaya çalışırsan kırarsın, hali üzerinde bırakırsan öyle kalır.. Kadınlar hakkında hayır tavsiye ediniz' Diğer hadis-i şerifte: 'Kadın eğri kaburga kemiği gibidir. Eğer doğrultmaya kalkışırsan kırarsım Eğer mutlu bir hayat yaşamak istersen o eğriliği ile beraber faydalanırsın.'
Bu ve benzeri hadisler Hz. Havva'nı kaburga kemiğinden yaratıldığına delil olmaz. Çünkü bu hadisler mecazdır; kadınla iyi geçinmeyi tavsiye eden hadislerdir.
Buhariyi şerheden merhum Kamil Miras şöyle der: 'Hadis'in bu ifadesiyle kadın cinsinin fıtrat açısından asabi olduğunu ve fıtratı gereği çabuk sinirlenerek eğrilik ve huysuzluk göstermesine işaret olunup erkeklerin kadınlar hakkında hayırlı olmaları emrolunmuştur'.
Kadının bu yönünü Tıp alimleri de aynı şekilde açıklar. Ord.Prof. Mazhar Osman şöyle der: 'Kadının esas mizacı heyecanlılıktır. Bütün kadınlarda buna rastlanır. Ruh hastalıkları kadınlarda daha çoktur. En vahşi kavimlerden en medeni milletlerin kadınlarınma, medeni terbiye görmüş hanımından eğitimsiz bir köy kızına varıncaya kadar kadınlığın müşterek hisleri vardır. Her kadın ayının yarısını hazırlanma, adet, adetten sonra gayri tabilik, adete yarı hasta olarak geçirir'.
Birinci görüş, hem Kur'an'a hem de sünnete ters düşer.. Bu görüş tamamne İsrailiyattır. En doğrusunu allah bilir.
2- Hz. Havva, Hz. Adem'den Yaratılmıştır: Bu görüşte olanlar, Hz. Havva Hz.Adem'den yaratıldı derler, fakat kaburga kemiği gibi, neresinden yaratıldığı konusunda bir şey söylemezler. Çünkü Kur'an ve sünnette böyle bir ayrıntı yoktur.
'Ey insanlar, sizi tek nefisten yaratan ve ondan eşini yaratıp ikisinden bir çok erkek ve kadınlar üreten Rabbinizden korkun'(Nisa Süresi:1)
Ayette geçen 'nefis' kelimesi kapalı ve çok geniş anlamı olan bir kelimedir. üzerinde çok ihtilaf vardır. Görüş farklılığı da buradan gelmektedir.
Nefis;
1) İnsan, ruh, can, hayat, zat, şahıs
2) Cins, hakikat, asıl, cevher, madde, insanı oluşturan hakikat, birşeyin tamamı hakikatı demektir.
Ayette geçen 'nefs' kelimesi, insanruh, zat anlamına gelir görüşünde olanlara göre, bu ayat ve benzeri ayetler, Havva'nın Adem'den yaratıldığına işaret eder. Ancak Havva'nın Adem'den nasıl yaratıldığı, neresinden yaratıldığı konusunda ayrıntılı kesin bilgi Kur'an-ı Kerim ve hadislerde yoktur.
Ayette geçen 'Tek nefsin' Adem olduğuna dair açık ayet ve hadis yoktur. Bazı müfessirler 'Tek nefis'ten Hz.Adem'in kastedildiğini söylerler.
İbni abbas şöyle der: 'Kadın erkekten yaratılmıştır. Bu yüzden kadının gözü erkektedir. erkek ise topraktan yaratılmıştır. Bu yüzden erkeğin gözü topraktadır'.
Elmalı'l ıHamdi Yazır da şöyle der. Tek nefisten murat Hazreti Adem, eşinden murat da Hz.Havva olduğuna dair ittifak ve icma vardır'.
Bu konuda birkaç ayet daha var:
' Allah sizi tek nefisten yarattı. Burası gelip geçici yerdir'(Enam Suresi: 98)
'Sizi birtek nefisten yaratıp onunla huzura kavuşsun diye eşini aynı nefisten yaratan O'dur.' (Araf Suresi: 189) .
'Sizi tek nefisten yarattı, sonra ondan eşinizi meydana getirdi.' (Zümer Suresi:30)
Bu görüşe göre, Kur'an-ı Kerimde Hz.Havva'nın, Hz. Adem'den yaratılmış olduğu bildirilmiştir. Bunun dışında herhangi bir açılama yoktur.
Biz, Resulullah'ın getirdiği vahye olduğu gibi inanırız. Ne eksiltiriz, ne de çoğaltırız. Cenab-ı Hak ayette 'nefs' kelimesini kapalı olarak zikrediyor, insanları ondan yarattı diyor. Biz de olduğu şekilde buna inanırız. Nasıl, ve ne şekilde, neresinden yaratıldığı konusuna girmeyiniz.
3- Hz. Havva Topraktan Yaratılmıştır: Cenâb-ı Hak, Havva'ya Adem'i yarattığı gibi maddeden, topraktan yaratmıştır. Kur'an, kadın-erkek ayrımı yapmadan mutlak insanıntopraktan yaratıldığını söyler. Kur'an da bu konuda tam açıklık vardır.
'Allah sizi çamurdan yarattı' (Enam Suresi: 2)
'Allah insanı çamurdan yaratmaya başladı.' (Secde Suresi: 7)
'Biz insanı çamur'un süzülmüşünden yarattık.' (Müminun Suresi: 13)
'Ben çamurdan bir insan yaratacağım' (Sad Suresi: 71)
'Biz insanı pişmiş çamurdan, değişmiş cıvık balçıktan yarattık.'(Hicr Suresi: 26)
Bu ayetlerde görüldüğü gibi Cenab-ı Hak, insanı kadın-erkek tek bir maddeden, topraktan çamurdan yaratmıştır. Kadın ve erkeğin ayrı ayrı maddeden ve ayrı yerlerde yaratıldığını söylemediği gibi ona işaret bile etmemiştir. ancak topraktan nasıl yaratıldığına dair tafsilat vermemektedir. Ancak ruhunun yüce Allah'ın ruhundan bir nafha olduğunu Kur'an-ı Kerim haber vermektedir.
'Rabbin meleklere demişti ki: Ben balçıktan işlenebilen kara çamurdan bir insan yaratacağım. Onu kılığına koyup ruhumdan üflediğimde ona secdeye kapanın.' (Hicr Suresi: (28-29)
Toprak insan bedeninin başlangıç maddesini oluşturmaktadır. Bütün insanların yaradılışının toprakla ilgili olduğuna Kur'an'da işaret ediliyor:
'Allah'ı nasıl inkar edersiniz ki, siz ölü idiniz. O sizi diriltti, yine öldürecek, yine diriltecek, sonra O'na döndürüleceksiniz.' (Bakara Suresi: 28)
Bediuzzaman Said nursi bu ayet-i tefsir ederken der ki: 'İnsanın cesedini teşkil eden zerreler, alemin zerreleri içinde (toprak içinde) cansız, dağınık bir şekilde iken bakarsınız ki, özel bir kanunla, muayyen bir nizam ile intizam altına alarak baba sulbüne gönderir. Baba sülbünde sakin, gizli bir durumda iken, birden bire bölük bölük, muayyen bir nizamla, bir kasd ve hikmet altında ana rahmine intikal eder.
QAlemin içindeki zerreler, baba sülbüne intikal edince başka suretlere girerler; ana rahminde başka suretlere dönerler. Nutfe de başka durum alırlar, sonra alaka olur, sonra et parçası olur, sonra insan suretine girer. Bu kadar acaib değişimler esnasında zerreler öyle muntazam hareket eder, öyle muayyen dusturlar üzerine cereyan eder ki, sanki bir zerre, alemin zerreleri içinde iken görevlendirilmiş ve Rauf'un gözünde yer alıp görev yapmak üzere yola çıkarılmıştır.'
Hz.Havva'nın topraktan yaratıldığı ile ilgili bir çok tefsirde şu ibare yer almaktadır. 'Adem'i topraktan yaratmaya kadir olan Allah,Havva'yı da topraktan yaratmaya kadirdir. Durum böyle olunca O'nun Adem'in kaburgasından yaratılmasının faydası nedir'
Bu araştırmadan sonra kanaatimize göre üçüncü görüş daha sahihtir. En doğrusunu Allah bilir.
Nasreddin Hoca vefat etmiş ama fıkraları hala yaşıyor mesela fıkralarına benzer bir hadiseyi basından kısaca aktarayım:
Nasrettin Hoca paylaşılamıyor:
Doğup büyüdüğü Eskişehir'in Sivrihisar İlçesi'nden sonra yerleştiği Konya'nın Akşehir İlçesi'nin ardından Kayserililer'in de Nasreddin Hoca'nın hemşehrileri olduğunu iddia etmeleri, Sivrihisarlılar'ın tepkisine neden oldu.
.....
(aa)
“'Allah’ın varlığını ve birliğini, Musa kendi milletine, İsa Romalılara, fakat Muhammed (aleyhisselam) bütün eski dünyaya bildirdi. Arabistan tamamiyle putperest olmuştu. İsa’dan altı asır sonra Muhammed (aleyhisselam) kendisinden evvel gelmiş olan İbrahim, İsmail, Musa ve İsa’nın (aleyhimüsselam) Allahını Araplara tanıttı. Arapların yanına sokulan Aryenler, hakiki İsa dinini bozarak onlara Allah, Allah’ın oğlu, Ruhulkudüs gibi, kimsenin anlayamayacağı akideleri yaymaya çalışıyor, şarkın sulh ve huzurunu tamamen bozuyorlardı. Muhammed (aleyhisselam) onlara doğru yolu gösterdi. Araplara yalnız bir tek Allah olduğunu, O’nun ne babası ne de oğlu bulunmadığını, böyle birkaç Allaha tapmanın puta tapmaktan kalan saçma bir adet olduğunu anlattı.”'
(Moses has revealed the existence of God to his nation, Jesus Christ to the Roman world, Muhammed [peace be upon him] to the old continent…
Arabia was idolatrous when, six centuries after Jesus, Muhammed [pbuh] introduced the worship of the God of Abraham, of Ishmael, of Moses and of Jesus [peace be with them]. The ayrians and some other sects had disturbed the tranquillity of the East by agitating the question of the nature of the Father, the Son, and the Holy Ghost. Muhammed [peace be upon him] declared that there was none but One God Who had no father, no son, and that the Trinity imported the idea of idolatry…
I hope the time is not far off when I shall be able to unite all the wise and educated men of all the countries and establish a uniform regime based on the principles of the Qur'an which alone are true and which alone can lead men to happiness)
'Bonaparte et l'Islam' by Cherfils, Paris: France, pp.105-125
'Napoleon And Islam' by C. Cherfils. ISBN: 967-61-0898-7
1985'de kurulmuş Alman Fantasy Metal grubu. Daha çok haevy, speed ve thrash metal, bombastic progressive rock gibi türleri ile kılıç, büyü gibi temaları işleyerek Fantasy Metal muziği akımının babalarından sayılırlar.
Blind Guuardian denilince akla tabi ki J. R. R. Tolkien yani Middle Earth gelir. Şarkı isimlerinden, sözlerine kadar Tolkien'ın eserleri yatarken LOTR filminin müziklerinde olmayışıi çok üzücü.
Vokal- Hansi Kürsch 1966
Gitar - Andre Olbrich 1967
Gitar - Marcus Siepen 1968
Davul - Thomen Stauch 1970
Albümleri:
Battalions of Fear 1988
Follow the Blind 1989
Tales from the Twilight World 1991
Somewhere Far Beyond 1992
Tokyo Tales 1993
Imaginations from the Other Side 1995
The Forgotten Tales 1996
Nightfall in Middle-Earth 1998
A Night at the Opera 2002
Live 2003
İlkel bir silah ama SSCB'nin yıkılmasından sonra çoğu Ülkelerin kendine uygun düştüğü yerde kullanmak için geliştirdiği ve her gün yeni yeni türlerini gördüğümüz yıldırma, cana kıyma ve malı yakıp yıkma, korkutma, tedhiş gibi politikaların sanatı.
'Ben şu kanaate vardım ki, İslamiyetin süratle yayılması, kılıç yüzünden olmamıştır. Aksine her şeyden evvel sadeliği, mantıki olması ve Peygamberinin büyük tevazuu (alçak gönüllülüğü) , sözünü daima tutması, yakınlarına ve Müslüman olan herkese karşı sonsuz bağlılığı yüzünden İslam dini birçok insanlar tarafından seve seve kabul edilmiştir.”'
(I became more than ever convinced that it was not the sword that won a place for Islam in those days in the scheme of life. It was the rigid simplicity, the utter self-effacement of the Prophet the scrupulous regard for pledges, his intense devotion to his friends and followers, his intrepidity, his fearlessness, his absolute trust in God and in his own mission.)
Ünlü Filozof, bilgin ve toplumsal eleştirmen. 1. Dünya Savaşına karşı olduğundan Cambridge Universitesi'ndeki görevinden alınmış olan Bertrand Russel, dinimiz hakkında çok olumlu sözler söylemiştir.
Bublardan en çarpıcı olanı 699-1000 arasında Avrupa'da karanlık çağlar yaşanırken İslamiyetin, Hindistan'dan İspanya'ya kadar aydınlantığı gerçeğini belirtmiştir. Popüler tarihte pek bunlara yer verilmemesine ve kişilerin İslamiyet'e karşı dar bakışlarını kınar.
'Our use of the phrase 'The Dark Ages' to cover the period from 699 to 1000 marks our undue concentration on Western Europe … From India to Spain, the brilliant civilisation of Islam flourished. What was lost to Christendom at this time was not lost to civilisation, but quite the contrary … To us it seems that West-European civilisation is civilisation, but this is a narrow view'. (History of Western Philosophy, London, 1948, p.419) .
Bertrand Russel in ‘History of Western Philosophy,’ London, 1948, p. 419.
İngiliz sosyal reformcu, feminist eylemci, teozof, Hindistan'ın bağımsızlık mücadelesi liderlerinden Annie Besant İslamiyet hakkında çok olumlu bahsetmiştir.
İslam'ın kadınlara diğer akımlardan daha fazla haklar verdiğini, mesela Hıristiyanlık aleminde özellikle İngiltere'de sadece 20. yy'ın son 20 yılında kadınların hakları mevcut olduğunu ve onca çarpık bakış açılarına rağmen esasen kadınların İslamiyete gore daha serbest olduğu gerçeklerini çekinmeden belirtmiştir.
'I often think that woman is more free in Islam than in Christianity. Woman is more protected by Islam than by the faith which preaches monogamy. In Al'Quran the law about woman is more just and liberal. It is only in the last twenty years that Christian England has recognized the right of woman to property, while Islam has allowed this right from all times. It is slander to say that Islam preaches that women have no souls'.
Annie Besant - The Life and Teachings of Muhammed, 1932
Günümüzden 1000 küsur sene evvel yaşamış İslâm’ın en büyük âlimlerinden biri sayılan Beyrûnî, batılı ilim adamları dünyanın yuvarlaklığını savunmalarına karşılık mahkemelere çıkartılıp zorla fikirlerinden döndürülüp, bazıları diri diri yakılıyorken onlardan 600 küsur sene önce dünyanın yuvarlaklığını ve döndüğünü savunuyordu. Trigonometri’yi ayrı bir ilim haline getirmiştir. Dünyanın çapını ve çevresini ölçmeyi başarmıştır. Yerçekiminden ilk olarak bahseden yine odur. Şu sözü bir âlimde bulunması gereken hassaları özleştirip önümüze koyuyor:
“Anlattıklarım arasında gerçek dışı olanlar varsa Allah’a tevbe ederim. Râzı olacağı şeylere sarılmak hususunda da, Allah’tan yardım dilerim. Bâtıl olan şeyleri öğrenip onlardan korunmak için de Allah’tan doğru yola götürmesini isterim. İyilik O’nun elindedir.”
Cabir bin Hayyan, modern kimyanın babası sayılır. Bundan 1200 yıl önce atom bombası fikrini ortaya atmıştır. “Atom parçalanabilir. Parçalanınca da öylesine bir güç meydana gelir ki, Bağdat’ın altını üstüne getirebilir. Bu, Allah’ın kudret nişanıdır.” demiştir.
Fârâbî, havanın titreşimlerinden ibaret olan sesin fizikî ilk açıklamasını yapmıştır.
Cezeri, günümüzden 9 asır önce su ve basınç gücünden faydalanarak otomatik saatler, robotlar icat etmiştir. Dolayısıyla sibernetiğin ilk kurucularından sayılır.
Akşemseddin Hazretleri, hastalıkların mikroplardan meydana geldiğini ispat eden Pasteur’dan 400 sene önce mikroplardan söz etmiştir.
Fatih Sultan Mehmed Han Hazretleri İstanbul kuşatması esnasında Galata Kulesi önündeki düşman donanmasını vurmak istiyordu. Bu ise topların Beyoğlu sırtlarından ateşlenmesi ile mümkün olabilirdi. Ancak bunun neticesinde Galatalıların evleri yıkılabilirdi. Halbuki Osmanlılar ile Galatalılar arasında bir dostluk anlaşması vardı. Bunun neticesinde Fatih Hazretleri, ince hesap ve düzenlemeler neticesinde gülle aşırabilen toplar yapmayı plânladı. Plânını bizzat kendisi çizdi. Böylece büyük bir kumandan olmasının yanında tarihe havan topunu icad eden bir ilim adamı olarak da geçti.
İbn-i Haldun, sosyolojinin kurucusu sayılır. Zamanına gelinceye kadar hikâye gözüyle bakılan tarihi bir ilim haline getirmiştir.
İbn-i Heysem, optik ilmin kurucusudur. Görme olayının gözden çıkan ışınlarla değil, dışarıdan gelen ışınlar yoluyla olduğunu ispat etti. Gözlüğü ilk defa keşfetme şerefi ona aittir.
Tıpta bir deha olan İbn-i Sina’nın eserleri Avrupa üniversitelerinde 600 sene temel kitap olarak okutulmuştur.
Gıyasüddin Cemşid, ondalık sistemi kullanan ilk matematikçi olmuştur.
Ayrıca Ali Kuşçu, Battânî, Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri, Ömer Hayyam, Uluğ Bey ve daha ismini zikredemediğimiz birçok alimler birbirinden kıymetli eserler vermişler, kendilerinden yüzyıllarca sonra yaşayan insanlara dahi ışık tutmuşlardır.
Buna en büyük âmil ise kendilerine Âyet-i kerime ve Hadis-i şerif’lerin nur ışığı altında yön vermeleri, ilmi kuru bir bilgi yığını olmaktan çıkarmaları olmuştur.
bir ses duyulsa...koşsam sesin geldiği yere...katılsam o seslere...o sesleri çıkarsam...duyulsa seslerimiz...katılsa bütün sesler...ah keşke bir olsa sesler sessizliğin içinde de...bir ses duyulsa...sessizliği bozsak
Cappuccino
29.12.2003 - 18:20Hudson Hawk filminde Bruce Wills'in bir türlü içemediği içecek, neyse ki Hollywood filmi olduğundan mutlu sonla bitiyor, cappuccinosunu da içiyor :)
Cappuccino
29.12.2003 - 18:13Tanita Tikaram'ın 1998'de çıkardığı albüm ve aynı isimli parçası
The Cappuccino Songs
The woman smiles, the cafe feels like home to you
And as she glances through the magazine you feel somehow, she’s seen you, too
All my life I thought you said
All my life I heard you say
It’ll be all right
(all my life)
If you stay for all my life, for all my life
As she turns her face I feel unsure, is it foolish to want much more?
And as I place the moments in the frame it’s to these, I return again
All my life I thought you said
All my life I heard you say
It’ll be all right
(all my life)
If you stay for all my life, for all my life
Tell me, tell me
We could be together
We could be forever in my company
Cappuccino
29.12.2003 - 17:57Cappuccino ayrı bir kahve değildir. Bir Cappuccino yapmak için bazı olan espresso'dan başlayarak 1/3 sıcak süt ve 1/3 köpürtülmüş sut ilave ederek, belki biraz pudra kako veya tarçın koyarak, servis edilen bir içecekdir.
/www.kahveci.com/
Espresso İtalyanlara özgü bir kahve olmasına karşın diğer ülkelerde de oldukça yaygın içilmektedir. Espresso kahve Arabica ve Robusta çekirdeklerinin belli oranlarda harmanlanmasıyla elde edilir. Arabica kahveye aroma ve tad katarken, Robusta da tokluk katar ve daha iyi krema elde edilmesini sağlar. Kavurma derecesi yüksek fakat süresi kısadır.
Espresso kahvesi espresso makinalarında hazırlanır. Makina kahvenin üzerinden belli bir miktarda basınçlı sıcak suyu geçirip fincana dolmasını sağlar. Espresso fincanı, Türk kahvesi fincanına çok benzer. Bir fincan için 7 gr. kahve kullanılır. İyi bir espresso, üzerinde oluşan altın sarısı renginde kremasından bellir olur. Bunun sağlanabilmesi için kahvenin uygun incelikte çekilmiş olması, makinanın basınç gücünün uygun olması, makinanın ve fincanların ısınmış olması gerekir. Espresso yapılırken fincan tam doldurmaz.
Cappuccino, espresso kahvesinin üzerine sıcak su buharıyla köpürtülmüş süt ve süt köpüğü koyarak elde edilir. Normal kahve fincanına üçte biri kadar espresso kahvesi konur, onun üzeirne fincanın üçte biri kadar sıcak süt, en üste de sütün köpüğü bir kaşıkla doldurulur. Köpüğe kaşıkla çeşitli şekiller vermek mümkündür. Köpüğün üzerine çikolata rendelenebilir veya bir tutam kahve serpilebilir. Cappuccino kokteyl gibidir. Kendinize göre farklı tatlar hazırlayabilirsiniz.
Bunlardan bazıları:
Espresso Romano: Espresso kahvesi yanında bir dilim limon.
Espresso Con Panna: Kahve fincanına duble espresso, üzerine krem şanti. Üzeri çikolata tozu ile süslenebilir.
Caffe Latte: Cappuccino' nun daha fazla sütle ve cam bardakta hazırlanan şeklidir.
Iced Cappuccino: Tek veya duble espresso üzerine buz parçacıkları serpilir. 1 veya 2 oz. soğuk süt eklenir. Üzerine süt köpüğü (soğuk olarak) ilave edilir. Cam bardakta servis edilir.
Dondurmalı Cappuccino: Vanilyalı veya kakaolu dondurma üzerine espresso akıtılır, üzerine krem şanti ilave edilir. Üzeri çikolata ile süslenebilir.
http://www.kargida.com.tr
kuran-ı kerim
29.12.2003 - 17:39''Benim, dinimi değiştirerek İslamiyet'i seçmemin en önemli etkenlerinden biri Kuran'dı. Ben, İslam dinini seçmeden önce Batılı bir entelektüelin eleştirel ruhuyla Kuran üzerinde çalışmaya başladım.... Bu kitapta, Kuran'da, onüç asırdan daha evvel vahyedilmiş, modern bilim araştırmalarının çoğunun içerdiği fikirleri tam anlamıyla taşıyan ayetler var. İşte bu kesinlikle benim dinimi değiştirmeme sebep oldu.''
(Ali Selman Beroist, Fransız Tıp doktoru)
''The essential and definite element of my conversion to Islam was the Qur'an. I began to study it before my conversion with the critical spirit of a Western intellectual.... There are certain verses of this book, the Qur'an, revealed more than thirteen centuries ago, which teach exactly the same notions as the most modern scientific researches do. This definitely converted me.''
(Ali Selman Benoist, France, Doctor of Medicine.)
tolerans
29.12.2003 - 17:37muhendislikteki en önemli teknik unsurlardan biridir. Herhangi bir yapıda olsun ya da bir makina da toleransa önem verilmezse yüzlerce insanın ölümüne ve daha bir sürü zarara neden olabilir.
Yer çekimi, ekoloji gibi tolerans da toplumun dengesine örnektir, göz ardı edilirse büyük zararlara yol açabilir.
yusuf islam
29.12.2003 - 17:26Müslüman olmadan önce söylediklerinden birisi:
''Herşey son derece mantıklı geldi. İşte bu Kuran'ın güzelliği, sizden tepki vermenizi ve akletmenizi bekler... Kuran'ı daha fazla okuduğumda, duadan, iyilikten ve yardımdan bahsediyordu. O zamanlar daha Müslüman olmamıştım, ama benim için tek cevabın Kuran olduğunu ve Kuran'ı Allah'ın göndermiş olduğunu anladım. ''
(Everything made so much sense. This is the beauty of the Qur'an; it asks you to reflect and reason....When I read the Qur'an further, it talked about prayer, kindness and charity. I was not a Muslim yet, but I felt the only answer for me was the Qur'an and God had sent it to me.)
önyargı
28.12.2003 - 16:27Dr. Paul RUSKİN; öğrencilerine yaşlanmanın psikolojik belirtilerini öğretirken onlara yaşamakta olduğu şu durumu anlatır:
“'Hasta ne konuşuyor ne de söylenenleri anlıyor. Bazan saatlerce anlaşılmaz şeyler geveliyor. Zaman, yer yada kişi kavramı yok. Yalnız, nasıl oluyorsa, kendi adı söylendiğinde tepki veriyor. Son altı aydır onun yanındayım, ne görünüşü için bir çaba sarf ediyor, ne de bakım yapılırken yardımcı oluyor. Onu hep başkaları besliyor, yıkıyor ve giydiriyor. Dişleri yok, yiyeceklerinin püre halinde verilmesi gerekiyor. Gömleği salyalarından dolayı sürekli leke içinde. Yürüyemiyor. Uykusu sürekli düzensiz. Gece yarısı uyanıp cığlıklarıyla herkesi uyandırıyor. Çoğu zaman mutlu ve sevecen, fakat bazan ortada bir sebep yokken sinirleni- yor, biri gelip onu yatıştırana kadar da feryat figan bağırıyor.”'
Bu olayı anlattıktan sonra, Dr. RUSKİN; öğrencilerine böyle birinin bakımını üstlenmek isteyip istemediklerini sorar. Öğrencileri böyle bir şeyi yapamayacaklarını söylerler. Dr. RUSKİN; kendisinin bunu büyük bir zevkle yaptığını ve onlarında yapması gerektiğini söyleyince öğrenciler şaşırırlar. Daha sonra Dr. RUSKİN hastanın fotoğrafını öğrenciler arasında dolaştırmaya başlar.
Fotoğraftaki doktorun altı aylık kızıdır.
Dr. RUSKİN, Amerikan Tıp Birliği dergisindeki makalesinde, (günümüzde çok yaşandığı gibi) gülünç bir yanlış anlamanın insana nasıl tamamen farklı bir perspektif kazandıracağını anlatmaktadır. Belkide hayatta yaşadığımız birçok şey bize önyargılarımız ve bakış açılarımız tarafından dayanılmaz ve zor görünebilir...
Astronomi
28.12.2003 - 15:37Konu hakkında Türkçe hazırlanmış çok geniş bir site:
http://www.science.ankara.edu.tr/astronomy/astro/turkce_ast/ders/genel_ders/index-win.html
(Yukardaki web sayfası) Bu çalışma Cornell Üniversitesinden Terry Herter tarafından Astronomi dersi alan öğrenciler icin hazırlanmıştır. Böyle yoğun emek harcanarak hazırlanmış olan bu dersin Türk Astronomlari ve Astronomi dersi alan öğgrenciler için yararlı olacağı düşünncesi ile Birol Gürol ve Zekeriya Müyesseroğlu tarafından yoğun emek ve zaman harcanarak dilimize çevirisi yapılmış ve hizmete sunulmuştur.
İngilizcesi:
http://adsbit.harvard.edu/books/hsaa/
dağlar
28.12.2003 - 15:30Yüce dağlar, ne kararır, pusarsın,
Aştı mı ola kömür gözlüm başından?
Azıcık derdime dert mi katarsın?
Alem sele gitti gözüm yaşından!
Ey Karadağ melul melul kalasın,
Ateş düşe cayır cayır yanasın,
Dilerim Allahtan bana dönesin.
Ayrılasın gül memeli eşinden!
Zalim taşçılar taşın kessin,
Başında kızgın sam yeli essin,
Evvel benim idi, dert, senin olsun,
İnilesin burçların borandan, kıştan!
Karacaoğlan der ki, hani meralim,
Dağlar, sana söyle var mı zararım?
Yarimi yitirdim, ararım,
Gümanım var, koyağında, taşında!
Karacaoğlan
Alışkanlık
28.12.2003 - 14:54Alışkanlıklarını yak ki evrenin sırrına eresin.
Şeyh Bedrettin-Varidat
GREGOR SAMSA (İstanbul, Bay, 27)
2.10.2003 01:26
Alışkanlık
28.12.2003 - 11:10''alışmış kudurmuştan beterdir''
doğru söze başka nedenir ki...
hz. adem
28.12.2003 - 04:45Kadın Eğri Kemikten mi Yaratıldı?
Bu konuda üç görüş vardır?
1- Hz. Havva, Hz. Adem'in Kaburga Kemiğinden Yaratıldı: Hz. Havva'nın yaradılışı kur'an-ı Kerim'de şöyle geçer:
'Ey insanoğlu, sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan eşini yaratıp ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinizden korkun'(Nisa Süresi:1) Bu âyet-i celile ve diğer âyet-i kerimelerde Hz. Havva'nın, Hz. Adem'in kaburga kemiğinden yaratıldığına dair hiç bir işaret yoktur.
Bu konuda kitaplarda şöyle bazı rivatetler vardır: 'Allah, Adem'i uykuya daldırdıktan sonra sol tarafındaki kaburgalardan birini aldı. Bu kaburganın yerini hemen et bürüdü iyileşti. O anda Adem uyandı. Allah bu kaburgadan Havva'yı yaratıncaya kadar uykusundan kalkmadı. Adem uykusundan kalkarak bir tarafında Havva'yı görünce 'Etim, kanım, eşim' dedi.
Mücahit de şöyle diyor. 'Allah, Adem uykuda iken Havva'yı onun aşağıdaki iki eğe kemiğinden yarattı'.
Bu rivayetlerin doğruluğunu Allah bilir. Çünkü Tevrat'ta Hz. Havva'nınyaradılışı şöyle anlatılır. 'Ve Rab allah dedi: Adam'ın yalnız olması iyi değildir; kendisine uygun bir yardımcı yapacağım. Ve Rab Allah, Adem'in üzerine derin bir uyku getirdi ve o uyudu, onun kaburga kemiklerinden birini aldı ve yerini otla doldurdu. Ve Rab Allah Adem'den aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaratıp onu Ademe getirdi. Ve Adem dedi: Şimdi bu benim kemiklerimden kemik ve etimden ettir, bu insandan alındığı için ona 'nisa' ismi verilsin dedi. Ve Adem karısının ismini Havva koydu, çünkü bütün yaşayanların anası oldu.' (Kitab-ı Mukaddes, Tekvin: 2/18-23) Yine Yahudilerin kutsal kitabı Talmud'da şu ayrıntı vardır. ' Havva, Adem'in onüçüncü kaburga kemiğinden yaratıldı.'
Bu haber Hz. Peygambere ulaşınca kadınların hatası olduğu zaman bağışlanmaları gerektiğini, bedenlerinin nazik ve ruhlarının hassas olduğuna işaret etmekle yorumlamıştır.
Bundan beşyüz sene öncesine kadar Avrupalılar, Tevrat'ın bu sözüne bakarak erkeğin kaburga kemiklerinin kadınlarınkinden bir eksik sanıyorlardı. Kadınla erkeğin kaburga kemiğinin aynı olduğu ilmen isbat edilince bütün Avrupa şaşırmıştı.
Bu rivayetleri kitaplarına alan bazı müfessirler, bunların: Tevrattan alınma olduğunu açıklamıştır. İmam Taberi: 'Bu rivayetlerin doğruluğunu Allah bilir,' diyerek bu rivayet hakkındaki şüphesini belirtmiştir. İbn-i İshak da bu konuda şöyle der. 'Hz.Havva'nın, Hz. Adem'in sol kaburga kemiğinden yaratıldığı şeklindeki haber haber, Yahudilerden nakledilmiştir.
Birinci görüşte olanlar şu hadis şerifleri delil getirmişlerdir. 'Kadınlar hakkında hayır tavsiye ediniz. Çünkü kadın, eğri kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Kaburga kemiğinin en eğri tarafı, en üst tyarafıdır. Onu doğrultmaya çalışırsan kırarsın, hali üzerinde bırakırsan öyle kalır.. Kadınlar hakkında hayır tavsiye ediniz' Diğer hadis-i şerifte: 'Kadın eğri kaburga kemiği gibidir. Eğer doğrultmaya kalkışırsan kırarsım Eğer mutlu bir hayat yaşamak istersen o eğriliği ile beraber faydalanırsın.'
Bu ve benzeri hadisler Hz. Havva'nı kaburga kemiğinden yaratıldığına delil olmaz. Çünkü bu hadisler mecazdır; kadınla iyi geçinmeyi tavsiye eden hadislerdir.
Buhariyi şerheden merhum Kamil Miras şöyle der: 'Hadis'in bu ifadesiyle kadın cinsinin fıtrat açısından asabi olduğunu ve fıtratı gereği çabuk sinirlenerek eğrilik ve huysuzluk göstermesine işaret olunup erkeklerin kadınlar hakkında hayırlı olmaları emrolunmuştur'.
Kadının bu yönünü Tıp alimleri de aynı şekilde açıklar. Ord.Prof. Mazhar Osman şöyle der: 'Kadının esas mizacı heyecanlılıktır. Bütün kadınlarda buna rastlanır. Ruh hastalıkları kadınlarda daha çoktur. En vahşi kavimlerden en medeni milletlerin kadınlarınma, medeni terbiye görmüş hanımından eğitimsiz bir köy kızına varıncaya kadar kadınlığın müşterek hisleri vardır. Her kadın ayının yarısını hazırlanma, adet, adetten sonra gayri tabilik, adete yarı hasta olarak geçirir'.
Birinci görüş, hem Kur'an'a hem de sünnete ters düşer.. Bu görüş tamamne İsrailiyattır. En doğrusunu allah bilir.
2- Hz. Havva, Hz. Adem'den Yaratılmıştır: Bu görüşte olanlar, Hz. Havva Hz.Adem'den yaratıldı derler, fakat kaburga kemiği gibi, neresinden yaratıldığı konusunda bir şey söylemezler. Çünkü Kur'an ve sünnette böyle bir ayrıntı yoktur.
'Ey insanlar, sizi tek nefisten yaratan ve ondan eşini yaratıp ikisinden bir çok erkek ve kadınlar üreten Rabbinizden korkun'(Nisa Süresi:1)
Ayette geçen 'nefis' kelimesi kapalı ve çok geniş anlamı olan bir kelimedir. üzerinde çok ihtilaf vardır. Görüş farklılığı da buradan gelmektedir.
Nefis;
1) İnsan, ruh, can, hayat, zat, şahıs
2) Cins, hakikat, asıl, cevher, madde, insanı oluşturan hakikat, birşeyin tamamı hakikatı demektir.
Ayette geçen 'nefs' kelimesi, insanruh, zat anlamına gelir görüşünde olanlara göre, bu ayat ve benzeri ayetler, Havva'nın Adem'den yaratıldığına işaret eder. Ancak Havva'nın Adem'den nasıl yaratıldığı, neresinden yaratıldığı konusunda ayrıntılı kesin bilgi Kur'an-ı Kerim ve hadislerde yoktur.
Ayette geçen 'Tek nefsin' Adem olduğuna dair açık ayet ve hadis yoktur. Bazı müfessirler 'Tek nefis'ten Hz.Adem'in kastedildiğini söylerler.
İbni abbas şöyle der: 'Kadın erkekten yaratılmıştır. Bu yüzden kadının gözü erkektedir. erkek ise topraktan yaratılmıştır. Bu yüzden erkeğin gözü topraktadır'.
Elmalı'l ıHamdi Yazır da şöyle der. Tek nefisten murat Hazreti Adem, eşinden murat da Hz.Havva olduğuna dair ittifak ve icma vardır'.
Bu konuda birkaç ayet daha var:
' Allah sizi tek nefisten yarattı. Burası gelip geçici yerdir'(Enam Suresi: 98)
'Sizi birtek nefisten yaratıp onunla huzura kavuşsun diye eşini aynı nefisten yaratan O'dur.' (Araf Suresi: 189) .
'Sizi tek nefisten yarattı, sonra ondan eşinizi meydana getirdi.' (Zümer Suresi:30)
Bu görüşe göre, Kur'an-ı Kerimde Hz.Havva'nın, Hz. Adem'den yaratılmış olduğu bildirilmiştir. Bunun dışında herhangi bir açılama yoktur.
Biz, Resulullah'ın getirdiği vahye olduğu gibi inanırız. Ne eksiltiriz, ne de çoğaltırız. Cenab-ı Hak ayette 'nefs' kelimesini kapalı olarak zikrediyor, insanları ondan yarattı diyor. Biz de olduğu şekilde buna inanırız. Nasıl, ve ne şekilde, neresinden yaratıldığı konusuna girmeyiniz.
3- Hz. Havva Topraktan Yaratılmıştır: Cenâb-ı Hak, Havva'ya Adem'i yarattığı gibi maddeden, topraktan yaratmıştır. Kur'an, kadın-erkek ayrımı yapmadan mutlak insanıntopraktan yaratıldığını söyler. Kur'an da bu konuda tam açıklık vardır.
'Allah sizi çamurdan yarattı' (Enam Suresi: 2)
'Allah insanı çamurdan yaratmaya başladı.' (Secde Suresi: 7)
'Biz insanı çamur'un süzülmüşünden yarattık.' (Müminun Suresi: 13)
'Ben çamurdan bir insan yaratacağım' (Sad Suresi: 71)
'Biz insanı pişmiş çamurdan, değişmiş cıvık balçıktan yarattık.'(Hicr Suresi: 26)
Bu ayetlerde görüldüğü gibi Cenab-ı Hak, insanı kadın-erkek tek bir maddeden, topraktan çamurdan yaratmıştır. Kadın ve erkeğin ayrı ayrı maddeden ve ayrı yerlerde yaratıldığını söylemediği gibi ona işaret bile etmemiştir. ancak topraktan nasıl yaratıldığına dair tafsilat vermemektedir. Ancak ruhunun yüce Allah'ın ruhundan bir nafha olduğunu Kur'an-ı Kerim haber vermektedir.
'Rabbin meleklere demişti ki: Ben balçıktan işlenebilen kara çamurdan bir insan yaratacağım. Onu kılığına koyup ruhumdan üflediğimde ona secdeye kapanın.' (Hicr Suresi: (28-29)
Toprak insan bedeninin başlangıç maddesini oluşturmaktadır. Bütün insanların yaradılışının toprakla ilgili olduğuna Kur'an'da işaret ediliyor:
'Allah'ı nasıl inkar edersiniz ki, siz ölü idiniz. O sizi diriltti, yine öldürecek, yine diriltecek, sonra O'na döndürüleceksiniz.' (Bakara Suresi: 28)
Bediuzzaman Said nursi bu ayet-i tefsir ederken der ki: 'İnsanın cesedini teşkil eden zerreler, alemin zerreleri içinde (toprak içinde) cansız, dağınık bir şekilde iken bakarsınız ki, özel bir kanunla, muayyen bir nizam ile intizam altına alarak baba sulbüne gönderir. Baba sülbünde sakin, gizli bir durumda iken, birden bire bölük bölük, muayyen bir nizamla, bir kasd ve hikmet altında ana rahmine intikal eder.
QAlemin içindeki zerreler, baba sülbüne intikal edince başka suretlere girerler; ana rahminde başka suretlere dönerler. Nutfe de başka durum alırlar, sonra alaka olur, sonra et parçası olur, sonra insan suretine girer. Bu kadar acaib değişimler esnasında zerreler öyle muntazam hareket eder, öyle muayyen dusturlar üzerine cereyan eder ki, sanki bir zerre, alemin zerreleri içinde iken görevlendirilmiş ve Rauf'un gözünde yer alıp görev yapmak üzere yola çıkarılmıştır.'
Hz.Havva'nın topraktan yaratıldığı ile ilgili bir çok tefsirde şu ibare yer almaktadır. 'Adem'i topraktan yaratmaya kadir olan Allah,Havva'yı da topraktan yaratmaya kadirdir. Durum böyle olunca O'nun Adem'in kaburgasından yaratılmasının faydası nedir'
Bu araştırmadan sonra kanaatimize göre üçüncü görüş daha sahihtir. En doğrusunu Allah bilir.
Kaynak:
Büyük Kadın İlmihali, Rauf PEHLİVAN
www.muslimwoman.net/kadin/06.htm
mitglied.lycos.de/islamdakadin/ genelkultur/kemikten.htm
nasreddin hoca
28.12.2003 - 03:50Nasreddin Hoca vefat etmiş ama fıkraları hala yaşıyor mesela fıkralarına benzer bir hadiseyi basından kısaca aktarayım:
Nasrettin Hoca paylaşılamıyor:
Doğup büyüdüğü Eskişehir'in Sivrihisar İlçesi'nden sonra yerleştiği Konya'nın Akşehir İlçesi'nin ardından Kayserililer'in de Nasreddin Hoca'nın hemşehrileri olduğunu iddia etmeleri, Sivrihisarlılar'ın tepkisine neden oldu.
.....
(aa)
şeyh edebali
28.12.2003 - 03:42Şeyh Edebali'nin Osman Bey'e nasihati:
EY OĞUL
İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar akşam ezanında ölürler.
Avun oğlum avun. Güçlüsün, kuvvetlisin, akıllısın, kelamlısın.
Ama; Bunları nerede, nasıl kullanacağını bilmezsen, sabah rüzgarlarında savrulur gidersin. Öfken ve nefsin bir olup aklını yener.
Daima sabırlı, sebatlı ve iradene sahip olasın. Dünya senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir.
Bütün fethedilememiş gizemler, bilinmeyenler, görülmeyenler ancak senin fazilet ve erdemlerinle gün ışığına çıkacaktır.
Ananı, Atanı say, bereket büyüklerle beraberdir.
Bu dünyada inancını kaybedersen yeşilken çorak olur, çöllere dönersin.
Açık sözlü ol. Her sözü üstüne alma. Gördün söyleme, bildin bilme
sevildiğin yere sık gidip gelme, kalkar muhabbetin itibar olmaz.
Üç kişiye acı:
Cahiller arasındaki alime,
Zenginken fakir düşene,
Hatırlı iken itibarını kaybedene,
Unutma ki! yüksekte yer tutanlar, Aşağıdakiler kadar emniyetli değildir.
Haklı olduğunda mücadeleden korkma. Bilesin ki! atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler...
bediüzzaman said nursi
28.12.2003 - 00:40elimizdekilerin değerini bilelim, böyle insanlar kolay kolay yetişmez...
islamiyet
27.12.2003 - 13:01Fransız İmparatoru Napoléon şöyle diyor:
“'Allah’ın varlığını ve birliğini, Musa kendi milletine, İsa Romalılara, fakat Muhammed (aleyhisselam) bütün eski dünyaya bildirdi. Arabistan tamamiyle putperest olmuştu. İsa’dan altı asır sonra Muhammed (aleyhisselam) kendisinden evvel gelmiş olan İbrahim, İsmail, Musa ve İsa’nın (aleyhimüsselam) Allahını Araplara tanıttı. Arapların yanına sokulan Aryenler, hakiki İsa dinini bozarak onlara Allah, Allah’ın oğlu, Ruhulkudüs gibi, kimsenin anlayamayacağı akideleri yaymaya çalışıyor, şarkın sulh ve huzurunu tamamen bozuyorlardı. Muhammed (aleyhisselam) onlara doğru yolu gösterdi. Araplara yalnız bir tek Allah olduğunu, O’nun ne babası ne de oğlu bulunmadığını, böyle birkaç Allaha tapmanın puta tapmaktan kalan saçma bir adet olduğunu anlattı.”'
(Moses has revealed the existence of God to his nation, Jesus Christ to the Roman world, Muhammed [peace be upon him] to the old continent…
Arabia was idolatrous when, six centuries after Jesus, Muhammed [pbuh] introduced the worship of the God of Abraham, of Ishmael, of Moses and of Jesus [peace be with them]. The ayrians and some other sects had disturbed the tranquillity of the East by agitating the question of the nature of the Father, the Son, and the Holy Ghost. Muhammed [peace be upon him] declared that there was none but One God Who had no father, no son, and that the Trinity imported the idea of idolatry…
I hope the time is not far off when I shall be able to unite all the wise and educated men of all the countries and establish a uniform regime based on the principles of the Qur'an which alone are true and which alone can lead men to happiness)
'Bonaparte et l'Islam' by Cherfils, Paris: France, pp.105-125
'Napoleon And Islam' by C. Cherfils. ISBN: 967-61-0898-7
blind guardian
26.12.2003 - 10:561985'de kurulmuş Alman Fantasy Metal grubu. Daha çok haevy, speed ve thrash metal, bombastic progressive rock gibi türleri ile kılıç, büyü gibi temaları işleyerek Fantasy Metal muziği akımının babalarından sayılırlar.
Blind Guuardian denilince akla tabi ki J. R. R. Tolkien yani Middle Earth gelir. Şarkı isimlerinden, sözlerine kadar Tolkien'ın eserleri yatarken LOTR filminin müziklerinde olmayışıi çok üzücü.
Vokal- Hansi Kürsch 1966
Gitar - Andre Olbrich 1967
Gitar - Marcus Siepen 1968
Davul - Thomen Stauch 1970
Albümleri:
Battalions of Fear 1988
Follow the Blind 1989
Tales from the Twilight World 1991
Somewhere Far Beyond 1992
Tokyo Tales 1993
Imaginations from the Other Side 1995
The Forgotten Tales 1996
Nightfall in Middle-Earth 1998
A Night at the Opera 2002
Live 2003
Resmi web sayfası:
www.blind-guardian.com
terörizm
26.12.2003 - 10:34İlkel bir silah ama SSCB'nin yıkılmasından sonra çoğu Ülkelerin kendine uygun düştüğü yerde kullanmak için geliştirdiği ve her gün yeni yeni türlerini gördüğümüz yıldırma, cana kıyma ve malı yakıp yıkma, korkutma, tedhiş gibi politikaların sanatı.
terörizm
26.12.2003 - 10:33terörün bir yüzü vardır ama binlerce de maskesi
hz.muhammed
26.12.2003 - 09:40'Ben şu kanaate vardım ki, İslamiyetin süratle yayılması, kılıç yüzünden olmamıştır. Aksine her şeyden evvel sadeliği, mantıki olması ve Peygamberinin büyük tevazuu (alçak gönüllülüğü) , sözünü daima tutması, yakınlarına ve Müslüman olan herkese karşı sonsuz bağlılığı yüzünden İslam dini birçok insanlar tarafından seve seve kabul edilmiştir.”'
(I became more than ever convinced that it was not the sword that won a place for Islam in those days in the scheme of life. It was the rigid simplicity, the utter self-effacement of the Prophet the scrupulous regard for pledges, his intense devotion to his friends and followers, his intrepidity, his fearlessness, his absolute trust in God and in his own mission.)
Mahatma Gandhi 1924
islam
26.12.2003 - 09:33Ünlü Filozof, bilgin ve toplumsal eleştirmen. 1. Dünya Savaşına karşı olduğundan Cambridge Universitesi'ndeki görevinden alınmış olan Bertrand Russel, dinimiz hakkında çok olumlu sözler söylemiştir.
Bublardan en çarpıcı olanı 699-1000 arasında Avrupa'da karanlık çağlar yaşanırken İslamiyetin, Hindistan'dan İspanya'ya kadar aydınlantığı gerçeğini belirtmiştir. Popüler tarihte pek bunlara yer verilmemesine ve kişilerin İslamiyet'e karşı dar bakışlarını kınar.
'Our use of the phrase 'The Dark Ages' to cover the period from 699 to 1000 marks our undue concentration on Western Europe … From India to Spain, the brilliant civilisation of Islam flourished. What was lost to Christendom at this time was not lost to civilisation, but quite the contrary … To us it seems that West-European civilisation is civilisation, but this is a narrow view'. (History of Western Philosophy, London, 1948, p.419) .
Bertrand Russel in ‘History of Western Philosophy,’ London, 1948, p. 419.
kadın
26.12.2003 - 09:32İngiliz sosyal reformcu, feminist eylemci, teozof, Hindistan'ın bağımsızlık mücadelesi liderlerinden Annie Besant İslamiyet hakkında çok olumlu bahsetmiştir.
İslam'ın kadınlara diğer akımlardan daha fazla haklar verdiğini, mesela Hıristiyanlık aleminde özellikle İngiltere'de sadece 20. yy'ın son 20 yılında kadınların hakları mevcut olduğunu ve onca çarpık bakış açılarına rağmen esasen kadınların İslamiyete gore daha serbest olduğu gerçeklerini çekinmeden belirtmiştir.
'I often think that woman is more free in Islam than in Christianity. Woman is more protected by Islam than by the faith which preaches monogamy. In Al'Quran the law about woman is more just and liberal. It is only in the last twenty years that Christian England has recognized the right of woman to property, while Islam has allowed this right from all times. It is slander to say that Islam preaches that women have no souls'.
Annie Besant - The Life and Teachings of Muhammed, 1932
müslüman bilginler
26.12.2003 - 09:32Günümüzden 1000 küsur sene evvel yaşamış İslâm’ın en büyük âlimlerinden biri sayılan Beyrûnî, batılı ilim adamları dünyanın yuvarlaklığını savunmalarına karşılık mahkemelere çıkartılıp zorla fikirlerinden döndürülüp, bazıları diri diri yakılıyorken onlardan 600 küsur sene önce dünyanın yuvarlaklığını ve döndüğünü savunuyordu. Trigonometri’yi ayrı bir ilim haline getirmiştir. Dünyanın çapını ve çevresini ölçmeyi başarmıştır. Yerçekiminden ilk olarak bahseden yine odur. Şu sözü bir âlimde bulunması gereken hassaları özleştirip önümüze koyuyor:
“Anlattıklarım arasında gerçek dışı olanlar varsa Allah’a tevbe ederim. Râzı olacağı şeylere sarılmak hususunda da, Allah’tan yardım dilerim. Bâtıl olan şeyleri öğrenip onlardan korunmak için de Allah’tan doğru yola götürmesini isterim. İyilik O’nun elindedir.”
Cabir bin Hayyan, modern kimyanın babası sayılır. Bundan 1200 yıl önce atom bombası fikrini ortaya atmıştır. “Atom parçalanabilir. Parçalanınca da öylesine bir güç meydana gelir ki, Bağdat’ın altını üstüne getirebilir. Bu, Allah’ın kudret nişanıdır.” demiştir.
Fârâbî, havanın titreşimlerinden ibaret olan sesin fizikî ilk açıklamasını yapmıştır.
Cezeri, günümüzden 9 asır önce su ve basınç gücünden faydalanarak otomatik saatler, robotlar icat etmiştir. Dolayısıyla sibernetiğin ilk kurucularından sayılır.
Akşemseddin Hazretleri, hastalıkların mikroplardan meydana geldiğini ispat eden Pasteur’dan 400 sene önce mikroplardan söz etmiştir.
Fatih Sultan Mehmed Han Hazretleri İstanbul kuşatması esnasında Galata Kulesi önündeki düşman donanmasını vurmak istiyordu. Bu ise topların Beyoğlu sırtlarından ateşlenmesi ile mümkün olabilirdi. Ancak bunun neticesinde Galatalıların evleri yıkılabilirdi. Halbuki Osmanlılar ile Galatalılar arasında bir dostluk anlaşması vardı. Bunun neticesinde Fatih Hazretleri, ince hesap ve düzenlemeler neticesinde gülle aşırabilen toplar yapmayı plânladı. Plânını bizzat kendisi çizdi. Böylece büyük bir kumandan olmasının yanında tarihe havan topunu icad eden bir ilim adamı olarak da geçti.
İbn-i Haldun, sosyolojinin kurucusu sayılır. Zamanına gelinceye kadar hikâye gözüyle bakılan tarihi bir ilim haline getirmiştir.
İbn-i Heysem, optik ilmin kurucusudur. Görme olayının gözden çıkan ışınlarla değil, dışarıdan gelen ışınlar yoluyla olduğunu ispat etti. Gözlüğü ilk defa keşfetme şerefi ona aittir.
Tıpta bir deha olan İbn-i Sina’nın eserleri Avrupa üniversitelerinde 600 sene temel kitap olarak okutulmuştur.
Gıyasüddin Cemşid, ondalık sistemi kullanan ilk matematikçi olmuştur.
Ayrıca Ali Kuşçu, Battânî, Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri, Ömer Hayyam, Uluğ Bey ve daha ismini zikredemediğimiz birçok alimler birbirinden kıymetli eserler vermişler, kendilerinden yüzyıllarca sonra yaşayan insanlara dahi ışık tutmuşlardır.
Buna en büyük âmil ise kendilerine Âyet-i kerime ve Hadis-i şerif’lerin nur ışığı altında yön vermeleri, ilmi kuru bir bilgi yığını olmaktan çıkarmaları olmuştur.
http://www.hakikat.com/dergi/85/dogan85.html.
hz.muhammed
24.12.2003 - 14:27Server-i âlem, sana aşık olup da, yanarım!
Her nerede olsam, o güzel cemalin ararım.
Kâbe kavseyn tahtının sultanı sen, ben hiçim.
Misafirinim dersem saygısızlık sayarım.
Her şey cihanda senin şerefine bilirim.
Rahmetin yağsa bana her gün olur baharım.
Herkes Kâbe’yi tavaf için gelir Hicaz’a,
Sana kavuşmak için ben dağları aşarım.
Seadet tacına kavuştum ben rüyada.
yağın toprağı serpildi yüzüme sanarım.
Dostunu öven aşıkların bülbülü, ey Cami!
Divanında şu yazılar, oluyor, tercümanım.
Dili sarkmış, susuz kalmış, uyuz bir köpek gibi,
Senin ihsan denizinden bir damla arzularım.
Halid-i Bağdadi Hazretleri
Toplam 2591 mesaj bulundu