Cem Nizamoglu Adlı Üyenin Nedir Yazıları - An ...

  • türk-kürt kardeştir

    15.08.2004 - 05:32

    Tarih şuuru çok önemlidir. Dününü bilmeyen, bugününü iyi anlayamaz. Bugününü bilmeyen yarın için hazırlıklı olamaz. Onun için tarihimizi çok iyi tetkik edip, öğrenmemiz lazım. Atatürk beşer tarihini çok iyi biliyordu. İslam dini, milli heyecana karşı değildir, ırkçılığa karşıdır. Yine okuduğunuz zaman göreceksiniz, Atatürk ırkçılığa şiddetle karşı çıkmıştır. Irkçılık milletimizi parçalara ayırmak için düşmanlarımız tarafından ortaya atılmış bir fikirdir. Ancak milliyetçilik, yani her insanın milletini sevmesi,milli tarihiyle övünmesi, milli menfaatlerini düşünmesi, dinimizde yasaklanmamıştır. Nitekim Kur’an-ıKerim’de, birçok ırkların varlığından bahsedilir. Ancak bunu ideoloji haline getirmek yasaklanmıştır. Kavmiyetçilikle, ırkçılık arasında veya milliyetçilik ile ırkçılık arasında fark vardır. Birisi psikolojik hadisedir. Diğeri ise ideolojiktir. İdeolojik hale getirilirse o zaman zararlı olur. Şüphesiz tarihimiz övünülecek çok şeylerle doludur. Türk Tarihi sadece Cumhuriyetle veya Osmanlı Tarihi ile başlamıyor. Daha gerilere 8.bin yıla kadar giden bir tarihimiz vardır ve bu tarihimizde bize ışık tutan yönler, hikmetler ve ibretler vardır. Bir milleti ayakta tutan bu tarih şuurudur.

    Mehmet Nuri YILMAZ
    Diyanet İşleri Başkanı

  • türk-kürt kardeştir

    15.08.2004 - 05:26

    Salt 'ırkçılık' üzerine kurulu milliyetçilik duygusu birçok toplumu felakete sürüklemiştir. Fakat bazı yabancı dillerden farklı olarak, Türkçemizde 'milliyetçilik' sözcüğü daima olumlu bir anlam taşımıştır. Milliyetçi olmak, millet gerçeğine ve milleti oluşturan unsurlara gereken yüksek değeri vermektir. Çağımızın en büyük gerçeklerinden biri olan 'millet' gerçeğini reddetmeye kalkışan, milli bilinci ve beraberliği yok edip onun yerine sadece sınıf bilincini ve sınıf kavgasını geçirmek isteyen, milliyetçiliğin asıl anlamını çarpıtıp, bu kelimeye aşırı ve ters anlamlar yüklemeye uğraşanlar vardır. Atatürk'ün milliyetçilik anlayışı, milliyetçilikle taban tabana zıt olan komünizmle yan yana gelemeyeceği gibi, ırkçılıkla, totaliter faşizmle, şovenizmle, teokratik düzen savunuculuğuyla da bağdaşmaz...
    www.bilimarastirmavakfi.org

    Vatanın dahili ve harici herhangi bir tehlikeden en az fedakarlıkla, en kısa zamanda kurtulması için yegane çare, herhangi bir seferberlik davetine her vatandaşın derhal, bir an kaybetmeksizin icabet etmesidir.
    Mustafa Kemal Atatürk

  • güzel

    14.08.2004 - 20:12

    GÜZEL
    Güzel Allah’ım, senden ne gelecekse gelsin;
    Sen ki, rahmetinle de, kahrınla da güzelsin...
    NFK

  • müslüman bilginler

    14.08.2004 - 04:23

    İslam Dini’ni ihya etmek amacı ile ilim yolunda çalışırken eceli erişen bir kişi ile Peygamberler arasında Cennet’te sadece bir derecelik fark vardır.

    TANIM: Hadis-i Şerif
    KAYNAK: Müttefakün Aleyh

    AÇIKLAMA:
    İslam bir güneştir, bir ışıktır, bir nurdur. Bu nurun bir katresini bile başkalarına eğiterek, öğreterek taşımak; bu dini ihya etmiş olunur. İslam’ın Nur’u Peygamberimiz’in Nur’una eşit olduğundan, başkalarına öğrettiğiniz her İslami bilgiye karşılık Cennet’te Peygamberimiz’e çok yakın olma imkanı kazanacaktır.

    (Bu tabir ve açıklama Avam’a yapılacak olan bir açıklamadır. Hakikat İlmi alan kişiler için bu Hadis’in yorumu biraz daha farklıdır.)

  • biliyor muydunuz

    13.08.2004 - 21:35

    bilmemek değil öğrenmemek ayıp...

  • fethullah gülen

    13.08.2004 - 18:44

    Bin şeyi bilmektense, bir şeyi anlamak daha iyidir.
    (Gülen)

  • Irkçılık

    13.08.2004 - 18:41

    Kuran, putperestlik gibi, ırkçılık gibi aynı atanın Adem'in çocuklarını birbirine düşürmek için üretilmiş ilkellikleri yok etmek için gönderilmiştir.

    BANET_SUAT (Konya, Bay, 31) 13.8.2004 11:45

  • allah (c.c)

    13.08.2004 - 18:39

    Allahü Teala, yalan sözü ve onunla amel etmeyi ve bilmezliği terktemeyen kimsenin içmemesine ve yememesine muhtaç değildir.

    TANIM: Hadis-i Şerif
    KAYNAK: Buhari

    AÇIKLAMA:
    Allahü Teala bize farz kıldığı ibadetlerde kendisi için hiç bir şey dilemiyor. Bizim yapacağımız her ibadet bizin için geçerlidir, sevgi müstesna. Allah(c.c.) için severseniz aslında bunu bir tek Allah Rızası için yapmış oluyorsunuz.

    Oysa üzerimize farz olan (namaz kılmak, zekat vermek v.s.) ibadetler Müslüman’ın kendisi içindir. Ancak bu ibadetlerin, Müslüman’a bir şey kazandırmak için yapılan bütün ibadetlerin, yalansız ve riyasız olması şarttır.

    İnsanoğlu incelendiğinde; Allah’ın rızasını bırakmış, kulun rızası peşinde koşar görülüyoruz; Allah(c.c.) için namazı terketmiş, desinler diye namaz kılınıyor; Allah(c.c.) için orucu terketmiş, yalan ve riya üzerine oruç tutuluyor. Gönülde ise hiç bir şey yok.

    Bilmezliği terketmemişten maksat; ana babasından ya da çevresinden öğrendiği ile amel eden (taklid-i iman) ve bunu terketmeyen demektir.

    Oysa İslam Dini, araştırmayı, öğrenmeyi, ilim yapmayı Mü’min üzerine farz kılmıştır. Bakınız Müslüman taklid-i iman ile ibadetleri yerine getirebilir; ama Mü’min ilim yapmak zorundadır.

    Bir kişi gönlüne indirerek bunu yapmak istiyor ise; araştırmayı, öğrenmeyi, sormayı, kısaca ilim yapmayı istemesi lazım. İstemezse “Bilmez” durumunda kalır. Bilmezlik; öğrenmemek, araştırmamaktır.

    Kısaca taklid-i iman ile ibadet yapanın ibadetine Allah’ın ihtiyacı yoktur. Hakikat ilmine göre, Marifettulah’a göre bu böyledir. Biz burada şeriata göre konuşmuyoruz, Marifettulah’a göre konuşuyoruz.

    Araştıracağız, öğreneceğiz ve öğrendiğimiz ile amel edeceğiz, gönüle indireceksiniz, bu size yarar sağlar. Onun dışındakilere Allah’ın ihtiyacı yok, bu açıdan ne yaparsak yapalım kendimiz için yapmış oluruz.

  • ilim

    13.08.2004 - 18:39

    Allahü Teala, yalan sözü ve onunla amel etmeyi ve bilmezliği terktemeyen kimsenin içmemesine ve yememesine muhtaç değildir.

    TANIM: Hadis-i Şerif
    KAYNAK: Buhari

    AÇIKLAMA:
    Allahü Teala bize farz kıldığı ibadetlerde kendisi için hiç bir şey dilemiyor. Bizim yapacağımız her ibadet bizin için geçerlidir, sevgi müstesna. Allah(c.c.) için severseniz aslında bunu bir tek Allah Rızası için yapmış oluyorsunuz.

    Oysa üzerimize farz olan (namaz kılmak, zekat vermek v.s.) ibadetler Müslüman’ın kendisi içindir. Ancak bu ibadetlerin, Müslüman’a bir şey kazandırmak için yapılan bütün ibadetlerin, yalansız ve riyasız olması şarttır.

    İnsanoğlu incelendiğinde; Allah’ın rızasını bırakmış, kulun rızası peşinde koşar görülüyoruz; Allah(c.c.) için namazı terketmiş, desinler diye namaz kılınıyor; Allah(c.c.) için orucu terketmiş, yalan ve riya üzerine oruç tutuluyor. Gönülde ise hiç bir şey yok.

    Bilmezliği terketmemişten maksat; ana babasından ya da çevresinden öğrendiği ile amel eden (taklid-i iman) ve bunu terketmeyen demektir.

    Oysa İslam Dini, araştırmayı, öğrenmeyi, ilim yapmayı Mü’min üzerine farz kılmıştır. Bakınız Müslüman taklid-i iman ile ibadetleri yerine getirebilir; ama Mü’min ilim yapmak zorundadır.

    Bir kişi gönlüne indirerek bunu yapmak istiyor ise; araştırmayı, öğrenmeyi, sormayı, kısaca ilim yapmayı istemesi lazım. İstemezse “Bilmez” durumunda kalır. Bilmezlik; öğrenmemek, araştırmamaktır.

    Kısaca taklid-i iman ile ibadet yapanın ibadetine Allah’ın ihtiyacı yoktur. Hakikat ilmine göre, Marifettulah’a göre bu böyledir. Biz burada şeriata göre konuşmuyoruz, Marifettulah’a göre konuşuyoruz.

    Araştıracağız, öğreneceğiz ve öğrendiğimiz ile amel edeceğiz, gönüle indireceksiniz, bu size yarar sağlar. Onun dışındakilere Allah’ın ihtiyacı yok, bu açıdan ne yaparsak yapalım kendimiz için yapmış oluruz.

  • kuran-ı kerim

    13.08.2004 - 18:29

    Biliniz, cesedin içinde öyle bir et parçası vardır ki o iyi olursa ceset iyi olur. O bozuk olursa bütün ceset bozuk olur. İşte o kalptir.

    TANIM: Hadis-i Şerif
    KAYNAK: Buhari ve Müslim

    AÇIKLAMA:
    Bu Hadis-i Şerif de, insanlara dünyasal, maddesel olarak bildirilmiş bir takım izahatlar veren bir Hadis’tir.

    Nasıl maddesel olarak Cennet’i düşünenler manevi olarak Cennet’in hazzını düşünemez ise, gönlü düşünebilmek de zordur. Bu sebeple, gönlü kişiye anlatabilmek için, bu Hadis’te insan cesedinin içinde bir et parçası olarak tasviri yapılmıştır. Ancak bizler, gönül olarak düşündüğümüzde Hadis bütün açıklığı ile ortaya çıkıyor.

    Manevi olarak kalbin iyi ya da kötü olması söz konusu olamaz. O et parçasının iyi ya da kötü olması; ancak zahiri hastalıkları anlatır. Oysa gönül, ruhun etkilendiği alanlardan birisidir. Nasıl ki ruhunuzu maddesel olarak gösteremiyor iseniz, nasıl ki düşüncelerinizi maddesel olarak gösteremiyor iseniz, gönlünüzü de vücudunuzun herhangi bir yerinde maddesel olarak göstermeniz mümkün değildir.

    Onun için diyoruz ki mutlaka hayr olanları, mutlaka sevip tasvip ettiklerinizi, mutlaka alıp benimsediklerinizi gönle indirin. Bunu, o hareketi kendi içinizde özümleyerek, o hareketi aklınızda özümleyerek yapabilirsiniz. Benimserseniz, benimsediğiniz an o gönle gönderilmiş demektir. Benimsediğiniz; ama kabul etmenize rağmen uygulamadığınız bir hareket, asla gönle inmez.

    Onun için denilir ki yaptığınız bütün hareketleri benimseyerek idrakli bir şekilde yapın. Örneğin: Namaz kılıyorsanız, o namazı size Allah(c.c.) mecbur ettiği için değil (farz kıldığı için değil) , dinin gereği olduğu için değil, Allah’ın gazabından korktuğunuz için değil; kendiniz için, Allah’a ulaşmakta tek yol gördüğünüz için, kısaca benimsediğiniz için yapın ki o namaz gönle insin.

  • dindar bilim adamları

    13.08.2004 - 18:19

    İslam Dini’ni ihya etmek amacı ile ilim yolunda çalışırken eceli erişen bir kişi ile Peygamberler arasında Cennet’te sadece bir derecelik fark vardır.

    TANIM: Hadis-i Şerif
    KAYNAK: Müttefakün Aleyh

    AÇIKLAMA:
    İslam bir güneştir, bir ışıktır, bir nurdur. Bu nurun bir katresini bile başkalarına eğiterek, öğreterek taşımak; bu dini ihya etmiş olunur. İslam’ın Nur’u Peygamberimiz’in Nur’una eşit olduğundan, başkalarına öğrettiğiniz her İslami bilgiye karşılık Cennet’te Peygamberimiz’e çok yakın olma imkanı kazanacaktır.

    (Bu tabir ve açıklama Avam’a yapılacak olan bir açıklamadır. Hakikat İlmi alan kişiler için bu Hadis’in yorumu biraz daha farklıdır.)

  • türban

    13.08.2004 - 18:08

    seçimdir, zorlama ile giyilir ya da çıkartılırsa hür iradeye saldırılmış olunur ama, ne kadar çalışkili gözükse de, toplumsal boyutta alınması gereken ölçülerin ve önlemlerin olduğuna inanıyorum, kişisel olarak da, her açıdan, giyimde-kuşamda aşırıya gidilmemesi gerektiğine inanıyorum...

  • hz.muhammed

    13.08.2004 - 18:03

    Peygamberim seni haketmedik ama gönderilmen bile Allah'ın şefkatinin ne kadar geniş olduğunun delili...

  • favori şiirlerim

    13.08.2004 - 17:52

    Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
    Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
    O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
    O benimdir, o benim milletimindir ancak.

    Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
    Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?
    Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal...
    Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!

    Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
    Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
    Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
    Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

    Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
    Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
    Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
    'Medeniyet! ' dediğin tek dişi kalmış canavar?

    Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
    Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
    Doğacaktır sana va'dettiği günler hakk'ın...
    Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

    Bastığın yerleri 'toprak! ' diyerek geçme, tanı:
    Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.
    Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
    Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

    Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
    Şuheda fışkıracak toprağı sıksan, şuheda!
    Canı, cananı, bütün varımı alsın da hüda,
    Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

    Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:
    Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
    Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli,
    Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.

    O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,
    Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,
    Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na'şım;
    O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

    Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
    Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
    Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
    Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
    Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!

    Mehmet Akif Ersoy

  • Irkçılık

    13.08.2004 - 09:07

    “Ey iman edenler! Bir topluluk diğer toplulukla alay etmesin, küçümsemesin. Belki alay ettikleri, küçümsedikleri kendilerinden daha hayırlıdırlar.”
    (Hucurat, 49/11)

    “Bir kavme/topluluğa olan kininiz sizi onlara karşı adaletsizliğe sürüklemesin, adil olun; bu takvaya daha yakındır.”
    (Maide/6/8)

    “Irkçılığa çağıran bizden değildir; ırkçılık yapan bizden değildir. Irkçılık üzere ölen bizden değildir, bu hâl üzere ölen cahiliye ölümü üzerine ölmüş gibidir.”
    (Hadis-i Şerif olduğu rivayet edilir)

    Ümmetimin içinde cahiliye döneminden kalma tamamen terkedemeyecekleri dört adet vardır:
    Asaletleriyle (soy-sop) övünmek.
    Başkalarının ırk/ulusuna dil uzatmak.
    Yıldızlar vesilesiyle yağmur istemek
    Ölülerin arkasından yüksek sesle ağlamak.”
    (Hadis-i Şerif olduğu rivayet edilir)

    “Bu ülkenin/coğrafyanın bütün ırklarını, tek ırk, tek kalp, tek insan haline getiren İslamiyet olmuş. Biyolojik bir vahdet değil bu. Ne kanla ilgisi var, ne kafatasıyla. Vahdetlerin en büyüğü, en mukaddesi. İster siyah derili, ister sarı... İnananlar kardeştir. Aynı şeyleri sevmek, aynı şeyler için yaşamak, ölmek, Türk’ü, Arap’ı, Laz’ı, Çerkez’i, Arnavut’u düğüne koşar gibi gazaya koşturan bir inanç; gazaya yani iradeye. Altı yüz yıl beraber ağlayıp, beraber gülmek. Sonra bu muhteşem rüyayı korkunç bir kabusa kalbeden meşûm bir salgın, maddecilik. Tarihin dışına çıkan Anadolu, tarihine hayatın. Heyhat, bu çöküşte kıyametin ihtişamı da yok, şiirsiz ve şikayetsiz.
    (Cemil Meriç/Bu Ülke)

    “Hani milliyetin İslam idi, kavmiyet ne
    Sarılıp sımsıkı dursaydın o milliyetine
    Arnavutluk ne demek, var mı şeriatte yeri
    Küfr olur başka değil, kavmini sürmek ileri
    Arab’ın Türk’e, Laz’ın Çerkez’e yahud Kürd’e
    Acem’in Çinli’ye, rüçhanı mı varmış nerde?
    İslamiyette anasır mı olur ne gezer
    Fikr-i milliyeti tel’in ediyor Peygamber
    En büyük düşmanıdır ruh-i Nebi tefrikanın
    Adı batsın onu İslam’a sokan kaltabanın.”
    Mehmet Akif Ersoy

    Senlik Benlik Nedir Bırak

    Allah birdir Peygamber Hak
    Rabbül alemindir mutlak
    Senlik benlik nedir bırak
    Söyleyim geldi sırası

    Kürtü Türkü ne Çerkezi
    Hep Ademin oğlu kızı
    Beraberce şehit gazi
    Yanlış var mı ve neresi

    Kurana bak İncile bak
    Dört kitabın dördü de hak
    Hakir görüp ırk ayırmak
    Hakikatte yüz karası

    Binbir ismin birinden tut
    Senlik benlik nedir sil at
    Tuttuğun yola doğru git
    Yoldan çıkıp olma asi

    Yezit nedir, ne kızılbaş
    Değil miyiz hep bir kardaş
    Bizi yakar bizim ataş
    Söndürmektir tek çaresi

    Kişi ne çeker dilinden
    Hem belinden, hem elinden
    Hayır ve şer emelinden
    Hakikat bunun burası

    Şu alemi yaratan bir
    Odur külli şeye Kadir
    Alevi Sünnilik nedir
    Menfaattir var varası

    Cümle canlı hep topraktan
    Var olmuştur emir Haktan
    Rahmet dile sen Allah'tan
    Tükenmez rahmet deryası

    Veysel sapma sağa sola
    Sen Allah'tan birlik dile
    İkilikten gelir bela
    Dava insanlık davası…

    Aşık Veysel Şatıroğlu

    “Hepiniz birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın. Parçalanıp ayrılmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşmandınız, O sizin kalblerinizi birleştirdi ve O’nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Bir ateş çukurunun kenarında idiniz, sizi oradan kurtardı. Allah, doğru yola erişesiniz diye size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor.” (Al-i İmran, 3/103)

  • favori şiirlerim

    13.08.2004 - 09:05

    Senlik Benlik Nedir Bırak

    Allah birdir Peygamber Hak
    Rabbül alemindir mutlak
    Senlik benlik nedir bırak
    Söyleyim geldi sırası

    Kürtü Türkü ne Çerkezi
    Hep Ademin oğlu kızı
    Beraberce şehit gazi
    Yanlış var mı ve neresi

    Kurana bak İncile bak
    Dört kitabın dördü de hak
    Hakir görüp ırk ayırmak
    Hakikatte yüz karası

    Binbir ismin birinden tut
    Senlik benlik nedir sil at
    Tuttuğun yola doğru git
    Yoldan çıkıp olma asi

    Yezit nedir, ne kızılbaş
    Değil miyiz hep bir kardaş
    Bizi yakar bizim ataş
    Söndürmektir tek çaresi

    Kişi ne çeker dilinden
    Hem belinden, hem elinden
    Hayır ve şer emelinden
    Hakikat bunun burası

    Şu alemi yaratan bir
    Odur külli şeye Kadir
    Alevi Sünnilik nedir
    Menfaattir var varası

    Cümle canlı hep topraktan
    Var olmuştur emir Haktan
    Rahmet dile sen Allah'tan
    Tükenmez rahmet deryası

    Veysel sapma sağa sola
    Sen Allah'tan birlik dile
    İkilikten gelir bela
    Dava insanlık davası…

    Aşık Veysel Şatıroğlu

  • türk-kürt kardeştir

    13.08.2004 - 09:02

    Asabiye (şovenizm/faşizm) kendi soyunu, ulusunu, ırkını başkalarından üstün görme, sadece kendi soy/ulus, ırkının çıkarlarını düşünme ve istilacılık, sömürge edinmektir ki şiddetli taassuba her zaman müsaittir. Bu da faşizme, emperyalizme zemin hazırlar. Dünya kaynakları bir avuç istilacı, emperyalist ulusun/topluluğun eline geçer; adalet, huzur ve barış yok olur. Yeryüzü fitne ve fesada boğulur. Bu duygular uluslar arasındaki tecavüzlerin, işgallerin, savaş ve katliamın teorik zeminidir. Bazı ülkelerde görülen yabancı düşmanlığının sebebi de budur. Irk/ulus teorisi tarihte çoğu zaman toplumların politikasına, günlük hayatlarına etki etmiştir. Ancak bir doktrin olarak Avrupa’nın yayılma politikasından sonra ortaya çıkmıştır. Kendi sınırlarını zorlamak mecburiyetinde kalan burjuvazi, hakim olduğu piyasayı başkalarına kaptırmamak için feodal yapay merkeziyetçiliğin yerine milli sınırları koymuştur. Milli sınırlar içinde kurulan liberal devletlerde milletin adına içerdeki hakim sınıfı ve onun çıkarlarını diğer milletlere karşı korumuşlardır. Daha sonraları bütün dünyaya burjuvazinin tutarsız ve anlamsız bir düşüncesi olarak ihraç edilmiş, milliyetçilik akımlarının kökleşmesi sonucu birçok devletler, imparatorluklar yıkılmış, Batı emperyalizminin yayılma çabalarını kolaylaştırmıştır. Osmanlı devletini yıkan ve İslam ümmetini uluslara/kavimlere (nasyonel anlayış) bölüp dağıtan en önemli sebeplerin başında Batılı emperyalistlerin içeride başlattıkları tahrik, destekledikleri ayrılıkçı/bölücü ve yıkıcı akımlar (ulusculuk/ırkçılık) ideolojiler gelmektedir ki Osmanlı Devleti de bundan nasibini almıştır. Daha önceleri 600 sene boyunca böyle bir tartışma ve çekişme yok iken Batı emperyalizmi gözünü Osmanlı’nın dört (4) milyon km2’lik zengin topraklarına dikince birden bire sunî olarak Araplar, Türkler, Kürtler, Arnavutlar ve diğer müslüman uluslar birbirlerine düşman kesilmişlerdir. Bu hususta milli şairimiz Mehmet Akif’in şu mısraları gerçeği ne güzel ifade ediyor:

    “Hani milliyetin İslam idi, kavmiyet ne
    Sarılıp sımsıkı dursaydın o milliyetine
    Arnavutluk ne demek, var mı şeriatte yeri
    Küfr olur başka değil, kavmini sürmek ileri
    Arab’ın Türk’e, Laz’ın Çerkez’e yahud Kürd’e
    Acem’in Çinli’ye, rüçhanı mı varmış nerde?
    İslamiyette anasır mı olur ne gezer
    Fikr-i milliyeti tel’in ediyor Peygamber
    En büyük düşmanıdır ruh-i Nebi tefrikanın
    Adı batsın onu İslam’a sokan kaltabanın.”

    Bu düşüncenin yaygınlaşmasından sonra hemen hemen her ulus kendi ırkının üstünlüğünden bahsetmiş dünya insanlarını kendisinin kurtaracağından söz etmeye başlamıştır. (Hitler’in Nazi Almanyası, Mussolini’nin faşist İtalya’sında olduğu gibi.)

    Aynı iddialar birtakım Türkçü (panturanist) kimseler tarafından da (Ziya Gökalp, Moiz Cohen, Nihal Atsız vb.) ortaya atılmıştır. İslam dininin Türk ırkının dini olmadığını (Sanki İslam bir tek ırka aitmiş gibi) bunun içinde eski milli dine(!) şamanizme dönülmesi gerektiğini söylemişlerdir. Ve yine dünyada bütün dillerin aslını Türkçe’den türediğini(!) , bütün ırk/ulusların Türk olduğunu(!) iddia ettiler. Bu amaçla “Güneş-Dil Teorisi” ortaya attılar, binlerce kafatası ölçüldü. Bu rakam (Prof. Dr. Afet İnan’a göre 64 bin. Kendisi Mustafa Kemal’in manevi kızıdır.) Öyle ki cesetleri bile mezarlardan çıkarıp saf Türk ırkı bulmak için kafatası ölçümü (antrope-matrik) yaptılar, Mimar Sinan örneğinde olduğu gibi. Türk ırkından/ulusundan gelmeyen bütün ırk/uluslar hor görüldü, aşağılandı. Türkoloji araştırmalarına hız verildi. Bilindiği gibi ilk Türkoloji araştırmaları Fransa’da Avrupalılar tarafından başlatılmıştır. Batı’da Türkler’in soy olarak tarihlerinin araştırılması boşuna değildi. Emperyalist emellerle yıkılmasına karar verilen bir devletin üzerinde bu sözde ilmi araştırmalarla yıkılışına zemin hazırlanıyordu. Bir akım düşününüz ki fikir babası Yahudi (Moiz Cohen) daha sonra Tekinalp ismini alacaktır ki Ziya Gökalp’ın hocasıdır. Bu hoca-öğrenci ilişkisi daha sonra fikirdaşlığa dönüşecektir. Zaza Kürt’ü Ziya Gökalp “Türkçülüğün Esaslarını” kaleme alacaktır ki; içerdiği fikirler, aynı zamanda atadan beri hahamlık yapan, Hamburg’da yapılan 9. siyonist kongresine katılıp bir tebliğ sunacak olan Yahudi Moiz Cohen’e aittir. Daha sonra Tekinalp soyadını alacaktır.

    ...
    MEHMET DERİ

  • favori şiirlerim

    12.08.2004 - 17:33

    Bir Düşün İçinde Düş -

    Alnına konsun bu öpüş
    Ve, şimdi senden ayrılırken,
    İtiraf edeyim ki
    Günlerimi bir düş
    Sayarken yanılmıyorsun;
    Ama, Umut gitmişse uzaklara
    Bir gece ya da bir gün
    Bir görüntüde ya da bir şeyde olmaksızın
    Fark eder mi bu yüzden?
    Bütün gördüğümüz ve göründüğümüz
    Yalnızca bir düşün içinde bir düş.

    Kırılan dalgaların dövdüğü bir kıyının
    Haykırışları içinde duruyorum:
    Ve altın kum taneleri tutuyorum avucumda
    Ne kadar az! Ama nasıl da
    Süzülüyorlar parmaklarımın arasından derinlere
    Ben ağlarken- ben ağlarken!
    Ah Tanrım! Daha sıkı
    Tutamaz mıyım onları?
    Ah Tanrım! Tekini bile kurtaramaz mıyım acımasız dalgadan?
    Bir düşün içinde bir düş mü
    Bütün gördüğümüz ve göründüğümüz?

    A DREAM WITHIN A DREAM

    Take this kiss upon the brow!
    And, in parting from you now,
    Thus much let me avow-
    You are not wrong, who deem
    That my days have been a dream;
    Yet if hope has flown away
    In a night, or in a day,
    In a vision, or in none,
    Is it therefore the less gone?
    All that we see or seem
    Is but a dream within a dream.

    I stand amid the roar
    Of a surf-tormented shore,
    And I hold within my hand
    Grains of the golden sand-
    How few! yet how they creep
    Through my fingers to the deep,
    While I weep- while I weep!
    O God! can I not grasp
    Them with a tighter clasp?
    O God! can I not save
    One from the pitiless wave?
    Is all that we see or seem
    But a dream within a dream?

    by Edgar Allan Poe (1827)

  • renkler

    11.08.2004 - 15:34

    True Colours

    You with the sad eyes
    don't be discouraged now i realise
    it's hard to take courage
    in a world full of people
    you can loose sight of it all and the darkness inside you makes you feel so small

    but i see your true colours shining through and i see your true colours
    and thats why i love you so don't be afraid to let them show your true colours
    your true colours, your true colours, are beautiful like a rainbow

    Show me a smile then
    don't be unhappy
    can't remember when i last saw you laughing
    if this world makes you crazy and you've taken all you can bare
    you call me up
    because you'll know i'll be there

    And i see your true colours shining through
    and i see your true colours and thats why i love you
    so don't be afraid to let them show your true colours, your true colours,
    are beautiful like a rainbow

    If this world makes you crazy and you've taken all you can bare
    you call me up because you'll know i'll be there

    And i see your true colours shining through
    and i see your true colours and thats why i love you
    so don't be afraid to let them show your true colours, your true colours are shining through
    And i see your true colours coloursand thats why i love you
    so don't be afraid to let them show your true colours, your true colours
    are beautiful like a rainbow
    and i see your true colours and thats why i love you
    so don't be afraid to let them show your true colours, your true colours,
    are beautiful like a rainbow

  • hiroşima ve nagazaki

    09.08.2004 - 12:04

    http://www.pcf.city.hiroshima.jp/top_e.html

  • türk-kürt kardeştir

    08.08.2004 - 00:27

    sevgi, saygı gibi vasıflar istenilmez, kişi önce kendisinde bunu hak etmeli.... Hakaret ve aşağılamalarla ile sevgi ve saygıdan bahsetmekse tutarsızlıktır... Elbette kişi, sinirlerine hakim olamayıp, doğal olarak bu tuturarsızlıklara girebilir ama farkedip geri adım atmazsa hem suçlu hem güçlü olur...

  • türk-kürt kardeştir

    07.08.2004 - 19:48

    İbnu İshak'ın bildirdiğine göre, Müslümanlara karşı şiddetli bir kin besleyen ve Müslümanları çok kıskanan, Şa's ibnu Kays adında yaşlı bir yahudi, Resulullah (s.a.s.) 'ın Evs ve Hazrec kabileleri mensuplarından oluşan sahabilerinden bir grubun bir araya gelerek birbirleriyle sohbet ettiklerini gördü. Bu iki kabilenin cahiliye devrinde aralarında düşmanlık olmasına rağmen aralarının böyle düzelmesi, birbirleriyle kaynaşmaları ve İslam inancı üzere tek bir cemaat haline gelerek bütünleşmeleri yahudiyi son derece kızdırdı. Bunun üzerine yahudi (kendi kendine) : 'Beni Kayle (Evs ve Hazrec kabilelerinin lakabı) halkı bir araya geldiği zaman onlarla birlikte istikrarlı bir şekilde yaşamamız mümkün değildir' dedi ve kendisiyle birlikte olan bir yahudi gence: 'Onların yanına git, onlarla otur ardından da Buas'ı (Evs ve Hazrec arasında daha önce vuku bulan bir savaş) ve ondan önceki savaşları dile getir. Birbirlerine sataştıkları şiirlerden bazılarını seslendir' diye emretti. O genç de, yaşlı yahudinin emrini yerine getirdi. Bu fitne üzerine oradaki topluluk birbirleriyle münakaşaya ve herkes kendi ecdadıyla iftihar etmeye başladı. Münakaşa kızışınca her bir kabileden bir adam ortaya fırlayarak birbirine karşı diz çökerek sataştılar. Sonra biri diğerine: 'İstiyorsanız o savaşları ihya etmeye şimdi yeniden başlayalım' deyince, her iki taraf da hiddetle: 'Kabul ettik, karşılaşma yeri Harre olsun' dediler. Bunun üzerine herkes kabilesine seslenerek: 'Haydi silaha sarılın, haydi silaha sarılın' dediler. Sonra herkes oraya (savaş alanı Harre'ye) koşmaya başladı. Bu haber Resulullah (s.a.s.) 'a ulaşınca, muhacir sahabilerden bir grupla onların yanına geldi ve onlara: 'Ey Müslüman topluluğu Allah'tan korkun, Allah'tan korkun. Allah sizi İslam'la hidayete erdirdi. Onunla size ikramda bulundu. Onunla cahiliye örf ve adetlerini sizden kesti. Onunla sizi küfürden kurtararak kalplerinizin arasına ülfet yerleştirdi. Bütün bunlardan sonra ve ben hala aranızdayken cahiliye davalarına mı döneceksiniz? ' diye buyurdu.

    Bunun üzerine insanlar bu hale gelmelerinin şeytanın bir oyunu ve düşmanlarının hilesi olduğunu anladılar. Hep birlikte ağlayarak birbirlerine sarıldılar. Sonra hep birlikte Resulullah (s.a.s.) 'ı dinleyerek ve itaat

    www.vahdet.com.tr

  • sting

    07.08.2004 - 05:02

    düzeltme:

    Sting ‘‘Hobbit’’te Bilbo tarafından bulunan, ‘‘Yüzüklerin Efendisi’’nde Frodo tarafından da kullanılan bir elf kılıcının adı.

  • deplasman

    07.08.2004 - 04:58

    Dünya

Toplam 2591 mesaj bulundu